Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Sekizinci Risale olan Sekizinci Mesele
[Şu Mesele, altı sualin cevabı olup Sekiz Nüktedir.]
Birinci Nükte
Bir dest-i inâyet altında hizmet-i Kur'âniyede istihdam edildiğimize dâir çok envâ-ı işârât-ı
gaybiyeyi hissettik ve bazılarını gösterdik. Şimdi o işârâtın bir yenisi daha şudur ki:
Ekser Sözlerde tevafukat-ı gaybiye var. Haşiye Ezcümle, Resul-i Ekrem kelimesinde ve Aleyhissalâtü Vesselâm ibaresinde ve Kur'ân lâfz-ı mübarekesinde bir nevi cilve-i i'câz temessül ettiğine bir işaret var. İşârât-ı gaybiye, ne kadar gizli ve zayıf da olsa, hizmetin makbuliyetine ve meselelerin hakkaniyetine delâlet ettiği için, bence çok ehemmiyetlidir ve çok kuvvetlidir. Hem gururumu kırar ve sırf bir tercüman olduğumu katiyen bana gösterdi. Hem hiç medar-ı iftihar benim için bir şey bırakmıyor; yalnız medar-ı şükran olan şeyleri gösteriyor. Hem madem Kur'ân'a aittir ve i'câz-ı Kur'ân hesabına geçiyor ve katiyen cüz-ü ihtiyarîmiz karışmıyor ve hizmette tembellik edenleri teşvik ediyor ve risalenin hak olduğuna kanaat veriyor ve bizlere bir nevi ikram-ı İlâhîdir ve izharı tahdis-i nimettir ve aklı gözüne inmiş mütemerridleri iskât ediyor; elbette izharı lâzımdır, inşaallah zararsızdır.
İşte, şu işârât-ı gaybiyenin birisi de şudur ki:
Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmet ve kereminden, Kur'ân'a ve imana hizmetle meşgul olan bizleri teşvik ve kulûbumuzu tatmin için, bir ikram-ı Rabbânî ve bir ihsan-ı İlâhî suretinde hizmetimizin makbuliyetine alâmet ve yazdığımız hak olduğuna işaret-i gaybiye nevinden, bütün risalelerimizde ve bilhassa Mucizât-ı Ahmediye ve İ'câz-ı Kur'ân ve Pencereler risalelerinde, tevafukat-ı gaybiye nevinde bir letâfet ihsan etmiştir. Yani, bir sayfada, misil olarak gelen kelimeleri birbirine baktırıyor. Bunda bir işaret-i gaybiye veriliyor ki, "Bir irade-i gaybi ile tanzim edilir. İhtiyarınıza ve şuurunuza güvenmeyiniz. İhtiyarınızın haberi olmadan ve şuurunuz yetişmeden harika nakışlar ve intizamlar yapılıyor."
Bahusus Mucizât-ı Ahmediye risalesinde lâfz-ı Resul-i Ekrem ve lafz-ı salâvat bir ayna hükmüne geçip, o tevafukat-ı gaybiye işaretini sarih gösteriyor. Yeni, acemî bir müstensihin yazısında, beş sayfa müstesna, mütebaki iki yüzden fazla salâvat-ı şerife birbirine müvazi olarak bakıyorlar. Şu tevafukat ise, şuursuz yalnız on adette bir iki tevafuka sebep olabilen tesadüfün işi olmadığı gibi, san'atta maharetsiz, yalnız mânâya hasr-ı nazar ederek, gayet süratle, bir bir iki saatte otuz kırk sayfayı telif eden ve kendi yazmayan ve yazdıran benim gibi bir biçarenin düşünüşü dahi elbette değildir.
Haşiye: Tevafukat ise, ittifaka işarettir. İttifak ise, ittihada emâredir, vahdete alâmettir. Vahdet ise, tevhidi gösterir. Tevhid ise, Kur'ân'ın dört esasından en büyük esasıdır.
[Şu Mesele, altı sualin cevabı olup Sekiz Nüktedir.]
Birinci Nükte
Bir dest-i inâyet altında hizmet-i Kur'âniyede istihdam edildiğimize dâir çok envâ-ı işârât-ı
gaybiyeyi hissettik ve bazılarını gösterdik. Şimdi o işârâtın bir yenisi daha şudur ki:
Ekser Sözlerde tevafukat-ı gaybiye var. Haşiye Ezcümle, Resul-i Ekrem kelimesinde ve Aleyhissalâtü Vesselâm ibaresinde ve Kur'ân lâfz-ı mübarekesinde bir nevi cilve-i i'câz temessül ettiğine bir işaret var. İşârât-ı gaybiye, ne kadar gizli ve zayıf da olsa, hizmetin makbuliyetine ve meselelerin hakkaniyetine delâlet ettiği için, bence çok ehemmiyetlidir ve çok kuvvetlidir. Hem gururumu kırar ve sırf bir tercüman olduğumu katiyen bana gösterdi. Hem hiç medar-ı iftihar benim için bir şey bırakmıyor; yalnız medar-ı şükran olan şeyleri gösteriyor. Hem madem Kur'ân'a aittir ve i'câz-ı Kur'ân hesabına geçiyor ve katiyen cüz-ü ihtiyarîmiz karışmıyor ve hizmette tembellik edenleri teşvik ediyor ve risalenin hak olduğuna kanaat veriyor ve bizlere bir nevi ikram-ı İlâhîdir ve izharı tahdis-i nimettir ve aklı gözüne inmiş mütemerridleri iskât ediyor; elbette izharı lâzımdır, inşaallah zararsızdır.
İşte, şu işârât-ı gaybiyenin birisi de şudur ki:
Cenâb-ı Hak, kemâl-i rahmet ve kereminden, Kur'ân'a ve imana hizmetle meşgul olan bizleri teşvik ve kulûbumuzu tatmin için, bir ikram-ı Rabbânî ve bir ihsan-ı İlâhî suretinde hizmetimizin makbuliyetine alâmet ve yazdığımız hak olduğuna işaret-i gaybiye nevinden, bütün risalelerimizde ve bilhassa Mucizât-ı Ahmediye ve İ'câz-ı Kur'ân ve Pencereler risalelerinde, tevafukat-ı gaybiye nevinde bir letâfet ihsan etmiştir. Yani, bir sayfada, misil olarak gelen kelimeleri birbirine baktırıyor. Bunda bir işaret-i gaybiye veriliyor ki, "Bir irade-i gaybi ile tanzim edilir. İhtiyarınıza ve şuurunuza güvenmeyiniz. İhtiyarınızın haberi olmadan ve şuurunuz yetişmeden harika nakışlar ve intizamlar yapılıyor."
Bahusus Mucizât-ı Ahmediye risalesinde lâfz-ı Resul-i Ekrem ve lafz-ı salâvat bir ayna hükmüne geçip, o tevafukat-ı gaybiye işaretini sarih gösteriyor. Yeni, acemî bir müstensihin yazısında, beş sayfa müstesna, mütebaki iki yüzden fazla salâvat-ı şerife birbirine müvazi olarak bakıyorlar. Şu tevafukat ise, şuursuz yalnız on adette bir iki tevafuka sebep olabilen tesadüfün işi olmadığı gibi, san'atta maharetsiz, yalnız mânâya hasr-ı nazar ederek, gayet süratle, bir bir iki saatte otuz kırk sayfayı telif eden ve kendi yazmayan ve yazdıran benim gibi bir biçarenin düşünüşü dahi elbette değildir.
Haşiye: Tevafukat ise, ittifaka işarettir. İttifak ise, ittihada emâredir, vahdete alâmettir. Vahdet ise, tevhidi gösterir. Tevhid ise, Kur'ân'ın dört esasından en büyük esasıdır.