Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Şimdi, yirminci asrın motorlu vâsıtaları ile bunlar yapılamıyor. (Arabistânda nehrler akmadıkça, kıyâmet kopmaz) hadîs-i şerîfi, sanki hazret-i Osmânın zemânındaki medeniyyeti haber vermekdedir. Adî bin Hâtem Tâîye söylenen hadîs-i şerîfde, (Ömrün çok olursa, bir kadının Hire şehrinden Kâ’beye râhat râhat Allahdan başka kimseden korkmadan geleceğini görürsün) buyurulmuşdu. Hazret-i Osmân zemânında malın, servetin artacağını, iş hayâtının gelişeceğini bildiren çok hadîs-i şerîf vardır. Eshâb-ı kirâm, bu bereketi ve huzûru görünce, hazret-i Osmânın idâresini, başarısını takdîr eylediler. Onlar da, halîfe gibi çalışmağa başladılar. Hazret-i Alî, Yenbû’ ve Fedek ve Zühre denilen yerlerde, Talha, Gâbedde, Zübeyr, Zihaşebde, tarlalar ve bağlar yapdılar. Hicâz kıt’ası, ma’mûr oldu. Hazret-i Osmânın hilâfeti birkaç sene dahâ uzasaydı, Şîrâzın gül bağçelerini ve Hiratın korularını geride bırakacaklardı. Ölü toprakları, Halîfeden izn alarak, herkesin kendi malı ile işletmesi câizdir. Bunu yapmak halîfenin kendisi için de niçin câiz olmasın? Böylece yetişdirdiği mahsûl, kendisine neye halâl olmasın? Hazret-i Osmân, kendi malı ile, çok toprakları ihyâ etdi. Bağlar, bağçeler yapdı. Kuyular kazdırdı. Sular akıtdı. Herkese önayak oldu. Millete iş imkânı sağladı. Yeni bir çığır açdı. (Mal, malı çeker) sözü gereğince, gelirleri katkat artdı. Onun zemânında, Medînede tarla sürmeyen, bağ yetişdirmiyen kimse kalmadı. Hindli Mevdûdî ile Mısrlı Seyyid Kutb, İslâm târîhlerini veyâ hiç olmazsa, Hindistânda yazılmış olan (Tuhfe) kitâbını okumuş olsalardı, Resûlullahın halîfelerini “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” lekelemekden belki hayâ ederlerdi. Onları medh ve senâ etmekden de âciz olduklarını anlarlar, edebli davranırlardı.
Beytülmâldan Zeyd bin Sâbite “radıyallahü teâlâ anh” bin dirhem bağışladı, sözü de, hâdiselere kötü gözle bakmanın ifâdesidir. Birgün beytülmâldan hakkı olanlara dağıtım yapılmasını emr eylemişdi. Bin dirhem kadarı artmışdı. Bunun, müslimânların hizmetinde kullanılmasını emr buyurdu. Zeyd, bu para ile mescid-i Nebevîyi ta’mîr eyledi.
Beşyüzyetmişaltıda vefât eden Şâfi’î âlimlerinden hâfız Ahmed bin Muhammed Ebû Tâhir Silefînin (Meşîhat) kitâbında ve ayrıca İbni Asâkir Alî bin Muhammedin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Ebû Bekri sevmek ve Ona şükr etmek, ümmetimin hepsine vâcibdir), buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfi, imâm-ı Münâvî de, Deylemîden naklen yazmakdadır. Hâfız Ömer bin Muhammed Erbilî (Vesîle) kitâbındaki hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ size nemâzı, zekâtı ve orucu farz etdiği gibi, Ebû Bekri, Ömeri, Osmânı ve Alîyi sevmeği de farz eyledi) buyuruldu.
Beytülmâldan Zeyd bin Sâbite “radıyallahü teâlâ anh” bin dirhem bağışladı, sözü de, hâdiselere kötü gözle bakmanın ifâdesidir. Birgün beytülmâldan hakkı olanlara dağıtım yapılmasını emr eylemişdi. Bin dirhem kadarı artmışdı. Bunun, müslimânların hizmetinde kullanılmasını emr buyurdu. Zeyd, bu para ile mescid-i Nebevîyi ta’mîr eyledi.
Beşyüzyetmişaltıda vefât eden Şâfi’î âlimlerinden hâfız Ahmed bin Muhammed Ebû Tâhir Silefînin (Meşîhat) kitâbında ve ayrıca İbni Asâkir Alî bin Muhammedin bildirdikleri hadîs-i şerîfde, (Ebû Bekri sevmek ve Ona şükr etmek, ümmetimin hepsine vâcibdir), buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfi, imâm-ı Münâvî de, Deylemîden naklen yazmakdadır. Hâfız Ömer bin Muhammed Erbilî (Vesîle) kitâbındaki hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ size nemâzı, zekâtı ve orucu farz etdiği gibi, Ebû Bekri, Ömeri, Osmânı ve Alîyi sevmeği de farz eyledi) buyuruldu.