Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Bunun için, büyüklerin işlerini insâflı düşünmelidir.
Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ” mü’minlerin annesidir ve Resûlullahın zevcesidir. Hazret-i Alînin de annesi makâmında olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmekdedir. Bir anne, oğluna bağırır, canını yakarsa, çocuk suçsuz olsa bile, annesine dil uzatması doğru olur mu? Nitekim, hazret-i Mûsâya ve Yûsüf aleyhisselâmın kardeşlerine kimse birşey dememişdir. Hem de, kardeşlik bağı, ana oğul bağı gibi değildir. Mısra’:
Değerleri gözetmiyen zındık olur!
Görülüyor ki, (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfini ileri sürerek, hazret-i Alî ile harb etmiş olan Eshâb-ı kirâma kâfir denilemez. Akl, mantık ve islâmiyyete uygun olmaz. Onunla harb edenlerin îmânları ve iyi amelleri yok olmaz. Onların îmânları, sâlih amelleri, Sahâbî olmaları ve âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle medh ve senâ edilmiş olmaları, onlara düşmanlık etmeğe, söğmeğe, kötülemeğe mâni’ olmakdadır. Şî’î âlimlerinden kâdî Nûrullah-ı Şüşterî, bu incelikleri anladığı için, (Mecâlisülmü’minîn) kitâbında, (Şî’îler üç halîfeye la’net etmez. Şî’îlerin câhilleri la’net ediyorlar ise de, bunların kıymeti yokdur) diyor.
Şunu da bildirelim ki, şî’î âlimlerinden, molla Abdüllah Meşhedî ve benzerleri, sünnî ve şî’î kitâblarını çok inceliyerek ve insâflı düşünerek, (hazret-i Alî ile harb edenler, kâfir olmaz. Fâsık olur, günâh işlemiş olurlar) dediler. Çünki onlar, hadîs-i şerîfi inkâr etmiyorlar. Bu hadîs-i şerîfi te’vîl ediyorlar, dediler. Şî’îler, Nasîreddîn-i Tûsîyi çok büyük bildikleri için, bu âlimlerin sözünü açıklamak zorunda kalıyorlar. (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfine göre, hazret-i Alî ile harb etmekden küfr lâzım olur. Fekat, Onunla harb edenler bunu istemedikleri için kâfir olmadı, dediler. Hâlbuki, zemânın imâmına isyân etmek küfr değildir. Günâhdır. Şübhe ve te’vîl olursa, günâh da olmaz, ictihâd hatâsı olur, dediler.
Buraya kadar, şî’î âlimlerinin yazdıklarını bildirdik. Şimdi, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıklarını bildirelim:
Fıkh bilgilerinde, hazret-i Alînin ictihâdından ayrılmak, hiç küfr olmaz. Fısk, ya’nî günâh da değildir. Çünki, hazret-i Alî de, Eshâb-ı kirâmın hepsi gibi, bir müctehid idi. İctihâd bilgilerinde müctehidlerin birbirlerinden ayrılmaları câizdir ve her müctehid sevâb kazanır. Hazret-i Alî ile düşmanlık ederek harb eden, elbet kâfir olur. Nitekim bunun için; Ehl-i sünnet âlimlerinden ba’zıları, Hâricîlere kâfir demişdir. (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfi, Hâricîler içindir.
Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ” mü’minlerin annesidir ve Resûlullahın zevcesidir. Hazret-i Alînin de annesi makâmında olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildirilmekdedir. Bir anne, oğluna bağırır, canını yakarsa, çocuk suçsuz olsa bile, annesine dil uzatması doğru olur mu? Nitekim, hazret-i Mûsâya ve Yûsüf aleyhisselâmın kardeşlerine kimse birşey dememişdir. Hem de, kardeşlik bağı, ana oğul bağı gibi değildir. Mısra’:
Değerleri gözetmiyen zındık olur!
Görülüyor ki, (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfini ileri sürerek, hazret-i Alî ile harb etmiş olan Eshâb-ı kirâma kâfir denilemez. Akl, mantık ve islâmiyyete uygun olmaz. Onunla harb edenlerin îmânları ve iyi amelleri yok olmaz. Onların îmânları, sâlih amelleri, Sahâbî olmaları ve âyet-i kerîmelerle ve hadîs-i şerîflerle medh ve senâ edilmiş olmaları, onlara düşmanlık etmeğe, söğmeğe, kötülemeğe mâni’ olmakdadır. Şî’î âlimlerinden kâdî Nûrullah-ı Şüşterî, bu incelikleri anladığı için, (Mecâlisülmü’minîn) kitâbında, (Şî’îler üç halîfeye la’net etmez. Şî’îlerin câhilleri la’net ediyorlar ise de, bunların kıymeti yokdur) diyor.
Şunu da bildirelim ki, şî’î âlimlerinden, molla Abdüllah Meşhedî ve benzerleri, sünnî ve şî’î kitâblarını çok inceliyerek ve insâflı düşünerek, (hazret-i Alî ile harb edenler, kâfir olmaz. Fâsık olur, günâh işlemiş olurlar) dediler. Çünki onlar, hadîs-i şerîfi inkâr etmiyorlar. Bu hadîs-i şerîfi te’vîl ediyorlar, dediler. Şî’îler, Nasîreddîn-i Tûsîyi çok büyük bildikleri için, bu âlimlerin sözünü açıklamak zorunda kalıyorlar. (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfine göre, hazret-i Alî ile harb etmekden küfr lâzım olur. Fekat, Onunla harb edenler bunu istemedikleri için kâfir olmadı, dediler. Hâlbuki, zemânın imâmına isyân etmek küfr değildir. Günâhdır. Şübhe ve te’vîl olursa, günâh da olmaz, ictihâd hatâsı olur, dediler.
Buraya kadar, şî’î âlimlerinin yazdıklarını bildirdik. Şimdi, Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdıklarını bildirelim:
Fıkh bilgilerinde, hazret-i Alînin ictihâdından ayrılmak, hiç küfr olmaz. Fısk, ya’nî günâh da değildir. Çünki, hazret-i Alî de, Eshâb-ı kirâmın hepsi gibi, bir müctehid idi. İctihâd bilgilerinde müctehidlerin birbirlerinden ayrılmaları câizdir ve her müctehid sevâb kazanır. Hazret-i Alî ile düşmanlık ederek harb eden, elbet kâfir olur. Nitekim bunun için; Ehl-i sünnet âlimlerinden ba’zıları, Hâricîlere kâfir demişdir. (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfi, Hâricîler içindir.