ALLAH İNDİNDE TEK HAK DİN İSLAM’DIR
HAK DİNİN MAHİYETİ
Hz. Adem’den Hz. İsa’ya kadar olan bütün mübarek Peygamberlerin insanlara tebliğ ettiği dinler, aslı itibari ile birdir; Allah’ın birliği akidesine dayalı iken, bunlar sonradan bozulmuş, asılları kaybolmuş tur.Yahudi ve Hristiyanlık asılları bakımından birer hakiki din iken sonradan bozulmuş, ilahi mahiyyetlerini kaybetmiş olan dinlerdir. Zira Yahudi ve Hristiyanların kitaplarının tahrif olması hususunda Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır :
وَإِنَّ مِنْهُمْ لَفَرِيقًا يَلْوُونَ أَلْسِنَتَهُمْ بِالْكِتَابِ لِتَحْسَبُوهُ مِنَ الْكِتَابِ وَمَا هُوَ مِنَ الْكِتَابِ وَيَقُولُونَ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَمَا هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ وَيَقُولُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
“Yine şüphesiz o (kitap ehli ola)nlardan elbette bir fırka vardır ki ; kendisini sanasınız diye kitap ile dillerini eğip büker (ek, doğru okuyormuş gibi yapıp gerçek indirilmiş olanın yerine kendi değiştirdiklerini telaffuz eder)ler, halbuki o ( okudukları), kitaptan değildir.
Bir de:” o, Allah katındandır!” derler. Oysa o (tahrif ettikleri şey), Allah katından değildir.
Böylece Allah’a karşı ( iftira ederek ) yalan söylerler, üstelik kendilerine de ( yalancı olduklarını) bilirler.(Al-i İmran 78.)
Hak Teala Hazretleri en son ve en büyük Peygamberi olan Hz. Muhammed (S.A.V)i bütün insanlara Peygamber olarak göndermiş, O’nun vasıtasıyla da hakiki dinlerin en sonu ve en mükemmeli olan İslam dinini kullarına ihsan buyurmuştur.Bundan dolayı yeryüzünde bugün Hakiki ve kıyamete kadar sürecek tek Hak din İslam dinidir.
İSLAM DİNİNİN HAK OLMASININ MAHİYETLERİ
İslam dini, hakiki dinlerin en sonu ve en mükemmelidir.Bu mübarek din, yalnız bir kavme, bir asra mahsus değildir.Bilakis bütün insanlara ve bütün asırlara ait umumi, tabi bir dindir.Cenab-ı Hak Hazretleri Peygamber Efendimizin son ve mükemmel olan İslam’ın son Peygamberi olduğuna dair Ahzab süresinin 40.ayeti şöyle buyurmaktadır :
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
“Muhammed sizin erkeklerinizden hiç birinin( gerçek) babası değildir (ki, baba-evlat arasında sabit olan haklar ve yasaklıklar, onunla bir başkası arasında geçerli olsun)!
Lakin(o) Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur!
Allah(, son Peygamber olmaya kimin layık olduğu dahil) her şeyi daima ( hakkıyla bilen bir) Alim olmuştur.(Ahzab)
AYETİN İZAHATI
Alusi (Rh)ın beyanına göre; bu ayetten anlaşıldığı üzere, Rasulullah (S.A.V)den sonra kimseye Peygamberlik verilmeyecektir. Buna göre; İsa (A.S)ın ahir zamanda inmesi buna ters düşmez. Zira o, Rasulullah (S.A.V)den önce Peygamberliğe kavuşmuştu.Dolayısıyla onun inişi, yeni bir peygamber olarak değil, kendi duasının kabulunun bir eseri olmak üzere, Rasulullah (S.A.V)e ümmet olma vasfıyla gerçekleşecektir.
CENAB-I HAKKIN DİN OLARAK SADECE İSLAMDAN
RAZI OLDUĞU
الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الْإِسْلَامَ دِينًا
Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim ( MAİDE 3.)
Nesefi tefsirinde bu ayeti kerimenin tefsirinde şu ayet ile açıklamaktadır ;
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
Her kim İSLAM’dan başka din ararsa, asla kabul edilmeyecektir. O kimse ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. (Ali imran 85.)
Celalleyn Tefsirinde zikrolunduğuna göre hüsrayana uğrayanlar cehennem ateşinde ebedi kalacakları yere gireceklerdir.
İslam dini İnsanların yaratılışlarına, yaşayışlarına tamamıyla uygundur.Bu muazzam din, birkurtuluş ve mutluluk yoludur, bir selamet ve saadet kaynağıdır.Cenab-ı Hak Hazretlerinin razı olduğu yegane din İslam dinidir. Bu hususta Rabbimizin ayetlerini zikredelim ;
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
“Şüphesiz ki Allah nezdinde o ( gerçek ve makbul ) din ancak İslam’dır. O kendilerine ( Tevrat ve İncil ) kitap(ları) verilmiş olan ( Yahudi ve Hristiyan)lar, ( İslam’ın hak olduğunıu dair kesin ) ilim onlara geldikten sonra (hak ve hakikati anladıkları halde) ancak aralarında bulunan bir kıskançlıktan dolayı ayrılığa düşmüştür.
Her kim Allah’ın ( kitaplarının) ayetlerini ( ve hak dinin ancak İslam olduğuna delalet eden hüccetleri) inkar ederse şüphesiz ki Allah, muhasebesi pek çabuk olan Zat’tır.( Tüm kullarının hesabını, dünya saatlerinden altı saate denk gelen kısa bir süre içinde tamamlayacaktır.) (Al-i İmran 19 )
İZAHAT
Bu yüzden Rasulullah (S.A.V)in ve İslam’ın doğruluğuna, Uzeyr ve İsa (A.S) Allah’ın kulu olduğuna inanmak gibi itikadi konularda hak üzere birleşememişlerdir. Kimi Rasulullah (S.A.V)i ve İslam’ı tümüyle nefyetmiş, kimi; Araplara mahsus olarak doğru kabul etmiş, kimi İsa ve Uzeyr (A.S) Allah’ın kulu ve Rasulu olarak görmüş, kimi de oğlu kabul ederek kafir olmuştur.
İSLAM’IN TEK HAK DİN OLDUĞUNA DAİR AYET
Ve HADİS-İ ŞERİFLER
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ
“Şüphesiz ki Allah nezdinde o ( gerçek ve makbul ) din ancak İslam’dır.
وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ
“Her kim din olarak İslam’dan başkasını ararsa, asla kendisinden (bu yanlış dini de ,diyaneti de ) kabul edilmeyecektir.
Üstelik o, (fıtratında bulunan İslam kabiliyetini işleterek sonsuz cennetleri ve nimetleri kazanma imkanına sahipken, kafirliği seçip bu istidadını iptal ederek ebedi azaplara düçar olacağından ) ahirette hüsrana düşenlerdendir.
AYETİN İZAHI
İslam kelimesi, tevhid ve inkıyad ( Allah’u Teala’nın birliğini kabul edip gönderdiği Peygambere itaat) manasında olduğundan, her peygamberin dini İslam’sa da burada kastedilen, Rasulullah (S.A.V)in getirdiği özel şeri’attır.Bu durumda mana: “ Muhammed (S.A.V) gönderildikten sonra her kim onun şeriatından başka yol arayışına girerse, onun bu yolu, kendisini Allah’u Teala’nın rızasına ve mukafatına asla ulaştırmayacak, üstelik cehennem azabına düşürecektir.” şeklindedir.
Evvela diyaloğu savunup, Yahudi ve Hristiyanların Peygamberimize inanılması yeterli olduğunu, İslama girmenin gerekmediğini savunan bozuk fikirli alim geçinen kişilerin delil olarak ele aldığı ve batıl davalarında öne sürdükleri Ayet-i Kerimeleri tefsir etmek yerinde olacaktır ;
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Şüphesiz o kmseler ki ( önceki peygamberlere ) iman etmştirler, bir de o kimseler ki Yahudi ( olarak yeni bir şeriat gelinceye kadar Musa (A.S)ın tahrif ve neshe uğramamış ıkab şeri’atına tabi ) olmuşturlar,ayrıca (Kuran gelinceye kadar İsa (A.S)ın, değişime maruz kalmamış olan dinine uyan) Hristiyanlar ve ( Nuh ile İbrahim (A.S) döneminde onların dini üzere bulunan ) Sabiler ;( bunlar içerisinden ) her kim ( o günkü şeri’atın emrine göre ) Allah’a ve son güne inanmış, salih amel de işlemişse; onların için Rableri nezdinde ( kendilerine ait )ecirleri vardır. (Kafirler korkuya düştüğünde ) onlar üzerine hiçbir korku yoktur ve (günahkarlar, kaçırdıkları mükafatlara üzülecekleri zaman ) ancak onlar mahzun olmayacaklardır ( Bakara -62 )
إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَالَّذِينَ هَادُوا وَالصَّابِئُونَ وَالنَّصَارَى مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ
Şüphesiz o ( münafık) kimseler ki ( dilleriyle) inan(ıp da, kalpten inanma)ışlardır, o kişiler ki Yahudi olmuşlardır, birde o ( Nuh ile İbrahim (A.S) döneminde yaşayıp onların dini üzere bulunan ) Sabiler, Hristiyanlar; işte ( bunlardan ) her kim Allah’a ve son güne inanır ( ahir zaman Peygamberine iman başta olmak üzere diğer iman şartlarına da iman eder ), ayrıca (namaz,oruç,hac,zekat gibi ) salih bir amel işlerse, artık (kafirlerin korkuya düşeceği o kıyamet gününde )onlar üzerine hiçbir korku yoktur ve (günahkarlar kaçırdıkları mükafatlara üzülecekleri zaman ) ancak onlar mahzun olmayacaklardır.(maide 69. )
Bakara 62. ve Maide 69. Ayeti kerimesinde yola çıkan,bozuk fikrlere sahip bazı İlahiyatçı geçinen kişiler, Hak yoldan ayrılmaları veya belli vaadler,menfaatlerden dolayı Hakkı gizlemeye çalışmaları İslam’ı Tahrife yeltenmekten başka bir şey değildir. Nitekim Cenab-ı Hak bu gibi dinlerini dünyalık fani bir takım kıymetsiz metalar satmaları hakkında şöyle buyurmaktadır ;
إِنَّ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْكُفْرَ بِالْإِيمَانِ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
O ( mürted ve munafık ) kimseler ki ; İmana karşılık kafirliği satın almışlardır, şüphesiz onlar ( kafirliğe dönmekle ) Allah’a (noksanlık ve ziyandan ) hiçbir şeyle asla zarar veremezler. ( Onlar ancak kendilerine zarar vermektedirler. Zira iman ederek ebedi mükafatlara nail olabilecekken, inkarı seçmeleri yüzünden ) onlar için çok acı verici pek büyük bir azap vardır. (Al-i İmran 177.)
لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ وَالَّذِينَ أَشْرَكُوا وَلَتَجِدَنَّ أَقْرَبَهُمْ مَوَدَّةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ قَالُوا إِنَّا نَصَارَى ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ (82)
“Andolsun ki; elbette Yahudileri ve şirk koşmuş olan kimseleri, iman etmiş olanlara düşmanlık yönünden mutlaka insanların en şiddetlisi bulacaksın! Ama yemin olsun ki: “Şüphesiz biz hristiyanlarız!” demiş olan kimseleri de, inanmış olan kimselere sevgi bakımından elbette o (insa)nların en yakını bulacaksın.
İşte sana ! Bu, şu sebebledir ki; şüphesiz onlardan bir kısmı (ilim ve ibadetle meşgul olan ) keşişler ve (ahiret korkusuyla dünyayı bırakıp manastıra kapanan) rahiplerdir, bir de gerçekten onlar ( Yahudilerden farklı olarak, doğruyu anladıklarında hakkı kabul etmekten ve ona uymaktan ) büyüklük taslamazlar. ( Maide 82.)
İZAHAT
Ebu Hayyan beyanı vechile; bu ayeti celilede Hristiyanların, Müslümanlara dost olduğu açıklanmamış, ancak onların onların Yahudilerden ve müşriklerden daha yakın olduğu bildirilmiştir.Yahudilerin düşmanlıklarının şiddeti izaha muhtaç değildir, zira onların inançlarına göre; din bakımından kendilerinden olmayan kimselere hangi yol ve şartla olursa olsun kötülük yapmak farzdır.Böylece öldürebildiklerini öldürürler, değilse mallarını gasp etmek, hırsızlık yapmak veyahut çeşitli hile, tuzak ve desiseler kurmak suretiyle insanlara ellerinden gelen zararı yapmaya çalışırlar.
Hristiyanların inancı ise böyle değildir; onların dinine göre, başkalarına eziyet etmek haramdır.Ama şu bilinmelidir ki; Hristiyanlar inanç konusunda Yahudilerden daha kötü durumdadırlar, zira Yahudilerin inancının bozukluğu Peygamberlik konusunda, Hristiyanlarınki ise ilahlık mevzuundadır.
Cessas ve Begavi gibi alimler, ayeti kerimenin bütün Hristiyanları kastetmediğini bilakis Necaşi ve arkadaşları gibi İslamı seçen bir taife hakkında indiğini açıkladıktan sonra: “ Müslümanları öldürmek, esir etmek, şehirlerini harap etmek, mescitlerini yıkmak ve mushaflarını yakmak gibi zülümler hususunda Hristiyanlar da Yahudiler gibidir!” demişlerdir.Sebebi nuzülle ilgili rivayetler de bu görüşü doğrular niteliktedir.
Dini Mübini İslamı Tahrif etme hususunda din düşmanları, bu hususta kendi batıl davalarına yardımcı olacak bir takım bozuk fikirli İlahiyatçıları seçip kendilerine vaadler neticesinde küfürlerini yayma çabasında bu kişileri alet etmektedirler.
Ahir zaman Peygamberine( Ahzab 40.) inanma ve kendi dinlerinden beri olarak İslam’a girme şartlarını yerine getirmedeni, sadece bu ayetlerde zikredilen ( bakara62. Maide 69. ) “ Allah’a ve ahirete iman ’’ bir de “ Salih amel ” şartlarını ifa eden Yahudi ve Hristiyanların da cennete girebileceğini söyleyerek , kendilerini dinden çıkarmış ve “ Cennete girmenin olmazsa olmaz şartı olan İslamı şartı olan “ İslam’ı kabullenme zorunluluğu’nu toplum nezdinde zaafa uğratmaya yönelik büyük bir ihanette bulunmuşlardır.
Zira Kuran ayetleri arasında hiçbir çelişki söz konusu olmayıp, hepside birbirlerini tasdik ve tefsir eder mahiyettedir.Nitekim Bakara süresinin 285. Ayeti kerimesinde
آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
O Peygamber de , Rabbinden kendisine indirilmiş olana iman etmiştir, müminler de ( indirilenlerin tümüne inanmışlardır) ! Her biri Allah’a, Meleklerine, Kitaplarına ve Resullerine inanmıştır. “ Resullerinden hiçbirinin arasında ayrım yapmayız !” ( demişlerdir ) Onlar (Allah-u Teala’nın, Peygamberler vasıtasıyla kendilerine yöneltilmiş olduğu yükümlülükler karşısında ) : ( Buyruğunu ) işittik, (emrine) itaat ettik ! Ey Rabbimiz ! Mağfiretini (dileriz ) ! ( Ölümden sonra diriltilerek ) varış(ımız) ancak sanadır !” demişlerdir.
Aynı şekilde Nisa süresinin 136.ayeti kerimesinde ;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا
Ey ( İslam’ın tümüne ) inanmış olan kimseler ! Allah’a Rasulune, Rasulune peyderpe indirmiş olduğu o Kitaba ( Kurana) ve daha önce topyekün indirmiş olduğu kitaplar a iman (da sebat) edin.
Ey ( Peygamberlerle Kitapların bir kısmına ) inanmış olan ( Yahudi ve Hristiyan)lar! (Peygamberlerle Kitapların tümüne ) iman edin! Ey (kalpleriyle)inan(mayıp,dillerinden im)an (açıklayan munafık)lar! (Dillerinizle inandığınızı söylediğiniz gibi, .kalplerinizle de) iman edin!.
Her kim Allah’ı, Meleklerini,Kitaplarını, Peygamberlerini ve son günü ( yahut bunlardan birini ) inkar ederse, muhakkak ki o, (dönüşü düşünelemeyecek şekilde ) pek uzak sapmayla ( hak yoldan) sapıtmıştır.
Bakara süresininin 285. ve Nisa süresinin 136. Ayeti kerimelerinde; Allah’a ve Ahirete İman etmenin yanında “ Meleklere, Kitaplara ve Peygamberlere İman” dan ibaret üç şart daha ilava edilmiştir.
Zira delalet yolundan ayrılmayan bozuk fikirli kişiler ;
“ Ehli kitap ile amentude ittifakımız var ” şeklinde görüşleriyle hem kendilerini İslam dairesinden çıkarmış olmakta kalmayıp ve de İslamı Tahrif etme hususunda son tek Hak din olan İslama girmenin zorunluğunu inkar etmektedirler.
Beyyine süresinin 6. Ayeti kerimesinde ;
إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أُولَئِكَ هُمْ شَرُّ الْبَرِيَّةِ
Kendileri kafir olmuş olab o Ehli kitap ve müşrikler ; gerçekten içerisinde ebedi kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler! İşte onlar, yaratıkların en kötüsü ancak onlardır.
Bu ayet-i kerimelerin beyanı vechile ; Rasulullah (S.A.V) gibi bir beyyine kendilerine gelmiş olduğu halde, ona inanmayıp dinine girmemiş olan Yahudi ve Hristiyanlar, Ehl-i Kitap olma vasıflarına rağmen, kafirlik sıfatlarına rağmen, kafirlik sıfatından kurtulamamışlardır.
Günümüzde bazı İlahiyatçılar onları cennete sokma çabasındaysalar da , bu ayeti kerime, Ehli Kitaptan da olsa, RASULLAH’A (SALLALLAH-U ALEYHİ VE SELLEM ) inanmayan ve kendi dinini bırakıp İslama tabi olmayan kafirlerin hepsinin cehennemde ebedi kalacağı hususunda bir nasstır ! Bu konuda Ayeti Kerimeler, farklı sürelerce epeyce geniştir;
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَنْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ اللَّهِ وَرُسُلِهِ وَيَقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَنْ يَتَّخِذُوا بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلًا (150) أُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا
Şüphesiz o ( Yahudi ve Hristiyanlara mensup ) kimseler ki; Allah’ı ve Peygamberlerini inkar etmektedir. Allah ile Peygamberleri arasında ayırım yapmak isterler ve (Peygamberlerle kitaplardan ) bir kısmı(ın)a inanırız, bir kısmı(nı) inkar ederiz!” derler ve işte sana ! Böylece bu (anlatıla)n (küfürle iman yol) lar(ı) arasında (orta ) bir yol edinmek isterler! İşte onlar ! hakikaten kafirlerin ta kendileridir ! Bizde o kafirler için çok alçaltıcı pek büyük bir azap hazırlamışızdır . ( Nisa 150. ve 151. )
Bu ayeti celilelerden anlaşıldığı üzere ; Peygamberlerin birine dahi inanmayarak aralarında ayırım gözetenler gerçek manada kafirlerdir.
