ceylannur
Yeni Üyemiz
Umut Çiçeğim,
Bir yanın hüzne mahkum, bir yanın masumiyete sanki umut çiçeğim. Melali, melal tadında, ağlamayı da ağlama tadında yaşıyorsun hep. Bilirim O’nun yolunda; melal de, ağlayışlar da tatlı bir tebessüm gibidir senin engin yüreğinde. Senin gönül boyutuna erişememişler; zamanın hüzünlerini bir gergef gibi örüp de üzerlerine, içinde kaldılar. Zaman, gül mevsiminin ardında kaldı şimdi.
Nasıl bir zamanın, hangi pusulu boyutundayız bilir misin umut çiçeğim? Dünya zamanıyla vuslata ulaşamayacak umutları taşımaktayız yüreğimizde, sevgiye dair. Enaniyet zindanlarımıza hapsettiğimiz kişiliklerimiz, küf kokulu prangalarımızı kıramıyor şimdi.
Umut Çiçeğim,
Hayallerimizi buzdan gemilere bindirerek, karası olmayan ateşten denizlere saldık fırtınalarda, umutlarımızla beraber. Köpekbalıkları kovalarken sevdamızı boranlı ummanlarda, akbabaları umut ederek saldık gözyaşlarımızı gökyüzüne. Ve melal kokan sevda nefeslerinden süzülen dualarımızı savurduk, umuda doğru esen rüzgarlara.
Sonra, hayal ettiğimiz umut kapılarımızın sürgülerini sürdüler arkalarından. Hayallerimizden gerçekliğe açılan kapılarımız duvar oldu. Ülke ülke, yürek yürek gül götürmekti hayalimiz oysa.
Umut Çiçeğim,
Kavi bildiğimiz sevgilerimizi, sahte metalara satar olduk bizler de. Küskünlüklere feda edip sevgi notalarımızı, gönül tellerimizden name name dökemedik. Yalnızlığa sürgün edilmişçesine kalakaldık, gün görmeyen gönül mağaralarımızda. Acılarımıza sitemden başımızı kaldırıp da acılarımıza dualar etmeyi unuttuk
Umut Çiçeğim,
Bakarsan bağ bakmazasan dağ olurmuş, bilirsin.
Gel, yüreğimizdeki uç vermiş sevda yaralarını sitem hançeriyle dağlamayalım artık.
Gel, vefa tohumlarını yeşertelim içimizde yeniden, Yeter artık yalnız başına ağladığın.
Gel, avuçlarımızı açarak Rahman’a, birlikte biriktirelim gözyaşlarımızı.
Gel, umut ufuklarımızın karanlıklarına salıp hayallerimizi, ye’is tohumları ekmeyelim içimizde.
Gel, gözlerimizi alıp karanlık ufuklardan, altlarından berrak sular akan Sevgili’nin(s.a.v.) yurdunu düşleyelim, hayatın öbür yakasına dair.
Gel, tenimizde ayrılık rüzgarları eserken, Sevgili’ye komşuymuşuz gibi düşleyelim hayatı.
Umut Çiçeğim,
Avuç avuç semaya açtığımız ruhlarımızı, dualarla kanatlandıralım mı?
Kurak sevgisizlik mevsimlerini peşpeşe yaşayan dünyamıza, rahmet kokan ıslak sevgiler dileyelim mi birlikte?
Maddeye dair hırslarımızı betonlara gömerek, yüreklerimize ekelim mi sevginin her rengini?
Ve sevgiye ait hasatlarımızı dererek,
umut ambarlarımızı doldurup da gidelim mi Sevgili’nin(s.a.v.) yanına komşu olarak?
Umut Çiçeğim;
Rabbimiz bizi sevgisinden yaratmışken, sevgiyi bilmemek O’nu bilmemek değil de nedir?
Bilirsin, sevgisiz, çiçekler bile kurur.
Ve bilirsin ki “İman nurdur” ve de özüdür sevgi , imanın.
Sevmeyen iman eder mi hiç umut çiçeğim?
Ve yine bil ki umut çiçeğim, sevgiyle ışır bir insan,
sevgiyle yeşerir bir ağaç, sevgiyle aydınlatır Dünya’yı Güneş.
Ve sevginin adı insanlıktır.
Sevgisiz bir insan, makber kadar karanlıktır.
Umut çiçeğim,
Umut şafaklarda kurşunlanmaktır, sevgisiz başlayan bir hayat. Umutlarımıza astığımız bir kırmızı güldür sevgi. Ve Cennet’in de en nadie çiçeği, O(s.a.s.) Gül’dür. O’na(s.a.s.) erişmek baharın en güzel gülüne erişmektir.
Umut çiçeğim,
Umutlarımızı asıp gül dalına, gölgesinde hülyalara dalıp, sevgiyi kuşanalım mı alabildiğince? Ve her dem Gül gibi kokup, Gül(s.a.s.)’ü söyleyip Gül(s.a.s.)’e komşu olalım mı?
Ne dersin Umut Çiçeğim!