Hamd Alemlerin Rabbine, salât ve selam onun elçisi biricik Efendimiz (s.a.v.) üstüne olsun.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
(Yahudiler) 'Yahudi olun ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız' dediler.
Gönlün, gözün, aklın ve kulakların mühürlenmesi öyle birşey ki; en cahili dünyanın en alimi, en korkağı dünyanın en cesuru yapabilir. Zaten Alemlerin Sultanı da (s.a.v) öyle demiyor mu: "Cahil, cesurdur." İşte bu tipteki insanlarla her an her yerde karşılaşmamız mümkün, söylemler farklı, üsluplar farklı olabilir ancak mantalite hep aynıdır. Batıl, hep suyun üstünde kalmak ister. Böylelerine en güzel cevabımız şudur: "De ki: 'Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.' Deyin ki: 'Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.'”
Bu tesirli ve bir o kadar da manidar cevap karşısında azcık da olsa aklını çalıştırıp, kalbine danışan olursa bu onun dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olur. Aynı hali ile kalan ya da daha azgınlaşıp, ağzından salyalar akıtmaya devam edenin ise vay haline. Yâ veyl! Kör kuyularda, kör kör uyumaya devam denlere! "Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
Hristiyanlar'dan bu profile sahip olanlar, fıtratları itibariyle müslüman olan çocuklarını kendileri gibi yakmak, iki cihânda da hüsrana uğratmak için doğdukları 7. günde Mamudiye denilen bir suya batırırlar. Bu hareket ile çocuk günahlarından temizlenmiş (müslüman olarak doğmak günah gibi sayılıyor) ve hakiki bir hristiyan olmuş oluyor. Yani hristiyanlık boyası ile özü kapatılmaya çalışılıyor. İşte bu yanlışlıklarını ve körlüklerine aldanmamak için Mevla bizleri şöyle uyarıyor: "Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ın boyasından daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz.'" Evet biz hamd olsun asli boyamız üstüne sahte boyalar sürmedik, biz çakma boyalara hiç meyletmedik!
Yahudiler'den bu profile sahip olanlar ise, her zaman olduğu gibi tüm egoist ve bencil davranışları ile bu dünyada en üstün kendilerinin olduğunu, herşeyin en iyisinin kendilerine ait olduğunu sanarak, diğer insanları ve yaşamları hiçe sayarak sahte liderlik sıfatına girişiyorlardı. Hatta binbir mucize ve ayet ile geleceği kesin olan peygamberi bile gelmeden sahiplenmişlerdi. Doğru ya başka bir kavme gelemezdi, tek onlar vardı bu dünyada! Düşündükleri ve bekledikleri gibi olmayınca tüm hırçınlıkları ve körlükleri ile mücadeleye giriştiler, sanmışlardı ki sonuç değişecek ama nafile. Olan olmuş ve bir kez daha mağlub olmuşlardı bir kez daha hüsrana uğramışlardı ama nerde düşünecek ve ders çıkarak akıl. Akıl hep şerle meşgul olduğu için, hakka zaman ayıramıyordu. Buna rağmen şefkati ve merhameti bol olan Allah buyuruyordu ki: "Onlara de ki: 'Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.'”
Tüm bu ayetlere ve ikazlara rağmen ketum bir davranış içinde giren, gerçeği anladığı halde gizlemekte inat eden, yanılgılar içinde kısır bir döngüye giren ve çıkamayan ehl-i kitab, nefse ve hevaya kapılmaktan dolayı helak olacaklarını hiç hesaba katmamışlardı. Onların bu tutumları biz müslümanlar için hep birer ibret vesikasıdıydı. İnatlaşmak, ahh ne kötü birşey. Yanlış olduğunu bile bile, hata ettiğini kabul ede ede inatlaşmak. Oysa herşeyi gören ve en ince detayına kadar bilen biri var: Allâh! Hafizanallâh! Ve bundan sonra GâlAllâh: "Yoksa siz, 'İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler' mi diyorsunuz? De ki: 'Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?' Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir." Evet amennâ ve saddagnâ!
Ey okuyucu! Okudukların sana, anladıkların sana. Anlamadıysam yazık bana, anlamadıysan yazık sana! Aç gözünü, kulağını, gönlünü. Hakka kapalı kalma, uzak durma, helâk olma. Herşey gelip geçici, herşey birgün bitici sen sonunu güzel getirenlerden ol. Sakın sapıtan ve saptıranlardan olma ve son kez kulak ver Rabbinin çağrısına: "Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz."İlyas Uçar
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla...
(Yahudiler) 'Yahudi olun ve (Hıristiyanlar da) "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız' dediler.
Gönlün, gözün, aklın ve kulakların mühürlenmesi öyle birşey ki; en cahili dünyanın en alimi, en korkağı dünyanın en cesuru yapabilir. Zaten Alemlerin Sultanı da (s.a.v) öyle demiyor mu: "Cahil, cesurdur." İşte bu tipteki insanlarla her an her yerde karşılaşmamız mümkün, söylemler farklı, üsluplar farklı olabilir ancak mantalite hep aynıdır. Batıl, hep suyun üstünde kalmak ister. Böylelerine en güzel cevabımız şudur: "De ki: 'Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.' Deyin ki: 'Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.'”
Bu tesirli ve bir o kadar da manidar cevap karşısında azcık da olsa aklını çalıştırıp, kalbine danışan olursa bu onun dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olur. Aynı hali ile kalan ya da daha azgınlaşıp, ağzından salyalar akıtmaya devam edenin ise vay haline. Yâ veyl! Kör kuyularda, kör kör uyumaya devam denlere! "Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir."
Hristiyanlar'dan bu profile sahip olanlar, fıtratları itibariyle müslüman olan çocuklarını kendileri gibi yakmak, iki cihânda da hüsrana uğratmak için doğdukları 7. günde Mamudiye denilen bir suya batırırlar. Bu hareket ile çocuk günahlarından temizlenmiş (müslüman olarak doğmak günah gibi sayılıyor) ve hakiki bir hristiyan olmuş oluyor. Yani hristiyanlık boyası ile özü kapatılmaya çalışılıyor. İşte bu yanlışlıklarını ve körlüklerine aldanmamak için Mevla bizleri şöyle uyarıyor: "Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ın boyasından daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz.'" Evet biz hamd olsun asli boyamız üstüne sahte boyalar sürmedik, biz çakma boyalara hiç meyletmedik!
Yahudiler'den bu profile sahip olanlar ise, her zaman olduğu gibi tüm egoist ve bencil davranışları ile bu dünyada en üstün kendilerinin olduğunu, herşeyin en iyisinin kendilerine ait olduğunu sanarak, diğer insanları ve yaşamları hiçe sayarak sahte liderlik sıfatına girişiyorlardı. Hatta binbir mucize ve ayet ile geleceği kesin olan peygamberi bile gelmeden sahiplenmişlerdi. Doğru ya başka bir kavme gelemezdi, tek onlar vardı bu dünyada! Düşündükleri ve bekledikleri gibi olmayınca tüm hırçınlıkları ve körlükleri ile mücadeleye giriştiler, sanmışlardı ki sonuç değişecek ama nafile. Olan olmuş ve bir kez daha mağlub olmuşlardı bir kez daha hüsrana uğramışlardı ama nerde düşünecek ve ders çıkarak akıl. Akıl hep şerle meşgul olduğu için, hakka zaman ayıramıyordu. Buna rağmen şefkati ve merhameti bol olan Allah buyuruyordu ki: "Onlara de ki: 'Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz.'”
Tüm bu ayetlere ve ikazlara rağmen ketum bir davranış içinde giren, gerçeği anladığı halde gizlemekte inat eden, yanılgılar içinde kısır bir döngüye giren ve çıkamayan ehl-i kitab, nefse ve hevaya kapılmaktan dolayı helak olacaklarını hiç hesaba katmamışlardı. Onların bu tutumları biz müslümanlar için hep birer ibret vesikasıdıydı. İnatlaşmak, ahh ne kötü birşey. Yanlış olduğunu bile bile, hata ettiğini kabul ede ede inatlaşmak. Oysa herşeyi gören ve en ince detayına kadar bilen biri var: Allâh! Hafizanallâh! Ve bundan sonra GâlAllâh: "Yoksa siz, 'İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler' mi diyorsunuz? De ki: 'Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?' Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir." Evet amennâ ve saddagnâ!
Ey okuyucu! Okudukların sana, anladıkların sana. Anlamadıysam yazık bana, anlamadıysan yazık sana! Aç gözünü, kulağını, gönlünü. Hakka kapalı kalma, uzak durma, helâk olma. Herşey gelip geçici, herşey birgün bitici sen sonunu güzel getirenlerden ol. Sakın sapıtan ve saptıranlardan olma ve son kez kulak ver Rabbinin çağrısına: "Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz."İlyas Uçar
Moderatör tarafında düzenlendi: