Berdel!
Bedel ödemekmiş ...
Neyin bedeliydi oysa....
Bir babanın erkek evlada sahip olmamasıydı...
Kurban seçildi dokuz çocuktan Gülizar henüz onaltı yaşındaydı...
Çeyizi sandığa yeni dizilmeye başlanmıştı oysa...
En güzel kanaviçeler işlenmiş Gülizar'ın yüreği nakşedilmişti sanki, renk renk gökkuşağı gibiydi her desen..
En kibar ellerden iğne oyaları işlenmiş renk renk boncuklar dizilmiş kadifemsi elbiseler, el emeği göz nuru seccadeler tespihlikler daha neler... neler...
Ne oluyordu.....
Neydi bu evdeki telaşlık annesi neden gizli gizli ağlıyordu..
Hem yavrusu gidiyor hem de erkeğini adamını ellere yar ediyordu....
Ağlıyordu hüzün sarıyordu ...
Evdeki küçük kardeşleri abla annem neden ağlıyor??
Ah... Gülizar... ah.....ahlar... vahlar... Çekilesi Gülizar bilmiyordu ki oysa berdel oydu bedel oydu......
Hafta sonuydu evdeki telaş hüzün çoğaldı..Bütün akrabalar köy halkı Gülizarların evinde toplandı.. Ne olduğunu neler döndüğünü bilmiyordu. Zaten soranda söyleyende olmamıştı... Kimin umrunda ki.. Hem söz hakkı ona düşmezdi ki.; Babaannesi dedesi babası varken... Anacığına bile sormadılar....
Gelen misafir kızlarından bir tanesi: Kız Gülizar seni vermişler ha ... Gülerek hadi darısı benim başıma deyip kahkahalar patlattı...Kahkahalar Gülizarın beyninde patladı..Elleri titredi yavrucağın kalbi yerinden fırlıyordu adeta, başından kaynar sular boşaldı garibimin... Ağladı ne çare bu yalan dedi inanmak istemedi..Gizlice misafirlerin oturduğu odanın kapısını dinlemeye başladı..İçerde pazarlık yapılıyordu..Ama duyduklarından emin olamadı..Çocuktu ya içeri daldı ne olmuş ... Ne olmuş baba kim evleniyor? Hemen kapının ağzına doğru oturdu...Bütün herkes Gülizar'a bakıyor babası sus pus olmuş annesi başındaki örtüsüyle gözyaşlarını siliyordu.. Babaannesi en afilli duruşuyla evin en kıymetli köşesinde sultanlar tahtına oturmuş Gülizar'a kaş göz ediyor odadan çıkmasını emrediyordu...
Gülizar üstündeki bakışlardan rahatsız olup yerinden kalktı... Mutfağa koştu bir yandan çayı demliyor bir yandan tuzlu ılık gözyaşları yanağındaki sivilcelere değdikçe teni, canı, yüreği acıyordu.Çayı götüremedi elleri titredi , yüreği titredi; kime vereceklerdi onu kime yar edeceklerdi... Annesi aldı elinden bardakları.. Ah canım kızım ağlama ne olur ağlama... Gülizarım...Gülizarım...Ahuzarım...Ağlama... Yazgına darılma kızım razı ol ki kaderine razı olanlardan ol dedi...
İçerde bütün pazarlıklar bitmiş takas edilmişti Gülizar karşı köyden tanınmış zengin, babası yaşındaki adama yar olacakmış..Onunda yirmi yaşındaki kızı analığı olacakmış.... Ah anam garip anam kızların kaderi anasına benzer demişlerdi de inanmamıştım... Şimdi ne yapacağız? Ahlar vahlar ne fayda .... Ne fayda... Bir hafta sonra bohçalar geldi.Kırmızı kurdelalarla süslenmiş karanfil, kokuyordu... Kına karanfil kokuları sarmıştı bütün evi...Bohçalarda renk renk kumaşlar, süslü tarak aynalar ...
Gülümseyemedi Gülizar gülümseyemedi... Eline aldı aynayı baktı...baktı...İnce kipriklerinden pıtır pıtır düştü gözyaşları. Düşüncelere daldı Gülizar... Her zaman ki gibi babaannesinin gölgesi çöktü üzerine...Bırak ağlamayı!!... Bir erkek evlat gerek bize kim taşıyacak soyadımızı sen mi ha? Sen mi? diye bağırdı durdu, babaannnesi..
Öylece günler geçti...ve...Düğün günü geldi çattı..Gülizar kendini odasına kapattı..Gözyaşları derya deniz olmuş, yastığına gömüyordu yüzünü.... Anne bir yandan misafir ağırlıyor bir yanda yeni gelinin odasını hazırlıyordu.. Bir yandan da yutuyor genizinden aşağı gözyaşlarını.... Ah...Gülizarım vah.. Gülizarım.. Bir kaç kişi Gülizar'ı hazırlamaya geldi..Taradılar saçlarını küçük ördükleri kırmızı kurdelalarla süslediler...Mor kadifemsi elbisesini giydirdiler öyle ya birde makyaj yapmaları gerekiyordu.. Köy yerinde ne arasın ruj yemyeşil taze ceviz kabuklarını sürdüler dudaklarına ..Yanıyordu Gülizarın dudakları, ama içi başka sancılar çekiyordu.. Gözlerine çektiler siyah cezayı çizdiler bahtını... Eyvahlar....eyvahlar olsun ...garibim... Daha evcilik oynayacak yaştaydı evlilik değil...
Artık Gülizar hazırdı ..İki köyün tam ortasında kül rengi dağların önünde cümle alemin şahitliğinde takas edileceklerdi... İki genç kız, iki yavrucak... Karşı köyden davul zurna sesleri duyulmaya başladı.. Zılgıtlar çekiliyor Gülizar'ın beyninde adeta fırtınalar kopuyordu. Bir anda haykırmak istedi... Yapma baba!!!....istemiyorum!!! istemiyorum!....Verme beni onlara..!... Ama eli ağır gölgesi ağır babaannesinden korktu..Öyle ya annesine ne işkenceler yapardı kim bilir...Bir erkek torun verememişti ya....
Gülizar ilk defa görmüştü evleneceği adamı baktı... Baktı başındaki kırmızı pullu duvağın altından, bir yandan davullar zurnalar çalıyor, zılgıtçılar son çığırtkanlıklarını sergiliyordular... Hem kendi akrabaları hem karşı köyden gelenlerin delicesine diz kırıp omuz sallayan alaylı halayları çıldırtıyordu Gülizar'ı... Bu eğlencede neyin nesiydi alan razıydı da giden razımıydı? sanki... Berdeliyle sarıldılar ağladılar...Titredi iki yürek hıçkırıklar duyulmuyordu zılgıtların zurnaların sesinden... Kaderimizmiş razı olacakmışız bacım razı...Anama iyi davran emi... Kardeşlerime de olur mu?...
Alan aldı satan sattı...Öyleye kadın maldı...Ah...Gülizar baban yaşındaki adama yüreğinle değil bedeninle yar oldun unutma!...İçlendi Gülizar annesine babasına son defa baktı açtı duvağını öptü ellerinden.. Ve... babaannesine geldi sıra öfkeli bakışlarla tuttu elini öyle ya öpmeliydi ....... Son kez baktı elveda köyüm elveda çocukluğum elveda genç kızlığım elveda...Şimdi teni sigara kokan babam yaşındaki adamla gidiyorum... Söz veriyorum anne aynı acıyı çekmeyecek çocuklarım ..Okuyacak.. Eli kalem tutacak.. Sevdiklerine yar olacaklar anne ağlama ne olur ağlama Helal et hakkını anne helal et... Nice yürekler titredi doğuda güneydoğuda kim bilir.....
