ALLAH’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun.
Muhterem kardeşlerim.
Sizlere bir soru sorsam.
yanıbaşımızda duran ve evimizin köşe taşları olan bu kişiler kim?
Acaba bunları hiç hissettikmi?
Veya olağan hergünkü durummu?
Nerede hata ettik?
Nerede yanlış yaptık?
Haram, helal derken sadece kazancımızmı?
Veya eve getirdiğimiz yiyeceklerin etkiside varmı?
Onun için aşağıdaki yazıyı okuyalım.
Ondan sonrada kendi kendimize düşünelim.
Aynı ev içinde birbirini anlamayan insanlar yerine, birbirini seven insanlar olalım
inşa-ALLAH.
Buyurun lütfen okuyalım.
Zamanımızı değerlendirelim.
Kimle?
Hayatımızda başımıza neler gelmiyor ki, bir bakmışsın ummadığın zamanlarda bir düzine sorun, problem ya da pürüz çıkıverir karşınıza.
Biz insanoğlu hep ileride başkalarında aradık sevdiklerimizi seveceklerimizi, bir kez olsun bakmadık etrafımıza;acaba kim var? diye.
Hangi olaylar vuku bulmuştu?
Hepsini unutmuşmuyduk.
Bizi sevenler ya da değer verenler kimlerdi?
Yanıbaşımızda.
İşte bütün bunları düşünerek.
Zamanımızın en büyük hastalıkları insanın kendi evine, barkına, eşine, kızına, oğluna zamanı olmayanların, boşa zaman harcamada büyük maharetleri olduğu. Tabiki istinalar hariç.
İnsanlar yalnızlıktan kendi eşinden ve çocuklarından daha çok bir evcil hayvanı daha çok sever olmuştur.
Dünyada rahat yaşamak için, bütün işlerinde kolay ve lüks içinde yaşamak için teknikler geliştirilmiş ve geliştirilmektedir.
Geliştirdikleri Bu aletleri sattığı kişilere sadece kolaylık ve vakit kazandırmıştır. Ama huzur, sevgi, güven verememiştir.
En samimi konuştuğun kişiler arkanı döndüğünde hakkında söylediklerini duysa yüzleri kızarır söyleyenin adına.
Tabii kızaracak yüzleri kaldı ise.
Ha bulunan bunca alet edevatın faydası yokmu?
Tabiki var.
Bütün mesele kalan zamanı neyle meşgul olduğun.
Demek istediğim evine sevgisini ve zamanını ayıramayan insan başkası ile ne kadar samimi olur?
Belki bir kaç yarım arkadaş kazansada evindeki en sevdiklerini birgün manen kaybedebilir.
Bu yaşamın inişlerinde çıkışlarında yanında sadece o zamanını ayırmadığın kişiler ve belki bir kaç dostun kalacak.
Aşağıdaki hikâye her şeyi anlatıyor diye düşünüyorum:
Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken bulur.
Çocuk babasına sorar:
- Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?”
Yorgun gelen adam sertçe cevap verir:
- Bu senin işin değil!”
- Babacığım lütfen!”
- Ne olacak? 20 TL.”
- Peki bana 10 TL borç verir misin?”
Adam iyice sinirlenip bağırır:
- Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhal odana git!”
Çocuk mahzun, mahzun odasına girip kapısını kapatır.
Adam sinirli, sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye düşünür.
Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir.
Çocuğa, belki de gerçekten lazım olduğunu düşünür.
Odasına gidip henüz uyuyamamış olan çocuğa der ki:
- Al bakalım istediğin 10 TL.
- Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm.
- Ama yorucu bir gün geçirmiştim.”
Çocuk sevinçle:
- Teşekkürler babacığım!” diyerek babasını kucaklar.
Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkararak babasının yüzüne bakar ve yavaşça paraları sayar.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek yine sertçe sorar:
- Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?”
- Babacığım, yeterince yoktu.”
Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler:
- İşte 20 TL babacığım. Bir saatini bana ayırır mısın?
Alacağımız hisse kız olsun erkek olsun çocuklarınızı yetiştirirken duygularınızı göstermekten Kaçınmayın.
Çocuğunuza sadece arkadaş değil, anne veya baba olduğunuzuda gösterin.
Çünkü çocuklarınızın arkadaşları birgün bir varmış bir yokmuş olacaklar.
Bir sürü arkadaşları varmış olacak ama anne ve babaları bir taneymiş diye başlıyan bir hayat hikayesine dönüşecektir.
İyi düşünmemiz gerekmektedir.
Sermayeyi sermayemiz olan çocuklarımıza yatıralım.
Hem manevi hem maddi olarak.
Mevlana derki:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
M.S.A.
Muhterem kardeşlerim.
Sizlere bir soru sorsam.
yanıbaşımızda duran ve evimizin köşe taşları olan bu kişiler kim?
Acaba bunları hiç hissettikmi?
Veya olağan hergünkü durummu?
Nerede hata ettik?
Nerede yanlış yaptık?
Haram, helal derken sadece kazancımızmı?
Veya eve getirdiğimiz yiyeceklerin etkiside varmı?
Onun için aşağıdaki yazıyı okuyalım.
Ondan sonrada kendi kendimize düşünelim.
Aynı ev içinde birbirini anlamayan insanlar yerine, birbirini seven insanlar olalım
inşa-ALLAH.
Buyurun lütfen okuyalım.
Zamanımızı değerlendirelim.
Kimle?
Hayatımızda başımıza neler gelmiyor ki, bir bakmışsın ummadığın zamanlarda bir düzine sorun, problem ya da pürüz çıkıverir karşınıza.
Biz insanoğlu hep ileride başkalarında aradık sevdiklerimizi seveceklerimizi, bir kez olsun bakmadık etrafımıza;acaba kim var? diye.
Hangi olaylar vuku bulmuştu?
Hepsini unutmuşmuyduk.
Bizi sevenler ya da değer verenler kimlerdi?
Yanıbaşımızda.
İşte bütün bunları düşünerek.
Zamanımızın en büyük hastalıkları insanın kendi evine, barkına, eşine, kızına, oğluna zamanı olmayanların, boşa zaman harcamada büyük maharetleri olduğu. Tabiki istinalar hariç.
İnsanlar yalnızlıktan kendi eşinden ve çocuklarından daha çok bir evcil hayvanı daha çok sever olmuştur.
Dünyada rahat yaşamak için, bütün işlerinde kolay ve lüks içinde yaşamak için teknikler geliştirilmiş ve geliştirilmektedir.
Geliştirdikleri Bu aletleri sattığı kişilere sadece kolaylık ve vakit kazandırmıştır. Ama huzur, sevgi, güven verememiştir.
En samimi konuştuğun kişiler arkanı döndüğünde hakkında söylediklerini duysa yüzleri kızarır söyleyenin adına.
Tabii kızaracak yüzleri kaldı ise.
Ha bulunan bunca alet edevatın faydası yokmu?
Tabiki var.
Bütün mesele kalan zamanı neyle meşgul olduğun.
Demek istediğim evine sevgisini ve zamanını ayıramayan insan başkası ile ne kadar samimi olur?
Belki bir kaç yarım arkadaş kazansada evindeki en sevdiklerini birgün manen kaybedebilir.
Bu yaşamın inişlerinde çıkışlarında yanında sadece o zamanını ayırmadığın kişiler ve belki bir kaç dostun kalacak.
Aşağıdaki hikâye her şeyi anlatıyor diye düşünüyorum:
Adam eve döndüğünde, 5 yaşındaki kızını kapının önünde beklerken bulur.
Çocuk babasına sorar:
- Hoş geldin babacığım. Sen bir saatte ne kadar para kazanıyorsun?”
Yorgun gelen adam sertçe cevap verir:
- Bu senin işin değil!”
- Babacığım lütfen!”
- Ne olacak? 20 TL.”
- Peki bana 10 TL borç verir misin?”
Adam iyice sinirlenip bağırır:
- Benim, senin saçma oyuncaklarına veya başka şeylerine verecek param yok! Hadi derhal odana git!”
Çocuk mahzun, mahzun odasına girip kapısını kapatır.
Adam sinirli, sinirli “Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?” diye düşünür.
Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz daha sakinleşir.
Çocuğa, belki de gerçekten lazım olduğunu düşünür.
Odasına gidip henüz uyuyamamış olan çocuğa der ki:
- Al bakalım istediğin 10 TL.
- Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm.
- Ama yorucu bir gün geçirmiştim.”
Çocuk sevinçle:
- Teşekkürler babacığım!” diyerek babasını kucaklar.
Yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkararak babasının yüzüne bakar ve yavaşça paraları sayar.
Bunu gören adam iyice sinirlenerek yine sertçe sorar:
- Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?”
- Babacığım, yeterince yoktu.”
Bu sırada elindeki paraları babasına uzatarak son sözünü söyler:
- İşte 20 TL babacığım. Bir saatini bana ayırır mısın?
Alacağımız hisse kız olsun erkek olsun çocuklarınızı yetiştirirken duygularınızı göstermekten Kaçınmayın.
Çocuğunuza sadece arkadaş değil, anne veya baba olduğunuzuda gösterin.
Çünkü çocuklarınızın arkadaşları birgün bir varmış bir yokmuş olacaklar.
Bir sürü arkadaşları varmış olacak ama anne ve babaları bir taneymiş diye başlıyan bir hayat hikayesine dönüşecektir.
İyi düşünmemiz gerekmektedir.
Sermayeyi sermayemiz olan çocuklarımıza yatıralım.
Hem manevi hem maddi olarak.
Mevlana derki:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel,
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş,
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait,
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
M.S.A.