İstiaze, endişelerimizden, korkularımızdan, her türlü kötülükten Allah’ın kudretine sığınmak, O’ndan yardım talep etmektir. Çaresiz kalınan, yaşamın sıkıntılarıyla baş etmekte zorlandığımız durumlarda insanı hayata bağlayacak ve ona güven verecek Yüce bir varlığa sığınma ihtiyacıdır.
İnsan kendisine ahiret hayatını kaybettirmek isteyen şeytandan ve onun dostlarından gelecek telkinler ve kötülüklerden, cehennemden, kıyamet günü darlığa düşmekten, Allah’ın azap ve gazabından da yine ve ancak Allah’a sığınarak kurtulabilir.
Peygamberimiz de ashabına çeşitli vesilelerle şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalarını öğütlemiştir. Bir defasında Hz. Peygamberin yanında birbirine hakaret eden iki kişiden biri o kadar öfkelenir ki boyun damarları şişer ve rengi değişir. Bunu gören Nebi (s.a.s.); “Ben bir söz biliyorum, eğer şu zat o sözü söylese öfkesi mutlaka diner” buyurdu. Orada bulunanlardan bir adam hemen sinirlenmiş adamın yanına giderek Peygamberin öğrettiği “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim” (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım) sözünü söylemesini tavsiye eder. (*Buhari, Edep, 44)
Bu hayatta hayatı veren, ilim ve kudreti sonsuz olan Yüce Allah’tan başka ilah ve kudret yoktur. Tüm yaratılanlar, tüm hayır ve şer O’nun ilmi , iradesi ve isteği iledir. Hiçbir yaprak O’ndan habersiz yere düşemez, hiçbir kuş O’nun izni olmadan kanat çırpamaz, hiçbir anne O’nun izni olmadan doğuramaz.
O halde iyiliklerin umulacağı, kötülükler için sığınılacak tek liman, tek Malik de sadece Yüce Allah’tır. İstiaze bu sığınmanın adıdır.
Sığınmanın ilk şartı da muhakkak kalben istenmesi yani riya ve gösterişten uzak olması, dil ucu ile söylenmemiş olmasıdır ki tüm dua ve niyazların niyet ve kıymetini bilen Allah samimi dualara samimi olmayanlardan daha fazla kıymet verir.
Şeytan, insanın bir numaralı düşmanı, itidal ve fıtratın bozguncusu, ruh ve bedenlere kirlenmeyi tavsiye eden en kötü yol göstericidir. O ve onun soyunun gayesi Allah yolunda oolmak isteyenleri caydırmak, kandırmak ve imandan uzaklaştırmaktır ki o ve dostları imanlı kullarına karşı sultaları olmadığını gayet iyi bilirler çünkü Yüce Allah’ın ahdi budur.
Buna rağmen dört koldan, önden, arkadan, sağdan ve soldan yanaşan ve kötülük fısıldayan şeytanlara karşı kulun kendi koruması yeterli olmayabilir ki işte Allah’a sığınma bunun için gereklidir. Keza Allah tuzak kuranların da en çetinidir. Allah kalplerin özünü bilendir. Allah gözlerin hain bakışını da bilendir. İnsanın hiç sezemediği veya öngörmediği kötülükleri defetme gücüne sahip olan da sadece Yüce Allah’tır.
İstiaze, kulun aczini bilerek, temiz niyetle, dua ile Rabbine sığınması, bildiği, umduğu, bilmediği, hiç aklına bile getirmediği hile, tuzak, kötülük ve belalara karşı Yüce Allah’tan aman dilemesidir.
Kul, başına gelecekleri, kaderinde yazılı olanları, hakkında verilen hüküm ve müsibetleri, şeytanın tuzak ve hilelerini bilemeyeceği için, nefsini terbiye etmek, imanını muhafaza etmek, iradesini güçlendirmek ve doğru yol üzerinde kalabilmek için ortada hiçbir şey yokken ve herşey güllük gülistanlık iken bile istiazede bulunmalıdır. Çünkü bir saniye sonra başa gelecekleri kimse bilemez.
Şirk, müsibetlerin en belası ve afsız olanıdır. Şeytanın en büyük gayesi de bu belayı insanın başına sarmak ve bundan keyif almaktır. Binbir hal ve şekli olan şirkin bilinmeyen pek çok çeşidi de vardır ki Peygamberimiz bile bu bilemediği şirklerden Allah’a sığınmakta ve dua etmektedir. Bu da istiazenin bir çeşididir. Sonuçta, kul acizliğini bilerek, boyun bükerek, gözyaşları ve kalp atışlarıyla, hayatta karşısına çıkacak bela ve müsibetlere, hile ve tuzaklara karşı Allah’a sığınmalı, korunma talep etmeli ve belalardan uzak olmayı dilemelidir.
Salih ameller, güzel ahlaklar, hayır ve infaklar inşallah bu sığınmayı yücelten, iman ve ibadetler sığınmayı inşallah devam ettiren hallerdir. Nitekim tüm niyaz ve niyetler imana hizmet eder ve kulu yeniden ve daima Allah yoluna sevk eder. Ve Yüce Allah kendi yolunda yürümeye gayretli olanlara her daim yardım eder.
Bu nedenle kul sadece Allah’tan ummalı ve beklemelidir ki birilerinden veya başkaca varlıklardan medet umanların hali şirk, akibetleri karanlık, durumları vahim ve beklentileri nafiledir.
Sığınılacak tek himaye Yüce Allah’ındır. Rabbim bizi şeytan ve soyundan, kaza ve beladan, şer ve şiretten muhafaza eylesin. Rabbim bizleri kendi yolundan ayırmasın. Amin!
İnsan kendisine ahiret hayatını kaybettirmek isteyen şeytandan ve onun dostlarından gelecek telkinler ve kötülüklerden, cehennemden, kıyamet günü darlığa düşmekten, Allah’ın azap ve gazabından da yine ve ancak Allah’a sığınarak kurtulabilir.
Peygamberimiz de ashabına çeşitli vesilelerle şeytanın şerrinden Allah’a sığınmalarını öğütlemiştir. Bir defasında Hz. Peygamberin yanında birbirine hakaret eden iki kişiden biri o kadar öfkelenir ki boyun damarları şişer ve rengi değişir. Bunu gören Nebi (s.a.s.); “Ben bir söz biliyorum, eğer şu zat o sözü söylese öfkesi mutlaka diner” buyurdu. Orada bulunanlardan bir adam hemen sinirlenmiş adamın yanına giderek Peygamberin öğrettiği “Euzü billahi mine’ş-şeytani’r-racim” (Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım) sözünü söylemesini tavsiye eder. (*Buhari, Edep, 44)
Bu hayatta hayatı veren, ilim ve kudreti sonsuz olan Yüce Allah’tan başka ilah ve kudret yoktur. Tüm yaratılanlar, tüm hayır ve şer O’nun ilmi , iradesi ve isteği iledir. Hiçbir yaprak O’ndan habersiz yere düşemez, hiçbir kuş O’nun izni olmadan kanat çırpamaz, hiçbir anne O’nun izni olmadan doğuramaz.
O halde iyiliklerin umulacağı, kötülükler için sığınılacak tek liman, tek Malik de sadece Yüce Allah’tır. İstiaze bu sığınmanın adıdır.
Sığınmanın ilk şartı da muhakkak kalben istenmesi yani riya ve gösterişten uzak olması, dil ucu ile söylenmemiş olmasıdır ki tüm dua ve niyazların niyet ve kıymetini bilen Allah samimi dualara samimi olmayanlardan daha fazla kıymet verir.
Şeytan, insanın bir numaralı düşmanı, itidal ve fıtratın bozguncusu, ruh ve bedenlere kirlenmeyi tavsiye eden en kötü yol göstericidir. O ve onun soyunun gayesi Allah yolunda oolmak isteyenleri caydırmak, kandırmak ve imandan uzaklaştırmaktır ki o ve dostları imanlı kullarına karşı sultaları olmadığını gayet iyi bilirler çünkü Yüce Allah’ın ahdi budur.
Buna rağmen dört koldan, önden, arkadan, sağdan ve soldan yanaşan ve kötülük fısıldayan şeytanlara karşı kulun kendi koruması yeterli olmayabilir ki işte Allah’a sığınma bunun için gereklidir. Keza Allah tuzak kuranların da en çetinidir. Allah kalplerin özünü bilendir. Allah gözlerin hain bakışını da bilendir. İnsanın hiç sezemediği veya öngörmediği kötülükleri defetme gücüne sahip olan da sadece Yüce Allah’tır.
İstiaze, kulun aczini bilerek, temiz niyetle, dua ile Rabbine sığınması, bildiği, umduğu, bilmediği, hiç aklına bile getirmediği hile, tuzak, kötülük ve belalara karşı Yüce Allah’tan aman dilemesidir.
Kul, başına gelecekleri, kaderinde yazılı olanları, hakkında verilen hüküm ve müsibetleri, şeytanın tuzak ve hilelerini bilemeyeceği için, nefsini terbiye etmek, imanını muhafaza etmek, iradesini güçlendirmek ve doğru yol üzerinde kalabilmek için ortada hiçbir şey yokken ve herşey güllük gülistanlık iken bile istiazede bulunmalıdır. Çünkü bir saniye sonra başa gelecekleri kimse bilemez.
Şirk, müsibetlerin en belası ve afsız olanıdır. Şeytanın en büyük gayesi de bu belayı insanın başına sarmak ve bundan keyif almaktır. Binbir hal ve şekli olan şirkin bilinmeyen pek çok çeşidi de vardır ki Peygamberimiz bile bu bilemediği şirklerden Allah’a sığınmakta ve dua etmektedir. Bu da istiazenin bir çeşididir. Sonuçta, kul acizliğini bilerek, boyun bükerek, gözyaşları ve kalp atışlarıyla, hayatta karşısına çıkacak bela ve müsibetlere, hile ve tuzaklara karşı Allah’a sığınmalı, korunma talep etmeli ve belalardan uzak olmayı dilemelidir.
Salih ameller, güzel ahlaklar, hayır ve infaklar inşallah bu sığınmayı yücelten, iman ve ibadetler sığınmayı inşallah devam ettiren hallerdir. Nitekim tüm niyaz ve niyetler imana hizmet eder ve kulu yeniden ve daima Allah yoluna sevk eder. Ve Yüce Allah kendi yolunda yürümeye gayretli olanlara her daim yardım eder.
Bu nedenle kul sadece Allah’tan ummalı ve beklemelidir ki birilerinden veya başkaca varlıklardan medet umanların hali şirk, akibetleri karanlık, durumları vahim ve beklentileri nafiledir.
Sığınılacak tek himaye Yüce Allah’ındır. Rabbim bizi şeytan ve soyundan, kaza ve beladan, şer ve şiretten muhafaza eylesin. Rabbim bizleri kendi yolundan ayırmasın. Amin!