Fihriste-i Mektubat

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz

Birinci Mektub

Dört sualin cevabıdır.
BİRİNCİ SUÂL Hazret-i Hızır'ın hayatı hakkında ve o münâsebetle hayatın beş mertebesini gâyet güzel ve muknî bir tarzda beyân eder.
İKİNCİ SUÂL

b115.gif
-1-

âyetindeki mevti, nîmet sûretinde ve mahlûk olduğunun sırrını gâyet güzel bir sûrette ispat eder ki, mevt dahi hayat gibi bir nîmet ve hayat gibi mahlûktur.
ÜÇÜNCÜ SUÂL "Cehennem nerededir?" Cevabında, gâyet mâkul bir sûrette yerini beyân eder ve gösterir. Cehennem-i Suğrâ ve Kübrâyı tefrik edip, fennî bir tarzda ve mantıkî bir sûrette ispat etmekle beraber; âhirette gâyet muhteşem ve parlak bir sûrette azamet ve Rubûbiyet-i İlâhiyenin bir sırr-ı azîmini ve Cehennem-i Kübrânın bir hikmet-i hilkatini gösterdiği gibi; Cennet ve Cehennem, şecere-i hilkatin iki meyvesi ve silsile-i kâinatın iki neticesi ve seyl-i şuunâtın ve mahsülât-ı mâneviye-i arziyenin iki mahzeni, lütuf ve kahrın iki tecellîgâhı olduğunu gösterir.
DÖRDÜNCÜ SUÂL'in cevabında mahbûblara olan aşk-ı mecâzî aşk-ı hakîkiye inkılâp ettiği gibi, koca dünyaya karşı insanın aşk-ı mecâzîsi dahi, sırr-ı îman ile makbul bir aşk-ı hakîkîye inkılâp edebildiğini gâyet güzel ve muknî bir sûrette ispat eder.




1- O ki, ölümü de hayatı da yaratmıştır. (Mülk Sûresi: 2.)
 
Son düzenleme:

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İkinci Mektub

Bu zamanda zarûret olmadan, irşâd-ı nâsa ve neşr-i dîne çalışanların sadakaları ve hediyeleri kabul etmemeleri lâzım geldiğinin sırrını dört sebeple beyân eder.
b908.gif
-1-

âyeti ile

b909.gif
-2-

âyeti gibi, insanlardan istiğnâ hakkındaki âyâtın mühim bir sırrını tefsir eder. Ve ilim ve dîni neşre çalışan insanlar, mümkün olduğu kadar istiğnâ ve kanaatle hareket etmezse, hem ehl-i dalâletin ittihâmına hedef olur, hem izzet-i ilmiyeyi muhafaza edemez. Hem, salâhat ve neşr-i din gibi umûr-u uhreviyeye mukâbil hediyeleri almak, âhiret meyvelerini dünyada fânî bir sûrette yemek demektir.

Üçüncü Mektub
b910.gif
-3-

kaseminde ve yeminindeki ulvî bir nûr-u i'câzîyi ve

b911.gif
-4-

âyetinin teşbihindeki parlak bir lem'a-i i'câziyeyi ve

b1012.gif
-5-

âyetinde, küre-i arzı fezâ-i kâinatta yüzen bir sefîne-i Rabbâniye olduğunu gösteren parlak bir hakîkati tasvir ederek, küre-i arzda Cehenneme göçmek için ehl-i dalâletin seyahatini ve bütün eşya birtek Zâta isnad edilse, vücûb derecesinde sühûlet ve kolaylık olduğunu; eşyanın îcâdı, müteaddit esbablara isnad edilse, imtinâ derecesinde bir suûbet ve müşkülât olduğunu gâyet güzel ve muknî ve muhtasar bir sûrette beyânıyla iki nükte-i mühimme-i i'câziyeyi tefsir eder.





1- Benim mükâfatım ancak Allah'a âittir. (Yûnus Sûresi: 72.)
2- Doğru yolda olan ve sizden bir ücret de istemeyen kimselere uyun. (Yâsin Sûresi: 21.)
3- Yemin olsun gizlenen ve açığa çıkan yıldızlara (Tekvir Sûresi: 15-16.)
4- Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay hâlini alıncaya kadar incelir. (Yâsin Sûresi: 39.)
5- Üzerinde gezin diye yeryüzünü sizin emrinize veren Odur. (Mülk Sûresi: 15.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Dördüncü Mektub
b913.gif
-1-

âyetinin bir sırrı, Risâle-i Nur hakkında tecellî ettiğini beyân eder. Hem,
"Der tarîk-ı Nakşibendî lâzım âmed çâr-ı terk:
Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hesti, terk-i terk. "
düsturuna mukâbil, aczmendî tarîkında pek mühim bir düsturu beyân eder. Hem,

b914.gif
-2-

âyetinin bir sırrını, şiire benzer, fakat şiir olmayan; muntazam, fakat manzûm olmayan; gâyet parlak, fakat hayal olmayan, yıldızları konuşturan bir yıldıznâme ile tefsir eder.

Beşinci Mektub

Şeriâtın bir hâdimi ve bir vesîlesi olan tarîkate mensup bâzı zâtların, tarîkate fazla ehemmiyet verip ona kanaat ederek hakâik-ı îmâniyenin neşrinde tembellik ve lâkaydlık gösterdikleri münâsebetiyle yazılmış. Ve velâyetin üç kısmını beyân edip, en mühim tarîkat olan velâyet-i kübrâ, sırr-ı verâsetle Sünnet-i Seniyyeye ittibâ ve neşr-i hakâik-ı îmâniyede ihtimam olduğunu ispat eder. Ve tarîkatlerin en mühim gâyesi ve fâidesi ve müntehâsı olan inkişâf-ı hakâik-ı îmâniye, Risâle-i Nur ile dahi olabildiğini ve Risâle-i Nur'un eczâları o vazifeyi, tarîkat gibi, fakat daha kısa bir zamanda gördüğünü gösteriyor.

Altıncı Mektub
b915.gif
-3-

âyetlerinin bir sırrını, birbiri içinde hissedilmiş beş nevî hazin gurbetler zulmetinde nûr-u îman ve feyz-i Kur'ân ve lütf-u Rahmândan gelen bir nûr-u tesellînin beyânıyla o sırrı tefsir ediyor. Bu Mektub en katı kalbi de ağlattıracak derecede rikkatlidir. Ve en meyus ve mükedder kalbi dahi ferahlandıracak derecede nurludur.




1- Kime hikmet verilmişse, işte ona pekçok hayır verilmiştir. (Bakara Sûresi: 269.)
2- Üstlerindeki göğe bakmazlar mı? Onu nasıl binâ ettik. (Kaf Sûresi: 6.)
3- Allah bize kâfidir; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmran Sûresi: 173.) · Ey Peygamber! Eğer insanlar senden yüz çevirirse, sen de ki: "Allah bana yeter. Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. (Tevbe Sûresi: 129.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Yedinci Mektub

Münâfıkların ittihâmından, berâet-i Nebeviye hakkında gelen

b916.gif
-1-

âyetlerinin mühim bir sırrını tefsir ediyor. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın kesret-i izdivâcı nefsânî olmadığını, belki akvÂl ve ef'Âli gibi, ahvÂl ve etvârından tezâhür eden ahkâm-ı şeriata vâsıta olmak için husûsi dairesinde ziyâde şâkirtleri bulunmasıdır. Ve Hazret-i Zeyneb'i tezevvücü, sırf bir emr-i İlâhî ve kader-i Rabbânî ile olduğunu beyân ediyor. Eski zaman münâfıkları gibi, yeni zaman zındıklarının tenkitlerini katî bir sûrette kırıyor.

Sekizinci Mektub
b919.gif
-2-

diyen Hazret-i Yâkub Aleyhisselâmın Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâma karşı hissiyâtı, aşk olmadığını, belki ulvî bir mertebe-i şefkat olduğunu ve şefkat aşktan çok yüksek ve keskin bulunduğunu ve ism-i Rahmân ve ism-i Rahîmin vesîlesi şefkattir diye beyân ederek,
b424.gif
bir sırrını,
b919.gif
'in parlak bir nüktesini tefsir ediyor.





