Şifalı Bitkiler Sözlüğü

ceylannur

Yeni Üyemiz
kecise2.jpg


KEÇİSEDEF OTU


Keçisedef otu, Geiβraute, Galega officinalis
Diyabet otu Syn: Ruta capraria
Süt otu
Keçi yoncası

Familyası: Baklagillerden, Schmettelingsgewâchse, Fabaceae
Drugları: Keçisedefi otu; Galegae herba
Keçisedefi otunun çiçek, yaprak ve taze sürgünleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Keçi sedef otu eskiden Ruta capraria ismi ile anılmakta idi. Ruta sedef, capra keçi anlamına ve yine Almancada Keçisedefi otu anlamına gelen Geissraute ismi ile anılır. Görüldüğü gibi bu bitki Türkçe, Latince ve Almanca Keçisedefi otu diye anılır. Nedenine gelince keçinin bu otu çok sevmesindendir. Bu bitki kullanılma maksadı nedeniyle şeker hastalığına karşı ve emziklilerde süt artırması nedeni ile Diyabet otu veya Süt otu diye de anılır.
Botanik: Keçisedefi otunun vatanı Doğu Akdeniz ülkeleri olup zamanla Avrupa ve Asya’nın ılıman bölgelerine yayılmıştır. Türkiye’nin genellikle Marmara ve Karadeniz bölgesinde ırmak, dere ve göl kenarları ve de nemli çimenliklerde yabani olarak yetişir. Bitki çok yıllık 40-120cm boyunda, alt kısmı seyrek, üst kısmı oldukça sık çatallaşır. Yaprakları kanat şeklinde olup karşılıklı olarak dizili çift ve sonda tek bir yapraktan meydana gelir ve yaprak sayısı 9-17 olabilir. Yaprakları oval veya eliptik, kenarları düz, kısa saplı ve koyu yeşil renklidir. Çiçekleri üstteki kanat yaprakların dibinden çıkan uzun bir sap üzerine salkım şeklinde dizilmiştir. Çiçekleri kelebek şeklinde, üstte bir bayrak altta iki kanatlı ve göbekte döllenme tozluklarından oluşur. Çiçekleri açık mor, eflatun veya beyaz renkte olabilir. Meyveleri 2-3cm uzunluğunda, 2-4m genişliğinde küçük ve ince bir fasulye kapçığın benzer. Kökleri kazık şeklinde baş köklerden meydana gelir.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde biraz nemli olmak şartı ile yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Haziran ve Temmuz aylarında yerden az (5-10cm) yukarıdan kesilerek demetleri yapılır ve güneşli, havalı bir ortamda kurutulduktan sonra özel kaplarda (porselen, cam veya plastik) muhafaza edilir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre kandaki şekeri düşürmek için kullanılır.
b) Komisyon E’nin 180 nolu 24.09.1993 tarihli monografi bildirinse göre Keçisedefi otunun birleşimindeki Galegin kandaki şekeri düşürmek için kullanılır.
c) Halk arasında başta şeker hastalığına karşı kullanılır fakat hastalık ilerlemiş ise ona pek fayda etmez. Şayet hastalık erken teşhis edilmiş ise o zaman bu ve diğer şifalı bitkilerle diyabeti tedavi etmek mümkündür. Keçisedefi otunun bir başka özelliği de annelerin sütünü artırıcı özelliğe sahip olduğudur.
Çayı: İki kahve kaşığı Keçisedefi otu demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları:

Homeopati’de: Keçisedefi otu ve tohumundan toplam 100gr ince doğranarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml etanol ilave edilir. Bu şişe güneşten uzakta 4-6hafta süreyle muhafaza eldir ve iki günde bir çalkalanır. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentüre Homeopati’de <<Galega>> adı verilir. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır. Şayet uzun süre alınırsa doktor veya hekime danışılmalıdır. Yukarıdaki çay harmanlarından da aynı şekilde tentürde hazırlanabilir.
Yan tesirleri: Aşırı kullanılması halinde yan tesiri olabilir fakat şimdiye kadar insanlara bir zarar verdiği görülmemiştir fakat çok miktarda bu bitkiden yiyen koyunların zehirlendiği görülmüştür.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
kediba2.jpg


Kedibaşıotu


Kedibaşıotu, Hohlzahnkraut, Galeopsis segetum
Sarı Kedibaşıotu
Şifalı Kedibaşıotu
Familyası: Ballıbabagillerden, Lipenblütengewaechse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Kedibaşıotu: Galeopsidis herba
Kedibaşıotunun yaprak, çiçek, ve taze sürgünleri yani otu çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Giriş: Kedibaşıotunun bilinen üç türü mevcuttur ve bunlar: a-) Sarı Kedibaşıotu: galeopisi segetum, b-) Tikenli Kedibaşıotu: (adi kedibaşıotu): galeopsis trahit ve Renkli Kedibaşıotu: galeopsis speciosa’u sayabiliriz. Bu türlerden sadece şifalı veya sarı kediotbaşıotu tıbbi maksatla kulanılır.
Bu nedenle sarı kedibaşıotu diye anılması çiçeklerinin sarı, sarımsı veya beyazımsı sarı olmasındandır. Tikenli kedibaşıotu ise tüylü ve kupa yapraklarının iğne şeklinde ve renkli kedibaşıotunun çiçekleri yetiştiği yöreye göre çok değişik renk tonlarına sahip olması nedeniyle böyle anılır.
Botanik: Bir yıllık, 20-50 cm boyunda, kazıkköklü ve dört köşeli bir gövde üzerinde yükselir ve çatalıdır. Vatanının batı Akdeniz ülkeleri ve batı Avrupa ülkeleri oduğu tahmin edilmektedir. Kedibaşıotu günümüzde batı Asya ülkelerine kadar yayılmıştır ve genelikle kireçli, killi, kumlu ve taçlı topraklarda yetişir.
Yaprakları karşılıklı, 3-6 cm uzunluğunda, 1,5-cm eninde, yumurta veya mızrak şeklinde bir sonraki ile çapraz, kenarları dişli, koyu yeşil renkte ve gövdeye oturmuştur. Çiçekleri yaprakların üzerinde bir çember üzerine dizilmiş gibi ve kupa yaprakalrı tiken gibi sivridir. Çiçekleri ballıbabagilerden olması nedeniyle iki dudaklı miğfer şeklinde, alt dudak üç loplu, ortadaki lopun ortası koyu sarı veya eflatun renkte ve geriye doğru uzun bir boru şeklindedir.
Yetiştirilmesi: Kedibaşıotu Türkiyenin hemen her bölgesinde özeliklede taşlı, kumlu, kireçli ve killi topraklarında daha gür yetişir.
Hasat zamanı: Hazirandan Eylüle kadar yerden 5-10 cm yukarıdan kesilerek demet yapılır ve bu demetler güneşli, havalı, yörelerde kurutulduktan sonra kaldırılır. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kedibaşıotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin bronşite karşı A. Itır-, Çuhakökü-, Sinirliot-, Güneşgülü-, ZYE preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Komisyon E’nin 76 nolu 23.04.1987 tarihli monografi bildirisine göre başta hafif nefesyolları üşütmelerine karşı kulanılır.

c-) Halkarasında: Eskiden başta verem (akciğer veremi), boğmaca, öksürük, bronşit, akciğer rahatsızlıklarına karşı kulanılmıştır. Fakat penicilinin keşfi ile önemi biranda yok olmuştur. Oysa kedibaşıotu sadece vereme karşı değilaynı zamanda öksürük, bronşit, boğmaca, mide-bağırsak üşütmesi, ciğer üşütmesi ve nefesyolları üşütmesi gibi rahatsızlıklara karşı yüzyıllarca kulanılmıştır.
Birleşimindeki hangi maddenin etkili olduğu konusunda oldukca farklı görüşler mevcuttur. Bazılarına göre silisikasit, bazılarına göre saponinlerin etkili olduğu iddia edilmektedir, fakat detaylı bir klinik araştırması yapılmamıştır. Bu nedenle şimdilik halkarasındaki kulanım tarzı ile yetinmek zorunda kalacağız.
Çay: İki tatlı kaşığı kedibaşıotu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilir, 5-10 dakika demlemeye bıraktıktan sonrasüzülerek içilir.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.



kediotu.jpg


Kediotu ( Valeriana Officinalis )


1.5-2 m boyunda, çiçekleri beyaz veya açık-pembe renkli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Kediotu; bitkisinin toprak altında kalan yapısı (yani rizomları) 5 cm uzunluğunda ve 2-3 cm çapındadır. Rizomların çevresinde 2-3 mm kalınlığında ve 10 cm uzunluğunda kökler bulunur. Köklerin üzeri sarımsı-esmer bir kabukla kaplıdır. Kediotu kökleri’nin; baharlı bir lezzeti olup, kendisine has şiddetli ve özel bir kokusu vardır. Bu kokudan kediler çok hoşlanırlar. Hatta bazen kediler bu bitkinin köklerini çıkartır. Bu nedenle; botanik bahçelerinde (Avustralya ve Yeni Zelenda) yetiştirilen bu bitkiler, bir tel kafes ile korunmaya alınır. Aslında bitkiye “Kediotu" isminin verilmesinin asıl nedeni de budur. Kediotu; bütün Avrupa’ da, Orta Asya’ da, Japonya’nın nemli bölgelerinde yetişmektedir. Nemli toprakları sevdikleri için ormanlar da ve nehir kenarlarında sıkça görülmektedir. Türkiye’ de ise Bursa-Uludağ ve Doğu Anadolu’ da rutubetli çayırlarda yetişmektedir.

Türkiye’ de 10’ a yakın Kediotu (Valeriana) türü bulunmaktadır.

Kediotu’nun kurutulmuş kök ve rizomlarında; Actinidin, Chatinidin, nişasta, Valerien asidi, İsovalerien asidi, eterli alkaloitler, uçucu yağ (%0.5-2), şeker ve tanen bulunmaktadır. Bitkinin köklerine özel kokuyu veren madde, uçucu yağ içinde bulunan valerianik asit (valerenic acid) tir. Taze köklerde valepotriat ismi verilen bir grup etken madde vardır. İçlerinde en önemlisi valtrat olup, Kediotu (V. officinalis) köklerinde % 0.5-1 oranında bulunmaktadır. Kuzey Anadolu dağların da (Zigana dağlarında) yetişen V. alliariifolia köklerinde % 2.5, Güney ve Batı Anadolu da yaygın bir şekilde görülen V. dioscoridis köklerinde ise % 0.3-0.5 oranlarında valtrat olduğu tesbit edilmiştir. Kediotu’nun sonbahar aylarında topraktan sökülen kökleri, yıkanarak toprak kalıntılarından temizlenir. Kesilmek suretiyle parçalar haline getirilir ve temiz bir zemine serilerek kurutulur.

Kediotu kökü; modern hayatın bir etkisi olarak ön plana çıkan korku, gerginlik, ve sinirlilik hallerinde, bu durumlardan rahatlıkla kurtulabilmek için, büyük bir başarıyla ve gönül rahatlığıyla kullanılabilecek çok değerli bir bitkidir. Etkinliği ve güvenilirliği bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Etkisinin belirtileri, dalgınlık ve yorgunluğun aksine, rahatlatıcı bir canlılık olarak görülür. Geçmiş zamanlarda, yaraları iyileştirmek için kullanıldığı bilinmektedir. Amerikan yerlileri savaşçılarının yaraları üzerine, bitkinin taze yapraklarını ezerek hazırladıkları preparatları kullanırlardı. Kediotu’nun kurutulmuş köklerinin öğütülmesi sonucunda elde edilen tozun da mikrop öldürücü etkisi vardır. Nevrasteni (zihinsel ve bedensel yorgunluk) ve histeri (bencillik, kapris, alınganlık...) durumlarında ise, kediotu kökü kullanılması neticesinde başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Kediotu yüksek kan basıncını (hipertansiyon) düşürücü bir etki de gösterebilmektedir.

Kediotu kökü; öncelikle uyuyamama ve uykuyu sürdürme sorunu olanlar tarafından kullanılabilir (Yatma zamanından 1 saat önce 2 kapsül). Genelde, sinir sisteminden kaynaklanan tüm rahatsızlıklara, spazmlara ve ağrılara karşı da kullanılabilir. Örnek verilecek olursa, baş ağrısı, migren, mide bulantısı, sinirsel kalp çarpıntıları, sinirsel mide şişkinlikleri, histeri, huzursuzluk, sinirlilik, endişe (anxiety), korku, karamsarlık, dişilik organı ağrıları, menopoz rahatsızlıkları ve çalışma ortamındaki veya özel yaşamdaki stres hallerine karşı başarıyla kullanılabilir. Günümüzün hızlı ve uğraşı gerektiren yaşam biçiminin oluşturduğu tüm rahatsızlıklardan, bireylerin sinir sistemlerinin güçlendirilmesi ve dengeye kavuşturulması ile üstesinden gelinebilir. Yukarıda sayılan hastalıklara, mide ve karın ağrıları, safrakesesi rahatsızlıkları, kalp bölgesindeki ağrılar ve sürekli kabızlık halleri de dahildir.