Alıntı....
Bedel ödemekmiş ...
Neyin bedeliydi oysa....
Bir babanın erkek evlada sahip olmamasıydı...
Kurban seçildi dokuz çocuktan Gülizar henüz onaltı yaşındaydı...
Çeyizi sandığa yeni dizilmeye başlanmıştı oysa...
En güzel kanaviçeler işlenmiş Gülizar'ın yüreği nakşedilmişti sanki, renk renk gökkuşağı gibiydi her desen..
En kibar ellerden iğne oyaları işlenmiş renk renk boncuklar dizilmiş kadifemsi elbiseler, el emeği göz nuru seccadeler tespihlikler daha neler... neler...
Ne oluyordu.....
Neydi bu evdeki telaşlık annesi neden gizli gizli ağlıyordu..
Hem yavrusu gidiyor hem de erkeğini adamını ellere yar ediyordu....
Ağlıyordu hüzün sarıyordu ...
Evdeki küçük kardeşleri abla annem neden ağlıyor??
Ah... Gülizar... ah.....ahlar... vahlar... Çekilesi Gülizar bilmiyordu ki oysa berdel oydu bedel oydu......
Hafta sonuydu evdeki telaş hüzün çoğaldı..Bütün akrabalar köy halkı Gülizarların evinde toplandı.. Ne olduğunu neler döndüğünü bilmiyordu. Zaten soranda söyleyende olmamıştı... Kimin umrunda ki.. Hem söz hakkı ona düşmezdi ki.; Babaannesi dedesi babası varken... Anacığına bile sormadılar....
Gelen misafir kızlarından bir tanesi: Kız Gülizar seni vermişler ha ... Gülerek hadi darısı benim başıma deyip kahkahalar patlattı...Kahkahalar Gülizarın beyninde patladı..Elleri titredi yavrucağın kalbi yerinden fırlıyordu adeta, başından kaynar sular boşaldı garibimin... Ağladı ne çare bu yalan dedi inanmak istemedi..Gizlice misafirlerin oturduğu odanın kapısını dinlemeye başladı..İçerde pazarlık yapılıyordu..Ama duyduklarından emin olamadı..Çocuktu ya içeri daldı ne olmuş ... Ne olmuş baba kim evleniyor? Hemen kapının ağzına doğru oturdu...Bütün herkes Gülizar'a bakıyor babası sus pus olmuş annesi başındaki örtüsüyle gözyaşlarını siliyordu.. Babaannesi en afilli duruşuyla evin en kıymetli köşesinde sultanlar tahtına oturmuş Gülizar'a kaş göz ediyor odadan çıkmasını emrediyordu...
Gülizar üstündeki bakışlardan rahatsız olup yerinden kalktı... Mutfağa koştu bir yandan çayı demliyor bir yandan tuzlu ılık gözyaşları yanağındaki sivilcelere değdikçe teni, canı, yüreği acıyordu.Çayı götüremedi elleri titredi , yüreği titredi; kime vereceklerdi onu kime yar edeceklerdi... Annesi aldı elinden bardakları.. Ah canım kızım ağlama ne olur ağlama... Gülizarım...Gülizarım...Ahuzarım...Ağlama... Yazgına darılma kızım razı ol ki kaderine razı olanlardan ol dedi...
İçerde bütün pazarlıklar bitmiş takas edilmişti Gülizar karşı köyden tanınmış zengin, babası yaşındaki adama yar olacakmış..Onunda yirmi yaşındaki kızı analığı olacakmış.... Ah anam garip anam kızların kaderi anasına benzer demişlerdi de inanmamıştım... Şimdi ne yapacağız? Ahlar vahlar ne fayda .... Ne fayda... Bir hafta sonra bohçalar geldi.Kırmızı kurdelalarla süslenmiş karanfil, kokuyordu... Kına karanfil kokuları sarmıştı bütün evi...Bohçalarda renk renk kumaşlar, süslü tarak aynalar ...
