BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Nasıl terk edildikleri hakkında hepsinin farklı hikayeleri olsa da, zamanın içinde kaybolmuş bu kasabaların ortak yanı, insanların hayal güçlerini canlandırmaları ve onları keşfetmeye itmeleri. Suya batmış kasabadan ıssız çöllere, dünyanın en yalnız mekanlarından geriye kalanlar.

1. Chinguetti, Moritanya

tb
Chinguetti, Moritanya

Adrar Yaylası’nda yer alan Chinguetti, 13. yüzyılda Sahra Çölü çevresindeki bazı ticaret yollarının merkezi olarak kurulmuş. Mimarisiyle hayranlık uyandıran Chinguetti’de, elle oyulmuş ahşap kapılar ve kiremit taşlarının üst üste dizilmesiyle yapılan eski evler oldukça etkileyici bir görünüm oluşturuyor. Sahra Çölü’nden gelen kum fırtınalarının etkisiyle zaman zaman yok olma tehlikesi geçiren şehir, ülkeye gelen turistlerin uğrak adreslerinden.

13. yüzyılda İslam dini açısından önemli bir ticari ve dini merkez olan mekan, etkileyici bir görüntüye sahip olan camisi ve kütüphanesiyle ünlü.

2. Pripyat, Ukrayna

tb
Pripyat, Ukrayna

Çernobil, Kiev’in 130 kilometre kuzeyinde, Belarus sınırına 20 kilometre mesafede bulunan bir şehir. Günümüzde Ukrayna’ya bağlı ancak patlamanın yaşandığı dönemde Ukrayna ise Sovyetler Birliği’nin bir parçası. Çernobile’e 1977, 1978, 1981 ve 1983 yıllarında 4 adet Sovyet tipi (RBMK) reaktör inşaa ediliyor.
Pripyat ise Çernobil’e 2 kilometre mesafede bulunan, nükleer santral çalışanları ve ailelerinin yaşaması için kurulmuş, içerisinde üniversiteler, hastahaneler, alışveriş merkezleri, kafeler vb. bulunan ve 50 bin kişinin yaşadığı bir şehirmiş.

Patlamanın Sebebi

Amerikan filmlerini bilirsiniz. Hani nükleer felaket olur ve dünyada yaşayan sadece birkaç kişi kalır. İşte nükleer reaktörlerin içerisinde dünyayı yok etmeye yetecek kadar radyoaktif madde vardır. Ancak reaktörler yapı itibariyle oldukça güvenlidirler. Hatta pek çok kişiye göre dünyanın en güvenli insan yapımı makinalarıdır. Çünkü herhangi bir sorunla karşılaşıldığında, doğaları gereği kendi kendilerini kapatırlar ve kimse zarar görmez.

Patlamanın sebebini daha iyi anlayabilmek için biraz geriye gidelim. 1980’li yıllar, yani dünya tarihinin en hareketli olduğu yıllardan birisi. O dönemlerde Türkiye her ne kadar kendi iç siyasetiyle boğuşuyor olsa da, dünya üzerinde (soğuk savaş dönemi) güç dengeleri değişiyor ve olası bir 3. Dünya Savaşı öngörüsüyle tüm ülkeler kendisini savunma pozisyonu için hazırlıyordu. Aynı zamanda ufak tefek savaşlarda oluyordu. İşte bu dönemde, Irak’ta bulunan bir nükleer reaktöre füze isabet ediyor ve reaktör ciddi derecede hasar görüyordu. Ancak Çernobil’deki gibi bir felaket yaşanmıyordu. Çünkü az önce belirttiğim gibi reaktörler yapıları gereği oldukça güvenli makinalardır.

Çernobil’de yaşanan felaket ise bambaşkaydı. Çünkü hali hazırda karışık olan bu dönemde, reaktöre yapılacak olan saldırı sonucunda, reaktörün güvenliği test edilmek istenmişti. Yani beklenmedik ve ani bir şekilde elektrik kesintisi olursa, yedek ünitelerin nasıl davranacağına bakılmak istenmişti. Ancak böyle bir teste gerek yoktu çünkü bu gibi durumlarda güvenlik sistemleri devreye girerek, reaktör kendisini zaten kapatıyor olacaktı.

Eğer o dönemi düşünmeyip, bunu bugün yorumlarsak “ne gerek vardı” diye düşünebiliriz. Ancak gerek varmış ki, böyle bir test yapılmak istenmiş. Zaten patlamanın olduğu güne kadar bu test birkaç defa yapılmış ancak istenilen sonuca ulaşılamadığı için bir kez de 26 Nisan gecesi yapılmak istenmiş.

