Üşümeyenler Sarılmayı Unutur

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Üşümeyenler Sarılmayı Unutur

Üşüme zamanı şimdi.
Tir tir titreme zamanı.
Güneşten uzaklaştırılan dünyanın

çehresinde "soğuk" yaratılıyor sonsuz bir ustalıkla.
Öyle birden olmadı bu.

Gündüzün geceye dönüşümü gibi ağır ve usul usul.
Yapraklarından soyunmuş
ağaçlar, dallarında kuşlar, küçük başlarını göğüslerine gömmüşler, kanatlarını sımsıkı kapamışlar uyukluyorlar, soğuk rüzgâr estikçe tüyleri hafifçe havalanıyor sadece. Arabaların çoğunun camları sımsıkı kapalı, sıcak hava üfleyen klimalar camları buğulandırmış.
Apartmanların çatısından
yükselen duman, ağır ve yılankavi bir dalgalanmayla havaya karışıyor.
İnsanların ağızlarından çıkan buhar, yaşamın ilk ve son alameti olan nefesi görünür kılıyor.


Paltolarına, atkılarına, şallarına sarılıyorlar üşüyenler sımsıkı.
Artık
ellerini ceplerine sokmanın ve ısınmanın sevincini buluyor insan.
Üşümenin
en güzel yanlarından biri, sonunda bir sıcaklık bulup ısınmak.
Soğuk demek
sanki sarılmak demek.
Sokak kedileri kuytu bir köşede büzüşmüşler, birazdan
merhametli bir kalbin getireceği yiyeceği bekliyorlar sabırla.
Bu da iki
kalbin birbirine sarılarak ısınması demek.
Yaz güneşi ne kadar
bunaltıcıysa, kışın ayazı o kadar uyuşukluğun düşmanı.
Hışımla esen soğuk
rüzgârla, hayat silkinip kendine geliyor.
Geceleri, gök, dondurucu ayazda
berrak mı berrak.
Ayaz geceler, gökyüzünün önündeki perdeyi yırtıp
atıyor.
Pencerenin
bir sıcak tarafı var artık, bir de soğuk tarafı.
Sıcak tarafındaki buğu
üzerine kelimeler yazılıyor.
Buğu geçince uçup gidecek kelimeler bunlar,
tıpkı hayat gibi, geçici.


Düşler sıcak odalardan soğuk caddelere akıyor.
Yüzünü asıyor zaman bir kış
soğuğunda.
Parmak uçlarından saç diplerine kadar bir başka hissettiriyor
kendini hayat.
Tenha sokaklarda loş ışıklar halinde dolaşıyor hayat.
Yürümeli,
yürümeli, yürümeli, soğukta.
Üşümeli.
Kimi duygular ancak soğukta hayat
bulur.
Kış meyveleri gibi.
Buz tutan düşüncelerin yegâne şifasıdır soğukta
yürümek.
Yürümeli, yürümeli, yürümeli soğukta, eller cepte, gözler
uzaklarda, üşümeli.
Rahatına ve keyfine düşkünlük, eninde sonunda düşkün
olduğu şeyin hışmına uğrar.
Cezalar, amellerin cinsine göredir.
Alkole
düşkün olanın, en büyük zararı ondan çekmesi gibi.
Kim ki rahatına
düşkündür, soğuktan şikâyet üstüne şikâyet eder, onu düşman beller, kendini soğuktan ve üşümekten sakınır mı sakınır.
Soğuktaki nimetler de sakınır
kendini ondan.
Sabahları yürüyüş önerisi yaptığım kişilerin en büyük
itirazı şu olur:
"Ama üşüyorum.
" İyi ya işte, üşümek için yürümeli.
Soğuk,
uyuşuk bedenlerin içine canlılık üfler hâlbuki.
Geçenlerde biri, birine
anlatıyordu:
"Bir haftadır havanın nasıl olduğunun farkına varmadığımı
anladım.
İşten eve arabayla geliyorum.
Kapalı otoparka park ettiğim
arabadan iniyorum, gün yüzü görmeden asansörle daireme çıkıyorum.
Aynı
şekilde, hiç dışarı çıkmadan evde arabama binip işyerime gidiyor, arabayı yine kapalı otoparka park edip asansörle çalıştığım kata varıyorum.
Dışarısıyla temas etmeden yaşıyorum."


Ne hazin değil mi?
Keyif ve rahatlık uğruna, hayattan oluyor insan.
Cildine
dokunamıyor rüzgâr.
Üşümeyi unutmak, iliklerine kadar işleyen bir histen
mahrum kalmak değil de nedir?
Soğuktan tüylerin diken diken olamaması ne
büyük kayıp.
Soğuktan büzülememek ne büyük bir mahrumiyet.
Çünkü soğuğa
maruz kalıp üşümeyenler, sarılmayı da unuturlar.
Üşümeyenler, eninde
sonunda üşüyenleri de unutur.
Sıcakta gevşeyen ruhlar soğukta dirileşir
hâlbuki.
Kışın ayazında, soğuğun bahçesine açar bazı duygular.
Kar mesela,
kışın ayazında yaratılır da lapa lapa yollanır.
Soğukta daha çok düşünür
insan üşüyenleri.
Sokaktaki kedilere, köpekleri soğukta daha çok merak
eder.
Fakir fukaranın hali, şefkatine daha bir takılır insanın.
Altı delik
bir ayakkabı soğuk bir kış gününde delip geçer insanın da kalbini.
İçin
için soğukta daha bir sızlar kalpler.
Başkaları için soğukta daha çok atar.



Soğuğu unutmak üşümeyi unutmaya, üşümeyi unutmak kendini unutmaya, kendini unutmak başkalarını unutmaya götürür insanı.
Üşümeyen, üşüyenlerin halinden
anlamaz.
Üşüyenlerin halinden anlamayan, eninde sonunda kendini de
anlamaz.
Kendini
anlamayansa, hiçbir şeyi anlayamaz artık.
*Mustafa Ulusoy

 
Üst Alt