TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Türkçe-Etice-Hurrice Arasındaki Bağlar Üzerinde Yeni AraştırmalarÇivi Yazılı Kaynaklara Göre Türkçe-Etice-Hurrice Arasındaki Bağlar Üzerinde Yeni Araştırmalar
Türkçe-Etice-Hurrice arasında mevcut olduğunu gördüğüm bağların ve bu bağları ihtiva eden kaynakların bir kısmını anmış ve ileri attığım fikirlerimi bundan sonra yapılacak tetkiklerle elde edilecek vesikaların kuvvetlendireceğini belirtmiştim. Bu arada bugün elimizde bulunan ve Boğazköy de elde edilmiş olan çivi yazılı tabletlerin büyük bir kısmının üzerine, yazılmış olan yazıtlarda kullanılmış olan dilin Eti devleti zamanında bir yazı dili olarak kullanılmış olduğunu ve Eti devletinin asıl konuşma, dilinin bu yazı dili üzerine tesir yaparak izler bırakmış olduğunu söylemiş, bu konuşma dilinin yazı dili üzerindeki izlerini nelerin teşkil ettiğini de izah etmiştim. Şimdi gerek bu noktaların ve gerekse Türkçe ile Hurrice arasındaki bağların izahlarını daha ziyade kuvvetlendirecek olan ve yeni araştırmalarımda elde ettiğim neticeleri burada ele almak istiyorum. Bundan sonraki, araştırmalarımda da fikrimi teyit eden misal ve delilleri buldukça onları da yavaş yavaş yayınlamak emelindeyim.
a) Mevcut vesikalara göre Eti devletinin konuşma dilinin Türkçe olduğunu ve bu konuşma dilinin Eti hakanlarının icraatlarını yazdırmak için kullanmış oldukları yazı dili üzerine tesir ederek izler bıraktığını kabul ediyoruz. Bu izlerden biri, isimlerin “-in„ hallerinin teşkilinde kendini göstermektedir. Nasıl ki,.bugünkü Türkçemizde, isimlerin “-in„ hallerini teşkil etmek için kullandığımız ismin sonuna bir “-in„ eki getirmekte isek aynı hali Etilerin yazı dillerinde teşkil etmek için de gene o ismin sonuna ”-an;, ekinin getirilmekte olduğunu görmekteyiz.
Türkçemizdeki bu ”-in„ eki isimlerin gerek çoğul gerekse tekil hallerinde daima aynı kalır, hiç değişmez. Aynı vaziyet, Etilerin yazı dillerinde de kendini göstermektedir. Şimdi buna ait mevcut misallerden bazılarını buraya alalım [1].
LUGAL-va-an = Hakan-ın, Labarna-an = Labarna-ın, UDUhia-an = Koyunlar-ın, DlNGlRmeş-an = Tanrılar-ın; ERlNmeş-an = Piyadeler-in, DUMUmes-an = Oğullar-ın.
Bu birkaç misalden açık olarak anlaşılacağı gibi, Etilerin yazı dilinde yazılmış yazıtlarında geçen isimlerin “-in„ hallerini teşkil etmek için kullanılmış olan “-an„ eki ile Türkçemizin öz malı olan “-in„ eki arasında hemen hiçbir fark yoktur.
b) Hititoloji sahasında çalışan bilginlerin Proto Etice adını verdikleri ve bizim de metinlere dayanarak asıl Etice olarak kabul ettiğimiz dile ait olarak gösterilen ve isimlerden sıfat yapmaya yarayan aynı zamanda aidiyet ve nispet eki vazifesini gören “-li„ eki de konuşma dilinin yazı dili üzerine vaki olan tesirini gösteren misallerden biri ve en mühimidir. Eti dilinde şehir adlarının, meslek adlarının, birlik ve müessese adlarının sonlarına bu ”li„ eki “getirilmek suretiyle, o şehre, o mesleğe, o birlik ve müesseseye bağlı olan insanların ifadesi yapılmış olmaktadır. Tıpkı Türkçemizde kullandığımız Ankara-lı, Parti-li, Lonca-lı, Halkev-li ifadelerinde olduğu gibi. Eti dilindeki bu özelliği ilk defa gören ve bu noktaya dikkati çeken ilk bilgin, aynı zamanda Etilerin yazı dillerinin ilk çözücüsü plan, F. Hrozny’dır [2].
Bundan sonra bu özelliği E. Forrer ele almış ve bu vadide bir hayli malzeme toplamıştır [3]. Bizim bu “-li„ eki ilk defa birçok meslek ve şehir adlarından istifade edilerek teşkil edilmiş olan adları ihtiva eden ve E. Chantre tarafından elde edilmiş ilk Eti tableti olarak gösterilen ve bugün Louvre müzesinde bulunan bir tablet üzerinde görülmüştür. A. Götze tarafından yayınlanmış olan bu tablet [4] üzerinde geçen, bundan başka diğer metinlerde de rastladığımız ve bu “-li„ üzerine teşkil edilmiş adlardan birkaçını buraya alalım:
Taşkuriya-il = Taşkuriya-lı, Alişa-il = Alişa-lı
Ammuna-il = Ammuna-lı, Zipişhuna-il = Zipişhuna-lu
Iştahara-al = Iştahara-lı Uhhiva-al = Uhhiva-lı
Talgamuşş-il = Talgamuşş-lı, Şahtari-il = Ağıtlı
Haggamişya-il = Haggamişya-lı, Zalpu-il = Zalpa-lı
Türkçemizin öz malı olan ve bir şehre, bir birliğe, bir bölgeye bağlı olan insanların ifadesini yapmak için o şehir, o birlik ve o bölge adının sonuna getirdiğimiz bu “-li„ ekinin Eti dilinde gördüğü hizmet, yalnız bundan ibaret değildir. Nasıl ki Türkçemizde, iyili, kötülü ve irili ufaklı gibi ifadeleri teşkil etmek için sıfatların sonuna bir “-li„ eki getirmekte isek, aynı şekilde Eti dilinde de buna benzer ifadeler teşkil edilmiş bulunmaktadır. Mesela: “aşşu = iyi” demektir. Bunun sonuna “-li„ ekini getirmek suretiyle ‘aşşuli’ kelimesi meydana gelmiştir ki burada “-li„ ekinin gördüğü vazifenin gerek mana ve gerekse şekil ve yapı bakımından Türkçemizde ki ifade şeklinden ayrılığı yoktur. Keza buna ait başka birkaç misali de elimize alalım: “işhiya = bağlamak” demektir. Bu fiilden ‘işhiyul’ şekli meydana çıkmıştır ki bu son şeklinin bir manası da ‘bağlı, muahedeli’ demek olduğuna göre, burada da Türkçenin yapı tarzının kendini gösterdiğini hiç kimse inkar edemez.