Günümüzde, hayatta kalma savaşı veren veya özel hayatında stresle mücadele eden herkesin Kediotu kökü kullanması, kişinin bu savaş ve mücadeleden başarıyla çıkmasına çok yardım edecektir. En güvenilir yanı ise, alışkanlık veya bağımlılık yapacak herhangi bir madde taşımamasıdır.

UYARILAR: Hamile veya emziren kadınlar bu ürünü kullanmamalıdırlar.





kekik.jpg


Kekik ( Thymus Serpyllum / Thymus Vulgaris )


Çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında, ve çayırlardaki karınca yuvalarının üstünde yer almaktan hoşlanır. Güneş ve sıcak istediği için, toprak sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık bölgelere çoğalır. Güneşli öğlen sıcaklarında menekşe renkli çiçeklerinden yayılan güzel koku, arıları ve böcekleri kendisine çeker. Kendilerine özgü bir kokuya sahip olan bu çiçekler beni çocukluğumdan beri etkilemiştir. Ülkemizde kekik adı altında Origanum (Mercanköşk türleri) türlerinden elde edilen drogun satışı yapılmaktadır. Eterli uçucu yağ; Thymol (%50 civarında), Carvacrol, Borneol, Cymol, Pimen, Tanen ve flavonlar içerir. Öncelikle baharat olarak kullanılır. Yağlı ve ağır yemeklerin tadını zenginleştirir, sindirimi kolaylaştırır. Şifalı bitki olarak kekik; öncelikle kramp çözücü, dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır.

Bitkinin önemli etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları etkileyerek, krampları çözebilir. Aymı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara biçiminde kullanılabilir. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır. Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı ile geçiştirilebilir, kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir. Boğmaca ve öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı, çay içiminin yanı sıra, kekik banyoları da çok yararlıdır. Güçzüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılabilir. Kekik çayı ile ayrıca adet kanamaları dengelenebilir, adet zamanlarındaki kramplı ağrılar geçiştirilebilir, ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir. kekik çayı içimi ve kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizma güçlendirilebilir ve dengeye kavuşturulabilir.

Kekik tentürü friksiyonları ile (ovarak sürme) romatizmal ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar ve organ titreklikleri tedavi edilebilir. Sıcak kekik yastıkları ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar sağlanabilir. Bu küçük bitki yastıklarını herkes hazırlayabilir. Kekik, öksürük ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da başarılı biçimde kullanılabilir.

Kekik çayı, bedenin değerli organlarını temizler. Sabahları kahve veya çay yerine bir bardak kekik çayı içen, etkisini kısa sürede fark edecektir: Zeka keskinliği, midede rahatlık, sabah öksürüğüne tutulmamak ve genel bir rahatlık. Kekik, papatya ve civanperçemi, güneşli havada toplanıp, bir kuru bitki yastığı hazırlanır. Bu yastığı uygularken, bir yandan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay içildiğinde, sinirsel yüz ağrıları iyileşebilir. Eğer aynı zamanda kramp da varsa, kurutulmuş kurtpençesi yastığı uygulamak gerekir. Kekik, çiçeklenme zamanı olan haziran- ağustos arasında toplanır ve öğlen sıcağında toplananları en etkili olanlarıdır. Kekik yağı, kötürümlükte, kalp krizlerinde, organ sertleşmesinde (skleroz ), kas erimesinde, romatizmada ve burkulmalarda kullanılabilir. Mide ve dölyatağı kramplarında bitkinin içten ve dıştan kullanılması önerilir. Günde 2 bardak kekik çayı içilmelidir. Dıştan kullanıldığında, bitkilerin sap ve çiçeklerinden hazırlanmış bir kuru bitki yastığı uygulanmalıdır. Yatmadan önce bu yastık sıcak hava ile ısıtılır (kaloriferin üzerine koyarak veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ve midenin veya dölyatağının (rahim) üstüne koyulur. Tümörlerde, eziklerde ve eskimiş romatizmalarda da bu yastık önerilir. Solunum yolları hastalıklarında, kekik, sinirliot ile birlikte çok eski zamanlardan beri kullanılmakta olan etkili bir yöntemdir. Balgamlı bronşitlerde, bronşiyal astımda ve hatta boğmacada, kekik ile sinirliot karışımını çayı, limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak, günde 4-5 bardak içilebilir. Zatürre tehlikesine karşı bu çay saatte 1 yudum içildiğinde etkisini gösterecektir. Kekik'in, alkol bağımlılığına karşı kullanılabileceğini de unutmamak gerekir. Bir avuç dolusu bitki, 1 litre kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa koyulur ve hastaya 15 dakikada 1 yemek kaşığı içirilir. Sonra mide bulanması, kusma, dışkı ve idrar çıkarma, terleme, yemek ve içmek için duyulan büyük iştah izler.

Bu uygulama doğal olarak bir kerede kalmamalı ve gerektiğince yinelenmelidir. Kekik, sara krizlerine karşı da önerilebilir. Günde 2 bardak içilen bitki çayı yalnızca krizler arasında değil, yıl boyunca, 10 günlük aralarla 2-3 haftalık kürler halinde uygulanmalıdır.

UYARILAR: Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

Kekik Tentürü :Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Bitki Yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
kenevir.jpg


Kenevir ( Kannabis / Cannabis Sativa / Hemp )


Mutedil iklimlerde yetiştirilen, Temmuz-Ağustos aylarında soluk yeşilimsi renkli çiçekler açan, kültürü yapılan ve yabani olarak da yol kenarlarında, ekilmemiş alanlarda rastlanan, 50 cm-3 m boylarında, bir senelik, iki evcikli ve otsu bir bitki. Esrar otu olarak da bilinir. Gövdeleri dik ve içi bos olup üzerleri dikenimsi tüylerden dolayı pürtüklüdür. Yaprakları uzun saplı, karşılıklı ve el seklindedir. Erkek ve dişi çiçekler ayrı ayrı bitkilerdedir. Erkek çiçekler yaprakların koltuğunda salkım durumunda toplanmışlardır. Dişi çiçekler küçük yaprakların koltuklarında olup hemen hemen sapsızdırlar. Meyve 3-5 mm boyunda, mercimek seklinde, grimsi veya yeşilimsi esmer renklidir. Kenevirin anavatanı Orta Asya’dır. Mutedil iklimlerde de yetiştirilir. Yeryüzünde ip yapmakta kullanılan ilk bitkidir.

Türkiye'de yetiştiği yerler: Kastamonu, Samsun, Amasya, Kayseri, Sivas, İzmir, Kütahya.

Kullanıldığı Yerler: Bitkinin dişi çiçekli dal uçları, meyveleri yağı ve lifleri kullanılmaktadır. Kendir lifleri, çok sağlam ve dayanıklı olduğu için bilhassa çuval, halat yapımında kullanıldığı gibi, hali ipi yelken bezi vs. yapımında da kullanılır. Bitkinin bilhassa çiçekli dal uçları organik eriticilerde eriyen bir reçine ile bir uçucu yağ ihtiva eder. Reçinede cannabinol, cannabidiol ve tetrahidrocannabinol bulunmaktadır. İyi kalite reçine elde edilmesi iklim ve toprağa bağlıdır. Bu reçine fizyolojik bir tesire sahiptir. Merkezî sinir sistemine etki eder, yatıştırıcı ve uyuşturucudur. Hazım sistemine pek tesiri yoktur. Fakat çok çabuk alışkanlık yaptığından çoğu memleketlerde olduğu gibi memleketimizde de kullanılışı yasaktır. Kenevir bitkisinin dişi çiçek durumlarından elde edilen bu esmer renkli kütle esrar olarak bilinmektedir. Keyif verici olarak Asya ve Afrika’da çok kullanılmaktadır. Esrar, tütün, tömbeki, sigara, ve nargile hâlinde içilebilmektedir.

Bazen bal, reçel veya lokum içine konularak yutulur. Eskiden nargile, tömbeki ile veya serbest ile içilirdi.

Herhangi bir numunenin kenevir reçinesi (esrar) ihtivâ edip etmediği adli ve pratik bakımdan önemlidir. Bu kontrol beyaz fareler üzerinde biyolojik olarak yapılabildiği gibi, bazı kimyevi renk reaksiyonları (Beam reaksiyonu) ile de yapılabilmektedir.

Memleketimizde esrar veren bitkilerin yetiştirilmesi ve esrar imali 1932’de 2313 sayılı kanunla yasak edilmiştir.

Kenevir tohumlarından yağ çıkartılır ve yeşilimsi renkli bu yağ bilhassa sabun imalinde kullanılmaktadır.

keraviye.jpg


Keraviye (Karaman Kimyonu / Frenk Kimyonu) ( Carum Carvi / Caraway )


Maydanozgiller familyasından, 2 yıllık otsu bitkidir. Çiçekleri beyaz renklidir. Mayıs - Temmuz ayları arasında açar. 30-90 cm boyundadır. Kazık köklüdür. Meyvesi esmerdir. Terkibinde, tanen, reçine, sabit ve uçucu yağlar vardır.

Türkiye'de yetiştiği yerler: Doğu Anadolu bölgemizde yetişir.





kerevi2.jpg


Kereviz


Kereviz, Sellerie, Apium graveolens
Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewaechse, Apiaceae (Umbelliferae)
Drugları: Kereviz Meyvesi: Apii graveolentis fructus
Kereviz otu: Apii graeveolentis herba
Kereviz kökü: Apii graeveolentis radix
Kereviz yağı: Apii graveolentis aetheroleum
Kerevizin meyveleri (tohumları), otu ve kökünden istifade edilir. Köklerinden yemek, yaprak ve sapalarından salata yapılır. Fakat genelikle tohumları şifa maksadı ile kulanılır ve çay, tentür ve natürrel ilaç yapılır vede eteryağı eldeedilir.
Giriş: Kerevizin bilinen 20 kadar alttürü mevcuttur ve bizi bunlardan sadece üç türü ilgi,lenmektedirir. Bunlar yumru kereviz: ’’apium graveoles var. rapeceum’’, Büyük gövdeli (dallı) kereviz: ’’apium graveoles var. dulce’’ ve yabani (aroma) kereviz: ’’apium graveoles var. secalanium’’u sayabiliriz.
İlk zamanlar sadece yabani kerevizin var olduğu ve bunun kültür bitkisi olarak kulanılmaya başlanması ile birlikte çeşitli formlar oluşmuştur. Kerevizin M.Ö: 1000 yıllarından beri yani Firavunlar zamanından beri yetiştirildiği bilinmektedir.
Botanik: Vatanının doğu Akdeniz ülkeleri olduğu tahmin edilen bitki günümüzde Avrupa, Asyanın Türkiye, Türkistan, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi bölgelerinde yetişmektedir. Yumru kereviz kökünün 10-20 cm çapında, çocuk kafası büyüklüğünde yuvarlak ve altkısmında yan köklerden oluşur. Dış kısmı sarımsı beyaz, yeşilimsi beyaz veya esmerimsi beyaz, iç kısmı beyaz, yumşak ve bazende boşluklar bulununabilir.
Büyük gövdeli kereviz genelikle İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerde taze yaprak ve yaprak saplarından salata yapmak için kulanılır. Bu nedenle genelikle bu ülkelerde yetiştirilir. Yabani kereviz kökleri ince bir pancar köküne veya iri bir havuça benzer bu tür diğerlerinden daha keskin kokuludur, bu sebeple aroma veya yabani kereviz diyede anılır.
Kereviz iki yıllık bir bitki olup birinci yıl sadece uzun saplı rozet yapraklara sahiptir ve ikinci yıl gövdesi 1 metreye kadar ulaşabilir ve üst kısımları çatallaşır. Roset ve alt yaprakları uzun saplı kanat şeklinde ve üsteki yaprak gövdeye oturmuştur. Yaprakalar genelikle üçlü yaprakcıklardan oluşur ve bunların kenarları derin dişli ve koyu yeşil renklidir.
Çiçekleri 3-6 mm büyüklüğünde, kalp şeklinde, beyaz, sarımsı beyaz veya yeşilimsi beyaz renkteki taç çiçeklere sahiptir. Takriben 10-15 çiçek bir şemsiyeciği ve 8-16 şemsiyecikte bir şemsiyeyi oluşturur. Meyveleri 1-2 mm büyüklüğünde üzerinde yay gibi üç çıkıntı bulunur, tüysüz, parlak, esmer renkli, özel kokulu, yastı ve köşeli veya yuvarlaktır.
Yetiştirilmesi: Vatanı doğu Akdeniz ülkeleri olan kereviz Türkiyenin hemen her yöresinde yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Dallı kereviz taze yaprak ve yaprak sapları Mayıstan Ekime kadar kesilerek kulanılılabilir. Yumruları (kökleri) Ekimde sökülerek çıkarılır, yıkanır ve yemek yapmada kulanılır. Tohumları Ekimden Kasıma kadar toplanır ve kurutulur vede kaldırılır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Küçük çaplı araştırmalarda kereviz kökünün cinsel gücü artırdığı tesbitedilmiştir, fakat bunun klinik arştırmaları ile ispatı gerekmektedir. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kereviz tohumu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin romatizmaya karşı Kagbüken-, Çitkökü-, Harpago-, Sögüt-,Isırgan preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Kereviztohumu romatizma, gut (nikris), böbrek ve mesane rahatsızlıkları, ödem, şişkinlik, iştahsızlık, zayıflama, sindirirm rahatsızlıklarına karşı ve kanı temizlemek için kulanılır. Fakat henüz detaylı bir klinik araştırması yapılmamaıştır. Kereviz yumrusu yemek yapımında kulanılı ve cinsel gücü artırdığı iddea edilmektedir. Yaprak ve yaprak sapı ise salatalara katılır.
Çay: Bir tatlı kaşığı kereviz tohumu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilerek 5-10 dakika demelemeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.
Kereviz Salatası: Kereviz ve Elma soyulduktan sonra ince ince doğranır ve kiprit çöpü gibi ince doradıktan sonra hemen kaymakla karıştırılır. Aksi taktirde rengi buzulur ve sonra diğer maddeler katılır ve karıştırıldıktan sonra 2-3 saat buz dolabında kalması gerekir.
2 Kereviz yumrusu
3 Elma
100 gram Ceviz içi
1 Limonsuyu
1 Tatlı kaşığı bal
1 Yemek kaşığı maydanoz
1 Yemek kaşığı mercan köştü
200 gram Kaymak
Yantesiri: Kereviz hamile kadınların kulanması mahzurludur. Kereviz tohumu nadiren bazı insanlarda alerjiye sebep olabilir, o zaman kereviz yememeleri gerekir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
kestan2.jpg


