Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
İşte, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâbı “rıdvânullahi aleyhim ecma’în” birbirini bu kadar çok seviyordu. Bütün gazâlarda canını ölüme atan imâm-ı Alî ve Resûlullahın sevgilisi olan Fâtıma-tüz-zehrânın “radıyallahü anhümâ” üç halîfeyi ve Eshâb-ı kirâmın çoğunu sevmemesi hiç düşünülebilir mi? Böyle olduğunu söylemek, Onlar için bir kıymet ve üstünlük olmayıp, âyet-i kerîmelerin ve hadîs-i şerîflerin yasak etdiği bir kötülük ve alçaklık olur. Kendileri böyle, alçak, kötü işleri yapmakdan uzak ve tertemiz oldukları için, böyle sözlerin, islâm düşmanları tarafından uydurulduğu, yalan ve iftirâ olduğu anlaşılmakdadır. Bu konuda fazla bilgi istiyenlere, (Îmân ile ölmek için kardeşim, Ehl-i beytle Eshâbı sevmelisin) kısmını okumalarını tavsiye ederiz.
9—Câriye demiş ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin vefâtında, hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” cenâze işleri ile uğraşırken, Ebû Bekr-i Sıddîk ile Ömer Fârûk “radıyallahü anhümâ” Ensârdan beş altı kişi ile, Sakîfe oğullarının çardağı altında toplanarak halîfeliği paylaşmağa başladı. Sonunda hazret-i Ömer, hazret-i Ebû Bekrin elini tutup halîfe sen olacaksın dedi. Oradakiler de kabûl etdi: Hazret-i Ömer elinde yalın kılınç Medîne sokaklarında üç gün dolaşıp rastladığına, Ebû Bekrin halîfeliğini zorla kabûl etdirdi. Hazret-i Alî ikinci günü toplantı yerine gelip, içinizde bilgisi en çok olanınız, en üstün ve en kahramanınız benim. Ne hak ile, hilâfeti elimden alıyorsunuz. Dahâ nice sözlerle hakkını istemiş, kendisine yirmi kişi uymuş. Sonra, kendisi, Ebû Bekrin hilâfetini kabûl etmiş ise de, kalbi bunu istememiş).
Doğrusu ise, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edince, Eshâb-ı kirâmın hepsi bu derin üzüntü ile ne yapacağını şaşırdı. Üzerlerine çöken acıdan, dehşetden, kiminin dili tutuldu. Kimisi yerinden kalkamaz, sokağa çıkamaz oldu. Hazret-i Alî de, ayrılık ateşinden ne yapacağını şaşırmışdı. Hazret-i Ömer şaşkınlıkdan eline kılınç alıp, (Kim Resûlullah öldü derse, boynunu vururum) diyerek sokak sokak dolaşmışdı. Kötü niyyetli olan münâfıklar, bu kargaşalıkdan fâidelenmeğe kalkmışdı. Bu karışık hâli gören Ebû Bekr-i Sıddîk mescide gidip, minbere çıkarak, (Ey Resûlullahın Eshâbı! Biz Allahü teâlâya kulluk ediyoruz. O hep diridir. Hiç ölmez. Hiçbir zemân yok olmaz. Zümer sûresinin otuzuncu âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim! Birgün gelecek, sen elbette öleceksin. Onlar da elbette öleceklerdir) buyuruldu. Allahü teâlânın haber verdiği gibi, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz vefât etmişdir), dedi.
9—Câriye demiş ki, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin vefâtında, hazret-i Alî “kerremallahü vecheh” cenâze işleri ile uğraşırken, Ebû Bekr-i Sıddîk ile Ömer Fârûk “radıyallahü anhümâ” Ensârdan beş altı kişi ile, Sakîfe oğullarının çardağı altında toplanarak halîfeliği paylaşmağa başladı. Sonunda hazret-i Ömer, hazret-i Ebû Bekrin elini tutup halîfe sen olacaksın dedi. Oradakiler de kabûl etdi: Hazret-i Ömer elinde yalın kılınç Medîne sokaklarında üç gün dolaşıp rastladığına, Ebû Bekrin halîfeliğini zorla kabûl etdirdi. Hazret-i Alî ikinci günü toplantı yerine gelip, içinizde bilgisi en çok olanınız, en üstün ve en kahramanınız benim. Ne hak ile, hilâfeti elimden alıyorsunuz. Dahâ nice sözlerle hakkını istemiş, kendisine yirmi kişi uymuş. Sonra, kendisi, Ebû Bekrin hilâfetini kabûl etmiş ise de, kalbi bunu istememiş).
Doğrusu ise, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefât edince, Eshâb-ı kirâmın hepsi bu derin üzüntü ile ne yapacağını şaşırdı. Üzerlerine çöken acıdan, dehşetden, kiminin dili tutuldu. Kimisi yerinden kalkamaz, sokağa çıkamaz oldu. Hazret-i Alî de, ayrılık ateşinden ne yapacağını şaşırmışdı. Hazret-i Ömer şaşkınlıkdan eline kılınç alıp, (Kim Resûlullah öldü derse, boynunu vururum) diyerek sokak sokak dolaşmışdı. Kötü niyyetli olan münâfıklar, bu kargaşalıkdan fâidelenmeğe kalkmışdı. Bu karışık hâli gören Ebû Bekr-i Sıddîk mescide gidip, minbere çıkarak, (Ey Resûlullahın Eshâbı! Biz Allahü teâlâya kulluk ediyoruz. O hep diridir. Hiç ölmez. Hiçbir zemân yok olmaz. Zümer sûresinin otuzuncu âyetinde meâlen, (Ey sevgili Peygamberim! Birgün gelecek, sen elbette öleceksin. Onlar da elbette öleceklerdir) buyuruldu. Allahü teâlânın haber verdiği gibi, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz vefât etmişdir), dedi.