On Beşinci Şua

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Fatiha-i Şerifenin Bir Muhtasar Hülasası

Üçüncü medrese-i Yüsufiyede muvakkat pek az bir zamanda tecridden temasa naklimde verilen yalnız birtek dersin ikinci kısmı.
Hapiste Nur Şakirtlerine kısacık bir ders nümunesidir. O da şudur:
Fatiha-i Şerife denizinden bir katre ve güneşindeki elvan-ı seb'a, yani ziyasındaki yedi renginden birtek lem'a beyan etmeyi, namazdaki Fatiha kalbe emretti. Gerçi Yirmi Dokuzuncu Mektubun bir kısmında, hususan "nabüdü" nunundaki seyahat-i hayaliye ve Rumuzat-ı Semaniyede ve İşaratü'l-İcaz tefsirinde ve sair Nur eczalarında bu kudsi hazinenin çok tatlı ve güzel nüktelerini yazmışız. Fakat o pek şirin hülâsa-i Kur'aniyeden yalnız imanın rükünlerine ve hüccetlerine işaretini, gayet kısa bir muhtasar hülasasını birinci kısımdaki tarz-ı ifade gibi, kendim namazdaki tefekkürümü yazmasına bir cihette mecbur oldum.
b424.gif
kelimesini Nurun iki-üç risalelerine havale edip,
b643.gif
'den başlıyorum.
b993.gif
b129.gif
b424.gif
-1-

Birinci Kelime:
b643.gif
-2- tır. Bundaki hüccet-i imaniyeye gayet kısa bir işaret: Evet, kâinatta medar-ı hamd ve şükür olan kasti inamlar ve nimetler, hususan kan ve fışkı içinden safı, temiz, gıdalı sütü aciz yavrulara göndermek ve ihtiyari ihsanlar ve hediyeler ve merhametli ikramlar ve ziyafetler zemin yüzünü, belki kâinatı doldurmuş. Onların fiyatı dahi, başta Bismillah, ahirde Elhamdülillah, ortada nimette inamı hissetmek ve Rabbini onun ile tanımaktır. Sen kendi nefsine, midene, duygularına bak; ne kadar şeylere, nimetlere muhtaçtırlar ve ne derece hamd ve şükür fiyatıyle rızıkları, lezzetleri isterler, gör; her zihayatı kendine kıyas eyle! İşte bu umumi inaınlar mukabilinde hal ve kal dilleriyle edilen hadsiz hamdler, pek kati bir surette bir Mabud-u Mahmud, bir Münim-i Rahimin mevcudiyetini ve umumi rububiyetini güneş gibi gösterir.
1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. · Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fatiha Sûresi: 1-2. )
2- Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Allah'a mahsustur. (Fatiha Sûresi: )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İkinci Kelime:
b999.gif
-1- dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:
Evet, gözümüzle görüyoruz ki, bu kâinatta binler değil, belki milyonlar alemler, küçük kâinatlar, ekseri birbiri içinde; herbirinin idaresi ve tedbirinin şeraiti ayrı ayrı olduğu halde, öyle bir mükemmel terbiye, tedvir, idare ediliyor ki, bütün kâinat bir sahife gibi her an nazarında ve bütün alemler birer satır gibi kalem-i kudret ve kaderiyle yazılır, tazelenir, değişir. Bir nihayetsiz rububiyet içinde nihayetsiz bir ilim ve hikmet ve ihatalı hadsiz bir rahmet ve dikkat ile bu milyonlar alemleri ve seyyal kâinatları idare eden bir Rabbü'l-Aleminin vücub-u vücuduna ve vahdetine külli ve cüz i şehadetler, zerreler ve zerrelerden terekküb eden mevcutlar adedince hadsiz, nihayetsiz şehadetler her an ve zaman geliyorlar. Zerrat tarlasından ta Manzume-i Şemsiyeye, ta Samanyolu denilen Kehkeşan dairesine ve bir hüceyre-i bedenden ta zemin mahzenine, ta kâinat heyet-i mecmuasına kadar aynı kanun, aynı rububiyet, aynı hikmet ile beraber idare ve terbiye eden bir Rububiyeti tasdik ve hissetmeyen, bilmeyen, görmeyen bir insan, elbette hadsiz bir azaba kendini müstehak eder ve merhamete liyakatini selb eder.
Üçüncü Kelime:
b579.gif
-2- 'dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:
Evet, kâinatta hadsiz rahmetin mevcudiyeti ve hakikati aynen güneşin ziyası gibi görünür. Ve ziyanın güneşe kati şehadeti misillü, bu geniş rahmet dahi, perde arkasında bir Rahman-ı Rahime şahadet eder. Evet rahmetin bir ehemmiyetli kısmı rızıktır ki, Rahmana Rezzak manası verilir. Rızık ise, o derece zahir birtarzda bir Rezzak-ı Rahimi gösterir ki, zerre kadar şuuru bulunan tasdike mecbur olur. Mesela, bütün zihayatın, hususan acizlerin ve bilhassa yavruların, bütün zeminde ve fezada ihtiyar ve iktidarlarının haricinde gayet harika bir tarzda hiçten ve mütemasil çekirdeklerden ve su katrelerinden ve toprak habbeciklerinden yetiştiriyor. Hatta ağacın başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber nefer gibi gezdirir, rızıkları getirttirir. Ve aç bir arslanı yavrusuna musahhar eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir. Ve sair hayvanatın ve insanın yavrularına memeler musluğundan Ab-ı Kevser gibi hoş, mugaddi, safi, halis, beyaz sütleri kırmızı kan ve mülevves fışkı içinden bulaşmadan, bulandırmadan imdatlarına gönderir, validelerinin şefkatlerini yardımcı verir. Ve bir nevi rızık isteyen umum ağaçlara, münasip rızıklarını onlara pek harika bir tarzda koşturduğu gibi, bir nevi maddi ve manevi rızık isteyen insanın duygularına, akıl, kalb, ruhlarına dahi pek geniş bir sofra-i erzak onlara ihsan ediliyor.




1- Alemlerin Rabbi. (Fatiha Sûresi: 2. )
2- O Rahmandır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahimdir; yaratıklarına karşı pek şefkati ve merhametlidir. (Fatiha Sûresi: 3)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Güya kâinat, gül çiçeğinin yaprakları ve mısır sünbülünün gömlekleri gibi birbiri içinde sarılı, yüz binler ayrı ayrı, çeşit çeşit sofralardır ki, o sofralar adedince ve onlardaki taamlar ve nimetler miktarınca diller ile ve ayrı ayrı, külli ve cüz'i lisanlar ile bir Rahman-ı Rezzakı, bir Rahim-i Kerimi bütün bütün kör olmayana gösterir.
Eğer denilse, "Bu dünyadaki musibetler, çirkinlikler, şerler; ihatalı rahmete münafidir, bulandırıyor."
El cevap: Risale-i Kader gibi Nurun risalelerinde bu dehşetli suale tam cevap verilmiş. Onlara havale ile, kısacık bir işareti şudur:
Herbir unsurun, her bir nevin, her bir mevcudun, külli ve cüz i müteaddit vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var. Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sünbül vermeye vesile olanlara rast gelir; zahiri, cüz'i bir şer, bir çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür. Eğer o cüz'i şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur, o külli mevcud o vazifesinden menedilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücud bulmaz. Bir hayrın ademi şer ve bir güzelliğin bozulması çirkinlik olması itibariyle, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler husul bulur. Demek, birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikab edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete muhalif düşer. Mesela, kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevilerin yüzer hikmetleri, maslahatları içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, su-i ihtiyarlarıyla kendileri hakkında şer yapsa, mesela elini ateşe soksa, "Ateşin hilkatinde rahmet yoktur" dese, ateşin had ve hesaba gelmeyen hayırlı, maslahatlı, merhametli faydaları onu tekzib edip ağzına vurur.
Hem, insanın hodgam hevesatı ve süfli ve akıbeti görmeyen hissiyatı, kâinatta cereyan eden rahmaniyet ve hakimiyet ve rububiyet kanunlarına mikyas ve mehenk ve mizan olamaz. Kendi ayinesinin rengine göre görür. Merhametsiz siyah bir kalb, kâinatı ağlar, çirkin, zulüm ve zulümat suretinde görür. Fakat, İmân gözüyle baksa, yetmiş güzel hulleler giymiş bir Cennet hurisi gibi, rahmetler ve hayırlar ve hikmetlerden dikilmiş yetmiş binler güzel libasları birbiri üstüne giymiş, daima güler, rahmetle tebessüm eder bir insan-ı ekber ve ondaki insan nevini bir kâinat-ı suğra ve her bir insanı bir alem-i asgar müşahede eder. Bütün ruh u canıyla,

b580.gif
-1-

der.





1- Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. · O Rahmandır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahimdir; yaratıklarına karşı pek şefkatli ve merhametlidir. · O, hesap gününün sahibidir. (Fatiha Sûresi: 2-4. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Dördüncü Kelime:
b581.gif
-1-'dir. Hüccetine gayet kısa bir işaret:
Evvela: Bu dersin birinci kısmının ahirinde
b572.gif
-2- hüccetine ve haşir ve ahirete şahadet eden bütün deliller, aynen
b581.gif
'in işaret ettiği imani ve geniş hakikate şahadet ederler.
Saniyen: Onuncu Sözün ahirinde denildiği gibi, bu kâinat Saninin sermedi rububiyeti, rahmeti ve hikmeti ve ezeli, ebedi cemali, celali, kemali ve nihayetsiz sıfatları ve yüzer isimleri ahireti kati bir surette istediği gibi; Kur'an, binler ayat ve bürhanları ile ve Muhammed Aleyhissalatü Vesselam yüzer mu'cizât ve hüccetleriyle ve bütün enbiya aleyhimüsselam ve semavi kitaplar ve suhuflar, hadsiz delilleriyle şahadet ettikleri dar-ı ahiretteki hayat-ı bakiyeye inanmayan bir insan, kendini dünyada dahiküfürden neşet eden bir manevi cehenneme atar, daima azap çeker. Rehberde izah edildiği gibi, bütün geçmiş ve gelecek zamanlar ve mahluklar ve kâinatlar, zeval ve firaklarıyla mütemadiyen onun ruh ve kalbine hadsiz elemleri yağdırıyorlar, Cehenneme gitmeden evvel Cehennem azabını çektiriyorlar.
Salisen:
b584.gif
-3- remziyle büyük ve kuvvetli bir hüccet-i haşriyeye işaret eder. Fakat bu makamda birden bir hal, o hücceti başka zamana tehire sebep oldu, belki de ona daha ihtiyaç kalmadı. Çünkü, Nur Risaleleri, geceden sonra gündüzün ve kıştan sonra bahann gelmesi katiyetinde, yüzer kuvvetli hüccetlerle haşir ve neşrin sabahını, baharını ispat etmişler.
Beşinci Kelime:
b505.gif
-4-'dir. Bundaki hüccete işaretten evvel hakikatli bir seyahat-i hayaliyeyi Yirmi Dokuzuncu Mektubun izahına binaen kısaca beyan etmek kalbe geldi. Şöyle ki:




1- O, hesap gününün sahibidir. (Fatiha Sûresi: 4. )
2- Dönüş yalnız Onadır.
3- Hesap günü.
4- Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Sûresi: 5. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Bir zaman, Kur'anın mu cizelerini ararken, Risale-i Nur da hususan İşaratü'l-İcaz tefsir-i Nuride ve Rumuz-u Semaniyede beyanları gibi, Sure-i Fethin ahirindeki ayette dört beş mucize ve ihbar-ı gaybiyi, hatta
b586.gif
-1- cümlesinde bir tarihi mucizeyi, hatta çok kelimelerinde müteaddit icaz lemalarını ve bazı harflerinde mucizane nükteleri bulduğum bir zamanda, namazda Fatihayı okurken
b587.gif
'deki
b588.gif
'un bir mucizesini bana bildirmek için bir sual kalbime geldi:
Neden
b589.gif
, yani, "Ben ibadet ve istiane ederim" denilmedi, nun-u mütekellim-i maal-gayr ile, yani, "Biz Sana ibadet ve istiane ederiz" demiş?
Birden o nun kapısıyla bir seyahat-i hayaliye meydanı açıldı. Namazdaki cemaatin azim sırrını ve büyük mefaatini ve bu tek harf bir mucize olduğunu şuhud derecesinde bildim ve gördüm. Şöyle ki:
Ben, o zaman İstanbul'da Bayezid Camiinde namaz kılarken,
b505.gif
-2- dedim. Baktım, o camideki cemaat, benim gibi diyerek bu davama ve
b591.gif
-3-'daki duama tamamen iştirak edip tasdik ettikleri zamanda, bir perde daha açıldı. Gördüm ki, İstanbul'un bütün mescidleri, büyük bir Bayezid hükmüne geçtiler. Aynen benim gibi
b505.gif
deyip benim davalanma ve dualarıma imza basıyorlar, "Amin" diyorlar. Ve bana bir nevi şefaatçi suretini almalan içinde, hayalime bir perde daha açıldı. Gördüm ki, alem-i İslam, büyük bir mescid suretini aldı. Mekke, Kabe mihrab hükmüne geçti. Bütün namaz kılan Müslümanların safları, dairevi bir tarzda o kudsi mihraba teveccüh ederek, benim gibi
b593.gif
deyip, herbiri umum namına hem dua, hem tasdik eder, hem onları kendine şefaatçi yapar. Hem, "Bu kadar azim bir cemaatin yolu, davası yanlış olamaz ve duası reddedilmez; şeytani vesveseleri tard eder" diye düşünürken ve namazda cemaatin büyük menfaatlerini bilmüşahede tasdik ederken, bir perde daha açıldı. Gördüm ki, kâinat bir cami-i ekber ve bütün mahlukat taifeleri bir salat-ı kübrada cemaat ile herbiri kendine mahsus bir ibadetle ve hal dili ile bir nevi namaz kılıyorlar gibi Mabud-u Zülcelalin muhit rububiyetine karşı çok geniş bir ubudiyetle mukabele için tedbiri umumun şehadetlerini ve tevhidlerini tasdik eder ki, aynı neticeyi ispat tarzında vaziyet alıyorlar diye müşahede ederken, birden bir perde daha açıldı.




1- Bugün senin cesedini kurtaracağız. (Yunus Sûresi: 92. )
2- Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Sûresi: 5. )
3- Bizi [doğru yola] ilet. (Fatiha Sûresi: 6.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Gördüm ki, nasıl bir insan-ı ekber olan kâinat lisan-ı hal ve çok eczaları istidat ve ihtiyac-ı fıtri lisanıyla ve zişuur mevcudatları lisan-ı kal ile
b505.gif
-1- diyorlar ve Halıkının merhametkarane rububiyetine karşı ubudiyetlerini gösteriyorlar; aynen öyle de, bir küçücük kâinat hükmünde o cemaat-i uzmada her bir arkadaşımın cesedi gibi benim cesedimdeki zerreler ve kuvveler ve duygularım dahi Halıkının rububiyetine karşı itaat ve ihtiyaçlarının lisan-ı haliyle
b505.gif
diyerek emir ve irade-i İlahiyeye göre hareket ettiklerini ve her anda Halıklarının inayetine ve merhametine ve yardımına muhtaç olduklarını gösteriyorlar gördüm. Hem namazdaki cemaatin kudsi sırrını, hem nunun güzel mucizesini hayretle müşahede edip, nun kapısıyla girdiğim gibi çıktım, "Elhamdülillah" dedi .
b505.gif
cümlesini, o üç cemaatin ve o büyük ve küçücük arkadaşlarım hesabına da söylemeye çalıştım.
Şimdi mukaddime bitti, sadede dönüyoruz.
b505.gif
'in işaret ettikleri hüccete gayet kısa bir işarettir:
Evvela: Biz, gözümüzle görüyoruz: Kâinatta, hususan zemin yüzünde dehşetli ve daimi bir faaliyet ve hallakıyetin intizamla cereyanı içinde merhametkarane, müdebbirane bir rububiyet-i mutlaka hadsiz zihayatların istianelerine ve fiilen ve halen ve kalen istimdatlarına ve dualarına kemal-i hikmet ve inayet ile imdat ve herbirine fiilen cevap vermek tezahürü içinde bir uluhiyyet-i mutlaka, bir mabudiyet-i ammenin tecelliyatı, umum mahlukatın, hususan zihayatın ve bilhassa insan taifelerinin fıtri ve ihtiyari binler tarzdaki ibadetlerine mukabelesini akl-ı selim ve İmân gözü gördüğü glbi, bütün semavi fermanlar ve enbiyalar haber veriyorlar.
Saniyen:
b807.gif
'nununun remziyle mukaddimede mezkur üç cemaatten herbiri ve umumu, beraber, çeşit çeşit, fıtri ve ihtiyari ibadetlerle meşgul olmaları, şeksiz, bedahetle bir mabudiyete karşı şakirane bir mukabele ve bir Mabud-u Mukaddesin mevcudiyetine hadsiz ve şüphesiz bir şehadettir. Ve
b820.gif
nun'unun remziyle mezkur üç cemaatin, yani mecmu-u kâinattan ta bir ceseddeki zerrelerin cemaatinden her bir taifenin, her bir ferdin fiili ve hali istianeleri ve dualan var. Ve onların muavenetlerine koşan ve dualarına kabul ile cevap veren bir şefkatli Müdebbire, şüphesiz şahadet eder. Mesela, Yirmi Üçüncü Sözün dediği gibi, zemindeki umum mahlukatın üç nevi duaları pek harika ve ümidin haricinde kabul olması, bir Rabb-i Rahim ve Mucibe kati şahadet eder.




1- Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Sûresi: 5. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Evet, tohumlar ve çekirdekler, istidat lisanıyla, herbiri birer ağaç ve birer sünbüle olmayı Halıkından isteyip duaları gözümüz önünde kabul olması gibi, bütün hayvanatın ihtiyac-ı fıtri lisanıyla elleri yetişmediği yerlerden rızıklarını ve hayatlarına lüzumu bulunan ve iktidarlarının haricindeki matlublarını birisinden isteyip o fıtri ihtiyaç diliyle ettikleri bütün duâlarını gözümüz önünde kabul eden ve imdatlarına acib ve şuursuz mahlukatı vakti vaktine hikmetle koşturan bir Halık-ı Kerime zahir şahadet eder.
İşte bu iki kısma kıyasen, lisan-ı kal ile edilen duâların bütün nevileri, hususan enbiyaların (aleyhimüsselam) ve havasların harika bir surette makbuliyeti,
b969.gif
-1-'deki hüccet-i vahdaniyete şahadet eder.
ALTINCI KELİME:
b601.gif
-2- dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur:
Evet, nasıl bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası ise, en doğrusudur ve müstakimidir; aynen öyle de, maneviyatta ve manevi yollarda ve kalbi mesleklerde en doğrusu, en müstakimi ise, en kısa ve en kolayıdır. Mesela, Risale-i Nurda bütün muvazeneler ve küfür ve İmân yollarının mukayeseleri kati gösteriyor ki, İmân ve Tevhid yolu gayet kısa ve doğru ve müstakim ve kolaydır; ve küfür ve inkar yolları gayet uzun ve müşkülatlı ve tehlikelidir.
Demek, bu istikametli ve hikmetli ve herşeyde en kısa ve kolay yolda sevk edilen bu kâinatta, elbetteşirk ve küfrün hakikatleri olamaz ve İmân ve Tevhidin hakikatleri bu kâinata güneş gibi lazım ve vacibdir.
Hem, ahlak-ı insaniyede en rahat, en faydalı, en kısa, en selametli yol ise sırat-ı müstakimde, istikamettedir. Mesela, kuvve-i akliye hadd-i vasat olan hikmeti ve kolay, faydalı istikameti kaybetse, ifrat ve tefritle muzır bir cerbezeye ve belalı bir belahete düşer, uzun yollarında tehlikeleri çeker.
Ve kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet ve korkaklığa düşer, istikameti kaybetmesinin, hatasının cezası olarak daimi, vicdani bir azabı çeker.
Ve insandaki kuvve-i şeheviye, selametli istikameti ve iffeti zayi etse, ifratla musibetli, rezaletli fücura, fuhşa ve tefritle humuda, yani nimetlerdeki zevk ve lezetten mahrumiyete düşer ve o manevi hastalığın azabını çeker.




1- Ancak Senden yardım dileriz. (Fatiha Sûresi: 5. )
2- Bizi doğru yola ilet. (Fatiha Sûresi: 6. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İşte bunlara kıyasen, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin bütün yollarında, istikamet en faydalı ve kolay ve kısadır. Ve sırat-ı müstakim kaybedilse, o yollar pek belalı ve uzun ve zararlı olur.
Demek,
b602.gif
-1- pekçok cami ve geniş bir dua, bir ubudiyet olduğu gibi, bir hüccet-i Tevhide ve bir ders-i hikmete ve bir talim-i ahlaka işaret eder.
Yedinci Kelime:
b496.gif
-2-'dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:
Evvela:
b604.gif
-3- kimlerdir?" diye
b605.gif
-4- ayeti beyan ederek, nev-i beşerde istikamet nimetine mazhar dört taifeyi beyan içinde o taifelerin reislerine
b606.gif
-5- ile Muhammed Aleyhissalatü Vesselama,
b607.gif
-6- ile Ebubekir-i Sıddık Radıyallahü Anha,
b608.gif
-7- ile Ömer ve Osman ve Ali Radıyallahü Anhüme işaret edip, Peygamberden (a.s.m.) sonra Sıddık (r.a.), sonra Ömer (r.a.), Osman (r.a.), Ali (r.a.), üçü hem şehid, hem halife olacaklar diye, gaybi ihbarla bir lema-i icaz gösterir.
Saniyen: Nev-i beşerin en yüksek, en müstakim, en sadık bu dört taifesi, Adem (a.s.) zamanından beri hadsiz hüccetler, inucizeler, kerametler, deliller, keşfiyatlar ile bütün kuvvetleriyle dava edip ve beşerin ekseri onları tasdik ettikleri hakikat-i Tevhid, elbette güneş gibi katidir. Bu hadsiz meşahir-i insaniye, yüz binler mucizelerle ve hadsiz hüccetlerle doğruluklarını ve hakkaniyetlerini gösterip tevhid ve vücub ve vücud ve vahdet-i Halık gibi müsbet meselelerde ittifakları ve icmaları öyle bir hüccettir ki, hiçbir şüpheyi bırakmaz. Acaba, kâinatın ehemmiyetli netice-i hilkati ve zeminin halifesi ve zihayatların istidatça en cemiyetli ve yükseği olan nev-i beşerin en müstakimleri, en sadık ve musaddak mürşidleri ve kemalatta reisleri olan mezkur o dört taifenin icma ve ittifakla İmân edip haber . verdikleri ve kâinatı bütün mevcudatıyla delil gösterip hakkalyakin, ilmelyakin, aynelyakin itikad ettikleri ve sarsılmaz kanaat getirdikleri bir hakikati tanımayan ve inkar eden, hadsiz bir cinayet ve nihayetsiz bir azaba müstehak olmaz mı?




1- Bizi doğru yola ilet. (Fatiha Sûresi: 6. )
2- Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kullarının yoluna... (Fatiha Sûresi: 7. )
3- Kendilerine.
4- Peygamberler, sıddiklar, şehidler ve salihlerden... (Nisa Sûresi: 69. )
5- Peygamberler.
6- Sıddiklar.
7- Şehidler.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Sekizinci Kelime:
b609.gif
-1-'dir. Bundaki hüccete kısa bir işarettir:
Evet, tarih-i beşer ve kütüb-ü mukaddese, tevatürlere ve külli ve kati hadisat ve malumat ve müşahedat-ı beşeriyeye istinaden bilittifak, sarih ve kati bir surette haber veriyorlar ki, sırat-ı müstakim ehli olan peygamberlere (aleyhimüsselam) binler vakıatta istimdatlarına harika bir tarzda gaybi imdat gelmesi ve onların istedikleri aynen verilmesi ve düşmanları olan münkirlere yüzer hadisatta aynı zamanda gazap gelmesi ve semavi musibet başlarına inmesi, kati, şeksiz gösterir ki, bu kâinatın ve içindeki nev-i beşerin Hakim ve Adil ve Muhsin ve Kerim ve Aziz ve Sahhar bir Mutasarıfı, bir Rabbi var ki, Nuh ve İbrahim, Musa ve Hud ve Salih gibi (aleyhimüsselam) çok nebilere pek harika bir surette tarihi ve geniş hadiselerle muzafferiyet ve necatları vermiş ve Semud ve Ad ve Firavun kavimleri gibi çok zalimlere ve münkirlere dahi, peygamberlere isyanlarına mukabil, dünyada dahi bir ceza olarak başlarına dehşetli semavi musibetler indirmiş.
Evet, Adem (a.s.) zamanından beri, beşeriyette, iki cereyan-ı azim birbiriyle çarpışarak gelmiş. Biri, istikamet yolunu takip ile nimet ve saadet-i dareyne mazhar olan ehl-i nübüvvet ve salahat ve iman; kâinatın hakiki güzelliğine ve intizam ve kemaline mutabık olarak istikamette hareket ettiklerinden, hem kâinat sahibinin lütuflarına, hem iki cihanın saadetine mazhar olup, beşeri melekler derecelerine, belki fevkıne terakki ettirmeye vesile olarak dünyada İmân hakikatleriyle manevi bir cennet, ahirette bir saadet kazanıp ve kazandırmışlar.
İkinci cereyan, istikameti bırakıp, ifrat ve tefritle aklı bir vesile-i azap ve elemler toplayıcı bir alete çevirmesinden, insaniyeti en bedbaht bir hayvaniyetten aşağı düşürüp, dünyada zulümlerine mukabil gazab-ı İlahi ve musibet tokatlarını yemekle beraber, dalaleti cihetinden, akıl alakadarlığıyla kâinatı bir hüzüngah ve matemhane-i umumiye ve. zevalde yuvarlanan zihayatlar için bir mezbaha, selhhane ve gayet çirkin ve karışık görüp ruhu, vicdanı dünyada bir manevi cehennemde olup, ahirette daimi bir azap çekmeye kendini müstehak eder.
İşte Fatiha-i Şerifenin ahirinde

b1193.gif
-2-

ayeti, bu iki cereyan-ı azimi ders veriyor. Ve Risale-i Nurdaki bütün muvazenelerin menbaı ve esası ve üstadı bu ayettir. Madem yüzer muvazenelerle Nurlar, bu ayeti tefsir etmişler; biz dahi izahını ona havale ederek, bu kısa işaretle iktifa ederiz.





1- Gazabına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil. (Fatiha Sûresi: 7.)
2- Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğu peygamberlerinin ve onlara tabi olan salih kullarının yoluna ilet-gazaba uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil. (Fatiha Sûresi: 7. )

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Dokuzuncu Kelime:
b1126.gif
-1- dir. Buna kısacık bir işaret:
Madem
b1127.gif
-2- 'deki
b588.gif
üç cemaat-i azimeyi, bilhassa alem-i İslam camiindeki muvahhidin cemaatini, hususan o vakit namazda bulunan milyonlar cemaatini bize gösterip, bizi içlerinde bulunduruyor ve dualarına ve söylediğimizi aynen söymeleriyle tasdiklerine bir nevi şefaatlerine hissedar olmamıza yol açıyor; biz dahi, bu
b1126.gif
kelimesiyle, o cemaat-i muvahhidin ve musallinin dualarına yardım ve davalarına tasdik ve şefaatlerinin ve istianelerinin makbuliyetine o
b1126.gif
ile bir rica etmemizle, bizim cüz'i ubudiyet ve dua ve davamızı külli, geniş bir ubudiyete çevirip, külli umumi rububiyete mukabele ettirir. Demek uhuvvet-i imaniye ve vahdet-i İslamiye sırrıyla, hem namaz vaktinde alem-i İslam mescidinde milyonlarla efradı bulunan bir cemaatin rabıta-i vahdet itibarıyla ve manevi radyolar vasıtasıyla Fatihadaki
b1126.gif
külliyet kesb eder, milyonlar
b1126.gif
hükmüne geçebilir.

b993.gif
-3-
b457.gif
-4-




1- Duamızı kabul buyur.
2- İbadet ederiz... Yardım dileriz.
3- Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Alemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. (Fatiha Sûresi: )
4- Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi: 32. )
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt