MURATS44
Özel Üye
Agarta ve Şambala'nın Gizemi
Agarta ve Şambala'nın Gizemi
Agarta, Himalayalar'ın altında bulunduğu söylenen ve Büyük İnisiyatörler ile Dünya'nın Efendileri'nin bu çağda içinde yaşadıkları gizemli bir Yeraltı Krallığı'dır.
Agarta'nın, bir inisiyasyon merkezi olup piramitlerinkine benzer bir prensip üzerinde işlev gördüğü anlaşılmaktadır. Himalayalar dışsal abideyi teşkil ederken, yeraltı mekânını. (crypt) da dünyasal ve kozmik kirlenmeden uzak tutulan krallık oluşturur. Ancak, nasıl oluyor da ruhun yüksek güçleri, düşüncenin ve meditasyonun yoğun konsantrasyonu nötralize edilmiş devasa bir oyukta geliştirilebiliyor.
Her şey bir yana, insan egosu ile insan-üstü egonun muazzam olanakları, çevresinin kirliliğine maruz kalacak bir şekilde açıklıkla değil de inzivaya çekilerek daha başarıyla tezahür edebilir.
a- Agarta ve Dört Giriş Kapısı Geleneksel olarak Agarta'nın dört girişi vardır: Bir tanesi Giza'daki Sfens'in pençeleri arasında, diğeri Saint-Michel Tepesi'nde, bir üçüncüsü Broceliande Ormanı'ndaki bir yarın içinde ve ana kapı da Tibet'teki Şamballa'dadır. Kadim Gizemler'de, Argonotlar, Ark (Nuh'un Gemisi) ve Agarta hakkında sırlar çözülmemiş gibidir ve hepsinin de aynı etimolojiye dayandığı görülmektedir: Argha; uzun bir gemi, ve buradan türetilen Agarta: bir yeraltı mabedi anlamına gelir. Bir yeraltı krallığı fikri çok eski olup şüphesiz, tanrılar ile görünmeyen kozmik güçlerin yaşadığı göksel şehirlere karşılık olarak düşünülmüştür. Cehennem fikri ile bir alakası yoktur. Ancak, hem yeraltı krallığı hem de cehennem fikri, dünyanın içindeki ateşin ve ayrıca yeraltı inisiyasyonunun kişileşmesi olan Yunan Mitolojisi'nden Hefaisos ve Vedalar'daki (Vedic) Yavishtha ile ilgilidir.
Gizli güçleri olgunlaştıran ve gölgeleri uzaklaştıran ışığın bazı parıltıları, beşer seviyesindeki her varlığın içinde mevcuttur. En ufak bir delik açın ve gizlenmiş olan görünür hale gelir, ezoterik olan olağan hale gelir.
Dünyamız, yerin yüzünün, güneş, don ve yağmurla aşınmasından, içsel güçlerce yeniden inşa edilmeye kadar uzanan sabit döngülere (cycle) maruzdur. İşte, dünyanın kabuğunun temeli olan granit bu şekilde oluşur bu, ancak yakın zamanlarda ortaya çıkmış bir gerçektir.
Yalnızlık içinde, sessizce, görülmeden yürütülen (ezoterik) çalışma hemen her zaman en verimli olandır. Dışsal güçlerin yıkıcı, yıldırıcı olmalarına karşın içsel güçler yenileyicidir ve doğal gelişmeyi temin ederler.
İnsan yaşamı, önce annenin rahminde tezahür eder ve bebek ışığı önce, Kara Bakire (Black Virgin) kültünde inisiyasyon mağarasıyla (grotto) sembolize edilen, rahim boşluğundan, geldiği şekilde görür.
İsa, İbraniler'ce aşağılanan Venüslü Bakire'nin (Venusian Virgin) enkarnasyonu olan günahkâr Mary Magdelena tarafından kendisine teklif edilen inisiyasyonu kesinlikle reddetmişti. Yine de Kara Bakire (Black Virgin) ve magara (grotto) ile ilgili putperest kült öylesine insanın bilinçaltı egosunun derinliklerinden geliyordu ki üzerine yöneltilen saldırılar altında çöküp gitmedi.
Bu düşüncelerin, Agarta gizemi açısından, okültle çalışanların gözünden kaçmayacak bir anlamı vardır.
b - Bilge Zalmoxis'in Yeraltı Mahzeni: Prof. Doru Todericiu'ya göre -ki kendisi de muhtemelen Alcide d'Orbigny'den aktarıyordu- Pisagor'un bir öğrencisi olan Zalmoxis, Üstad'dan öğrendiğini öğretmek üzere Alesia'ya gelmişti. Bu ifadeyi ele alırken oldukça ihtiyatlı olmamız gerekir, çünkü bazı kişilerce bir filozof ve bazılarınca bir tanrı olarak kabul edilen Zalmoxis'in, Pisagor'dan daha önceki bir tarihte yaşadığı sanılıyor. Trakya'lı bir kabile olan Getaeler'i medenileştirdiği düşünülmektedir.
Bir rivayete göre, Samos'ta Pisagor'un kölesiyken onun tarafından serbest bırakılmış ve kendi halkına dönerken onlara ruhun ölmezliğini öğretmiştir.
Herodot'un onun hakkında tuhaf bir hikayesi vardır:
"Yerin altında inşa edilmiş bir evi vardı. Trakyalılar'ın gözleri önünde kaybolarak aşağıda kendi inzivasına çekildi ve üç yıl orada kaldı. Herkes öldüğüne hükmederek ağladı. En sonunda, dördüncü yıl içinde tekrar ortaya çıktı ve bu stratejisi sayesinde de vazettiği öğretiye inanmaları için insanları ikna etti."
"Zalmoxis ve onun yeraltı ikametgâhı üzerinde anlatılanları reddedecek ya da kabul edecek değilim (diye devam ediyor Herodot); ancak, kanımca, o Pisagor'dan çok seneler önce yaşamıştı."
"Yerin altındaki ikamet yeri" neydi? Üstadlar'a göre Zalmoxis, Atlantisliler'ce yurt edinildiği iddia edilen ve bazı Hassas Kişiler'ce (Sensitives) UFO'ların kaynağı olduğuna inanılan yeraltı medeniyeti Agarta'ya inmiş olabilir. Getaeler'ler ona bir tanrı olarak tapıyorlardı ve ölümden sonra başka bir hayatta onunla birlikte olacaklarına inanıyorlardı. Her yıl, onun Öbür-Dünya'ya ait krallığına bir haberci gönderme yöntemi olarak, havaya fırlattıkları bir savaşçıyı mızraklarının ucunda yakalarlar ve böylece "ona, asil bir ölüm kazandırırlardı."
Tarihçiler, Zalmoxis mezhebinin keltik (celtic) dinleri ile Yakın Doğu halklarının dinleri arasında doğal bir bağ teşkil ettiğini kabul ederler.
Tarih kayıtçılarının hikayelerindeki tutarsızlıklara rağmen, meditasyon yapabilmek için yeraltındaki bir inziva yerinde yaşamış olan ve ruhun ölmezliğini, muhtemelen Pisagor'dan önce vazeden Zalmoxis, muhakkak ki bir bilge kişi ve bir inisiyeydi. Böylelikle, o Pisagor'un öğrencisi değil de spiritüel üstadıydı ve O'nun hatırasına hürmetendir ki Pisagor, Drüidler'in dünyadaki en bilge kişiler olduğunu söylemişti.
c- 'Vara 'İsimli Yeraltı Kenti Bazen, en büyük gerçekler, ispat edilmediğine inanmalarına rağmen, insanlara, kendi bellek-kromozomları (memory-chromomes) kanalıyla ulaşan gerçeklerdir. Çok zaman önce olmuş ya da gelecekte olacak bir şeye inanmaya her zaman hazırız. Sorun, bu gerçeklerin şimdiki zamanın dalga boyu ile temasta bulunmamalarından ibarettir. Böylece, insanlar kendilerinin ve tüm İnanlığın kaderine müdahale edebilecek bir yeraltı gizemine inanmaya isteklidirler.
Bir pusulanın üzerindeki ibreyi düşünün: Dünyanın manyetik güçlerinin nerelerde konsantre olduğunu gösterir ve yine de buraları görünürde hiçbir şeyin oluşmadığı yerlerdir.
Böylelikle, düşünebiliriz ki; Agarta ya Kuzey Kutbu'nda ya da Himalayalar'ın altındadır. Her halükârda, insanın, yerin altında bulunan inisiyasyon merkezleri tahayyül etme eğilimi vardır ve yüksek teknik bilgilere dayalı bir çeşit ışıklandırma sistemi de her zaman buna dahildir.
İran edebiyatından Kralların Kitabı "Şehname" deki bir hikaye, Dünyanın Efendisi olan Tahmuras'ın oğlu Jam ya da Yima'nın, kendi halkının en safkanlıları ile çevrili olarak "Vara" adı verilen bir yeraltı kalesinde her zaman nasıl yaşadığını tarif eder. Tufan'ın geleceğini önceden gören tanrı Ahura, Yima'nın mabed-sığınağının inşa edilmesi hakkında ona en kesin talimatları verdi:
"Vara'yı bir koşu pisti kadar uzun ve genişliği uzunluğuna eşit olarak yap. Oraya, insanların, köpeklerin, kuşların, koyun ve sığırların, büyük ya da küçük bütün hayvan türlerinin temsilcilerini götür..
"Ayrıca, yanına en güzelinden ve en tatlı kokulusundan her çeşit bitkinin örneklerini, bütün meyvelerin en lezzetlilerini al. Bunlar Vara'da kaldıkları sürece hiç ölmeyeceklerdir. Bozuk biçimli ya da kuvvetsiz, kirli ya da kötü hiçbir şey olmasın, yalancı ya da kinci ya da kıskanç hiç kimse olmasın; çürük dişli ya da cüzamlı hiç kimseyi kabul etme. En üst kısımda dokuz, merkezde altı, en alt kısımda da üç cadde tanzim edilsin. Erkek ve kadın, bin çift en üst kısımda, 600 merkezde, 300 en altta yaşasın. Işığın gelmesi için Vara'da bir pencere yapılsın."
Tradisyonel tarih üzerine yazan Henry Corbin'in dediğine göre "Vara"nın, kendi kendine "hem yaratılmış, hem de yaratılmamış" ışık saçan kapıları ve pencereleri vardı.
d- Şamballa, Agarta ve Lusifer İnisiyasyon çevrelerince düşünüldüğüne göre, sarı ırkların hâkimiyeti yakın ve kaçınılmazdır ve bu da beyaz ırkların yükselişinin sonu demektir. Bir kez daha, sadece, yüksek yerlere sığınmış olanlar kurtulacaktır. Ancak, -kısmen spiritüel, kısmen de politik amaçlarla faaliyet gösteren- "Vril'in Büyük Locası" ("Grand Lodge of Vril") adında, Batı ile Doğu arasında bir çeşit kardeşlik birliği yaratmaya çabalayan bir mezhep bulunmaktadır. Bunlar, bilinmeyen bir nedenden dolayı, İskandinavyalıların Odin adını verdikleri eski Cermen tanrısı Wotan'i "Kambala" ya da Şamballa dedikleri bir çeşit Agarta'ya yerleştirmişlerdir.
Görülüyor ki Ferdinand Ossemdowski ve Rène Guenon, Şamballa ile Agarta arasında bir benzerlik keşfetmişlerdir. "Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar" (Beast, Men and Gods) kitabının yazarı Ossendowski'ye göre Agarta'nın yeraltı insanları, Dünya'nın Efendisi'nin idaresi altında yaşayan sekiz milyon kişi kadardır ve bilginin en üst derecesine erişmişlerdir. "Vril'in Büyük Locası", Doğu'nun Hint-Tibet okült güçlerini en eski Ari tradisyonlarının biricik toplayıcısı olarak kabul eder. K.B.L. ya da Şamballa'daki tahtında oturan Üç Dünya'nın Efendisi'nin adı Lusifer ya da Odin'dir. Prensipleri Vedalar'da ve Tibet'in Ölüler Kitabı'nda (Bardo Thödol) belirlenen K.B.L. güçleri, "sayıları en fazla olan sarı ırkları, en yetenekli olan sarışın kuzey ırkları ile kötülük güçlerine karşı birleşik bir mücadele içinde kaynaştıracak" bir sinarşi (synarchy) şeklinde faaliyet göstereceklerdir.
K. B. L. güçleri majik karakterdedirler ve dünyanın dört ana tradisyonundan ortaya çıkmışlardır. Bunlar Tibet, Hind, Mısır ve Cermen tradisyonlarıdır ki hepsi de Şamballa ya da yeraltı Masonluğu (Free Masonry) olan beşinci tradisyon üzerinde kutuplandırılmışlardır.
Dünya yüzeyindeki dış temsilci ise "Vril'in Büyük Locası"dır. Robert Charroux, bu mezhebin inisiyatik iddiaları ile, hele politikası ile hiçbir şekilde aynı düşüncede değildir. "Vril'in Büyük Locası", hakikiliği şüpheli olan dokümanlara güvenmekte ve Charroux'un fikirlerine temelde aykırı düşen fikirler iddia etmektedir. Charroux, sadece bu öğreti kendisinin gerçek olduğuna inandığıyla kökten farklı olduğu için dahi olsa, yine de "Vril'in Büyük Locası"nın öğretisini gözler önüne sermeyi doğru bulmaktadır.
e-Aydınlık Irk ve Ortaya Çıkışı: "Adının baş harfleri K.R.T.K.M. olan üç Dünya'nın Efendisi, Şamballa'da Tchun-Yung kozmik sinarşisini ya da Direkt Orta Yol'u oluşturan bir Yeşil Adamlar, Maj topluluğuna hükmetmektedir." Venüslü ataların neslinden gelen bu maj topluluğu, Zerdüşt ile Hz. Muhammed'in halefi olduklarını iddia etmektedirler. Görevleri, "Kara Taş'ın Âyini"ni yeniden canlandırmaktır.
K. B. L. ifadelerine göre Şamballa mabedinin tesisi, Lusifer devrinin 701, 969 yılına kadar dayanmaktadır. (Tabii, Lusifer adı burada "Işık getirici" anlamında kullanılmıştır.)
"Gelecek Buddha Batı'dan ve Kuzey'den çıkacak ve parmağında Cengiz Han'ın metal yüzüğünü taşıyan bu kişi, Hinduların Kalki-Avatar ya da Kundalini Avatar'ı olacaktır. Gelişi, Altın Çağ'ın geriye dönüşünü belirleyecektir. Mu ya da Tao-Ülkesi'nin yeniden canlanmasıyla çağdaş olan Aydınlık ırk'ın ortaya çıkışından önce gelecektir. " "Bu, hem Demir-Çağ'ın (Kali-Yuga) sonu, hem de jotün ile iblislerin (cacodaemons) dünyanın hükümet merkezlerinden dışarı atılması ve Atlantis'in karanlığından miras kalan 100, 000 yıllık kötü karmanın da temizlenmesi olacaktır." İnsanın bu fikirler ve görüşler labirentinde yolunu bulması zor olduğu gibi, "sarı adamlar kitlesince oynanacak rolün ne olduğunu kestirmek de kolay değildir.
Dahası, eğer inisiyasyon merkezi Himalayalar'daki Şamballa'daysa burasının, Kuzey'in "Büyük Beyaz Atalar" (Hyperborean) Locaları'nın ve ayrıca, çevresi duvarlarla çevrili olmadığı halde geçit vermeyen İngiltere'de ki bir yerin de rızaları ile seçilmiş olması gerekir.
Ezoterik cinsel maji üzerine çalışan Paul Greor'un da yeraltı insanları üzerinde söyleyeceği bazı şeyler vardır: "bunların, belirli olmayan nedenlerinde dolayı muazzam sunaklar inşa ettikleri ve dünyanın iç kısımlarında, dünyanın tüm ateş ve suyunun kökenini bulduğu ve içinde bütün volkanların lav akıntılarının indifa ettiği çekirdeğe inmek için tüneller kazdıkları söylenmektedir. Aşağıda, tüm evrenin loş temelleri arasında, Gizemli İnşaatçılar (Mysterious Builders) adı verilen bir insan topluluğunun yerleştiğine inanılmaktadır."
Tuhaf olan, spiritüalizmin beyaz majisine bağlı bir ideali benimseyeceklerini düşünemeyeceğimiz Teozofistler de Dünya'nın Efendisi olarak kabul ettikleri varlığın Asya'ya ait bir Şamballa'da yaşadığına inanmaktadırlar.
"Teazofi öğretmenleri'nin dediğine göre Venüs Senyörleri, dünyaya varır varmaz Büyük İnisiyasyon Locası'nı tesis etmişlerdir. Şimdiki ikametgâhları, sembolik olarak eski Şamballa adı ile anılmakta olan ve Gobi Çölü'nde bulunduğu söylenen bir astral kenttir. Dünya'nın Efendisi'nin idaresi altında bulunan bu kutsal şehir, inisiye olmayanlarca görülemez... Gizli mâbet olan bu yer, küremizin okült hükümetinin merkezidir. Üstatların ve dünyanın gizli arşivlerinin içinde güvence altında bulunduğu bu yeraltı ülkesinin destanı muhteşem bir realitedir." f- Meru Dağı: Ossendowski'nin Agarta'sı ve "Vril'in Büyük Locası" ile Teozofistler'in Şamballalar'ı bunlar aynı mıdır, yoksa muhtemelen birbirlerinin karşıtı olan farklı mabetler midir? İkinci şık daha ihtimal dahilinde görülmektedir. Swami Matkormano'ya göre, Asya'nın inisiyasyon merkezi Meru Dağı'dır ve burası Şamballa'nın bulunduğu yerdir. Hint teolojisinde burası, neslinden geldiklerini iddia ettikleri insanların üzerinde türetildiği dağdır. Tibet'in Lamalara ait kozmolojisi der ki:
"Meru Dağı yer kürenin merkezinde yükselmektedir. Zirvenin, kistial, azür, yakut ve altından oluşan dört kenarında cin (Demon) halkarı ile birlikte dünyanın dört kralı yaşamaktadır." Vril'in Büyük Locası"nın düşüncesine göre:
"Meru Dağı, Şamballa'nın merkezi ve aynı zamanda hem maddesel, bem de madde ötesi olan iki var oluş plânının kesişme noktasıdır."
Türkistan'da, jeofizik realitesi, bilinç-ötesi ya da duyu-dışı algılamaya ait olan bir geometrik şekil vardır. Bu şekil, bir tanesi tersine çevrilmiş iki adet piramitten oluşmaktadır. Yukarı bakan piramit Pamir Dağı ve aşağı bakan piramit de Meru Dağı olup bunlar, fizik-ötesi ve jeofizik düzlemleri temsil ederler. kesişme noktasında, hem Arîler, hem de sarı ırklarca kutsal sayılan ve üzerinde Dünya'nın Kralı'nın kalesi yükselen bir dağ, Meru zirvesi-mikrokozmos ile makrokozmosun göbek merkezi (omphalos) ) bulunmaktadır.
Bu merkezden dört ana pusula yönüne doğru dört adet yol uzanır; güneye doğru Sion kutbuna, batıya doğru Sale Gölü kutbuna, kuzeye doğru Thule kutbuna ve doğuya doğru Pamir kutbuna ki bu Himalaya uzantısı olup en uç noktası Darciling'dir (Darjeeling). Muazzam manyetik enerji odakları olan bu kutuplar, periyodik olarak, milletleri ve tarihlerini etkilerler… Meru zirvesinde, yeraltı dünyasının hükümran varlığının bir çeşit ikâmetgahı olan Glasburg adlı Elmas Saray yükselir. Saray'ın dört köşesinde, Mecusîlik'te Sessizlik Kuleleri denilen ve dünyasal kutuplarca üretilen manyetik enerjinin akümülatör pillerini çevreleyen kuleler vardır. Bu enerjiyi, değiştirilme (transmutation) işleminden geçirdikten sonra yıldızlar uzayımızın galaksilerine doğru saptırırlar. Böylece, Elmas Saray, evren için enerji merkezi olur…
Kuleler, "büyük sessizlik" denilen bir perdeye ulaşan ultrasonik titreşimlerden oluşmuş manyetik dünya dalgalarını alır ve naklederler. Bu "ağırlık" dalgaları, bölünemeyecek kadar küçük bir zaman dilimi sırasında kurşunda bulundukları gibi, Satürn'ün halkaları tarafından neşredilen ve her 14 yılda bir dünyayı etkisi altına alan manyetik fotonlarda da bulunurlar. Bunlar, A1 protonlarının türevleridir (dünyanın akkor halindeki merkezinin atom altı enerjisi.).
"Vril'in Büyük Locası", dünya üzerindeki hâkimiyetini "Vril" diye bilinen gücün kontrolü ile perçinleyeceğini ummaktadır. Bu gizemli güç, Butwer Lytton tarafından keşfedilmiş, daha doğrusu icat edilmiştir. "Vril'in Büyük Locası"na göre, Lytton'un "The Coming Race" ("Gelecek Irk") adlı bir romanında tanımladığı bu güç, "Vril-Ya" olacaktır.
g- Kozmik Bir Güç 'Vril': İnsana tüm güçleri elde etme yeteneğini vereceğinden, Vril'in kontrolü başlı başına bir amaçtır. Buna ulaşmak için iki yol vardır. "Bilimsel Yol" kurşunda bulunan Proton A 1 partiküllerinin, Satürn'ün fotonsal manyetizminde ya da etkin bir yanardağdan fışkıran lavda hapsedilmek üzere kimyasal olarak tecrit edilmelerine dayanır. Wotan'ın ve bazı Alşimistlerin -simyacıların- izledikleri yol buydu. Erkek cinsiyet guddeleri, bu şekilde elde edilen radyasyonların etkisi altında tüm "Korlos" u etkin hale getirerek "ego"yu kendi fiziksel ağırlık merkezi içinde geçerli kıldırırlar. "Mistik yol" ise, yüksek düzeydeki majiden aktardığı bir ritüeli kullanır. Bu ritüel için gerekli olan unsurlar şunlardır: K harfinin ses titreşimleri, Satürn işareti, menekşe rengi, bir amatist, kurşun, eski İskandinav şiirleri (runes), K.B.L. üzerine merkezlenmiş bir Mandala ve zamanda sembolik bir geriye gidiş etkisini yaratan bir inisiyasyon sayılan "Ankh". Bu, Tutankhamon'un yeniden dirilişi, metapsikoz (metempsychosis) için gerekli olan yaşam kelimesidir. Luxor Kardeşliği'ne inisiye olan Bulwer Lytton Vril'i, hastalığı iyi eden, ama bir ölüm-ışını da neşredebilen bir tür maji yüzüğü olarak görmüştü. Bu enerjiyi kontrol edebilen herhangi bir kişi, depremler ya da yanardağı indifaları oluşturabildiği gibi, sönmüş yanardağları da etkin hale dönüştürebilir.
İnsanların, çok eski zamanlardan beri, Dünya'nın Efendileri olmayı ve tüm ulusları, hatta dünyayı bile yok etme gücünü ele geçirmeyi düşlemeleri çok tuhaf bir şeydir. Bu çeşit düşünceleri beyaz majiden sayabilir miyiz? Muhakkak ki hayır.
Büyücüler, bu çeşit güçlere sahip olduklarını iddia ede gelmişlerdir. Ancak, bu, hüsnükuruntudan öteye bir şey değildi. Modern bilim adamları sorunu çözümlediler: Nükleer Fizyon, kadim (eski) majinin araştırma ve arzu-hayallerinin cehennemî sonucudur.
Peki, bilim adamlarımızın çalışmaları beyaz maji midir?
Maalesef, hayır.
Bu yok edici buluşlara karşıt olarak, bunlardan farklı mizaçtaki kişiler, yeni bir Altın Çağ'ı kurmayı düşlemekte ve arzu-hayallerini, kara majisyenlerin hayallerini uzakta tutacak güçleri harekete geçirmek için kullanmaktadırlar. "Işık İnsanlığı"nın En Yüksek Efendileri, şüphesiz Agarta, Şamballa ya da Meru Dağı gibi adı olmayan görünmez yerlerde ve belki de Yüksek Yıldız'da düşünmekte ve çalışmaktadırlar.