Kestane

Kestane, Maronen, Castanea sativa
Hakiki Kestane
Kebap Kestane
Familyası:Kayıngillerden, Buchengewaechse, Fragaceae
Drugları: Kestane Yaprakları: cestaneae sativae folium
Kestane Kabukları: castaneae cortex
Kestane Meyveleri: cestaneae fructus
Kestanenin genelikleyaprakları çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır. Meyveleri ise kabap gibi pişirilerek yenir.
Giriş: Kestanenin Türkiyeden diğer Akdeniz ülkelerine ve Türkistana kadar yayıldığı bugün bilinmektedir.Günümüzde kültür bitkisi olarak Hindistan, Japonya, Kuzey Amarika ve Orta Avrupada yetiştirilmektedir.Ayrıca yetiştiği yöreye göre döret Kestane türü mevcuttur.
Bunları : a-) Amarika kestanesi: Castanea dentata, b-) Çin Kestanesi: Castanea molissima, c-) Japon Kestanesi: Castanea crenata ve d-) Türk Kestanesi: Castanea sativa’yı sayabiliriz. Bunlardan bizi ilgilendiren Türk Kestanesi: Castanea sativadır ve diğerleri hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz.
Botanik: Kestane ağacı 35metre boyuna ulaşabilir ve kuvvetli bir gövdeye sahiptir. Önce düz olan kabuğu sonra derin yarıklar ve çıkıntılardan oluşur. Kestane ağacı 500 yıldan dah uzun ömürlü olabilir. Geriden bakınca büyük bir taç taşıyormuş gibi bir görünüm verir.
Yaprakaları 10-20 cm uzunluğunda 4-8 cm eninde üst kısmı koyu alt kısmı açık yeşil renkte, kenarları tikenli, ortada ana bir damar ve ondan yanlara sağlı sollu ayrılan yandamarladan oluşur vede kısa saplıdır.
Erkek Çiçekleri uzun bir başak veya kedicik şeklinde ve bunun üzerine dizilmiş sarımsı beyaz, yeşilimsi beyaz veya beyaz renkli çiçeklerden oluşur ve dallarının ucunda topluca bir aradadır. Dişi çiçekleri erkek çiçek başaklarının dibinde 3-8 adeti birarada bulunur ve genelikle beyaz renktedir.
Meyvelerin dışı tikenli bir kapsül içinde 2-3adet tohumdan meydana gelir ve bu tohumlara kestane denir. Kestane (tohumu) parlak kahverengimsi bir kabuğa sahiptir ve üzeri tüylüdür vede kabuğun içindeki etli kısım beyaz veya sarımsı renkte ve yumşaktır.
Yetiştirilmesi: Vatanı Türkiye olan kestane Türkiyenin genelikle Marmara, Eğe ve Karadeniz bölgesinde yetişir.
Hasat zamanı: Yaprakaları Mayıstan Ekime kadar toplanarak kurutulur ve kaldırılır. Meyveleri Eylül ve Ekim aylarında çatlayarak içindeki tohumları (kestaneleri) kendiliğinden yere dökülürve buda toplanarak kurutulur ve nemsiz bir yerde muhafaza edilir.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kestane yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin öksürüğe karşı A. Itır-, Limon-, ZYE-, Sinirliot-, Güneşgülü preparatları veya Gökçek İksiri daha etkildir
b-) Yaprakları halkarasında eskiden öksürük, bronşit, boğmaca, astım, yutak ve boğaz iltihapalnması gibi nefes yollları rahatsızlıklarına karşı kulanılır. Ayrıca kandolaşımı yetersizliği, ishal ve romatizma gini rahatsızlıklara karşı kulanılır. Fakat klinik araştırmasları ve tedavi denemeleri yapılmamaıştır.
c-) Meyvelerinden çeşitli yemekler, çorbalar, pastalar yapılır. Şayet sabahları aç karnına 3-4 şiğ kestane 3-4 hafta yenirse pankreas zafiyetinine karşı iyi gelir. (Nhk. 3.98.29)
Ekstrakt:...
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.



kester2.jpg


Kestere


Kestere, Ziest, Stachys officinalis
Tibbi kestere
Familyası: Ballıbabagillerden, Lippebblütengewaechse, Lamiaceae (Labiatae)
Drugları: Kestereotu: Bentonicea herba
Kestereotu (yaprak, çiçek ve sürgünleri) çay ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Botanik: Kestereotu eskiden latince betonica officinalis olarak adalandırılmıştır ve sonr uzmanlar tarafından yeni guruba dahil edilmiştir. Kestereotu orta Avrupa, Balkanalr, Kafkaslar, Türkistan ve Türkiyenin Marmara, Karadeniz, Doğuanadolu ve İçanadolu bölğesinin yüksek yörelerinde kendiliğinden yabani olarak yetişir.
Alt yaprakaları uzun saplı yumru şeklinde kenarları kertikli üst kısmındaki yaprakalr, gövdeye oturmuş olup ve mızrak şeklinde uca doğru sivri kenarları dişlidir. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile ters, koyu yeşil renkli, orta boyda ana bir damar ve ondan sağlı sollu çıkan yan damarlardan oluşur.
Çiçekleri bitkinin tepesinde başak şeklinde ve bunun etrafına çelen gibi dizilmiş halkalardan oluşur. Her halkada 8-12 adet çiçek bulunur ve çiçeklerin uc kısmı iki dudaklı geriye doğru boru şeklinde ve onu kavralıyan alta doru uzanana uzun bir kupa yaprağı ve yukarıda kısa bir kupa yaprağı vardır.
Yetiştirilmesi: Kestereotu Türkiyenin sıcak bölgeleri hariç hemen her yöresinde yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Yerden 4-5 cm yukarıdan kesilerek havalı, güneşli ve gölgelik bir yerde kurutularak kaldırılır. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Kestere yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin bronşite karşı A. Itır-, Çuhakökü-, Sinirliot-, Güneşgülü-, ZYE preparatları daha etkilidir.
b-) Halkarasında eskiden oldukca çok kulanılmış, fakat zamanla pek kulanılmaz olmuştur. Son zamanlarda yeniden kulanılmaya başlayan kestere gebelikle bronşit, astım, akciğer üşütmesi, mide ağrısı, safra ve karaciğer rahatsızlıkları vede sinirsel rahatsızlıklara karşı kulanılır.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Keten.2.jpg


Keten

Keten, Lein, Linum usitatissimum
Familyası: Ketengillerden, Leingewäche, finaceae
Drugları: Ketentohumu: Lini semen,
Beziryaği:Lini oleum, Ketenküspesi:Lini seminis Placenta, Ketenipliği:Filum lini streile
Ketenin tohumlari ezilerek, hafifi ezilerek veya ezilmeden çayı yapılır veya sade olarak yenir vede ketentohumunun yağı çıkarılır bu yağ beziryağı anılır ve unu eldeedılır veya natürel ilaçı yapılır. Ketenotunun ise çok kaliteli olan ipi eldeedilir ve bu çesitli maksatlar için kulanılır. Ketenin tohumlari ezilerek, hafifi ezilerek veya ezilmeden çayı yapılır veya sade olarak yenir vede ketentohumunun yağı çıkarılır bu yağ beziryağı anılır ve unu eldeedılır veya natürel ilaçı yapılır. Ketenotunun ise çok kaliteli olan ipi eldeedilir ve bu çesitli maksatlar için kulanılır.

Giriş: Keten çok eskiden takriben Babililer ve eski Mısırlılardan beri çok çesitli maksatlar için yetiştirilmiştir ve kulanılmıştır. Bu nedenle bazı botanik uzmanları 500 yıldır bazıları 7000 yıldır kültürbitkisi olarak yetiştirildiği ifade etmektedirler vede Mısırdakı Firaun tapınaklarından ketenli elbiseler ve ketentohumu bulunmuştur.
Günümüzde en çok kulanılan Linum usitatissimum L. angustifalia`dan eldeedildi ve bundanda zamanla yüzlerce altürünün oluştuğudur. Ketenin bilinen 300 türü mevcuttur ve bunlardan bazıları: Büyükyapraklı (= Koyu pempe çicekli) Keten: Linum grandiflorum, Kırmızı çiçekli Keten: Linum viscosum, Narin Keten: L. tenuifolium Avusturya Keteni: L. austriacum, Fransız Keteni: L. narbonense gibi yaygın türler mevcuttur. Fakat tibbi maksatla sadece L. usitatissimum ve bundan geliştirilen alttürler kulanılır.
Botanik: Ketenin asılvatanının Türkiye, Suriye, Irak ve Misir gibi Ortadoğu ülkeleri olduğu, fakat 5000 yıldır kütür bitkisi olarak yetiştirilmesi nedeni ile günümüzde Avrupa, Asya, Amarikanın Kuzey ve Güneyinde yetiştirilmektedir. Yaprakları gövdeye oturmuş olup 2-3 sm uzunluğunda 3-5 mm genişliğinde, ince bir mızrak şeklinde, kenaları gövdeye dizilmiştir.
Çiçekleri beş atet, açık mavi, mavi, beyazımsı mavi veya morumsu mavi renkte, balta, tersyumurta veya terskalp şeklindeki taçyaprakları vardır ve ortadan ucu doğru damarları uzanır ve takriben 1-2 sm uzunluğunda ve 1-1,8 sm enindedir. Göbekte 5-6 adet dölenme tozluğu ve taçyaprakları saran 4-6mm büyüklüğünde beş adet kupayaprağı vardır. Meyveleri yuvarlak bir küre şeklinde içinde 8-12 bölüm vardır ve her bölümünde bir esmerimsi sarı, esmerimsi kırmızı veya altın sarısı renkte yumurta şeklinde hafif başlı 4-6 mm uzunluğunda 1,5-2,5 mm eninde ve parlak tohumlardan oluşur.
Yetiştirilmesi: Vatanı Türkiye ve Ortadoğu ülkeleri olan Ketenin Türkiyede yetişmesi tabiiki gayet normaldir.
Hasat zamanı: Temmuzdan ekime kadar olğunlaşan meyvekapsülleri döğülerek tohumları çıkarılır ve kurutulur.
Ölüyağlar (Hayvansalyağlar ve Margarinler) hücrelerin duvarlarını (membran) sertleştirerek içeri oksijen ve besin girmesini önler ve yane damarlar dokular ve organlarda yoğunlaşan ve depolanan ölüyağlar, mikroplar, bakteriler, viruslar ve mantarlar için en ideal beslenme merkezlerini oluşturur. Ölüyağların depolandığı yörelere oksijen girmez, böylece hücreler oksijensiz ve besinsiz kalir. Şişmanlar açlık hissederler, çünkü hücre duvarlarındaki ölüyağlar hücremembanını sertleştirir ve içeri besin ve oksijen girisi engeller.
Bronşitli ve astımlılarda havasızlık çekerler, çünkü kandaki oksijen hücrelerden içeri giremez. Beziryağı bitkisel yağlar içinde en kaliteli ve en yüksek oranda aktif yağlardır. Beziryağındaki doymamış yağasitleri telemedeki kükürlü Aminoasitlerle reaksiyona girerek yüksek değerli Liposlar (Lipid-Protein) meydana gelir. Liposlar ölülüyağların yerine oksijen ve besin girmesini sağlar. Bu Küre 3-4 ay devam, edilirse kişi dinçleşir yağbirikintilerini atar, hastalıklara karşı bağışıklik (Immun) sistemi güçlenir ve zamanla hastalıklar, astım, bronşit, romatizma, yağ metabolizma bozukluğu (Et ve etmamüleri yiyince rahatsız olma) sindirimbozuklukları ve allerji yok olur.
Tesirşekli: Kandaki lipid, kolesterol, trigliserid ve şekerdüsürücü, yüksektansiyon önleyici, antioksidatif (radikalleri yok edici) antibakteriel ve anzimlerin oluşumunu sağlayıcı, avitaminoz (vitaminyetersizliği), mineralyetersizliği ve iltihapları ve mantarları yok edicidir.
Kulanılması:
a-) Araştırmalara göre ketentohumu mide- bağırsak rahatsızlıklarında, hazımsızlık, ekşime, kusma, yanma, bulantı, kramplar, ağrılar, tıkanma, şişkinlik, bağırsakflorasının bozulması ve lipid, trigliserid, kolesterol, şekerhastalığı (Kandaki Şekeri düşürür) aminoasityetersizliği, vitaminsizlık, mineralyetersizliği ve kanserli urları eritmek için kulanılır. veya Gökçek İksiri daha etkilidir
b-) Komisyon E nin 05.12.1984 tarih ve 228 Nolu Monografibildirisine göre sürekli kabızlık (müzmin Kabızlık) nedeniyle alınan kimyasal ilaçlardan tahrip olan kalınbağırsak, kolonirrtibality, hasaslasmasi, bağırsak divertikülü (Bağırsak kasının içine kese şeklinde girmesi) gastrit ve enterit (İncebağırak iltihaplanması) karşı ketentohumu kulanılır, haricen ise iltihapli yaralara lapası sarılır.
c-) Halkarasında Mide, bağırsak, mesane ve böbrek kanamaları ve nezleleri, abse, çiban, kuru rkzema, bronsit, astım, akcier iltihaplanmasi, yutak iltihaplanmasi, öksürük ve nezleye karşıda kulanılır.
Çay: 1) Şayet mide- bağırsak iltihapları, kramplar, ağrılar, hazımsizlik, ekşime, şişkinlik, yanma gibi rahatsızlıklara karşı kulanılacak ise 2-4 Kahvekaşığı hafif ezilmiş ketentohumunun üzerine 300 ml kaynarsu ilave edilir 5-10 dakika bekledikten sonra içilir.
2) Eğer kabızlık (Peklik), ishal, hazimsizlik ve sindirim zafiyetine karşı kulanılarak ise iki yemekkaşığı ketentohumu yutulur ve üzerinde 300-600 ml süt, meyvesuyu veya balşerbeti içilir. Kabız olanların mutlaka tohumlarını hafif ezerek veya ezmeden yemekten ve kahvaltıdan sonra yutması gerekir. Şayet çayı kabızlığa karşı kulanılacak olur ise tohumlar sıvı emerek şiştiğinden bağırsaklarda sıvıemici özeliğini kayıpeder. Bunedeler kabızlığa karşı sadecekuru olarak alınır.
3) 1-2 Yemekkasigi Ketentohumu 300-500 ml soguksuyu konur ve yavas yavas ısıtılır. 15-20 dakika sonra süzülür ve Lapa yenir. Lapa genelikle araştırmalarda kulanılan bir metottur.

Beziryagi (Ketenyağı): Ketentohumu soğuk baskı ile sıkılarak veya sıcak baskı ile sıkılarak yağı çıkarılır. Soğukbaskı ile eldeedilen yağ daha kalitelidir ve buna İngiliz beziryağı denir. Sıcakbaskı ile sıkılarak eldeedilen yağa ise Türk beziryağı denir.
Bir kısım Beziryağı bir kısım kirecsuyu ile bir şişede karıştırılarakLiniment adi ile anılan Merhem eldeedilir. Bu Merhemle Yanık olan yerlere sürülür ise ağrıları dindirir ve deri hastalıklarında kulanılır ise deriyi iyileştirir. Fakat günümüzde bu tür rahatsızlıklara karşı daha etkili ilaçlar olduğundan bu maksatla pek kulanılmaz. Beziryağı eskiden evlerde kızartmalardada kulanılmıştır, fakat kokusu neden ile artık Kızartmalıkyağ olarakta kulanılmamaktadır. Günümüzde genelikle Yağlıboya,-deri,-boya,-kağit,-Yemekyağı,-ve Sabunyapımında kulanılmaktadır.
Kataplazma (Ketensarğı): Ketentohumları sıkıldıktan sonra geri kalan kısma küspe adı verilir. Ketentohumu öğütüldükten sonra kurutulur ve tozu (unu) eldeedilir. Ketentohumunun sıcaksu ile lapası yapılarak sade veya hardal unu ile birlikte göğüse ince bir tabak halinde sürülür ve sarılır ise göğüsü yumuşatır.
Ketenipi: Ketenkapsülerinden yarıldıktan sonra özel bir tarakla taranır. Su ile veya mehanik olarak ipliklen ayrılarak beli işlemlerden geçtikten sonra ketenipliği eldedilir. Ketenipliği tekstil sanayinde ve tibbi iplik yapmada kulanılır, özelikle yazaylarında ketenli pantolun ve gömlek giyilir ise serin tutar.
Yantesiri: Ketentohumunun bilinen bir yantesiri yoktur, fakat Bagirsak dügümlenmesi ve Yemekborusu iltihaplanmasinda kulanilmaz.



kilico2.jpg


 

ceylannur

Yeni Üyemiz
KILIÇ OTU

Kılıçotu Johanniskraut Hypericum perforatum L.
Şiş otu, Binbirdelikotu
Binbirdelilikotu, Kanotu
Koyunkıran, Kuzukıran
Mayasılotu, Sarıkantaron
Sinirotu, Korkuotu
Stersotu, Bunalımotu
Yaraotu, Yanıkotu, Tıbbi Kılıçotu

Familyası; Kılıçotugillerden, Johanniskrautgewaechse, Hypericaeae
Drugları;Kılıçotu:Hyperici herba
Kılıç yağı:Hyperici oleum
Kılıç çiçeği:Hyperici flosrecens
Kılıçotu(yaprağı,çiçeği,goncası ve sürgünü) Çay,Tentür ve Natürel ilaç yapımında, taze çiçeği Kılıç yağı yapımında kullanılır.
Giriş;Kılıçotunun bilinen 400 çeşit türü olup bunlar birbirlerine çok benzerler. Bu nedenle aralarındaki farkı çok iyi bilmemiz gerekir. Kılıçotugillerden sadece bu Tıbbi Kılıçotu tıbben kullanılır. Diğerleri aynı maksat için kullanılamaz, kullanılsa bile birleşiminedeki tanenden dolayı bu amaca ulaşılamaz;çünkü sadece Tıbbi Kılıçotu Hyperforin içerir.
>Anadolu Kılıçotu;Hypericum barbatum;bu tür,tüylü olduğunda Sakallı Kılıçotu diyede anılır. Sapı yuvarlak ve kupa yaprakları iri tüylüdür.
>Benekli Kılıçotu; H.maculatum;sapı dört köşeli, sap ve yaprakları beneklidir.
>Tüylü Kılıçotu; H.hirsutum;sapı yuvarlak ve yaprağından daha tüylüdür.
>Sarı Kılıçotu; H.polyphyllum;Çiçekleri sarı renkte ve sapı dört köşelidir.
>Dağ Kılıçotu; H.montana;sapı yuvarlak,yaprakları seyrek ve iridir.
Tıbbi Kılıçotu diğerlerinden farklı olarak sapı iki köşelidir ki bu hemen hemen hiç görülmeyen bir durumdur ve yapraklarının üzerinde yağ gudeleri bulunur ve bu gudeler şeffaftır. Yani üstten bakınca altı görülür. Bizi sadece Şeffaf Kılıçotu ilgilendirmektedir. Bu nedenlede sadece onun üzerinde duracağız.
Botanik;Kılıçotu dünyanın ekvator ve kutupları hariç hemen her yerde yetişir. Almanya gibi nemli ülkelerde her bölgede, Türkiye gibi sıcak ülkelerde ise ırmak ve göl kenarları, nemli çimenlik ve meralarda, yol kenarlarında, ormanların ışık gören bölgelerinde yabani olarak yetişir. günümüzde birçok ülke tarafından ilaç yapımında kullanmak için özel olarak yetiştirilmektedir. Kılıçotu 30-100 cm boyunda, çok yıllık, gövdenin üs5 kısımları oldukça sık çatallı,sapı yuvarlak hafif , iki köşeli olması diğer türlerden ayıran en belirgin etkendir. Yaprakları karşılıklı, eliptik-yumurta şeklinde veya hafif uzunca, kenarları bütün, gövdeye oturmuş,üzerinde siyah nokta şeklinde yağ gudeleri bulunur ve bu yağ gudeleri şeffaftır. Yaprakları alttan yukarıya doğru küçülür, takriben 1-4 cm uzunluğunda 0,5-2 cm eninde hafif esmerimsi yeşil renkte ve tüysüzdür. Çiçekleri;Taç yaprakları genellikle 5 adet, altın sarısı renkte, kenarları kertikli,üzeri açık veya koyu noktalı, 8-15 mm uzunluğunda, 5-10 mm eninde eliptik veya yumurta şeklindedir. Kupa yapraklar mızrak şeklinde, kenarları bütün ucu sivri, yeşil renkte 4-6 mm uzunluğunda, üzerindede açık ve koyu noktalar bulunur. Göbekte 30-50 adet6 altın sarısı saplı ve topuzcuklu döllenme tozlukları bulunur. Meyveleri yumurta şeklinde, kapsülün içi üç bölümlü 1-1.5 mm büyüklüğündeki esmer veya siyah renkli ve silindir şeklindeki tohumlardan meydana gelir.
Yetiştirilmesi;Türkiye’de 70 çeşit Kılıçotunun yetiştiği bilinmektedir. Bu nedenle hakiki Kılıçotu tohumlarını bulup yetiştirmek gerekir. Türkiye’de yabani olar4ak yetişir ve bazı botanik bahçelerde de özel olarak yetişitirilmektedir. Türkiye’nin iklimi Kılıçotu için en uygun iklimdir.
Hasat zamanı; Kılıçotu Haziran’dan Eylül’e kadar toplanarak kurutulur ve kaldırılır. Avrupa ülkelerinde Zechen diye anılan 2-6 mm büyüklüğünde bir kene türü mevcuttur. Bu kene çok tehlikeli bir virüs olan Borreliose taşır ve de bu virüs kenenin ısırması ile insana geçer ve kişide ateş, halsizlik, kas-eklem ağrıları, lenf bezi şişmesi gibi rahatsızlıklara sebep olur. Hatta tedavi edilmezse ileriki evrelerde ölümle sonuçlanabilir. İşte bu kene Kılıçotuna musallat olabilir. Almanya’da bir defasında topladığım bir torba Kılıçotunu atmak zorunda kaldım. Türkiye’de bu keneyi görmedim fakat olabilme ihtimaline değinmek istiyorum. Bu nedenle Kılıçotunun çiçek açmaya başladığı zamanda yani Haziran ayında toplanması daha uygunudur.

Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre Kılıç otu hapı veya ekstresi başta depresyon, korku,sinirsel kriz, stres, saldırganlık, iç huzursuzluk, korku, istem dışı anormallikler (Psiko vegetativ) ile isateksizlik, bitkinlik, ümitsizlik, uyku rahatsızlıkları, sinirlilik, konsantrasyon zafiyeti, aşırı duyarlılık ve hareketsizlik gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
b) Komisyon E’nin 228 No’lu 05.12.1984 tarihli Monografi bildirisine göre depresyon rahatsızlıkları, korku, sinirsel huzursuzluk gibi rahatsızlıklara karşı kullanıldığı bildirilmiştir.
c) Homeopati’de sinirsel yaralanmalar, beyin sarsıntısı, sinir iltihaplanması (nevrit), siyatik sinir bel ağrıları, güneş yanığı, ameliyat sonrası ağrılar, fantom ağrıları ve apopleksiye (beyin damarlarından birinin tıkanması veya yırtılması nedeniyle şuur kaybı, hırıltılı solunum veya felçli durum) karşı kullanılır.
d) Aroma tedavide Kılıç otunun Eter yağı ve yağı kullanılır. Eter yağı baş dönmesi, depresyon, sinirlilik, iç huzursuzluk ve uyuyamamamya karşı kullanılır. Kılıç otu yağı ise masaj yağı olarak kullanılır ve özellikle kas ve sinirsel rahatsızlıklara karşı etkilidir. Bayanlarda düzensiz adet görme hali, menopoz (adet kesilmesi) gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır. Ayrıca kanserli vakaları ışınla tedavi ederken ortaya çıkan sinirlilik, depresyon, ağrılara dayanamama veya romatizmal ağrıda, ağrılara dayanabilme gücü verir. Kılıç otu birinci derece, hafif ve orta dereceli depresyona karşı kullanılırken, Kava kava kökü birinci derecede korku ve de Kedi otu ise birinci derecede uyku rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Üçü biribirinde daha da kuvvetlendirir ve etkiler ve de Kılıç otu kapsülü veya hapının günde 1500 mg alınması halinde daha etkilidir.
B)Haricen: Kılıç yağı kaynar su ve ateş yanıklarının ağrısını dindirme ve iyileştirme, burkulma, ezilme, iç kanaması gibi hallerde sinirleri ve hücreleri zedelenmiş ise sinirlerin iltihaplanması veya büzülmesi nedeni ile ortaya çıkan sinirsel ağrılarda, siyatik kas romatizması, gibi rahatsızlıklarda ağrıyan yerlere sürülür.
Çayı: İnce kıyılmış iki kahve kaşığı Kılıç otu (yaprak, çiçek, gonca ve taze sürgünleri) demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir ve 5-10 dk bekletildikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Hazırlanışı: Kılıç otunun taze çiçek, gonca ,yaprak ve taze sürgünlerinden toplam 100 gr bir şişeye konur ve üzerine 500 ml %70’lik Etanol ilave edilir. Güneş ışınlarından uzakta 4-6 hafta bekletilir. İki günde bir çalkalanır ve bu süre sonunda süzülerek Homeopatide <<Hypericum>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 15-20 damla 6-8 hafta süreyle alınır. Yukarıdaki çay harmanlarının da aynı şekilde tentürü elde edilir ve maksadına uygun olarak kullanılır.
Hastalığın Belirtisi (semptom):
Ekstre: Kılıç otunun yaprak, çiçek, gonca ve taze sürgünleri %80 Methanol+%20 su karışımı ile ekstresi elde edilir. Kılıç otunun tentürü ve ekstresi aynı şekilde kullanılır. Şayet ekstresini elde etme imkânı yoksa tentürü kullanılır.
Araştırmalar: Kılıç yağı deyince iki farklı yağ akla gelir. Biri Eter yağı ve diğeri zeytin yağı ile hazırlanan Kılıç yağı olmak üzere 2 türlüdür.
1) Eter yağı; Kılıç otunun çiçek, gonca, yaprak ve taze sürgünleri su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eter yağı elde edilir. Haricen ve dahilen kullanılır ve kullanılış maksadı aynı yukarıdaki gibidir. Depresyon, sinirlilik, baş dönmesi, uyuyamama gibi rahatsızlıklarda günde 3-4 defa, 2-3 damla bir kesme şekere veya bir parça ekmeğe damlatılarak yenir. Haricen ise masaj yağı olarak 30-40 damla 100 ml Jojoba yağı veya zeytinyağı ile karıştırılır ve masaj yapılır. Banyo için 10-15 damla kaymakla veya balla karıştırıldıktan sonra küvetteki suyla karıştırılır ve 15-20 dk banyo yapılır.
1) Kılıç yağı (Kızıl yağı); Kılıç otunun gonca, çiçek, yaprak ver taze sürgünlerinden 100 gr bir şişeye konur ve üzerine 250 gr 1. kalite zeytinyağı ilave edilir. Şişe pencere önünde 4-6 hafta bekletildikten sonra süzülerek Kılıç yağı elde edilir. Bu yağ genellikle haricen masaj yağı olarak kullanılır.
Yan tesirleri: Kılıç otu çayı, tentürü, drajesi veya damlasını kullanırken güneş altında fazla kalınmamalı zira deride kaşıntı ve kabarcıklar oluşur.





kirlangicotu6a.jpg


Kırlangıçotu ( Chelidonium Majus L. )


Temre otu olarak da bilinir. 30-80cm yüksekliğindeki bitki, mayıstan sonbahar ortalarına kadar çiçeklenir. Yapraklarının uçları dişlidir ve meşe yapraklarını andırır. Gövdesinden ve saplarından portakal sarısı, koyu bir sıvı çıkar. Genellikle ormanların güney kıyılarında, duvarların ve çitlerin dibinde ve moloz yığınlarının üstünde yetişir. Yaz ne kadar sıcak ve ormanların güney kıyıları ne kadar kuru olursa olsun, bitkinin gövde ve saplarından portakal renkli koyu sıvı her zamanki incelikte elde edilebilir. Kışın her yer karla örtüldüğünde bile, eğer yetiştiği yere dikkat edilmişse, kırlangıç otu kar altında bulunabilir. Avrupa ve Kuzey Anadolu'da yetişir. Alkoloitler (kelidonin ve türevleri %0,31) taşımaktadır.

Bitki, kan temizleyici ve kan yaptırıcı etkiye sahiptir. Isırgan otu ve civanperçemi eşliğinde, lösemide kullanılabilir. (100' er gr ısırgan otu, civanperçemi ve Kırlangıç otu karıştırılır ve ince kıyılmış karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu bitki orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz). 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Öğün aralarında yavaş yavaş yudumlanarak günde 3 bardak içilir.) Akciğer hastalıklarında, İyice yıkanmış taze bitki mikserde sıkılarak özsuyu elde edilir ve iki misli ılık suyla karıştırılarak, gün boyunca yudumlanarak içilir. Kan ve karaciğer temizleyici özelliğinin yanı sıra, metabolizma üzerinde de çok olumlu etkilere sahiptir. Safrakesesi, böbrek ve karaciğer hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Şaraba yatırıldığında ( 30 g kırlangıç otu, kökü ile birlikte, 1-2 saat boyunca, yarım litre beyaz şaraba yatırılır ), sarılığı çok çabuk iyileştirebilir.

Ağrılı basurlarda, idrar yaparkenki yanmalarda ve sancılarda önerilir. Bu durumlarda, bitki özsuyu ılık suyla veya bitki çayıyla karıştırılarak, günde 2-3 bardak yudumlanarak içilir. Taze bitkinin özsuyu, dıştan, kötü karakterli deri hastalıklarda, nasır, siğil ve iyileştirilemeyen temriyelerde kullanılır. Katarakt ve göz saydam tabakasındaki lekeler yavaş yavaş kaybolur. Bitki özsuyu, göz ağtabakası kanamasına ve çözülmesine karşı bile yardımcı olabilir. Bir bitki yaprağı alınır ve yıkandıktan sonra nemli parmakların arasında ezilir. Böylece elde edilen nemlilik, işaret parmağı ile gözpınarlarına sürülür. Doğrudan göze sürülmediği halde, bu etkili maddeyi göz hemen emer. Bu kullanma biçimi, katarakt, görme zayıflığı ve yorgun düşen sağlıklı gözler için de geçerlidir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır. 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirtilmedikçe günde 1-2 bardak çay yeterlidir. Kullanım süresi 2 haftadır.

Bitki özsuyu: Yapraklar,saplar ve çiçekler yıkanır ve kurumadan, ince kıyılarak mikserde sıkılır.

Bitki tentürü: Eczanelerden satın alınabilir (Almanya ve Avusturya )
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 828x1260 ve 132 KB)
kinaki2.jpg


KINAKINA

Kınakına, Chinarinde, Cinchona pubescens VAHL
Kırmızı Kınakına Syn: Cinchona cordifolia MUTIS ex HUMB
Şifalı Kınakına Cinchona sucirubra PAVON ex KLDTSCH
Familyası: Kökboyagillerden, Rötegewâchse, Rubiaceae
Drugları: Kınakına kabuğu; Cinchonae cortex
Kınakınanın kabukları çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Kınakına kökboyagillerin alt grubu olan Cinchonaidgillerden olup bu gruba takriben 50 civarında Kınakına dahildir. Tıbbi maksatla kullanılan Kınakına türleri iki türdür ve diğerleri pek kullanılmaz. Bunlardan en çok Kırmızı veya Şifalı Kınakına olarak bilinen Cinchona pubescens türü en çok kullanılan türdür. Bunun haricinde Sarı Kınakına; Cinchona officinalis (C. Calisaya) bu tür genellikle ilaç fabrikaları tarafından Chinin (kinin) elde etmek için kullanılır. Bizi burada daha çok Kırmızı Kınakına ilgilendirmektedir. O nedenle sadece bu türü inceleyeceğiz. İlk olarak İspanyolların Peru kraliçesi Anna Cinchon sıtmaya yakalanır ve Kınakına kabuğu ile iyileşir. Bunun üzerine onun adı bitkiye verilir. China (kına) Güney Amerika Kızılderilileri arasında kabuk anlamında kullanılan kelimedir. Kınakınanın zamanla Peru, Ekvator, Bolivya gibi ülkelerde aşırı tüketimi sonucu yok olma nedeniyle Hollandalılar tarafından Doğu Hint adaları ve bugünkü Endonezya adaları ve Malezya’da yetiştirilir. Günümüzde Kongo en çok Kınakına üreten ve satan ülkedir.
Botanik: 5-20 m boyunda gövde 15-35 cm çapında taç yuvarlakça, gövdenin kabuğu kırmızımsı bu nedenle kırmızı Kınakına diye de anılır. Yaprakları 15-40 cm uzunluğunda 10-25 cm eninde eliptik veya yumurta şeklinde kenarları bütün, ortada derin damar ve ondan sağlı sollu ayrılan yay gibi yan damarlardan oluşur. Sap 5-10 cm uzunluğunda yaprakların üstü koyu yeşil ve tüysüz, alt yüzeyi tüylü ve eski yaprakları esmer veya kırmızı bir renk alır. Çiçekleri dalların uç kısmında topluca bir arada bulunur. Çiçek sapı 20-30 cm uzunluğunda ve her sapta yine çatallaşarak 4-8 çiçek demeti bulundurur. Her çiçek demetinde 10-20 adet çiçek bulunur. Taç yapraklarının gerisi zurna şeklinde 1-15 cm uzunluğunda uç kısmı 5 parçalı yıldız şeklinde beyazımsı pembe renkte üzeri çok narin tüylerle bezenmiştir.
Yetiştirilmesi: Botanik bahçelerde yetiştirildiği gibi ev ve bürolarda da süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Hasat zamanı: Kınakına ağacı genellikle 8 yaşından itibaren yerden biraz yukarıdan kesilir. Geri kalan kütükten çıkan şıvgınlarının kabukları birkaç yıl sonra soyularak işlenebilir hale gelir. Kınakına kabuğugüneşte kurutulduktan sonra suni olarak 65-70 derece sıcaklıkta kurutulurlar. Şayet ısı 70 dereceyi geçer ise birleşimindeki alkaloitler bozulabilir.
Kullanılması:
a)Komisyon Enin Monografisine göre;Alman Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Kommission E 22 a.No’lu ve 01.02.1990 tarihli bildirisinde Kınakına’nın iştahsızlık, sindirim bozukluklarından;şişkinlik ve hazımsızlığa karşı kullanılabileceği bildirilmiştir. Halk arasında ve Homeopatide ise Kınakına kabuğundan elde edilen tentür ve natürel ilaçlar başta zafiyet yani dermansızlık ve halsizlik gibi durumlarda vücudu kuvvetlendirici ve dinçleştirici olarak nevralji, sıtma, grip, bulaşıcı hastalıklar, mide asidi yetmezliği, iştahsızlık, kalp ağrıları, kalp çarpıntısı gibi hallerde kullanılır. Ayrıca Kınakına kabuğundaki alkaloitlerden başta Chinin sentetik olarak da elde edilmekte ve sıtma, grip, bulaşıcı hastalıklar ve kalp rahatsızlıklarına karşı da kullanılmaktadır.Chinin günde toplam olarak alınacak miktar 1 gr mı geçmemelidir. Günde 3-4 defa 0,2-0,3 gr alınır.
Çayı: Kınakına kabuğu ince kıyılarak 1 gr demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir ve 15-20 dk demlenmesi beklendikten sonra süzülerek içilir. Günde toplam olarak en fazla 3 gr Kınakına kabuğu veya tozundan çay yapılabilir. Yani 3 defa 1 gr alabilir, zira fazlası zararlıdır. Fakat Kınakınanın çayı pek içilmemekle zira dozajın aşılması halinde zehirlenme söz konusu olabilir. Bu nedenle genellikle tentürü veya natürel ilacı kullanılır.
Hazırlanışı: Kınakına kabuklarından 50 gr ince ince kıyıldıktan sonra bir bir şişeye konur ve üzerine 500 ml %70 lik Etanol ilave edilir. Şişe güneş ışıklarından uzakta muhafaza edilir. İki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta sonra süzülerek Homeopatide <<China>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla alınır.
Hastalığın belirtisi (semptomları): Sinir sisteminin aşırı duyarlı olması; soğuğa ve hava cereyanına karşı aşırı duyarlılık, ruhi ve organik aşırı duyarlılık, vücut sıvılarının (kan,ter, ishal ve kusma) azalması ile ortaya çıkan halsizlik, dermansızlık ve zafiyet,el ve ayakların soğuğa karşı aşırı duyarlı olması, süt meyve ve yağlı yiyecekleri hazmedememe gibi belirtiler Kınakına kullanılması gerektiğine işarettir.
Yan tesirleri: Kınakına kabuğu tarife uyulduğunda yan tesiri yoktur. Fakat saf Chinin ve Chinidin uygun dozajda kullanılmadığı takdirde zehirlenmelere sebep olabilir. Kınakına bazı kişilerde deride alerjiye sebep olabilir. Alerjik olanların kullanmaması gerekir.

kimyon2.jpg


KİMYON

Kimyon, Kümmel, Carum carvi
Karaman Kimyonu
Şifalı Kimyon
Arap Kimyonu
Frenk Kimyonu
Familyası: Maydanozgillerden, Doldengewâchse, Apiaceace
Drugları: Kimyon meyvesi: Carvi fructus
Kimyon eter yağı: Carvi aetheroleum
Kimyonun tohumları çay, baharat ve natürel ilaç, eter yağı (sadece yağı olarak geçer) ise Aroma tedavisi ve baharat olarak kullanılır.
Giriş: Günümüzde Mısır Kimyonu olarak bilinen Carum carvi’nin 25 alt türü mevcuttur ve Türk Kimyonu olarak bilinen Cuminum cyminum’un ise yetiştiği yöreye göre Polatlı, Eskişehir, Sivrihisar ve Konya Kimyonu diye türleri mevcuttur. Arap Kimyonunun M.Ö 3000 yıllarından beri Mısırlılar tarafından kullanıldığı yapılan kazılarda n anlaşılmıştır. Mısırlılar medeniyeti Sümerler’den, yani Türkler’den almıştır. Bütün medeniyetlerin kaynağı Sümerler yani Türkler dayanır. Sümerlerde bu degerleri Orta Asyadaki ANUA Türk Medeniyetinde Ortadoğuya taşımışlardır.Ortadoğu havzasından dünyaya yayıldığı tahmin edilen Kimyonun Frenk Kimyonu diye anılması yanlıştır. Bir Alman bir Türk’e şaka yapmak için veya alay etmek için olsun Kümmel Türk yani Kimyoncu Türk der. Türklerde Almanlara Kartoftel Deutsche yani Patatesçi Alman gibi lakaplarla bazen şaka bazen de alay etmek için konuşulurdu. Bu da Türklerin eskiden beri yemeklerinde mutlaka Kimyon bulundurduğunu ve Almanlarında patatesçi olduğunu gösterir.
Botanik: Bitki gebelikle 2 yıllık olup, 30-100 cm boyuna ulaşır ve havuç kökü gibi kökü vardır fakat beyaz renktedir. Altta Rozet yaprakları oldukça büyük uzun bir sap üzerinde kanat yapraklardan oluşur ve kanat yapraklar yine kanatlardan meydana gelir. Gövdedeki yapraklar sapsız yani direk oturmuştur. Rozet yaprakları çok hafif geniş iken en üstteki yaprakları ince ve ipliğimsidir. Çiçekleri oldukça küçük, beyaz, nadiren pembe veya kırmızımsı renkte ve yumurta şeklindeki 5 adet taç yapraktan meydana gelir. Bir şemsiyecikte 10-20 çiçek bulunur ve 7-15 şemsiyecik bir şemsiye meydana getirir. Bir meyve kapsülünde iki tohum bulunur ve 4-6 mm uzunluğunda üzerinde boydan boya uzanan yay şeklinde çıkıntılar bulunur ve genellikle esmer renkte ve orak şeklindedir.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her yöresinde yetiştirmek mümkündür ve zaten yetiştirimektedir.
Hasat zamanı: Olgunlaşması Haziran’dan Eylül’e kadar sürer zira ana şemsiyeler olgunlaşırken henüz yan şemsiyeler olgunlaşmamıştır. Bu nedenle hasatı belli sürelerle devam eder. Maydanozgiller birbirine çok benzerler ve bu nedenle de yanlışlıkla zehirli bitkilerin toplanarak Kimyon hasatına karıştırılmaması çok önemlidir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre bağırsak mantarı, şişkinliğe karşı ve kramp çözücü olarak kullanılır.
b) Komisyon E’ye göre; Alman Sağlık Bakanlığı’na bağlı olarak çalışan Komisyon E 22a No’lu ve 01.02.1990 tarihli Monografisi’ne (Bildirisine) göre; Kimyon tohumu ve yağı dispepsi (sindirim yetersizliği) rahatsızlıklarından; hafif kramplı mide ve bağırsak rahatsızlıkları, şişkinlik e hazımsızlığa karşı kullanılır.
c) Aroma tedavisinde Kimyon yağı şişkinlik krampları ve bağırsaklarda kokuşma ve iştahsızlığa karşı kullanılır.
d) Halk arasında mide zafiyeti, mide krampı, karaciğer ve safra rahatsızlıkları, bağırsak bozuklukları, sinirsel kalp ve mide rahatsızlıkları, ağız kokusu ve bebeklerde sindirim zorluğu gibi rahatsızlıklara karşı ve annelerin sütünü artırmak için kullanılır. Şayet bebek ve küçük çocuklardaki şişkinlik ve hazımsızlığa karşı sadece rezene tohumundan çay yapılır ve verilir ise bu çay bebeklerin ve çocukların süt dişlerini çürütür ve bu nedenle Kimyon, Papatya çiçeği, Anason ve Kakule tercih edilir.
Çayı: Kimyon tohumunun çayı yapılmadan hemen önce öğütülmesi veya öğütülmeden çayının yapılması tavsiye edilir. Öğütülmüş olarak satılan kimyonun (tozu) kalite bakımından düşüktür ve hoş olmayan bir kokuya sahiptir. Kimyon tohumu öğütüldükten 24 saat sonra kullanılmaz ise birleşimindeki sabit yağlar bozularak aromasını bozar. Bir kahve kaşığı taze öğütülmüş (günlük öğütmek gerekir) veya hafif ezilmiş Kimyon tohumu demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilerek 5-10 dk demlenmesi beklenir ve sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;

Bah: Kimyon tohumu ve Eter yağı başka her türlü sulu,etli yemekler ve çorbalara, sebze, patates, peynir, salata, ekmek ve özellikle de lahanalı yemeklere katılır. Lahanalı yemekler şişkinlik yapabilir, işte bu durumda yemeğe bir miktar Kimyon tohumu7 katılır ise şişkinlik giderilebilir.
Ar: Kimyon tohumu su buharı ile damıtılarak (destilasyon) Eter yağı elde edilir. Bu Eter yağından 2-3 damla yemek ve çorbalara katılır. Eter yağı da başta; antidepresif (depresyonu önleyici), krampları çözücü, şişkinliği giderici, safra artırıcı, iştah açıcı ve hafif cinsel gücü artırıcı özelliklere sahiptir. 2-3 damla bir kesme şekere veya bir parça ekmeğe damlatılarak alınabilir.
Yan tesirleri: Tarife uyulduğunda bilinen bir yan tesiri yoktur fakat Eterik yağı çok etkili olduğundan 2-3 damla kullanılmalıdır. H.Ş. Peygamber Efendimiz “Sizlere Sinameki, Tereyağı, Bal ve Kimyonu tavsiye ederim, zira bunlar Sâm’dan başka her derde devadır” buyurmuşlardır. Sâm2ın ne olduğu sorulduğunda; ölüm demiştir.
B)Mısır Kimyonu, Kreuzkümmel, Cuminum cyminum
Bu Kimyonun asıl vatanı Mısır olup buradan diğer ülkelere yayılmıştır ve günümzde genellikle Türkiye, İran, Fas, Hindistan, Pakistan, Çin, Endonezya gibi ülkelerde yetiştirilmektedir. Tohumları 4-6 mm uzunluğunda, 1-1,5 mm eninde açık grimsi sarı renkte ve üzeri hafif tüylüdür. Birleşiminde %3-6 oranında Eter yağı bulunur ve en önemlileri %25-40 Cuminaldehid, 8-Terpinen 15-20, β-Pinen 10-20 ve diğerinden oluşur. Görüldüğü gibi bileşimindeki Eter yağı çok farklı bir yapıya sahiptir. Su buharı destilasyonu ile damıtılarak elde edilen Eter yağıda aynı Şifalı Kimyon yağı gibi kullanılır. Tohumları da aynı Kimyon tohumu gibi kullanılırsa da daha az oranda alınması tavsiye edilmektedir.





kisnis2.jpg


 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kişniş

Kişniş, Koriander, Coriandrum sativum

Familyası: Maydanozgillerden, Doldengeweaechse, Apiaceae
Drugları: Kişiniş tohumu (meyvesi): coriandri fructus
Kişniş yağı (eteryağı): coriandri aetheroleum
Kişiniş tohumu çay, baharat ve natürel ilaç yapımında ve kişiniş tohumuından eldeedilne eter yağı aroma tedavisinde vede baharat olarak kulanılır.
Giriş: Kişniş maydanozgillerin bir alt grubu olan coriandrealardan olup, bu grupta sadece iki tür mevcuttur. Bunlar yabani ve kültür kişnişi diye ikiye ayrılır. Kültür kişnişide Türk ve Rus kişnişi olarak ikiye ayrılır ve her ikiside coriandrum sativum’un alt türüdür.
Bu türden Rus kişinişi küçük tohumlu: coriandrumsativum var. microcarpum ve Türk kişnişi: coriandrum sativum var. macrocarpum (var. vulgare) diye anılır. Kişnişin MÖ: 1500 yüzyılında Mısırlılar tarafından kulanıldığı ve yine 2. yüzyılda Çinliler tarafından kulanıldığı belgelenmektedir.
Vatanının doğu Akdeniz ülkeleri:Mısır, Suriye, Flistin ve Türkiye olduğu ve buradan Avrupanın batısından Çinin doğusuna kadar yayaıldığıdır. Günümüzde başta Türkiye, Fas, Japonya, ADB, Hindistan, Çin, Arjantin, Majaristan ve Balkan ülkelerinde yetiştirilir.
Botanik: Kişniş 30-80 cm boyunda genelikle bir yıllık bir bitkidir, fakat iki yıllık olan alt türleride mevcuttur. Kökleri iğ şeklinde, bitkinin tamamı kendine has bir kokuya sahiptir ve bu kokuda tahtakurusunun pis kokusuna benzer.
Alt yaprakalrı uzun saplı üç parça kenarları kertikli ve parçalar kalp şeklindedir. Orta ve üstteki yapraklar gövdeye oturmuştur ve ortadaki yapraklar önce üç sonra tekrar üçe ayrılırken, en üsteki yapraklar iplik gibi incedir.
Çiçekleriden 10-20 tanesi topluca bir arada şemsiyecik oluşturur ve kenardaki çiçeklerin ters yumurta şeklinde beyaz veya pempe renkte herbir çiçek 3-5 taç yaprağa sahiptir ve ortada taç yaprağı olmayan çiçekler pemepe renklidir. Şiemisyecikleruzun bir sapla kendisi gibi 3-5 adet şemsiyeceğin bir araya gelmesi ile geriden şemsiye şeklinde çiçek demetleri oluşturur.
Meyveleri sarımsı, küre şeklinde, üzerinde 8-10 adet yay şeklinde çıkıntılar vardır ve yayalar boydan boya uzanır. Dış kabauğun içinde iki ayrı parça karşılıklı bulunur ve Rus kişnişi 1,5-3 mm ve Türk kişnişi 3-5 mm çapındadır.
Yetiştirilmesi: Türkiyenin Konya, Burdur İsparta yörelerinde yaygın olarak yetiştirilir.
Hasat zamanı: Meyveleri farklı zamanlarda yani Ağustostan Eylüle kadar olğunlaştığından, önce olğunlaşanlar toplanır, sonra beli bir süre sonra tekrar olğunlaşan meyveleri toplanır ve hasat böyle devam eder. Şayet olğunlaşan meyvelerin yanında olğunlaşmamaış meyvelerde toplanırsa bu sonradan iyice kurutulsada kötü bir koku yayar. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğünden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde insanlar üzerinde tedavi denemekleri ve araştırmlar yapılmıştır ve buna göre taze kişniş dişlerdeki amalgamın içerdiği civa zehirlenmesine karşı etkilidir. Fakat bu araştırma yeterlimidir?
b-) Komisyon E’nin 18.09.1986 tarihli ve 173 nolu monografi bildirisine göre kişniş tıhumunun sindirim zafiyeti ve iştahsızlığa karşı kulanılabileceği beyanedilmiştir.
c-) Aromatedavisinde kişniş yağı başta şişkinlik, hazımsızlık, krmaplar ve iştahsızlığa karşı kulanılır.
d-) Halkarasında kişniş şişkinlik (gaz), hazımsızlık ve kramp başta olmak üzere mide-bağırsak rahatsızlıklarına karşı kulanılır. Bu rahatsızlıklara karşı kişniş, kimyon, anason, rezene ve kakule gibi bitki tohumları ile birlikte kulanılır ise daha etkili olur.
Çay: İki tatlı kaşığı kişniş (kişniş tohumu sade kişniş diye anılır) hafif ezilerek demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynarsu ilaveedilerek 5-10 dakika demelemeye bıraktıktan sonra süzülerek içilir.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur, faskat eter yağının çok sert olması nedeniyle dikkatli kulanılmalıdır.




