Zikir nedir ? Niçin çekilir?

MURATS44

Özel Üye
Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.” [ 20/TÂHÂ-124 ]
“Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.”
tb


EY CÂNIM, GÜN GELİR TOPRAĞA KONULURSUN…
ADIN DAHİ ANILMAZ, SEN DE UNUTULURSUN…
EY NEFSİM SEN, ALEMLERİ VAR EDENİ DÂİM AN,
UNUTMA, SEN DE ÖLÜMLÜ, ÂCİZ BİR KULSUN…

İnsanları ruh ve beden olarak yaratan Allah, ihtiyaçlarını da buna göre varetmiştir. Bugün insanlar, bedenlerinin ihtiyaçlarını elde etmek için gecesini gündüzüne katıp çalışmaktalar. Ama; “ruhun ihtiyacı nedir?” diye sorulsa, bunun cevabını verecek insan yok denecek kadar azdır. Aç bir kimsenin, su içerek açlığını gideremeyeceği gibi, bu onun açlığını büsbütün artıracaktır. Ruhunun açlığını hisseden insanlar bu açlığı bedenin ihtiyacı olan şeylerle gidermeye çalışmaktalar. Bu ise, açık bir yaranın üzerine asit dökerek onu iyileştireceğini sanan kimsenin hali gibidir..

Tamamen maddeye odaklanan insanlar, ruhlarının derinliklerindeki boşluğu maddi haz ve zevklerle doldurmaya çalşmaktalar. Yurt içi, yurt dışı tatiller, son model arabalar, çorap değiştirir gibi sevgili değiştirmeler, lüks yatlar, villalar, pahalı içkiler, kumarlar, sapık cinsel ilişkiler, uyuşturucular ve nihayet intiharla biten bir serüven. Kur’an-ı Kerim’de, bu gibilerin durumu şu ayetlerle haber veriliyor. Et-tîn Suresi, mealen: “And olsun ki biz insanı en güzel yaratılış üzere yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik” Ancak, Allahu Teala iman edip salih amel işleyenler için şu müjdeyi veriyor; Et-tîn suresi mealen: “Ancak iman edip salih amel işleyenlere bitmez tükenmez nimetler vardır.” Bu nimetlerin bir kısmı bu dünyada verilir ki, bunu ancak, Allah’ın salih kulları idrak edebilirler. Bu nimetler ki, dünyanın zevklerinin hepsi bir tarafa, Allah’ın rızasını kazanma zevki ve süruru bir tarafadır. İyi mü’min ile kötü kul için bir misal verirsek, durum daha iyi anlaşılacaktır.

İki kişi vardır ki, bunlardan biri çok zengin, diğeri çok fakirdir. İkisi de evli, ikisi de günde üç öğün yemek yiyorlar. Zengin olan kişinin parası da çok, malı da, ama sağlığı bozuk, aile düzeni yok, yediğinden zevk değil, acı duyuyor. Öldürülme korkusundan uykuları kaçmış. Öbür fakir adamın mutlu bir aile hayatı var, kimseye muhtaç değil, bu gün bulup bu gün yiyor, yarın için bir rızık endişesi de yok, düşmanları da yok. Yediklerinden de çok zevk alıyor. Dıştan bakanlar zengin adamı mutlu sanıyor ama, gerçek mutluluğu bu fakir adam tadıyor. Dış görünüşü bizi yanıltsa da, salih bir mü’min, dünyanın en mutlu insanıdır. Onun endişesi huzursuzluğu kendisi için değil, başka insanlar içindir. Allah’ın Rasulünün “Ümmetim, ümmetim” sözlerinin içinde bundan başka ne vardır.

Zikirle insanlar kötü duygularından nasıl uzaklaşır ve huzura erer, bunu birlikte müşahede edelim.

Yüce Allah Yâ Sîn Suresin 36. ayette : “سبْحانالّذي خلق الازْواج كلّها ممّا تنبت الارْض و منْ انْفسهمْ و ممّا لا يعْلمون ” mealen: “O (Allah) ki, sübhandır. Onların hepsinden çiftler yaratmış, yerin bitirdiği mahsullerden de , kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden de.”diye buyurarak, yarattığı şeyleri çiftler haline kıldığından ve daha bilmediğimiz nicelerini de, çiftler halinde yarattığından haber vermektedir. İşte bunun bariz bir örneği nefislerimizde ki sinir sistemlerinin de, sempatik ve para sempatik sinir sistemi olarak çift yaratılmasıdır. İnsanlar iyi olan güzel olan şeyleri hatırladığı zaman sempatik sinir sistemleri devreye girer ve bedenlerimiz mutluluk salgıları salgılamaya başlarlar ve mutlu oluruz. Sıkıntılarımız ya azalır veya tamamen yok olur. Uzun süre çocuğunu göremeyen annenin çocuğunu bağrına bastığı an, mahbubesinin iyi haberlerini alan mahbub gibi… Fakat kötü olan şeyler hatırlandığında şahsın parasempatik sinir sistemi devreye girer ve vücut bu yönde olumsuz salgılar üretmeye başlar. Elimizde olan azıcık huzurumuz da yok olur gider. Allah’ı zikir de gönüllerin şifasıdır. Allahu Tealanın her bir isiminin kendine mahsus nurları bulunmaktadır. Ne sabunla ne deterjanla temizlenmesi mümkün olmayan gönüllerin manevi kirleri ancak Allah’ın isimlerinin nurları ile temizlenmesi mümkündür. Buna delilimiz Allahu Tealanın Ra’d Suresinin 30. ayetinde ;”İyi biliniz ki kalbler ancak, Allah’ın anılması ile itminana(tam imana), huzura kavuşur.”buyurmasıdır.

İkinci binin mücedidi İmam-ı Rabbani Ahmedi Faruki Serhendî Hazretleri 1.c.166. mektubunda: “Allahu Teala Zümer suresinde 30. ayteinde “Sen elbette öleceksin! Onlar da elbette ölecekler!”buyuruyor. Bu kısa zamanda yapılması gerekli en önemli şey, çok zikir yaparak kalbi hastalıkdan kurtarmağı düşünmektir. Çabuk biten bu ömürde, Allahu tealayı hatırlayarak manevi hastalığa ilaç yapmayı en büyük görev bilmelidir.
Allahtan başkasına düşkün bir gönülden hiç hayır beklenirmi? ” ve 240. mektupta:” Hallerden ileri geçerek, halleri verene ulaşmak lazımdır… Orada cehil, anlayamamak, bilmemek vardır. Ondan sonra eğer marifet ihsan edilirse, çok büyük ni’met olur. Görülebilen anlaşabilen her şey bırakılır. Bu kesrette vahdeti görmekte olsa aynıdır. Çünki o vahdet hiç bir çoklukta görülemez. O görünen vahdetin kendisi değil benzeri, görüntüsüdür. Böyle olduğu zaman (Lâ ilâhe illalâh ) kelimesini çok söyleyiniz. Bu güzel kelimeyi o kadar çok söyleyiniz ki, hiç bir şeyi göremez ve bilemez olarak hayret ve bilgisizlik mertebesine yükseliniz. Hayret ve bilgisizlik mertebesine gelinmedikçe Fenâ hasıl olmaz. Fenâ hasıl olunca, bu yola ilk adım atılmış olnur.”

Allahu Teala Kur’an-ı Kerim’de:”Yâ eyyühellezîne âmenûzkürullâhe zikran kesîrâ“diye buyurur. Mealen:”Ey iman edenler Allah’ı çok anın.”diye emreder. Ve Bakara Suresi 152’de: ” فاذْكروني أذْكرْكم واشْكروالي ولآ تكْفرون ” diye buyurur. Mealen:” O halde beni zikredin ki, bende sizi zikredeyim. Ve bana şükredin, beni inkar etmeyin.” diye buyurur.

SORU: Zikirin etkili olması için ne yapmak gereklidir?


İmamı Rabbani kuddise sirruh hazretleri 3. cilt 17. mektupta şöyle buyurur: “İmanı itikadı ehl-i sünnet akaidine göre düzelttikten ve şeriate uygun ameller yaptıktan sonra(haramlardan ve şüphelilerden uzak durdurarak) vakitleri zikr-i ilahi ile değerlendirmek lazımdır. Öyleki Allahu Tealayı hatırlamadan bir an bile geçirmemelidir. Vücut, eller, ayaklar dünya ile meşgulken kalb daima Allahu Teala ile olmalı, O’nu hatırlayarak, zikrin zevkine varılmalı. Bu devlet, büyüklerimizin gösterdiği yolda az zamanda hasıl olmaktadır. “

3. cilt 36. mektupta Büyük İmam zikirden şöyle söz eder: “Aklın peygamberlere kolay inanması, kalbte tam iman oluşması için en yakın yol, Allahu Tealayı zikretmektir. Yani, tam imana kavuşur. Düşünerek akıl ile ölçerek bu yüksek makama kavuşmak zor, hemde çok zordur.”
Öyle ise; “Zaman tarikat zamanı değil iman kurtarma zamanıdır” diyenlere; “Zamanın, tarikat vesilesi ile iman kurtarma sebebi olmaktan hiç bir zaman çıkmadığını, Kur’an-ı Kerim’in Ra’d suresi 30. ayetini iyi anlamaları gerektiğini söylüyoruz .

Tarikat; Kur’an ve sünneti seniyyeye tabi olmak demektir.
Tarikat; Muhammed (s.a.v.) efendimizin yoludur. O’nun yolundan başka tarikat varsa o, şeytanın yoludur.
Tarikat; Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) efendimizin hakikatını tanımak yoludur.
Tarikat; “mûtû entemûtû kable mûtû“Hadisi şerifinin sırrına ermektir. Mealen;”ölmeden önce ölüm ötesinin sırrına eriniz” ve : “Yeryüzünde yürüyen bir ölü(yani o sırra eren) görmek istiyorsanız, Ebû Kuhâfe’nin oğluna bakınız.(Ebu Bekir (Allah Ondan razı olsun)
İmamı Rabbani Hazretleri 2.cild 46. mektubunda :”Zikir demek kendini gafletten kurtarmak demektir. Gaflet demek Allah’ı unutmak demektir. Zikir yalnız Allah’ın adını tekrar tekrar söylemek değildir. Her ne şekilde olursa olsun, kendini gafletten kurtarmak zikirdir. O halde şeriatin gereklerini yerine getirmekte zikirdir. Şu vardır ki; Allahu Tealanın isimleri ve sıfatları ile yapılan zikir çabuk tesir eder, sevgisini oluşturur ve çabuk ilerletir. Emirlere ve yasaklara uyularak yapılan zikir böyle değildir. İsim ve sıfatla yapılan zikir, şeriate uymakla hasıl olan zikre sebep olur. Tam muhabbeti elde etme de, isim ve sıfatla yapılan zikir lazımdır.

Allah’ın veli kullarından birine bir genç gelerek şöyle der:

-Efendim ben bir kıza aşık oldum. Onun ise bundan haberi yoktur. Ben bu sevdadan kurtulmak istiyorum ama bir türlü kurtulamıyorum, ne yapmalıyım?”der.
O veli zat der ki:
-“Seni bir odaya hapsetmem lazım. Tedavin bunu gerektiriyor”der.
Genç adam bunu kabul eder. Şeyh efendi genci bir odaya kapatır. Sadece gün de bir tas çorba ile sudan başka bir şey verdirmez. Başkaları ile görüşmesini de yasaklar. Yaşlı şeyh, giderken de genç aşığa şunu telkin eder:
-“Uykun gelinceye kadar kızın adını anacaksın” der.
Üç gün sonra kız gelir kapıya:
– “Ey genç ben seninle evlenmek istiyorum” der . Genç adamın kalbinde o kıza ait hiç bir sevgi kalmadığı için olsa gerek, genç adam, kızın teklifini reddeder.
Bir süre sonra şeyh gelir ve durumu gençden öğrenir ve gence yönelerek :
– “Ey genç, sen üç gün boyunca kızın adını samimiyetle andın. Allah senin muhabbetini o kızın gönlüne bıraktı da, kız ayağına kadar geldi. Şimdi sen Allah’ın adını samimiyetle anarsan, Allah, hiç senin gönlüne kendi sevgisini vermezmi?” der.
Bunun üzerine o genç, Allah için, Allah’ın emir ve yasakları sınırı içinde o veliye teslim olur ve kısa zamanda Allah’ın veli kullarından birisi olur.

Biz bu dünyada hiç bilinmesekte
Cennetleri buradan görmesekte
Burada kör olanlar sanmasınlar
Mü’minlerin tekeri kalmaz tümsekte (B.Canbay)
 

MURATS44

Özel Üye
Zikir ne için çekilir?


Her türlü ibadetle birlikte zikir, Allah’ın rızasını kazanmak için çekilir. Allahu teala buyurdu ki:

-“ Ey iman edenler Allah’ı çokça zikrediniz.” (Ahzab-41) İlahi rızayı kazanmak için yapılacak olan zikri elde etmek için, gönül aynasını kirleten masivadan kurtulmak gerekir. Aksi halde yapılan zikirler avamın zikri olur ki, sadece sevap kazanılır ama imanın yakîn nurunu artırmaz ve yakîn imana asla ulaşılamaz. Gönül aynası iki yüzlü bir aynadır. Bir yüzü dünyaya, öbür yüzü melekût âlemine bakar. Dünyaya bakan yüzü ile dünyalık işlerimizi yaparız. Melekût âlemine bakan yüzü ile de kalbe akan İlahi nurlar ve melekût âleminin temaşası ile imanın manevi yakînliği elde edilir.

Ruh, melekût âleminden gelen İlahi nurların feyzi ile beslenemezse, imanı yok etmeye çalışan şeytanlar ve nefs-i emarenin esaretinden asla kurtulamaz. Şeytan ve nefsin esaretinden kutulamayan ruh ise sürekli şeytana itaat eder ve günahların birinden kurtulur öbürüne düşer. Ruhun bu esaretten kurtulabilmesi için, gönül gözünü perdeleyen mâsivâdan kurtulması gerekir. Gönül gözünün temizlenmesi için Allah’ın ismi tüm samimiyetle kalben tekrar tekrar söylenmesi gerekir. Buna bazı tarikatlerde dil de iştirak eder. Ta ki, maksat olan İlahi rızanın kalbe ve ruha tecellisi zuhur edene kadar bu işlem sürer. Ondan sonra kalbin kendisi hiç bir zorlanmaya gerek kalmadan Allah’ı zikretmeye başlar. Bu hal vefat edene dek eksilmeden artarak devam eder.

” Sana yakin gelinceye kadar Rabbine kulluğa devam et” (Hicr-99) ayetinin manası böylece zuhur eder.

Rasul-i Ekrem’in (sallallahu aleyhi vesellem) :

“İki günü eşit geçen aldanmıştır” hadisi şerifinin manası da daha iyi anlaşılmış olur.

Allah lafzı ile yapılan zikir 99 esma ile yapılan zikre bedeldir. Çünkü O Zatın ismidir.
 
Üst Alt