Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Tağuta ibadet etmekten kaçınıp, Allah’a yönelenlere müjde vardır. Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır. Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın. Fakat Rablerinden sakınanlara üst üste yapılmış altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu Allah’ın verdiği sözdür. Allah verdiği sözden caymaz.” Zümer 17, 20
Yine Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İman edip iyi işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir.” Ankebut 58, 59
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınız ne de evlatlarınızdır. İman edip iyi amelde bulunanlar müstesna, onlara yaptıklarının kat kat fazlası mükâfat vardır. Onlar makamlarda emniyet içindedirler.” Sebe 37
Bu makamların sahibi olan kişiler; Allah’a iman eden ve Nebileri doğrulayanlardır.
Ki onlar, tağuta ibadet etmekten kaçınırlar ve Allah’a yönelirler. Tağut: Allah’tan başka tapınılan her şeydir. Yine Allah’ın hükmüne aykırı emrettiği halde uyulan ve itaat edilen herkestir.
Onlar, Allah’ın hükmünden başka bir hükme uymazlar. Allah’a asi olma hususunda hiç kimseye itaat etmezler.
Onlar, dönüp Allah’a yönelmiş kimselerdir. Rab ve mabud olarak Allah’tan, nebi ve rasul olarak Muhammed’den razı olmuş kimselerdir.
Onlar, ancak Allah’ın kitabını ve Nebilerin sünnetini kabul ederler. Allah’ın ayetlerini işitip en güzel bir şekilde tabi olurlar. Nefislerini Allah’ın emrettiği şeylerin en sevgilisi ile Allah’a sunarlar.
Onlar ki Rablerinden korkarlar, helallerini helal, haramlarını haram sayarlar. Farzlarına özen gösterirler. Allah’a asi olmada nefislerini sakınırlar. Allah’ın kaza ve kaderine sabır gösterirler.
Onlar ki cihatta ve Allah’a davette sabırlı ve sebatlı kimselerdir. Rablerine tevekkül ederler.
Allah’ın emrini ve itaatini hafife almazlar. Ne mutlu o sabreden kullara: ‘Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir.’
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Mü’min erkeklerle mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder ve kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Allah ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azizdir, hikmet sahibidir. Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde tertemiz meskenler vad etti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş budur.” Tevbe 71, 72
Yine Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler, sizi acı azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah’a ve Rasulüne iman eder, mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. İşte bu takdirde; O sizin günahlarınızı bağışlar sizi altından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki tertemiz meskenlere koyar. İşte büyük kurtuluş budur. Sevineceğiniz başka bir şey daha var; Allah’tan yardım ve yakın bir fetih. Mü’minleri (bunlarla) müjdele.” Saf 10, 13
Tertemiz meskenler, Allah için birbirlerini seven kimselerindir. Onlar; Allah için bir kısmı bir kısmının velisi olur. Onlar, birbirlerinin kardeşidir, birbirlerini severler, birbirlerine yardım ederler. Onlar, başkalarının yanında tek bir vücut gibidirler.
Bu tertemiz mesken öyle insanlarındır ki, onlar iyiliği emreder, kötülükten sakındırır, insanları Allah’ın yoluna çağırırlar.
Onlar, insanların bozduğu işleri düzeltirler.
Bu tertemiz meskenler öyle insanlarındır ki, onlar namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasulüne itaat ederler.
Bu tertemiz meskenler, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat eden kimselerindir.
İşte bu kimseler Adn cennetlerindeki tertemiz meskenlerin sahipleridir.
Bu mükâfat birçok hata ve günaha bulaşmış muvahhit mü’min bir kimse içindir. Hatta günahları bütün iyiliklerini silmiştir. Kıyamet günü cennete girmesine vesile olacak tek bir hasenesi bile olmadan gelir. Yanında kendisi için yazılmış hata ve günahlarla dolu birçok defter vardır. Hatta o kadar uzundur ki gözler artık görmez olur.