‘Şarnikzil’ de bu nevi misallerden biridir, bir manası da “yedekli” demektir [5]. Üzerinde ısrarla durmak istediğimiz bu noktanın izahını daha açık olarak yapmış olmak için Etilerin yazı dili metinlerinden küçük bir parçayı buraya almak faydalı olacaktır:
“Miyanti-li A. ŞAG-ni gişSAR-ni gişTlR-ni Ii-e paizzi tâknaşşat dUTÜ-aş KAS-an paiddu„ [6].
Bu parçanın evvelâ Türkçe karşılığını verelim. “Meyve-li tarlaya, bağa, ormana gitmesin; yer altı güneşinin gittiği yola gitsin”. Bahçe, tarla, bağ ve ormana varmasından korkulan şey, Tanrının hiddetidir. Bu hiddetin ancak yeraltı güneşinin gittiği karanlık yerlere gitmesi, yani insanlara zarar vermemesi temenni edilmektedir. Üzerinde durmak istediğimiz nokta, manadaki bu özellik değildir. Asıl işaret etmek istediğim nokta, miyanti-li kelimesinde toplanmış bulunmaktadır. Bu kelime ile onun Türkçe karşılığı olan ‘meyva-lı kelimesi arasında hiçbir bağın mevcut olmadığını iddia edecek kimse var mıdır?
Bundan başka yukarıda ele aldığım Etilerin yazı dillerine ait cümlenin yapı tarzı ile onun karşılığı olan Türkçe cümlenin yapı tarzı arasında mevcut olan benzerliklere dikkati çekmek faydalı olacaktır. Etilerin yazı dillerinde sıfatlardan zarf yapmaya da yarayan bu “-li„ ekinin gördüğü vazifenin önemini belirten misaller çoktur [7].
Diğer taraftan bu “-li„ ekinin kullanıldığı kaynaklar yalnız Eti sahasına kapanıp kalmamaktadır. Bu ekin ait olduğu dil, tesirlerini daha geniş çevrelere kadar yaymış ve bu çevreler dahilinde birçok izler bırakmıştır. Bunlardan biri Lemnos adasındaki bir dikili taş üzerinde bulunan yazıtlarda kendini göstermektedir. Adı geçen bu ada üzerinde bulunan ‘Myrina’ şehrine mensup bir adamdan bahsedileceği zaman ve bu şehrin adından istifade ederek bir şahıs adı teşkil edileceği zaman ‘Morina-lı’ denilmektedir ki bunun Türkçemizdeki ‘Moriria-li’ dan ayrılığı hemen yok gibidir. Keza aynı kaynaklarda geçen Phokişiyale de Türkçedeki Phoka-lı = Foça-li ifadesinden farklı değildir. Keza gene Etrüsk dilinde, Trova şehrine mensup bir adamdan bahsedilmek istenildiği zaman Trova-lı demek olan ‘Truial’ denilmektedir ki bu da diğer misallerde olduğu gibi aynı birliği göstermektedir. Etrüsk dilinde buna benzer daha birçok misalleri bulmak kabildir [8].
Diğer taraftan aynı özelliğin Lidya dilinde de mevcut olduğunu gösteren misaller üzerinde de biraz durmak lazım gelmektedir. Bu dilde Baki şehrinde oturan bir rahipten bahsedileceği zaman ‘kavis bakillis’ ifadesinin kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Buradaki ‘Bakillis’ in Türkçedek i’Baki-li’den ayrılığı var mıdır? Keza bunun gibi aynı kaynaklara ait olan ‘Manelis = Mane-li’ kelimesi de bu gibi misallere dahil bulunmaktadır [9]. Nihayet Bergama’daki hanedan krallarından Attalps’un adı da şimdi izahını yaptığım bu yolda teşkil edilmiş bir isimden başka bir şey değildir. Bu adın Lidya dilindeki ifade şekli ‘atalis’ tarzında kendini göstermektedir. Her iki ifade şeklinin malik olduğu mana, Türkçemizde ki ‘Ata-lı’ ifadesinden hiçbir ayrılık göstermemektedir [10].
Türkçe ve Eticede ki şekli ve gördüğü vazife bakımından aynı olan bu ” -li„ ekinin Hurri dilindeki karşılığı bazen “-he, -hi„, bazan da aynen “-li„ olarak kendini göstermektedir. Bu “-he, -hi„ şekli herhalde bir lehçe farkından başka bir şey değildir. Bu hususu aşağıda vereceğim misaller daha iyi izah edecektir. Boğazköyünde bulunmuş olan çivi yazılı metinlerden biri [11] şunları kaydetmektedir:
“d Hepat uru Kizvatna-hi”. Kizvatna, Anadolunun güney bölgesinde Eti çağında meşhur bir şehrin adıdır. Bu şehirde tebcil edilmekte olan Hunilerin kadın tanrısı. Hepat’tan bahsedileceği zaman şehir adınin sonuna bir ” -hi„ eki getirilmiş bulunmaktadır. Bu suretle ” d Hepat “uru Kizvatna-hi „ ifade şekli meydana çıkmıştır. Bu ifadenin Türkçe karşılığı ” Kivatna-lı kadın tanrı Hepat» demek olduğuna göre Türkçedeki “‘-li„ ekinin Hurri dilinde “-hi„ olarak vazife görmüş olduğu kendiliğinden meydana çıkar. Gene aynı mahiyette olarak şu ifade şekli de vardır [11] : “uru Arinna-hi d UTU = Arihna-lı güneş tanrısı”. Buna benzer şu misallerde ilgiyi çekmektedir:
”KUR papa-hhi = dağlı ülke, uru Ankuva-hi d IŞTAR-an = Ankuya-lı kadın tanrı Iştar, uru Kubuşha-hi d İŞTAR-an = Ku buşna-lı kadın tanrı IŞTAR; uru Şamuha-hi d Abara = Şamuhalı tanrı Abara”. Verdiğim bütün bu misallere ve aşağıda Vereceğim diğer misallere dayanarak Hurri dilindeki bu ” -hi„ ekinin Türkçedeki ”-li„ eki gibi aynı vazifeyi görmek için kullanılmış olduğunu anlamak kolaydır. Esasen bu “-hi„ ekinin bir menşe, aidiyet eki vazifesini gördüğünü bu sahada çalışan bilginler de kabul etmiş bulunmaktadır [12].
Bu hususu daha iyi belirteceğini zannettiğim şu misalleri de elimize almadan geçemeyeceğim [13]:
“DİNGİRmeş-na aştu-hhi-na, DİNGİRmeş-na duru-hhi-na”. Bu ifadelerin Türkçe karşılıkları “Kadın-lı, erkekli tanrılar” demek olduğuna göre, Türkçedeki ifade tarzının hemen aynı şekilde Hurri dilinde de mevcut olduğunu göstermesi bakımından bu misaller, hakikaten ilgiyi çekmektedir. Bu türlü ifadeler bazen böyle birbirinden ayrı olarak geçtiği gibi, bazen da birbirine bağlı olarak aynı cümle dâhilinde geçmektedir [14] “DİNGİRmeş-na aştu-hhi-na duru-hhi-na==kadın-h erkek-li tanrılar”.
c) Türkçe ile Eti ve Hurri dilleri arasında mevcut olan bağlardan biri de her üç kolda müşterek olarak görünen ve aynı vazifeyi gören çoğul ekinde kendini göstermektedir. Fakat bu çoğul eki, bugünkü Türkçemizde olduğu gibi “-ler, -lar„ şeklinde değildir. Bugünkü dilimizin kullandığı bu çoğul ekinin eski çağlarda “-le, -la”, “-le, -la” ve “-er, -ar” şeklinde ayrı ayrı fakat gene aynı vazifeyi görmek için kullanılmış olduğunu mevcut vesikalar ispat etmektedir. Bunlardan bir kısmını ilmi Tebliğimde bildirmiş ve izah etmiştim: Burada bu alanda elde ettiğim yeni delilleri ve vesikaları bildirmek istiyorum. Boğazköyünde bulunan ve henüz yayınlanmamış olan Eti metinlerinden birinde “DİNGİR meş-el-Ia âttaya-na-pa” ifadesi geçmektedir [13]. Hurri dilinde olan bu ifadenin izahına girişmeden önce, Türkçe karşılığım yazalım: “Ata tanrılar”. Hurri dilinde bu gibi ifadeleri teşkil etmek için, “DİNGİR meş-na attaya-na” tarzında terkipler meydana getirmek, bu dilin gramer yapısı icabı olduğu halde Hurri dilinde çoğul eki vazifesini gören “-na„ ekinin yerine burada “-ila„ ekinin kullanılmış olduğunu görmekteyiz.
Zaten bu dilde hem “-na„ hem de “-İla „ ekleri çoğul halindeki anlamları ifade etmek için kullanılmaktadır. Fakat ” DİNGİR meş-na” gibi her zaman geçen ifadeler yanında ”DİNGİRmeş-ella” yani “tanrı-lar” şeklinin geçmesi çok nadir olup bu da bize Hurri dilinde aşıl çoğul eki”-na„ yerine bazı hallerde “-ella„ ekinin de kullanılabildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Hurri dilinde ait olduğu kelimenin sonuna getirilen bu “-le, -la„ çoğul eki, Eti dilinde kelimenin başına getirilmektedir. Buna dair yeni olarak elde ettiğim iki misali de buraya alıyorum:
Etilerin ülkesi olan Anadolu’da “-anda„ eki ile nihayet bulan pek çok yer adları vardır. Bu gibi yer adlarının ne manaya geldikleri hakkında Emil Forrer tarafından bir tetkik yapılmaktadır[16]. Bu tetkike göre bilinen Arinna şehir adının sonuna “-anda„ ekini getirmek suretiyle teşkil edilmiş olan “Arinnanda„ ifadesinin mânası “kuyular, kaynaklar” olmaktadır. Gene bundan dolayı Arinna şehrinin bulunduğu yerin bir çok kuyu ve kaynaklara malik olması icap ettiği birçok bilginler tarafından kabul ve iddia edilmektedir. Hatta şehrin kendi adini bu kaynaklara izafetle almış olduğu da zannedilmektedir. Böyle civarında bol kaynak ve sular bulunan ve bu kaynaklara izafetle ad alan diğer bir şehir de Yunanistan da mevcuttur. Adı Lerna olan bu şehir, Korent’de Pontinos dağları ile deniz arasında bulunmaktadır. Hatta bu şehrin adı olan Lerna kelimesinin şehrin içinde mevcut olan bataklıklara da ad olarak verildiği de biliniyor [17], W. Brandenstein ve E. Forrer bu Lerna kelimesini Eti diline ait bir kelime olarak kabul etmekte ve bunu “le-arinna,, şeklinde tahlil ve izah etmektedirler [18].
Baştaki “le-„ Eti dilinde çoğul eki vazifesini görmektedir. Bu hale göre “Lerna„ kelimesinin manası “kaynaklar, sular” olmaktadır. Ve Etilerin dillerine göre “le-arinna„ şeklinde geçmesi icap eden bu ad, zamanla ve tesirle laarna, larna, lerna şekillerine girmiştir. Gene buna benzer fakat bu sefer de bir etnik gurup adı olan ikinci misali de burada elimize alalım: Bir taraftan da Trova ovalarına yerleşmiş olan Leleg kolunun taşımış olduğu ad da bu suretle teşkil edilmiş olup bu adın tekil şekli “leg„ alarak gösterilmekte ve başındaki “le-„ eki de Eti diline mahsus olan çoğul eki olarak izah edilmektedir. Leleğ adı ile Yunanlılar; Anadolu, Adalar ve Yunanistan’ın en eski sakinlerini ifade etmektedirler. Yunanlılar, Ege bölgesine gelmeden önce bu bölgelere hakim büyük bir etnik gurubun yaşamakta olduğu kabul edilmektedir. İşte bu Lelegler de bu büyük etnik guruba bağlı ve Ege denizi çevrelerine yerleşmiş bir kol olarak görünmekledir [19]. Bu Leleg kelimesinin tekil şekli olan leg’in manası, ”adam, yiğit” olarak gösterilmektedir. Buna göre çoğul eki ile birlikte “adamlar, yiğitler” manasına gelmektedir. Türkçede olduğu gibi Hurri dilinde de çoğul eki, ait olduğu ismin sonuna geldiği halde, Eti dilinde ait olduğu ismin evveline gelmiş bulunmaktadır. Zaten bu dil, hem ön ve hem de son ek alan bir dil olarak vasıflandırılmaktadır [20].
d) Şimdi “-er,-ar„ ekinin de tek başına çoğul eki vazifesini gördüğünü gösteren yeni misalleri de buraya kaydedelim: Etrüsk dilinde “aiş=? tanrı” demek. Bunu çoğul haline sokmak istediğimiz zaman “aişar, aişeraş = tanrılar” şeklini teşkil etmek lâzım gelmektedir ki burada çoğul eki vazifesini “-ar,-er„ görmüş bulunmaktadır [21].
e) Etilerin yazı dillerinin üzerine tesir etmiş olan konuşma dilinin izlerini gösteren misallerden biri de bugün halâ kullanmakta olduğumuz “tarla kuşu” ifadesinde kendini korumuş bulunmaktadır. Gilgameş destanının Etice tercümesinde “tarla MUŞEN” [21] şeklinde geçen bu ifade, hiçbir zaman bir tesadüf eseri olamaz.
f) Etilerin yazı dillerinde kullandıkları ve “gitmek,” manasına gelen iki fiil vardır: ”iya, pai”. Bu iki fiil, bu metinlerde bütün şahıs ve zaman ekleri ile birlikte çekilerek kullanılmaktadır. Fakat bundan maada yalnız ikinci şahıs tekil ve çoğul hallerinin emir şeklinde kutlanılan diğer bir fiil daha vardır ki bunun ikinci şahıs tekil şekli “it = (g)- it”, ikinci şahıs çoğul şekli de “itten =(g)iden” olarak kendini göstermektedir.
Türkçemizin “gitmek” mastarının ikinci şahıs tekil ve çoğul emir şeklinin başında fazla olarak bir ‘g’ bulunmaktadır. Bunu, aradaki uzun zaman ve lehçe farklarının meydana getirdiği pekâlâ kabul edilebilir. Bundan dolayı Etilerin yazı dillerinde yalnız emir şekillerinde kullanılan bu fiil ile Türkçenin “gitmek” mastarının ikinci şahıs tekil ve çoğul hallerinin emir şekilleri olan “git, giden” ifadeleri, arasında mühim bir ayrılık yoktur. Buraya kadar vermiş olduğumuz izahata dayanarak tarihi bir netice çıkarmak istersek, metinlerden aldığımız bilgiye güvenerek asıl Etice olarak adlandırdığımız dilin yayılma ve tesir sahasının yalnız Anadolu’ya münhasır olmayıp bütün Ege sahasına da şamil olduğu meselesi kendini göstermiş bulunmaktadır. Esasen Ege dünyası ile Anadolu’nun birbirleri ile sıkı kültür münasebetlerine girişmiş olduklarını gösteren arkeolojik vesikalar da yok değildir. Ege dünyası ile Anadolu’nun eski çağlarda birbirleri ile giriştiği kültür münasebetlerinin kıymet ve derecesini başka bir yazımızda ele almak istiyoruz. Yalnız burada belirtmek istediğim başka bir nokta vardır:
Birbirleri ile yakın bağlılık izleri gösteren ve adetleri bizce bilinmeyen pek çok kollardan mürekkep olan ve az çok farklarla aynı ana köke bağlanabilen büyük etnik bir grup, İsa’dan önce 2000-3000 yıllarında Asya’nın ta ortasından Ege dünyasına kadar geniş bir bölgeye yayılmış bulunmakta idi. Bu geniş bölge dahilinde yapılacak araştırmalarda elde edilecek vesikalar aynı ana köke bağlı bulunan bu büyük etnik grubun ikinci derecede kolları gibi görünen diğer etnik gruplarının asıl ana kol ile yakınlık derecelerini ortaya koyacağına inanıyoruz.
Dr. Mustafa Selçuklar
Hititoloji İlmi Yardımcısı
Kaynak:
1-H. Ehelolf, Zeitschrift für Assyriöloğie Neue Folge ( ZANF ) IX S : 174-175.
2-F. Hrozny, Völker und Sprachen des alten Hatti-Landes S : 26 vd.; Die Sprache der Hethiter S: 50-55.
3-E. Forrer, Zeitschrift der Deutschen Morgenlaendiachen Gesellschaft ( ZDMG ) LXXVI S : 231 vd.
4-A. Götze, Revue Hittite et Asianique ( RHA ) I ( 1930 ) S : 18-30.
5-P. Kretschmer, Glottâ XXI S: 77-100; Keilschrifturkunden aus Boghazköi (KOB) XXVII I 5
6-E. Teimer, ZANF IV S: 388, 189 vd.; KUB XVII 10 IV 11-12
7-J. Friedrich, Hethitischeş Elementarbuch S: 72-73.
8-F. Hrozny ZANF IV Ş : 171 vd.; Pauly Wisswa, Real Encyfelopaedie, Suppl. VI S : 170 vd.
9-P. Kretschmer, Glotta XXI S : 77-100, Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgcnlandes ( WZKM ) XXXVI S : 298.
10-P. Kretschmer, Indogermanische Forschungen XXV S : 268.
11-KUB XXVII V II 38 vd., BO. 3068 ÖY. 6; KUB XXVII V II 49, 50, 70, 71.
12-W. Brandenstein, ZDMG 91 S: 568 vd.
13-KUB XXVII. V II 27 vd,; s J. Friedrich Mitteilnngen Vorderasiatisch Aegyptiscjıen Gesellschaft (MVAG) XLII S: 4-6.
14-KUB XXVII, I I 32.
15-ZDMG 91 S: 560-576; Bo. 9250.
16-E. Forrer, Glotta XXI S : 190 vd.
17-Pauly Wissowa, XII S : 2036 vd; 1890 vd.
18-W. Brandenstein, ZDMG 92; E; Forrer, Glotta XXI S : 190 vd.
19-Pattly Wissowa Suppl. VI S : 166-180.
20-F. Slotty, Archiv Orientalni (AOR) IX 3 S : 378-404; P. Kretschmer, Glotta XXX S: S 88; Krahe, IF XLVI S: 185.
21-J. Friedrich, ZANF V S : 1-82.
Türkçe-Etice-Hurrice arasında mevcut olduğunu gördüğüm bağların ve bu bağları ihtiva eden kaynakların bir kısmını anmış ve ileri attığım fikirlerimi bundan sonra yapılacak tetkiklerle elde edilecek vesikaların kuvvetlendireceğini belirtmiştim. Bu arada bugün elimizde bulunan ve Boğazköy de elde edilmiş olan çivi yazılı tabletlerin büyük bir kısmının üzerine, yazılmış olan yazıtlarda kullanılmış olan dilin Eti devleti zamanında bir yazı dili olarak kullanılmış olduğunu ve Eti devletinin asıl konuşma, dilinin bu yazı dili üzerine tesir yaparak izler bırakmış olduğunu söylemiş, bu konuşma dilinin yazı dili üzerindeki izlerini nelerin teşkil ettiğini de izah etmiştim. Şimdi gerek bu noktaların ve gerekse Türkçe ile Hurrice arasındaki bağların izahlarını daha ziyade kuvvetlendirecek olan ve yeni araştırmalarımda elde ettiğim neticeleri burada ele almak istiyorum. Bundan sonraki, araştırmalarımda da fikrimi teyit eden misal ve delilleri buldukça onları da yavaş yavaş yayınlamak emelindeyim.
a) Mevcut vesikalara göre Eti devletinin konuşma dilinin Türkçe olduğunu ve bu konuşma dilinin Eti hakanlarının icraatlarını yazdırmak için kullanmış oldukları yazı dili üzerine tesir ederek izler bıraktığını kabul ediyoruz. Bu izlerden biri, isimlerin “-in„ hallerinin teşkilinde kendini göstermektedir. Nasıl ki,.bugünkü Türkçemizde, isimlerin “-in„ hallerini teşkil etmek için kullandığımız ismin sonuna bir “-in„ eki getirmekte isek aynı hali Etilerin yazı dillerinde teşkil etmek için de gene o ismin sonuna ”-an;, ekinin getirilmekte olduğunu görmekteyiz.
Türkçemizdeki bu ”-in„ eki isimlerin gerek çoğul gerekse tekil hallerinde daima aynı kalır, hiç değişmez. Aynı vaziyet, Etilerin yazı dillerinde de kendini göstermektedir. Şimdi buna ait mevcut misallerden bazılarını buraya alalım [1].
LUGAL-va-an = Hakan-ın, Labarna-an = Labarna-ın, UDUhia-an = Koyunlar-ın, DlNGlRmeş-an = Tanrılar-ın; ERlNmeş-an = Piyadeler-in, DUMUmes-an = Oğullar-ın.
Bu birkaç misalden açık olarak anlaşılacağı gibi, Etilerin yazı dilinde yazılmış yazıtlarında geçen isimlerin “-in„ hallerini teşkil etmek için kullanılmış olan “-an„ eki ile Türkçemizin öz malı olan “-in„ eki arasında hemen hiçbir fark yoktur.
b) Hititoloji sahasında çalışan bilginlerin Proto Etice adını verdikleri ve bizim de metinlere dayanarak asıl Etice olarak kabul ettiğimiz dile ait olarak gösterilen ve isimlerden sıfat yapmaya yarayan aynı zamanda aidiyet ve nispet eki vazifesini gören “-li„ eki de konuşma dilinin yazı dili üzerine vaki olan tesirini gösteren misallerden biri ve en mühimidir. Eti dilinde şehir adlarının, meslek adlarının, birlik ve müessese adlarının sonlarına bu ”li„ eki “getirilmek suretiyle, o şehre, o mesleğe, o birlik ve müesseseye bağlı olan insanların ifadesi yapılmış olmaktadır. Tıpkı Türkçemizde kullandığımız Ankara-lı, Parti-li, Lonca-lı, Halkev-li ifadelerinde olduğu gibi. Eti dilindeki bu özelliği ilk defa gören ve bu noktaya dikkati çeken ilk bilgin, aynı zamanda Etilerin yazı dillerinin ilk çözücüsü plan, F. Hrozny’dır [2].
Bundan sonra bu özelliği E. Forrer ele almış ve bu vadide bir hayli malzeme toplamıştır [3]. Bizim bu “-li„ eki ilk defa birçok meslek ve şehir adlarından istifade edilerek teşkil edilmiş olan adları ihtiva eden ve E. Chantre tarafından elde edilmiş ilk Eti tableti olarak gösterilen ve bugün Louvre müzesinde bulunan bir tablet üzerinde görülmüştür. A. Götze tarafından yayınlanmış olan bu tablet [4] üzerinde geçen, bundan başka diğer metinlerde de rastladığımız ve bu “-li„ üzerine teşkil edilmiş adlardan birkaçını buraya alalım:
Taşkuriya-il = Taşkuriya-lı, Alişa-il = Alişa-lı
Ammuna-il = Ammuna-lı, Zipişhuna-il = Zipişhuna-lu
Iştahara-al = Iştahara-lı Uhhiva-al = Uhhiva-lı
Talgamuşş-il = Talgamuşş-lı, Şahtari-il = Ağıtlı
Haggamişya-il = Haggamişya-lı, Zalpu-il = Zalpa-lı
Türkçemizin öz malı olan ve bir şehre, bir birliğe, bir bölgeye bağlı olan insanların ifadesini yapmak için o şehir, o birlik ve o bölge adının sonuna getirdiğimiz bu “-li„ ekinin Eti dilinde gördüğü hizmet, yalnız bundan ibaret değildir. Nasıl ki Türkçemizde, iyili, kötülü ve irili ufaklı gibi ifadeleri teşkil etmek için sıfatların sonuna bir “-li„ eki getirmekte isek, aynı şekilde Eti dilinde de buna benzer ifadeler teşkil edilmiş bulunmaktadır. Mesela: “aşşu = iyi” demektir. Bunun sonuna “-li„ ekini getirmek suretiyle ‘aşşuli’ kelimesi meydana gelmiştir ki burada “-li„ ekinin gördüğü vazifenin gerek mana ve gerekse şekil ve yapı bakımından Türkçemizde ki ifade şeklinden ayrılığı yoktur. Keza buna ait başka birkaç misali de elimize alalım: “işhiya = bağlamak” demektir. Bu fiilden ‘işhiyul’ şekli meydana çıkmıştır ki bu son şeklinin bir manası da ‘bağlı, muahedeli’ demek olduğuna göre, burada da Türkçenin yapı tarzının kendini gösterdiğini hiç kimse inkar edemez.
‘Şarnikzil’ de bu nevi misallerden biridir, bir manası da “yedekli” demektir [5]. Üzerinde ısrarla durmak istediğimiz bu noktanın izahını daha açık olarak yapmış olmak için Etilerin yazı dili metinlerinden küçük bir parçayı buraya almak faydalı olacaktır:
“Miyanti-li A. ŞAG-ni gişSAR-ni gişTlR-ni Ii-e paizzi tâknaşşat dUTÜ-aş KAS-an paiddu„ [6].
Bu parçanın evvelâ Türkçe karşılığını verelim. “Meyve-li tarlaya, bağa, ormana gitmesin; yer altı güneşinin gittiği yola gitsin”. Bahçe, tarla, bağ ve ormana varmasından korkulan şey, Tanrının hiddetidir. Bu hiddetin ancak yeraltı güneşinin gittiği karanlık yerlere gitmesi, yani insanlara zarar vermemesi temenni edilmektedir. Üzerinde durmak istediğimiz nokta, manadaki bu özellik değildir. Asıl işaret etmek istediğim nokta, miyanti-li kelimesinde toplanmış bulunmaktadır. Bu kelime ile onun Türkçe karşılığı olan ‘meyva-lı kelimesi arasında hiçbir bağın mevcut olmadığını iddia edecek kimse var mıdır?
Bundan başka yukarıda ele aldığım Etilerin yazı dillerine ait cümlenin yapı tarzı ile onun karşılığı olan Türkçe cümlenin yapı tarzı arasında mevcut olan benzerliklere dikkati çekmek faydalı olacaktır. Etilerin yazı dillerinde sıfatlardan zarf yapmaya da yarayan bu “-li„ ekinin gördüğü vazifenin önemini belirten misaller çoktur [7].
Diğer taraftan bu “-li„ ekinin kullanıldığı kaynaklar yalnız Eti sahasına kapanıp kalmamaktadır. Bu ekin ait olduğu dil, tesirlerini daha geniş çevrelere kadar yaymış ve bu çevreler dahilinde birçok izler bırakmıştır. Bunlardan biri Lemnos adasındaki bir dikili taş üzerinde bulunan yazıtlarda kendini göstermektedir. Adı geçen bu ada üzerinde bulunan ‘Myrina’ şehrine mensup bir adamdan bahsedileceği zaman ve bu şehrin adından istifade ederek bir şahıs adı teşkil edileceği zaman ‘Morina-lı’ denilmektedir ki bunun Türkçemizdeki ‘Moriria-li’ dan ayrılığı hemen yok gibidir. Keza aynı kaynaklarda geçen Phokişiyale de Türkçedeki Phoka-lı = Foça-li ifadesinden farklı değildir. Keza gene Etrüsk dilinde, Trova şehrine mensup bir adamdan bahsedilmek istenildiği zaman Trova-lı demek olan ‘Truial’ denilmektedir ki bu da diğer misallerde olduğu gibi aynı birliği göstermektedir. Etrüsk dilinde buna benzer daha birçok misalleri bulmak kabildir [8].
Diğer taraftan aynı özelliğin Lidya dilinde de mevcut olduğunu gösteren misaller üzerinde de biraz durmak lazım gelmektedir. Bu dilde Baki şehrinde oturan bir rahipten bahsedileceği zaman ‘kavis bakillis’ ifadesinin kullanılmış olduğunu görmekteyiz. Buradaki ‘Bakillis’ in Türkçedek i’Baki-li’den ayrılığı var mıdır? Keza bunun gibi aynı kaynaklara ait olan ‘Manelis = Mane-li’ kelimesi de bu gibi misallere dahil bulunmaktadır [9]. Nihayet Bergama’daki hanedan krallarından Attalps’un adı da şimdi izahını yaptığım bu yolda teşkil edilmiş bir isimden başka bir şey değildir. Bu adın Lidya dilindeki ifade şekli ‘atalis’ tarzında kendini göstermektedir. Her iki ifade şeklinin malik olduğu mana, Türkçemizde ki ‘Ata-lı’ ifadesinden hiçbir ayrılık göstermemektedir [10].
Türkçe ve Eticede ki şekli ve gördüğü vazife bakımından aynı olan bu ” -li„ ekinin Hurri dilindeki karşılığı bazen “-he, -hi„, bazan da aynen “-li„ olarak kendini göstermektedir. Bu “-he, -hi„ şekli herhalde bir lehçe farkından başka bir şey değildir. Bu hususu aşağıda vereceğim misaller daha iyi izah edecektir. Boğazköyünde bulunmuş olan çivi yazılı metinlerden biri [11] şunları kaydetmektedir:
“d Hepat uru Kizvatna-hi”. Kizvatna, Anadolunun güney bölgesinde Eti çağında meşhur bir şehrin adıdır. Bu şehirde tebcil edilmekte olan Hunilerin kadın tanrısı. Hepat’tan bahsedileceği zaman şehir adınin sonuna bir ” -hi„ eki getirilmiş bulunmaktadır. Bu suretle ” d Hepat “uru Kizvatna-hi „ ifade şekli meydana çıkmıştır. Bu ifadenin Türkçe karşılığı ” Kivatna-lı kadın tanrı Hepat» demek olduğuna göre Türkçedeki “‘-li„ ekinin Hurri dilinde “-hi„ olarak vazife görmüş olduğu kendiliğinden meydana çıkar. Gene aynı mahiyette olarak şu ifade şekli de vardır [11] : “uru Arinna-hi d UTU = Arihna-lı güneş tanrısı”. Buna benzer şu misallerde ilgiyi çekmektedir:
”KUR papa-hhi = dağlı ülke, uru Ankuva-hi d IŞTAR-an = Ankuya-lı kadın tanrı Iştar, uru Kubuşha-hi d İŞTAR-an = Ku buşna-lı kadın tanrı IŞTAR; uru Şamuha-hi d Abara = Şamuhalı tanrı Abara”. Verdiğim bütün bu misallere ve aşağıda Vereceğim diğer misallere dayanarak Hurri dilindeki bu ” -hi„ ekinin Türkçedeki ”-li„ eki gibi aynı vazifeyi görmek için kullanılmış olduğunu anlamak kolaydır. Esasen bu “-hi„ ekinin bir menşe, aidiyet eki vazifesini gördüğünü bu sahada çalışan bilginler de kabul etmiş bulunmaktadır [12].
Bu hususu daha iyi belirteceğini zannettiğim şu misalleri de elimize almadan geçemeyeceğim [13]:
“DİNGİRmeş-na aştu-hhi-na, DİNGİRmeş-na duru-hhi-na”. Bu ifadelerin Türkçe karşılıkları “Kadın-lı, erkekli tanrılar” demek olduğuna göre, Türkçedeki ifade tarzının hemen aynı şekilde Hurri dilinde de mevcut olduğunu göstermesi bakımından bu misaller, hakikaten ilgiyi çekmektedir. Bu türlü ifadeler bazen böyle birbirinden ayrı olarak geçtiği gibi, bazen da birbirine bağlı olarak aynı cümle dâhilinde geçmektedir [14] “DİNGİRmeş-na aştu-hhi-na duru-hhi-na==kadın-h erkek-li tanrılar”.
c) Türkçe ile Eti ve Hurri dilleri arasında mevcut olan bağlardan biri de her üç kolda müşterek olarak görünen ve aynı vazifeyi gören çoğul ekinde kendini göstermektedir. Fakat bu çoğul eki, bugünkü Türkçemizde olduğu gibi “-ler, -lar„ şeklinde değildir. Bugünkü dilimizin kullandığı bu çoğul ekinin eski çağlarda “-le, -la”, “-le, -la” ve “-er, -ar” şeklinde ayrı ayrı fakat gene aynı vazifeyi görmek için kullanılmış olduğunu mevcut vesikalar ispat etmektedir. Bunlardan bir kısmını ilmi Tebliğimde bildirmiş ve izah etmiştim: Burada bu alanda elde ettiğim yeni delilleri ve vesikaları bildirmek istiyorum. Boğazköyünde bulunan ve henüz yayınlanmamış olan Eti metinlerinden birinde “DİNGİR meş-el-Ia âttaya-na-pa” ifadesi geçmektedir [13]. Hurri dilinde olan bu ifadenin izahına girişmeden önce, Türkçe karşılığım yazalım: “Ata tanrılar”. Hurri dilinde bu gibi ifadeleri teşkil etmek için, “DİNGİR meş-na attaya-na” tarzında terkipler meydana getirmek, bu dilin gramer yapısı icabı olduğu halde Hurri dilinde çoğul eki vazifesini gören “-na„ ekinin yerine burada “-ila„ ekinin kullanılmış olduğunu görmekteyiz.
Zaten bu dilde hem “-na„ hem de “-İla „ ekleri çoğul halindeki anlamları ifade etmek için kullanılmaktadır. Fakat ” DİNGİR meş-na” gibi her zaman geçen ifadeler yanında ”DİNGİRmeş-ella” yani “tanrı-lar” şeklinin geçmesi çok nadir olup bu da bize Hurri dilinde aşıl çoğul eki”-na„ yerine bazı hallerde “-ella„ ekinin de kullanılabildiğini göstermesi bakımından önemlidir. Hurri dilinde ait olduğu kelimenin sonuna getirilen bu “-le, -la„ çoğul eki, Eti dilinde kelimenin başına getirilmektedir. Buna dair yeni olarak elde ettiğim iki misali de buraya alıyorum:
Etilerin ülkesi olan Anadolu’da “-anda„ eki ile nihayet bulan pek çok yer adları vardır. Bu gibi yer adlarının ne manaya geldikleri hakkında Emil Forrer tarafından bir tetkik yapılmaktadır[16]. Bu tetkike göre bilinen Arinna şehir adının sonuna “-anda„ ekini getirmek suretiyle teşkil edilmiş olan “Arinnanda„ ifadesinin mânası “kuyular, kaynaklar” olmaktadır. Gene bundan dolayı Arinna şehrinin bulunduğu yerin bir çok kuyu ve kaynaklara malik olması icap ettiği birçok bilginler tarafından kabul ve iddia edilmektedir. Hatta şehrin kendi adini bu kaynaklara izafetle almış olduğu da zannedilmektedir. Böyle civarında bol kaynak ve sular bulunan ve bu kaynaklara izafetle ad alan diğer bir şehir de Yunanistan da mevcuttur. Adı Lerna olan bu şehir, Korent’de Pontinos dağları ile deniz arasında bulunmaktadır. Hatta bu şehrin adı olan Lerna kelimesinin şehrin içinde mevcut olan bataklıklara da ad olarak verildiği de biliniyor [17], W. Brandenstein ve E. Forrer bu Lerna kelimesini Eti diline ait bir kelime olarak kabul etmekte ve bunu “le-arinna,, şeklinde tahlil ve izah etmektedirler [18].
Baştaki “le-„ Eti dilinde çoğul eki vazifesini görmektedir. Bu hale göre “Lerna„ kelimesinin manası “kaynaklar, sular” olmaktadır. Ve Etilerin dillerine göre “le-arinna„ şeklinde geçmesi icap eden bu ad, zamanla ve tesirle laarna, larna, lerna şekillerine girmiştir. Gene buna benzer fakat bu sefer de bir etnik gurup adı olan ikinci misali de burada elimize alalım: Bir taraftan da Trova ovalarına yerleşmiş olan Leleg kolunun taşımış olduğu ad da bu suretle teşkil edilmiş olup bu adın tekil şekli “leg„ alarak gösterilmekte ve başındaki “le-„ eki de Eti diline mahsus olan çoğul eki olarak izah edilmektedir. Leleğ adı ile Yunanlılar; Anadolu, Adalar ve Yunanistan’ın en eski sakinlerini ifade etmektedirler. Yunanlılar, Ege bölgesine gelmeden önce bu bölgelere hakim büyük bir etnik gurubun yaşamakta olduğu kabul edilmektedir. İşte bu Lelegler de bu büyük etnik guruba bağlı ve Ege denizi çevrelerine yerleşmiş bir kol olarak görünmekledir [19]. Bu Leleg kelimesinin tekil şekli olan leg’in manası, ”adam, yiğit” olarak gösterilmektedir. Buna göre çoğul eki ile birlikte “adamlar, yiğitler” manasına gelmektedir. Türkçede olduğu gibi Hurri dilinde de çoğul eki, ait olduğu ismin sonuna geldiği halde, Eti dilinde ait olduğu ismin evveline gelmiş bulunmaktadır. Zaten bu dil, hem ön ve hem de son ek alan bir dil olarak vasıflandırılmaktadır [20].
d) Şimdi “-er,-ar„ ekinin de tek başına çoğul eki vazifesini gördüğünü gösteren yeni misalleri de buraya kaydedelim: Etrüsk dilinde “aiş=? tanrı” demek. Bunu çoğul haline sokmak istediğimiz zaman “aişar, aişeraş = tanrılar” şeklini teşkil etmek lâzım gelmektedir ki burada çoğul eki vazifesini “-ar,-er„ görmüş bulunmaktadır [21].
e) Etilerin yazı dillerinin üzerine tesir etmiş olan konuşma dilinin izlerini gösteren misallerden biri de bugün halâ kullanmakta olduğumuz “tarla kuşu” ifadesinde kendini korumuş bulunmaktadır. Gilgameş destanının Etice tercümesinde “tarla MUŞEN” [21] şeklinde geçen bu ifade, hiçbir zaman bir tesadüf eseri olamaz.
f) Etilerin yazı dillerinde kullandıkları ve “gitmek,” manasına gelen iki fiil vardır: ”iya, pai”. Bu iki fiil, bu metinlerde bütün şahıs ve zaman ekleri ile birlikte çekilerek kullanılmaktadır. Fakat bundan maada yalnız ikinci şahıs tekil ve çoğul hallerinin emir şeklinde kutlanılan diğer bir fiil daha vardır ki bunun ikinci şahıs tekil şekli “it = (g)- it”, ikinci şahıs çoğul şekli de “itten =(g)iden” olarak kendini göstermektedir.
Türkçemizin “gitmek” mastarının ikinci şahıs tekil ve çoğul emir şeklinin başında fazla olarak bir ‘g’ bulunmaktadır. Bunu, aradaki uzun zaman ve lehçe farklarının meydana getirdiği pekâlâ kabul edilebilir. Bundan dolayı Etilerin yazı dillerinde yalnız emir şekillerinde kullanılan bu fiil ile Türkçenin “gitmek” mastarının ikinci şahıs tekil ve çoğul hallerinin emir şekilleri olan “git, giden” ifadeleri, arasında mühim bir ayrılık yoktur. Buraya kadar vermiş olduğumuz izahata dayanarak tarihi bir netice çıkarmak istersek, metinlerden aldığımız bilgiye güvenerek asıl Etice olarak adlandırdığımız dilin yayılma ve tesir sahasının yalnız Anadolu’ya münhasır olmayıp bütün Ege sahasına da şamil olduğu meselesi kendini göstermiş bulunmaktadır. Esasen Ege dünyası ile Anadolu’nun birbirleri ile sıkı kültür münasebetlerine girişmiş olduklarını gösteren arkeolojik vesikalar da yok değildir. Ege dünyası ile Anadolu’nun eski çağlarda birbirleri ile giriştiği kültür münasebetlerinin kıymet ve derecesini başka bir yazımızda ele almak istiyoruz. Yalnız burada belirtmek istediğim başka bir nokta vardır:
Birbirleri ile yakın bağlılık izleri gösteren ve adetleri bizce bilinmeyen pek çok kollardan mürekkep olan ve az çok farklarla aynı ana köke bağlanabilen büyük etnik bir grup, İsa’dan önce 2000-3000 yıllarında Asya’nın ta ortasından Ege dünyasına kadar geniş bir bölgeye yayılmış bulunmakta idi. Bu geniş bölge dahilinde yapılacak araştırmalarda elde edilecek vesikalar aynı ana köke bağlı bulunan bu büyük etnik grubun ikinci derecede kolları gibi görünen diğer etnik gruplarının asıl ana kol ile yakınlık derecelerini ortaya koyacağına inanıyoruz.
Dr. Mustafa Selçuklar
Hititoloji İlmi Yardımcısı
Kaynak:
1-H. Ehelolf, Zeitschrift für Assyriöloğie Neue Folge ( ZANF ) IX S : 174-175.
2-F. Hrozny, Völker und Sprachen des alten Hatti-Landes S : 26 vd.; Die Sprache der Hethiter S: 50-55.
3-E. Forrer, Zeitschrift der Deutschen Morgenlaendiachen Gesellschaft ( ZDMG ) LXXVI S : 231 vd.
4-A. Götze, Revue Hittite et Asianique ( RHA ) I ( 1930 ) S : 18-30.
5-P. Kretschmer, Glottâ XXI S: 77-100; Keilschrifturkunden aus Boghazköi (KOB) XXVII I 5
6-E. Teimer, ZANF IV S: 388, 189 vd.; KUB XVII 10 IV 11-12
7-J. Friedrich, Hethitischeş Elementarbuch S: 72-73.
8-F. Hrozny ZANF IV Ş : 171 vd.; Pauly Wisswa, Real Encyfelopaedie, Suppl. VI S : 170 vd.
9-P. Kretschmer, Glotta XXI S : 77-100, Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgcnlandes ( WZKM ) XXXVI S : 298.
10-P. Kretschmer, Indogermanische Forschungen XXV S : 268.
11-KUB XXVII V II 38 vd., BO. 3068 ÖY. 6; KUB XXVII V II 49, 50, 70, 71.
12-W. Brandenstein, ZDMG 91 S: 568 vd.
13-KUB XXVII. V II 27 vd,; s J. Friedrich Mitteilnngen Vorderasiatisch Aegyptiscjıen Gesellschaft (MVAG) XLII S: 4-6.
14-KUB XXVII, I I 32.
15-ZDMG 91 S: 560-576; Bo. 9250.
16-E. Forrer, Glotta XXI S : 190 vd.
17-Pauly Wissowa, XII S : 2036 vd; 1890 vd.
18-W. Brandenstein, ZDMG 92; E; Forrer, Glotta XXI S : 190 vd.
19-Pattly Wissowa Suppl. VI S : 166-180.
20-F. Slotty, Archiv Orientalni (AOR) IX 3 S : 378-404; P. Kretschmer, Glotta XXX S: S 88; Krahe, IF XLVI S: 185.
21-J. Friedrich, ZANF V S : 1-82.