25 – 26 Nisan 1986

Nükleer reaktörler her yıl belirli aralıklarla rutin bakıma alınırlar. Çernobil’de ise bu tarih 25 Nisan 1986 idi. Santralde yer alan 4 numaralı reaktör o gün rutin bakıma alınacaktı ve aynı zamanda yapılacak olan test için de bu tarih seçilmişti. İşlemler sabahtan başladı ve reaktörün gücü %50’ye düşürüldü. Bunun yanında kapatılmaması gereken güvenlik sistemi de devre dışı bırakıldı. Reaktör, 9 saat bu şekilde çalışmaya devam etti çünkü o gün Kiev’in elektriğie ihtiyacı vardı.

Gecenin ilk saatlerinde ise teste başlanarak reaktörün gücü düşürülmeye devam edildi. 700 megavat altında çalıştırılması yasak olan reaktörün gücü 30 megavat‘a düşürülmüştü. Mühendisler bunu çok iyi biliyorlardı ancak yine de devam ettiler. Çünkü bu sefer bu test bir sonuç vermeliydi. İşlemler devam ederken, bir süre sonra reaktör gücü %0’a düştü ve mühendisler tarafından tekrar çalıştırıldı. Artık reaktörün gücü 200 megavat‘a çıkmış ve sabitlenmişti.

Saat: 01:23

Herşeyin normale döndüğü sanıldı ancak saat 01:23:21‘de reaktörün gücü istemsiz olarak artmaya başladı. Görevli mühendis reaktörü durdurmak istedi ancak mümkün olmadı. Çünkü bu reaktör tasarlanırken birkaç detay atlanmış ve zaten hatalı çalışıyordu. Güç dengeleriyle de oynanınca, saat 01:23:44‘de, 4 saniye gibi kısa bir süre içerisinde reaktörün gücü kontrolsüz olarak %7‘den %50‘ye fırladı..

İlk Patlama

Kontrolsüz olarak hızlı bir şekilde gücü artan reaktör aniden ve aşırı bir şekilde ısındı ve kısa bir süre sonra büyük bir buhar patlaması meydana geldi. Buraya kadar olan süreçte güvenlik sistemleri devreye giremedi, çünkü zaten patlamanın olduğu sabah kapatılmıştı…

İkinci Patlama

İlk patlamadan sadece birkaç saniye sonra, bu sefer reaktörün kalbinde çok daha büyük bir patlama meydana geldi (sebebi hala bilinmiyor) ve 1000 tonluk reaktör kapağı havaya uçtu. Böylelikle atmosfere (18 km yükseğe) yaklaşık 50 tonluk radyoaktif madde salındı…

3. Bodie, Kaliforniya


tb
Bodie, Kaliforniya

1800’lü yılların sonuna kadar gerçek bir madenci kasabası olarak varlığını sürdüren Bodie, daha sonra Kaliforniya Eyalet Parkları Sistemi’ne dahil edilince boşaltıldı. Bütün binaları korunan ama insandan arındırılan kasaba, Western filmlerinden fırlamış gibi duruyor ve “hayalet kasaba” lakabını gerçekten hak ediyor.

1912'de maden ocağı bulunan Bodie'de 1914 yılında madencilik artık karlı bir iş olmaktan çıkınca insanlar da yavaş yavaş burayı boşaltmaya başladı.

4. Kolmanskop, Namibya

tb
Kolmanskop, Namibya

1908 yılında bir demiryolu işçisinin bölgedeki parıltıları fark ederek bunların elmas olduğunu anlamasıyla Kolmanskop’un kaderi değişir. Kısa zaman içinde birçok kişi bu fırsattan yararlanarak bölgedeki elmasları toplamaya başladı. Daha sonra Alman yetkililer tarafından yasaklanan bölgenin işletmesi Alman firması Deutsche Diamanten Gesellschaft tarafından gerçekleştirilmeye başlandı.Kasaba her geçen gün gelişmeye ve değişmeye devam ediyordu. Tam bir cazibe merkezi haline gelen bölgede zamanın çok ilerisinde ve lüks içinde bir yaşam sürülüyordu. Burada bulunan hastanenin başka bir benzeri ülkede dahi bulunmuyordu.Yıllar içerisinde bölgedeki elmas rezervleri bitip insanlar elmas aramak için başka bölgelere göç edince Kolmanskop’ta işler tersine dönmeye başladı ve kasaba 1950’li yılların sonuna doğru artık tamamen bir hayalet kasaba görünümüne bürünmüştü.İnsanların kasabayı terk etmesiyle birlikte kasabadaki yapılar da yavaş yavaş kumlara gömülmeye başladı. Günümüzde hala bazı evlerin kumlar üzerinde bulunduğu kasaba artık sadece ziyaret edilebilen yasaklı bir bölge konumunda bulunuyor.