Günahları sebebiyle cehenneme girer. Günahı kadar azap çeker. Hatta kapkara bir kömüre döner. Allah’ın dilediği şekilde O’na dua eder ve Allah onu cehennemin kapısına çıkarır. Cehennemin sıcaklığı ve kokusu o kimseye sıkıntı verir. Allah’a yakında bulunan bir ağaca yüzünü çevirmesi için dua eder. Allah-u Teâlâ da onu ağaca yaklaştırır.
Daha sonra daha büyük ve gölgesi daha geniş bir ağaç görür. Ona yaklaştırması için Allah’a dua eder. Allah da onu yaklaştırır. Bu hal; Allah o kimseyi cennetin kapısına getirene kadar devam eder. Hatta Allah-u Teâlâ o kimseyi cennete alır.
O kimse genişliği gökler ve yer kadar olan cennetin sahibidir. Öyle bir cennet ki bu dünyanın on katı kadar büyük!
O kimse kelime-i tevhidden başka işlediği herhangi bir hayır olmadığı halde cennete girer. Fakat o kimse tevhid kelimesini söylerken Allah’a sadıktır. Allah’a ibadet eder ve hiç kimseyi O’na ortak koşmaz. Allah’tan başkasına dua edip dilekte bulunmaz. Kendinden zararı def etme ve iyiliği getirme konusunda (derecesi ne kadar yüksek olursa olsun) isterse Nebi yahut evliya olsun hiçbir yaratılmışa sığınmaz.
Aksine ihtiyaçları için ellerini ölmeyecek olan diri olan zata uzatır. O öyle bir kuldur ki, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, Nebi ve Rasul olarak Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den razı olmuştur. Ki o Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i sever, emirlerine itaat eder ve gücü nispetinde hükümlerine uyar.
Ancak bu kulun tiniyeti ve beşeri tabiatı ihanet etmiş ve onu sürüklemiştir. İbadetlerin birçoğunu eksik bırakmış, birçok helak edici günah işlemiştir. Hatta cehennemde ateş onu çepeçevre sarmıştır. İyilik adına o kimsede sadece Allah’ı birlemesi kalmıştır.
Ki o kimse öldüğü vakit hiç kimseyi Allah’a ortak koşmuyor haldeydi. Bu sebeple Allah onu ateşten kurtarmış, genişliği gökler ve yer kadar olup muttakiler için hazırlanmış olan cennetine almıştır. Onlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmazlar ve Allah ile beraber hiçbir ilaha dua etmezler. Böyle amel edenlere ne mutlu!
Bilinsin ki cennet köşklerinin en yücesi en yükseği; önceki ve sonraki insanların efendisi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in köşküdür. O köşk illiyiin tepesindedir. Firdevs’in makamlarının en üstündedir. Âlemlerin Rabbinin arşının altındadır. Yanında da Nebi ve Rasullerin köşkleri vardır.
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Bundan sonra bilinmelidir ki, cennetteki en yüksek makam ki arşa yakınlığından dolayı vesile denmiştir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in makamıdır.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Bana salâvat okuduğunuz vakit benim için Allah’tan vesileyi isteyin.’
Sahabeler:
−Ey Allah’ın! Elçisi, vesilenedir?’ diye sordu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ise: −‘Cennetteki en yüksek makamdır. Bir kimse hariç ona kimse ulaşamayacaktır. O kimsenin ben olmasını ümit ediyorum’ buyurdu.” Müslim
Semure bin Cündeb (Radiyallahu Anh) şöyle demiştir:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sabah namazını kıldığımızda yüzünü bize döner: −‘Sizden rüya gören var mı?’ diye sorardı.
Bizden rüya gören varsa anlatırdı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de: −‘Maşallah’ derdi.
Yine bir gün: −‘Sizden rüya göreniniz var mı?’ diye sordu.
Biz:
−‘Hayır’ dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): −‘Fakat geceleyin bana iki adam geldiler, beni bir ağacın yanına çıkardılar. Bir eve girdik. O evden daha güzelini hiç görmemiştim. Evde birçok genç ve yaşlı erkek, kadın ve çocuklar vardı. Sonra o evden çıktık ve başka bir ağacın yanına geldik. İlkinden daha güzel bir eve girdik. O evde de genç, yaşlı ve erkek vardı. Ben: −‘Gece beni dolaştırdınız, gördüklerimi bana anlatınız’ dedim. Onlar: −‘İlk girdiğimiz ev genel olarak tüm mü’minlerin yurdudur’ dediler ve ikinci evin şehitlerin evi olduğunu anlattılar. Sonra şöyle devam ettiler: −‘Ben Cebrail’im, bu da Mikail’dir. Başını kaldır.’ Başımı kaldırdım. Bir de baktım ki, başımın üzerinde bulut gibi bir şey var. Onlar: −‘Bu senin makamındır’ dediler. Ben: −‘Bırakın da makamıma gireyim’ dedim. Onlar: −‘Bu makam senindir. Fakat ömrün tamamlanmadı. Ömrün tamamlandığında makamına girersin dediler’ buyurdu.” Buhari
Bu hadis, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Firdevs cennetindeki makamından başka bir makamı olmadığı ifade etmez. Aksine O’nun birçok makamı ve köşkü vardır. Adn cennetindeki makamı onlardan sadece biridir.
Semure bin Cündeb (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Geceleyin bana iki kişi geldi. Altın ve gümüş kerpiçlerden yapılmış bir şehre geldik. Orada öyle insanlarla karşılaştık ki, vücutlarının bir kısmı görülebilecek en son güzellikte, bir kısmı da görülebilecek en son çirkinlikte idi. O iki kişi: −‘Gidin şu nehre girin’ dediler. Onlar da o nehre girdiler. Sanki çirkinlikleri gitmişçesine yanımıza geldiler. Güzel bir şekle girmişlerdi. O ikisi bana: −‘Burası Adn cennetidir. Burası senin makamındır. Bir kısmı güzel olup bir kısımları çirkin olan topluluğa gelince onlar iyi amellerine kötü amelleri karıştıran kimselerdir. Allah onların kötülüklerinden vazgeçmiştir dediler’ buyurdu.” Buhari
Bilinsin ki, Nebilerden sonra cennetteki en yüksek köşkler mücahid olarak Allah yolunda savaşan şehitlerin köşkleridir. Az önce anılan Semure bin Cündeb (Radiyallahu Anh) hadisinde şehitlerin makamının vasfı geçmişti.
Utbe (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Öldürülenler üç kısımdır: canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden mü’mindir. O kimse düşmanla karşılaştığında ölene kadar savaşır.’
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o kimse hakkında şöyle buyurmuştur: ‘O, sınanmış şehittir. Arşın altında, Allah’ın çadırındadır. Nebilik derecesi hariç kimse ona üstün olamaz. İyi ameli kötü amele karıştıran mü’min, Allah yolunda canıyla, malıyla cihad ettiği ve düşmanla karşılaştığında ölünceye kadar savaşan kişi bu makama erişir’ dedi.” Ahmed Müsned
Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: −Benim katımda garantilenmiştir ki, benim yolumda cihad eden kimse ölürse onu cennetime alırım yok eğer ölmezse sevap ve ganimetle döner’ buyurdu.” Tirmizi
Allah yolunda cihad eden bu kimselerin Allah yolunda şehit düşen kimselerden sonra cennette en yüce makamları vardır. Onların, cennetin yükseğinde ve ortasında makamları vardır.
Fudale bin Ubeyd (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Müslüman olmuş, bana iman eden ve hicret eden kimse için cennetin ortasında ve cennetin makamlarının en yücesinde bir eve kefilim. Yine Müslüman olmuş, bana iman eden ve Allah yolunda cihad eden kimse için cennetin ortasında, cennet makamlarının en yücesinde bir eve kefilim. Bu şekilde amel eden kimse ne bir hayır merciğine de şerden sığınak bırakmaz. Ölmeyi dilediği vakit ise ölür’ buyurdu.” Nesei
Cennetin en yükseğinde bu köşk kimin?!
Şehitlerin ve mücahitlerin köşklerinde denk olan bu köşk kimin acaba?!
Şüphesiz o köşk ahlakı güzel olan kimsenindir.
Ebu Umame (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Haklı da olsa nizahı kesen kimse için cennetin ortasında bir eve ben kefilim. Yine şaka da olsa yalan söylemeyi terk eden kimse için cennetin ortasında bir eve kefilim. Yine ahlakı güzel olan kimseye de cennetin en yükseğinde bir eve kefilim’ buyurdu.” Ebu Davud
Bu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in eşi Hatice (Radiyallahu Anha)’nın köşküdür.
Bu, cennet ehli bayanların efendisinin köşküdür.
Bu, canıyla ve malıyla eşine bağlı, itaatkâr, vefalı ve tertemiz kadının köşküdür.
İşte bu, Rabbine itaat eden ve eşine itaat eden, ihlâslı mü’min kadınların mükâfatıdır.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Cebrail (Aleyhisselam), Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanına geldi ve şöyle dedi:
‘Ey Allah’ın Rasulü! İşte Hatice geliyor. Yanında içinde yiyecek ve içecek bulunan bir kap var. Yanına geldiğinde O’na Rabbinden ve benden selam söyle. Onu cennette direksiz olarak tek bir inciden yapılmış köşkle müjdele’ dedi.” Buhari, Müslim
Bu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in halifesi Ömer bin Hattab (Radiyallahu Anh)’ın köşküdür!
Bu, Allah’ın kendisiyle hakkı batıldan ayırdığı ‘Faruk’ lakaplı Ömer (Radiyallahu Anh)’ın köşküdür!
Bu, hak konusunda çok şiddetli olan Ömer (Radiyallahu Anh)’ın köşküdür. O, din ve ırz konusunda çok kıskançtı.
Bu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in: −‘Ey Ömer! Şüphesiz şeytan senden korkuyor’ buyurduğu, Ömer (Radiyallahu Anh)’ın köşküdür.
Bu, haramlara kıskançlık köşküdür.
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında oturuyorduk, birden şöyle buyurdu: −‘Ben rüyamda kendimi cennete girmiş olarak gördüm. Bir de baktım bir kadın bir köşkün yanında abdest alıyor. ‘Bu köşk kimindir’ dedim. Bana ‘bu köşk Ömer bin Hattab’ındır’ denildi. Ben Ömer’in kıskançlığını hatırladım ve hemen geri döndüm.’
Bunu duyan Ömer (Radiyallahu Anh) ağladı ve:
−‘Senden de mi kıskanacağım Ya Rasulallah!’ dedi.” Buhari
Bu köşkler, kardeşlerini teselli eden, fakirleri, yetimleri dulları ve miskinleri doyuran mü’minlere aittir.
Ki, o mü’minler, kardeşleriyle konuşurken en güzel kelimeleri seçerler ve yumuşak sözlü olurlar.
Bu köşkler, insanlar uyurken Allah için geceleri namaz kılan, huşulu, takva sahibi kimselere aittir.
Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): ‘Cennette öyle bir köşk vardır ki, önü arkasından arkası da önünden görünür.’
Ebu Musa (Radiyallahu Anh):
−O köşk kimindir, Ey Allah’ın Elçisi dedi.
Rasulullah(Sallallahu Aleyhi ve Sellem): −‘Yumuşak sözlü olan, yemek yediren ve insanlar uyurken geceyi Allah için ibadetle geçiren kimsenindir’ dedi.” Ahmed Müsned