1- Muhammed hiçbirinizin babası değildir; o Allah'ın Resulüdür ve peygamberlerin sonuncusudur. (Ahzab Sûresi: 40.) · Sonra Zeyd o hanımla alâkasını kesince Biz onu sana nikâhladık-tâ ki, evlâtlıkları hanımlarını boşadıktan sonra, o kadınla evlenmek husûsunda mü'minlere bir güçlük olmadığı anlaşılsın. (Ahzâb Sûresi: 37.)
2- En iyi koruyucu Allahtır; merhametlilerin en merhametlisi de Odur. (Yusuf Sûresi: 64.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Dokuzuncu Mektub

Kerâmet ve ikram ve inâyet ve istidrâca dâir mühim bir kâideyi beyân eder. Kerâmetin izhârı zarar olduğu gibi, ikrâmın izhârı şükür olduğunu ve en selâmetli kerâmet ise, bilmediği halde mazhar olmak olduğunu ve hakîki kerâmet ise kendi nefsine değil, belki Rabbine îtimâdını ziyâdeleştiren olduğunu, yoksa istidrâc olduğunu; hem hayat-ı dünyeviyeyi bahtiyarâne geçirmenin çaresi âhiret için verilen hissiyât-ı şedîdeyi dünyanın fânî umûruna sarf etmemek olduğunu ve aşkın mecâzî ve hakîki iki nevi olduğu gibi, hırs ve inat ve endişe-i istikbâl gibi hissiyât-ı şedîdenin dahî mecâzî ve hakîki olarak ikişer kısmı bulunduğunu; mecâzîleri gâyet zararlı ve sû-i ahlâka menşe ve hakîkileri gâyet nâfi' ve hüsn-ü ahlâka medâr olduğunu ispat eder. Hem, İslâm ve îmânın mühim bir farkını beyân eder. Yani, İslâmiyet hakka tarafgirlik ve iltizamdır; îman ise hakkı iz'an ve tasdiktir. Yirmi sene evvel dinsiz bir Müslüman bulunduğu gibi, şimdi de gayr-i Müslim mü'min dahi bulunur gibi göründüğünü gösterir. Hem, Risâle-i Nur eczâları ne derece şiddetli bir sûrette İslâmiyete tarafgirlik hissini verdiğini ve erkân-ı îmâniyeyi ne derece kuvvetli ve katî ispat ettiğini beyân eder.
Onuncu Mektub

İki suâlin cevabıdır.
BİRİNCİSİ:

b920.gif
-1-

âyetlerinin bir sırrını tefsir eder. İmâm-ı Mübîn, Kitâb-ı Mübîn neden ibâret olduğunu beyân eder.


İKİNCİ SUÂL: "Meydan-ı haşir nerededir?" Cevabında gâyet mâkul ve mühim ve parlak bir cevap veriyor.




1- Küçük veya büyük ne varsa hepsi apaçık bir kitapta yazılmıştır. (Yunus Sûresi: 61; Sebe' Sûresi: 3.)
Biz herşeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık. (Yâsin Sûresi: 12.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
On Birinci Mektub

