Cahil'in Bazı Karakteristikleri
Düşünmenin önünde duran insanların cahilliklerini ortaya koyan bir yazı.Cehl ya da cehalet, toplumumuzda genellikle 'ümmî' karşılığında anlaşılmıştır...
Gerçekten, 'câhil'in, okuma-yazma bilmeyen (illiterate) ya da mevki-makam sahibi olmayan kişi olmadığı İslâmî muhtevayı kavrayan insanlar için daha da kesinlik kazanmaktadır.
Kimdir câhil o halde ?
Câhil'in genel ve kapsamlı bir tarifi yerine en belirgin karakteristiklerini sergilemeyi daha uygun görüyoruz:
CAHİL ilme ve akletmeye karşıdır. Arzu ve hevası onun akıl ve tefekkürünü köreltmiştir, ilimden, düşünceden hep köşe-bucak kaçmaktadır.
«Rencîde olur dîde-i huffâş ziyadan»
CAHİL yalancıdır. İnanç ve davranışlarına mukabelen kendi yanlışlarını doğru bilmekten vazgeçmeyip doğruyu kendi bildikleri gibi kullanırlar. Yalan söylemekten çekinmezler.
CAHİL iftiracıdır. Kendi benliklerinde yaşadıkları dünyanın gerçekle aynı olduğunu sanırlar. Kendi yalanlarını , acziyet ve basitliklerini kapatmak için her yolu denerler ama konuştukça yalana batarlar.
CAHİL kul hakkını yemekten çekinmeyendir. Cehaletleri gereği herşeyi kendilerince meşru görüp onlar için tek doğru kendi yanlışlarıdır. Bu nedenle yanlış olduğunu bile bile başkasının gözüne girmek için kul hakkını bile yemekten çekinmeyendir.
CAHİL dogmacıdır. İnanç ve davranışlarına esas aldığı öncüllerini akıl ve tefekkürle oluşturamaz. Her inanç ve davranışında apriori'lik vardır.
CAHİL kolaycıdır. Tefekküründeki yozlaşmadan ötürü her sonuca kolay ulaşmak çabasındadır. Dolayısıyla slogancı ve şabloncudur. Kendine yön veren esaslar için mahdut sayıda slogan ve şablon oluşturmuş olup bun*lara uygun düşmeyen her fikri, her davranışı mahkûm etmektedir.
CAHİL statükocudur. Bozulmuş çevrelerin ürünü olan fıtrî ve fikrî bozulmuşluğunu değiştirmeye zorlayan herşeyden rahatsız olmaktadır, «...el*den gidiyor!» huzursuzluğunu iliklerine kadar hissetmektedir. Bunu kamuf*le etmek için -sözümona- geleneğini ve ecdâd mirası (!)'nı savunmaktadır,
CAHİL kalabalıkçıdır, kemmiyetçidir. O'nca, bir fikrin doğruluğu, sahip çıkanların kalabalık oluşu ya da onu onaylayan parmak sayılarının çokluğu ile bir eserin ilmiliği ise sayfa sayısının bolluğu, cildlerinin taşınamaz ağırlığı ile belirlenir. Bir noktada 'batıl'ının farkına varsa bile «elle gelen düğün-bayram» enjeksiyonuyla statüsünü korumaya devam eder.
CAHİL hoşgörüsüzdür. Kendi fikri ve zikrine aykırı her 'karşı'nın yoke-dilmesi gereğine inanır. Kendine alternatif gibi görünenlere «vurun kellesini!» formülü uygulanır.
CAHİL yaftacıdır. Başka usullerle yokedemediği rakibine yakıştıracağı yaftalar icad etmede üzerine yoktur. Karşısındakini dinler görünürken bile, aslında onu -ne ile itham edeceğini hangi yaftalarla taltif edeceğini kurmaktadır.
CAHİL iftiracıdır. Rakibi bildiğine, iftira ederken tek endişesi maddî müeyyide ve tehlikelerdir, ilâhî muhasebe yönünden bir endişesi yoktur.
CAHİL telaşlıdır. Becerebileceği herhangibir önlemle engelleyemediği fikir ve eylemler karşısında telaşı büyüktür. Bunun sonucunda provokatör bir karakter ortaya çıkar.
CAHİL maddecidir. Bütün değer ölçülerine madde ve yakın menfaatler temel teşkil etmektedir. Kendisine 'madde' ya da 'mide' yoluyla etki yapmak en kolay iştir.
CAHİL mütekebbirdir. Hiç kimseye hesap verme zorunda olmadığına, keyfe-mâ-yeşâ davranabileceğine inanmaktadır.
Ve CAHİL PUTÇUDUR. Yalnız Yaratıcısı'na kul olmasını bilemediği için başka mabûdlara köle olmuştur. Servet, şöhret, şehvet, iktidar hırsı ve benzerlerinden oluşan mabûdlar panteonunda kulluğunu sürdürmektedir.
Asr-ı saadet'in câhil prototipi Ebu Cehl'in Bedr'de öldürülüp tarihe karıştığını; Cahiliyye dönemi'nin, İslâm'a takaddüm eden dönemden ibaret olduğunu sanırsak günümüzdeki cehalet psikozlarına bir yenisini ilave etmiş oluruz.
Tedavisi olmayan bir kişilik bozukluğudur bazen. Kendi hayal dünyalarında bir konu üzerine ısrarla düşerken aynı konuyu başka biçimlerde ihlal etmekten çekinmezler. Toplumda her zaman dışlanmaya mahkum , bazen yüzüne gülünsede sevilmeyendir.
ALLAH'a teslim olmuş «müslim»lerin imtihanları gereği her devirde var olması mukadder olan CEHÂLET'le yapılacak sürekli savaşta merhum Akif'le beraber yeralan mânâ erlerine ALLAH'tan muvaffakiyetler diliyoruz.
Rabbim bizi Müslüman görünen karacahillerin şerrinden korusun inşaallah ..
«Ey hasm-ı hakîkî, seni öldürmeli evvel:
Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el!»
Düşünmenin önünde duran insanların cahilliklerini ortaya koyan bir yazı.Cehl ya da cehalet, toplumumuzda genellikle 'ümmî' karşılığında anlaşılmıştır...
Gerçekten, 'câhil'in, okuma-yazma bilmeyen (illiterate) ya da mevki-makam sahibi olmayan kişi olmadığı İslâmî muhtevayı kavrayan insanlar için daha da kesinlik kazanmaktadır.
Kimdir câhil o halde ?
Câhil'in genel ve kapsamlı bir tarifi yerine en belirgin karakteristiklerini sergilemeyi daha uygun görüyoruz:
CAHİL ilme ve akletmeye karşıdır. Arzu ve hevası onun akıl ve tefekkürünü köreltmiştir, ilimden, düşünceden hep köşe-bucak kaçmaktadır.
«Rencîde olur dîde-i huffâş ziyadan»
CAHİL yalancıdır. İnanç ve davranışlarına mukabelen kendi yanlışlarını doğru bilmekten vazgeçmeyip doğruyu kendi bildikleri gibi kullanırlar. Yalan söylemekten çekinmezler.
CAHİL iftiracıdır. Kendi benliklerinde yaşadıkları dünyanın gerçekle aynı olduğunu sanırlar. Kendi yalanlarını , acziyet ve basitliklerini kapatmak için her yolu denerler ama konuştukça yalana batarlar.
CAHİL kul hakkını yemekten çekinmeyendir. Cehaletleri gereği herşeyi kendilerince meşru görüp onlar için tek doğru kendi yanlışlarıdır. Bu nedenle yanlış olduğunu bile bile başkasının gözüne girmek için kul hakkını bile yemekten çekinmeyendir.
CAHİL dogmacıdır. İnanç ve davranışlarına esas aldığı öncüllerini akıl ve tefekkürle oluşturamaz. Her inanç ve davranışında apriori'lik vardır.
CAHİL kolaycıdır. Tefekküründeki yozlaşmadan ötürü her sonuca kolay ulaşmak çabasındadır. Dolayısıyla slogancı ve şabloncudur. Kendine yön veren esaslar için mahdut sayıda slogan ve şablon oluşturmuş olup bun*lara uygun düşmeyen her fikri, her davranışı mahkûm etmektedir.
CAHİL statükocudur. Bozulmuş çevrelerin ürünü olan fıtrî ve fikrî bozulmuşluğunu değiştirmeye zorlayan herşeyden rahatsız olmaktadır, «...el*den gidiyor!» huzursuzluğunu iliklerine kadar hissetmektedir. Bunu kamuf*le etmek için -sözümona- geleneğini ve ecdâd mirası (!)'nı savunmaktadır,
CAHİL kalabalıkçıdır, kemmiyetçidir. O'nca, bir fikrin doğruluğu, sahip çıkanların kalabalık oluşu ya da onu onaylayan parmak sayılarının çokluğu ile bir eserin ilmiliği ise sayfa sayısının bolluğu, cildlerinin taşınamaz ağırlığı ile belirlenir. Bir noktada 'batıl'ının farkına varsa bile «elle gelen düğün-bayram» enjeksiyonuyla statüsünü korumaya devam eder.
CAHİL hoşgörüsüzdür. Kendi fikri ve zikrine aykırı her 'karşı'nın yoke-dilmesi gereğine inanır. Kendine alternatif gibi görünenlere «vurun kellesini!» formülü uygulanır.
CAHİL yaftacıdır. Başka usullerle yokedemediği rakibine yakıştıracağı yaftalar icad etmede üzerine yoktur. Karşısındakini dinler görünürken bile, aslında onu -ne ile itham edeceğini hangi yaftalarla taltif edeceğini kurmaktadır.
CAHİL iftiracıdır. Rakibi bildiğine, iftira ederken tek endişesi maddî müeyyide ve tehlikelerdir, ilâhî muhasebe yönünden bir endişesi yoktur.
CAHİL telaşlıdır. Becerebileceği herhangibir önlemle engelleyemediği fikir ve eylemler karşısında telaşı büyüktür. Bunun sonucunda provokatör bir karakter ortaya çıkar.
CAHİL maddecidir. Bütün değer ölçülerine madde ve yakın menfaatler temel teşkil etmektedir. Kendisine 'madde' ya da 'mide' yoluyla etki yapmak en kolay iştir.
CAHİL mütekebbirdir. Hiç kimseye hesap verme zorunda olmadığına, keyfe-mâ-yeşâ davranabileceğine inanmaktadır.
Ve CAHİL PUTÇUDUR. Yalnız Yaratıcısı'na kul olmasını bilemediği için başka mabûdlara köle olmuştur. Servet, şöhret, şehvet, iktidar hırsı ve benzerlerinden oluşan mabûdlar panteonunda kulluğunu sürdürmektedir.
Asr-ı saadet'in câhil prototipi Ebu Cehl'in Bedr'de öldürülüp tarihe karıştığını; Cahiliyye dönemi'nin, İslâm'a takaddüm eden dönemden ibaret olduğunu sanırsak günümüzdeki cehalet psikozlarına bir yenisini ilave etmiş oluruz.
Tedavisi olmayan bir kişilik bozukluğudur bazen. Kendi hayal dünyalarında bir konu üzerine ısrarla düşerken aynı konuyu başka biçimlerde ihlal etmekten çekinmezler. Toplumda her zaman dışlanmaya mahkum , bazen yüzüne gülünsede sevilmeyendir.
ALLAH'a teslim olmuş «müslim»lerin imtihanları gereği her devirde var olması mukadder olan CEHÂLET'le yapılacak sürekli savaşta merhum Akif'le beraber yeralan mânâ erlerine ALLAH'tan muvaffakiyetler diliyoruz.
Rabbim bizi Müslüman görünen karacahillerin şerrinden korusun inşaallah ..
«Ey hasm-ı hakîkî, seni öldürmeli evvel:
Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el!»
Hikmet Zeyveli.
Moderatör tarafında düzenlendi: