MustafaCİLASUN
Özel Üye
Bir sevda kasidesi söylenmeli
Yüreği yakan, hicranın sağanağında ağlatan
Gün yüzüne hasret umutlara şevki yaşatan ve sineyi rahatlatan
Sabrı kanaati fark sayan, ecir ve ihsanda coşkuya kavuşturan bir güzellik dillenmeli
Yanık sesler, sevdasına hasret nefesler
Ne cennete ve ne de cehenneme ram olmak için çekinenler
Araf’ın sessiz çığlığını bilmeyenler, berzah için şüpheye düşen biçareler
Her ezgide kendinden bir şey bulan kederler, yalnızlık sahilinde düşünen bedenler
Kanadı kırılan kuşun feryadı vardır
Umut dağları oluşturan muradın yanıklığı nasıl bir yaradır
Han duvarları, gözün yaşları, yüreğin ağıtları, sukut ettiren hicran ırmağı
Ruhumdan nükseden hüznü hatırlatır, içimin sızlaması derin bir acıdır, sabır baş tacıdır
Ne zaman bir ebru üstadını görsem
Hüsn-ü hat üzerine nefeslenen edebin rahlesinde serinlesem
Neyzenin ruhundan akseden nağmelerle hazzın mehtaplarını seyretsem
Tuval üzerine resmedilen hülyanın, ümit yağmurlarının heyecanıyla gönlümü teselli etsem
Hangi beşer, kemali yet için gayret eder
İnsanlık vasfına nail olmak ne kadar faziletliymiş meğer
İlim akla, hassasiyet ruha, edep ve nezaket şuura refakat ederse
Gönül sevdaya, melal aşka, hissiyat en makbul bahara aşinadır, hakkıyla dert edinilse
Hiçlikten korkma, varlığa araç olmaktan kork
Nefsine abanma, kalbini karartma, aklını bulandırma
Arifin sözüne, dervişin haline, sevdanın narına, aşkın sofrasına uzaksan kork
İnsan iki doğumu yaşamış bir kemali yettir, kulluk ihsanıyla mücehhez olmuş hedeftir unutma
Mustafa CİLASUN