Dört ayrı ayrı Mebhastır. Bu dört mesele birbirinden uzak olduğundan, bu Mektub perişan görünüyor. Bu perişan Mektub münâsebetiyle kardeşlerime ihtar ediyorum ki:
Bu küçük Mektubları husûsi bir sûrette, husûsi bâzı kardeşlerime yazmıştım. Büyük Mektublar meydana çıktıktan sonra, küçükler de umûmun nazarına gösterilmesi lâzım geldi. Halbuki, tanzimsiz, müşevveş bir sûrette idiler. Onlar ne hal ile yazılmış ise, öyle kalması lâzım geliyordu. Sonradan tashih ve tanzim etmeye mezun değiliz! İşte bu On Birinci Mektub, perişan bir sûrette, birbirinden çok uzak dört meseleden ibârettir. Hem müşevveş, hem perişandır. Fakat, şairlerin ve ehl-i aşkın, zülf-ü perişânîyi sevdikleri ve istihsan ettikleri nevinden, bu Mektub da (zülf-ü perişan tarzında) soğuk tasannû karışmadan, harâret ve halâvet-i asliyesini muhafaza etmek niyetiyle kendi halinde bırakılmış.
BU MEKTUBUN BİRİNCİ MEBHASI
b921.gif
-1- âyetinin bir sırrını tefsir ile, vesvese-i şeytana müptelâ olan adamlara mühim bir ilâç ve merhemdir.
İKİNCİ MESELE Barla Yaylası, Tepelice, çam, katran, karakavağın bir meyvesi olup, Sözler mecmuasında yazıldığı için buraya yazılmamıştır.
ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ MESELELERİ İ'câz-ı Kur'ân'a karşı medeniyetin aczini gösteren yüzer misâllerden iki misâldir. Kur'ân'a muhâlif olan hukûk-u medeniyet ne kadar haksız olduğunu ispat eden iki numûnedir.
Birinci Misâl:
b922.gif
-2- Mahz-ı adâlet olan hükm-ü Kur'ânî, kıza nısf veriyor. Medeniyet, irsiyet husûsunda kızın hakkında fazla hak vermekle, büyük haksızlık etmiş ve merhamete muhtaç kıza zulmetmiş olduğunu katî bir sûrette ispat ediyor.
İkinci Misâl:
b923.gif
-3- âyetinin bir sırrına dâirdir ki,"mim"siz medeniyet nasıl kıza hakkından fazla hak verdiğinden, haksızlık etmiş; öyle de, vâlide hakkında hakkını kesmekle daha ziyâde haksızlık ettiğini ve en muhterem bir hakîkat olan vâlidelik şefkatine karşı dehşetli bir haksızlık ve vahşetli bir hürmetsizlik ve cinayetli bir hakâret ve arş-ı rahmeti titreten bir küfrân-ı nîmet ve hayat-ı içtimâiyenin tiryak gibi bir râbıta-i şefkatine bir zehir katmak hükmünde bir hatâ olduğunu ispat eder.
1- Muhakkak ki şeytanın hilesi pek zayıftır. (Nisâ Sûresi: 76.)
2- Erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. (Nisâ Sûresi: 176.)
3- Anneye altıda bir vardır. (Nisâ Sûresi: 11.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
On İkinci Mektub

Mütefennin bâzı dostların münâkaşa ettikleri üç meseleye dâir üç suâllerine muhtasar üç cevaptır.
BİRİNCİ SUÂL: "Hazret-i Âdem'in Cennetten ihrâcı ve bir kısım benî âdemin Cehenneme idhâli hikmeti nedir?" suâline, gâyet katî bir cevap veriyor.
İKİNCİ SUÂL: "Şeytanların ve şerlerin halk ve îcâdı şer değil mi, çirkin değil mi? Cemîl-i Mutlak ve Rahîm-i Ale'l-Itlakın cemâl-i rahmeti nasıl müsaade etmiş?" suâline karşı gâyet katî bir surette cevap veriyor.
ÜÇÜNCÜ SUÂL: "Mâsum insanlara ve hayvanlara musîbet ve belâları musallat etmek, zulüm değil mi? Âdil-i Mutlakın adâleti nasıl müsaade ediyor?" diye suâlin cevabında gâyet muknî ve katî bir tarzda cevap veriyor.
On Üçüncü Mektub

Ehl-i dünya ve ehl-i siyasetin bana ettikleri zulüm ve tazyik karşısındaki sükut ve tahammülümü merak eden çok kardeşlerimin müteaddit suâllerine karşı, Eski Said lisânıyla ve Yeni Said'in kalbiyle verilmiş ibretli ve merakâver bir cevaptır. Esâsı şudur ki:
Hâlık-ı Rahîmin rahmeti yâr ise, herkes yârdır, her yer yarar; eğer yâr değilse, herşey kalbe bârdır, herkes de düşmandır. Felillâhilhamd rahmet-i İlâhiye yâr olduğu için; ehl-i dünyanın bana ettikleri envâ-ı zulmü, o rahmet-i İlâhiye envâ-ı merhamete Çevirmiştir.
Serbestlik vesîkası almak ve kânunsuz tazyîkâttan kurtulmak için adem-i mürâcaatımın bir iki mühim sebebini beyân eder. Hulâsası: Zâlim insanların mahkûmu değilim; belki ben, âdil kaderin mahkumuyum, ona mürâcaat ediyorum. Hem, haksızlığı hak zanneden adamlara karşı hak dâvâ etmek, bir nevî haksızlıktır ve hakka karşı bir nevî hürmetsizliktir. Hem, dünya siyasetinden sırr-ı içtinâbımın sebebini, mühim bir hakîkatle beyân ediyor.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
On Dördüncü Mektub

