Merhaba Arkadaşlar,
Sizlerle çok kıymetli bir arkadaşımın hikayesini paylaşmak istiyorum. Bu hikaye herkesin unuttuğu Dağlıca karakol baskınında şehit düşen silah arkadaşımın gerçek hikayesidir. Onunla yollarımız acemi birliğimiz olan İzmir Foça Komando Okulunda kesişti. Çok sessiz bir arkadaşımızdı. Hiç konuşmazdı fakat çok cesur ve yardım sever biriydi. Hep onu bir yerlere dalıp giderken görürdüm. Tabi bu dinlenme zamanlarımızda. Nöbet ve eğitimde üstüne adam tanımazdım. Komutanlar bile ona hayrandı. Sonra bizi Isparta Eğirdir Dağ ve Komando Okulu’na yolladılar. Ben izine gittim o direk oraya gitti izin kullanmadı. Orda buluştuğumuzda sordum; “neden izine ayrılmadın.” “Nereye gideyim kimsem yok boş boş yollarda mı gezeyim” dedi. Dedim, “bize çağırdım gelmedin.” Sonra hikayesini anlattı.
İstanbullu olan bu arkadaşımın annesi ve babası trafik kazasında ölmüş. O zaman 4 yaşındaymış ve anne babası da yetimhane de tanışıp evlendiğinden hiç akrabası yokmuş. Zaten hiç mektup da gelmezdi bir kere komutan çağırıp ‘’oğlum senin neden arayanın soranın yok’’ demişti. Benim en samimi arkadaşlarımdan olmuştu. Usta birliğimiz de aynı yerdi ilk başta toplanma merkezi Erzurum, oradan Ağrı ve Dağlıca karakolu. Bizi bir süre Şırnak üs bölgesinde tuttular. Cudi, Gabar, Cehennem Deresi operasyon bölgemizdi. Gece hava çok soğuktu termometre dağda -35 – 40 derece vardı. O kadar soğuk ki ellerimiz ve yüzümüz kanıyor ve soğuktan yarılıyordu. Benim sol elim simsiyah olmuştu. Yumruk yaptığımda iskeletimi görüyordum, bildiğiniz çatlak var ya, onu satırla kesilmiş gibi düşünün. Komutanlarım krem verdi de günler sonra o krem sayesinde iyileşmişti.
O gece tipi de çatışma çıktı. 3-4 saat gece boyunca silahlar hiç susmadı. Ben her yerde arkadaşımı arıyordum fakat göremedim. Meğerse 300 metre ilerde 3 teröristi öldürmüş üstlerinde hareketsiz yatıyordu. Elinde odun kestiğimiz nacak vardı. Yaşıyordu helikopterle hastaneye götürdük. Doktorlar vücudundan 64 mermi çıktığını söylediler. Kendi mermisi bitince nacakla teröristlere saldırmış. 3 teröristi bunla öldürmüş ve bir sürü mermi yemiş. 6 ay yoğun bakımda kaldı. Bir gün ziyaretine gittik komutanlarımızla. Bana zarf uzattı ve ‘’al bunu’’ dedi. Kapalı büyük zarf.’’ Şimdi açma senin’’ dedi. Oğlum saçmalama falan bırak desem de dinlemedi. Aldım zarfı biz Karakola geri döndük. 1 gün sonra telefon geldi. Şehid oldu dediler. Ben yığılıp kaldım. Arkadaşım can yoldaşım nasıl ağladıysam beni de hastaneye kaldırdılar. 3 gün orda baygın kalmışım.
Zarfı açtığımda içinde operasyonda verilen maaşlar ve not vardı. Maaşını hiç harcamamış. Biriktirmiş mübarek adam. Not aynen şuydu:
‘’Bu zarfı açtıysan ben hayatta değilim demektir. Hepsini dilediğin gibi harca, evleneceksin benim de katkım olsun. Eşinle birlikte uzun ömürlerin olsun. Tek isteğim var kabul edersen, çocuğuna ikinci isim olarak erkek olursa benim adımı koy’’ dedi. Ben terhis oldum evlendim, çocuğumun adını kahraman arkadaşımın adını koydum.
Allah Gani Gani rahmet eylesin.
İlhan ÇAMKARA
Sizlerle çok kıymetli bir arkadaşımın hikayesini paylaşmak istiyorum. Bu hikaye herkesin unuttuğu Dağlıca karakol baskınında şehit düşen silah arkadaşımın gerçek hikayesidir. Onunla yollarımız acemi birliğimiz olan İzmir Foça Komando Okulunda kesişti. Çok sessiz bir arkadaşımızdı. Hiç konuşmazdı fakat çok cesur ve yardım sever biriydi. Hep onu bir yerlere dalıp giderken görürdüm. Tabi bu dinlenme zamanlarımızda. Nöbet ve eğitimde üstüne adam tanımazdım. Komutanlar bile ona hayrandı. Sonra bizi Isparta Eğirdir Dağ ve Komando Okulu’na yolladılar. Ben izine gittim o direk oraya gitti izin kullanmadı. Orda buluştuğumuzda sordum; “neden izine ayrılmadın.” “Nereye gideyim kimsem yok boş boş yollarda mı gezeyim” dedi. Dedim, “bize çağırdım gelmedin.” Sonra hikayesini anlattı.
İstanbullu olan bu arkadaşımın annesi ve babası trafik kazasında ölmüş. O zaman 4 yaşındaymış ve anne babası da yetimhane de tanışıp evlendiğinden hiç akrabası yokmuş. Zaten hiç mektup da gelmezdi bir kere komutan çağırıp ‘’oğlum senin neden arayanın soranın yok’’ demişti. Benim en samimi arkadaşlarımdan olmuştu. Usta birliğimiz de aynı yerdi ilk başta toplanma merkezi Erzurum, oradan Ağrı ve Dağlıca karakolu. Bizi bir süre Şırnak üs bölgesinde tuttular. Cudi, Gabar, Cehennem Deresi operasyon bölgemizdi. Gece hava çok soğuktu termometre dağda -35 – 40 derece vardı. O kadar soğuk ki ellerimiz ve yüzümüz kanıyor ve soğuktan yarılıyordu. Benim sol elim simsiyah olmuştu. Yumruk yaptığımda iskeletimi görüyordum, bildiğiniz çatlak var ya, onu satırla kesilmiş gibi düşünün. Komutanlarım krem verdi de günler sonra o krem sayesinde iyileşmişti.
O gece tipi de çatışma çıktı. 3-4 saat gece boyunca silahlar hiç susmadı. Ben her yerde arkadaşımı arıyordum fakat göremedim. Meğerse 300 metre ilerde 3 teröristi öldürmüş üstlerinde hareketsiz yatıyordu. Elinde odun kestiğimiz nacak vardı. Yaşıyordu helikopterle hastaneye götürdük. Doktorlar vücudundan 64 mermi çıktığını söylediler. Kendi mermisi bitince nacakla teröristlere saldırmış. 3 teröristi bunla öldürmüş ve bir sürü mermi yemiş. 6 ay yoğun bakımda kaldı. Bir gün ziyaretine gittik komutanlarımızla. Bana zarf uzattı ve ‘’al bunu’’ dedi. Kapalı büyük zarf.’’ Şimdi açma senin’’ dedi. Oğlum saçmalama falan bırak desem de dinlemedi. Aldım zarfı biz Karakola geri döndük. 1 gün sonra telefon geldi. Şehid oldu dediler. Ben yığılıp kaldım. Arkadaşım can yoldaşım nasıl ağladıysam beni de hastaneye kaldırdılar. 3 gün orda baygın kalmışım.
Zarfı açtığımda içinde operasyonda verilen maaşlar ve not vardı. Maaşını hiç harcamamış. Biriktirmiş mübarek adam. Not aynen şuydu:
‘’Bu zarfı açtıysan ben hayatta değilim demektir. Hepsini dilediğin gibi harca, evleneceksin benim de katkım olsun. Eşinle birlikte uzun ömürlerin olsun. Tek isteğim var kabul edersen, çocuğuna ikinci isim olarak erkek olursa benim adımı koy’’ dedi. Ben terhis oldum evlendim, çocuğumun adını kahraman arkadaşımın adını koydum.
Allah Gani Gani rahmet eylesin.
İlhan ÇAMKARA