Dolasıyla günümüzde bazı alim geçinen kimselerin Bakara süresi ve Maide süresi 69. Ayeti kerimesinde zikredilen “Allah’a ve ahiret gününe iman ” bir de “salih amel işlemek ” şartlarıyla yetinerek, Peygamberlerin tümüne iman şartı gözetmeksizin Yahudi ve Hristiyanların da cennete gideceklerini söylemeleri öyle bir delalettir ki, asr-ı saadetten günümüze değin hiçbir Müslüman böyle bir şey söylememiş ve bu fikirde bulunmamıştır.
Malum olduğu üzere Kuran-ı Kerim’in ayetleri hususunda hiçbir çelişki söz konusu olamaz. Ama bu husus, ayetlerin tamamı birlikte değerlendirildiği zaman ortaya çıkar. Yoksa bir ayette bulunan bazı şartlarla yetinilip, diğer ayetlerde bulunan şartları göz ardı etmek, insanı inanç ve amel yönünden büyük felaketlere götürür.
Nitekim burada ; Allah’a imandan sonrai, Peygamberlere inanma şartı özellikle belirtilmiş ve onlardan hiçbiri arasında iman bakımından ayırım yapmamak gerektiği, aksi takdirde kişinin hakiki manada kafir olacağı ifade edilmiştir.Bir sonra ki ayeti kerimede de ;
وَالَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرُسُلِهِ وَلَمْ يُفَرِّقُوا بَيْنَ أَحَدٍ مِنْهُمْ أُولَئِكَ سَوْفَ يُؤْتِيهِمْ أُجُورَهُمْ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
Ama o kimseler ki; Allah’a ve Peygamberlerine inanmışlardır, o ( gönderilmiş ola)nlardan hiçbirisinin arasında da ayırım gözetmemişlerdir, işte onlar ki, O onlara ecirlerini mutlaka verecektir.Allah ( bu kullarının evvelce yaptıkları günahları ) daima ( çokca bağışlayan bir ) Gafur ve ( kendilerine ziyade acıdığı için sevaplarını kat kat artıran bir) Rahim olmuştur. (Nisa 152.)
Ayeti Kerimede, ancak Peygamberler arasında ayırım yapmayanlara mükafat verileceği açıkca zikredilmiştir.
Rasulullah (S.A.V) gibi en büyük Peygambere inanmadıkları için Allah’u Teala’nın kafir olarak nitelediği ve alçaltıcı azap tehdidinde bulunduğu kafirleri, özellikle Rasulullah (S.A.V)e düşmanlık ve hakarette ileri giden Yahudi ve Hristiyanları cennetle müjdelemek, hemde Kuranı Kerim’in bu konudaki sarih beyanlarına rağmen yapmak, kişinin imanını sağlam bırakmayacak bir inanç tehlikesidir.
YAHUDİ ve HRİSTİYANLARIN İMANSIZLIĞI HAKKINDAKİ
AYETLER
لَقَدْ كَفَرَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ قُلْ فَمَنْ يَمْلِكُ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا إِنْ أَرَادَ أَنْ يُهْلِكَ الْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَأُمَّهُ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Andolsun ki “ gerçekten Allah, Meryem oğlu İsa’nın ta kendisidir!” demiş olan şüphesiz kafir olmuştur.
(Habibim! Bu iddada olanlara) deki : “Peki O (Allah-u Teala), Meryem oğlu Mesih’i, annesini ve yerde bulunanları topluca helak etmek isterse, Allah’tan ( zuhur edecek bu yöndeki bir irade ve kudreti çevirme hususunda ) en ufak bir şeye kim malik olabilir ? !
(Diğer mümkin varlıklar gibi, İlahi kudrete bağımlı olup,yok olmaya mahkum olan yaratıkların ilahlıkla ne alakası olabilir ? ! )
Göklerin, yer(ler)in ve ikisi arasındakilerin mülkü (; saltanat ve hükümranlığı ) ancak Allah’a aittir. O dilediğini yaratır. Allah ( Adem (A.S) ı erkeksiz ve dişisiz, eşini dişisiz, İsa (A.S)ı erkeksiz yaratmak dahil ) herşeye ( hakkıyla gücü yeten bir ) Kadir’dir. (Maide 17. )
وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بَشَرٌ مِمَّنْ خَلَقَ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَاءُ وَلِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَإِلَيْهِ الْمَصِيرُ (
“ Yahudiler ve Hristiyanlar:
Biz, Allah’ın oğullarıyız ve O’nun (çok yakın ) dostalarıyız.” Dedi.
(Habibim! Bu iftiracılara) de ki :
“( Bu makamda olanın dokunulmazlık hakkı kazanması gerekir.Halbuki mağlubiyetler, esaretler ve maymuna,dönüştürülme gibi suretlerle Allah size dünyada defaatle azap etmiştir ki, ahirette de sayılı günler süresince de olsa, azaba uğrayacığınızı kendiniz bile itiraf etmektesiniz.Eğer bu iddanız doğruysa
peki ya niçin günahlarınız sebebiyle size azap ediyor ?
Doğrusu siz (diğer ademoğulları gibi, ) O’nun yaratmış oldukları arasından birer beşersiniz (, bu nedenle iyilik ve kötülüklerinizin karşılığını göreceksiniz). O dilediği kimseyi bağışlar (ki onlar, O’na be Peygamberlerine inananlardır). Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkiyeti ancak Allah’ındır. Son varış da ancak O’nadır !” ( Artık O , herşeye karşılığını verecektir.)
İZAHAT
Yahudi ve Hristiyanların, Allah’ın oğulları ve dostları olduklarına dair iddiaları, Uzeyr ile İsa (A.S) a intisaplarıyla irtibatlıdır. Zira Yahudiler Uzeyr (A.S)ı, Hristiyanlar ise İsa (A.S)ı (Haşa) Allah’ın oğlu olarak görmektedirler ve kendilerinin bu iki zata bağlı olduklarını savunmaktadırlar. Bir kralın yakınları başkalarına karşı övünürken: “ Biz hükümdarlarız!” diyerek, hükümdara olan yakınlıklarını ortaya koydukları gibi, Yahudi ve Hristiyanların da Allah’ın oğlu olarak inandıkları bu iki zata bağlılık açıklamaları, dolaylı olarak kendilerini de Allah’ın oğulları ve dostaları yerine iktiza etmiştir.
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءَكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَى فَتْرَةٍ مِنَ الرُّسُلِ أَنْ تَقُولُوا مَا جَاءَنَا مِنْ بَشِيرٍ وَلَا نَذِيرٍ فَقَدْ جَاءَكُمْ بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ وَاللَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Ey Ehli Kitap ! Gerçekten (insanlar,) Peygamber(i göndermemiz)den bir (kesiklik ve ) fetret üzere ( yaşıyorlar) iken size Rasulumuz gelmiştir ki,o size (dinin hükümleri hakkında ) tam manasıyla açıklama yapmaktadır. Ta ki: “ Bize ne bir müjdeleyici, ne de bir uyarıcı gelmemiştir!” diyemezsiniz !
İşte muhakkak size büyük bir müjdeleyici ve tam bir uyarıcı (olan Muhammed (S.A.V) gelmiştir. Allah ( Peygamberlerini ğeş peşe ve ara sıra göndermek dahil ) her şeye ( hakkıyla gücü yeten bir ) Kadir’dir.( Maide 19. )
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللَّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللَّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُمْ بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِئُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ
“ Yahudiler( Uzeyr (A.S) yüz sene ölü kalmasının ardından diriltilerek, kaybolan Tevrat’ı yazdırdı.Sonra Tevrat’ı bulduklarında bunun, onun yazdırdığına harfi harfine uyduğunu görünce onlar ): Uzeyr Allah’ın oğludur! Dedi(ler)
Hristiyanlar da (İsa (A.S)ın babasız yaratıldığını ve harikulade mücizelerini görünce: )
“Mesih Allah’ın oğlu ! dedi (ler).
İşte sana! Bu, onların (hiçbir delile dayanmaksızın sadece) ağızlarıyla söyledikleridir. (Bu sözleriyle) onlar daha önce kafir olmuş (atalarının ve meleklere: “ Allah’ın kızlarıdır! diyen ) o (müşrik) kimselerin sözüne benze(yen bir sözle)mektedirler.
Allah onları katletsin(; kahretsin)! Onlar nasılda (bile bile haktan batıla ) döndürülüyorlar.
İZAH
İbni Abbas (R.Anhume)dan rivayete göre; Allah (Celle Celaluhu) Uzeyr (A.S)ı ve merkebini yüz sene ölü bıraktıktan sonra diriltince o, merkebine atlayıp mahallesine geldiğinde evini bulamadı, kimse onu tanımadığı gibi, oda kimseyi tanıyamadı.Tahmin üzere vardığı bir evin kenarında, evvelce kendilerinin cariyesi olan, yüz yirmi yaşındaki kör ve kötürüm bir neneye rastladı. Uzeyr (A.S) tanıdığında yirmi yaşında olan bu neneye” Burası Uzeyr’in evi mi?” diye sorunca, o ağlamaya başlayarak: “ Yüz sene oldu Uzeyr’i kaybettiğimiz! Şunca yıldır adını bile ananı duymadık!” dedi. Uzeyr (A.S) ona: “ İşte ben Uzeyr’im! Allah beni yüz sene ölü olarak sakladıktan sonra tekrar dirilti! deyince o: “ Uzeyr duası makbul bir zat idi, o halde dua et, Allah gözlerimi bana geri versin de, seni göreyim! Eğer Uzeyr isen seni tanırım! dedi. Uzeyr (A.S) Rabbine dua edip,eliyle gözlerini sıvazladığı anda gözleri görmeye başladı. Eliyle tutup:” Allah’ın izniyle kalk! Deyince de, kadın sapasağlam kalkıverdi. Uzeyr (A.S)a bakınca: “ Ben şahitlik ederim ki gerçekten sen Uzeyr’sin !” dedi.
Sonra birlikte İsrailoğullarının topluca oturdukları meclise geldiklerinde kadın başından geçenleri anlattıysa da onlar inkar ettiler.O mecliste Uzeyr (A.S)ın torunları bile piri fani vaziyette oturuyorlardı, o an için yüz on sekiz yaşında olan bulunan oğlu: Benim babamın iki omuzu arasında hilal şeklinde siyah bir beni vardı!” diyerek babasının omuzlarını açınca, o beni görüp babasını tanıdı. O zaman İsrailoğulları ondan, kaybolmuş Tevrat’ı kendilerine yazdırmasını istediler, o da bunu yazdırdı, sonra aslını bulduklarında bir harf bile şaşmadığını görünce: “Uzeyr, Allah’ın oğludur! dedile
YAHUDİLERİN ve HRİSTİYANLARIN PEYGAMBERİMİZİN GELECEĞİNİ KİTAPLARINDAN BİLMELERİ
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمْ وَإِنَّ فَرِيقًا مِنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
“Kendilerine kitap vermiş olduğumuz o ( Abdullah ibni Selam (R.A) gibi mümin) kimseler ( Muhammed (S.A.V) açık tarifini Tevrat’ta buldukları için, ) kendi oğullarını ( şeksiz şüphesiz ) tanıdıkları gibi onu tanımaktadırlar. Şüphesiz ki onlardan (inat edip Müslüman olmayan) bir fırka elbette (kıskançlık yüzünden) hakkı gizlemektedirler. Oysa kendileri (kitaplarında bildirilen zatın, Muhammed (S.A.V) olduğunu ) bilmektedirler.
İZAHAT
Bu ayeti kerime, Efendimiz (S.A.V)in bütün şemail ( görünen şekli ) ve evsafı (sıfatlar)nın, kütübi salife( geçmiş kitaplar) da mezkur (zikrolunmuş) olduğunu ve ehli kitap alimlerinin, öz oğullarını tanıdıkları gibi Rasulullah (S.A.V)i tanıdıklarını, ayrıca Efendimiz (S.A.V)in verdiği haberlerin doğru olduğunu bildiklerini haber vermektedir.
