TASAVVUF DÖNEMİ
..:: 4 ::..
..:: 4 ::..
Ebû Saîd Ebu'l-Hayr (ö.440/1048), âşık tabiatlı, sohbete önem veren ve halkın arasına çok karışan, celvet ehli bir mutasavvıftı. Vahdet-i vücûd anlayışını yaymaya çalışan, tekke ve dergâhların ihvanının âdâb ve yönetimine dâir ilk prensipleri vaz' eden kişi olarak tanınır. Ebû Saîd Ebu'l-Hayr'ın Esrâru't-tevhîd adında bir eseri vardır.8
Ebû Saîd Ebu'l-Hayr'ın akranı olan Ebu'l-Kâsım Cürcânî (ö.450/1058) de bu devirde yetişen sûfîlerdendir. Cürcânî, Ebu'l-Hasan Harakânî'nin talebesidir.
Bu devirde yetişen âbide şahsiyetlerden biri de Ebu'l-Kâsım Abdülkerim Kuşeyrî'dir (ö.465/1072) er-Risâle adıyla meşhur eseri, tasavvuf klasikleri arasında önemli bir yere sâhiptir. Kuşeyrî ifrat ve tefritten uzak, mûtedil bir tasavvuf cereyanının mümessilidir. Letâifü'l-İşârât adlı eseri de işârî tefsirin ilklerindendir.
Kuşeyrî'nin çağdaşı ve arkadaşı Hucvirî Keşfü'I-Mahcûb adlı Farsça eseriyle bu dönemde tasavvufî yorumlarda önemli bir yere sâhiptir. Kuşeyrî'nin ve Cürcânî'nin talebesi sayılan Ebû Ali Farmedî (ö.477/1085), İmam Gazzâlî'nin mürşidi olarak önemli bir kişiliğe sâhiptir.
Sülemî'nin Tabakâtu's-Sûfiyye'sini, onda bulunmayan bâzı şahısları da ilâve ederek Farsçaya çeviren Ensârî (ö.481/1088), Menâzilü's-Sâirîn adlı Arapça eserinde hâl ve makamları tasnif etmiştir. Bu eser hâller ve makamlar konusunda bu tertib şekliyle yazılan ilk eserlerdendir. Daha sonra bu esere pek çok şerh yazılmıştır.
Ebû Bekr Nessâc Tûsî (ö.487/1094), Ebu'l-Kâsım Cürcânî'nin talebesi, Ahmed Gazzâlînin şeyhidir.
İmam Gazzâlî, şeriata bağlılığı, kelâm ve felsefe gibi diğer ilimlerdeki derinliği ile tanınan bir sûfîdir. Uzun yıllar Nizâmü'l-Mülk'ün yaptırdığı medresede müderrislik yapmış ve ardından Ebû Ali Farmedî'ye intisab ile tasavvuf yoluna sülûk etmiştir. Ebû Ali Farmedî, Nakşî ve Yesevî silsilelerinde yer alan Yusuf Hemedânî'yi de yetiştiren ünlü bir sûfîdir. Gazzâlî'nin İhya ve Kimyâ-i Saâdet adlı eserleri ile el-Münkızü mine'd-Dalâl'i tasavvufun şaheserleridir.
Bu yılların farklı bir sîmâsı, İmam Gazzâlî'nin küçük kardeşi Ahmed Gazzâlî (ö.520/1126)'dir. Ahmed Gazzâlî, İmam Gazzâlî'nin mârifet, ilim ve şer'î hükümlerle ahlâka önem veren anlayışına mukabil, aşk, vecd ve cezbeye önem veren bir tasavvufî, anlayışa sâhiptir.9
Ahmed Gazzâlî'nin talebeleri sayılan Aynül-Kudât Hemedânî, onun görüşlerini birtakım şatahât türü taşkın ifâdelerle geliştirmiş ve bu yüzden tâkîbata uğrayarak idam edilmiştir. Şeyhu'l-İslâm lakabı ile ünlü Ahmed en-Nâmekî el-Câmî (ö.536/1141) bu asrın ünlü sûfîlerinden olup tarîkatı, günahkârları tevbeye sevketmek olarak gören ve emr-i bi'1-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münkere önem veren bir anlayışın sâhibiydi.
Gazzâlî'nin pirdaşı sayılan sûfîlerden biri de Yûsuf Hemedânî'dir. Hânefî mezhebinden olan Hemedânî, Farsça yazdığına bakılırsa Tacik asıllı olmalıdır. Gerek Ahmed Yesevî'nin gerekse Nakşî silsilesinde yeralacak olan Abdülhalık Gucduvânî (ö.595/1199)'nin yetişmesini sağlamış olan Hemedânî'nin Horasan ve Mâverâünnehir tasavvufu üzerinde güçlü bir etkisi görülmektedir.
H.V., M.XI. Asır, daha önceki asırlara göre tasavvufun şiirle ifâde edilmeye başlandığı dönemdir. Daha önce her türlü sanat endişesinden uzak olan tasavvuf şiiri, bu asırdan îtibâren mecaz, kinaye, teşbih ve istiâre gibi edebî sanatlarla süslü tasavvufî remz ve mazmunları taşıyan sanat eserleri hâline dönüşmeye başlamıştır. Özellikle İran'da yetişen şâirlerin çoğu şiirlerinde tasavvufî sembolleri ve mazmunları kullanmışlardır. Sûfîlerin şür ve edebiyata ilgi duymaları gâyet tabiîdir. Çünkü tasavvuf her ne kadar bir kalb ve gönül işi ise, şiir de o kadar duygu ve gönül işidir. Gönül ve duygu dünyâsının tercümanı şiirdir.
Bu devir, sûfîlerin genellikle eserleriyle tasavvufu savundukları ve ehl-i sünnet çizgisinde bir tasavvufu hâkim kılmaya çalıştıkları ve mezheb tartışmalarına girmedikleri bir dönemdir. Sûfîlerin münzevî hayâtları ve nezih tavırları, halkın ve idarecilerin sevgisini kazanmalarını sağlamıştır. Nitekim bu devrin sûfîlerinden Ebu'l-Hasan Harakânî'ye Gazneli Sultan Mahmud'un büyük bir saygı duyarak ve Rey şehrindeki hankâhında kendisini ziyaret etmesi10 ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in Hemedan'da bulunan Baba Tahir Uryan'ı ziyareti bunu teyid eder.
* Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr. H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat
___________
8.Kasım Ganî, Târîhu't-tasavvuf, s. 670
9.bkz. İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam, ıx, 260; İbn Hallikan, Vefeyât, 1,97, DİA11.70
10.Tezkiretü'l-Evliyâ, s. 668-670
Ebû Saîd Ebu'l-Hayr'ın akranı olan Ebu'l-Kâsım Cürcânî (ö.450/1058) de bu devirde yetişen sûfîlerdendir. Cürcânî, Ebu'l-Hasan Harakânî'nin talebesidir.
Bu devirde yetişen âbide şahsiyetlerden biri de Ebu'l-Kâsım Abdülkerim Kuşeyrî'dir (ö.465/1072) er-Risâle adıyla meşhur eseri, tasavvuf klasikleri arasında önemli bir yere sâhiptir. Kuşeyrî ifrat ve tefritten uzak, mûtedil bir tasavvuf cereyanının mümessilidir. Letâifü'l-İşârât adlı eseri de işârî tefsirin ilklerindendir.
Kuşeyrî'nin çağdaşı ve arkadaşı Hucvirî Keşfü'I-Mahcûb adlı Farsça eseriyle bu dönemde tasavvufî yorumlarda önemli bir yere sâhiptir. Kuşeyrî'nin ve Cürcânî'nin talebesi sayılan Ebû Ali Farmedî (ö.477/1085), İmam Gazzâlî'nin mürşidi olarak önemli bir kişiliğe sâhiptir.
Sülemî'nin Tabakâtu's-Sûfiyye'sini, onda bulunmayan bâzı şahısları da ilâve ederek Farsçaya çeviren Ensârî (ö.481/1088), Menâzilü's-Sâirîn adlı Arapça eserinde hâl ve makamları tasnif etmiştir. Bu eser hâller ve makamlar konusunda bu tertib şekliyle yazılan ilk eserlerdendir. Daha sonra bu esere pek çok şerh yazılmıştır.
Ebû Bekr Nessâc Tûsî (ö.487/1094), Ebu'l-Kâsım Cürcânî'nin talebesi, Ahmed Gazzâlînin şeyhidir.
İmam Gazzâlî, şeriata bağlılığı, kelâm ve felsefe gibi diğer ilimlerdeki derinliği ile tanınan bir sûfîdir. Uzun yıllar Nizâmü'l-Mülk'ün yaptırdığı medresede müderrislik yapmış ve ardından Ebû Ali Farmedî'ye intisab ile tasavvuf yoluna sülûk etmiştir. Ebû Ali Farmedî, Nakşî ve Yesevî silsilelerinde yer alan Yusuf Hemedânî'yi de yetiştiren ünlü bir sûfîdir. Gazzâlî'nin İhya ve Kimyâ-i Saâdet adlı eserleri ile el-Münkızü mine'd-Dalâl'i tasavvufun şaheserleridir.
Bu yılların farklı bir sîmâsı, İmam Gazzâlî'nin küçük kardeşi Ahmed Gazzâlî (ö.520/1126)'dir. Ahmed Gazzâlî, İmam Gazzâlî'nin mârifet, ilim ve şer'î hükümlerle ahlâka önem veren anlayışına mukabil, aşk, vecd ve cezbeye önem veren bir tasavvufî, anlayışa sâhiptir.9
Ahmed Gazzâlî'nin talebeleri sayılan Aynül-Kudât Hemedânî, onun görüşlerini birtakım şatahât türü taşkın ifâdelerle geliştirmiş ve bu yüzden tâkîbata uğrayarak idam edilmiştir. Şeyhu'l-İslâm lakabı ile ünlü Ahmed en-Nâmekî el-Câmî (ö.536/1141) bu asrın ünlü sûfîlerinden olup tarîkatı, günahkârları tevbeye sevketmek olarak gören ve emr-i bi'1-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münkere önem veren bir anlayışın sâhibiydi.
Gazzâlî'nin pirdaşı sayılan sûfîlerden biri de Yûsuf Hemedânî'dir. Hânefî mezhebinden olan Hemedânî, Farsça yazdığına bakılırsa Tacik asıllı olmalıdır. Gerek Ahmed Yesevî'nin gerekse Nakşî silsilesinde yeralacak olan Abdülhalık Gucduvânî (ö.595/1199)'nin yetişmesini sağlamış olan Hemedânî'nin Horasan ve Mâverâünnehir tasavvufu üzerinde güçlü bir etkisi görülmektedir.
H.V., M.XI. Asır, daha önceki asırlara göre tasavvufun şiirle ifâde edilmeye başlandığı dönemdir. Daha önce her türlü sanat endişesinden uzak olan tasavvuf şiiri, bu asırdan îtibâren mecaz, kinaye, teşbih ve istiâre gibi edebî sanatlarla süslü tasavvufî remz ve mazmunları taşıyan sanat eserleri hâline dönüşmeye başlamıştır. Özellikle İran'da yetişen şâirlerin çoğu şiirlerinde tasavvufî sembolleri ve mazmunları kullanmışlardır. Sûfîlerin şür ve edebiyata ilgi duymaları gâyet tabiîdir. Çünkü tasavvuf her ne kadar bir kalb ve gönül işi ise, şiir de o kadar duygu ve gönül işidir. Gönül ve duygu dünyâsının tercümanı şiirdir.
Bu devir, sûfîlerin genellikle eserleriyle tasavvufu savundukları ve ehl-i sünnet çizgisinde bir tasavvufu hâkim kılmaya çalıştıkları ve mezheb tartışmalarına girmedikleri bir dönemdir. Sûfîlerin münzevî hayâtları ve nezih tavırları, halkın ve idarecilerin sevgisini kazanmalarını sağlamıştır. Nitekim bu devrin sûfîlerinden Ebu'l-Hasan Harakânî'ye Gazneli Sultan Mahmud'un büyük bir saygı duyarak ve Rey şehrindeki hankâhında kendisini ziyaret etmesi10 ve Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in Hemedan'da bulunan Baba Tahir Uryan'ı ziyareti bunu teyid eder.
* Kaynak: Ana Hatlarıyla Tasavvuf ve Tarikatlar; Prof. Dr. H. Kamil YILMAZ; Ensar Neşriyat
___________
8.Kasım Ganî, Târîhu't-tasavvuf, s. 670
9.bkz. İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam, ıx, 260; İbn Hallikan, Vefeyât, 1,97, DİA11.70
10.Tezkiretü'l-Evliyâ, s. 668-670