koyung2.jpg


KOYUNGÖZÜ OTU


Koyungözü otu, Gânseblümchen, Bellis perennis
Çayır Papatyası
Kaz çiçeği
Yar otu
Deri otu
Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütengewâchse, Astersceae
Drugları: Koyungözü çiçeği; Bellidis flos
Koyungözü otu; Bellidis herba
Koyungözü kökü; Bellidis radix
Koyungözünün genellikle otu yani yaprak, çiçek ve sapı çay ve natürel ilaç yapımında otu ve kökü ise natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Koyungözünün dünyada 10’a yakın türü vardır ve bunlardan sadece Bellis perennis şifa maksadı ile kullanılır. Avrupa’da eskiden beri çok farklı rahatsızlıklara karşı kullanılan bitki Türkiye’de pek bilinmemektedir. Oysa Türkiye’nin hemen her yöresinde yetişen bir bitkidir.
Botanik: Koyungözü gövdesiz bir bitkidir. Yani yaprakları direkt kökten çıkar ve rozet oluştururlar. Yaprakları ters yumurta şeklinde, kenarları seyrek kertikli, koyu yeşil renkli ve üzeri hafif tüylüdür. Çiçekleri 10-25 cm uzunluğundaki bir sap üzerinde 10-30 mm çapında orta göbekte boru şeklindeki sarı yapraklar, kenarlarında 2-3 sıra dil şeklinde, beyaz nadiren pembe veya kırmızı renkte 25-30 adet taç yapraktan meydana gelir.
Yetiştirilmesi: tohumları Şubat ve Nisan’da saksı ve seralara ekilerek ve Nisan Mayıs aylarında ise fideleri çimenlik, çayırlık, bahçe veya tarlalara ekilir. Çimenlik, çayırlık, sulu mera ve yol kenarlarında daha gür yetişir.
Hasat zamanı: Mart’tan Kasım’a kadar açan Koyungözü otunun yaprak, çiçek ve sapı toplanarak kurutulur ve kaldırılırlar. Şayet tentürü yapılacak ise kökleri de çıkarılarak yıkanır, temizlenir ve otu ile ince kıyılarak tentürü yapılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Homeopati’de; Koyungözü tentürü ezilme, burkulma, yaralanma, sıkışma, morarma, kas tutukluğu, dayak yemiş gibi hissetme, kronik apandisit, çıban, kanlı çıban, akne, cerahatli yaralar ve kanamalara karşı kullanlılır.
b) Halk arasında Koyungözü otu başta; öksürük, bronşit, balgam, romatizma, nitris, deri hastalıkları, karaciğer, böbrek, mesane, ağız ve boğaz rahatsızlıklarına ve de kan temizleyici olarak kullanılır. Tentürü ise ezilme, morarma, burkulma, kaslardaki gerilmeye ve incinmeye karşı kullanılır. Koyungözü otu haricen ezilme, burkulma, morarma ve yaralanmalara karşı kompresi, lapası veya merhemi kullanılır.
Çayı: İki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-500 ml kaynar su ilave edilir. 5-10 dk bekledikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Merhemi: 25 gr Papatya çiçeği, 25 gr Koyungözü otu, 25 gr Sefa çiçek, 25 gr Kipriotu ve 25 gr Kılıçotu karışımı. 500 gr Parafin ve Vazelin eritildikten sonra içine bu çay karışımı ilave edilir ve 24 saat buzdolabında bekletilir ve sonra hafif eritilerek süzülür ve de merhemi elde edilir. Sade olarak ta merhemi de yapılabilir.
Homeopati’de: Koyungözü otu ve kökünden 50 gr yıkanır ince kıyılır ve bir şişeye konarak üzerine %70’lik 50 ml Alkol (Etanol) ilave edilerek 4-6 hafta güneş ışınlarından uzakta muhafaza edilir ve bu süre sonunda süzülerek Homeopati’de <<Bellis perennis>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden 4-8 hafta süreyle 15-20 damla alınır.
Hastalığın belirtisi (semptom):
Yan tesiri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
koyuno1.jpg


Koyunotu ( Agrimonia Eupatoria )

Yöresel olarak kızılyaprak, kasıkotu, fıtık otu, kuzu pıtrağı ve eğer otu olarak da bilinir. Güneşli kuru yerlerde, yol ve orman kıyılarında, çimenliklerde, tepelerde ve bayırlarda, ormanların açıklık bölgelerinde ve harabeliklerde yetişir. Küçük sarı çiçekleri, sığırkuyruğu bitkisinde de olduğu gibi, uzun bir salkımı andırır. Bitkinin tümü yumuşak tüylerle kaplıdır. İri yaprakları 10 cm kadar uzun ve kenarları dişlidir. Aslanpençesi ailesinden olan bitkinin boyu 80 cm kadar uzar. Çiçeklenen bitki, Haziran' dan Ağustos' a kadar toplanır. Pek çok bitkide olduğu gibi, onun öyküsü de çok eskilere dayanır. Onu eski Mısırlılar bile tanıyorlardı. Bitki, boğaz, ağız boşluğu ve yutak iltihaplarına karşı büyük bir iyileştirme gücüne sahiptir.

Onu, anjin ve boğaz hastalıklarında, faranjit, aft ve ağız boşluğu mukoza iltihaplarında da düşünmek gerekir. Meslek gereği olarak çok zorunda olan kişiler, bir önlem olarak, her gün koyun otu bitki çayı ile gargara yapmalıdırlar. Bitkinin yaprakları, kansızlıkta ve yaralanmalarda büyük başarı ile kullanılır. Ayrıca, romatizma, lumbago, sindirim zorlukları, karaciğer sertleşmesi (siroz) ve tıkanıklıkları ve dalak hastalıklarında da etkilidir. Günde 2 bardak bitki çayı yeterlidir.

Herkes, yılda 1 veya 2 kere, koyun otu banyo katkısıyla banyo yapması önerilir. Koyun otu, daraltıcı, toplayıcı ve öteki önemli özellikleri nedeniyle, en başta gelen şifalı bitkilerimizdendir. Dr. Schirbaum şöyle diyor: "Günde 3 bardak çay bir süre içildiğinde, kalp, mide, bağırsak ve akciğer büyümesini iyileştirir. Ayrıca, böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir." (Referans1: M.Treben). Varis ve baldır çıbanlarında, koyun otu merhemi özellikle önerilir. Hazırlanan merhem günde 3 kez varis ve baldır çıbanlarının üstüne sürülür. Karaciğer rahatsızlıklarında, 100 gr koyun otu, 100 gr yoğurtotu ve 100 gr hindiba karışımı ile elde edilen çay harmanı kullanılır. Sabah aç karnına 1 bardak ve gün boyunca 2 bardak içilmelidir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki , akşamdan orta boy 1 su bardağı kaynar suyla haşlanır, 5 dakika beklendikten sonra süzülür . Yukarıda belirtilen miktarda içilir.

Banyo Katkısı: 200 gr ince kıyılmış bitki bir tam banyo için kullanılır.

Karaciğer Çay Harmanı: 100 'er gr Koyun otu, yoğurtotu ve hindiba eşit oranda karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı karışım, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen şekil ve miktarda içilir.

Koyun otu Merhemi: İki avuç dolusu ince kıyılmış yaprak, çiçek ve sap iyice kızdırılan 250 gr içyağı veya bitkisel margarinde 1 dakika kadar karıştırılarak bekletilir, sonra kapağı kapatılarak serin bir yere alınır. Ertesi gün tekrar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür, cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.





Kurtpençesi ( Lycopodium Clavatum )

Yöresel olarak, kurtayağı, kibrit otu ve yer yosunu adlarıyla anılır. Her zaman yeşil olan bu yosunsu bitki, iki metreye kadar varan tutunma filizleri ile ormanların zeminlerinde kök salarak uzanır. Bu filizlerden, 7-10cm uzunluğunda, süpürgeotunu andıran, ama ondan çok daha yumuşak ve sık yapraklı pek çok dallara ayrılan saplar fışkırır. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bir bitkidir. Kuzey-doğu Anadolu (Trabzon, Rize, Çoruh) dağlarının nemli kısımlarında (Orman açıklıkları) yetişir.çeşitli alkaloitler içerir. Dört yaşındaki bitki, göbek tozu diye adlandırılan sarı çiçek (spor ) tozlarını içeren, sarımsı başaklar oluşturur. Bu toz, sürtünmeyle tahriş olmuş deriyi tedavi etmekle kullanılır. Kurtpençesi, radyum içeren bir şifalı bitkidir ve uzun kolları, sarı çiçek tozu içeren başakları ile, öteki yosunsu bitkilerden kolayca ayırt edilebilir. Denizden yüksekliği 600 metreden fazla olan ormanların kuzey yönlerinde ve kıyılarında yetişir.

Güneş ışınlarının altında kaldığında yaşama gücünü yitirdiği için, üstündeki ağaçlar kesildiğinde sararır ve sonra da tümüyle yok olur. Kurtpençesi, Avusturya ve Almanya da doğayı koruma yasası kapsamındadır. Bitki toptancıları, kaliteli olmaları için, bu bitkiyi kuzey ülkelerinden sağlamaktadırlar. Eklemler deforme olmuş olsalar bile, romatizma ve gut hastalıklarında, kronik kabızlıkta ve basurda kurtpençesi çayı önerilir. Ama, ishalden şikayetçi olanlar ondan uzak durmalıdırlar, çünkü bu durumda bağırsak kramplarına yol açabilir. Bitki hiçbir zaman kaynatılmamalı, yalnızca kaynar suyla, haşlanmalıdır (demlenmelidir). Bitki, tüm idrar ve cinsel organ hastalıkları, testis (erbezi ) ağrıları ve sertleşmeleri, böbrek kumu ve böbrek sancılarında kullanılır. Karaciğer iltihabında, karaciğer katılgandoku urlarında, kötü karakterli olsalar bile, bitki kullanılabilir. İyileşmekte olan hastanın eski gücüne en kısa sürede kavuşmasına da yardım eder.

Göbek Tozu (Kurtpençesi Sporu-Tozu):

Kurtpençesi'nin olgun sporlarıdır. Göbek tozu elde etmek için, tam olgunluktan (4 yaşındaki bitki) birkaç gün önce, başaklar toplanır, ufalanır ve açığa çıkan sporlar kıl eleklerden elenerek ayrılır. Bitki Anadolu' da yetiştiği halde göbek tozu elde edilmemekte ve ihtiyaç ithalat yoluyla karşılanmaktadır.Yaraların üstüne serpilerek veya tentür halinde kullanılır.

Dış Görünüş: Çok ince, soluk sarı renkli ve hareketli bir tozdur. Suya atılınca dibe batmaz ve su yüzünde yüzer. Ateşe atıldığında parlak bir alev ile yanar. Tatsız ve kokusuzdur.

Bileşim: Sabit yağ (%50 civarında), mum ve şekerler, bitkinin diğer bölümlerinde taşıdığı alkoloidlerden çok az miktar, flavonlar ve triterpenler taşımaktadır.

Etki ve Kullanılış: Deri hastalıklarında ve özellikle çocuklarda rastlanan pişiklerde yatıştırıcı olarak kullanılmaktadır. İltihaplı yaraları rahatlatır. Bir serinleme eşliğinde ağrılar sona erer. Özellikle, uzun süre yatmaktan kaynaklanan yaralara karşı çok başarılıdır. Yaraların üstüne serpilerek kullanılır.

Katıştırma: Göbek tozuna bazen çam poleni, talk, nişasta veya dekstrin katılmaktadır. Bu gibi haller kül miktarı tayini veya mikroskobik inceleme ile kolayca meydana çıkarılabilir.

Kurtpençesi Tentürü:

Tentürün, D3, D4,D5 veya D6 inceltileri genellikle, ürüner sistem ve cinsel sistem hastalıklarına karşı, günde 2-3 kere, 10-15 damla, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır, sürekli alınabilir. Aşağıdaki hastalıklara karşı ise, bitki tentürü özellikle önerilir: karaciğer büyümesi, böbrek kumu, idrar kesesi krampları, kolikler, romatizma, gut, gaz şişkinliği, bronşit, kabızlık, hemoroit (basur) ve varis. Ayrıca, ateşli hastalıklardan veya sinirsel hastalıklardan sonra bir türlü eski gücüne ulaşamayan kişilere de önerilir.

UYARILAR: Kurtpençesi, bazı zehirli alkaloitler içerir. İçerdiği zehirli alkaloitler öldürücü değildir, ama bitki çayı ve tentürü aşağıdaki önerilen doz ve miktardan fazla alınmamalıdır!

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve hemen süzülür ! Günde yalnızca 1 bardak, sabah kahvaltısından önce yudumlanarak içilir. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinde, günde 2 bardak içilebilir. En fazla 1 hafta süren bir çay küründen sonra en az 2-3 gün ara verilmelidir.

Bitki Banyosu: Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Yastığı: Kurutulmuş veya taze bitki ile doldurulmuş küçük bir yastık (kramplı veya hasta bölgenin büyüklüğüne göre), geceleyin kramplı veya hasta bölgenin üzerine konulur. Bu yastık, etkisini bir yıl boyunca sürdürür.






wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 814x528 ve 74 KB)
kusbur3.jpg


KUŞBURNU

Kuşburnu, Hagebutte, Rosa canina L.
İtburnu
Gül burnu
Gül elması
Yaban gülü
Köpek gülü
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaceae
Drugları: Kuşburnu meyve kabuğu: Cynosbati fructus
Kuşburnu meyvesi ve tohumu: Cynosbati fructus cum semine
Kuşburnu tohumu: Cynosbati semen
Kuşburnu meyve kabuğu bazen sade bazen tohumuyla birlikte çay ve natürel ilacı yapılır. Reçeli sadece meyve kabuğundan yapılır.
Giriş: Gülgiller takriben 7000 alt türü olan en kalabalık bitki ailesidir. Kuşburnunun en çok kullanılan ve bilinen türleri İtburnu, Gül burnu veya Köpek gülü olarak da bilinen Rosa canina, Dağ kuşburnu; Rosa alpina ve Sarkık kuşburnu; Rosa pendulina’yı sayabiliriz. Eskiden Osmanlı ve Selçuklular tarafından bilinen ve kullanılan Kuşburnu Avrupa’da 18. yy.’dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Botanik: Boyu genellikle 1-205 m nadiren 5 m olan çalı şeklindeki küçük ağaççık olup, asıl vatanının Türkiye olduğu ve buradan dünyanın bütün yörelerine zaman içinde yayıldığı tahmin edilmektedir. Günümüzde Batı Avrupa’dan Doğu Türkistan’a kadar çok geniş bir alana ve Kuzey Amerika’ya kadar yayılmıştır. Bitki yol kenarları, meralar, çimenlikler, orman kenarları ve tepeliklerde yabani olarak yetişir. Türkiye’nin Karadeniz, Marmara ve Doğu Anadolu bölgesinde daha çok, Ege ve İç Anadolu bölgesinde ise seyrek olarak yetişir. genellikle çok sayıdaki gövde demet şeklinde yerden çıkar, yükselir ve çevresine sarkar, üzeri sarımsı veya esmer dikenlerle bezenmiştir. Eski dal ve gövdeler esmer, taze sürgünleri ise açık yeşil renktedir. Yaprakları tekli 5-7 kanattan meydana gelir ve 2-3 çifti karşılıklı ve de sonda bir tek bulunur. Kanat yaprakları oval şekilde, kenarları dişli, ortada ana bir damar ve ondan yanlara yan damarlara sahiptir ve kısa saplıdır. Çiçekleri kalp şeklinde beyazımsı pembe veya pembe renkte, beş adet taç yapraktan meydana gelir ve 20-30 adet döllenme tozluğu bulunur ve bu döllenme tozluklarının topuzcukları bazen pembemsi, bazen de esmer renktedir ve de ortada sarımsı bir göbek bulunur. Meyveleri koyu kırmızı renkte oval veya yumurta şeklinde, koyu kırmızı renkte 0,5-1,5 cm eninde 1-2,5 cm uzunluğunda etli bir kabuğu ve içinde tüylü sert sarımtırak beyaz tohumlar bulunur.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla yetiştirilebilir ve özel bir bakıma ihtiyaç yoktur.
Hasat zamanı: Eylül ve Ekim aylarında toplanan meyveleri, güneşli, kuru ve havadar yerlerde iyice yıkandıktan sonra kurutulur. Suni olarak önce 30 dk 75-80°de ve bunu takriben dışarıda güneşli havada kurutulur. Bazı ülkelerde Kuşburnu çekirdeğinden Kuşburnu Çekirdek yağı (Kuşburnu yağı) elde edilir.
Kullanılması: Kuşburnu Çekirdek yağı veya kısaca Kuşburnu yağı kalite bakımından çörek, hodan ve ışıldak yağlarından da üstündür. Fakat henüz Kuşburnu yağı ile ilgili yeterince araştırma yapılmamıştır. Bilindiği gibi çörek, hodan ve ışıldak yağları başta Nerodermatoz (besin alerjisinin sebep olduğu kaşıntılı ve sulu ekzama) PMS’ye (permensturel syndrom) karşı etkili oldukları, özellikle de çörek yağının her türlü alerjiye karşı etkili olduğu bilinmektedir. Kuşburnu yağının da aynı etkiye sahip olduğu kanaatindeyim. Fakat geniş çaplı klinik araştırmalarının neticelerini beklemek gerekmektedir.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre Kuşburnu başta bulaşıcı hastalıklardan grip, üşütme hastalıkları, dermansızlık, yorgunluk, mide-bağırsak rahatsızlıkları (gastrit, Enterit) ve C vitamini yetersizliğine karşı kullanılır.
b) Komisyon E 164 No’lu ve 01.09.90 tarihli, Kuşburnu meyve kabuğu üzerine monografisini yayınlamıştır. Buna göre kuşburnu meyve kabuğu başta ; üşütme hastalıkları, gripli enfeksiyon ve diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı, vücudun bağışıklık sistemini (immün sistemi) kuvvetlendirmek için, idrar yolları rahatsızlıkları, ödem, romatizma rahatsızlıkları, mide-bağırsak ve safradaki rahatsızlıklara karşı kullanılır. meyve kabuğu ve tohumları bir arada kullanıldığında gastrit, ülser, siyatik, akciüer rahatsızlıkları gibi daha birçok hastalığa da yukarıdaki rahatsızlıklara ilaveten etki ettiği ifade edilmektedir. Kuşburnu kökünün çayının Basuru iyileştirdiği yapılan gözlemlerle tespit edilmiştir.
Çayı: İki kahve kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış kuşburnu kabuğunu (tohumda ilave edilebilir) demliğe konur ve üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edilir ve 5-10 dk demlenmesi beklendikten sonra süzülerek içilir.(Şayet 5-10 dk kaynatılır ise daha çok C vitamini elde edilir).
Çay Harmanları;

Şurubu: Kuşburnu şurubu eskiden Osmanlı’nın meşhur şuruplarından birini teşkil ederdi, fakat zamanla unutuldu. Günümüzde değerinin anlaşılması ile yeniden şurubu, reçeli, çay harmanları ve de natürel ilaçları yapılamaya başlanmıştır.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur fakat aylarca (4 aydan fazla) sürekli içilirse bazı kişilerde deride kaşıntı yapabilir şayet ara verilirse kaşıntı da geçer.





kuskon2.jpg


KUŞKONMAZ

Kuşkonmaz, Spargel, Asparagus officinalis L.
Acı ot
Şifalı Kuşkonmaz
Tilki şen

Familyası: Kuşkonmazgillerden, Spargelgewâchse, Asparagaceen
Drugları: Kuşkonmaz kökü: Asparagi radix
Kuşkonmaz sürgünü: Asparagi turiones
Kuşkonmaz sürgününün sebzesi yapılarak yenirken, köklerinin çayı, tentürü ve natürel ilaçları yapılır.
Giriş: Kuşkonmaz eski Mısırlılar tarafından kültür bitkisi olarak yetiştirilmiştir. Bilindiği gibi eski Mısırlılar bütün medmeniyeti Sümerliler’den (Türkler) almışlardır. Sümerler ise Orta Asya kurulan dünyanın en eski medeniyeti olan ANUA medeniyetinin bütün değerlerini mezopotamyaya taşımışlardır. Sebzesinden yemeği yapılmış bitkidir. Vatanının Batı Anadolu olduğu tahmin edilen Kuşkonmaz buradan zamanla Akdeniz ülkeleri, Avrupa, Asya ve nihayet Kuzey Amerika’ya kadar çok geniş bir alana yayılmıştır. Günümüzde 200 alt türünün olduğu iddia edilen Kuşkonmazın günümüzde en çok kullanılan türü Şifalı Kuşkonmaz; Asparagus officinalis olarak bilinen türdür ve ayrıca yöresel olarak da daha birkaç tür mevcuttur. Afrika Kuşkonmazı; Asparagus falkafus, Hint Kuşkonmazı; Asparagus racemosus ve Yabani Kuşkonmazı; Asparagus acutifolius’u sayabiliriz.
Botanik: Boyu 40-120 cm boyunda, gövdesi parmak kalınlığında, tüysüz, parlak ve üzerinde sayısız dikey olarak uzanan dallara sahiptir. Dallar üzerinde boğumlar bulunur ve bu boğumlardan 5-15 adet iğne şeklindeki 5-15 cm uzunluğunda 0,5 mm kalınlığındaki yapraklardan oluşur. Çiçekleri sarkık, sarımsı yeşil veya beyazımsı yeşil çan veya koni şeklinde ve 5-20 mm uzunluğunda bir sapı bulunur. Meyveleri bezelye büyüklüğünde, 0.6-0.8 cm çapında koyu kırmızı renkli küre şeklinde, içinde 3-4 mm büyüklüğünde siyah tohumlar bulunur.
Yetiştirilmesi: Kuşkonmazın vatanının Türkiye olmasına rağmen, Türkiye’nin Ege ve Marmara bölgesinde çok az sebzesi yapılır. Oysa Almanya’da 9. yy.’da yetiştirilmeye başlanmış ve günümüzde Almanya’nın hemen her yöresinde yetiştirilmektedir.
Hasat zamanı: Mart’ta seralarda Nisan’dan Haziran’a kadar bahçe ve tarlalarda yetiştirilen sürgünleri toprak altından 20-30 cm derinden kesilerek toplanırsa beyaz Kuşkonmaz sürgünü elde edilir. Şayet sürgünler topraktan çıktıktan sonra kesilerek işlenir ise Yeşil Kuşkonmaz sürgünü elde edilir. Kökleri ise Eylül ve Ekim’de sökülerek yıkanır, kurutulur. Çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Kullanılması:
Çayı: İki kahve kaşığı Kuşkonmaz kökü (ince kıyılmış) demliğe konur, üzerine 300-400 ml kaynar su ilave edildikten sonra 5-10 dk hafif ateşte kaynatılır ve 5-10 dk demlendikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Kuşkonmaz kökünden 50 gr yıkanıp ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500 ml alkol ilave edilir. Şişe iki günde bir çalkalanır ve 4-6 hafta süzülerek Homeopati’de <<Asparagus>> adı ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4 defa 10-15 damla 4-6 hafta süreyle alınır.
Yan tesirleri: Kuşkonmazın ekim, dikim ve toplama gibi işlemleriyle uğraşan tarım işçilerinde deride kabarcık, kabarcıklar ve kaşıntılara neden olabilir.




labada.jpg


Labada ( Rumex Patientia )

Karabuğdaygiller familyasından; dere kenarlarında ve sulak çayırlarda kendiliğinden yetişen bir bitkidir. Haziran - Eylül ayları arasında yeşilimtırak renkte küçük çiçekler açar. Boyu 50 cm ile 2 m arasında değişir. Köklerinde nişasta, şekerler, reçine ve antrakinon türevleri vardır. Yaprakları sebze olarak yenir. Ev ilaçlarında kökü ve yaprakları kullanılır.

Faydası: Kökü kaynatılıp içilirse bütün kaşıntıları keser. Yeşil tohumları kaynatılıp içilecek olursa, anne sütünü artırır. Mesane tıkanmasını giderir. İştah açar. İshali keser.

laden.jpg


 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Laden ( Cistus )

Ladengiller familyasından; İç Anadolu ve sahil bölgelerinde yetişen, kış aylarında yaprak dökmeyen, yeşil bodur bir çalıdır. Yaprakları karşılıklı dizilmiştir. Çiçekleri büyük, beyaz veya pembe renklidir. Meyveleri kapsüldür. İçeriğinde Ladan denilen zamk vardır.

Faydası: Balgam söktürür. Nezleyi keser. Dizanteride faydalıdır. Parfümeride kullanılır.





lahana.jpg


Lahana ( Brassica Oleracea )


Turpgiller familyasından iri ve kalın yapraklı bir bitkidir. En çok yetiştirileni baş lahanadır. Yurdumuzun bütün bölgelerinde yetişir. Başlıca çeşitleri: Kemer lahanası, Batman lahanası, köse lahanası, Brüksel lahanası ve kara lahana. Lahana C vitamini bakımından zengindir. Yapısında kükürt bulunur. Çiğ olarak yemek veya sıkarak suyunu içmek daha faydalıdır.

Faydası: Kansızlığı giderir. İdrar söktürür. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Mide ve bağırsak yaralarını yumuşatır. Kabızlığı giderir. Kandaki şeker miktarını düşürür. Vücudu hastalıklara ve kansere karşı korur. Göğüs ucu çatlaklarını giderir. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astımda

faydalıdır. Romatizma, siyatik, lumbago ve Apsede yararlıdır. Ses kısıklığını giderir. İştah açar. Guatr olanlar yememelidir.





latincicegi.jpg


Latinçiçeği ( Frenkteresi )


Latin çiçeğigiller familyasından; bir çeşit bitkidir. Çiçekleri kırmızı veya turuncudur. Peru’da doğal olarak yetişir. Çiçekleri salatalarda kullanılır.

Faydası: İştah verir. İdrar söker. Skorbütte faydalıdır.





lavanta.jpg


Lavanta Çiçeği ( Lavandula )


Ballıbabagiller familyasından; çalı görünüşünde, dip kısmı odunsu bir bitkidir. Çiçekleri mavi veya morumsu ya da koyu kırmızıdır. Kokusu güzeldir. Karabaş lavanta çiçeği denilen türü yurdumuzda vardır.

Faydası: Kaynatılmış suyu uyarıcı ve midevidir. Küçük bir torba içinde dolaplara konan lavanta çiçekleri, elbise ve çamaşırları böceklerden korur. Banyo suyuna güzel koku verir. Lavanta kolonyası vücudu ferahlatır. Ateşi düşürür.
 
Üst Alt