HASAN CAN
Active member
Aslında Pleiades, kendisi bir takımyıldız değil; Taurus / Boğa takımyıldızının bir parçasıdır. Çağlar boyunca bu küçük küme, takımyıldızın kendisinden daha fazla dikkat çekmiştir.
Bu yıldızların 7 erkek kardeş ya da daha yaygın olarak 7 kız kardeşten oluştuğu kabul edilir. Fakat bugün,yedincisini görmek için artık ortalama bir göz keskinliğinden daha fazlası gerekmektedir. Efsanedeki kayıp Pleiade'ye karşılık gelen yıldız, parlaklığını yitirmiş olmalıdır.
Klasik yazarlar ve öykücüler de Nez Perce Kızılderilileri de yedinci kız kardeşin bir ölümlüye aşık olduğunu ve aşkından utanç duyduğu için sonunda gözden kaybolduğunu anlatırlar. Nez Perce efsanesinin Avrupalılarla erken dönemde ilişki kurmaya dayandığı kuşkusuzdur.
Ölümle ilişkili olduğu düşünülen bu küçük yıldız kümesi, Colomb öncesi Orta Amerika'da özellikle önemliydi. Aztekler, Pleiades'in gece yarısı gökyüzünde en yüksek noktaya ulaşarak kutsal ve dünyevî takvimlerin çakıştığı zamanlarda dünyanın sonunun geleceğine inanıyorlardı. Bu çakışma, her 52 yılda bir olurdu. Bu dönem geldiğinde Aztek dünyasında dehşet dolu günler yaşanırdı. Neyse ki insan kurban etmek, bu tehlikeyi 52 yıl daha geciktirirdi. En azından Avrupalılar gelinceye dek...
Yedi Pleides, Atlas'la Pleione'nin kızlarıdır. Atlas, dünyayı sırtında taşıyan mahkum olduğundan kızları buna o kadar kederlenirlerdi ki, Jüpiter, hallerine acıyıp onları birer yıldıza çevirdi.
Başka bir söylentiye göre Orion, birgün yedi kız kardeşi ormanda görüp aşık olur. Kızları kovalamaya başlar. Korkan kızlar, yardım istemek için haykırırlar. Jüpiter, kızlara acıyıp onları bir güvercin sürüsüne dönüştürür ve gökyüzüne yerleştirir.
Çok eskiden yedi küçük kız kardeş, köylerinin etrafında oyun oynuyorlarmış. Neşeyle oynarlarken köyden ne kadar uzaklaştıklarını fark etmemişler. Bir süre sonra küçük kızları gören birkaç ayı, onları kovalamaya başlamış. Küçükler, köylerine varamayacak kadar yavaş koşuyorlarmış. Hepsi birden küçük bir kayaya tırmanmışlar ve kayaya kendilerini korusun diye yalvarmışlar.
Bu küçüklerin kalpleri çok temiz olduğundan kayanın ruhu, yakarışlarını duymuş. Birden büyümeye başlayan kaya, yedi kızı gökyüzüne çıkarmış. Ayılar da kayaya sıçrayıp tırmanmaya başlamışlar. Bunun üzerine kaya, iyice dikleşmiş. Ayıların pençeleri, derin oyuklar açmış üstünde. ama hayvanlar, kızlara yetişememişler.
Kaya, daha da yükselmiş ve yükselmesi durduğunda yedi küçük kız, yıldızlara dönüşüp gökyüzündeki yerlerini almışlar. Onları hala aynı yerde görebilirsiniz. Büyüyen kaya da hala durmaktadır. Kiowalar, "Mateo Tipi" derler. İngilizler ise bu kayaya "Şeytan Kulesi" adını takmışlardır.
Çok eski zamanlarda tanrısal ikizler Hun Apu ile Xbalanque, kötü yürekli dev Zipacna'ya karşı savaşıyorlarmış. İkizler, birgün derin bir çukur kazmalarına yardım etsinler diye başka gençleri çağırmışlar. Zipacna'ya bu çukurun çok sağlam ve güvenli bir evin temeli olacağını, fakat tek başlarına yeterince derin kazamadıklarını söyleyeceklermiş.
Kardeşler, Zipacna'dan çukuru daha da derinleştirmesi için içine girmesini istemişler. Dev, çukurun içine girdiğinde Hun Apu, Xbalanque ve diğer gençler, ona taş, toprak ve ağaç gövdeleri atarak kötü bir sürpriz yapmışlar. Sersemleyen devin üstünü iyice kapatıp çukuru doldurmuşlar. İki kardeşle yardımcıları, Zipacna'nın öldüğünü düşünüp evi tamamlamışlar. Fakat dev, ölmemiş bekliyormuş.
