Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
[FONT=Times New Roman, Times, serif]İlim Şehrine Yolculuk
Kalp,nefis,vicdan ve akıl uzun bir yolculukta beraberce yolculuk ediyorlar.
Kalp ve nefis bu yolculuk esnasında sürekli münakaşa ve didişme
halindedir. Akıl ise kalp ve nefsin hakemliğini üstlenmiştir.
Yolculuk zorlu ve çetindir. Kalp bu yolculukta lazım olabilecek levazımatın
kendisinde var olduğunu bildiğinden, verilen süreyi en iyi şekilde
değerlendirmek ister.
Fakat nefis öyle değildir.Her gördüğüne
meyleder.
Nereden geldiğini ve nereye doğru yol aldığını umursamaz.
Etrafındaki şeylerin cazibesinden kendisini alamaz,doyumsuzdur.
Bu nedenle kalp ile aralarında sürekli bir çatışma yaşanmaktadır.
Vicdan, ikisinin arasında bir yol göstericidir, doğru karar verir, bilgedir.
Onun sayesinde bu yolculuk birlikte devam eder, gider.
Gel zaman git zaman bir gün karşılarına vesvaslar çıkar aralarında bir
mücadeledir başlar.
Kalp kendini iyi savunabilecek bir durumda fakat
nefis asi tavırlar sergilediğinden çok endişelidir.
Vicdan Kalbin
destekçisi, dostu, sırdaşı, tesellicisi olmuştur.
Akıl, kalp ve vicdan
işbirliği yaparlar ve bu vesvaslara karşı nasıl galip olabileceklerini
düşünürler.
Hem aralarında hem de karşılarında bir tehlike vardır.
İşleri zor yolları uzun ve karanlıktır.
Vicdan bir pusula gösterip der ki: her zaman karşımıza çeşitli düşmanlar çıkacak, daha çok saldırılara maruz kalacağız bizim çok iyi bir donanıma ve çok iyi bir rehbere ihtiyacımız var.
Bunun için şu pusuladaki ilim şehrini bulup o şehirde gerekli donanımı almalıyız der.
Vesveseleri oyalayarak ilim şehrine ulaşırlar burası gözlerini kamaştırır .
Öyle aydınlık, öyle temiz, öyle nurludur ki, hayranlıklarını ifade etmekten aciz kalırlar.
Vesvese düşmanları korkuya kapılırlar.
İlim
şehrinin askerleri onları tardeder, karşılarında ilim şehrinin
askerlerini görünce her biri bir tarafa dağılır neye uğradıklarını
şaşırırlar.
Reisleri: bu defa bizi alt etmeyi başardılar diye feryat
eder.
Akıl, kalp ve vicdan bundan böyle gezilerini bu ilim
şehrinde sürdürmeye karar verirler .
Öyle ya burası onların tam da
aradıkları yerdir.
Asi yoldaşları olan nefsi ancak burada ıslah
edebileceklerdir.
Bu onlar için zor ama imkansız değildir. Bunun için kararlıdırlar.
Eyyy
nefis kardeş burası senin kendini bütün kötülüklerden arındırabileceğin
ve muhafaza olabileceğin bir şehir.
Sen aramızda yaramaz ve asi bir
çocuk gibisin.
Senden vazgeçemeyiz, öyle ise sana yardımcı olacağızâ€�
derler.
Böylece nefis başına buyruk olmadığını ve diğerleri ile kolay
kolay başa çıkamayacağını fark etmiştir.
İlim şehrinde yaşamları devam ederken yolları bir gün fazilet çarşısına düşer.
Burada
çok karlı ticaret yolları öğrenirler.
Bu ticarete göre Akıl, kalp,
vicdan, nefis varlıklarını bu şehrin sahibine adayacak karşılığında
ebedi saadeti kazanacaklardır.
Bire bin kazanç getiren bu ticaret çok hoşlarına gider.
Nefsi de bu karlı ticarete ikna etmeyi
başarırlar. Kendilerine ait bile olmayan fenayı verip bekayı kazanmak
Üstelik fena yine ellerinde kalacak fakat sahiplerinin izni dairesinde
yaşamlarını sürdüreceklerdir.
Sahipleri, Sultanları öyle
cömertmiş öyle merhametliymiş ki, yola da yolculuğa da bütün
sıkıntılara da değmiş doğrusu Asıl zenginliğe ve asıl mutluluğa
ermişler.
Darısı bizimkilerin başına !..
Bir'e bin kazananlardan olmak dileğiyle!.
Saliha Nur Demirbaş
Kalp,nefis,vicdan ve akıl uzun bir yolculukta beraberce yolculuk ediyorlar.
Kalp ve nefis bu yolculuk esnasında sürekli münakaşa ve didişme
halindedir. Akıl ise kalp ve nefsin hakemliğini üstlenmiştir.
Yolculuk zorlu ve çetindir. Kalp bu yolculukta lazım olabilecek levazımatın
kendisinde var olduğunu bildiğinden, verilen süreyi en iyi şekilde
değerlendirmek ister.
Fakat nefis öyle değildir.Her gördüğüne
meyleder.
Nereden geldiğini ve nereye doğru yol aldığını umursamaz.
Etrafındaki şeylerin cazibesinden kendisini alamaz,doyumsuzdur.
Bu nedenle kalp ile aralarında sürekli bir çatışma yaşanmaktadır.
Vicdan, ikisinin arasında bir yol göstericidir, doğru karar verir, bilgedir.
Onun sayesinde bu yolculuk birlikte devam eder, gider.
Gel zaman git zaman bir gün karşılarına vesvaslar çıkar aralarında bir
mücadeledir başlar.
Kalp kendini iyi savunabilecek bir durumda fakat
nefis asi tavırlar sergilediğinden çok endişelidir.
Vicdan Kalbin
destekçisi, dostu, sırdaşı, tesellicisi olmuştur.
Akıl, kalp ve vicdan
işbirliği yaparlar ve bu vesvaslara karşı nasıl galip olabileceklerini
düşünürler.
Hem aralarında hem de karşılarında bir tehlike vardır.
İşleri zor yolları uzun ve karanlıktır.
Vicdan bir pusula gösterip der ki: her zaman karşımıza çeşitli düşmanlar çıkacak, daha çok saldırılara maruz kalacağız bizim çok iyi bir donanıma ve çok iyi bir rehbere ihtiyacımız var.
Bunun için şu pusuladaki ilim şehrini bulup o şehirde gerekli donanımı almalıyız der.
Vesveseleri oyalayarak ilim şehrine ulaşırlar burası gözlerini kamaştırır .
Öyle aydınlık, öyle temiz, öyle nurludur ki, hayranlıklarını ifade etmekten aciz kalırlar.
Vesvese düşmanları korkuya kapılırlar.
İlim
şehrinin askerleri onları tardeder, karşılarında ilim şehrinin
askerlerini görünce her biri bir tarafa dağılır neye uğradıklarını
şaşırırlar.
Reisleri: bu defa bizi alt etmeyi başardılar diye feryat
eder.
Akıl, kalp ve vicdan bundan böyle gezilerini bu ilim
şehrinde sürdürmeye karar verirler .
Öyle ya burası onların tam da
aradıkları yerdir.
Asi yoldaşları olan nefsi ancak burada ıslah
edebileceklerdir.
Bu onlar için zor ama imkansız değildir. Bunun için kararlıdırlar.
Eyyy
nefis kardeş burası senin kendini bütün kötülüklerden arındırabileceğin
ve muhafaza olabileceğin bir şehir.
Sen aramızda yaramaz ve asi bir
çocuk gibisin.
Senden vazgeçemeyiz, öyle ise sana yardımcı olacağızâ€�
derler.
Böylece nefis başına buyruk olmadığını ve diğerleri ile kolay
kolay başa çıkamayacağını fark etmiştir.
İlim şehrinde yaşamları devam ederken yolları bir gün fazilet çarşısına düşer.
Burada
çok karlı ticaret yolları öğrenirler.
Bu ticarete göre Akıl, kalp,
vicdan, nefis varlıklarını bu şehrin sahibine adayacak karşılığında
ebedi saadeti kazanacaklardır.
Bire bin kazanç getiren bu ticaret çok hoşlarına gider.
Nefsi de bu karlı ticarete ikna etmeyi
başarırlar. Kendilerine ait bile olmayan fenayı verip bekayı kazanmak
Üstelik fena yine ellerinde kalacak fakat sahiplerinin izni dairesinde
yaşamlarını sürdüreceklerdir.
Sahipleri, Sultanları öyle
cömertmiş öyle merhametliymiş ki, yola da yolculuğa da bütün
sıkıntılara da değmiş doğrusu Asıl zenginliğe ve asıl mutluluğa
ermişler.
Darısı bizimkilerin başına !..
Bir'e bin kazananlardan olmak dileğiyle!.
Saliha Nur Demirbaş