Agarta ve Şambala'nın Gizemi
Agarta, Himalayalar'ın altında bulunduğu söylenen ve Büyük İnisiyatörler ile Dünya'nın Efendileri'nin bu çağda içinde yaşadıkları gizemli bir Yeraltı Krallığı'dır.
Agarta'nın, bir inisiyasyon merkezi olup piramitlerinkine benzer bir prensip üzerinde işlev gördüğü anlaşılmaktadır. Himalayalar dışsal abideyi teşkil ederken, yeraltı mekânını. (crypt) da dünyasal ve kozmik kirlenmeden uzak tutulan krallık oluşturur. Ancak, nasıl oluyor da ruhun yüksek güçleri, düşüncenin ve meditasyonun yoğun konsantrasyonu nötralize edilmiş devasa bir oyukta geliştirilebiliyor.
Her şey bir yana, insan egosu ile insan-üstü egonun muazzam olanakları, çevresinin kirliliğine maruz kalacak bir şekilde açıklıkla değil de inzivaya çekilerek daha başarıyla tezahür edebilir.
a- Agarta ve Dört Giriş Kapısı Geleneksel olarak Agarta'nın dört girişi vardır: Bir tanesi Giza'daki Sfens'in pençeleri arasında, diğeri Saint-Michel Tepesi'nde, bir üçüncüsü Broceliande Ormanı'ndaki bir yarın içinde ve ana kapı da Tibet'teki Şamballa'dadır. Kadim Gizemler'de, Argonotlar, Ark (Nuh'un Gemisi) ve Agarta hakkında sırlar çözülmemiş gibidir ve hepsinin de aynı etimolojiye dayandığı görülmektedir: Argha; uzun bir gemi, ve buradan türetilen Agarta: bir yeraltı mabedi anlamına gelir. Bir yeraltı krallığı fikri çok eski olup şüphesiz, tanrılar ile görünmeyen kozmik güçlerin yaşadığı göksel şehirlere karşılık olarak düşünülmüştür. Cehennem fikri ile bir alakası yoktur. Ancak, hem yeraltı krallığı hem de cehennem fikri, dünyanın içindeki ateşin ve ayrıca yeraltı inisiyasyonunun kişileşmesi olan Yunan Mitolojisi'nden Hefaisos ve Vedalar'daki (Vedic) Yavishtha ile ilgilidir.
Gizli güçleri olgunlaştıran ve gölgeleri uzaklaştıran ışığın bazı parıltıları, beşer seviyesindeki her varlığın içinde mevcuttur. En ufak bir delik açın ve gizlenmiş olan görünür hale gelir, ezoterik olan olağan hale gelir.
Dünyamız, yerin yüzünün, güneş, don ve yağmurla aşınmasından, içsel güçlerce yeniden inşa edilmeye kadar uzanan sabit döngülere (cycle) maruzdur. İşte, dünyanın kabuğunun temeli olan granit bu şekilde oluşur bu, ancak yakın zamanlarda ortaya çıkmış bir gerçektir.
Yalnızlık içinde, sessizce, görülmeden yürütülen (ezoterik) çalışma hemen her zaman en verimli olandır. Dışsal güçlerin yıkıcı, yıldırıcı olmalarına karşın içsel güçler yenileyicidir ve doğal gelişmeyi temin ederler.
İnsan yaşamı, önce annenin rahminde tezahür eder ve bebek ışığı önce, Kara Bakire (Black Virgin) kültünde inisiyasyon mağarasıyla (grotto) sembolize edilen, rahim boşluğundan, geldiği şekilde görür.
İsa, İbraniler'ce aşağılanan Venüslü Bakire'nin (Venusian Virgin) enkarnasyonu olan günahkâr Mary Magdelena tarafından kendisine teklif edilen inisiyasyonu kesinlikle reddetmişti. Yine de Kara Bakire (Black Virgin) ve magara (grotto) ile ilgili putperest kült öylesine insanın bilinçaltı egosunun derinliklerinden geliyordu ki üzerine yöneltilen saldırılar altında çöküp gitmedi.
Bu düşüncelerin, Agarta gizemi açısından, okültle çalışanların gözünden kaçmayacak bir anlamı vardır.
b - Bilge Zalmoxis'in Yeraltı Mahzeni: Prof. Doru Todericiu'ya göre -ki kendisi de muhtemelen Alcide d'Orbigny'den aktarıyordu- Pisagor'un bir öğrencisi olan Zalmoxis, Üstad'dan öğrendiğini öğretmek üzere Alesia'ya gelmişti. Bu ifadeyi ele alırken oldukça ihtiyatlı olmamız gerekir, çünkü bazı kişilerce bir filozof ve bazılarınca bir tanrı olarak kabul edilen Zalmoxis'in, Pisagor'dan daha önceki bir tarihte yaşadığı sanılıyor. Trakya'lı bir kabile olan Getaeler'i medenileştirdiği düşünülmektedir.
Bir rivayete göre, Samos'ta Pisagor'un kölesiyken onun tarafından serbest bırakılmış ve kendi halkına dönerken onlara ruhun ölmezliğini öğretmiştir.
Herodot'un onun hakkında tuhaf bir hikayesi vardır:
"Yerin altında inşa edilmiş bir evi vardı. Trakyalılar'ın gözleri önünde kaybolarak aşağıda kendi inzivasına çekildi ve üç yıl orada kaldı. Herkes öldüğüne hükmederek ağladı. En sonunda, dördüncü yıl içinde tekrar ortaya çıktı ve bu stratejisi sayesinde de vazettiği öğretiye inanmaları için insanları ikna etti."
"Zalmoxis ve onun yeraltı ikametgâhı üzerinde anlatılanları reddedecek ya da kabul edecek değilim (diye devam ediyor Herodot); ancak, kanımca, o Pisagor'dan çok seneler önce yaşamıştı."
"Yerin altındaki ikamet yeri" neydi? Üstadlar'a göre Zalmoxis, Atlantisliler'ce yurt edinildiği iddia edilen ve bazı Hassas Kişiler'ce (Sensitives) UFO'ların kaynağı olduğuna inanılan yeraltı medeniyeti Agarta'ya inmiş olabilir. Getaeler'ler ona bir tanrı olarak tapıyorlardı ve ölümden sonra başka bir hayatta onunla birlikte olacaklarına inanıyorlardı. Her yıl, onun Öbür-Dünya'ya ait krallığına bir haberci gönderme yöntemi olarak, havaya fırlattıkları bir savaşçıyı mızraklarının ucunda yakalarlar ve böylece "ona, asil bir ölüm kazandırırlardı."
Tarihçiler, Zalmoxis mezhebinin keltik (celtic) dinleri ile Yakın Doğu halklarının dinleri arasında doğal bir bağ teşkil ettiğini kabul ederler.
Tarih kayıtçılarının hikayelerindeki tutarsızlıklara rağmen, meditasyon yapabilmek için yeraltındaki bir inziva yerinde yaşamış olan ve ruhun ölmezliğini, muhtemelen Pisagor'dan önce vazeden Zalmoxis, muhakkak ki bir bilge kişi ve bir inisiyeydi. Böylelikle, o Pisagor'un öğrencisi değil de spiritüel üstadıydı ve O'nun hatırasına hürmetendir ki Pisagor, Drüidler'in dünyadaki en bilge kişiler olduğunu söylemişti.
c- 'Vara 'İsimli Yeraltı Kenti Bazen, en büyük gerçekler, ispat edilmediğine inanmalarına rağmen, insanlara, kendi bellek-kromozomları (memory-chromomes) kanalıyla ulaşan gerçeklerdir. Çok zaman önce olmuş ya da gelecekte olacak bir şeye inanmaya her zaman hazırız. Sorun, bu gerçeklerin şimdiki zamanın dalga boyu ile temasta bulunmamalarından ibarettir. Böylece, insanlar kendilerinin ve tüm İnanlığın kaderine müdahale edebilecek bir yeraltı gizemine inanmaya isteklidirler.
Bir pusulanın üzerindeki ibreyi düşünün: Dünyanın manyetik güçlerinin nerelerde konsantre olduğunu gösterir ve yine de buraları görünürde hiçbir şeyin oluşmadığı yerlerdir.
Böylelikle, düşünebiliriz ki; Agarta ya Kuzey Kutbu'nda ya da Himalayalar'ın altındadır. Her halükârda, insanın, yerin altında bulunan inisiyasyon merkezleri tahayyül etme eğilimi vardır ve yüksek teknik bilgilere dayalı bir çeşit ışıklandırma sistemi de her zaman buna dahildir.
İran edebiyatından Kralların Kitabı "Şehname" deki bir hikaye, Dünyanın Efendisi olan Tahmuras'ın oğlu Jam ya da Yima'nın, kendi halkının en safkanlıları ile çevrili olarak "Vara" adı verilen bir yeraltı kalesinde her zaman nasıl yaşadığını tarif eder. Tufan'ın geleceğini önceden gören tanrı Ahura, Yima'nın mabed-sığınağının inşa edilmesi hakkında ona en kesin talimatları verdi:
"Vara'yı bir koşu pisti kadar uzun ve genişliği uzunluğuna eşit olarak yap. Oraya, insanların, köpeklerin, kuşların, koyun ve sığırların, büyük ya da küçük bütün hayvan türlerinin temsilcilerini götür..
"Ayrıca, yanına en güzelinden ve en tatlı kokulusundan her çeşit bitkinin örneklerini, bütün meyvelerin en lezzetlilerini al. Bunlar Vara'da kaldıkları sürece hiç ölmeyeceklerdir. Bozuk biçimli ya da kuvvetsiz, kirli ya da kötü hiçbir şey olmasın, yalancı ya da kinci ya da kıskanç hiç kimse olmasın; çürük dişli ya da cüzamlı hiç kimseyi kabul etme. En üst kısımda dokuz, merkezde altı, en alt kısımda da üç cadde tanzim edilsin. Erkek ve kadın, bin çift en üst kısımda, 600 merkezde, 300 en altta yaşasın. Işığın gelmesi için Vara'da bir pencere yapılsın."
Tradisyonel tarih üzerine yazan Henry Corbin'in dediğine göre "Vara"nın, kendi kendine "hem yaratılmış, hem de yaratılmamış" ışık saçan kapıları ve pencereleri vardı.
d- Şamballa, Agarta ve Lusifer İnisiyasyon çevrelerince düşünüldüğüne göre, sarı ırkların hâkimiyeti yakın ve kaçınılmazdır ve bu da beyaz ırkların yükselişinin sonu demektir. Bir kez daha, sadece, yüksek yerlere sığınmış olanlar kurtulacaktır. Ancak, -kısmen spiritüel, kısmen de politik amaçlarla faaliyet gösteren- "Vril'in Büyük Locası" ("Grand Lodge of Vril") adında, Batı ile Doğu arasında bir çeşit kardeşlik birliği yaratmaya çabalayan bir mezhep bulunmaktadır. Bunlar, bilinmeyen bir nedenden dolayı, İskandinavyalıların Odin adını verdikleri eski Cermen tanrısı Wotan'i "Kambala" ya da Şamballa dedikleri bir çeşit Agarta'ya yerleştirmişlerdir.
Görülüyor ki Ferdinand Ossemdowski ve Rène Guenon, Şamballa ile Agarta arasında bir benzerlik keşfetmişlerdir. "Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar" (Beast, Men and Gods) kitabının yazarı Ossendowski'ye göre Agarta'nın yeraltı insanları, Dünya'nın Efendisi'nin idaresi altında yaşayan sekiz milyon kişi kadardır ve bilginin en üst derecesine erişmişlerdir. "Vril'in Büyük Locası", Doğu'nun Hint-Tibet okült güçlerini en eski Ari tradisyonlarının biricik toplayıcısı olarak kabul eder. K.B.L. ya da Şamballa'daki tahtında oturan Üç Dünya'nın Efendisi'nin adı Lusifer ya da Odin'dir. Prensipleri Vedalar'da ve Tibet'in Ölüler Kitabı'nda (Bardo Thödol) belirlenen K.B.L. güçleri, "sayıları en fazla olan sarı ırkları, en yetenekli olan sarışın kuzey ırkları ile kötülük güçlerine karşı birleşik bir mücadele içinde kaynaştıracak" bir sinarşi (synarchy) şeklinde faaliyet göstereceklerdir.
K. B. L. güçleri majik karakterdedirler ve dünyanın dört ana tradisyonundan ortaya çıkmışlardır. Bunlar Tibet, Hind, Mısır ve Cermen tradisyonlarıdır ki hepsi de Şamballa ya da yeraltı Masonluğu (Free Masonry) olan beşinci tradisyon üzerinde kutuplandırılmışlardır.
Dünya yüzeyindeki dış temsilci ise "Vril'in Büyük Locası"dır. Robert Charroux, bu mezhebin inisiyatik iddiaları ile, hele politikası ile hiçbir şekilde aynı düşüncede değildir. "Vril'in Büyük Locası", hakikiliği şüpheli olan dokümanlara güvenmekte ve Charroux'un fikirlerine temelde aykırı düşen fikirler iddia etmektedir. Charroux, sadece bu öğreti kendisinin gerçek olduğuna inandığıyla kökten farklı olduğu için dahi olsa, yine de "Vril'in Büyük Locası"nın öğretisini gözler önüne sermeyi doğru bulmaktadır.
e-Aydınlık Irk ve Ortaya Çıkışı: "Adının baş harfleri K.R.T.K.M. olan üç Dünya'nın Efendisi, Şamballa'da Tchun-Yung kozmik sinarşisini ya da Direkt Orta Yol'u oluşturan bir Yeşil Adamlar, Maj topluluğuna hükmetmektedir." Venüslü ataların neslinden gelen bu maj topluluğu, Zerdüşt ile Hz. Muhammed'in halefi olduklarını iddia etmektedirler. Görevleri, "Kara Taş'ın Âyini"ni yeniden canlandırmaktır.
K. B. L. ifadelerine göre Şamballa mabedinin tesisi, Lusifer devrinin 701, 969 yılına kadar dayanmaktadır. (Tabii, Lusifer adı burada "Işık getirici" anlamında kullanılmıştır.)
"Gelecek Buddha Batı'dan ve Kuzey'den çıkacak ve parmağında Cengiz Han'ın metal yüzüğünü taşıyan bu kişi, Hinduların Kalki-Avatar ya da Kundalini Avatar'ı olacaktır. Gelişi, Altın Çağ'ın geriye dönüşünü belirleyecektir. Mu ya da Tao-Ülkesi'nin yeniden canlanmasıyla çağdaş olan Aydınlık ırk'ın ortaya çıkışından önce gelecektir. " "Bu, hem Demir-Çağ'ın (Kali-Yuga) sonu, hem de jotün ile iblislerin (cacodaemons) dünyanın hükümet merkezlerinden dışarı atılması ve Atlantis'in karanlığından miras kalan 100, 000 yıllık kötü karmanın da temizlenmesi olacaktır." İnsanın bu fikirler ve görüşler labirentinde yolunu bulması zor olduğu gibi, "sarı adamlar kitlesince oynanacak rolün ne olduğunu kestirmek de kolay değildir.
Dahası, eğer inisiyasyon merkezi Himalayalar'daki Şamballa'daysa burasının, Kuzey'in "Büyük Beyaz Atalar" (Hyperborean) Locaları'nın ve ayrıca, çevresi duvarlarla çevrili olmadığı halde geçit vermeyen İngiltere'de ki bir yerin de rızaları ile seçilmiş olması gerekir.
Ezoterik cinsel maji üzerine çalışan Paul Greor'un da yeraltı insanları üzerinde söyleyeceği bazı şeyler vardır: "bunların, belirli olmayan nedenlerinde dolayı muazzam sunaklar inşa ettikleri ve dünyanın iç kısımlarında, dünyanın tüm ateş ve suyunun kökenini bulduğu ve içinde bütün volkanların lav akıntılarının indifa ettiği çekirdeğe inmek için tüneller kazdıkları söylenmektedir. Aşağıda, tüm evrenin loş temelleri arasında, Gizemli İnşaatçılar (Mysterious Builders) adı verilen bir insan topluluğunun yerleştiğine inanılmaktadır."
Tuhaf olan, spiritüalizmin beyaz majisine bağlı bir ideali benimseyeceklerini düşünemeyeceğimiz Teozofistler de Dünya'nın Efendisi olarak kabul ettikleri varlığın Asya'ya ait bir Şamballa'da yaşadığına inanmaktadırlar.
"Teazofi öğretmenleri'nin dediğine göre Venüs Senyörleri, dünyaya varır varmaz Büyük İnisiyasyon Locası'nı tesis etmişlerdir. Şimdiki ikametgâhları, sembolik olarak eski Şamballa adı ile anılmakta olan ve Gobi Çölü'nde bulunduğu söylenen bir astral kenttir. Dünya'nın Efendisi'nin idaresi altında bulunan bu kutsal şehir, inisiye olmayanlarca görülemez... Gizli mâbet olan bu yer, küremizin okült hükümetinin merkezidir. Üstatların ve dünyanın gizli arşivlerinin içinde güvence altında bulunduğu bu yeraltı ülkesinin destanı muhteşem bir realitedir." f- Meru Dağı: Ossendowski'nin Agarta'sı ve "Vril'in Büyük Locası" ile Teozofistler'in Şamballalar'ı bunlar aynı mıdır, yoksa muhtemelen birbirlerinin karşıtı olan farklı mabetler midir? İkinci şık daha ihtimal dahilinde görülmektedir. Swami Matkormano'ya göre, Asya'nın inisiyasyon merkezi Meru Dağı'dır ve burası Şamballa'nın bulunduğu yerdir. Hint teolojisinde burası, neslinden geldiklerini iddia ettikleri insanların üzerinde türetildiği dağdır. Tibet'in Lamalara ait kozmolojisi der ki:
"Meru Dağı yer kürenin merkezinde yükselmektedir. Zirvenin, kistial, azür, yakut ve altından oluşan dört kenarında cin (Demon) halkarı ile birlikte dünyanın dört kralı yaşamaktadır." Vril'in Büyük Locası"nın düşüncesine göre:
"Meru Dağı, Şamballa'nın merkezi ve aynı zamanda hem maddesel, bem de madde ötesi olan iki var oluş plânının kesişme noktasıdır."
Türkistan'da, jeofizik realitesi, bilinç-ötesi ya da duyu-dışı algılamaya ait olan bir geometrik şekil vardır. Bu şekil, bir tanesi tersine çevrilmiş iki adet piramitten oluşmaktadır. Yukarı bakan piramit Pamir Dağı ve aşağı bakan piramit de Meru Dağı olup bunlar, fizik-ötesi ve jeofizik düzlemleri temsil ederler. kesişme noktasında, hem Arîler, hem de sarı ırklarca kutsal sayılan ve üzerinde Dünya'nın Kralı'nın kalesi yükselen bir dağ, Meru zirvesi-mikrokozmos ile makrokozmosun göbek merkezi (omphalos) ) bulunmaktadır.
Bu merkezden dört ana pusula yönüne doğru dört adet yol uzanır; güneye doğru Sion kutbuna, batıya doğru Sale Gölü kutbuna, kuzeye doğru Thule kutbuna ve doğuya doğru Pamir kutbuna ki bu Himalaya uzantısı olup en uç noktası Darciling'dir (Darjeeling). Muazzam manyetik enerji odakları olan bu kutuplar, periyodik olarak, milletleri ve tarihlerini etkilerler… Meru zirvesinde, yeraltı dünyasının hükümran varlığının bir çeşit ikâmetgahı olan Glasburg adlı Elmas Saray yükselir. Saray'ın dört köşesinde, Mecusîlik'te Sessizlik Kuleleri denilen ve dünyasal kutuplarca üretilen manyetik enerjinin akümülatör pillerini çevreleyen kuleler vardır. Bu enerjiyi, değiştirilme (transmutation) işleminden geçirdikten sonra yıldızlar uzayımızın galaksilerine doğru saptırırlar. Böylece, Elmas Saray, evren için enerji merkezi olur…
Kuleler, "büyük sessizlik" denilen bir perdeye ulaşan ultrasonik titreşimlerden oluşmuş manyetik dünya dalgalarını alır ve naklederler. Bu "ağırlık" dalgaları, bölünemeyecek kadar küçük bir zaman dilimi sırasında kurşunda bulundukları gibi, Satürn'ün halkaları tarafından neşredilen ve her 14 yılda bir dünyayı etkisi altına alan manyetik fotonlarda da bulunurlar. Bunlar, A1 protonlarının türevleridir (dünyanın akkor halindeki merkezinin atom altı enerjisi.).
"Vril'in Büyük Locası", dünya üzerindeki hâkimiyetini "Vril" diye bilinen gücün kontrolü ile perçinleyeceğini ummaktadır. Bu gizemli güç, Butwer Lytton tarafından keşfedilmiş, daha doğrusu icat edilmiştir. "Vril'in Büyük Locası"na göre, Lytton'un "The Coming Race" ("Gelecek Irk") adlı bir romanında tanımladığı bu güç, "Vril-Ya" olacaktır.
g- Kozmik Bir Güç 'Vril': İnsana tüm güçleri elde etme yeteneğini vereceğinden, Vril'in kontrolü başlı başına bir amaçtır. Buna ulaşmak için iki yol vardır. "Bilimsel Yol" kurşunda bulunan Proton A 1 partiküllerinin, Satürn'ün fotonsal manyetizminde ya da etkin bir yanardağdan fışkıran lavda hapsedilmek üzere kimyasal olarak tecrit edilmelerine dayanır. Wotan'ın ve bazı Alşimistlerin -simyacıların- izledikleri yol buydu. Erkek cinsiyet guddeleri, bu şekilde elde edilen radyasyonların etkisi altında tüm "Korlos" u etkin hale getirerek "ego"yu kendi fiziksel ağırlık merkezi içinde geçerli kıldırırlar. "Mistik yol" ise, yüksek düzeydeki majiden aktardığı bir ritüeli kullanır. Bu ritüel için gerekli olan unsurlar şunlardır: K harfinin ses titreşimleri, Satürn işareti, menekşe rengi, bir amatist, kurşun, eski İskandinav şiirleri (runes), K.B.L. üzerine merkezlenmiş bir Mandala ve zamanda sembolik bir geriye gidiş etkisini yaratan bir inisiyasyon sayılan "Ankh". Bu, Tutankhamon'un yeniden dirilişi, metapsikoz (metempsychosis) için gerekli olan yaşam kelimesidir. Luxor Kardeşliği'ne inisiye olan Bulwer Lytton Vril'i, hastalığı iyi eden, ama bir ölüm-ışını da neşredebilen bir tür maji yüzüğü olarak görmüştü. Bu enerjiyi kontrol edebilen herhangi bir kişi, depremler ya da yanardağı indifaları oluşturabildiği gibi, sönmüş yanardağları da etkin hale dönüştürebilir.
İnsanların, çok eski zamanlardan beri, Dünya'nın Efendileri olmayı ve tüm ulusları, hatta dünyayı bile yok etme gücünü ele geçirmeyi düşlemeleri çok tuhaf bir şeydir. Bu çeşit düşünceleri beyaz majiden sayabilir miyiz? Muhakkak ki hayır.
Büyücüler, bu çeşit güçlere sahip olduklarını iddia ede gelmişlerdir. Ancak, bu, hüsnükuruntudan öteye bir şey değildi. Modern bilim adamları sorunu çözümlediler: Nükleer Fizyon, kadim (eski) majinin araştırma ve arzu-hayallerinin cehennemî sonucudur.
Peki, bilim adamlarımızın çalışmaları beyaz maji midir?
Maalesef, hayır.
Bu yok edici buluşlara karşıt olarak, bunlardan farklı mizaçtaki kişiler, yeni bir Altın Çağ'ı kurmayı düşlemekte ve arzu-hayallerini, kara majisyenlerin hayallerini uzakta tutacak güçleri harekete geçirmek için kullanmaktadırlar. "Işık İnsanlığı"nın En Yüksek Efendileri, şüphesiz Agarta, Şamballa ya da Meru Dağı gibi adı olmayan görünmez yerlerde ve belki de Yüksek Yıldız'da düşünmekte ve çalışmaktadırlar.