romeo
Yeni Üyemiz
Biyografisi :
Şehit Pilot Yüzbaşı (1955-19)
İzmit 1934 – Kıbrıs 1964
Cengiz TOPEL Trabzonlu Tekel tütün eksperi Hakkı Bey’in oğludur. Babasının görevli olduğu İzmit’te 2 Eylül 1934 tarihinde doğdu.Annesi Mebuse Hanım’dır. Ailede dört kardeşin üçüncüsüdür.
İlkokula Bandırma II. İlkokul’unda başladı, babasının Gönen’e tayini ile Ömer Seyfettin İlkokulu’nda öğrenimine devam etti. 1934 yılında babasını kaybettikten bir süre sonra İstanbul Kadıköy’e yerleştiler. Kadıköy Yeldeğirmeni Okulu’nda ilk ve orta öğrenimini tamamladı. Lise öğrenimini, Haydarpaşa Lisesi’nde başlayıp Kuleli Askeri lisesi’ne devam ederek 1953 yılında bitirdi. 1955 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirip asteğmen olarak ordu saflarına katıldı.
Küçük yaşlardan beri havacılığa olan merakı sonucu hava sınıfına ayrıldı. Pilotaj eğitimi için Kanada’ya gönderildi. Kanada’daki eğitimini başarıyla tamamlayarak 1957 yılında yurda dönüp Merzifon Hava Üssü’nde göreve başladı. 1961 yılında Eskişehir I. Ana Jet Üssü’ne atandı. 1963 yılında yüzbaşılığa terfi etti.
8 Ağustos 1964 yılında Rumlar’ı Türk Halkı’na karşı işledikleri insanlık dışı eylemlerden caydırmak için Eskişehir’den Kıbrıs’a, 4’lü Kol Komutanı olarak gönderildi. Uçuş esnasında uçağı yerden isabet alarak düşürüldü. Paraşütle atlamayı başardı, fakat Rumlar tarafından esir edilerek barbarca yapılan işkenceler sonucu şehit edildi. Kıbrıs’ta ilk hava harp şehidimiz olan Cengiz TOPEL'in hastanede öldüğü açıklandı, ancak cenazesi israrlı girişimler sonucu 12 Ağustos 1964 tarihinde Rumlar’dan alınabildi.
Kıbrıs’ta, Adana’da, Ankara ve İstanbul’da yapılan törenlerden sonra 14 Ağustos 1964 tarihinde Edirnekapı’daki Sakızağacı Hava Şehitliği’nde toprağa verildi.
Örnek bir insan, mükemmel bir asker olan Cengiz TOPEL’in manevi varlığı önünde Türk Milleti ve Türk Havacılığı şükran ve saygıyla eğilir.
İçindekiler
7- 8 Ağustos 1964 Günü
7-8 Ağustos 1964 Hava Harekatı
7 Ağustos Cuma günü, ESKİŞEHİR’e yaklaşmakta olan bir C-54 uçağından Meydan Nöbetçi Subaylığına mesaj geldi. Mesajda; Hava Kuvvetleri komutanı Orgeneral İrfan TANSEL “Muhsin Paşa kuleye gelsin konuşacağım” diyordu. Mesaj hemen kendisine iletildi. Tümg. Muhsin BATUR ile Orgeneral İrfan TANSEL yaklaşık olarak bir saat pist başında motorları çalışır bekleyen uçağın içinde konuştular. Bu konuşma sırasında, İrfan TANSEL “Kıbrıs’taki karışık durum nedeniyle İSTANBUL’dan ANKARA’ya çağrıldığını ve hemen gideceğini fakat kendisi ile görüşmek istediği için ESKİŞEHİR’e indiğini” belirttikten sonra "Hükümetin muhtemelen KIBRIS’a uyarı uçuşu kararı alacağını bunun için silahlı bir dörtlü kolun hazır olarak beklemesini" bildirip hükümet toplantısına katılmak için ANKARA’ya hareket eder. Tümg. Muhsin BATUR ise 1 nci üsse dönerek, Üs kilit personelini toplantıya çağırır.Bu arada liderliğini 1 numara Yzb. Necmi SOYUPAK’ın yaptığı ve 2 numara Ütğm. Şevket YAVUZ, 3 numara Yzb. Osman KAYADİBİNLİ, 4 numara Ütğm. Ethem SANCAR’ dan meydana getirilen bir dörtlü kol, makinalı top yüklü olarak beklemeye bırakılır. Saat 19.00’da, başta Tümg. Muhsin BATUR olmak üzere 1nci üs komutanı Tuğg.Semih ALAYBAYOĞLU, Uçuş Grup Komutanı Yb.Tarık GÖKERİ ve Uçuş Grup Komutanı Yb. Necdet HORASAN olduğu halde üsse gelerek, hazır bekleyen kolu brifinge alırlar. Bizzat Tümg. Muhsin BATUR tarafından verilen birifing emri ile, ki bu emir, uyarı uçuşu ve gözle temas sağlanan hedeflere makinalı top ile taarruz edilmesi, idi.
Kol saat 19.35 de kalkış yapar. Hızlı bir uçuş ile 40 dakika sonra saat 20.17 de hedef olan ERENKÖY üzerinde olunur. İlk önceliğe sahip olan Rum hucumbotlarının bölgeden ayrılması nedeni ile Rum mevzilerine makinalı top taaruzu yapılarak geri dönülür. Yapılan bu uyarı uçuşu, ERENKÖY’de üç gündür direnen ve Anavatandan yardım bekleyenler için umut ışığı olmuştur.
8 Ağustos 1964 gününe gelindiğinde istihbarat raporlarından Rum hucumbotlarının ERENKÖY ve GEMİKONAĞI Limanı civarında toplandığı öğrenilir. Bu hucumbotlar ERENKÖY’ü denizden top ateşine tutuyorlardı. Türkler çok zor durumda idiler.
Çünkü savunma durumunda olan Türkler sırtlarını güvenli buldukları denize vermişlerdi. Ama denizden gelen top mermileri onları ateş arasında bırakıyordu. 8 Ağustos günü yine bizzat Tümg. Muhsin BATUR tarafından verilen brifing ve emir ile; bir F-100F ve iki adet F-100 D uçağından oluşan keşif kolu hazırlandı. Bu keşif kolu yine Yzb. Necmi SOYUPAK liderliğinde, iki numara Yzb. Osman GÜLSES olarak havalandı. F-100 F’de Yzb. Necmi SOYUPAK’la birlikte Ütğm. Uluer ECERAL da bulunuyordu.
Görevleri ise:
ERENKÖY bölgesine kadar kol halinde uçtuktan sonra bölgeye varıldığında kol ikiye ayrılacaktı. İki adet F-100 D uçağı Yzb. Osman GÜLSES liderliğinde bölgede kalarak keşif ve Rum mevzilerine taarruz görevini yerine getirirken; Yzb. Necmi SOYUPAK ve Ütğm. Uluer ECERAL komutasındaki F-100 F uçağı GEMİKONAĞI Limanına keşfe gidecekti.
Yzb. Necmi SOYUPAK ve Ütğm. Uluer ECERAL komutası altındaki F-100 F, GEMİKONAĞI Limanına ulaştığı zaman hücumbotların bölgede olduklarını tespit etti. Daha önceden kararlaştırılan bir şifre ile kendisinden sonra kalkan 1 numara Yzb. Hüseyin ÇAPAOĞLU liderliğinde ve 2 numara Ütğm. Ethem SANCAR, 3 numara Yzb. Vahdet GÜNDÜZ 4 numara Ütğm. Mustafa KÖSEOĞLU’ ndan oluşan dörtlü kola bildirecekti. Hücumbotların GEMİKONAĞI olduğu Limanında tesbitinden sonra; “Hava yerinde güzel” parolası ile hücumbotların bölgede olduklarını bildirerek, kolun hedef arayarak zaman kaybetmesi önlenmiş oluyordu Yzb. Hüseyin ÇAPAOĞLU liderliğindeki dörtlü kol, hedef bölgesine ulaşarak Rum gemilerine roket ve makineli top taaruzuna geçtiler. KIBRIS semalarında bu faaliyetler olurken TÜRKİYE’deki faaliyetler de olanca hızıyla devam etmekteydi.
MALATYA’dan ADANA’ya intikal eden 113 ncü Filo, Bnb. H.Basri YURDAKUL liderliğinde kalkan bir dörtlü kol ise ERENKÖY’e doğru uçmaya hazırlanıyordu. Hedef ; ERENKÖY’de bulunan Rum birlikleri idi.
ESKİŞEHİR 112 nci Filoda ise pilotlar kamelyada kendilerine sıra gelmesini bekliyorlardı. Yzb. Cengiz TOPEL ise kamelya içerisinde dolaşıyordu. Derken 1 nci Hava Kuvveti Komutanı Tümg. Muhsin BATUR, Kurmay Başkanı Tuğg. Hulusi KAYMAKLI, Üs Komutanı Tuğg. Samih ALAYBAYOĞLU, Grıp Komutanı Yb. Necdet HORASAN gelerek hücumbotlara yapılacak ikinci dalga taaruz için dört asil ve bir yedek pilot seçtiler. Seçilen bu dörtlü kol, öğleden sonra geç vakitlerde brifinge alındı. Brifing yine 1 nci Hava Kuvveti Komutanı Tümg. Muhsin BATUR tarafından veriliyordu. ( Saatin tam olarak belirlenememesine rağmen 16.30 civarında brifinge girmeleri kuvvetle muhtemeldir.) Teşkil edilen dörtlü kolda; Lider, Yzb. Cengiz TOPEL F-100D 55-2766 2 numara Ütğm. İzzet ÖZTARHAN 3 numara Yzb. Mehmet KONEDRALI, 4 numara Ütğm. Ethem SANCAR bulunmaktaydı.
Ayrıca 5 numara olarak Ütğm. Şevket YAVUZ brifinge katılmıştı. Kalkış esnasında koldan herhangi bir numaranın bir numaranın arıza yapması durumunda arıza yapan uçağın yerine kalkacaktı.
Brifingte hedef bölgesi olarak GEMİKONAĞI Limanı bölgesinde olan hücumbotlara ikinci dalga olarak taaruz edileceği bildirildi. Silah yükü olarak uçaklara bomba ve makinalı top mermisi yüklenmişti. Yapılan brifing sırasında ki Cengiz TOPEL’i Şevket YAVUZ şöyle anlatıyor:
“Brifinge girdiğimiz zaman, Cengiz’i ilk defa olarak bu kadar sessiz gördüm. Brifing boyunca hiç konuşmadı. Soru dahi sormadı. Sadece verilen emri aldı ve ‘Hadi arkadaşlar gidelim’ dedi.” Cengiz TOPEL liderliğindeki kol, takriben 17.00-18.00 civarında ESKİŞEHİR’den kalkış yaptı. Koldaki tüm uçakların başarıyla havalanmasından sonra, beş numara olarak piste giren Ütğm. Şevket YAVUZ ise geriye döndü.
Son uçuşu
ANTALYA’ya kadar yapılan yüksek irtifa uçuşundan sonra kol, AKDENİZ üzerinde alçalarak, alçak uçuşa başladı. Alçak uçuş yapmalarının nedeni, İngilizlerin KIBRIS’a kurdukları radara yakalanmamaktı. Böylece DİKELYA Üssünden kalkacak İngiliz av uçaklarının önlemesine de maruz kalmayacaklardı. (Harekat boyunca İngiliz radarı tesbit ettiği Türk uçaklarına karşı önleme uçakları kaldırdı. Ancak bu uçaklar hiçbir şekilde hasmane bir davranışta bulunmadılar.)Kol ANTALYA’yı geçip AKDENİZ’in mavi suları üzerinde uçmaya başladığı zaman telsiz kulaklıklarından bilinen bir ses duyuldu: “Tık tık”. Bu ses GEMİKONAĞI Limanındaki görevini bitirip ESKİŞEHİR’e dönmekte olan Yzb. Hüseyin ÇAPAOĞLU liderliğindeki kolun başarı dileklerini iletiyordu. Bu dileğe Cengiz TOPEL tarafından yine aynı şekilde cevap verildi. Aynı saatlerde ADANA’ya intikal etmiş olan 113ncü Filodan Bnb.H.Basri YURDAKUL liderliğinde bir dörtlü kol ERENKÖY’deki Rum mevzilerini bombalamak için havalanıyordu. Sinirler gerilmişti yıllardır barış şartları içinde savaş için hazırlananlar artık savaşın içindeydiler. Ölümü göze alarak öldürmeye gidiyorlardı.
Herşeyden önemlli olan tek bir şey vardı: Görevin yapılması. Bu sayede insanlık onuru ve KIBRIS Türk’ünün yaşam hakları korunmuş olacaktı. Kol, akşam alaca karanlık vaktinde hedef bölgesine ulaştı. Ortalık tam anlamıyla mahşer gününe dönmüştü. Her yerde patlayan uçaksavar mermilerinin kara dumanları, yanan gemilerin siyah bulutlarına karışıyordu. Pilotların hiç görmedikleri büyüklükte muazzam bir uçaksavar ateşi vardı. Rumlar, GEMİKONAĞI Limanını olası bir Türk çıkarma bölgesi olarak gördükleri için büyük ölçüde silahlandırmışlar ve çok sayıda da uçaksavar ile desteklemişlerdi.
Kol hedefleri olan hücumbotlar görülür görülmez, bir atış paterni teşkil etti.
Limanın hemen arkasında denize paralel uzanan yüksek dağlar nedeniyle denizden karaya doğru bir atış paterni kurulamadığı için, karaya paralel ve dalış anında güneş arkada kalacak şekilde bir atış paterni kuruldu. Artık taarruzlar başlamıştı. Denizdeki hücumbotlar kaçmaya uçaklar ise onları hedef almaya çalışıyordu. Bu uğraşma içerisinde, Cengiz TOPEL ilk dalışını yaptı.
Hücumbot hedef göstergesinde hızla büyürken, bombasını attı ve yükseldi. Fakat küçük geminin son anda yaptığı bir manevra bombanın on metre geriye düşmesine neden oldu. Bu durumu yadırgamamak gerekir. Çünkü o zamana kadar hareketli hedeflere özellikle de deniz hedeflerine karşı atış eğitimi yapılmıyordu.
İlk dalışlardan sonra kol, tekrar paterne girerek ikinci bir dalış için hazırlandı. İşte herşey o zaman oldu...
Uçağın İsabet Alması Ve Şehadeti
AKDENİZ üzerinde, ERENKÖY’e gitmekte olan, Bnb.H.Basri YURDAKUL kolunun telsizlerinden şu sözler yankılanır:“- Cengiz Yüzbaşım uçağından dumanlar çıkıyor atla! (Ütğm.İ.ÖZTARHAN)
- ...
- Yüzbaşım!...Cayır cayır yanıyorsun atla! (Ütğm.İ.ÖZTARHAN)
- Tamam atladı.(Muhtemelen Yzb.M.KONEDRALI)
- Paraşütü açıldı.(Muhtemelen Ütğm.İ.ÖZTARHAN)”
Atladıktan sonra
Cengiz TOPEL’in uçağı yara almış ve kendisi paraşüt ile atlamak zorunda kalmıştır. Uçağının yara alması ile ilgili olarak iki varsayım öne sürülmektedir. Birinci varsayıma görre Cengiz TOPEL hedef şeçtiği hücumbota, ikinci dalışı esnasında emniyetli irtifanın altına inmiş veya bombayı bıraktıktan sonra bombasının gidişatını takip etmek suretiyle emniyetli irtifanın altına inmiştir. Bu durumda da attığı bombanın parça tesiri ile uçağının yara almasına neden olmuştur.Eğer Cengiz TOPEL, emniyetli irtifanın altına inmiş ise de bu hedef aldığı gemiyi kaçırmak istememe düşüncesinden kaynaklanmaktadır. İkinci varsayımda ise; dalış, bombayı bırakış ve yükseliş anında hücumbotlardan veya karadan açılan uçaksavar ateşi ile vurulduğudur. Bu konuda yerden açılan uçaksavar ateşi ile vurulduğu varsayımı daha fazla kişi tarafından ifade edilmiştir . Ayrıca harekat boyunca görev alan pilotların belirttikleri gibi bölgede yoğun bir uçaksavar ateşinin bulunması ikinci varsayımı doğrular niteliktedir. Cengiz TOPEL paraşütle atladıktan sonra; LEFKE, GAZİVEREN; ELYE ve ÇAMLIKÖY Türk yerleşim birimleri arasında bulunan, PERİSTERONORİ Rum köyünün yakınından geçen bir asfalt yola inmiştir. Yere indiği zaman bir ayağının kırıldığı ve çene kemiğinin zedelendiği söyleniyor olmasına rağmen bunun doğruluk derecesini belirtir bir kanıt yoktur. Bu konuda Şevket YAVUZ “ 1974 yılından sonra Kıbrıs’a gittiğim zaman Cengiz’in olayına tanık olan mücahitler ile tanıştım. Bana Cengiz’in yere indikten sonra cebinden birşeyler çıkartıp yaktığını söylediler. Bunlar muhtemelen, bir gün önce hazırlanan hedef bilgileri ve haritalardı yani Cengiz yere indiği zaman sağlam ve doğruyu ayırt edecek kadar kendinde idi.
Cengiz TOPEL’in yere indikten sonra haritasından LEFKE yönünü tespit ederek o yöne koşmaya başladığı ancak kısa bir süre sonra, arkasından bir jiple gelen üç Rum tarafından yakalandığı belirtilmektedir. Ayrıca mermisinin bitimine kadar kendisini koruduğu ve yanına hiç kimseyi yaklaştırmadığı söylenenler arasındadır.
Buraya kadar anlatılanlardan anlaşılacağı gibi, Cengiz TOPEL’in uçağının yara alışından şehit olmasına kadar geçen olayların tam bir kanıtı olmamakta söylenenler genellikle varsayımlara ve tanıklara dayanmaktadır.
Cengiz TOPEL’in yakalandıktan sonra başına gelenler konusunda da bir çok varsayımlar ortaya atılmıştır.En fazla anlatılanlar şunlardır:
İlk varsayıma göre; Cengiz TOPEL’in PERİSTERONORİ Rum köyü yakınlarında yakalandıktan sonra GÜZELYURT’a götürülür. Fakat tam şehrin girişinde, 500 kadar Rum askeri ve Grivas’ın (EOKA LİDERİ) adamları tarafından araba durdurulmak suretiyle aşağıya indirilir. Elleri kelepçeli olduğu halde, hemen oracıkta konuşturulmak istenilir. Cengiz TOPEL’in suskunluğu attıkları dipçik darbeleri ile çözemeyince, sinirlenirler ve arkadan üç el ateş ederek O’nu yaralarlar. Ancak Cengiz TOPEL’den daha çok bilgi almak isteyen Rum liderlerinin olaya el atmaları ile LEFKOŞE Rum Hastahanesine kaldırılarak ameliyat edilir.
İkinci bir varsayıma göre ise, Cengiz TOPEL, yakalandıktan sonra ilk olarak GÜZELYURT Rum Hastahanesi’ne götürülerek müşahade altına alınır. (Bu hastaneye daha sonra Cengiz TOPEL adı verilecektir.)
Burada B.M. kontenjanına ait olan bir Amerikalı doktor Cengiz TOPEL’in başına gelecekleri tahmin ederek onu korumaya çalışır; ama Rum çapulcu sürüsü karşısında başarılı olması beklenemez. Daha sonra buradan alınarak GÜZELYURT Rum Manastırı’na götürülür. (Bugün kışla olarak kullanılan manastırın işkence yapılan odası, bir müze haline getirilmiş ve yapılan işkenceler odanın duvarlarına yazılmıştır.) Burada kendisine bilgi vermesi ve radyodan TÜRKİYE aleyhinde konuşma yapması yolundaki istekleri reddeder. Her zaman Türklüğünün değerini bilen ve emsalsiz bir vatan sevgisine sahip olan bu genç Türk konuşması yolundaki istekleri geri çevirirken bir an olsun düşünmemiştir. Sonuç ise dünyanın en adi ve en canice ikna etme metodu: İşkence.
Bir başka tez ise, Cengiz TOPEL’in işkence görerek öldüğü fakat ölümünden sonra da vücudunda tahribat yapıldığı yolundadır.
İster işkence görerek şehit edilmiş olsun ki bu durum gerçeğe en yakın olanıdır. İsterse şehadetinden sonra vücudunda tahribat yapılmış olsun, yapılanlar; İnsanlık ölçülerine sığmamaktadır. Bu ancak yüzyıllardır bastırılmış, her an her dakika körüklenerek alevlendirilmiş temelsiz bir kinin; savunmasız bir insan üzerine kusulmasıdır.
Bütün bunlardan sonra Cengiz TOPEL, Lefkoşe Rum hastanesine götürüldü. Rumların açıklamalarına göre 9 Ağustos günü ölmüştü. Bir başka kaynak ise Cengiz TOPEL’in 12 Ağustos günü öldüğünü belirtmektedir.
Cengiz TOPEL’in düşmesinden sonra TÜRKİYE hemen devreye girerek pilotunun geri verilmesini istedi. Eğer pilotu verilmezse intikam taarruzları yapılacaktı.
Bu intikam taarruzlarına hedef olarak başta Makarios’un evi olmak üzere birçok askeri hedef seçilmişti. Ayrıca 9 Ağustos günü B.M.Barış Gücü Komutanı General THİMAYYA Türkiye’ye bir mesaj çekerek, kendisinin, Türk pilotu ziyarete gideceğini, bir isteklerinin olup olmadığını soruyordu. Türk Genelkurmayından cevap olarak bir isteğimizin olmadığı, ama pilotumuzun sağlık durumu konusunda bilgi verilirse mutlu olacağımız bildiriyordu. General THİMAYYA, Cengiz TOPEL’i hastanede ziyaret ettimi bilmiyoruz; ama Rumlar Cengiz TOPEL’in öldüğünü radyo aracılığı ile aynı gün dünyaya duyurdular. Bu haber saat 23.00 civarında Türk Genelkurmayına ulaştı ve bomba etkisi yaptı.
Cengiz TOPEL korunabilir miydi? Bu soruyu o zamanın şartları içinde ele almak gerekir. Harekat ani olarak planlandığı için hazırlanmış bir kurtarma operasyonu planı yoktu. TOPEL yere indiğinde Rum mevzilerinin tam üzerine düşmüştü. Mücahitler, Cengiz TOPEL’i kurtarmak için hemen harekete geçmelerine rağmen, Rumların yoğun ateşi nedeniyle mevzilerine dönmek zorunda kaldılar. Bu onu kurtarmak için yapılan ilk ve tek girişim idi. Bundan sonra götürüldüğü yerlerden, kaçırma girişiminde bulunulabilirdi; ama bu da gerçekleştirilemedi. Olayı yaşayan mücahitlere sorulan “O sizi kurtarmak için gelmişti, neden kurtarmadınız?” sorusuna, mücahitler:
“Düşünemedik. Çok büyük gaflettir.” Diye cevap vereceklerdi.
CENAZE TÖRENLERİ
Rumlar Cengiz TOPEL’in cenazesini vermeden önce bazı şartlar öne sürmüşlerdi. Bunlardan birisi kesinlikle LEFKOŞA’da cenaze töreni yapılmamasıydı. Eğer burada bir cenaze töreni yapılırsa, Rumlar, maaşı TÜRKİYE’ye götürecek olan İngiliz Agrotur Usune giden yolda, Cengiz TOPEL’in naaşını tekrar geri alacaklardı. Bu durumu göz önüne alan Türk yetkililer B.M. ile temasa geçerek cenazesinin bir helikopter ile TÜRKİYE’ye götürülmesine karar verdiler. Lefkoşa’da Yapılan Cenaze Töreni: 12 Ağustos günü LEFKOŞA Türk Genel Hastanesi’nin önünde mahşeri bir kalabalık bekleşiyordu. Hepsinin gözü yaşlı, hepsinin yüreği yaralıydı.Yıllar yılı birçok şehidini uğurlamış olan bu halk, Anavatandan gelen bu üç yıldızlı şehidini uğurlamaya O’na karşı son görevini yapmaya hazırlanıyordu. Saat 14.30’da şehidimizin albayrağa sarılı tabutu, doktorlarımızın omuzlarında hastaneden çıkarıldı. O ana kadar güçlükle tutulan göz yaşları ve hıçkırıklar birden boşalıverdi. Ağlayanların “Oğlum bizi bırakıp nereye gidiyorsun?” ağıtlarını her yerden duymak mümkündü. Cenaze bu ortam içinde, Mehmetçik ve Mücahitlerin arasında halk temsilcilerinin omuzları üzerinden geçerek kortejin önündeki yeri aldı. Kortejin önünde, iri yapılı bir Mehmetçiğin ellerinde Türk Hava Kuvvetleri’nin forsu bulunuyordu. Onun arkasında, sağında ve solunda, bir mücahit ve bir izci kız tarafından taşınan KIBRIS toprakları geliyordu. Şehit mezarlarından alınan bu toprak, kırmızı atlas torbaların içinde taşınıyordu. İsteniyordu ki cesedini örten vatan topraklarının içinde bir parça da KIBRIS toprağı bulunsun. Hemen onların arkasında boynunu bükmüş çiçekleriyle çelenk geliyordu. KIBRIS Türkü tarafından gönderilen çelenk.
Mücahit ve Mehmetçiklerin arasında, insanlığın ve Türklüğün en nadide çiçeği geliyordu ağır ağır. Başta Dr. Fazıl KÜÇÜK, Kıbrıs Maslahatgüzarımız, Kıbrıs Türk Alayı Komutanı Hasan SAĞLAM, Mücahitler, Kıbrıs Türk Alayı Mensupları, Türk Emniyet Teşkilatı mensupları ve her yaştan Kıbrıs Türkünün oluşturduğu kortej, bu nadide çiçeği takip ediyordu.
Ağır ağır ilerleyen kortej; Atatürk Alanı, Dikilitaş, Girne Meydanı ve Atatürk anıtını geçerek, Şehitler Anıtı’nın önüne geliyor. Burada hazır bekleyen katafaltın üzerine özenle bırakılıyor. Saygı duruşuna geçiyor herkes, tam iki dakika. Kıbrıs Türk Alayı’ndan genç bir subayın yaptığı konuşma ile yaşlı gözlerden, bir gözyaşı seli daha boşanıyor.
Sonra bir izci konuşuyor, onu bir mücahidin konuşması izliyor ve orada and içiyor Kıbrıs Türkü, TOPEL’in intikamını alacağına And içiyor Kıbrıs Türkü; Türklüğün şerefine leke sürdürtmeyeceğine bu kanlı adada insanca yaşamak için sonuna kadar mücadele edeceğine. Naaş, buradan dikkatle alındıktan sonra, Lefkoşa Türk Lisesine getiriliyor. Bekleyen B.M. helikopterine yerleştirildikten sonra yanına Kıbrıs toprağı ve ancak birkaç çelenk bırakılabiliyor. Halkın hıçkırıklarına bir de motor sesi katılıyor... Helikopter, Beşparmak Dağları üzerinde ağır ağır yükselirken, iki İngiliz uçağı ona refakat ediyor. Bu nöbet AKDENİZ üzerinde, Türk Jetlerine, Cengiz TOPEL’in silah arkadaşlarına devrediliyor.
Ankara’da Yapılan Cenaze Töreni
13 Ağustos günü saat 17.30’da , Cengiz TOPEL’i taşıyan B.M. helikopteri ADANA-İncirlik Hava Üssü’ne indi. 8 Ağustos günü uçağıyla vatanından ayrılan Cengiz TOPEL tekrar yurduna dönmüştü, helikopterle, Adana Valisi Mukadder ÖZTEKİN, Belediye Başkanı Ali SEPİCİ, Emniyet Müdürü Bekir YALÇIN, Jandarma Komutanı Alb. Enver BAYER ile diğer askeri ve sivil erkanın katıldığı küçük ama aynı zamanda içli bir törenden sonra Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı ETİ-63 numaralı C-47 uçağına yerleştirilerek saat 17.45’te ANKARA’ya uğurlandı. Yolda kendisine yine Türk Jetleri eşlik etti.ADANA’dan kalkan uçak, saat 19.14’te Etimesgut Havaalanı’na indi. Burada O’nu başta; Milli Savunma Bakanı İlhami SANCAR olmak üzere Kuvvet Komutanları ve yüksek rütbeli subaylardan oluşan bir heyet karşıladı. Yapılan küçük törenden sonra, geceyi geçireceği Gülhane Askeri Hastanesi’ne gönderildi. Tören sırasında göz yaşlarını tutamayan Milli Savunma Bakanı İlhami SANCAR, gazetecilerin sorularını “Teessürüm, bir şey söylememe engel oluyor.” şeklinde cevap verecekti.
14 ağustos günü, başta Başbakan İsmet İNÖNÜ olmak üzere, bakanlar, kuvvet komutanları, milletvekilleri, senatörler, askeri erkan ve Cumhurbaşkanı adına Yaver Yzb. Talat TEKİN’in de hazır bulundukları bir tören düzenlendi. Cengiz TOPEL’in naaşı, hastaneden arkadaşlarının omuzları üzerinde çıkartılarak, Hava Kuvvetleri Komutanlığı önüne kadar bu şekilde götürüldü.
Burada saat10.20’de yapılan saygı duruşu ve törenden sonra bir top arabasına yerleştirildi. Kortej, Genelkurmay Başkanlığı ve Sıhhiye’den geçerek, Orduevi önüne geldiği zaman, top arabasından alınarak bir ambulansa bindirildi. Kortejde en önde, Cumhurbaşkanı adına katılan Yaver Yüzbaşı Talat TEKİN vardı. Onun peşi sıra Başbakan İsmet İNÖNÜ, kuvvet komutanları, milletvekilleri, senatörler, askeri ve mülki erkan ile Cengiz TOPEL’in silah arkadaşları geliyordu. Bu sırada yol kenarındaki polis kordonunu yaran yaşlı bir kadın, Başbakan İsmet İNÖNÜ’nün karşısına geçerek “Paşam öcümüzü kızıl papazda bırakmayın. Biz de daha ne Cengizler var” diye bağırmış. Kadın, yetkililer tarafından zorlukla yatıştırılabilmiştir.
Ambulans Etimesgut Havaalanı’na geldiği zaman iki uçak hazır halde bekliyordu. Org. İrfan TANSEL’i taşıyan uçak saat 12.05’te havalanırken, Cengiz TOPEL’i taşıyan ETİ-38 numaralı C-47 ise, saat 12.00’da İSTANBUL’a doğru havalandı.
Yazımızın bu noktasında. Bu ana kadar gelişen olayları bir de TOPEL ailesi açısından inceleyelim. 8 Ağustos akşamı Cengiz TOPEL’in düştüğü haberi geldiği zaman oğluyla birlikte oturmakta olan anne Mebuse TOPEL 1nci Üs’te çalışan personelin ön ayak olmasıyla İSTANBUL’daki akrabalarının yanına gönderildi. Yüreği yanık anne, 13 Ağustos’a kadar oğlunun akibetinden habersizdi.
O hala oğlunun Rumların elinde esir olduğunu sanıyordu. Bu acı gerçek, evdeki radyonun bozulması, mahalleye gazete satıcılarının sokulmaması ve eve başsaglığına gelenlere uyarıda bulunulması ile anneden gizlenebilmişti, ama 13 Agustos geldiği zaman, gerçeği daha fazla gizlemenin doğru olmayacağı kanısına varıldı. Çünkü ertesi gün cenaze töreni yapılacaktı.
ALMANYA’da bulunan ağabey Turgut TOPEL ile Abla Mürüvet TOPEL, yurda dönme hazırlıkları içindeydiler. Çünkü ağustos ayı içinde ağabey Turgut TOPEL’in evlenme töreni vardı. Turgut TOPEL, yanında ablası ve kayınvalidesi olduğu halde BULGARİSTAN’a geldiğinde, KIBRIS’a yapılan hava harekatını öğrendi. Bir pilotun da şehit olduğunu da biliyorlardı ama bu kardeşleri olamazdı. Çünkü ESKİŞEHİR, KIBRIS’a çok uzaktı. İSTANBUL’a kadar içlerinde belli bir sıkıntı olduğu halde geldiler.
Gerçeğin acı tokatı KADIKÖY’deki evlerine geldikleri zaman patladı. Kardeşinin şehadet haberini komşularından öğrendikten sonra hemen SULTANAHMET’e gittiler. Annesi, kayınvalidesinin evinde kalıyordu. Eve geldiklerinde olayı yeni öğrenmiş anneyi Kur’an okurken buldular. 14 Agustos günü Org. İrfan TANSEL’i getiren uçak, saat 13.20’de Yeşilköy Havaalanı’na indi. Org. İrfan TANSEL hemen şeref salonuna geçerek, burada beklemekte olan anne Mebuse TOPEL’i kucaklayarak; kendisi ve Hava Kuvvetleri adına başsağlığı dileklerinde bulundu. Cengiz TOPEL’i getiren uçak saat 13.35’te havaalanına indiği zaman, Vali Niyazi AKI, Belediye Başkanı Haşim İŞCAN, Hava Kuvvetleri Komutanı Org.İrfan TANSEL, 1 nci Ordu Komutanı Selami PEKİN ve Emniyet Genel Müdürü Haydar ÖZKİN, öğrencisi olduğu Eskişehir Ticari ve İlimler Akademisi Öğrencisi Cemiyeti Temsilcileri ve silah arkadaşları tarafından karşılandı. Yapılan karşılama töreninden sonra, bir ambulansa bindirilerek Kasımpaşa Deniz Hastenesi’ne götürüldü.
İstanbul’da Yapılan Cenaze Töreni
Sultanahmet Camisi’nin önünde mahşeri bir kalabalık vardı. Cami 800’den fazla çelenk ve yüz binlerce İstanbullu tarafından kuşatılmıştı. Caminin bahçesinde musalla taşında yatan Cengiz TOPEL’in başında ise Milisler ve silah arkadaşları nöbet tutuyorlardı. Caminin 16 şerefesine çıkmış olan 16 müezzin tarafından, okunan ikindi namazından sonra, cenaze namazı kılındı.Öylesine bir kalabalık vardı ki, naaşın camiden çıkarılıp, kortejin önüne getirilmesi mümkün olmuyordu. Evlerinden, işlerinden kopup gelmiş yüz binlerce İstanbullu tabuta saldırıyor, ona yakın olmaya, O’nu sinesine basmaya çalışıyordu. Diyebiliriz ki bu tören; Ata’sının cenaze töreninden sonra İSTANBUL’un gördüğü en büyük cenaze töreni idi. Cengiz TOPEL’in naaşı kortejin başındaki yerine saat 17.53’te getirilebildi.
Kortejin yürüyüşüne başladığı zaman en önde top arabası olmak üzere yanlarına sıralanmış arkadaşlarıyla başladı. Onları şehidimizin fotoğrafını taşıyan bir havacı subay, kırmızı atlas torbalar içinde Kıbrıs toprağı taşıyan iki hava subayı onu takip ediyordu. Onların arkasında, acısını milleti ile paylaşan anne Mebuse TOPEL, ağabey Turgut TOPEL ve abla Mürüvvet TOPEL yer almışlardı. Törene, Meclis Başkanı Fuat SİRMEN, Büyük Millet Meclisi Üyeleri, Hava Kuvvetleri Komutanı, Org.İrfan TANSEL, İstanbul Valisi Niyazi AKI, Belediye Başkanı Haşim İŞCAN, yüzlerce yüksek rütbeli subay, öğrencisi olduğu Eskişehir Ticari ve İktisadi İlimler Akademisi öğrenci temsilcileri ve yüz binlerce İstanbullu katılıyordu.
Bandonun çaldığı matem marşıyla yürüyüşe geçen kortej, yolun iki tarafına toplanmış olan halkın hıçkırık sesleri ve “intikam” sesleri arasında saat 18.30’da Çarşıkapı’ya geldi. Burada top arabasından alınan tabut, bir cenaze arabasına yerleştirildi. Çarşıkapı’dan arabalarla hareket eden kortej, Ordu ve Vatan caddelerini geçerek saat 19.05’te Edirnekapı Şehitliği’ne geldi. Hava Şehitliğin’de hazır bulunan binlerce kişinin gözyaşları arasında mezara indirilen cenazenin başında, bir hava teğmeni heyecanlı bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı diğer konuşmalar ve bir manga tarafından havaya üç el ateş edilmesi izledi.
Fakat, defin işlemi bir türlü gerçekleştirilemiyordu. Çünkü hocalar başında saatlerce Kur’an ve mevlüt okuyorlardı, ancak çok geç saatlerde defin işlemi tamamlanabildi ve tören son buldu.
Tarih sayfalarında adı duyulmaya başladığı günden beri, vatan uğruna canını verip nam alan Türk Milleti, bugüne kadar verdiği şehitlerine birini daha eklemişti. Bu şehit, onun şanlı tarihini yaratan son şehit olmayacaktı. Aziz milleti O’nun vücudunu toprağa gömerken, hatırasını ve acısını kalbine gömdü.
OTOPSİ RAPORU VE SONUÇLAR
Şehidin cesedi,11 Ağustos 1964’te Uluslarası Kızıl Haç’tan Mr.Boisser ve Mr. Andre tarafından LEFKOŞA Rum Hastanesi’nden alınarak saat 22.00’a doğru LEFKOŞA Genel Hastanesi’ne bir tabut içinde çıplak olarak getirilmiştir. Muayenenin tarihi 11 Ağustos 1964 saat 22.30’dur. Yapılan muayene sonucunda aşağıdaki otopsi raporu yazılmıştır.Müteveffanın Adı: Hakkı Cengiz TOPEL
Cesedin Kimliğini Tanıyan Şahıs: Tğm.Yalçın ORAY, Kıbrıs Türk Alayından
Yaş ve Cinsiyeti: 29, Erkek
Boyu: 1.70
Göz rengi: Kahverengi
Saç rengi: Açık Kahve
Takribi Ölüm Zamanı: 6-48 saat evvel
Otopsi, Dr. Mustafa Fahri DİKENGİL tarafından; Danimarka
Askeri Birliği doktorlarından Bnb. Kristensen PETER ve Tğm. SORENSEN, Türk Alayı doktorlarından Cerrah Yzb. Yaşar KILIÇASLAN, Kızılay Hastanesi doktorlarından Cerrah İsmail Hakkı ÖMERCİ ve Kıbrıs Türk Genel Hastanesi doktorlarından Cerrah Kaya BEKİROĞLU’nun huzurunda yapılmıştır.
1.Cesedin Dış Muayenesi
Sağ göz kapaklarında morluk ve göz beyazı altında kanama mevcuttur. Künt bir darbe ile meydana gelmiştir.) Sağ burun deliğinde kan mevcuttur. Başın saçlı derisi muttad olmayan şekilde iki şakak arası kesilerek birleştirilmiştir.Çene kemiğinin her iki tarafında ve çene ucunda deride sıyrık ve yaralar görüldü. Sol göz kapağı üzerinde kesik yara. Boyunda troid kıkırdağında Pubis kemiğine kadar uzanan ve orta hatta dikilmiş otopsi kesiti. Boyunun bütün sağ yanını kapsayan ekimoz sahası ve ciltte sıyrık yara. Bütün sağ omuz ve kürek kemiği sahasını kaplayan ekimoz sahası(vuruk).
Sağda arka axılla hattı ve 19’uncu kaburga üzerinde kenarları ekimotik 1.5x1/2 cm. boyutunda kurşun deliği. (Bu delik ölümden sonra her iki tarafa doğru kesilerek genişletilmiştir.) Sağ ön axılla hattı ve 19’uncu kaburga üzerinde 1/2 cm. çapında kenarları emikozlu ikinci bir kurşun deliği. Solda sekizinci kaburga üzerinde, bel kemiğinden 2 cm. uzakta bir kurşun deliği ile orta axılla hattı ve aynı kaburga üzerinde kurşun çıkış deliği. (Bütün bu kurşun delikleri hayatta iken yapılmıştır.) Her iki kol kubital çukurlar ve sağ sırtında injeksiyon delikleri, sağ el sırtında emikoz ve sol elde ödem. Sırtta post mortem morluk. Sağ kolun ortasından başlayıp yukarıya omuza ve bunun çevresinden sağ kürek kemiğinin alt ucuna kadar uzanan post mortem yapılmış bir cilt kesiti. Sağ kaburga boyunca devam eden bir Torakotomi kesiti. (Hayatta ve ameliyat esnasında yapılmış ve muntazam dikilmiştir.) Skrotümda emikoz. Sol uyluğum orta ve arka yüzünde bir cm. çapında bir kurşun yarası.
Bu yaranın kenarları her iki tarafa uzatılmıştır. Uyluğun 1/3 üst kısmında ve önde 2 cm. çapında ikinci bir kurşun yarası görülmüştü. Bu kurşun yarasını çevreleyen cilt, emikozludur. Sol uyluktaki kurşun delikleri, giriş ve çıkış delikleridir. Sağ kolun 1/3 üst dış kısmında 1/2 cm çapında, kenarları emikozlu cilt görüldü ki bu da hayatta iken meydana gelmiştir. Bu yara da ölümden sonra kesilerek genişletilmiştir.
2.Cesedin Röntgen Muayenesi
Sağ kürek kemiğinde muteaddid kırıklar tesbit edildi. Sağ 6, 7 ve 8’inci kaburgaların arka uçları kırık.3.Cesedin İç Muayenesi:
Sağ omuzda evvelce tarif edilen morluğun derinliklerinde, adeleler içinde mebzul kanama mevcuttur. Keza sağ kürek kemiğinin alt yarısı parçalanmıştır. Cesedin evvelce tarif edilen orta hattaki otopsi kesidinin dikişleri kesilerek açıldı ve göğüs kafesinin kesik duran ön kısmı yerinden dışarı alındı. Her iki pleura boşluğunda “kesik” duran akciğerler ve beyin dışarı alındı. (Bu uzuvlar otopsiden sonra göğüs boşluğuna konmuştur.) 4’üncüden 7’inciye kadar kaburgaların arka uçlarının kırık olduğu görüldü. Keza bu hizada pariental pleura ile interkostal adelelerin yırtılmış olduğu tesbit edildi.Bu civardaki göğüs duvarı içinde kanama görüldü. (Bu yara sahası daha önce 8’inci kaburga ve bel kemiği yanı civarında tarif edilen kurşun deliğine tekabül ediyor.) Sağda Torakomi hattına tekabül eden yerdeki pleuranın içten cerrahi dikiş ile dikildiği görüldü. Göğüs duvarının iç yüzünde evvelce 11’inci kaburganın ön koltuk altı bölgesinde tarif edilen kurşun yarasına tekabül eden bir kurşun çıkış deliği görülmüştür. Evvelce otopsi esnasında kesilerek çıkarılan sağ akciğerin üzerinde müteaddid katgül cerrahi dikiş iplikleri görülmüştür. Dikişlerin cerrahi müdehale esnasında yapıldığı aşikardır.
Akciğer, bundan önceki otopsi esnasında bu dikişler hizasından müteaddit yerlerden kesilmiştir. Tarafımızdan bu akciğere yapılan müteaddit kesikler akciğer nescinde kanama sahaları gösteriyor. Bu kanama sahalarının kurşun yaralaması neticesinde meydana geldiği aşikardır. Bu bölgenin akciğer nesci çok gevşektir. Sol göğüs duvarının 8’inciden 10’uncuya kadar kaburgalar hizasına kadar uzanan bir sahada pleura altında taze kanama sahaları tespit edildi.
Bu arızalar evvelce tarif edilen sol göğüs duvarındaki kurşun yaralarına tekabül etmektedir. Sol akciğerin alt fussunda mediastinal bölgesinin nesci içinde kanama görüldü. Kalp yerinde bırakılmıştır. Kalbin ön yüzünde epicardium üzerinde bir iki kesit görülmüştür. Kalbin pulmoner arter kolları evvelce yapılan otopsi esnasında kesilmişti. Sol diafragma adelesi içinde taze kanama görülmüştür. Karaciğerde müteaddit kesikler mevcuttur. Bunlar önceki otopsi esnasında yapılmıştır. Karaciğerde herhangi bir yaralanma mevcut değildir. Karın boşluğunda ve diğer karın organlarında patalojik bir bulgu tespit edilmedi.
Başta saçlı derideki dikiş sicimleri kesilmiş ve kesik kafatası kaldırılmıştır. Kafa kemiklerinde kırık veya başka bir harabiyet görülmediği gibi daha önce gögüs boşluğuna yerleştirilmiş olan beyin parçalarının maddesinde de patalojik bir bulgu tespit edilmemiştir. Husyeler ve torbalar muayene edildi; fakat bir gayri tabiilik görülmedi. Maktülün diş, el, tırnak ve tabanları muayene edildi fakat patalojik bir bulgu tespit edilmedi.
4.NETİCE
Boynun sağ yanındaki sıyrık ve ekimoz sahası bu bölgeye yapılmış bir trauma ile ilgilidir. (Düşme veya vuruk) Sağ gözdeki morlukta, göze sert bir cisimle vurma neticesi ile meydana gelmiştir. (Düşme veya dövme) Sağ omuzdaki vuruk saha ile kürek kemiğinin kırılması bu sahaya künt bir cisimle vurma neticesi meydana gelmiştir. (Düşme veya bu sahaya vurma) Göğsün sağ yanında 11’inci kaburga üzerinde arkada ve önde görülen kurşun delikleri, arkadan atılan bir kurşunun, arkadan öne ve yukarıdan aşağı doğru bir geçit takip ederek sağ kaburgaların arka uçlarını da kırdıktan sonra, sağ akciğerin alt fussunu parçalamış ve ön yandan çıkmıştır.Sol yandaki delikleri de, arkadan atılan bir kurşunun, yukarıdan aşağıya ve arkadan öne bir geçit takip ederek göğüs duvarı içinden geçip önden çıktığı bir deliktir. Bu kurşunun yaptığı sarsıntı neticesi sol akciğerin alt fussunda kanama yapmıştır. Sol bacaktaki iki kurşun yarası giriş ve çıkış deliklerinin, merminin arkadan öne ve aşağıdan yukarıya doğru bir seyir takip ettiğini gösteriyor. Hulusa olarak, maktülün yakın bir mesafeden ve arkadan ateşli bir silahla vurulduğu ve cerrahi müdehaleye rağmen aldığı yaralardan öldüğü anlaşılmaktadır. Sırttaki mermi giriş deliklerinin yerlerinde maktüle muhtelif istikametlerden ateş edildiğini farzedebiliriz.
Sağ göğüsteki yaranın arkadan öne, yukarıdan aşağıya istikametinde atılmış bir kurşun tarafından, sol göğüsteki yaralar ise yine kurşun arkadan öne ve yukarıdan aşağıya bir istikamette atılmasıyla meydana geldiğini kabul ediyoruz. Sol bacaktaki yaralar yine arkadan öne; fakat aşağıdan Yukarıya doğru bir istikamette atılmıştır.
Vurmada kullanılan silaha gelince; bunun piyade tüfeği gibi kuvvetli bir silah olmadığı; otomatik olmadığı ve keza yakın mesafeden ateş edilen bir silah olduğu kabul edilmiştir.
Dr. Mustafa F. DİKENGİL,
Dr. Kristensen PETER Major (UNFICY),
Dr. Soensen Finn H. (UNFICY),
Dr. Yaşar Kılıç ARSLAN (Türk Alayında Yüzbaşı),
Dr. İsmail Hakkı ÖRMECİ (Kızılay İlk Yardım Hastanesi Başhekimi),
Dr. Kaya BEKİROĞLU (Kıbrıs Türk Genel Hastanesi Kd. Operatörü).
NOT
Okumuş olduğumuz bu otopsi raporunda herşeyin yazılmadığını belirtenler çıkmıştır. Belirtilen bu varsayımdan yola çıkarak araştırdığımız bazı eserlerde işkence konusunda şunlar yazılmıştır;
“Bir gözü mosmordu. Gözün beyazı kanlanmış ve dışarı doğru fırlamış... Bütün kaburga kemikleri kırılmıştı. Sonra sağ omuzu korkunç bir şekilde ezilmişti. Sağdan girip soldan çıkan bir kurşun karaciğerini delmiş... Sol bacağının içinde pek yakından atılmış bir kurşun vardı.”
“sol gözünü tahrip etmişler, pazularını matkapla oymuşlar, edep yerlerini ezmişler, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakmışlar, sol ayağını kırmışlar, bu yetmiyormuş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsünü yarıp çuval diker gibi dikmişler bir doktorumuzun beyanına göre iç organlarını çalmışlar; kalbini ve ciğerlerini....”
“Bir gözü mosmordu. Gözün beyazı kanlanmış ve dışarı doğru fırlamış... Bütün kaburga kemikleri kırılmıştı. Sonra sağ omuzu korkunç bir şekilde ezilmişti. Sağdan girip soldan çıkan bir kurşun karaciğerini delmiş... Sol bacağının içinde pek yakından atılmış bir kurşun vardı.”
“sol gözünü tahrip etmişler, pazularını matkapla oymuşlar, edep yerlerini ezmişler, kafatasının sol tarafına bir beton çivisi çakmışlar, sol ayağını kırmışlar, bu yetmiyormuş gibi, boğazından göbeğine kadar göğsünü yarıp çuval diker gibi dikmişler bir doktorumuzun beyanına göre iç organlarını çalmışlar; kalbini ve ciğerlerini....”
Cengiz TOPEL 'in Uçağı
İlk prototip uçuşu 25 Mayıs 1953’de gerçekleştirilen F-100 “North American” firması tarafından geliştirilen ve tasarımı F-86 “Sabre”a dayandırılan bir av-bombardıman uçağıdır. F-100C’lere ilaveten av-bombardıman tipi olan F-100D tipi de geliştirilmiş ve geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Avcı yetenekleri geliştirilmiş, 4 adet AIM-9 AA füze ile donatılmış ve taktik bombardıman uçağı olarak gövde altında M-61 nükleer bomba taşıyacak duruma getirilmiştir . Ayrıca iki kişilik eğitim tipi olan F-100F de mevcuttur. Her üç tip de THK’da kullanılmıştır.1953-1959 yılları arasında 2294 adet üretilmiş olup bunun 1274’ü F-100D tipindedir. Bu uçaklarda Pratt & Whitney tarafından F-86’lar için üretilen J47 jet motorlarının geliştirilmiş modeli olan J57’ler kullanılmıştır.“Afterburner”lı olan bu motorlar 10.000lb üzerinde itiş gücü üreten ilk Amerikan turbojetidir. F-100’lerin takma adı “Super Sabre”dır. Vietnam savaşı’nın ilk yıllarında görev alan bu uçaklar MiG-17’lerin üstün manevra yetenekleri, MiG-21’lerin manevra yeteneklerine ilaveten Mach-2’yi aşan hızları karşısında başarılı olamayıp geri çekildiler ve F-4E “Phantom-2”lerle değiştirildiler.
1958’den itibaren Türk Hava Kuvvetleri F-100’leri MAP programı dahilinde teslim almaya başladı. İlk gelenler F-100D ve F-100F modelleri olup USAF envanterinden gönderilmiştir. Bu uçaklardan toplam 163 adet teslim alınmıştır. Bunların içinde çok az miktarda Danimarka’dan gelenler de vardır. Bu sevkiyatı 1972 yılından başlamak üzere F-100C’ler izlemiştir. Bunlardan 115 adet gönderilmiştir. Bu uçakların en az beş hava üssü tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Türk F-100’leri Kıbrıs harekatında yoğun ve etkili bir şekilde kullanılmıştır. Son THKv F-100’ü 1988’de emekliye ayrılmıştır. F-100’lerin kullanıldığı filoların listesi aşağıdadır:
F-100D kullanan filolar
111.Filo………………….1958-1979113.Filo………………….1959-1972
112.Filo………………….1962-1965 ve 1970-1974
182.Filo………………….1969-1972
171.Filo………………….1972-1977 (bilahare 113. Filo olarak ismi değiştirildi)
172.Filo………………….1972-1978 (bilahare 182.Filo olarak ismi değiştirildi)
131.Filo………………….1974-1987
132.Filo………………….1973-1987
181.Filo………………….1972-1986
182.Filo………………….1980-1986
F-100C kullanan filolar
172.Filo………………….1972-1979 (bilahare 113. Filo olarak ismi değiştirildi)181.Filo………………….1972-1986
132.Filo………………….1973-1987
131.Filo………………….1974-1987
182.Filo………………….1980-1986
Moderatör tarafında düzenlendi: