Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Allahın arslanı hazret-i Alîyi islâm düşmanı olanlar sevmez. Onu hakîkî müslimânlar, ya’nî (Ehl-i sünnet) sever. Ehl-i sünnetin her birinin kalbi, hazret-i Alînin sevgisi ile doludur. Ehl-i beytin sevgisi, son nefesde îmân ile gitmenin alâmeti olduğunu, Ehl-i sünnet âlimleri sözbirliği ile bildirmişlerdir. O hâlde (Alevî) ismi, Ehl-i sünnete yakışır. Bu mubârek ism, Ehl-i sünnetin ismidir. Ehl-i sünnetin malıdır. İslâm düşmanı olan zındıklar, bu mubârek Alevî ismini Ehl-i sünnetden çalıyorlar. Kendilerini, bu kıymetli ismin altında gizlemek istiyorlar.
Ey Alevî denilen yurddaşlarımız! İsminizin kıymetini biliniz. Bu ismi samîmî seven, bu ismin ne demek olduğunu, şerefinin yüksekliğini anlıyan, bu ismin hakîkî, öz sâhibi olan Ehl-i sünneti de sever! Hazret-i Alîyi samîmî ve tam, doğru seven ve yüce imâmın yolunda giden, yalnız Ehl-i sünnet âlimleridir. O hâlde, Alevî olmak istiyenin, Ehl-i sünnet kitâblarını okuyarak, hazret-i Alînin yolunu öğrenmesi lâzımdır. Hazret-i Alînin yolunu iyi öğrenen bir müslimân, Alevî ismi altında yazılmakda olan ba’zı kitâbların, mecmû’aların sapık ve bozuk olduklarını kolayca görür.
38 — (Mu’âviyenin ve evlâd ve ahfâdının, akrabâ ve te’allukâtının, me’mur ve tarafdârlarının fitne ve fesâdı kendi zemânlarına münhasır kalmamış, asrlarca temâdî edip gitmişlerdir. Ve hele Mu’âviye, oğlu (Yezîd gibi) bir ayyaş, sefîh ve ahmağı, hayâtında (Bu hâl ve sıfatlarını bile bile) velîahd yaparak müslimânların başına musallat etmişdir) diyor.
Cevdet Pâşa da “rahmetullahi aleyh”, bu sözlerin te’sîri altında kalarak, (Hazret-i Mu’âviyenin en büyük hatâlarından biri budur) demekdedir. Hâlbuki, kendisi bunu Kısas-ı Enbiyâda tarafsız olarak anlatmakda ve şöyle yazmakdadır:
(Hazret-i Muâviye, Mugîreyi Kûfe vâlîliğinden azl etmeği düşünüyordu. Mugîre bunu işitince, Şâma geldi. Yezîdi görüp, (Eshâbın ve Kureyşin büyükleri öldü. Oğulları kaldı. Sen onların en üstünü ve sünneti, siyâseti bilenisin. Senin halîfe olmanı emîrülmü’minîn istemez mi?) dedi. Yezîd bunu babasına söyledi. Hazret-i Mu’âviye, Mugîreyi çağırıp sordu. Mugîre, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden ağaç altında bî’at edenlerden idi. Mugîre, (Yâ Emîr-el-mü’minîn! Hazret-i Osmândan sonra ne karışıklıklar olduğunu, ne kadar kanlar döküldüğünü gördün. Yezîdi halîfe yap! İnsanların sığınağı olur. Hayrlı bir iş olur. Fitneyi önlemiş olursun) dedi. Mugîre Kûfeden on kişiyi seçip, oğlu ile Şâma gönderdi. Bunlar, halîfeyi iknâ’ etdiler. Ziyâd bunu haber alınca, Yezîde nasîhat verdi. Yezîd ahvâlini ve etvârını düzeltdi ve ıslâh eyledi.
Ey Alevî denilen yurddaşlarımız! İsminizin kıymetini biliniz. Bu ismi samîmî seven, bu ismin ne demek olduğunu, şerefinin yüksekliğini anlıyan, bu ismin hakîkî, öz sâhibi olan Ehl-i sünneti de sever! Hazret-i Alîyi samîmî ve tam, doğru seven ve yüce imâmın yolunda giden, yalnız Ehl-i sünnet âlimleridir. O hâlde, Alevî olmak istiyenin, Ehl-i sünnet kitâblarını okuyarak, hazret-i Alînin yolunu öğrenmesi lâzımdır. Hazret-i Alînin yolunu iyi öğrenen bir müslimân, Alevî ismi altında yazılmakda olan ba’zı kitâbların, mecmû’aların sapık ve bozuk olduklarını kolayca görür.
38 — (Mu’âviyenin ve evlâd ve ahfâdının, akrabâ ve te’allukâtının, me’mur ve tarafdârlarının fitne ve fesâdı kendi zemânlarına münhasır kalmamış, asrlarca temâdî edip gitmişlerdir. Ve hele Mu’âviye, oğlu (Yezîd gibi) bir ayyaş, sefîh ve ahmağı, hayâtında (Bu hâl ve sıfatlarını bile bile) velîahd yaparak müslimânların başına musallat etmişdir) diyor.
Cevdet Pâşa da “rahmetullahi aleyh”, bu sözlerin te’sîri altında kalarak, (Hazret-i Mu’âviyenin en büyük hatâlarından biri budur) demekdedir. Hâlbuki, kendisi bunu Kısas-ı Enbiyâda tarafsız olarak anlatmakda ve şöyle yazmakdadır:
(Hazret-i Muâviye, Mugîreyi Kûfe vâlîliğinden azl etmeği düşünüyordu. Mugîre bunu işitince, Şâma geldi. Yezîdi görüp, (Eshâbın ve Kureyşin büyükleri öldü. Oğulları kaldı. Sen onların en üstünü ve sünneti, siyâseti bilenisin. Senin halîfe olmanı emîrülmü’minîn istemez mi?) dedi. Yezîd bunu babasına söyledi. Hazret-i Mu’âviye, Mugîreyi çağırıp sordu. Mugîre, Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden ağaç altında bî’at edenlerden idi. Mugîre, (Yâ Emîr-el-mü’minîn! Hazret-i Osmândan sonra ne karışıklıklar olduğunu, ne kadar kanlar döküldüğünü gördün. Yezîdi halîfe yap! İnsanların sığınağı olur. Hayrlı bir iş olur. Fitneyi önlemiş olursun) dedi. Mugîre Kûfeden on kişiyi seçip, oğlu ile Şâma gönderdi. Bunlar, halîfeyi iknâ’ etdiler. Ziyâd bunu haber alınca, Yezîde nasîhat verdi. Yezîd ahvâlini ve etvârını düzeltdi ve ıslâh eyledi.