Zipacna, ev tamamlana ve iki kardeşle arkadaşları kutlama için evde toplanana kadar beklemiş. Sonra birdenbire çukurdan çıkmış. O kadar hızlı kalkmış ki, ev, ikizler ve yardımcıları gökyüzüne fırlayıp göğün kubbesine çıkmışlar. Bugün hala orada küçük yıldızlar olarak görülebilirlermiş.
Birgün, Wurrunna adlı bir adam dolaşırken yedi genç kadının kampına rastlamış. Bir süre orada bekleyen adam, artık evlenme vaktinin geldiğini düşünmüş. Genç kadınların ikisini kaçırmayı planlamış.
Wurrunna, kadınların sopalarını alıp yerelması toplamaya gitmelerini beklemiş. Kadınlar, buldukları elmaları yerken, sessizce ikisinin sopasını alıp saklamış.
kadınlar yemeklerini bitirdiklerinde beşi sopalarını alıp kalkıp gitmişler. Diğer ikisi, sopaları nerede kaybettiklerini düşünerek geride kalmışlar. Gizlendiği yerden birden çıkan Wurrunna, iki genç kadını yakalamış.
Hafatalar geçmiş ve iki kadın, Wurrunna'nın karıları olmaya sonunda boyun eğmiş gibi görünmüşler. Wurrunna, birgün ormandan ateş yakmak için eski kamplarına yakın bazı ağaçların kabuklarını toplamalarını istemiş. Kadınlar, ona eğer kabuk toplamaya giderlese onları bir daha asla göremeyeceğini söylemişler. Yine de Wurrunna, kaçmaya kalkışmamalarını söyleyip gidip kabuk toplamalarını emretmiş. Bunun üzerine iki kadın, taş baltalarını alıp gitmişler.
Çok geçmeden kadınlar, baltalarını birer ağaca saplamış. Ağaçlar, kadınlarla birlikte yükselmeye başlamış. Wurrunna, onlara yetişememiş. Kadınlar da aşağıya inmemişler.
Ağaçlar, kısa süre içinde göğe yükselmiş ve iki kadın, orada kendilerini bekleyen arkadaşlarına kavuşmuşlar. Orada Daen halkının "Maya-Mayi" dedikleri yıldızlarla hep birlikte yaşamışlar.
Bu yıldızların 7 erkek kardeş ya da daha yaygın olarak 7 kız kardeşten oluştuğu kabul edilir. Fakat bugün,yedincisini görmek için artık ortalama bir göz keskinliğinden daha fazlası gerekmektedir. Efsanedeki kayıp Pleiade'ye karşılık gelen yıldız, parlaklığını yitirmiş olmalıdır.
Klasik yazarlar ve öykücüler de Nez Perce Kızılderilileri de yedinci kız kardeşin bir ölümlüye aşık olduğunu ve aşkından utanç duyduğu için sonunda gözden kaybolduğunu anlatırlar. Nez Perce efsanesinin Avrupalılarla erken dönemde ilişki kurmaya dayandığı kuşkusuzdur.
Ölümle ilişkili olduğu düşünülen bu küçük yıldız kümesi, Colomb öncesi Orta Amerika'da özellikle önemliydi. Aztekler, Pleiades'in gece yarısı gökyüzünde en yüksek noktaya ulaşarak kutsal ve dünyevî takvimlerin çakıştığı zamanlarda dünyanın sonunun geleceğine inanıyorlardı. Bu çakışma, her 52 yılda bir olurdu. Bu dönem geldiğinde Aztek dünyasında dehşet dolu günler yaşanırdı. Neyse ki insan kurban etmek, bu tehlikeyi 52 yıl daha geciktirirdi. En azından Avrupalılar gelinceye dek...
Klasik Mitoloji
Yedi Pleides, Atlas'la Pleione'nin kızlarıdır. Atlas, dünyayı sırtında taşıyan mahkum olduğundan kızları buna o kadar kederlenirlerdi ki, Jüpiter, hallerine acıyıp onları birer yıldıza çevirdi.
Başka bir söylentiye göre Orion, birgün yedi kız kardeşi ormanda görüp aşık olur. Kızları kovalamaya başlar. Korkan kızlar, yardım istemek için haykırırlar. Jüpiter, kızlara acıyıp onları bir güvercin sürüsüne dönüştürür ve gökyüzüne yerleştirir.
Kiowa Efsanesi
Çok eskiden yedi küçük kız kardeş, köylerinin etrafında oyun oynuyorlarmış. Neşeyle oynarlarken köyden ne kadar uzaklaştıklarını fark etmemişler. Bir süre sonra küçük kızları gören birkaç ayı, onları kovalamaya başlamış. Küçükler, köylerine varamayacak kadar yavaş koşuyorlarmış. Hepsi birden küçük bir kayaya tırmanmışlar ve kayaya kendilerini korusun diye yalvarmışlar.
Bu küçüklerin kalpleri çok temiz olduğundan kayanın ruhu, yakarışlarını duymuş. Birden büyümeye başlayan kaya, yedi kızı gökyüzüne çıkarmış. Ayılar da kayaya sıçrayıp tırmanmaya başlamışlar. Bunun üzerine kaya, iyice dikleşmiş. Ayıların pençeleri, derin oyuklar açmış üstünde. ama hayvanlar, kızlara yetişememişler.
Kaya, daha da yükselmiş ve yükselmesi durduğunda yedi küçük kız, yıldızlara dönüşüp gökyüzündeki yerlerini almışlar. Onları hala aynı yerde görebilirsiniz. Büyüyen kaya da hala durmaktadır. Kiowalar, "Mateo Tipi" derler. İngilizler ise bu kayaya "Şeytan Kulesi" adını takmışlardır.
Maya Efsanesi
Çok eski zamanlarda tanrısal ikizler Hun Apu ile Xbalanque, kötü yürekli dev Zipacna'ya karşı savaşıyorlarmış. İkizler, birgün derin bir çukur kazmalarına yardım etsinler diye başka gençleri çağırmışlar. Zipacna'ya bu çukurun çok sağlam ve güvenli bir evin temeli olacağını, fakat tek başlarına yeterince derin kazamadıklarını söyleyeceklermiş.
Kardeşler, Zipacna'dan çukuru daha da derinleştirmesi için içine girmesini istemişler. Dev, çukurun içine girdiğinde Hun Apu, Xbalanque ve diğer gençler, ona taş, toprak ve ağaç gövdeleri atarak kötü bir sürpriz yapmışlar. Sersemleyen devin üstünü iyice kapatıp çukuru doldurmuşlar. İki kardeşle yardımcıları, Zipacna'nın öldüğünü düşünüp evi tamamlamışlar. Fakat dev, ölmemiş bekliyormuş.
Zipacna, ev tamamlana ve iki kardeşle arkadaşları kutlama için evde toplanana kadar beklemiş. Sonra birdenbire çukurdan çıkmış. O kadar hızlı kalkmış ki, ev, ikizler ve yardımcıları gökyüzüne fırlayıp göğün kubbesine çıkmışlar. Bugün hala orada küçük yıldızlar olarak görülebilirlermiş.
Avustralya Yerlilerinin Efsanesi
Birgün, Wurrunna adlı bir adam dolaşırken yedi genç kadının kampına rastlamış. Bir süre orada bekleyen adam, artık evlenme vaktinin geldiğini düşünmüş. Genç kadınların ikisini kaçırmayı planlamış.
Wurrunna, kadınların sopalarını alıp yerelması toplamaya gitmelerini beklemiş. Kadınlar, buldukları elmaları yerken, sessizce ikisinin sopasını alıp saklamış.
kadınlar yemeklerini bitirdiklerinde beşi sopalarını alıp kalkıp gitmişler. Diğer ikisi, sopaları nerede kaybettiklerini düşünerek geride kalmışlar. Gizlendiği yerden birden çıkan Wurrunna, iki genç kadını yakalamış.
Hafatalar geçmiş ve iki kadın, Wurrunna'nın karıları olmaya sonunda boyun eğmiş gibi görünmüşler. Wurrunna, birgün ormandan ateş yakmak için eski kamplarına yakın bazı ağaçların kabuklarını toplamalarını istemiş. Kadınlar, ona eğer kabuk toplamaya giderlese onları bir daha asla göremeyeceğini söylemişler. Yine de Wurrunna, kaçmaya kalkışmamalarını söyleyip gidip kabuk toplamalarını emretmiş. Bunun üzerine iki kadın, taş baltalarını alıp gitmişler.
Çok geçmeden kadınlar, baltalarını birer ağaca saplamış. Ağaçlar, kadınlarla birlikte yükselmeye başlamış. Wurrunna, onlara yetişememiş. Kadınlar da aşağıya inmemişler.
Ağaçlar, kısa süre içinde göğe yükselmiş ve iki kadın, orada kendilerini bekleyen arkadaşlarına kavuşmuşlar. Orada Daen halkının "Maya-Mayi" dedikleri yıldızlarla hep birlikte yaşamışlar.