Yalancılık, adaletsizlik, ikiyüzlülük öyle dolmuş ki çevremize, sevgiyi öyle kaybetmişiz ki, gerçek sevgiyle karşılaşınca gözlerimiz yaşarıyor..
İnsanlar artık birbirlerinin arkasından çukur kazıyorlar, ikiyüzlülük aldı başını gidiyor..
Birilerine anlatmaya çalışıyorsun çöküşümüzü , 'boşver' diyor, 'takma kafanı böyle şeylere...' ya da sana tutup 'böyle gelmiş böyle gidecek şarkısını mırıldanıyor..
Diyecek birşey bulamıyorsun, konuşmak istiyorsun, kafanda bir sürü düşünce var, ama aklın bu vurdumduymazlık karşısında kelimeleri birleştirip cümleler kuramıyor..
Susuyorsun..
Susmak zorunda kalıyorsun..
Belki de susturuluyorsun..
Susanlar zaten kaybedenleri oynayıp, onca çökmüşün içine atıyorlar kendilerini birer birer.
Dayanamayıp patlıyorsun.
'Madem bu, şu, o yapmıyor, ben yapayım' deyip atıyorsun kendini ortaya..
Herşey yoluna girmişken bir süreliğine, yapacak daha birçok şeyin varken, o ikiyüzlülerin, o insandışı yaratıkların oyununa geliyorsun..
Kazanıyorlar...
Hayır! Kazanamıyorlar ki!
Her zaman kaybetmeye mahkum olanlar nasıl kazanabilir ki!
Kazandıklarını sanıyorlar...
Seni kendilerinden uzaklaştırıp kurtulduklarını sanıyorlar..
Ama kendilerini pohpohlamaktan biraz olsun vazgeçmedikleri için, hiçbir zaman sen gibileri durduramadıklarını görmüyorlar..
Anlamaları için yüzlerine kendi dev aynalarından değil, gerçek aynalardan tutuyorsun, görmüyorlar yüzlerini, yok ki!..
Bazen çıkıp, şöyle haykırmayı düşünürken..
Aniden duruveriyorsunuz..
Sevdiğiniz insanlar aklınıza geliyor..
Gerçek insanlar..
Vazgeçiyorsunuz bağırmaktan..
Çevremize o kadar çok dolmuşlar ki, onların kurallarıyla yaşamak zorunda kalıyorsunuz..
Sevdiklerinizle birlikte keşfedilmemiş bir yerde sevgi kurallarıyla yaşamayı hayal ediyorsunuz..
Ama her yerde en az bir temsilcilikleri varmış.
Kuşatmışlar dünyamızı, kirletmişler...
Hayaller erteleniyor..
"Birgün mutlaka" diyorsunuz..
"Bir gün, bir yerde mutlaka!"..
Alıntı