Yalnızken, kimsin?
Köylere yaya gidildiği zamanlarda, adamın biri yolda yorulmuş, heybesinden çıkardığı karpuzun birini kesmiş, yemiş. Kabuklardan arta kalan kırmızı kısımlara bakıp, "Desinler ki bunu bir ağa yemiş." deyip, kabukları bir kenara bırakmış. Sonra yan gelip yatmış.
Biraz sonra kalkıp, kabuklardaki kırmızı kısımları iyice kazımış. Beyaz kabukları bırakırken, kendi kendine söylenmiş: "Desinler ki yanında bir de hizmetkârı varmış."
Yorgunluk kolay çıkmaz. Ağacın altında uzanmış kalmış. Bir de doğrulmuş ki vakit epeyce ilerlemiş. Bu arada terleyip susamış da... Yine kabuklara bakmış ve başlamış yemeye... Hem yiyip hem söylenmiş: "Desinler ki bir de eşeği varmış."
İşte yalnız kalan bir insan kendini üç şekilde değerlendirmiş. Buna benzer haller, her zaman herkesin başına gelebilir.
Nasreddin Hoca bir gün arktan atlamış ve ayağı çamura batmış. "Ah gençlik ah!" diye iç geçirmiş. Etrafına bakmış ki kimse yok, demiş ki: "Gençken de atlasaydım, yine bu çamura batardım."
Yalnızken kendimize karşı samimi olabiliriz. Kendimizi daha iyi tahlil eder, "Ben buyum!" diyebiliriz.
Başkalarıyla birlikte işlenen günah, yalnızken insanı rahatsız edebilir. İşte bu rahatsızlık duyuluyorsa, o insanda vicdan adına bir şeyler vardır. Aksi halde vicdan temizliği, meyhanenin temizliğinden farksızdır.
Müslüman ise yalnızken kendini yalnız bilmemelidir. Saçlarının, tırnaklarının uzadığını düşünmeli, organlarının çalışmasına kulak vermelidir. Kendisiyle yakinen meşgul olan birisinin olduğunu anlamalıdır. Günahını O'na itiraf etmeli, bir daha yapmamak üzere tövbe etmelidir. Şunu unutmamak lazım; bütün feryat ve figanlar, ruhun kabul etmediği hallerden doğar...
Bana göre bugünkü Müslümanlar, mutlaka yalnız kalmaya çalışmalıdır. Çünkü insan yalnızken ne ise, neyle meşgul oluyorsa, nasıl düşünüyorsa, o insan odur! Yalnızlık, insanın aynasıdır.
On sene uzlete çekilen Gazali'yi, Emir Sultan'ı düşünün. "Peygamberimiz dünyadan gitti, ben bu dünyada gezip tozamam." deyip bir mağaraya çekilen, senelerce o mağarada yaşayan Ahmed Yesevi hazretleri... Tabii o insanların manevi makamları öyleydi. Bugün bir şahıs, imkânı ve vakti olduğu halde 24 saat evden çıkmasın bakalım ne oluyor...
Kendini cemiyetin tesirinden kurtarıp,
'ın hâkimiyetine sokmaya çalışmak, evvela kendine karşı samimi olup, kendi derdini teşhis etmek, tövbe neşteriyle, ibadet dermanıyla, ilim maharetiyle tedavi olmaya çalışmak, kendini kurtarmaktır.
Hekimoğlu İsmail
Köylere yaya gidildiği zamanlarda, adamın biri yolda yorulmuş, heybesinden çıkardığı karpuzun birini kesmiş, yemiş. Kabuklardan arta kalan kırmızı kısımlara bakıp, "Desinler ki bunu bir ağa yemiş." deyip, kabukları bir kenara bırakmış. Sonra yan gelip yatmış.
Biraz sonra kalkıp, kabuklardaki kırmızı kısımları iyice kazımış. Beyaz kabukları bırakırken, kendi kendine söylenmiş: "Desinler ki yanında bir de hizmetkârı varmış."
Yorgunluk kolay çıkmaz. Ağacın altında uzanmış kalmış. Bir de doğrulmuş ki vakit epeyce ilerlemiş. Bu arada terleyip susamış da... Yine kabuklara bakmış ve başlamış yemeye... Hem yiyip hem söylenmiş: "Desinler ki bir de eşeği varmış."
İşte yalnız kalan bir insan kendini üç şekilde değerlendirmiş. Buna benzer haller, her zaman herkesin başına gelebilir.
Nasreddin Hoca bir gün arktan atlamış ve ayağı çamura batmış. "Ah gençlik ah!" diye iç geçirmiş. Etrafına bakmış ki kimse yok, demiş ki: "Gençken de atlasaydım, yine bu çamura batardım."
Yalnızken kendimize karşı samimi olabiliriz. Kendimizi daha iyi tahlil eder, "Ben buyum!" diyebiliriz.
Başkalarıyla birlikte işlenen günah, yalnızken insanı rahatsız edebilir. İşte bu rahatsızlık duyuluyorsa, o insanda vicdan adına bir şeyler vardır. Aksi halde vicdan temizliği, meyhanenin temizliğinden farksızdır.
Müslüman ise yalnızken kendini yalnız bilmemelidir. Saçlarının, tırnaklarının uzadığını düşünmeli, organlarının çalışmasına kulak vermelidir. Kendisiyle yakinen meşgul olan birisinin olduğunu anlamalıdır. Günahını O'na itiraf etmeli, bir daha yapmamak üzere tövbe etmelidir. Şunu unutmamak lazım; bütün feryat ve figanlar, ruhun kabul etmediği hallerden doğar...
Bana göre bugünkü Müslümanlar, mutlaka yalnız kalmaya çalışmalıdır. Çünkü insan yalnızken ne ise, neyle meşgul oluyorsa, nasıl düşünüyorsa, o insan odur! Yalnızlık, insanın aynasıdır.
On sene uzlete çekilen Gazali'yi, Emir Sultan'ı düşünün. "Peygamberimiz dünyadan gitti, ben bu dünyada gezip tozamam." deyip bir mağaraya çekilen, senelerce o mağarada yaşayan Ahmed Yesevi hazretleri... Tabii o insanların manevi makamları öyleydi. Bugün bir şahıs, imkânı ve vakti olduğu halde 24 saat evden çıkmasın bakalım ne oluyor...
Kendini cemiyetin tesirinden kurtarıp,
Hekimoğlu İsmail