Fihriste-i Mektubat

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
DÖRDÜNCÜ MEBHAS
Altı suâlin cevabında On Meseledir.
Birincisi: "Rabbü'l-Âlemîn" kelimesinin tefsirinde on sekiz bin Âlem dediklerinin hikmeti münâsebetiyle, birkaç nükte-i Kur'âniye beyân edilir.
İkinci Mesele: "Allah'ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır, " Muhyiddin-i Arabî, Fahreddin-i Râzî'ye demiş. Ondan murad nedir? Cevabında gâyet mühim bir mesele-i mârifetullah beyân edilmiştir.
Üçüncü Mesele:
b954.gif
-1- âyetiyle
b955.gif
-2- âyetinin vech-i tevfîkı nedir?" diye suâline, gâyet güzel ve nurlu mühim bir cevaptır.
Dördüncü Mesele:
b956.gif
-3- hikmeti nedir?" diye suâle, gâyet güzel ve nurlu bir cevaptır.
Dördüncü Meselenin Zeylinde Vahdâniyetin gâyet azîm bir hüccetine ve geniş ve uzun bir bürhânına muhtasar bir işarettir.
Beşinci Mesele: "Yalnız
b489.gif
-4- diyen,
b723.gif
-5- demeyen ehl-i necât olabilir mi?" suâline karşı mühim bir cevaptır.




1- Şüphesiz Biz insanoğlunu şerefli kılmışızdır. (İsra Sûresi: 70.)
2- Şüphesiz o çok zâlim ve çok câhildir. (Ahzâb Sûresi: 72.)
3- "Lâilâhe illallah" ile îmânınızı tazeleyiniz. (Hadîs-i şerif: et-Terğib Ve't-Terhîb: 2:415.)
4- Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur.
5- Muhammed Allah'ın Resulüdür.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Altıncısı: Birinci Mebhasta ki şeytanla münâzaranın çirkin tâbiratlarının sebeb-i zikrini bildiriyor. Hem mühim bir temsil ile, hizbü'ş-şeytanı en dar ve en muhâl ve en menfur bir mevkie sıkıştırıyor. Meydanı hizbü'l-Kur'ân hesâbına zapt ederek, herbir hâl-i Ahmediye (a.s.m.), herbir haslet-i Muhammediye (a.s.m.), herbir tavr-ı Nebevî (a.s.m.), o kuvvetli temsile göre birer mu'cize hükmüne geçip, nübüvvetini ispat ettiğini gösterir.
Yedincisi Vehham ve zarardan sakınmak için bizden uzaklaşan bâzı dostların kuvve-i mâneviyelerini teyid için ve hizmetimizden bâzı maksatlarla çekilen ve maksatlarının aksiyle tokat yiyenleri, çok misâllerden yedi küçük misâl ile gösterir ki; siperini bırakıp kaçanlar, daha ziyâde yaralanırlar.
Sekizincisi: Diyorlar ki: "Elfâz-ı Kur'âniye ve zikriye ve tesbihâtların herbirinden, bütün letâif-i insâniye hisselerini istiyorlar. Mânâları bilinmezse, hisse alınmaz; öyle ise tercüme edilse daha iyi değil mi?" diye olan müthiş ve mugâlâtalı şu suâle karşı, gâyet mühim ve ibretli ve zevkli bir cevaptır. Elfâz-ı Kur'âniye ve Nebeviye (a.s.m.) mânâlara, câmid ve ruhsuz libas değiller, belki hayattar feyizâver cildlerdir. Zîhayat bir cesed soyulsa, elbette ölür. Hem lisân-ı nahvî olan elfâz-ı Kur'âniyedeki i'câz ve îcâz-ı hakîki, tercümeye mâni olduğunu gösterir.
Dokuzuncusu "Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan ehl-i hak dairesinin haricinde ehl-i velâyet bulunabilir mi?" suâline, mühim ve merakâver bir cevaptır.
Onuncusu Kur'ân-ı Hakîmin hizmetinde bulunan bu bîçare Said ile görüşen ve görüşmek arzu eden dostlara mühim bir düsturdur.
Yirmi Yedinci Mektub

Bu Mektub, Risâle-i Nur müellifinin talebelerine yazdığı ayn-ı hakîkat ve çok letâfetli güzel mektuplarıyla, Risâle-i Nur talebelerinin Üstadlarına ve bazen birbirlerine yazdıkları ve Risâle-i Nur'un mütâlâasından aldıkları parlak feyizlerini ifade eden çok zengin bir Mektub olup, bu mecmuanın üç dört misli kadar büyüdüğü için, bu mecmuaya idhâl edilmemiştir. Barla, Kastamonu, Emirdağ Lâhikaları olarak müstakilen neşredilmiştir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Yirmi Sekizinci Mektub

Sekiz Mesele nâmiyle sekiz risâledir.
BİRİNCİ RİSÂLE OLAN BİRİNCİ MESELE
Rüyâ-i sâdıkanın hakîkatini ve fâidesini gâyet güzel ve hakîkatli Yedi Nükte ile beyân ediyor. Bu risâle hem kıymettardır, hem merakâverdir.
İKINCİ MESELE OLAN İKİNCİ RİSÂLE
"Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm, Hazret-i Azrâil Aleyhisselâmın gözüne tokat vurmuş" meâlindeki bir hadîse dâir ehemmiyetli bir münâkaşayı kökünden kaldırır ve bu nevî hadîslere mülhidler tarafından gelen îtirâzâta bir sed çeker. Bu risâle küçüktür, fakat merakâverdir.
ÜÇÜNCÜ MESELE OLAN ÜÇÜNCÜ RİSÂLE
Bu bîçare müflis Said'in ziyâretine gelenlerin ne niyetle görüşmeleri lâzım geldiğini beyân edip, sırf Kur'ân-ı Hakîmin dellâlı îtibârıyla görüşmek lâzım geldiğini ve o görüşmenin mühim fâidelerini ve Said'in şahsiyetinin hiçliği nazara alınmayacağını, belki dellâlı olduğu mukaddes dükkânın kıymettar cevherlerini nazara almak lâzım geldiğini Beş Nokta ile gâyet güzel bir sûrette ispat etmekle beraber; hizmet-i Kur'âniyenin kerâmâtından ve inâyet-i Rabbâniyeden, ben ve bâzı kardeşlerim mazhar olduğumuz çok inâyetlerden birkaç vâkî ve katî misalleri zikrediyor. Bu risâlenin tetimmesinde risâlelerin yazmasında, husûsan telifinde ve bilhassa Yirmi Dokuzuncu Mektubda tezâhür eden hârika bir inâyeti beyân ediyor.
DÖRDÜNCÜ RİSÂLE OLAN DÖRDÜNCÜ MESELE
Mescidimize iki defa taarruz edildi, âhirki defa da kapadılar. Ondan iki veya üç sene mukaddem, yine mübârek bir misâfirin gelmesiyle, gâyet vahşiyâne ve zâlimâne tecavüz edildiği için, her taraftan benden suâl edildi. Böyle merak-ı umûmiyeyi tahrik eden bir hâdiseye lâyık cevap vermek için, Eski Said lisânıyla Dört Nokta ile mühim bir ibretli cevaptır.
BEŞİNCİ RİSÂLE OLAN BEŞINCİ MESELE
Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyânda tekrar ıle
b1006.gif
-1- ve şükretmeyenleri otuz bir defa
b1007.gif
-2- fermânıyla tehdit ettiğinin sırrını gâyet Âlî ve tatlı ve mâkul ve makbul bir sûrette tefsir ediyor; insan bir şükür fabrikası olduğunu ispat ediyor. Kâinat bir nîmet hazînesi olup, şükrün mukaddimesi bulunduğunu gâyet güzel ve katî bir sûrette ispat ediyor.




