Televizyon Karşısında 1095 SAAT

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Televizyon Karşısında 1095 SAAT</STRONG></EM>
] Büyük emekler ve yüksek fiyatlarla ele geçen bir nimetin değerini herkes takdir eder. Fakat hiçbir fiyat ödemeksizin doğuştan sahip olduğumuz nimetler, dünyadaki her şeyden daha değerli olmalarına rağmen, lâyık oldukları itinâyı nedense görmezler. Böyle nimetleri mirasyediler gibi harcamakta [ birbirimizle âdeta yarışırız.
] İşin en garip tarafı da, bu nimetlerin en değerlisinin, en hoyrat bir şekilde israf edilmesidir. Bu nimet sayılıdır, sınırlıdır, her an hızlanan bir tükenişle eriyip gitmektedir ve bir daha geri gelmeyecektir. Zaman tünellerine belki filmlerde, hikâyelerde ve rüyalarda girebilirsiniz ama, gerçek hayatta asla. Bir hastalık sonrası sağlığın geri dönüşü gibi kayıp zamanlar hiçbir zaman tekrar ele geçmez.
] Zaman deyince, onun en büyük düşmanı ister istemez akla geliyor: Televizyon.
] Bu âletin ömrümüze mâliyetini hiç hesapladınız mı? Gelin beraber hesaplayalım. Birinci soru:
] Günde kaç saatiniz televizyon başında geçiyor?
-Ortalama -belki de iyimser- bir hesapla 3 saat diyelim İlk başta pek ürkütücü gelmiyor. Ancak günler damlaya damlaya hafta olur, ay olur, yıl olur, sonunda bir ömür olur, biter. Eğer televizyonun günde 3 saatten bir yılda yiyip bitirdiği zamanı hesaplarsak, 1095 saat eder. Bu da gecesiyle gündüzüyle 45 gün demektir, televizyon başında geçen 45 gün ve 45 gece arta kalanlar ise, dizilerin gevezeliklerin, daha bir yığın lehviyat (günahlı eğlence) ve fuhuşun günah izleri. Belki araya tesadüfen bir iki bilgi kırıntısı da sıkışmış olabilir; ama bunun da fiyatı 1095 saatlik insan ömrü değildir! 10 bin lira için, dolu dolu 6 saatlik mesai ile 5.5 ay çalışır mıydınız?
] Şimdi ikinci soru:
] Televizyon canavarının pençesinde can veren bu 1095 saat bize neler kazandırabilirdi?
] -Bu rakam bir öğrencinin bütün bir öğretim yılı boyunca gördüğü ders saatlerinden daha da büyük bir yekûndur. ] Demek ki en azından kayıp bir öğretim yılı var orta yerde.
] 1095 saat içerisinde bir yabancı dili iyi seviyede öğrenmek mümkündür. Bu demektir ki, televizyon her yıl bize bir yabancı dil kaybettiriyor.
] Kitap okumayı tercih ederseniz, ağır bir okuyuşla, 25bin sayfalık kitabı bu müddet içinde bitirmeniz mümkündür. Hızlı okuyanlar ise bu rakamı yüz binlere çıkarabilirler. Ama bırakın yüz binleri, bırakın on binleri, senede birkaç bin sayfa okuyabilenler -"aydınlarımız" da dahil- toplumumuzda acaba yüzde kaçlık bir kesimi teşkil ediyor?
] Eğer her bir harfi en az 10 ölümsüz sevap meyvesi veren Kur'an'ı okuyacak olsanız, bu 1095 saat, 10 tane hatim eder. (Ağır okuyanlar üzülmesin onlara çift sevap müjdesi var.) Veya bu müddetin sadece üçte birini kaza namazlarına ayırmakla, 3 yıllık borcu defterden silebilirsiniz.
] Bunlar birkaç misâlden ibaret. Artık herkes kendi tercihine göre bir liste yaparak mâliyet hesaplarına girişebilir. Eğer bu hesaplar uzun ve karışık geliyorsa, televizyonun sadece bir tek ezan vaktindeki mâliyetini düşünün. Bu yeryüzünde Kâbe'ye dönerek halka halka saf tutmuş yüz milyonlarca Müslümanın arasına katılıp onların duâlarına ve âminlerine iştirak etmek gibi bir fırsatı tepmek mânâsına gelir. Tek bir namaz vaktindeki bu kaybı, dünyada hangi şey telâfi edebilir?
] Lâkin ins ve cin şeytanları insanı boş bırakmaz ki, alın teri dökerek kazandığımız parayı yakıp külünü savurur gibi harcadığımız ömür sermayesinin hesabını çıkaralım. Onların işi "merak"denen zayıf damarından insanı yakalayarak "Hangimiz daha çok saptıracağız?"diye birbirleriyle yarışıp durmak... Kur'an ise, âdeta önümüzdeki aptal kutusunu anlatan tasvirleriyle, bizi ikaz edip duruyor:
] İnsanlardan öylesi vardır ki, halkı fark ettirmeden ve hiçbir bilgiye dayanmaksızın Allah yolundan saptırmak ve dini alaya almak için boş söz ve eğlencelere müşteri çıkar. İşte onlar için hor ve hakir edici bir azap vardır. (Lokman Sûresi 6)
] İblis dedi ki: "Madem ki insan yüzünden sen beni rahmetinden uzaklaştırdın; ben de senin doğru yolunda insanların önüne oturup yollarını keseceğim. Sonra önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından onların üzerine varacağım. Sen de onların çoğunu şükredici bulmayacaksın. (Araf Sûresi 17)
] Kâfirler, "Bu Kur'an'ı dinlemeyin; onun ikazlarını tesirsiz bırakmak için mânâsız şeylerle dikkatleri dağıtın. Belki böylece 0'na üstün gelirsiniz" derler Biz o kâfirlere pek şiddetli bir azâbı tattıracak ve yaptıklarının en kötüsüyle onları cezalandıracağız. (Fussilet Sûresi 26-27)
Ümit Şimşek
 
Üst Alt