Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
kal’a-i polat ve bedendir. Hakikat böyle olmakla beraber Kur’anî sura dayanan, Kur’anî kal’aya iltica eden çok acib ve harika Kur’anî esrarın tedkikine koyulan, Kur’an’ı kendilerine delil-i şefi’, imam, refik, muhafız bilen, hâdimü’l-Kur’an namına esrar-ı Kur’an’a inayet-i Hakla muttali, hakaik-ı Kur’an’a lütf-u Hakla aşina, rumuzat-ı Kur’an’a avn-i Hakla vâkıf, müdakkik, muarrif, mübeşşir Üstadımdan şunu öğrenmek istiyor ve bunu kalben cidden çok arzu ediyorum... Hulûsi
***
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Eyyühe’l-Üstadü’l-muhterem!
Bu kere Yirmi Dokuzuncu Mektubun Dört ilâ Dokuzuncu Nüktelerini havi mübarek mektubunuzu Yirmi Sekizinci Mektubun Yedinci Meselesinin sırr-ı azim-i inayet beyanındaki hatimesi namını verdiğiniz ve muciznüma Ramazanın hikmetlerini beyan eden Yirmi Dokuzuncu Mektubun İkinci Kısmını ve münevver hatem-i i’cazı kemal-i şükranla aldım. İştiyakla, lezzetle, zevk-i manevî ile defaatle okudum. Fakat iki haftaya yakındır ki, cevap yazamadım. İşte bu mübarek cuma günü, hem Nurlardan aldığım feyizleri, tesellileri, hem kalbî teessüratımı, icmalen arz maksadıyla, bu varak-pareyi tahrire lütf-u Hakla başladım.
Evvelen: Yirmi Dokuzuncu Mektubun altı nüktesiyle Kur’an’ın hakiki tercümesi kabil olmadığını, imandan zerre kadar nasibi olana Yirmi Beşinci Sözdeki bürhanlar zeylen isbat ediyor. Ve şeair-i İslâmiyeyi gayet güzel bir üslub ile tarif ve mütalâa etmekle beraber ulemâü’s-sû ashabına çok mükemmel ve manevî tokat aşkediyorsunuz. Ve nihayette, mektubdaki hakikatlerin Kur’an’dan geldiğine aklı takvim için, onun belâgat-ı i’caz ve îcazına imtisalen:
. 1
ayet-i kerimesini nazara vaz’ ediyorsunuz. Bu biçare duacınız, talebeniz, ibraz ve irsal buyurduğunuz Nurların mütalâasında, müsbet ve menfi iki tesir
1- Ateş ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli umduklarına kavuşanlardır. (Haşir Suresi: 20)
***
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Eyyühe’l-Üstadü’l-muhterem!
Bu kere Yirmi Dokuzuncu Mektubun Dört ilâ Dokuzuncu Nüktelerini havi mübarek mektubunuzu Yirmi Sekizinci Mektubun Yedinci Meselesinin sırr-ı azim-i inayet beyanındaki hatimesi namını verdiğiniz ve muciznüma Ramazanın hikmetlerini beyan eden Yirmi Dokuzuncu Mektubun İkinci Kısmını ve münevver hatem-i i’cazı kemal-i şükranla aldım. İştiyakla, lezzetle, zevk-i manevî ile defaatle okudum. Fakat iki haftaya yakındır ki, cevap yazamadım. İşte bu mübarek cuma günü, hem Nurlardan aldığım feyizleri, tesellileri, hem kalbî teessüratımı, icmalen arz maksadıyla, bu varak-pareyi tahrire lütf-u Hakla başladım.
Evvelen: Yirmi Dokuzuncu Mektubun altı nüktesiyle Kur’an’ın hakiki tercümesi kabil olmadığını, imandan zerre kadar nasibi olana Yirmi Beşinci Sözdeki bürhanlar zeylen isbat ediyor. Ve şeair-i İslâmiyeyi gayet güzel bir üslub ile tarif ve mütalâa etmekle beraber ulemâü’s-sû ashabına çok mükemmel ve manevî tokat aşkediyorsunuz. Ve nihayette, mektubdaki hakikatlerin Kur’an’dan geldiğine aklı takvim için, onun belâgat-ı i’caz ve îcazına imtisalen:
. 1
ayet-i kerimesini nazara vaz’ ediyorsunuz. Bu biçare duacınız, talebeniz, ibraz ve irsal buyurduğunuz Nurların mütalâasında, müsbet ve menfi iki tesir
1- Ateş ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli umduklarına kavuşanlardır. (Haşir Suresi: 20)