Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Hurûfîler, hazret-i Mu’âviyenin islâmiyyete hizmetleri ve hadîs-i şerîfle medh olunması karşısında, ne yazacaklarını şaşırarak, babasının âile hayâtını kurcalıyorlar. Hazret-i Mu’âviyeyi, bu yoldan lekelemeğe çalışıyorlar. Babası ne kadar kötülense, Ebû Leheb kâfiri derecesine düşüremezler ya! Adına âyet nâzil olan Ebû Leheb kâfirinin oğlu Utbe, Resûlullaha çok eziyyet yapardı. Bunlar yetmiyormuş gibi, sıkıntısı artsın diye, mubârek kerîmesini boşamışdı. (Kısas-ı Enbiyâ)da diyor ki, (İşte bu Utbe, Feth günü îmâna geldi, afv diledi. Resûlullah afv buyurup, hayr düâ eyledi. Utbe, Huneyn gazvesinin en kızgın zemânında Resûlullahın önünden ayrılmadı). Ebû Leheb kâfirini hiç kötülemiyor. O habîsin oğlu olduğu için ve Resûlullaha çok işkence yapmış olduğu için, Utbeye birşey demiyorlar. Çünki Utbe, birinci halîfenin hazret-i Alî olmasını istiyordu. Bunun için şi’r söylüyordu. Görülüyor ki, yazarın kıymet ölçüsü, islâm ve küfr veyâ Resûlullaha hizmet ve eziyyet etmek gibi, ana da’vâlar değildir. Hazret-i Alîye oy verip vermemek da’vâsıdır. Din yolunda değil, siyâset yolundadır. Eshâb-ı kirâmı geçimsiz ve âdî kimseler göstermek da’vâsındadır.
Yukarıda, (Kısas-ı Enbiyâ)nın çeşidli sahîfelerinden aldığımız yazılar, Sonbehâr mecmû’asındaki iftirâların yalan olduklarını açıkça göstermekdedir. (Kâmûsul-a’lâm)da diyor ki, (Hind binti Utbe bin Rebî’a bin Abd-i Şems, Kureyşin asılzâdelerinden idi. Ebû Süfyânın zevcesi idi. Ebû Süfyândan önce, Fâkıh bin Mugîrenin zevcesi idi. İslâmda sebât ve hüsn-i hareket etdi. Akllı, ileriyi gören, idâreci bir hanımdı. Yermük gazâsında zevci Ebû Süfyân ile birlikde bulunup, müslimânları rumlara karşı cihâda teşvîk ederdi).
Hindin “radıyallahü anhâ” îmânının kuvvetini ve iffetinin derecesini bütün kitâblar yazmakdadır. İslâmiyyetden önce Arabistânda nikâh ve âile hayâtı vardı. Lûtfen, otuzaltıncı maddeye bakınız! Sonbehâr mecmû’asını yazan kimse, âile hayâtını, kendi müt’a denilen metres hayâtına benzetiyor. Kendisi gibi herkesin de harâm işlediğini zan ediyor. (Me’âric-ün-nübüvve) kitâbında diyor ki, (Hind “radıyallahü anhâ” îmâna gelip, evindeki heykelleri kırdıkdan sonra, Resûlullaha iki kuzu hediyye gönderdi. Resûlullah kabûl buyurup, Hinde bereket ile düâ eyledi. Hak teâlâ, Onun koyunlarına, o kadar bereket verdi ki, sayısı bilinmez oldu. Hind, her zemân, bunlar Resûlullahın bereketidir, derdi). Abdülganî Nablüsî, (Hadîka)nın yüzyirmialtıncı sahîfesinde buyuruyor ki, (Resûlullaha îmân eden herkesin kalbinde, Onun büyüklüğü ve sevgisi vardır. Fekat, mikdârı muhtelifdir. Kalbleri bu sevgi ile dolup taşanlar az değildir.
Yukarıda, (Kısas-ı Enbiyâ)nın çeşidli sahîfelerinden aldığımız yazılar, Sonbehâr mecmû’asındaki iftirâların yalan olduklarını açıkça göstermekdedir. (Kâmûsul-a’lâm)da diyor ki, (Hind binti Utbe bin Rebî’a bin Abd-i Şems, Kureyşin asılzâdelerinden idi. Ebû Süfyânın zevcesi idi. Ebû Süfyândan önce, Fâkıh bin Mugîrenin zevcesi idi. İslâmda sebât ve hüsn-i hareket etdi. Akllı, ileriyi gören, idâreci bir hanımdı. Yermük gazâsında zevci Ebû Süfyân ile birlikde bulunup, müslimânları rumlara karşı cihâda teşvîk ederdi).
Hindin “radıyallahü anhâ” îmânının kuvvetini ve iffetinin derecesini bütün kitâblar yazmakdadır. İslâmiyyetden önce Arabistânda nikâh ve âile hayâtı vardı. Lûtfen, otuzaltıncı maddeye bakınız! Sonbehâr mecmû’asını yazan kimse, âile hayâtını, kendi müt’a denilen metres hayâtına benzetiyor. Kendisi gibi herkesin de harâm işlediğini zan ediyor. (Me’âric-ün-nübüvve) kitâbında diyor ki, (Hind “radıyallahü anhâ” îmâna gelip, evindeki heykelleri kırdıkdan sonra, Resûlullaha iki kuzu hediyye gönderdi. Resûlullah kabûl buyurup, Hinde bereket ile düâ eyledi. Hak teâlâ, Onun koyunlarına, o kadar bereket verdi ki, sayısı bilinmez oldu. Hind, her zemân, bunlar Resûlullahın bereketidir, derdi). Abdülganî Nablüsî, (Hadîka)nın yüzyirmialtıncı sahîfesinde buyuruyor ki, (Resûlullaha îmân eden herkesin kalbinde, Onun büyüklüğü ve sevgisi vardır. Fekat, mikdârı muhtelifdir. Kalbleri bu sevgi ile dolup taşanlar az değildir.