1- Hâlâ şükretmezler mi? · Hâlâ şükretmezler mi? (Yâsin Sûresi: 35, 73.)
2- Rabbinizin nîmetlerinden hangi birini inkâr edersiniz? (Rahmân Sûresi: 16, 34, 36, 38, ..., v.d.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Der tarîk-ı aczmendî, lâzım âmed çâr çîz:
Acz-i mutlak, fakr-ı mutlak, şevk-i mutlak ey azîz!


olan düstur-u hakîkatteki dördüncü rükün bulunan şükr-ü mutlakın parlak ve yüksek hakîkatini izah ediyor.


ALTINCI RİSÂLE OLAN ALTINCI MESELE
Haremeyn-i Şerifeyne Vehhâbilerin tasallutuna dâirdir.
YEDİNCİ RİSÂLE OLAN YEDİNCİ MESELE
b959.gif
-1- âyetinin, Risâle-i Nur ve hâdimleri hakkındaki mühim bir sırrını Yedi İşaret nâmiyle, yedi inâyet-i Rabbâniyeyi beyân ediyor. Ve tahdîs-i nîmet sûretinde bu inâyet-i seb'anın izhârına, yedi mâkul sebebini beyân ediyor. Bu inâyet-i seb'a-i külliyenin hârikalarına işâreten, kendi kendine telif vaktinde iki sahifenin bütün satırların başlarında yirmi sekiz elif gelerek, Yirmi Sekizinci Mektubun mertebesine tevâfuk ettiğini, Haşiye teliften bir zaman sonra muttalî olduk. Bu inâyet-i seb'ayı okuyan adam, Risâle-i Nur eczâlarının ne kadar ehemmiyetli ve nazar-ı inâyet-i İlâhiyede bulunduğunu ve himâyet-i Rabbâniyede olduğunu bilecek. Bu yedi inâyet küllîdir, cüz'iyâtları yetmişi geçer.
Hâtimesinde, bir sırr-ı inâyete âit mahrem bir suâlin cevabı vardır. Hâtimesinde, inâyet-i seb'adan birincisi olan tevâfukâta gelen veya gelmek ihtimâli olan evhâmı gâyet katî bir sûrette defediyor. O Hâtimenin âhirinde de, Üçüncü Nükte inâyet-i hâssa ve inâyet-i âmmeye dâir mühim bir sırr-ı dakîk-ı Rubûbiyete ve ehemmiyetli bir sırr-ı Rahmâniyete işaret ediyor.




Haşiye: Asıl nüshasına göredir.





1- Onlara söyle ki, ancak Allah'ın lûtfuyla ve rahmetiyle ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır. (Yûnus Sûresi: 58.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
SEKİZİNCİ RİSÂLE OLAN SEKİZİNCİ MESELE
Altı sualin cevabı olan Sekiz Nüktedir.
BİRİNCİ NÜKTE: Tevâfuktaki işârât-ı gaybiye, umum Risâle-i Nur eczâlarında cüz'î küllî bulunduğuna dâirdir.
İKİNCİ NÜKTE: Tevâfukâtın meziyeti, Lâfz-ı Celâlden başka ne için Kur'ân'da fevkalâde matlûb olmadığının sırrını beyân eder.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Bir kardeşimizin fazla ihtiyat ve cesaretsizliği yerinde olmadığını ve bir müftünün Onuncu Söze sathî tenkidine karşı güzel bir cevaptır. (Fakat bu mecmuaya idhâl edilmemiştir.)
DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Meydan-ı haşirde insanlar nasıl toplanacaklar? Çıplak olarak mı? Herkes ahbaplarını görebilir mi? Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı şefaat için nasıl bulacağız? Hadsiz insanlarla, birtek zât olan Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm nasıl görüşecek? Ehl-i Cennet ve Cehennemin libasları nasıl olacak? Ve bize kim yol gösterecek?" altı meraklı suâlin muknî ve mâkul cevabıdır.
BEŞİNCİ NÜKTE: "Zaman-ı fetrette, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdâdı, bir din ile mütedeyyin mi idiler?" cevabında, güzel bir hakîkat beyân ediliyor.
ALTINCI NÜKTE: "Hazret-i İsmâil Aleyhisselâmdan sonra, Peygamberin (a.s.m.) ecdâdından peygamber gelmiş midir?" suâline karşı gâyet mühim bir cevaptır.
YEDİNCİ NÜKTE: "Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın peder ve vâlidesinin ve ceddi Abdülmuttalib'in îmanları hakkında en sahîh haber hangisidir?" suâline karşı gâyet mühim ve mâkul bir cevaptır.
SEKİZİNCİ NÜKTE: "Amcası Ebû Talib'in îmanı hakkında esahh olan nedir? Cennete girebilir mi?" sualine karşı güzel bir cevaptır.
Yirmi Dokuzuncu Mektub

Dokuz Kısımdır. Yirmi Dokuz nükte-i mühimme, içinde vardır. O Do-kuz Kısım, küçük büyük on yedi risaledir.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
BİRİNCİ RİSÂLE OLAN BİRİNCİ KISIM

b424.gif

b960.gif
-1-
b961.gif
-2-

âyetlerinin bâzı sırlarını Dokuz Nükte ile tefsir eder.


BİRİNCİ NÜKTE: "Kur'ân'a âit ve Kur'ân'ın esrârı bilinmiyor ve müfessirler hakîkatini anlamamışlar" diyenlere karşı mühim bir cevaptır.
İKİNCİ NÜKTE: Kur'ân-ı Hakîmde,
b962.gif
-3-
b963.gif
-4- gibi kasemât-ı Kur'âniyedeki mühim bir hikmeti beyân ediyor.
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Sûrelerin başlarındaki birer şifre-i İlâhiye olan hurûf-u mukattaaya dâirdir.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE: Kur'ân-ı Hakîmin hakîki tercümesi kâbil olmadığından ve mânevî i'câzındaki ulviyet-i üslûp tercümeye gelmediğinden, mühim bir beyânla, üslûb-u Kur'âniyedeki bir lem'a-i i'câziyeyi gösterir.




1- Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. · Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. · O Rahmân'dır; rahmeti bütün varlıkları kuşatır ve bütün yaratıklarının her türlü rızkını merhametle yetiştirir. O Rahim'dir yaratıklarına karşı pek şefkatli ve merhametlidir · O hesap gününün sahibidir. · Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. · Bizi doğru yola ilet. · Kendilerine nîmet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerinin ve onlara tâbî olan sâlih kullarının yoluna ilet azâbına uğrayanların ve sapıtmış olanların yoluna değil.
2- O Kur'ân'ın âyetlerinden bir kısmı hüküm ve mânâsı açıkça ve kolayca anlaşılan muhkem âyetlerdir ki, kitabın aslı ve anası bunlardır. Diğer bir kısmı da müteşâbih âyetlerdir... (Âl-i imrân Sûresi: 7.)
3- Yemin olsun incire ve zeytine. (Tîn Sûresi: 1.)
4- Yemin olsun güneşe ve aydınlığa. (Şems Sûresi: 1.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
BEŞİNCİ NÜKTE: "Elhamdülillah" cümlesinin ifade ettiği mânânın en kısası, bir satır kadar olduğunu ve hakîki tercümesinin kâbil olmadığını gösterir.
ALTINCI NÜKTE:
b505.gif
-1- deki nûn-u mütekellim-i maalgayra dâir mühim bir sırrını, nurlu bir hal ve hakîkatli bir hayal içinde beyân ediyor.
YEDİNCİ NÜKTE:
b965.gif
-2- 'in mühim ve nûrânî sırrının beyânı içinde, bid'aların îcâdı ne kadar çirkin ve zarar olduğunu gösterir.
SEKİZİNCİ NÜKTE: Şeâir-i İslâmiye, hukûk-u umûmiye hükmünde olduğuna dâir mühim bir sırrını beyân ediyor.
DOKUZUNCU NÜKTE: Mesâil-i şeriatın "taabbüdî" ve "mâkulü'l-mânâ" olarak iki kısım olduğunu; ve taabbüdî kısmı hikmet ve maslahatların tebeddülü ile tegayyür edemediğinin sırrını beyân eder. Ve ezanın fâidesi, yalnız bir köy ahalisini namaza dâvet değil, belki kâinat sarayında mevcudâta karşı umum mahlûkât nâmına bir îlân-ı Tevhid olduğunu beyân eder.
İKİNCİ RİSÂLE OLAN İKINCİ KISIM
b966.gif
-3- âyetinin bir sırrını, sıyâm-ı Ramazanın yetmiş hikmetlerinden dokuz hikmetinin beyânıyla, o sırr-ı azîmi tefsir ediyor. O dokuz hikmet, o kadar hakîki ve kuvvetli ve câzibedardırlar ki; Müslüman olmayan da onlara göre, oruç tutmak için büyük bir iştiyak ve bir hevese gelir. Kendine Müslüman deyip oruç tutmayanların, bu hikmetlere karşı hacâlet ve hatâlarından ezilmeleri lâzım gelir.




1- Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz. (Fâtiha Sûresi: 5.)
2- Bizi doğru yola. · Kendilerine nîmet verdiklerinin yoluna ilet. (Fâtihâ Sûresi: 6-7.)
3- O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık delilleri taşıyan ve hak ile bâtılın arasını ayıran Kur'ân, o ayda indirilmiştir. (Bakara Sûresi: 185.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ÜÇÜNCÜ RİSÂLE OLAN ÜÇÜNCÜ KISIM
Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyânın envâ-ı i'câzından göz ile görünecek kısmının beş altı vechinden bir vechini, yeni bir Kur'ân'ı yazmakla göstermeye dâirdir. Lillâhilhamd, öyle bir Kur'ân yazıldı. Ümmetçe Hâfız Osman hattıyla makbul Kur'ân'ın aynı sahifelerini ve satırlarını muhâfaza etmekle beraber; Lâfzullah, mecmû Kur'ân'da iki bin sekiz yüz altı defa tekerrür ettiği halde, nâdir ve nükteli müstesnâlar hariç kalıp, mütebâkîsi tevâfuk ettiğini anladık, sahife ve satırlarını tağyir etmedik. Yalnız biz tanzim ettik. O tanzimden hârika bir tevâfuk tezâhür etti. Yazdığımız Kur'ân'ın parçalarını bir kısım ehl-i kalp görmüş, Levh-i Mahfûz hattına yakın olduğunu kabul etmişler. Bu risâle ise; tevâfukât-ı Kur'âniyeye dâir olduğu münâsebetiyle, sırf bir işaret-i gaybiye olarak, hiçbirimizin haberimiz olmadan, iptidâ telif ve birinci tesvîdinde on bir "Kur'ân" kelimesi; birtek sahifede, birer satırda, bir sırada hatt-ı müstakîm ile tevâfukları tevâfuk-u Kur'âniyedeki lem'a-i i'câziyenin bir şuâı şu risâlede bu hârika letâfeti gösterdiğini, görenlere kanaat geldi.
Bu Üçüncü Kısmın mütebâkî meseleleri ile Dördüncü Kısım tevâfukâta dâir olduğu için, tevâfukâta dâir olan fihriste ile iktifâ edilmiştir.
DÖRDÜNCÜ KISIM OLAN DÖRDÜNCÜ RİSÂLE
Üç Nüktedir.
BİRİNCİ NÜKTE: Kur'ân'da, "Kur'ân" kelimesinin çok sırlarından bir sırrı, altmış dokuz âyât-ı azîmede latîf ve mânidar sahifeler arkasında birbirine tevâfukla baktıklarını ve o âyât-ı azîmenin mânen birbirinin hakîkatini teyid ettiklerini göstermek ve tilâvet-i Kur'ân sevâbını ve zikir fazîletini ve tefekkür ubûdiyetini birden kazanmak isteyenlere, evrad nevinden gâyet güzel bir hizb-i Kur'ânî olarak yazılmıştır.
İKİNCİ NÜKTE: Kur'ân-ı Hakîmde "Resûl" kelimesinin tekrarındaki esrârın tevâfuk cihetiyle birisine işaret için, yüz altmış âyâttaki "Resûl" kelimesi birbirine tevâfukla mânidar bakması gibi; Haşiye o yüz altmış muazzam âyetler de birbirine bakıyor. Birbirini teyid ve ispat ettiğine işareten ve Kur'ân'dan hem kıraat, hem zikir, hem fıkir olmak üzere bir hizb-i mahsustur. Kendine Âlî ve tatlı ve çok kıymetli ve çok fazîletli bir vird arzu edenlere mühim bir virddir.




Haşiye: Bu risâlenin, o mukaddes iki kelimenin i'câzî tevâfuklarından bahsi ayn-ı hakîkat olduğuna delil, o dördüncü risâlede bütün o iki kelimenin tevâfuk etmesidir. Herbir âyet ayrı ve satır başında yazılmasından, umum o iki mukaddes kelimeler tevâfuk etmişlerdir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ÜÇÜNCÜ NÜKTE: Lâfzullahın iki bin sekiz yüz altı defa zikrinin çok nükteleri var. İ'câz-ı Kur'ânın çok şuâlarını gösteriyor. Bu Üçüncü Nükte de, onun dört şuâ-ı i'câzını gösterir.
BEŞİNCİ RİSÂLE OLAN BEŞİNCİ KISIM

b967.gif
-1-

(ilh. âyet...) âyet-i pürenvârının çok envâr-ı esrârından güzel bir nûru, Ramazan-ı Şerifte bir hâlet-i rûhâniyede, mühim bir seyahat-i kalbiyede görünmüş ve bir derece bu risâlede beyân edilmiştir. Bu risâle küçüktür, fakat çok nurlu ve ehemmiyetlidir.


ALTINCI RİSÂLE OLAN ALTINCI KISIM
b968.gif
-2- âyetinin mühim bir sırrını ve azîm bir hakîkatini ins ve cin şeytanlarının ve Müslümanlar içine girmiş mülhidlerin ve münâfıkların altı desîseleriyle altı cihetten hücumlarını altı hakîkatle sed ve reddetmekle, o sırr-ı azîmi tefsir ediyor.
BİRİNCİ DESÎSELERİ: Kur'ân hâdimlerini hubb-u câh vâsıtasıyla aldatmalarına mukâbil gâyet muknî ve katî bir cevapla susturur.
İKİNCİ DESÎSELERİ: Korku damarıyla, ehl-i hakkı haktan çevirmelerine karşı gâyet güzel ve katî bir cevapla tard edilir.
ÜÇÜNCÜ DESÎSELERİ: Tamâ ve hırs cihetiyle, ehl-i hidâyeti hizmet-i Kur'âniyeden vazgeçirmelerine karşı gâyet parlak ve katî bir cevapla reddedilir.
DÖRDÜNCÜ DESÎSELERİ: Asabiyet-i milliyeyi tahrik etmek sûretinde, hakîki din kardeşlerinin ve hizmet-i Kur'âniyede samîmi arkadaşlarının içine yabânîlik ve ihtilâf atmak ve Üstadlarından soğutmalarına mukâbil, gâyet mühim ve katî öyle bir cevaptır ki; şeytan-ı insîyi tamamıyla susturduğu gibi, sahtekâr milliyetçilerin maskelerini yırtarak, öyleler milletin düşmanları olduklarını ve hakîki milliyetperverler kimler olduğunu gösterir.




1- Allah göklerin ve yerin nurudur. Onun nurunun misali, bir lamba yuvası gibidir ki, onda bir kandil var- dır. Kandil de cam fânus içindedir. Cam fânus ise, inci gibi parlayan bir yıldıza benzer. (Nur Sûresi: 35.)
2- Zalimlere meyletmeyin. Aksi halde ateş size dokunur. (Hûd Sûresi: 113.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
BEŞİNCİ DESÎSELERİ: İnsanın en zaif damarı olan enâniyetini tahrik edip, ehl-i hakkı haksızlığa sevk etmek ve ehl-i ittihâdı ihtilâfa düşürmelerine mukâbil, kuvvetli ve eneleri susturacak bir cevap verilmiştir.
ALTINCI DESÎSELERİ: tembellik ve tenperverlik ve vazîfedarlık damarından istifâde sûretiyle, Kur'ân şâkirtlerinin gayretlerini, sadâkatlerini, ihlâslarını zedelemek sûretindeki hücumlarına karşı bir cevaptır. Âhirinde, umum cevapların hulâsası olarak şu iki âyet ile Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, mu'cizâne cevap veriyor:

b969.gif
-1-

Şu risâlenin âhirinde, iki yaprakta yazıldıktan sonra görülmüş, ihtiyârsız kendi kendine gelen latîf ve zarif bir tevâfuktur ki, sıkıntılı esâretimin tam dokuzuncu senesinde telif edilen şu risâlenin âhirinde, Yirmi Dokuzuncu Mektubun bahsinde yirmi dokuz nükte bulunması ve dokuz kısım olması, ve bu risâle fıhristesinde dokuz defa "dokuz" lâfzı ile o Mektubdan bahsedilmesi ve Birinci Kısım Dokuz Nükte olması; ve Ramazan'ın, burada işaret edilen ve İkinci Kısımda mezkûr hikmetleri dokuz bulunması; ve burada işaret edilen ve Dördüncü Kısımda mezkûr "Kur'ân" kelimesine dâir âyetlerin altmış dokuz etmesi; ve "Kur'ân" kelimesi de bu Mebhasta yirmi dokuz sahifede tamam olması cihetiyle, dokuz defa dokuzlar birbirine tevâfuk ederek çok şirin düşmüştür. Bu risâlenin dahi, sırr-ı tevâfuktan küçük, fakat parlak bir hissesi var olduğunu gösterir. Bu dokuz defa dokuzların sırrının dokuzuncu sene-i esâretimde zuhûru ise, inşaallah esâretin dokuzuncu senesinde biteceğine işârî bir beşârettir. Dokuzuncu sene-i esâretimde sıkıntıdan o sene dokuz dişim düştüler; o münâsebetle Isparta'ya mezuniyetle gitmek o senede oldu. Hem latîf bir tevâfuktur; bu parça dahi, bu sahifede Haşiye dokuz, on dokuz defa gelmiştir. Hem fıhristenin Dördüncü Kısmında ve bu İkinci Kısmın bâzı nüshalarında, aşağıdaki gösterilen tevâfuk vardır.
Umum elif yüz on dokuz, umum risâleler dahi yüz on dokuzdur. Demek elifler de bir nevî fihristeye işarettir.




1- Ey îman edenler! İbâdette, musîbette ve günahtan kaçınmakta sabırlı olun; sabır yarışında düşmanlarınızı geride bırakın; her an cihâda hazırlıklı bulunun ve Allah'tan korkun ki kurtuluşa eresiniz. (Âl-i İmrân Sûresi: 200.) · Âyetlerimi az bir karşılık ile satmayın. (Bakara Sûresi: 41.)

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt