Türkiye'nin postacılık tarihi ve posta pulları Türkiye'nin pulculuk mirasının ve onun önceki devleti Osmanlı İmparatorluğu'nun bir yoklamasıdır. Türkiye'nin postacılık tarihi 18. yüzyıllara tarihlenir, bu zamanda Osmanlı İmparatorluğu içindeki yabancı ülkeler habercilik işlerini kendilerinin konsoloslukları ile sürdürüyorlardı. Postacılık servisinin gecikmiş olmasına karşın, 1863 yılında Türkiye Asya'da (Rusya'dan sonra) yapışkan posta pullarını basarak ikinci bağımsız ülke haline geldi. 1875 yılında Genel Posta Birliği'nin kurucu üyesi oldu. Daha sonra Dünya Posta Birliği oldu. Osmanlı Devleti 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti oldu ve onu takip eden yıllarda onun postacılık hizmetleri çok modern ve yeterli hale geldi ve kendi posta pullarını ustaca dizayn edip üretti.
Osmanlı İmparatorluğu'nun erken veya "klasik" pul basımı 1863 ve 1888 yılları arası filatelistler arasında popülerdir. Ve onun Damgalar (posta) işleri geniş çalışmayı aldı. Filatelistler, kullanılmış olan Türk posta pullarını ve diğer yabancı ülkelerin posta pullarını toplar. Türkiye'nin pulları ayrıca bir kompleks üzerindeki değerin değiştirilmesi ile filatelistlerin ilgisini çeker.
Osmanlı Devleti’nde ilk düzenli Posta Teşkilatı, 23 Ekim 1840 tarihinde kurulmuştur. O günlerin sınırlı imkanları ile yürütülen bu alandaki hizmetler; Cumhuriyet dönemine oldukça ilkel bir teknoloji ve belli coğrafi yörelere ulaşabilen posta hizmeti demekti. Osmanlı dönemi telefon ve posta teşkilatı, yabancılara verilen ayrıcalıklarla siyasal ve ekonomik yönden bağımsızlığı tehlikeye sokan bir nitelik taşımakta idi. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması ve yurdun büyük bir bölümünün düşman işgaline uğraması sonucu, İstanbul’da bulunan Telgraf Merkezi de İngilizlerin eline geçmişti. Ankara’da bulunan Mustafa Kemal’e İstanbul’un işgal ediliş haberini İstanbul Telgraf Müdürlüğünde görevli Manastırlı Hamdi Bey gizlice telgraf çekerek şu şekilde haber vermiştir:
“Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Mızıka Karakolunu İngilizler basıp oradaki askerlerle müsamede ederek neticede şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Berayi malumat maruzdur.” Bu haberleşme, Manastırlı Hamdi Bey’in odası işgal edilinceye kadar sürmüştür. Bu durum Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Anadolu’da başlatılan Kurtuluş Savaşı’nın başarısı için, millî güçlerin kontrolünde olan yeni bir haberleşme örgütünün kurulmasını zorunlu kıldı. Haberleşmesiz bir kurtuluş savaşının başarılı olamayacağı bilindiği için merkezi Ankara’da bulunan bir “Posta ve Telgraf Bürosu” kurulması kararlaştırıldı. Ankara’da kurulması kararlaştırılan bu büroyu faaliyete geçirmek ve kuruluş çalışmalarını yürütmek üzere Müfettiş Edip Bey, Afyon’dan Ankara’ya çağrıldı. Millet Meclisi’nin açılış tarihi olan 23 Nisan 1920 tarihine kadar Edip Bey’in mahiyetindeki Posta ve Telgraf Bürosu personeli, düşman saldırısı karşısında haberleşmeyi kesintisiz sürdürmek, işgal altında olan vatan topraklarındaki gelişmeleri izlemek amacıyla Telgraf Dinleme İstasyonları kurdu ve posta hatları oluşturdu. Büyük Millet Meclisinin izni ile bu büro Dâhiliye Vekâletine bağlandı.
İlk postane, Büyük Millet Meclisi bahçesinde kurulan bir çadır içinde “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Posta ve Telgraf Merkezi” adıyla açıldı ve bu ibare ile “ilk posta damgası” kullandırıldı. İzmir Milletvekili Sırrı Bey aynı yıl, Posta ve Telgraf Müdüriyeti Umumiyesine atandı. Cumhuriyetin ilk yılları her alanda olduğu gibi ulaşım ve haberleşme alanında da önemli gelişmelere sahne olmuş; posta, telefon ve telgraf her geçen gün önemsenerek bu alanda köklü atılımlara gidilmiştir. Posta teşkilatı sayesinde Kurtuluş Savaşı yıllarında bütün adımları izlenmiş; istihbarat raporları, şifreli telgraf ve özel kuryelerle gönderilerek Ankara Hükûmeti olup bitenden haberdar edilmişti. Kurtuluş Savaşı’nın en zor ve en coşkulu günlerinde PTT Müdürlüğü, tüm birimleri ile çadırın içine yerleştirilen iki kerevit üzerinde hizmet verdi. Kurtuluş Savaşı başladıktan ve Ankara bu mücadelenin merkezi olduktan sonra burada bulunan Millî Hükûmetin ve ordularının irtibatını sağlamak üzere telgraf hatları çekildi. Ancak eldeki malzeme eski ve yetersizdi. Buna rağmen telgraf haberleşmesinin aksaksız sürdürülmesi için hurda ve bozuk makineler bile tamir edilerek hizmete verildi.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde okuduğu Nutuk’ta; Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında telgrafçıların büyük görevler üstlendiğini belirtmiş ve büyük başarılarından dolayı kendilerine teşekkür etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında haberleşmenin ana direğini oluşturan telgrafın bu önemini belirtmek amacıyla Atatürk, 1922 yılında “Bu savaşı nasıl kazandınız?” diye soran bir gazeteciye gülümseyerek “Telgraf telleriyle.” cevabını vermiştir. Atatürk’ün haberleşmenin asıl kaynağı olan PTT’ye verdiği önem, 1 Mart 1923 tarihinde TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada da görülmektedir.
Henüz Cumhuriyetin ilan edilmediği, yeni devletin sınırlarının bile kesinleşmediği bugünlerde Atatürk; PTT’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki hizmetlerinden ve öneminden bahsettikten sonra sabit iki telsiz istasyonunun kurulması ve daha önce kapanan Posta Telgraf Mektebi Alisinin tekrar açılması gibi konuları gündeme getirmiştir. 4 Şubat 1924 tarih ve 406 sayılı Telefon ve Telgraf Kanunu ile yurdun her tarafında telefon tesis etme ve işletme görevi PTT Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü, 1933 yılına kadar Dahiliye Vekâletine bağlı olarak kalmıştır. 23 Mayıs 1933 tarihli teşkilat kanunuyla Nafıa (Bayındırlık) Vekâletine Bağlanan PTT, 1939’da Millî Münakalat (Ulaştırma) Vekaletine aktarılmıştır. Atatürk’ün daha o yıllarda gündeme getirdiği bu okul ancak 1943’te Posta Meslek Okulu olarak açılmış ve 1952’de tekrar kapatılmıştır.
Türkiye düzenli bir genel posta hizmetini, bir hizmetin İstanbul ve ülkedeki diğer büyük şehirler arasında 1840 yılına kadar kurulmasına kadar sürdüremedi. Çünkü 1863 yılına kadar tüm imparatorluk içinde sadece ülke içinde hizmet veren 63 adet postane vardı ve hizmet tek tük ve yavaştı.
Dizayn tuğrayı (Türk hükümranlık amblemi) içeriyordu, daha sonra padişah Abdülaziz'i, üzerinde bir hilal ve Osmanlı Türkçesi ile yazılı bir Devleti Aliye Osmaniye veya "The Sublime Ottoman Empire" yazıtı. Bazı pulların arasında Nazareti Maliye devleti aliye veya "Ministry of Finance of the Imperial Government" sözleriyle yazılı kontrol şeridi vardır. Pul İstanbul matbaasında dizayn edildi ve baskısı yapıldı, ve yazım tamamiyle Türkçe olup Arapça elyazısıyladır. Basım dört mezhebi içeriyordu ve düzenli posta pulları olarak basılıyordu ve Takse pulu ile ayni dört değerdeydi. Scott firmasının bu işler için düzenlenmiş olan kâğıtları kullanılıyordu.
Bu pulların pek çok bilinmeyen ve Türkçe kataloglarda veya kaynaklarda belirtilmeyen fakat Alman Micheil kataloğu Türkiye kısmında belirtilen başka farklılıkları da mevcuttur. Bu pulların 5 kuruşa kadar olan serileri ile bu değerin üzerinde olan seriler arasında şekilsel ve dokusal bir farklılık mevcuttur.
İmparatorluk basımı uçları yukarıda son bulan Arap elyazısıyla çevrilmiş Duloz pullarındakine benzer Osmanlı İmparatorluğu Posta Servisi "Post of Ottoman Empire" yazılı bir hilali içeriyordu. En alt kısmında batı rakamıyla yazılı 20 rakamı ve Para s (para) yazısı bulunmaktaydı. Orta kısmındaki hilal şeklindeki bir etiket üzerinde EMP:OTTOMAN (Osmanlı İmparatorluğu) çalışması vardı.
Pullar, takse pulları hariç (tek renk siyah olarak basılmış) iki renkli olarak tipografi (yazıyı bir forma sokma sanatı ve tekniği) ile edilmiştir. Kaligrafik harflerden oluşan bir arka planı vardır (ayna imajında) ve Postai devleti Osmaniye yazısı okunur. Ayrıca Türkçe yıl tarihi 1291 (günümüz tarihine göre 1875 yılı) vardır. Kullanılan kombinasyon renkleri şaşırtıcıdır.
Dünyanın ilk sekizgen pulu olarak dantel açılması için delindi 1898 yılında Türkiye silahlı kuvvetlerinin 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Teselya'yı işgali üzerine bastı. Pullar tuğra ve Larissa'da bir köprüyü birleştiren karışık bir dizayna sahipti ve alışılmamış sekizgen biçimi ve sekizgen ve kare biçimde ayrılmasına yarayacak şekilde delik açılması suretiyle onların hem kare veya hem de sekizgen şekilde ayrılmasına olanak sağlıyordu. Bu pullar sekizgen biçimde Perfore edilerek basılmış ilk pullardır.
Bütün erken Türk pulları Paris'te basılan ilk iki Duloz hariç Türkiye'de basıldı.Bütün bu pullar ayrıca 1913 yılına kadar farklı görünüme sahipti.[17], Edirne'nin Bulgarlar'dan yeniden elde edilmesi anısına bir seri pul basıldığında. Bu pullar Oskan Efendi tarafından oyuldu ve İngilterede "Bradbury, Wilkinson & Co., Ltd." firması tarafından basıldı. Bunlar daha çok uluslararası stildedir. Ortasındaki süsleme bir çerçeve ile kuşatılır.
1914 yılı başlarında, güzelce oyulmuş (bazıları iki renkte) İstanbul manzarasını ve diğer imajları gösteren bir pullar serisi basıldı. Onlar Oskan Efendi tarafından dizayn edildi ve İngiltere'de Bradbury, Wilkinson & Co. in England firması tarafından basıldılar.
İlk Cumhuriyet basımı, bir Lozan Barış Antlaşması anısına basılan pulun ardından geliyor ve diğer basımlar ulusal kulisi ve Mustafa Kemal'i gösteriyordu. 1920 sonlarında 1940 yılına kadar Türkiye, bir miktar pulu sergi olayları ve demir yollarının açılışları için sürşarjladı. 1931 yılında Türkiye, Mustafa Kemal'i gösteren çağdaş bir pul basımına başladı. Mustafa Kemal bundan sonra Türkiye pullarının genel konusu olmaya devam edecekti. Takip eden on yıl içinde Türkiye'nin pul üretimi daha çok çeşitli hale geldi. Büyük farklılık ile renkli pullar ülke manzaralarını, arkeolojik siteleri, meşhur Türkleri, ülkenin doğa örtüsü ve hayvanlarını ve folklor geleneklerini kapsıyordu.
1937 yılına kadar Türkiye'nin pulları oyma veya tipografi yoluyla basılıyordu. 1937 yılında Türkiye kendi ilk pulunu litografi yöntemiyle bastı. ve 1938 yılında pulu Fotogravür yöntemiyle bastı. bundan sonra bu metot bul basımında standart haline geldi.
1863 yılında, Türkiye takse pullarını bastı, belirli amaçlı pulları basmada dünyadaki ilk ülkeler içinde olmak için. Bu takse pulları 1913 yıllarına doğru düzenli pullar gibi ayni dizayna sahipti. Duloz veya İmparatorluk basımı gibi. Fakat kahverengi veya siyah renkte basılmış olması dolayısıyla tipik olarak ayrıydılar. 1914 yılında Türkiye ilk takse pulunu kendisine ait olan dizaynlar ile bastı.
Türkiye bir dizi resmi pulu hükûmet işleri için bastı. 1948 yılından 1957 yılına kadar düzenli posta pullarını sürşarjlayarak üzerinde "resmi" yazısı ile bu tarz pulları üretti. Sürsarjların bir miktar farklılıkları vardır. 1957 yılının başlarında Türkiye, bu amaç için resmi pulları özel dizaynlı olarak değeri ortada ve etrafı çok süslü dizaynlarla çevrili olarak basdı.
1928 yılından 1958 yılına doğru, Türkiye bir dizi vergi amaçlı pullarını şüphesiz ki hayırsever cemiyetlerine yardım fonu oluşturmak amacıyla bastı. Bunlar arasında örnek olarak "Kızıl Haç"'ın bir emsali olan Kızılay gösterilebilir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun erken veya "klasik" pul basımı 1863 ve 1888 yılları arası filatelistler arasında popülerdir. Ve onun Damgalar (posta) işleri geniş çalışmayı aldı. Filatelistler, kullanılmış olan Türk posta pullarını ve diğer yabancı ülkelerin posta pullarını toplar. Türkiye'nin pulları ayrıca bir kompleks üzerindeki değerin değiştirilmesi ile filatelistlerin ilgisini çeker.
Osmanlı Devleti’nde ilk düzenli Posta Teşkilatı, 23 Ekim 1840 tarihinde kurulmuştur. O günlerin sınırlı imkanları ile yürütülen bu alandaki hizmetler; Cumhuriyet dönemine oldukça ilkel bir teknoloji ve belli coğrafi yörelere ulaşabilen posta hizmeti demekti. Osmanlı dönemi telefon ve posta teşkilatı, yabancılara verilen ayrıcalıklarla siyasal ve ekonomik yönden bağımsızlığı tehlikeye sokan bir nitelik taşımakta idi. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması ve yurdun büyük bir bölümünün düşman işgaline uğraması sonucu, İstanbul’da bulunan Telgraf Merkezi de İngilizlerin eline geçmişti. Ankara’da bulunan Mustafa Kemal’e İstanbul’un işgal ediliş haberini İstanbul Telgraf Müdürlüğünde görevli Manastırlı Hamdi Bey gizlice telgraf çekerek şu şekilde haber vermiştir:
“Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Mızıka Karakolunu İngilizler basıp oradaki askerlerle müsamede ederek neticede şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Berayi malumat maruzdur.” Bu haberleşme, Manastırlı Hamdi Bey’in odası işgal edilinceye kadar sürmüştür. Bu durum Mustafa Kemal Paşa liderliğinde Anadolu’da başlatılan Kurtuluş Savaşı’nın başarısı için, millî güçlerin kontrolünde olan yeni bir haberleşme örgütünün kurulmasını zorunlu kıldı. Haberleşmesiz bir kurtuluş savaşının başarılı olamayacağı bilindiği için merkezi Ankara’da bulunan bir “Posta ve Telgraf Bürosu” kurulması kararlaştırıldı. Ankara’da kurulması kararlaştırılan bu büroyu faaliyete geçirmek ve kuruluş çalışmalarını yürütmek üzere Müfettiş Edip Bey, Afyon’dan Ankara’ya çağrıldı. Millet Meclisi’nin açılış tarihi olan 23 Nisan 1920 tarihine kadar Edip Bey’in mahiyetindeki Posta ve Telgraf Bürosu personeli, düşman saldırısı karşısında haberleşmeyi kesintisiz sürdürmek, işgal altında olan vatan topraklarındaki gelişmeleri izlemek amacıyla Telgraf Dinleme İstasyonları kurdu ve posta hatları oluşturdu. Büyük Millet Meclisinin izni ile bu büro Dâhiliye Vekâletine bağlandı.
İlk postane, Büyük Millet Meclisi bahçesinde kurulan bir çadır içinde “Büyük Millet Meclisi Hükûmeti Posta ve Telgraf Merkezi” adıyla açıldı ve bu ibare ile “ilk posta damgası” kullandırıldı. İzmir Milletvekili Sırrı Bey aynı yıl, Posta ve Telgraf Müdüriyeti Umumiyesine atandı. Cumhuriyetin ilk yılları her alanda olduğu gibi ulaşım ve haberleşme alanında da önemli gelişmelere sahne olmuş; posta, telefon ve telgraf her geçen gün önemsenerek bu alanda köklü atılımlara gidilmiştir. Posta teşkilatı sayesinde Kurtuluş Savaşı yıllarında bütün adımları izlenmiş; istihbarat raporları, şifreli telgraf ve özel kuryelerle gönderilerek Ankara Hükûmeti olup bitenden haberdar edilmişti. Kurtuluş Savaşı’nın en zor ve en coşkulu günlerinde PTT Müdürlüğü, tüm birimleri ile çadırın içine yerleştirilen iki kerevit üzerinde hizmet verdi. Kurtuluş Savaşı başladıktan ve Ankara bu mücadelenin merkezi olduktan sonra burada bulunan Millî Hükûmetin ve ordularının irtibatını sağlamak üzere telgraf hatları çekildi. Ancak eldeki malzeme eski ve yetersizdi. Buna rağmen telgraf haberleşmesinin aksaksız sürdürülmesi için hurda ve bozuk makineler bile tamir edilerek hizmete verildi.
Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisinde okuduğu Nutuk’ta; Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında telgrafçıların büyük görevler üstlendiğini belirtmiş ve büyük başarılarından dolayı kendilerine teşekkür etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında haberleşmenin ana direğini oluşturan telgrafın bu önemini belirtmek amacıyla Atatürk, 1922 yılında “Bu savaşı nasıl kazandınız?” diye soran bir gazeteciye gülümseyerek “Telgraf telleriyle.” cevabını vermiştir. Atatürk’ün haberleşmenin asıl kaynağı olan PTT’ye verdiği önem, 1 Mart 1923 tarihinde TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmada da görülmektedir.
Henüz Cumhuriyetin ilan edilmediği, yeni devletin sınırlarının bile kesinleşmediği bugünlerde Atatürk; PTT’nin Kurtuluş Savaşı’ndaki hizmetlerinden ve öneminden bahsettikten sonra sabit iki telsiz istasyonunun kurulması ve daha önce kapanan Posta Telgraf Mektebi Alisinin tekrar açılması gibi konuları gündeme getirmiştir. 4 Şubat 1924 tarih ve 406 sayılı Telefon ve Telgraf Kanunu ile yurdun her tarafında telefon tesis etme ve işletme görevi PTT Genel Müdürlüğüne verilmiştir. Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğü, 1933 yılına kadar Dahiliye Vekâletine bağlı olarak kalmıştır. 23 Mayıs 1933 tarihli teşkilat kanunuyla Nafıa (Bayındırlık) Vekâletine Bağlanan PTT, 1939’da Millî Münakalat (Ulaştırma) Vekaletine aktarılmıştır. Atatürk’ün daha o yıllarda gündeme getirdiği bu okul ancak 1943’te Posta Meslek Okulu olarak açılmış ve 1952’de tekrar kapatılmıştır.
İçindekiler
Osmanlı İmparatorluğu
İlk posta hizmeti
18'inci yüzyılda, yabancı ülkeler Osmanlı İmparatorluğu'ndaki kendi haberleşme hizmetlerini resmi sefarethanelerinde sürdürüyordu. Osmanlı İmparatorluğu ile kapitülasyon veya diğer antlaşmaları imzalamış olan dokuz ülke çeşitli ilave bölgeye ait ticaret değişiminde haklar elde ediyordu. Böyle antlaşmalar ile Rusya (1720 & 1783), Avusturya (1739), Fransa (1812), Büyük Britanya (1832) ve Yunanistan (1834), Almanya, İtalya, Polonya ve Romanya olmak üzere dokuz ülke Osmanlı İmparatorluğu'nda posta hizmetini sürdürüyordu. Bunların bazıları genel posta hizmetlerini Avrupa ile mektuplaşmada geliştiriyordu.Türkiye düzenli bir genel posta hizmetini, bir hizmetin İstanbul ve ülkedeki diğer büyük şehirler arasında 1840 yılına kadar kurulmasına kadar sürdüremedi. Çünkü 1863 yılına kadar tüm imparatorluk içinde sadece ülke içinde hizmet veren 63 adet postane vardı ve hizmet tek tük ve yavaştı.
Tuğra basımı
1 Ocak 1863, Türkiye kendisinin ilk yapışkan posta pulunu bastı. O Asya'da yapışkan posta pulunu basan ikinci bağımsız ülkeydi. Rusya 1858, iki İngiliz kolonisi, Hindistan Scinde Bölgesi 1852, Hindistan 1854 ve Seylan'dan ilerideydi. Türkiye'nin pulları onun komşusu ve daha önce eski kara toprağı olan Yunanistan'dan (bağımsızlığı 1832)iki sene sonra geliyordu.Dizayn tuğrayı (Türk hükümranlık amblemi) içeriyordu, daha sonra padişah Abdülaziz'i, üzerinde bir hilal ve Osmanlı Türkçesi ile yazılı bir Devleti Aliye Osmaniye veya "The Sublime Ottoman Empire" yazıtı. Bazı pulların arasında Nazareti Maliye devleti aliye veya "Ministry of Finance of the Imperial Government" sözleriyle yazılı kontrol şeridi vardır. Pul İstanbul matbaasında dizayn edildi ve baskısı yapıldı, ve yazım tamamiyle Türkçe olup Arapça elyazısıyladır. Basım dört mezhebi içeriyordu ve düzenli posta pulları olarak basılıyordu ve Takse pulu ile ayni dört değerdeydi. Scott firmasının bu işler için düzenlenmiş olan kâğıtları kullanılıyordu.
Duloz serisi
Diğer ülkelern iyi basılmış pullarıyla kıyaslandığında ilk basım pullar memnun etmedi, Türkiye, Yunanistan'ın pulların ilk basım için Paris olan kararını takip ederek Fransa'ya döndü. Bu pullar Duloz basımı olarak bilinir, çünkü pul kalıpları bir Fransız olan Duloz tarafından hazırlanmış ve orijinal basımı Paris'teki bir basım firması olan "Poitevi" firması tarafından yapılmıştır. Bu pulların dizaynı Türk Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanmış fakat bu kişinin adı bilinmemektedir. Duloz pulları gerek posta ve vergi (Takse-tax) amaçlı olma üzere 6 değişik tipte basılmışlardır. Altı değişik tipte olmalarına karşın pulların bazı ortak özellikleri de vardır.Bu pulların dört köşesinde Arapça olarak pulun değeri yazılıdır. Orta kısımda ise yukarıya doğru bakan bir ay-yıldız mevcuttur. Ay-yıldızın etrafında elips şeklinde bir bant ve bandın üzerinde siyah bir baskı (tip baskısı) bulunmaktadır. Bu siyah baskının üst kısmında "DEVLET" yazısı mevcuttur. DEVLET yazısının farklı bir şekilde yazılımı ile pullardaki tiplerin ayrımına olanak sağlanmıştır. Altı değişik tipte yazılım vardır. Duloz pulları 1865 den 1876 yılına kadar basılmış ve ikisinin 1181-1882 yıllarında sürşarjlanarak kullanılmasına karşın daha sonra gelen İmparatorluk basımı pulların yurt içinde kullanımının 1888 yılında sona ermesine kadar gelecekte kullanılmıştır. 1868 yılında pul baskı klişeleri İstanbul'a gönderilmiş ve orada bakiye kalan pullar basılmıştır. Daha sonraki basımların bazıları kalitesiz bir şekilde basılmış ve kötü bir şekilde perfore edilmiştir. Pulların baskılarına özen gösterilmediği için pek çok renk farklılıklarına, üst üste baskılara, lekelere, kayık baskılara, dantel hatalarına ve buna benzer birçok erölere (hatalar) rastlanmaktadır. Ayrıca bu pulların pek çok sahteleri de basılmış ve kullanılmıştır.Bu pulların pek çok bilinmeyen ve Türkçe kataloglarda veya kaynaklarda belirtilmeyen fakat Alman Micheil kataloğu Türkiye kısmında belirtilen başka farklılıkları da mevcuttur. Bu pulların 5 kuruşa kadar olan serileri ile bu değerin üzerinde olan seriler arasında şekilsel ve dokusal bir farklılık mevcuttur.
Ampir serisi
Dünya Posta Birliği'ni takiben önceki Duloz basımından farklı İmparatorluk pulu ilk defa 1876 yılında basıldı. Bu pul ülkenin adını ve değerini Arapça olduğu kadar batı karakterlerinde taşıyordu. Pulların, Dünya Posta Birliği üye ülkeleri içinde kullanılması tasarlanıyordu. Fakat 1888 yılı Mart ayı içinde resmi olarak yurt içi kullanımında geçerli hale geldi. İmparatorluk pulları 1876 yılından 1890 yılına kadar basıldı. Ana posta pulu olan bu pullar (sürşarjlanmış pullar hariç) Scot tarafından 32 katalog numaralarının bir toplamına tahsis edildi. Bunlar üç takse pulunu içeriyordu.İmparatorluk basımı uçları yukarıda son bulan Arap elyazısıyla çevrilmiş Duloz pullarındakine benzer Osmanlı İmparatorluğu Posta Servisi "Post of Ottoman Empire" yazılı bir hilali içeriyordu. En alt kısmında batı rakamıyla yazılı 20 rakamı ve Para s (para) yazısı bulunmaktaydı. Orta kısmındaki hilal şeklindeki bir etiket üzerinde EMP:OTTOMAN (Osmanlı İmparatorluğu) çalışması vardı.
Pullar, takse pulları hariç (tek renk siyah olarak basılmış) iki renkli olarak tipografi (yazıyı bir forma sokma sanatı ve tekniği) ile edilmiştir. Kaligrafik harflerden oluşan bir arka planı vardır (ayna imajında) ve Postai devleti Osmaniye yazısı okunur. Ayrıca Türkçe yıl tarihi 1291 (günümüz tarihine göre 1875 yılı) vardır. Kullanılan kombinasyon renkleri şaşırtıcıdır.
On dokuzuncu yüzyılın sonunda
1982 yılında Türkiye filatelistlerce "Aema ve Tuğra" olarak bilinen karışık dizaynlı bir seri pul bastı. Bu pulların ikisinde de değer batı harlerini ve Fransızca para birimini (piastre=kuruş) ifade ediyordu. Pulların ortasında etrafı II. Abdülhamit'in tuğrası ile çerilmiş Osmanlı Arması'nı taşıyordu. Pullar düzenli posta pulları olarak, takse pulu ve sürşarjlanarak gazete pulu ve diğer amaçlar için kullanıldı.Dünyanın ilk sekizgen pulu olarak dantel açılması için delindi 1898 yılında Türkiye silahlı kuvvetlerinin 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Teselya'yı işgali üzerine bastı. Pullar tuğra ve Larissa'da bir köprüyü birleştiren karışık bir dizayna sahipti ve alışılmamış sekizgen biçimi ve sekizgen ve kare biçimde ayrılmasına yarayacak şekilde delik açılması suretiyle onların hem kare veya hem de sekizgen şekilde ayrılmasına olanak sağlıyordu. Bu pullar sekizgen biçimde Perfore edilerek basılmış ilk pullardır.
Yirminci yüzyıl başları
1901'den 1911'e doğru Türkiye, hüküm süren padişahın tuğrasını içeren benzer dizaynlı bir seri pullar bastı.Bütün erken Türk pulları Paris'te basılan ilk iki Duloz hariç Türkiye'de basıldı.Bütün bu pullar ayrıca 1913 yılına kadar farklı görünüme sahipti.[17], Edirne'nin Bulgarlar'dan yeniden elde edilmesi anısına bir seri pul basıldığında. Bu pullar Oskan Efendi tarafından oyuldu ve İngilterede "Bradbury, Wilkinson & Co., Ltd." firması tarafından basıldı. Bunlar daha çok uluslararası stildedir. Ortasındaki süsleme bir çerçeve ile kuşatılır.
1914 yılı başlarında, güzelce oyulmuş (bazıları iki renkte) İstanbul manzarasını ve diğer imajları gösteren bir pullar serisi basıldı. Onlar Oskan Efendi tarafından dizayn edildi ve İngiltere'de Bradbury, Wilkinson & Co. in England firması tarafından basıldılar.
I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun sonu
Türkiye gizli Osmanlı-Alman antlaşmasını 2 Ağustos 1914 tarihinde imzaladı ve müttefiklerin merkez kuvvetleri tarafına Ekim 1914 tarihinde savaşa girdi. Savaş ve onun parçalanması Türkiye'nin savaş yıllarındaki pul basımına yansıdı. Bu dönemde pullar askerler ve savaş sahnelerini gösteriyordu, bir dizi geçici pul kâğıt yokluğundan dolayı stoktaki eski pulların sürşarjlanmasıyla elde edildi ve pullar öksüzlere irat toplamak için basıldı. 1865 yılına kadar eski olan pullar sürşarjlandı Birleşik güçler zafer elde etti ve Osmanlı hükûmetinin çökmesinden sonra İstanbul'u işgal etti. Sevr Antlaşması 10 Ağustos, 1920 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanmasından sonra onaylandı.Milliyetçi Hükûmet (Anadolu)
Mütarekeyi takiben, Mustafa Kemal Atatürk Ankara'da Milliyetçi Hükûmeti şekillendirdi ve Türklerin Kurtuluş Savaşı başladı. İstanbul'un kuşatılmış küçük bir alanı dışında Türkiye, Milliyetçi Hükûmet tarafından kontrol ediliyordu ve "Asya'daki Türkiye" veya "Anadolu"ya referans oluyordu. Bu sonunda 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan ve Sevr Antlaşması'nı ortadan kaldıran Lozan Antlaşması'nı doğuruyordu. 1920 yılından 1922 yılına kadar olan sürede eski posta pullarının küçük bir stok miktarı karışık ve anlaşılması zor çapraşık şekildeki dizaynda ve batı harfleri olmaksızın posta pulu olarak değer kazanması için elmührüyle mühürlendi. Passer, bu dönemdeki çalışmayı "çok zor olarak" ifade etti, çünkü onları basımıyla ilgili elde edilebilir resmi kaynak yoktu. Veya ne kadarlık bir zaman genişliğinde kullanılmışlardı. Fakat açık tarih içeren az bir hakiki mektup mevcuttur."Türkiye Cumhuriyeti
1 Kasım 1922'de, Büyük Millet Meclis Mustafa Kemal'in önderliğinde toplandı, Saltanat kaldırıldı, VI. Mehmet tahtından çekildi ve ülkeyi terk etti. Türkiye'de 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet ilan edildi. Cumhuriyetin ilk pul basımı yıldız ve ayı belirten bir seriydi. Bir dereceye kadar Duloz basımını anımsatıyordu. Bu basım 1863 yılından 1922 yılına kadar Türkiye'nin pek çok puluna bir dizayn unsuru olmuş olan Tuğra kullanımının sonunu işaret ediyordu.İlk Cumhuriyet basımı, bir Lozan Barış Antlaşması anısına basılan pulun ardından geliyor ve diğer basımlar ulusal kulisi ve Mustafa Kemal'i gösteriyordu. 1920 sonlarında 1940 yılına kadar Türkiye, bir miktar pulu sergi olayları ve demir yollarının açılışları için sürşarjladı. 1931 yılında Türkiye, Mustafa Kemal'i gösteren çağdaş bir pul basımına başladı. Mustafa Kemal bundan sonra Türkiye pullarının genel konusu olmaya devam edecekti. Takip eden on yıl içinde Türkiye'nin pul üretimi daha çok çeşitli hale geldi. Büyük farklılık ile renkli pullar ülke manzaralarını, arkeolojik siteleri, meşhur Türkleri, ülkenin doğa örtüsü ve hayvanlarını ve folklor geleneklerini kapsıyordu.
1937 yılına kadar Türkiye'nin pulları oyma veya tipografi yoluyla basılıyordu. 1937 yılında Türkiye kendi ilk pulunu litografi yöntemiyle bastı. ve 1938 yılında pulu Fotogravür yöntemiyle bastı. bundan sonra bu metot bul basımında standart haline geldi.
Çeşitli pullar
Yıllarca, Türkiye ihtisas yapmak amacıyla bir dizi pullar bastı.1863 yılında, Türkiye takse pullarını bastı, belirli amaçlı pulları basmada dünyadaki ilk ülkeler içinde olmak için. Bu takse pulları 1913 yıllarına doğru düzenli pullar gibi ayni dizayna sahipti. Duloz veya İmparatorluk basımı gibi. Fakat kahverengi veya siyah renkte basılmış olması dolayısıyla tipik olarak ayrıydılar. 1914 yılında Türkiye ilk takse pulunu kendisine ait olan dizaynlar ile bastı.
Türkiye bir dizi resmi pulu hükûmet işleri için bastı. 1948 yılından 1957 yılına kadar düzenli posta pullarını sürşarjlayarak üzerinde "resmi" yazısı ile bu tarz pulları üretti. Sürsarjların bir miktar farklılıkları vardır. 1957 yılının başlarında Türkiye, bu amaç için resmi pulları özel dizaynlı olarak değeri ortada ve etrafı çok süslü dizaynlarla çevrili olarak basdı.
1928 yılından 1958 yılına doğru, Türkiye bir dizi vergi amaçlı pullarını şüphesiz ki hayırsever cemiyetlerine yardım fonu oluşturmak amacıyla bastı. Bunlar arasında örnek olarak "Kızıl Haç"'ın bir emsali olan Kızılay gösterilebilir.