Telif edilmemiştir.
On Beşinci Mektub

Altı mühim suâle, altı ehemmiyetli cevaptır.
BİRİNCİ SUÂL: "Sahâbeler, velîlerden büyük oldukları halde, Sahâbenin içindeki fitneyi çeviren müfsidleri neden nazar-ı velâyetle keşfedemediler; tâ, dört Hulefâ-i Râşidînden üçünün şehâdetleriyle neticelendi?" İki mühim makamla cevap verilîyor.
İKİNCİ SUÂL: "Hazret-i Ali'nin (r.a.) zamanındaki muhârebelerin mâhiyeti nedir? O harbde ölen ve öldürenlere ne nâm verilir?" Gâyet mühim ve merakâver bir cevap verilmiş.
ÜÇÜNCÜ SUÂL: Âl-i Beytin başına gelen fecî ve gaddarâne muâmelenin hikmeti nedir?" Gâyet mühim bir cevap veriliyor.
DÖRDÜNCÜ SUÂL: "Âhirzamanda Hazret-i Îsâ'nın (a.s.) nüzûlü ve deccalı öldürmesi ve insanlar umumiyetle Dîn-i Hakkı kabul etmesi ve Kıyâmet vaktinde "Allah Allah" diyenler bulunmaması rivâyet ediliyor. Böyle umûmiyetle îmâna geldikten sonra·nasıl küfre gidilir?" suâllerine karşı, merakâver ve hakîki bir mühim cevap veriliyor.
BEŞİNCİ SUÂL: "Kıyâmetin hâdisâtından ervâh-ı bâkiye müteessir olacaklar mı?" cevabında mühim bir hakîkat beyân ediliyor.
ALTINCI SUÂL:
b929.gif
-1- âyetinin hükmü, âhirete, Cennete ve Cehenneme ve ehillerine şümûlü var mı, yok mu? Cevabında gâyet mühim ve merakâver ve kuvvetli bir cevap verilir. Bu risâledeki suâlleri merak edenlere bu risâle bir iksir-i âzamdır.




1- Herşey helâk olup gidicidir - Allah'ın zâtı müstesnâ.(Kasas Sûresi: 88.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
On Altıncı Mektub
b930.gif
-1-

âyetinin bir sırrını, başıma gelen bir hâdise münâsebetiyle Beş Nokta ile tefsir ediyor.


BİRİNCİ NOKTA: Hak ve hakîkat olan hizmet-i Kur'âniye, şimdiki zamanda çoğu yalancılıktan ibâret ve bid'a ve dalâlet olan siyasetten beni katiyen menettiğine dâirdir.
İKİNCİ NOKTA: Hayat-ı ebediyeye ciddî çalışmak ve zararsız ve müstakîm yol ile Kur'ân'a hizmet etmek, elbette dağdağa-i siyasetten çekilmeyi iktizâ ettiğinden, ehl-i dünyanın hatâ ve harekâtlarını hoş görmek değil, belki kalblerimizi bulandırmamak için bakmamaktayız.
ÜÇÜNCÜ NOKTA: Başıma gelen ağır tazyîkât ve musîbetlere karşı tahammülümün mühim bir sebebini iki vâkıa ile beyân eder.
DÖRDÜNCÜ NOKTA: Ehl-i dünyanın evhamlı suâllerine karşı cevaptır. O cevapta bilmecburiye hizmet-i Kur'âniyeye âit bir kerâmet olarak hakkımızda göz ile görülen ve hiçbir cihette inkâr edilemeyen birkaç inâyet-i İlâhiyeyi beyân ediyor.
BEŞİNCİ NOKTA: Ehl-i dünyanın katmerli bir zulüm ile bana teklif ettikleri bid'akârâne kâidelerine karşı, onları tam susturacak bir cevaptır.
BU ON ALTINCI MEKTUBUN ZEYLİ

Zâlim ehl-i dünyanın ve mülhidlerin dünyalarından ve siyasetlerinden bütün bütün çekildiğim halde, kendi hâinliklerinden habbeyi kubbe yaparak hakkımda gösterdikleri evham ve telaşa karşı Eski Said lisânıyla, izzet-i ilmiyeyi muhafaza noktasında ağızlarına şiddetli bir tokat vurarak, başlarındaki evhamı uçurur.
On Yedinci Mektub

Has bir kardeşime yazılmış küçük bir tâziyenâmedir. Çendan bu Mektub sûreten küçüktür; fakat fâidesi büyük olup, ona karşı ihtiyaç umûmidir. Hadd-i bülûğa ermeden çocukları vefât eden peder ve vâlidelere mühim bir müjdedir. Bu tâziye ile en meyus ve mükedder bir kalp, hakîki bir tesellî ve ferah bulur. Küçük olarak vefât eden çocuklar, Âlem-i bekâda ebedî sevimli çocuk olarak kalıp, peder ve vâlidelerinin kucaklarına verilmesi,
b931.gif
-2- sırrıyla, ebedî medâr-ı sürurları olduklarını ispat eder.


1- 0nlar öyle kimseler ki, insanlar onlara "Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun dedikleri zaman onların îmânı ziyadeleşti ve "Allah bize yeter; O ne güzel vekildir" dediler. (Âl-i İmrân Sûresi: 173.)
2- Ebediyen yaşlanmayacak olan çocuklar. (Vâkıa SGresi:17.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
On Sekizinci Mektub

Üç mesele-i mühimmedir.
BİRİNCİSİ: Muhakkikîn-i evliyânın keşf ile hak gördüğü ve büyük mikyasta müşâhede ettikleri hâdiseler, Âlem-i şehâdette bazen hilâf-ı vâkî ve bazen küçük bir mikyasta tezâhür etmesinin sırrını, şirin ve güzel bir temsil ile beyân eder.
İKİNCİ MESELESİ: Vahdetü'l-Vücud meşrebine dâir gâyet mühim bir 84 hakîkat ve güzel bir izahtır. Vahdetü'l-Vücuddan dem vuran ve o meseleyi merak eden, bu İkinci Meseleyi dikkatle okumalı. Çünkü, bu Vahdetü'l-Vücud meselesi, medâr-ı iltibas olmuş mühim bir meşreptir ve ehl-i hakîkatin medâr-ı ihtilâfı olmuş bir acîb meslektir. Bu İkinci Mesele, onun mâhiyetini gösterir ve ispat eder ki; o meşrep, ehl-i sahvın meşrebi değil, hem en yüksek değil. Ve ehl-i sahv olan Sahâbe ve sıddıkîn ve veresenin meşrepleri, Vahdetü'l-Vücud meşrebinden daha yüksek, daha selâmetli, daha makbul olduğunu ispat eder.
ÜÇÜNCÜ MESELESİ: Tılsım-ı kâinatın üç muammâ-i mühimmesinden birisinin halline muhtasar bir işarettir ki; o muammâlardan birisi Yirmi Dokuzuncu Sözde, ikincisi Otuzuncu Sözde bu üçüncüsü ise Yirmi Dördüncü Mektubda Kur'ân-ı Hakîmin sırrıyla tamamıyla keşfedilmiş ve o muammâ açılmıştır.
On Dokuzuncu Mektub

Mu'cizât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) dâirdir. Üç yüzden fazla mu'cizâtı beyân eder. Bu risâle, risâlet-i Ahmediyenin (a.s.m.) mu'cizesini beyân ettiği gibi, kendisi de o mu'cizenin bir kerâmetidir ki, üç dört nev' ile hârika olmuştur.
Birincisi: Nakil ve rivâyet olmakla beraber, yüz elli sahifeden Haşiye fazla olduğu halde, kitaplara mürâcaat edilmeden ezber olarak dağ e bağ köşelerinde, üç dört gün zárfında, her günde iki üç saat çalışmak şartıyla mecmûu on iki saatte telif edilmesi hârika bir vâkıadır ki; bu risâledeki mu'cizât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) bir şûle-i kerâmeti olmuştur.
İkincisi: Şu risâle, uzunluğuyla beraber, ne yazması usanç verir ve ne de okuması halâvetini kaybeder. Tembel ehl-i kalemi öyle bir şevk ve gayrete getirdi ki, bu sıkıntılı ve usançlı zamanda, bir sene zarfında civarımızda yetmiş adede yakın nüshaları yazıldı. O mu'cize-i Risâletin bir kerâmeti olduğunu, muttalî olanlara kanaat verdi.


Haşiye: Asıl nüshasına göredir.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt