Yaprak, bitkilerde fotosentez, transpirasyon ve solunumun gerçekleştiği temel organlardır. Gövde ve yan dalların üzerindeki boğumlardan çıkan ve büyümesi sınırlı olan yapılardır.
Bitkilerin bir organıdır. Terleme ve besinleri hazırlama işini görür. Hayvanlarda akciğerlere benzetilebilir. Genellikle yeşil renklidir.
Bitkilerin çoğunluğu kışın yapraklarını döker. Çam gibi, yapraklarını hiç dökmeyen bitkiler de vardır. Bitki üzerindeki ilk yapraklar tohumdaki yavru bitkinin yaprakçıklarından meydana gelir. Daha sonrakiler gövde ve dallardaki sivri tomurcuklardan çıkar. Yaprak, aya d*nen geniş bir kısım ve bir saptan İbarettir.
Ayanın ortasında saptan uca kadar uzanan kalın bir damar ve bu damardan ayrılan ince damarlar vardır. Yaprak sapının sapa bağlandığı yerde meydana gelen yaprakçığa da kulakçık denir. Yapraklar dal üzerindeki sıralanışlarına, damarlarının dağılış biçimine, kenarlarının girinti ve çıkıntılarına göre türlere ayrılırlar. Birinci şekilde ya karşılıklı (zeytin), ya art arda (ayçiçeği), ya da halka şeklinde sıralanırlar (zakkum).
İkinci şekilde, şerit biçimi (buğday), yürek biçimi (erik) ve yuvarlak yapraklar (asma) vardır. Üçüncü şekilde iğne, diken ve sülük biçimi yapraklar görülür. Yaprakların üzerinde gözenek adı verilen delikçikler vardır. Bitki, havadaki oksijeni bu deliklerle alır, yerine karbon dioksit çıkarır. Su buharı da aynı deliklerden çıkar. Bu sayede bitki sıcaktan korunur. Yapraklar ayrıca oksijen, karbon dioksit ve güneş ışını sayesinde bitkiye besin hazırlar.
Yapraklar, yan tomurcukların büyüme konisinin yan tarafında bulunan yaprak taslaklarından meydana gelirler. Sınırlı bir büyüme gösterdiklerinden kısa sürgün olarak kabul edilirler. Yapraklar kloroplast bakımından zengin olduğundan fotosentezin en bol olduğu yerdir.
- Yaprak sapı (Petiyol): Madde iletimini ve yaprağın güneşlenmesini sağlar.
- Yaprak tabanı (Bazis): Yaprak sapı ve yaprak ayasını gövdeye bağlar.
Laminanın şekli bitkilere göre çeşitlilik gösterir. Şerit, iğne, yürek, mızrak, üçgen, daire, böbrek, bakla, orak, kılıç, ok gibi şekillere sahip yaprak ayaları vardır. Yaprakları, yaprak ayasının kenarlarının şekillerine göre birçok kısımlara ayırmak mümkündür. Düz dişli, testere dişli, oymalı, girintili gibi isimler alır. Gövdeden ayrılan iletim demetleri, yaprak sapı yoluyla yaprak ayası içinde dağılarak damarları meydana getirirler.
Genellikle yaprak ayasında bir orta damar ve bu orta damardan ayrılan yan damarlar mevcuttur. Yan damarlar daha sonra ağsı damarlara ayrılırlar. Damarlanma, bitkilere göre, farklılık gösterir. Basit damarlanma, çatalsı damarlanma, paralel damarlanma, ağsı damarlanma olmak üzere dörde ayrılır. Basit damarlanmada aya ortasında bir tek damar görülür. Çam ve selvi gibi iğne veya pulsu yapraklara da rastlanır.
Laminada damarlar iki çeşit kola ayrılarak dağılım gösteriyorsa buna çatalsı damarlanma denir. Bu durumda orta damar bulunmaz. Eğreltilerde durum böyledir. Paralel damarlanmada orta damar hakimdir. Yan damarlar orta damara paralel uzanır. Mısır gibi tek çenekli bitkilerin çoğunda görülür. Ağsı damarlanmada orta damar hakim olup, bundan çıkan yan damarlar lamina içinde ağ gibi dağılmıştır. Çift çenekli bitkilerde böyledir. Bazı bitkiler (yeşil renk maddesi) diğer pigmentler tarafından maskelendiğinden dolaylıdır. Bu yapraklar da fotosentez olayını sürdürürler.
Gül ve menekşede yan yaprakçıklar belirgindir. Öz çimenlerde ve buğdaygillerde yaprağın üst yüzü kulaklı bir kın gibi gövdeyi sarar. Bazı bitkilerde kulakçıklar kuru bir deri halinde yaprak tabanını sararlar. Bu duruma okrea adı verilir. bazen kulakçıklar diken şeklinde olabilir. Bitkilerin, yeşil renkteki geniş yüzeyli yapraklarının esas ödevi özümleme, solunum ve terlemedir. bazen bu ödevlerden başka görevleri yapmak için yapraklarda değişiklikler meydana gelmiştir. İlk bakışta böyle olan organların yaprak olduklarını kabul etmek çok zordur.
Diken yapraklar, iletim demetleri ve fazla miktarda sklerankima dokusu ihtiva eder. Yaprakların hepsi veya bazı kısımlarının dikenleşmesiyle meydana gelir. Bu yaprakların görevi hayvanlara karşı savunma silahı olmaktadır. Depo yapraklar, su veya besin maddelerini depo etmek üzere farklılaşmış, etli ve kalın yapraklardır. Kurak veya tuzlu bölgelerde yaşıyan bitkilerin yaprakları böyledir. Sülük yapraklar; tırmanıcı bitkilerin tutunmasını sağlamak için yaprak veya yaprakçıklar incelerek sülük haline geçer.
Kapan yapraklar; böcek kapan bitkilerin yaprakları farklı şekilde değişikliğe uğrayarak böcekleri yakalayarak kapan şeklini almasından meydana gelmiştir. Böyle yapraklar bitkinin beslenmesinde rol oynar. Üretken yapraklar, bitkilerin çoğalmasında rol oynayan yapraklardır. Çiçek parçaları, gerek çiçek örtüsü yaprakları, gerek eşeysel üremede rol oynayan erkek ve dişi organlar yaprakların değişmesiyle meydana gelmiştir.
Yaprağın iç yapısı fotosentez olayına elverişli bir durum göstermektedir. Hücrelerinde fazla sayıda kloroplast, fazla ışık alacak şekilde yer almıştır. Gaz alışverişini sağlamak bakımından hücrelerin yüzeyleri mümkün olduğu kadar hücre-arası boşluklarıyla çevrilmiştir. Fotosentezde kullanılacak su ve suda erimiş maddeleri alma, fotosentez ürünlerini iletim demetlerine ulaştırma bakımından elverişli bir yapıya sahiptir.
Gelişmiş bir yaprağın enine kesiti incelenecek olursa epiderma ve iki epiderma arasındaki parankima dokusundan meydana gelmiş mozofilden meydana gelmiş olduğu görülür. Yaprağın bütün dış yüzeyi tipik bir epiderma dokusu ile örtülüdür. Epidermada stomalar, tüyler, emergensler ve hidatodlar bulunur. Alt epidermadaki stomaların sayısı üst epidermadaki stoma sayısından fazladır.
Bir yaprakta ortalama olarak mm2 ye 250 stoma düşer. Yaprak epiderması ya tüysüzdür veya şekilleri, bulundukları yer ve sayıları bakımından değişik olan tüylere sahiptir.Epiderma arasında bulunan mezotil ince çeperli parankima hücrelerinden meydana gelmiştir. Mezofil palizat parankiması ve sünger prankiması olmak üzere iki cins parankimadan meydana gelmiştir.
Genellikle silindir şekilli palizat parankiması üst kısımda, düzgün olmayan hücrelerden meydana gelen sünger parankiması da alt kısımda bulunur. Palizat parankiması hücreleri klorofil bakımından, sünger parankimasından daha zengindir. Sünger parankimasının hücre ara boşlukları daha fazladır. Gözenekler (stomalar) açılacağı zaman klorofilli stoma hücreleri fotosentez yaparak şişer ve gözenekler açılır. Kapanacağı zaman glikoz nişastaya dönüşerek soymuk demetleriyle depo yerlerine taşınır ve gözenekler kapanır.
Yaprakların çoğunda üst ve alt epiderma tek sıra hücreden olmuştur. Lastik ağacında üst epiderma, üç sıradan meydana gelmiştir. Dutgillerde, ebegümecigillerde ve begonyagillerde çok tabakalı epidermis görülmektedir. Bazı bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde mum örtüsü bulunur. Epidermis hücrelerin yer yer kilit hücrelerine değişmesiyle gaz alış-verişini ve terlemeyi sağlayan stomaların (gözenek) oluşu sağlanır. Stomalar her iki yüzeyde de bulunabilir. Stomalar sayesinde bir tek ayçiçek bitkisi günde 1 litre, bir normal ağaç ise 60-70 litre su kaybeder. Yıllık su kaybı çok büyüktür.
Bir kırmızı kayınağacı yılda 1 ton su kaybeder. Bitkiler topraktan aldıkları suyu gözenekleri sayesinde havaya verirler. Orman olan yerlerde topraktan çekilen su tonlarcadır. Bütün bitkiler yapraklarını döker. Çam gibi yaz-kış yeşil yapraklı gözüken bitkiler de yapraklarını zaman zaman dökerler. Fakat yaprakların hepsi aynı zamanda dökülmediğinden yaprak dökmez bitkiler olarak tanınırlar. Susuzluk, aşırı ısı veya don gibi olaylarda yaprak dökümü hızla olur.
Normal olarak bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerler. Yaprak dökümünden kısa bir zaman önce, yaprak sapının dip tarafından parankima hücrelerinden meydana gelen bir ayrılma tabakası teşekkül eder. Bu ayrılma tabakasının hücreleri dıştan içe doğru çok sayıda bölünerek iletim dokusuna kadar çoğalırlar. Daha sonra yuvarlaklaşırlar.
Sonra da orta lamelleri eriyerek birbirlerinden ayrılırlar. Böylece yaprak sapı iletim dokusu ile gövdeye tutunmuş olur. Hafif bir rüzgar, yaprağı dalından koparır ve yaprak düşer. Yapraklar dökülmeden önce renk değiştirirler. Sarı ve kırmızı gibi renklerin meydana gelişi, besin maddelerinin yapraktan uzaklaştırılması esnasındaki kimyasal olaylarla ilgilidir.
Gelişmiş bir yaprağın enine kesiti incelenecek olursa epiderma ve iki epiderma arasındaki parankima dokusundan meydana gelmiş mozofilden meydana gelmiş olduğu görülür. Yaprağın bütün dış yüzeyi tipik bir epiderma dokusu ile örtülüdür. Epidermada stomalar, tüyler, emergensler ve hidatodlar bulunur. Alt epidermadaki stomaların sayısı üst epidermadaki stoma sayısından fazladır.
Bir yaprakta ortalama olarak mm2 ye 250 stoma düşer. Yaprak epiderması ya tüysüzdür veya şekilleri, bulundukları yer ve sayıları bakımından değişik olan tüylere sahiptir.Epiderma arasında bulunan mezotil ince çeperli parankima hücrelerinden meydana gelmiştir. Mezofil palizat parankiması ve sünger prankiması olmak üzere iki cins parankimadan meydana gelmiştir.
Genellikle silindir şekilli palizat parankiması üst kısımda, düzgün olmayan hücrelerden meydana gelen sünger parankiması da alt kısımda bulunur. Palizat parankiması hücreleri klorofil bakımından, sünger parankimasından daha zengindir. Sünger parankimasının hücre ara boşlukları daha fazladır. Gözenekler (stomalar) açılacağı zaman klorofilli stoma hücreleri fotosentez yaparak şişer ve gözenekler açılır. Kapanacağı zaman glikoz nişastaya dönüşerek soymuk demetleriyle depo yerlerine taşınır ve gözenekler kapanır.
Yaprakların çoğunda üst ve alt epiderma tek sıra hücreden olmuştur. Lastik ağacında üst epiderma, üç sıradan meydana gelmiştir. Dutgillerde, ebegümecigillerde ve begonyagillerde çok tabakalı epidermis görülmektedir. Bazı bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde mum örtüsü bulunur. Epidermis hücrelerin yer yer kilit hücrelerine değişmesiyle gaz alış-verişini ve terlemeyi sağlayan stomaların (gözenek) oluşu sağlanır. Stomalar her iki yüzeyde de bulunabilir. Stomalar sayesinde bir tek ayçiçek bitkisi günde 1 litre, bir normal ağaç ise 60-70 litre su kaybeder. Yıllık su kaybı çok büyüktür.
Bir kırmızı kayınağacı yılda 1 ton su kaybeder. Bitkiler topraktan aldıkları suyu gözenekleri sayesinde havaya verirler. Orman olan yerlerde topraktan çekilen su tonlarcadır. Bütün bitkiler yapraklarını döker. Çam gibi yaz-kış yeşil yapraklı gözüken bitkiler de yapraklarını zaman zaman dökerler. Fakat yaprakların hepsi aynı zamanda dökülmediğinden yaprak dökmez bitkiler olarak tanınırlar. Susuzluk, aşırı ısı veya don gibi olaylarda yaprak dökümü hızla olur.
Normal olarak bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerler. Yaprak dökümünden kısa bir zaman önce, yaprak sapının dip tarafından parankima hücrelerinden meydana gelen bir ayrılma tabakası teşekkül eder. Bu ayrılma tabakasının hücreleri dıştan içe doğru çok sayıda bölünerek iletim dokusuna kadar çoğalırlar. Daha sonra yuvarlaklaşırlar.
Sonra da orta lamelleri eriyerek birbirlerinden ayrılırlar. Böylece yaprak sapı iletim dokusu ile gövdeye tutunmuş olur. Hafif bir rüzgar, yaprağı dalından koparır ve yaprak düşer. Yapraklar dökülmeden önce renk değiştirirler. Sarı ve kırmızı gibi renklerin meydana gelişi, besin maddelerinin yapraktan uzaklaştırılması esnasındaki kimyasal olaylarla ilgilidir.
Yaprağın hem alt hem de üst yüzeyini kaplayan üstderi (epidermis) tek sıralı bir hücre katmanı halindeki koruyucu bir dokudur. Üstderi hücrelerin dış çeperleri kütikula denen ince, mumsu bir maddeyle örtülüdür. Mumsu kütikula su geçirmezdir, böylece yaprak yüzeyinden olacak su kaybını minimum seviyeye indirir. Kütikula, yaprağın üst yüzeyinde genelde daha kalındır, bu nedenle oranla daha parlak gözükür. Üstderi hücreleri arasında yaprağın atmosferle gaz alışverişini sağlayan gözenekler bulunur. Bu gözeneklere stoma adı verilir. Karbondioksit ile oksijen'in bitkiye girişini sağlarken, su buharının da dışarı atılmasını sağlar. Her stoma bir çift kilit hücreyle çevrilmiştir ki bunlar bitkideki su basıncına göre stomanın (aralığın-gözeneğin) büyüklüğünü ayarlarlar. Güneş ışığına daha çok maruz kalan üst yüzeyden su kaybının önlenmesi için yaprağın üst yüzeyinde alt yüzeyine oranla çok daha az stoma (gözenek) bulunur.
Yaprağın iç katmanı olan mezofil bölümü klorofilce zengin, sık hücre dizileri halindeki palizat özekdokusu ile hücreleri arasında geniş boşluklar bulunan sünger özekdokusunu kapsar. Üst yüzeye, böylece de ışığa, daha yakında bulunan palizat özekdoku hücreleri bulundurdukları yoğun klorofil oranı ile fotosentezin en yoğun yer aldığı hücrelerdir. Sünger özekdoku ise bulundurduğu geniş boşluklar ile gaz alış verişinde büyük bir rol oynar. Aralarında bulunan bu hava boşlukları mezofil katmanı ile yaprağın alt yüzeyindeki gözenekler (stomata) arasında gaz alış verişinin verimli olması için bir bağlantı oluşturur.
İletim dokularda (vasküler sistem, vasküler doku) damarları oluşturur. Bitki içindeki madde alış verişinde görev alan doku çeşididir. Ksilem (odun borusu) ve floem (soymuk borusu) diye ikiye ayrılır. Ksilem inorganik maddelerin (su ve mineraller gibi) iletimini sağlarken, floem organik maddelerin (fotosentez sonucu oluşan besin maddeleri gibi) iletimini sağlar. Ksilem cansız hücrelerden oluşurken, floem canlı hücrelerden oluşur.
Bitkilerin bir organıdır. Terleme ve besinleri hazırlama işini görür. Hayvanlarda akciğerlere benzetilebilir. Genellikle yeşil renklidir.
Bitkilerin çoğunluğu kışın yapraklarını döker. Çam gibi, yapraklarını hiç dökmeyen bitkiler de vardır. Bitki üzerindeki ilk yapraklar tohumdaki yavru bitkinin yaprakçıklarından meydana gelir. Daha sonrakiler gövde ve dallardaki sivri tomurcuklardan çıkar. Yaprak, aya d*nen geniş bir kısım ve bir saptan İbarettir.
Ayanın ortasında saptan uca kadar uzanan kalın bir damar ve bu damardan ayrılan ince damarlar vardır. Yaprak sapının sapa bağlandığı yerde meydana gelen yaprakçığa da kulakçık denir. Yapraklar dal üzerindeki sıralanışlarına, damarlarının dağılış biçimine, kenarlarının girinti ve çıkıntılarına göre türlere ayrılırlar. Birinci şekilde ya karşılıklı (zeytin), ya art arda (ayçiçeği), ya da halka şeklinde sıralanırlar (zakkum).
İkinci şekilde, şerit biçimi (buğday), yürek biçimi (erik) ve yuvarlak yapraklar (asma) vardır. Üçüncü şekilde iğne, diken ve sülük biçimi yapraklar görülür. Yaprakların üzerinde gözenek adı verilen delikçikler vardır. Bitki, havadaki oksijeni bu deliklerle alır, yerine karbon dioksit çıkarır. Su buharı da aynı deliklerden çıkar. Bu sayede bitki sıcaktan korunur. Yapraklar ayrıca oksijen, karbon dioksit ve güneş ışını sayesinde bitkiye besin hazırlar.
Yapraklar, yan tomurcukların büyüme konisinin yan tarafında bulunan yaprak taslaklarından meydana gelirler. Sınırlı bir büyüme gösterdiklerinden kısa sürgün olarak kabul edilirler. Yapraklar kloroplast bakımından zengin olduğundan fotosentezin en bol olduğu yerdir.
Yaprak kısımları
- Yaprak ayası (lamina): Fotosentezin, terleme ve solunumun gerçekleştiği kısımdır. Kurak ortam bitkilerinde dar, nemli ortam bitkilerinde ise geniştir.- Yaprak sapı (Petiyol): Madde iletimini ve yaprağın güneşlenmesini sağlar.
- Yaprak tabanı (Bazis): Yaprak sapı ve yaprak ayasını gövdeye bağlar.
Yaprak ayası (Lamina)
Yaprağın büyük kısmını teşkil eden yassı, yeşil görünüşlü kısımdır. Büyük olsun, küçük olsun her yaprakta lamina bulunur. Özümleme, terleme ve solunum olaylarının en çok cereyan ettiği yerdir. Yaprak ayasının şekli ya bütündür veya parçalara ayrılmıştır. Bir sap üzerinde tek olarak bulunan yapraklara basit veya yalın yapraklar denir. Basit yapraklarda yaprak ayası, yaprak sapı üzerinde bir bütün halindedir. Eğer yaprak ayası parçalanıp bölümlere ayrılmış ise bileşik yapraklar meydana gelir. Bileşik yapraklarda yaprak sapı üzerindeki her lamina parçasına yaprakçık denir.Laminanın şekli bitkilere göre çeşitlilik gösterir. Şerit, iğne, yürek, mızrak, üçgen, daire, böbrek, bakla, orak, kılıç, ok gibi şekillere sahip yaprak ayaları vardır. Yaprakları, yaprak ayasının kenarlarının şekillerine göre birçok kısımlara ayırmak mümkündür. Düz dişli, testere dişli, oymalı, girintili gibi isimler alır. Gövdeden ayrılan iletim demetleri, yaprak sapı yoluyla yaprak ayası içinde dağılarak damarları meydana getirirler.
Genellikle yaprak ayasında bir orta damar ve bu orta damardan ayrılan yan damarlar mevcuttur. Yan damarlar daha sonra ağsı damarlara ayrılırlar. Damarlanma, bitkilere göre, farklılık gösterir. Basit damarlanma, çatalsı damarlanma, paralel damarlanma, ağsı damarlanma olmak üzere dörde ayrılır. Basit damarlanmada aya ortasında bir tek damar görülür. Çam ve selvi gibi iğne veya pulsu yapraklara da rastlanır.
Laminada damarlar iki çeşit kola ayrılarak dağılım gösteriyorsa buna çatalsı damarlanma denir. Bu durumda orta damar bulunmaz. Eğreltilerde durum böyledir. Paralel damarlanmada orta damar hakimdir. Yan damarlar orta damara paralel uzanır. Mısır gibi tek çenekli bitkilerin çoğunda görülür. Ağsı damarlanmada orta damar hakim olup, bundan çıkan yan damarlar lamina içinde ağ gibi dağılmıştır. Çift çenekli bitkilerde böyledir. Bazı bitkiler (yeşil renk maddesi) diğer pigmentler tarafından maskelendiğinden dolaylıdır. Bu yapraklar da fotosentez olayını sürdürürler.
Yaprak sapı (petiyol)
Yaprak ayasını belli bir açıyla gövdeye bağlıyan, genellikle ince yapılı kısma yaprak sapı denir. İçi gövdeden gelen iletim demetleriyle doludur. Yaprak sapı çoğunlukla yaprak ayasının tabanına bağlanır. Yaprağı taşıyan ve laminayı ışığın yönüne göre hareket ettiren kısımdır. Petiyol, farklı bitkilerde değişik uzunlukta olabildiği gibi, bazen hiç de bulunmayabilir. Hanımeli yaprakları sapsızdır.Yaprak tabanı (Bazis)
Yaprak sapının gövde ile birleştiği yere bazis denir. Bazis yaprakların hareketinde rol oynar. Yaprak sapından daha geniştir. Bazı bitkilerde genişleyerek yaprak koltuğunda bulunan lateal tomurcuğu örter. Böyle koruyucu şekline yaprak kını (vagina) denir. Sapı olmayan yapraklar tabanlarıyla gövdeyi sarar veya gövdeyi delinmiş gibi çevreler veya karşılıklı iki yaprak tabanlarıyla birleşmiş durum gösterir. Bazı yaprakların tabanında kulakçıl (stipül) denen yan yaprakçıklar teşekkül eder.Gül ve menekşede yan yaprakçıklar belirgindir. Öz çimenlerde ve buğdaygillerde yaprağın üst yüzü kulaklı bir kın gibi gövdeyi sarar. Bazı bitkilerde kulakçıklar kuru bir deri halinde yaprak tabanını sararlar. Bu duruma okrea adı verilir. bazen kulakçıklar diken şeklinde olabilir. Bitkilerin, yeşil renkteki geniş yüzeyli yapraklarının esas ödevi özümleme, solunum ve terlemedir. bazen bu ödevlerden başka görevleri yapmak için yapraklarda değişiklikler meydana gelmiştir. İlk bakışta böyle olan organların yaprak olduklarını kabul etmek çok zordur.
Yaprak metamorfozları (değişimleri)
Tomurcuk pullar, diken yapraklar, depo yapraklar, sülük yapraklar, kapan yapraklar ve üretken yapraklar olmak üzere altıya ayrılır. Tomurcuk pullar; genel olarak kısa, kalın ve sapsız yaprakçıklardır. Ödevleri, iç kısımdaki gövde ve yaprakları verecek olan ince yapılı meristen hücrelerini dış tesirlere ve fazla su kaybına karşı korumaktır.Diken yapraklar, iletim demetleri ve fazla miktarda sklerankima dokusu ihtiva eder. Yaprakların hepsi veya bazı kısımlarının dikenleşmesiyle meydana gelir. Bu yaprakların görevi hayvanlara karşı savunma silahı olmaktadır. Depo yapraklar, su veya besin maddelerini depo etmek üzere farklılaşmış, etli ve kalın yapraklardır. Kurak veya tuzlu bölgelerde yaşıyan bitkilerin yaprakları böyledir. Sülük yapraklar; tırmanıcı bitkilerin tutunmasını sağlamak için yaprak veya yaprakçıklar incelerek sülük haline geçer.
Kapan yapraklar; böcek kapan bitkilerin yaprakları farklı şekilde değişikliğe uğrayarak böcekleri yakalayarak kapan şeklini almasından meydana gelmiştir. Böyle yapraklar bitkinin beslenmesinde rol oynar. Üretken yapraklar, bitkilerin çoğalmasında rol oynayan yapraklardır. Çiçek parçaları, gerek çiçek örtüsü yaprakları, gerek eşeysel üremede rol oynayan erkek ve dişi organlar yaprakların değişmesiyle meydana gelmiştir.
Yaprağın iç yapısı fotosentez olayına elverişli bir durum göstermektedir. Hücrelerinde fazla sayıda kloroplast, fazla ışık alacak şekilde yer almıştır. Gaz alışverişini sağlamak bakımından hücrelerin yüzeyleri mümkün olduğu kadar hücre-arası boşluklarıyla çevrilmiştir. Fotosentezde kullanılacak su ve suda erimiş maddeleri alma, fotosentez ürünlerini iletim demetlerine ulaştırma bakımından elverişli bir yapıya sahiptir.
Gelişmiş bir yaprağın enine kesiti incelenecek olursa epiderma ve iki epiderma arasındaki parankima dokusundan meydana gelmiş mozofilden meydana gelmiş olduğu görülür. Yaprağın bütün dış yüzeyi tipik bir epiderma dokusu ile örtülüdür. Epidermada stomalar, tüyler, emergensler ve hidatodlar bulunur. Alt epidermadaki stomaların sayısı üst epidermadaki stoma sayısından fazladır.
Bir yaprakta ortalama olarak mm2 ye 250 stoma düşer. Yaprak epiderması ya tüysüzdür veya şekilleri, bulundukları yer ve sayıları bakımından değişik olan tüylere sahiptir.Epiderma arasında bulunan mezotil ince çeperli parankima hücrelerinden meydana gelmiştir. Mezofil palizat parankiması ve sünger prankiması olmak üzere iki cins parankimadan meydana gelmiştir.
Genellikle silindir şekilli palizat parankiması üst kısımda, düzgün olmayan hücrelerden meydana gelen sünger parankiması da alt kısımda bulunur. Palizat parankiması hücreleri klorofil bakımından, sünger parankimasından daha zengindir. Sünger parankimasının hücre ara boşlukları daha fazladır. Gözenekler (stomalar) açılacağı zaman klorofilli stoma hücreleri fotosentez yaparak şişer ve gözenekler açılır. Kapanacağı zaman glikoz nişastaya dönüşerek soymuk demetleriyle depo yerlerine taşınır ve gözenekler kapanır.
Yaprakların çoğunda üst ve alt epiderma tek sıra hücreden olmuştur. Lastik ağacında üst epiderma, üç sıradan meydana gelmiştir. Dutgillerde, ebegümecigillerde ve begonyagillerde çok tabakalı epidermis görülmektedir. Bazı bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde mum örtüsü bulunur. Epidermis hücrelerin yer yer kilit hücrelerine değişmesiyle gaz alış-verişini ve terlemeyi sağlayan stomaların (gözenek) oluşu sağlanır. Stomalar her iki yüzeyde de bulunabilir. Stomalar sayesinde bir tek ayçiçek bitkisi günde 1 litre, bir normal ağaç ise 60-70 litre su kaybeder. Yıllık su kaybı çok büyüktür.
Bir kırmızı kayınağacı yılda 1 ton su kaybeder. Bitkiler topraktan aldıkları suyu gözenekleri sayesinde havaya verirler. Orman olan yerlerde topraktan çekilen su tonlarcadır. Bütün bitkiler yapraklarını döker. Çam gibi yaz-kış yeşil yapraklı gözüken bitkiler de yapraklarını zaman zaman dökerler. Fakat yaprakların hepsi aynı zamanda dökülmediğinden yaprak dökmez bitkiler olarak tanınırlar. Susuzluk, aşırı ısı veya don gibi olaylarda yaprak dökümü hızla olur.
Normal olarak bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerler. Yaprak dökümünden kısa bir zaman önce, yaprak sapının dip tarafından parankima hücrelerinden meydana gelen bir ayrılma tabakası teşekkül eder. Bu ayrılma tabakasının hücreleri dıştan içe doğru çok sayıda bölünerek iletim dokusuna kadar çoğalırlar. Daha sonra yuvarlaklaşırlar.
Sonra da orta lamelleri eriyerek birbirlerinden ayrılırlar. Böylece yaprak sapı iletim dokusu ile gövdeye tutunmuş olur. Hafif bir rüzgar, yaprağı dalından koparır ve yaprak düşer. Yapraklar dökülmeden önce renk değiştirirler. Sarı ve kırmızı gibi renklerin meydana gelişi, besin maddelerinin yapraktan uzaklaştırılması esnasındaki kimyasal olaylarla ilgilidir.
Yaprağın iç yapısı
Yaprağın iç yapısı fotosentez olayına elverişli bir durum göstermektedir. Hücrelerinde fazla sayıda kloroplast, fazla ışık alacak şekilde yer almıştır. Gaz alışverişini sağlamak bakımından hücrelerin yüzeyleri mümkün olduğu kadar hücre-arası boşluklarıyla çevrilmiştir. Fotosentezde kullanılacak su ve suda erimiş maddeleri alma, fotosentez ürünlerini iletim demetlerine ulaştırma bakımından elverişli bir yapıya sahiptir.Gelişmiş bir yaprağın enine kesiti incelenecek olursa epiderma ve iki epiderma arasındaki parankima dokusundan meydana gelmiş mozofilden meydana gelmiş olduğu görülür. Yaprağın bütün dış yüzeyi tipik bir epiderma dokusu ile örtülüdür. Epidermada stomalar, tüyler, emergensler ve hidatodlar bulunur. Alt epidermadaki stomaların sayısı üst epidermadaki stoma sayısından fazladır.
Bir yaprakta ortalama olarak mm2 ye 250 stoma düşer. Yaprak epiderması ya tüysüzdür veya şekilleri, bulundukları yer ve sayıları bakımından değişik olan tüylere sahiptir.Epiderma arasında bulunan mezotil ince çeperli parankima hücrelerinden meydana gelmiştir. Mezofil palizat parankiması ve sünger prankiması olmak üzere iki cins parankimadan meydana gelmiştir.
Genellikle silindir şekilli palizat parankiması üst kısımda, düzgün olmayan hücrelerden meydana gelen sünger parankiması da alt kısımda bulunur. Palizat parankiması hücreleri klorofil bakımından, sünger parankimasından daha zengindir. Sünger parankimasının hücre ara boşlukları daha fazladır. Gözenekler (stomalar) açılacağı zaman klorofilli stoma hücreleri fotosentez yaparak şişer ve gözenekler açılır. Kapanacağı zaman glikoz nişastaya dönüşerek soymuk demetleriyle depo yerlerine taşınır ve gözenekler kapanır.
Yaprakların çoğunda üst ve alt epiderma tek sıra hücreden olmuştur. Lastik ağacında üst epiderma, üç sıradan meydana gelmiştir. Dutgillerde, ebegümecigillerde ve begonyagillerde çok tabakalı epidermis görülmektedir. Bazı bitkilerin yapraklarının üst yüzeyinde mum örtüsü bulunur. Epidermis hücrelerin yer yer kilit hücrelerine değişmesiyle gaz alış-verişini ve terlemeyi sağlayan stomaların (gözenek) oluşu sağlanır. Stomalar her iki yüzeyde de bulunabilir. Stomalar sayesinde bir tek ayçiçek bitkisi günde 1 litre, bir normal ağaç ise 60-70 litre su kaybeder. Yıllık su kaybı çok büyüktür.
Bir kırmızı kayınağacı yılda 1 ton su kaybeder. Bitkiler topraktan aldıkları suyu gözenekleri sayesinde havaya verirler. Orman olan yerlerde topraktan çekilen su tonlarcadır. Bütün bitkiler yapraklarını döker. Çam gibi yaz-kış yeşil yapraklı gözüken bitkiler de yapraklarını zaman zaman dökerler. Fakat yaprakların hepsi aynı zamanda dökülmediğinden yaprak dökmez bitkiler olarak tanınırlar. Susuzluk, aşırı ısı veya don gibi olaylarda yaprak dökümü hızla olur.
Normal olarak bitkiler sonbaharda yapraklarını dökerler. Yaprak dökümünden kısa bir zaman önce, yaprak sapının dip tarafından parankima hücrelerinden meydana gelen bir ayrılma tabakası teşekkül eder. Bu ayrılma tabakasının hücreleri dıştan içe doğru çok sayıda bölünerek iletim dokusuna kadar çoğalırlar. Daha sonra yuvarlaklaşırlar.
Sonra da orta lamelleri eriyerek birbirlerinden ayrılırlar. Böylece yaprak sapı iletim dokusu ile gövdeye tutunmuş olur. Hafif bir rüzgar, yaprağı dalından koparır ve yaprak düşer. Yapraklar dökülmeden önce renk değiştirirler. Sarı ve kırmızı gibi renklerin meydana gelişi, besin maddelerinin yapraktan uzaklaştırılması esnasındaki kimyasal olaylarla ilgilidir.
Yaprak türleri
Genel olarak yaprak geniş, yassı, yeşildir. Aya, sap, taban'dan oluşan 3 kısımdır. Aya, yüzeydir ve iğne, ipliksi, eliptik, yumurtamsı, böbreksi şekillerde olur, kenarları düz, kenarlı, dişli, testereli, loplu, dalgalıdır. Ortasında bir anadamar ve buna bağlı yandamarlar vardır. Çıplak veya tüylüdür. Sap, ayayı sürgüne bağlar. Kısa, ince, kalın, uzun, tüylü, kaşeli olur. Sapsız yaprak da vardır. Taban, ayanın sapa bağlandığı yerdir. Simetrik veya asimetriktir. Yaprak tepesi sivri, küt, yuvarlak olur. Basit yaprak, bir sap üzerinde tek olandır. Bileşik yaprakta ise aya parçalıdır, ayrı bölümlere ayrılmıştır. Yapraklar, sürgüne bağlanma şekline göre, her noktada bir çift olarak karşılıklı, üç ve daha fazla ise çevrel, her noktada iki sıra boyunca tek olursa almaşlı denir.- Yumurta yaprak
- Eliptik yaprak
- Yüreksi yaprak
- Elsi yaprak
- İğne yaprak
Aya sayısı
Tek bir ayası bulunanlara "basit yaprak", iki ya da daha çok ayadan, başka bir deyişle yaprakçıklardan oluşanlara ise "bileşik yaprak" denir. Yaprak ayalarının kenarı düz, dişli oymalı ya da dalgalı yapıda olabilir.Damarlanma sistemi
- Basit Damarlanma: Bir tek damarın bulunduğu damarlanma biçimidir.
- Paralel Damarlanma: Boyuna ve enine oluşan damarlanma biçimidir.
- Ağsı Damarlanma: Ana ve orta damarların belli olmadığı ağ yapısında gelişen damarlanma biçimidir.
- Dikotom Damarlanma:Yan kolların çatal şeklinde ayrılmasıyla oluşur.Böyle damarlanmaya bazı eğreltilerde ve gymnospermoe lerde rastlanır. Adianthum, ginkgo için tipiktir.
Yaprak dizilişi
En yaygın diziliş biçimi olarak almaşık, sarmal, karşılıklı, karşılıklı çapraz ya da çevrel dizilişe rastlanır.Yaprağın anatomik yapısı
Yapraklar tipik olarak üç ana dokudan oluşur: Üstderi (epidermis), mezofil ve iletimdokuYaprağın hem alt hem de üst yüzeyini kaplayan üstderi (epidermis) tek sıralı bir hücre katmanı halindeki koruyucu bir dokudur. Üstderi hücrelerin dış çeperleri kütikula denen ince, mumsu bir maddeyle örtülüdür. Mumsu kütikula su geçirmezdir, böylece yaprak yüzeyinden olacak su kaybını minimum seviyeye indirir. Kütikula, yaprağın üst yüzeyinde genelde daha kalındır, bu nedenle oranla daha parlak gözükür. Üstderi hücreleri arasında yaprağın atmosferle gaz alışverişini sağlayan gözenekler bulunur. Bu gözeneklere stoma adı verilir. Karbondioksit ile oksijen'in bitkiye girişini sağlarken, su buharının da dışarı atılmasını sağlar. Her stoma bir çift kilit hücreyle çevrilmiştir ki bunlar bitkideki su basıncına göre stomanın (aralığın-gözeneğin) büyüklüğünü ayarlarlar. Güneş ışığına daha çok maruz kalan üst yüzeyden su kaybının önlenmesi için yaprağın üst yüzeyinde alt yüzeyine oranla çok daha az stoma (gözenek) bulunur.
Yaprağın iç katmanı olan mezofil bölümü klorofilce zengin, sık hücre dizileri halindeki palizat özekdokusu ile hücreleri arasında geniş boşluklar bulunan sünger özekdokusunu kapsar. Üst yüzeye, böylece de ışığa, daha yakında bulunan palizat özekdoku hücreleri bulundurdukları yoğun klorofil oranı ile fotosentezin en yoğun yer aldığı hücrelerdir. Sünger özekdoku ise bulundurduğu geniş boşluklar ile gaz alış verişinde büyük bir rol oynar. Aralarında bulunan bu hava boşlukları mezofil katmanı ile yaprağın alt yüzeyindeki gözenekler (stomata) arasında gaz alış verişinin verimli olması için bir bağlantı oluşturur.
İletim dokularda (vasküler sistem, vasküler doku) damarları oluşturur. Bitki içindeki madde alış verişinde görev alan doku çeşididir. Ksilem (odun borusu) ve floem (soymuk borusu) diye ikiye ayrılır. Ksilem inorganik maddelerin (su ve mineraller gibi) iletimini sağlarken, floem organik maddelerin (fotosentez sonucu oluşan besin maddeleri gibi) iletimini sağlar. Ksilem cansız hücrelerden oluşurken, floem canlı hücrelerden oluşur.