5. Consonno, İtalya

tb
Consonno, İtalya

1960’lı yılların başında İtalyan yatırımcı Mario Bagno tarafından adeta İtalyan Las Vegas’ı olarak yaratılan kasaba, uzun süre Avrupalı ve İtalyan zenginlere lüks eğlence hizmetleri verdi. 1976 yılında yaşanan bir toprak kayması sonucu kasabanın yolu yok olunca burası ulaşılamaz hale geldi ve bir süre sonra da kapandı. 2007 yılında bakımevi olarak hizmete açılan bazı binalar ise iş yapmayınca tekrar kapanmak zorunda kaldı. Bu mekan ziyaretçilere kapalıdır.

6. Michigan Merkez İstasyonu, Detroit

tb
Michigan Merkez İstasyonu, Detroit

1913 yılında ABD’nin Orta Batı bölgesindeki ana demiryolu geçidi olması için inşa edilen bina, daha sonra Detroit ekonomisinin düşüşe geçmesiyle işlevsiz kaldı. 1980’li yılların sonuna doğru istasyondan ayrılan son trenden sonra bina terk edildi ve bugün sadece Hollywood filmlerinde (Transformers, Four Brothers) set olarak kullanılıyor. Bu mekana özel izin alınarak girilebilmektedir.

7. Reschen Gölü, İtalya

tb
Reschen Gölü, İtalya

Özellikle, yarısı hala suyun üzerinde duran çan kulesi ile tanınan Reschen, 1939 yılında kasabanın iki yanındaki gölleri birleştirmek üzere başlatılan bir proje sonucu 1950 yılında tamamen sulara gömüldü. Kasabaya ait 163 ev ve 523 hektar arazi halen sular altında.

8. Oradour-sur-Glane, Fransa

tb
Oradour-sur-Glane, Fransa

İkinci Dünya Savaşı’nın önemli olaylarından birine tanık olan köy, savaşın acılı günlerini unutmamak için terk edildiği 1944 yılından beri olduğu şekilde korunuyor.

Oradour-sur-Glane çiftçilik uğraşan insanların yaşadığı, Limoges yakınlarında küçük bir kasabaydı. 1944 yazında Almanlar tarafından işgal edilene kadar burada yaşayan 652 kişi basit bir hayat sürüyordu. Çekoslavakya, Polonya, Danimarka, Norveç, Fransa, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda’yı işgal eden Naziler, durdurulamaz bir güç olarak görülüyordu.

Nazi askerleri Oradour kasabasına 10 Temmuz 1944’te gün ortasında geldiler ve orada yaşayan herkesin meydanda toplanmasını istediler. Kasabada yaşayan herkes barınaklarda hapsedildi, kadınlar ve çocuklar kiliseye kilitlendi. Herkesin kilitlenmesinin ardından Naziler kasabayı ateşe verdi. Kaçmaya çalışanlar alev silahlarıyla yakılarak katledildi. 245 kadın, 207 çocuk ve 190 erkek, toplamda 652 kişinin 642’si öldürüldü. 1946 yılında, Fransız hükümeti Oradour kasabasını ulusal anıt bölge olarak ilan etti ve kasabaya hiç dokunmadı. Kasabada katliam emrini kimin verdiği bir türlü bulunamadı, Fransızların herhangi bir direniş gösterip göstermediği anlaşılamadı.

Olayla ilgili pek çok teori var ancak en kabul göreni, kasabalıların direnişe destek verdiği ve aralarında birkaç yahudi mültecinin bulunduğu yönünde.Ancak görünen o ki kasaba, herhangi bir sebep olmaksızın yakılıp yıkılmış durumda.Kasabada yıkıntılar arasında belediye başkanını kullandığı arabayı da görmeniz mümkün.Kasabanın okulu hala ayakta ve alev silahlarının bıraktığı yanık kokularını hala alabilirsiniz.

Fransa kasabayı olduğu gibi bir açık hava müzesi olarak korumaya kararlı.Kasabaya adım attığınızda göreceğiniz “hatırla” (remember) mesajının çok önemli bir anlamı var, hatırla ki yeni savaşların olmasına izin verme.Fransa’nın Suriye’ye kara harekatını tartıştığı bugünler de kendisinin ne kadar hatırladığı biraz soru işareti olsa da sen hatırla!
 
Üst Alt