MURATS44
Özel Üye
1099 dan 1187 ye kadar 88 sene hıristiyanların elinde kalan Kudüs, bu târîhde Selâhuddîn-i Eyyûbî tarafından kurtarıldı. Kendisine karşı çıkan Aslan Yürekli Rişardı esîr aldı. Fekat ona karşı son derecede nezâket ve şefkat ile davrandı. Ona bir esîr değil, bir kral mu’âmelesi yapdı. İşte size, (vahşî müslimânlık) ile (müşfik hıristiyanlık) arasındaki farkı gösteren en büyük misâl!
Ba’zı kiliselerin müslimânlar tarafından câmi’e çevrildiği doğrudur. Fekat, bunlardan hiç biri yıkılmamış, aksine ta’mîr edilmişdir. Fâtih Sultân Muhammed hân “rahime-hullahü teâlâ”, İstanbulu zabt etdiği zemân, Ayasofya kilisesini câmi’e çevirdi. Bu, yapılan sulh şartlarından biri idi. Bu, yalnız dînî bir olay değil, aynı zemânda Türklerin en büyük zaferinin bir hâtırası idi. Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, İstanbulun feth edileceğini evvelden haber vermiş ve bu şehri zabt eden kumandan ve askerleri için, (Ne mutlu onlara) buyurmuşdu. İstanbulu feth ederek târîhde yeni bir çağ açan Fâtih sultân Muhammed hân, bunu bütün dünyâya i’lân için hıristiyan sembolü olan Ayasofyayı, câmi’ hâline, ya’nî Müslimân sembolü şekline koymak zorunda idi. Fâtih sultân Muhammed hân, Ayasofyayı aslâ tahrîb etmedi. Aksine, ta’mîr etdi. Kur’ân-ı kerîmde kiliselerin yıkılması hakkında bir emr yokdur. İlerde göreceğiniz gibi, müslimân hükûmetler, dâimâ kiliseleri ve sâir ibâdet yerlerini tecâvüzden korumuşlardır.
Şimdi size, kendilerini müşfik, ma’sûm ve merhametli sayan hıristiyanların bir câmi’i kiliseye çevirme işinden bahs edeceğiz. Aşağıdaki yazı, 1312 [m. 1894] senesinde, Almanyada Würzburg şehrinde neşr edilmiş olan ve Prens Salvator, Prof. Graus, teolog Kirchberger, baron von Bibra, Bayan Threlfall tarafından hâzırlanan (Spaneien = İspanya) ismindeki eserden alınmışdır:
(İspanyada en mühim şehrlerden biri, Cordoba (Arabca ismi: Kurtuba)dır. Bu şehr, Arab Endülüs devletinin merkezi idi. Müslimânlar, Târık bin Ziyâd “rahime-hullahü teâlâ” kumandasında, 95 [m. 711] de İspanyaya geçince, bu şehri kendilerine başşehr yapmışlardı. Arablar bu şehre medeniyyet getirdiler. Yarı vahşî olan bu şehri, tam bir medenî şehre çevirdiler. Bir büyük serây [El-kasr], hastahâneler, medreseler yapdılar. Bunların yanında, bir de büyük Câmi’a [Üniversite] kurdular. Avrupada ilk kurulan üniversite, budur. O zemâna kadar Avrupalılar ilmde, fende, tıbda, zirâatde ve medeniyyetde çok geri kalmışlardı. Müslimânlar, onlara ilm, fen, medeniyyet getirdiler. Onlara hocalık etdiler.
Ba’zı kiliselerin müslimânlar tarafından câmi’e çevrildiği doğrudur. Fekat, bunlardan hiç biri yıkılmamış, aksine ta’mîr edilmişdir. Fâtih Sultân Muhammed hân “rahime-hullahü teâlâ”, İstanbulu zabt etdiği zemân, Ayasofya kilisesini câmi’e çevirdi. Bu, yapılan sulh şartlarından biri idi. Bu, yalnız dînî bir olay değil, aynı zemânda Türklerin en büyük zaferinin bir hâtırası idi. Peygamberimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, İstanbulun feth edileceğini evvelden haber vermiş ve bu şehri zabt eden kumandan ve askerleri için, (Ne mutlu onlara) buyurmuşdu. İstanbulu feth ederek târîhde yeni bir çağ açan Fâtih sultân Muhammed hân, bunu bütün dünyâya i’lân için hıristiyan sembolü olan Ayasofyayı, câmi’ hâline, ya’nî Müslimân sembolü şekline koymak zorunda idi. Fâtih sultân Muhammed hân, Ayasofyayı aslâ tahrîb etmedi. Aksine, ta’mîr etdi. Kur’ân-ı kerîmde kiliselerin yıkılması hakkında bir emr yokdur. İlerde göreceğiniz gibi, müslimân hükûmetler, dâimâ kiliseleri ve sâir ibâdet yerlerini tecâvüzden korumuşlardır.
Şimdi size, kendilerini müşfik, ma’sûm ve merhametli sayan hıristiyanların bir câmi’i kiliseye çevirme işinden bahs edeceğiz. Aşağıdaki yazı, 1312 [m. 1894] senesinde, Almanyada Würzburg şehrinde neşr edilmiş olan ve Prens Salvator, Prof. Graus, teolog Kirchberger, baron von Bibra, Bayan Threlfall tarafından hâzırlanan (Spaneien = İspanya) ismindeki eserden alınmışdır:
(İspanyada en mühim şehrlerden biri, Cordoba (Arabca ismi: Kurtuba)dır. Bu şehr, Arab Endülüs devletinin merkezi idi. Müslimânlar, Târık bin Ziyâd “rahime-hullahü teâlâ” kumandasında, 95 [m. 711] de İspanyaya geçince, bu şehri kendilerine başşehr yapmışlardı. Arablar bu şehre medeniyyet getirdiler. Yarı vahşî olan bu şehri, tam bir medenî şehre çevirdiler. Bir büyük serây [El-kasr], hastahâneler, medreseler yapdılar. Bunların yanında, bir de büyük Câmi’a [Üniversite] kurdular. Avrupada ilk kurulan üniversite, budur. O zemâna kadar Avrupalılar ilmde, fende, tıbda, zirâatde ve medeniyyetde çok geri kalmışlardı. Müslimânlar, onlara ilm, fen, medeniyyet getirdiler. Onlara hocalık etdiler.