Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Bunlar da kâfi gelmezse, bütün dünyâdaki müslimânların, bunlara yardım etmeleri farz olur. Cihâdın ikinci nev’i, gücü yetenlere, üçüncü nev’i ise, herkese, her zemân farz-ı ayndır. Cihâdın ikinci nev’ini yapabilmek için, kanûnlara uyarak, Ehl-i sünnet kitâblarını yaymağa çalışmalıdır. Dünyâ için durmadan çalışılıyor. Müslimân olan, âhıret için de durmadan çalışmalıdır. İslâm düşmanları ve zındıklar, islâmiyyeti yok etmek için hep çalışıyor. Müslimânların buna karşı koymak için, iki şey yapması lâzımdır: Birincisi, çocuklarını Kur’ân-ı kerîm kursuna göndermelidir. İkincisi, Ehl-i sünnet âlimlerinin “rahmetullahi aleyhim ecma’în” kitâblarını yaymağa çalışmalıdır. (Fetâvâ-ı Hindiyye)de Vakf kısmının ondördüncü bâbında diyor ki, (Hayrât, hasenât yapmak istiyen kimsenin, [hastahâne gibi] umûma yarayan binâ yapması, köle âzâd etmesinden dahâ efdaldir, dahâ iyidir. [Din, fen, ahlâk gibi] fâideli kitâblar neşr etmek, herşeyden dahâ efdaldir. Fıkh kitâbları hâzırlamak, neşr etmek, nâfile ibâdetler yapmakdan dahâ sevâbdır).
43 — Muhammed Kutb adında bir Mısrlı da, kitâblarında, islâmiyyetin temeline sinsice saldırmakda, müslimân yavrularını aldatmağa, doğru yoldan sapdırmağa çalışmakdadır. (İnhirâf çizgisi) dediği bir yazısında bakınız neler saçmalıyor:
(İslâmiyyetin temelinde ilk çatlak, Emevîler devrinde idârî ve mâlî siyâsetde kendini gösterdi. Çünki “Melik-i adûd” verâset nizâmını (Pâdişâhlık sistemini) ihdas ve mezâlime başladı. Sultân ve vâlîlerin yakınları âdeta derebey hâline geldiler.
Sonra Abbâsîler devri başladı. Hilâfet ve vilâyet konaklarında, gayret ve çalışma şöyle dursun, işret ve fuhş yaygın hâle gelmişdi. Dansözlü, mûsikîli eğlenceler tertîb ediyorlar, haksızlık ve bencilliği son haddine vardırıyorlardı) diyor.
(Tuhfe) kitâbı, mezhebsizlerin yetmişinci yalanlarına cevâb verirken buyuruyor ki, (Bir kimsenin halîfe olacağı, Nass ile, ya’nî âyet veyâ hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş ise, buna (Hilâfet-i Râşide) denir. Dört halîfeye bunun için (Hulefâ-i râşidîn) denilmekdedir. Halîfe olacağı akl ile Nassın işâret etmesi ile anlaşılıyorsa, buna (Hilâfet-i âdile) denir. Halîfe olacağı açıkca veyâ işâret ile bildirilmemiş olan bir kimsenin, kuvvet zoru ile hükûmeti ele geçirmesine (Hilâfet-i câire) denir. Bu kimse de (Melik-i adûd) olur).
Şâh Veliyullah-ı Dehlevînin (İzâlet-ül-hafâ) kitâbının beşyüzyirmisekizinci [528] sahîfesindeki hadîs-i şerîfde, (Biz bu işe peygamberlikle ve Allahın rahmeti ile başladık. Bundan sonra, hilâfet ve rahmet olur. Ondan sonra, melik-i adûd olur. Ondan sonra da, ümmetimde zulm, işkence ve fesâd olur.
43 — Muhammed Kutb adında bir Mısrlı da, kitâblarında, islâmiyyetin temeline sinsice saldırmakda, müslimân yavrularını aldatmağa, doğru yoldan sapdırmağa çalışmakdadır. (İnhirâf çizgisi) dediği bir yazısında bakınız neler saçmalıyor:
(İslâmiyyetin temelinde ilk çatlak, Emevîler devrinde idârî ve mâlî siyâsetde kendini gösterdi. Çünki “Melik-i adûd” verâset nizâmını (Pâdişâhlık sistemini) ihdas ve mezâlime başladı. Sultân ve vâlîlerin yakınları âdeta derebey hâline geldiler.
Sonra Abbâsîler devri başladı. Hilâfet ve vilâyet konaklarında, gayret ve çalışma şöyle dursun, işret ve fuhş yaygın hâle gelmişdi. Dansözlü, mûsikîli eğlenceler tertîb ediyorlar, haksızlık ve bencilliği son haddine vardırıyorlardı) diyor.
(Tuhfe) kitâbı, mezhebsizlerin yetmişinci yalanlarına cevâb verirken buyuruyor ki, (Bir kimsenin halîfe olacağı, Nass ile, ya’nî âyet veyâ hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş ise, buna (Hilâfet-i Râşide) denir. Dört halîfeye bunun için (Hulefâ-i râşidîn) denilmekdedir. Halîfe olacağı akl ile Nassın işâret etmesi ile anlaşılıyorsa, buna (Hilâfet-i âdile) denir. Halîfe olacağı açıkca veyâ işâret ile bildirilmemiş olan bir kimsenin, kuvvet zoru ile hükûmeti ele geçirmesine (Hilâfet-i câire) denir. Bu kimse de (Melik-i adûd) olur).
Şâh Veliyullah-ı Dehlevînin (İzâlet-ül-hafâ) kitâbının beşyüzyirmisekizinci [528] sahîfesindeki hadîs-i şerîfde, (Biz bu işe peygamberlikle ve Allahın rahmeti ile başladık. Bundan sonra, hilâfet ve rahmet olur. Ondan sonra, melik-i adûd olur. Ondan sonra da, ümmetimde zulm, işkence ve fesâd olur.