Gülümseyemedi Gülizar gülümseyemedi... Eline aldı aynayı baktı...baktı...İnce kipriklerinden pıtır pıtır düştü gözyaşları. Düşüncelere daldı Gülizar... Her zaman ki gibi babaannesinin gölgesi çöktü üzerine...Bırak ağlamayı!!... Bir erkek evlat gerek bize kim taşıyacak soyadımızı sen mi ha? Sen mi? diye bağırdı durdu, babaannnesi..
Öylece günler geçti...ve...Düğün günü geldi çattı..Gülizar kendini odasına kapattı..Gözyaşları derya deniz olmuş, yastığına gömüyordu yüzünü.... Anne bir yandan misafir ağırlıyor bir yanda yeni gelinin odasını hazırlıyordu.. Bir yandan da yutuyor genizinden aşağı gözyaşlarını.... Ah...Gülizarım vah.. Gülizarım.. Bir kaç kişi Gülizar'ı hazırlamaya geldi..Taradılar saçlarını küçük ördükleri kırmızı kurdelalarla süslediler...Mor kadifemsi elbisesini giydirdiler öyle ya birde makyaj yapmaları gerekiyordu.. Köy yerinde ne arasın ruj yemyeşil taze ceviz kabuklarını sürdüler dudaklarına ..Yanıyordu Gülizarın dudakları, ama içi başka sancılar çekiyordu.. Gözlerine çektiler siyah cezayı çizdiler bahtını... Eyvahlar....eyvahlar olsun ...garibim... Daha evcilik oynayacak yaştaydı evlilik değil...
Artık Gülizar hazırdı ..İki köyün tam ortasında kül rengi dağların önünde cümle alemin şahitliğinde takas edileceklerdi... İki genç kız, iki yavrucak... Karşı köyden davul zurna sesleri duyulmaya başladı.. Zılgıtlar çekiliyor Gülizar'ın beyninde adeta fırtınalar kopuyordu. Bir anda haykırmak istedi... Yapma baba!!!....istemiyorum!!! istemiyorum!....Verme beni onlara..!... Ama eli ağır gölgesi ağır babaannesinden korktu..Öyle ya annesine ne işkenceler yapardı kim bilir...Bir erkek torun verememişti ya....
Gülizar ilk defa görmüştü evleneceği adamı baktı... Baktı başındaki kırmızı pullu duvağın altından, bir yandan davullar zurnalar çalıyor, zılgıtçılar son çığırtkanlıklarını sergiliyordular... Hem kendi akrabaları hem karşı köyden gelenlerin delicesine diz kırıp omuz sallayan alaylı halayları çıldırtıyordu Gülizar'ı... Bu eğlencede neyin nesiydi alan razıydı da giden razımıydı? sanki... Berdeliyle sarıldılar ağladılar...Titredi iki yürek hıçkırıklar duyulmuyordu zılgıtların zurnaların sesinden... Kaderimizmiş razı olacakmışız bacım razı...Anama iyi davran emi... Kardeşlerime de olur mu?...
Alan aldı satan sattı...Öyleye kadın maldı...Ah...Gülizar baban yaşındaki adama yüreğinle değil bedeninle yar oldun unutma!...İçlendi Gülizar annesine babasına son defa baktı açtı duvağını öptü ellerinden.. Ve... babaannesine geldi sıra öfkeli bakışlarla tuttu elini öyle ya öpmeliydi ....... Son kez baktı elveda köyüm elveda çocukluğum elveda genç kızlığım elveda...Şimdi teni sigara kokan babam yaşındaki adamla gidiyorum... Söz veriyorum anne aynı acıyı çekmeyecek çocuklarım ..Okuyacak.. Eli kalem tutacak.. Sevdiklerine yar olacaklar anne ağlama ne olur ağlama Helal et hakkını anne helal et... Nice yürekler titredi doğuda güneydoğuda kim bilir.....
Alıntı....