Beyzavi, Hazin, Nesefi, Beğavi, Fahrurrazi ve diğer tefsirlerin zikrettiğine göre, Hazreti Ömer (R.A), yahudi alimlerinden oluğ İslamla müşerref olan Abdullah ibn-i Selam Hazretlerine bu ayetin manasını sorduğunda, Abdullah ibn-i Selam buyurduki : “ Ben o Peygamberi (S.A.V) oğlumdan daha iyi tanıyorum. Bunun üzerine Hazreti Ömer: “Nasıl?” dedi. O da: “Çünkü ben Muhammed( S.A.V) in Nebi olduğunda hiç şüphe etmiyorum, zira Allah-u Teala, onu sıfatlarıyla bize kitabımız Tevrat’ta tanıtmıştı amma oğlumun annesi belki de hainlik etmiş olabilir, kadınların ne yaptığını bilemem fakat Tevrat’ın haber verdiğinde hiç şüphe etmem!” buyurdu. Bunun üzerine Hazreti Ömer (R.A), Abdullah ibn-i Selamı (R.A) alnından öptü ve “Ey İbn-i Selam! Allah seni muvaffak etsin”. buyurdu.(Suyuti,Durrul-Mensur:1/357)
Taberani, Selman-ı Farisi’nin bu ayetin tefsiri sadedinde şöyle buyurduğunu zikretmiştir: Ben din aramak için dolaşıyordum, ehli kitabın kalıntıları olan rahiplerin arasına düştüm. Onlar :” Bu zaman, arap topraklarından çıkması yakın olan bir Peygamberin zamanıdır, onun bir çok alametleri vardır, birisi de Peygamberlik mühürü olmak üzere iki omuzu arasında bulunan yuvarlak bendir.” dediler.( Suyuti,Durrü-l Mensur: 1 /357)
وَإِذْ قَالَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ إِنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِنْ بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ
“Hani Meryem oğlu İsa (Peygamber olarak gönderildiği Yahudi milletine hitaben ):
“Ey İsrailoğulları! Gerçekten de ben, kendimden önceki Tevrat’ı doğrulayan ve İsmi Ahmed olup benden sonra gelecek olan pek kıymetli bir Rasülü müjdeleyen biri olarak Allah’ın size elçisiyim!” demişti.
Fakat o onlara (, ölüleri diriltmek, körleri ve alaca hastalarını iyi etmek gibi ) pek açık mucizeler getirdiğinde( inanacakları yerde ):
“İşte bu pek açık bir büyüdür!” demişlerdi.(İsa (A.S)a inanmayan Yahudilerin,onun müjdelediği ahir zaman Peygamberine inanmaları nasıl beklenebilir?)
İZAHAT
Alusi tefsirinde zikredildiğine göre İncil’de İsa (A.S)ın şu sözü nakledilmiştir :
Benim Allah’a gitmem sizin için çok hayırlı olacaktır. Çünkü ben gitmez isem Faraklit(Peygamberimiz) size gelemez. Ben gittiğim zaman onu size göndereceğim. Benim çok söyleyeceklerim var ama siz onları kaldıramazsınız. Ama o size gelince bütün hakikatlere sizi irşad edecektir.Çünkü o kendi katında konuşmayacaktır. Bilakis, vahiy olarak işittiklerini anlatacaktır.Tüm gelecekleri sizlere bildirecektir ve Rabbime ait olan tüm vasıfları size anlatacaktır. Eğer beni seviyorsanız bu vasiyetlerimi iyi tutun. Gerçi bende sizi yetim olarak bırakacak değilim. Zira pek yakında Tekrar geleceğim.İsa (A.S)ın bu sözlerinden geçen Faraklit ilim ve ihtisas sahibi olan bazı hristiyanlar tarafından hamdedici manasıyla tefsir edilmiştir ki, bu Ahmed isminin karşılığıdır.Artık Allah’ın gözlerinden taassup perdesini açtığı kişiler, bu Faraklit tabirinden Rasulullah (S.A.V)in kastedilmiş olduğunu kolayca anlar.
İsa (A.S)ın kendisinin yakında gelecek olduğunu müjdelemesi ise, deccali öldürmek İslam dinini dünyaya hakim kılmak üzere , Rasullullah (S.A.V)in ümmeti olarak ahir zamanda gökten ineceğinin bir ifadesidir. ( Alusi 28/87)
GAYRİ MÜSLİMLERİN MÜSLÜMANLARA OLAN
KİN VE NEFRETİ
َدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَما كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَواءً فَلا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِياءَ
O ( mürted olan)lar temenni ettiler ki ; kendileri kafir olduğu gibi ,keşke siz de kafir olsanız da hepiniz eşit olsanız . ( NİSA -89 )
Evet ayeti kerime gayat açık bir şekilde onların emellerinin müslümanları kendileri gibi küfür dairesine ilhak etmek . Müslümanlar ise bunların farkına varmadan onlara büyük bir özen ,taklit olma yolundalar .Gayri müslimleri medeni , çağdaş oldukları iddasında bulunarak , yaşam tarzlarını onlara uygun yapmaya çalışmaktadırlar. Halbuki bu tür düşünce ve ideal müslümanların ancak dünyasını ve ahiretini heder etmesine seben olacaktır .
Nitekim Mevla Teala hz. onların ( gayri müslim kafirlerin ) müslümanlara ve İslama ne kadar büyük bir buğz , kin , düşmanlık benimsediklerini ayeti celilerinde bize açıklıyor . Birkaç tanesini burada zikr edelim :
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ بِطَانَةً مِّن دُونِكُمْ لاَ يَأْلُونَكُمْ خَبَالاً وَدُّواْ مَا عَنِتُّمْ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاء مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الآيَاتِ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ
Ey iman etmiş olan kimseler ! Kendi ( din kardeşleri)nizden başkası(nı, Yahudi ve Hristiyanlar gibi kafir fırkaları )nı (güveninize mazhar konumda ) bir sırdaş edinmeyin ! (çünkü ) onlar hiçbir (fitne ve ) fesat hususunda size hiçbir şeyi eksik yapmazlar .
Onlar (din ve dünya hususunda daima ) sizin sıkıntınızı ( ve zarara uğramanızı ) istemişlerdir .
Gerçekten (size karşı büyük bir kin ve nefret taşıdıklarından , kendilerine hakim olamamış ve ) ağızlarından (dökülen sözlerinde ) aşırı öfke açığa çıkmıştır .
Onların göğüslerininin gizlemekte olduğu ( düşmanlık ) ise (açıkladıklarından ) daha büyüktür .
Muhakkak Biz (Allah ve Rasulunun düşmanlarıyla dost olmanızı ifade eden )ayetleri size iyice açıklamışızdır. Eğer siz ( dostla düşman arasındaki farkı düşünüp ) anlamakta olduysanız ( gerekeni yaparsınız )! (Ali imran -118 )
Bu ayetin sebebi nuzulü olarak İbni Abbas’ dan rivayete göre ; bazı Müslümanlar cahiliyyet devrinde aralarında bulunan komşuluk ve antlaşma yüzünden kimi Yahüdilerle ilişkilerini sürdüyorlardı. Bunun üzerine Allah’u Teala onlar hakkında bu ayet-i kerimeyi indirerek, kendi dinlerinden olmayan kimselerle gizlice dostluk yapmalarını yasakladı .
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ
(Habibim ) Sen onların dinine tamamen uyuncaya kadar, ne Yahudiler ne de Hristiyanlar asla senden razı olacak değillerdir .De ki Allah ın hidayeti ve dosdoğru yolu olan İslam var ya şüphesiz ki iki cihan saadetine ulaştıracak istikameti gösteren hidayet ancak odur. Sizin davet ettiğiniz sapık yolların ise hidayetle hiçbir alakası yoktur. Andolsun ki eğer İslamın doğruluğuna dair sana gelmiş olan bunca ilimden sonra yine onların eğri büğrü görüşlerine ve kötü arzularına uyacak olursan , elbette Allah ‘tan başına gelecek belalara karşı senin için ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı ( bakara -120 )
Ayeti kerime i iyi bir analiz ettiğimiz takdirde şu sonuçlar çıkmaktadır ;
1- bizden razı olmaları onların tahrif olmuş olduğu dinlerine ( hükmü kaldırılmış ) girmekle olacaktır ki bu da imkansızdır.Anlaşılan şudur ki bizden onlar kıyamete kadar razı olmayacaklar ve İslama olan düşmanlıkları devam edecektir .
2-Rabbimiz Peygamberimize (S.A.V) hitaben, eğer onların arzularına uyacak olursan ,yani onların istediklerine uyarsan hiçbir yardımcı ve dostun olmayacağını buyuruyor.Günümüzde müslümanlar ise , gayri müslimlerin arzularına uyduklarından dolayı , İlahi yardım gelmemekle beraber ,aziz ve şerefin yerini zelillik , acizlik almıştır .
EHLİ KİTABIN İNATLARINDAN DOLAYI BİLE BİLE İSLAMI İNKAR ETTİĞİNİ BEYAN EDEN AYETİ KERİMELER
الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءَهُمُ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فَهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ (20) وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَى عَلَى اللَّهِ كَذِبًا أَوْ كَذَّبَ بِآيَاتِهِ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
“Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler ( Yahudi ve Hristiyanlar ) tıpkı kendi oğullarını tanıdıkları gibi onu tanırlar ( Peygamberin Allah tarafından gönderildiğini bilirler) fakat nefislerini hüsrana ( kendilerini ziyana) sokan (o inatçı )lar inanmazlar.,
Allah’a karşı yalan ( sözlerle) iftira edenden veya onun ayetlerini yalanlayandan başka zalim kim olabilir. Muhakkak (şu iyi bilinsin ki ) zalimler ( kurtuluş)a ermezler.” (Enam Suresi : 20,21)
وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
“ Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onun (Kuranın) gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler.Onun için sakın şüpheye düşenlerden olma” (Enam Suresi:114.)
يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تَلْبِسُونَ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ey Ehli Kitap! Niçin hakkı ( değiştirmeye ve batılı hak süretinde göstermeye gayret ederek onu ) batılla karıltırıyorsunuz ve (Muhammed (S.A.V)in nübüvvetinin doğruluğunu ifade eden ) o hakkı gizliyorsunuz? Oysa siz( gerçeği) biliyorsunuz ! ( Al-i İmran 71. )
PEYGAMBERİMİZİN (S.A.V) RİSALETİNİN BÜTÜN İNSANLARA OLDUĞU vede İNKAR EDENLERİ CEHENNEM ASHABI OLACAĞI HAKKINDA SAHİH HADİS-İ ŞERİFLER
حَدَّثَنِي يُونُسُ بْنُ عَبْدِ الْأَعْلَى، أَخْبَرَنَا ابْنُ وَهْبٍ، قَالَ: وَأَخْبَرَنِي عَمْرٌو
، أَنَّ أَبَا يُونُسَ، حَدَّثَهُ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، عَنْ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنَّهُ قَالَ: «وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ، لَا يَسْمَعُ بِي أَحَدٌ مِنْ هَذِهِ الْأُمَّةِ يَهُودِيٌّ، وَلَا نَصْرَانِيٌّ، ثُمَّ يَمُوتُ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ، إِلَّا كَانَ مِنْ أَصْحَابِ النَّارِ»
Muhammed’in (S.A.V) canı, elinde olan Zat’a yemin olsunki; bu ümmetten Yahudi veya Hristiyan herhangi bir kimse, beni duyar da, sonra benimle gelen dine inanmadan ölürse, mutlaka cehennem ashabından olur (Müslim,İman:70, No:153,1/134)
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
مِنْ مُحَمَّدٍ عَبْدِ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى هِرَقْلَ عَظِيمِ الرُّومِ، سَلاَمٌ عَلَى مَنِ اتَّبَعَ الهُدَى، أَمَّا بَعْدُ: فَإِنِّي أَدْعُوكَ بِدِعَايَةِ الإِسْلاَمِ، أَسْلِمْ تَسْلَمْ، وَأَسْلِمْ يُؤْتِكَ اللَّهُ أَجْرَكَ مَرَّتَيْنِ، فَإِنْ تَوَلَّيْتَ فَإِنَّ عَلَيْكَ إِثْمَ الأَرِيسِيِّينَ، وَ: {يَا أَهْلَ الكِتَابِ تَعَالَوْا إِلَى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ، أَنْ لاَ نَعْبُدَ إِلَّا اللَّهَ} إِلَى قَوْلِهِ: {اشْهَدُوا بِأَنَّا مُسْلِمُونَ} [آل عمران: 64]
“Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla!
Allah’ın kulu- ve elçisi Muhammed’den Rûm’ların Başbuğu Heraklius’a:
Allah’ın selâmı, hidâyet yoluna girmiş bulunan kimse üzerine olsun! Buna göre ben seni tam bir İslâm dâveti ile (İslâma) çağırıyorum. İslâma gir, sonunda emniyet ve selâmet içinde olursun. Ve Allah sana iki defa sevap verecektir, şayet bundan kaçınacak olursan, köylülerin (yani tebeanın) günahları da senin üzerinde toplanacaktır. Ve “(Siz) ey (Mukaddes) Kitap sâhipleri! Gelin, sizinle bizim aramızda müşterek olan bir tek kelimede, (yani) Allah’tan başka bir tanrıya topmamak, O’na hiç bir şeyi şerik ve ortak koşmamak, Allah’tan başka aramızdan hiç bir kimseyi âmir ve efendi yapmamak (hususunda) birleşelim. Şayet onlar sırtlarını dönüp (bundan) kaçınacak olurlarsa şöyle deyiniz: “ – Siz şâhit olun ki kesinlikle bizler, (Allah’a) itaat edip teslim olan müslümanlarız.”(buhari cüz 4 sahife 45 )
Bu hadis-i şerif buharide zikrolunup, Peygamberimiz Dıhyetül kelbi’yi , Rum kralı Hraklius’a İslam dinine davet etmiş, kabul etmediği takdirde günahkar olup cehennem ashabından olacağını beyan edip , İslam’ı tebliğ etmiştir. ( Buhari )
«مَا مِنْ مَوْلُودٍ إِلَّا يُولَدُ عَلَى الفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ أَوْ يُنَصِّرَانِهِ، أَوْ يُمَجِّسَانِهِ، كَمَا تُنْتَجُ البَهِيمَةُ بَهِيمَةً جَمْعَاءَ، هَلْ تُحِسُّونَ فِيهَا مِنْ جَدْعَاءَ» ، ثُمَّ يَقُولُ أَبُو هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ: {فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا} [الروم: 30] الآيَةَ
Hazreti Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem)’in, “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5)
Peygamberimiz (S.A.V ) bize bu durumu haber veriyor ;
لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ شِبْرًا بِشِبْرٍ، وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ، حَتَّى لَوْ سَلَكُوا جُحْرَ ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ» ، قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ: اليَهُودَ، وَالنَّصَارَى قَالَ: «فَمَنْ
‘Sizden öncekilere elbette ve elbette karış karış , zira zira tabi olacaksını.Hatta onlar kertenkele deliğine girseler sizde girersiniz ! .Ya Rasulellah Bunlar Yahudi ve Hristiyan mıdır ? diye sorulduğunda ;
Peygamberimiz (S.A.V ) ya başka kimlerdir! (sahihi buhari)
لَيْسَ مِنَّا مَنْ تَشَبَّهَ بِغَيْرِنَا، لَا تَشَبَّهُوا بِاليَهُودِ وَلَا بِالنَّصَارَى
Bizden başkasına benzeyen bizden değildir .Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin ( tirmizi hasen hadis )
__________” أُعْطِيتُ خَمْسًا لَمْ يُعْطَهُنَّ أَحَدٌ مِنَ الأَنْبِيَاءِ قَبْلِي: نُصِرْتُ بِالرُّعْبِ مَسِيرَةَ شَهْرٍ، وَجُعِلَتْ لِي الأَرْضُ مَسْجِدًا وَطَهُورًا، وَأَيُّمَا رَجُلٍ مِنْ أُمَّتِي أَدْرَكَتْهُ الصَّلاَةُ فَلْيُصَلِّ، وَأُحِلَّتْ لِي الغَنَائِمُ، وَكَانَ النَّبِيُّ يُبْعَثُ إِلَى قَوْمِهِ خَاصَّةً، وَبُعِثْتُ إِلَى النَّاسِ كَافَّةً، وَأُعْطِيتُ الشَّفَاعَةَ
Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
“Bana beş şey verilmiştir ki, bunlar benden önceki peygamberlerden hiçbirine verilmemiştir.
*Benden önceki Peygamberlerin her biri yalnız kendi kavimlerine gönderilirken, ben bütün insanlara gönderildim.
* Bana ganimetler helal kılındı. Halbuki benden öncekilerden kimseye helal değildi.
* Yer bana tahur, pâk ve mescid kılındı. Her kim namaz vaktine girerse, nerede olursa olsun namazını kılar.
* Ben, bir aylık mesafede olan düşmanımın içine düşen bir korku ile yardıma mazhar oldum.
* Bana şefaat (etme yetkisi) verildi.”
[Buhârî, Teyemmüm 3, Salât 56,l Humus 8; Müslim, Mesâcid 3, (521); Nesâî, Gusl 26, (1, 210-211).]
Nesâî bir rivayette şu ziyadeyi kaydetmiştir.
“Ben, cevami’u’lkelim (veciz sözler)le de gönderildim.”
Bu konu hakkında farklı hadis-i şerifleri zikretmek mümkün, yalnız bu kadarıyla iktifa ettik.Peygamberimiz (S.A.V) bu hadisinde açık bir şekilde kendisinin bütün insanlığa gönderildiğini, kendisine inananların felaha ereceğini, inanmayanların ise gazaba uğradığını açık bir şekilde zikretmiştir. Nitekim Müfessirlerin beyanı vechile “ Hanif ” ; Aralarında hiçbir ayırım gözetmeksizin bütün Peygamberlere inanan kimse demektir ! O halde Peygamberlerin En Şereflisi olan Muhammed ( S.A.V ) e inanmayan kişi hanif olamayacağı için cennet yüzü göremez .
Cenabı Hak İslam dairesinden bizi ayırmasın ..Ümmeti Muhammed’i İslam’dan ayırmaya çalışan şer odaklı güçlerin hidayeti mümkün değilse, bu cihanda rezil ve alçaklardan eylesin. Zira ahirette sığınacakları tek menzilleri ateş yuvasıdır.Bize düşen Allah’ın ipine (İslam’a) hepimizin sarılması ve insanların hidayetine çalışıp taşın altına elimizi koymaktır. Nemelazımcılıktan Allah’a sığınırız.Her müslüman insanlığın ıslahı için bir çaba sarfetmek zorundadır.İnsanlığın ıslah olmasının tek yoluda Dini Mübini İslamı yaşamakladır. Ümmetin bu suskunluğu, umursamaz tavrı edecek olursa korkarız ki, küfür cemiyeti küfrünü yeryüzüne yayacak, gelecek neslimizin İslam’i hassasiyeti kalmamış olacaktır.Bize düşen İslamı yaşayıp aynı zamanda toplumuzda bulunan kişilerin yaşaması için gayret sarf etmektir. Ves-selam ..