MURATS44
Özel Üye
Ve bir zaman sonra akla gelmedik bir şekilde hayatı son bulmuştu. Tek dileği annesinin acısını yaşamamaktı. Yaşamamıştı. Annesi gibi o da tek varlığı olan kişiyle beraber ebediyete göç etmek istiyordu. Öyle de olmuştu. Nidayete ulaşmışlardı.
Sabah erkenden uyandılar. Anne kız bu küçük köyün havasında sakin bir yaşam sürüyorlardı. Baba çok erken vefat etmiş, yalnız başlarına kalmışlardı. Kız kahvaltıyı evin önündeki küçük masaya hazırlamıştı. Kendi yaptıları peynir, yoğurt, ekmek vardı masada. Ardından annesini yanaklarından öpüp uyandırdı. Anne kalkıp ellerini yıkadıktan sonra masanın yanına gelip küçük iskemleye oturdu. Kızı da diğerine oturdu. Minicik elleriyle yavaş yavaş kahvaltılarını yaptılar. Bitirdiklerinde hemen kalkıp ortalığı toplayıp bahçelerine gittiler. Vişne, kiraz ağaçlarından meyveleri toplayıp çalışmaya koyuldular. Tek tek sepetlere yerleştirdiler. Zira geçimlerini meyveleri toplayıp satmakla geçindiriyorlardı. Ne kadar geçinmek denirse işte o derece yaşamaya devam ediyorlardı.
Az ötede öğlen vakitlerinde oturup, yapmış oldukları bir tencere yemeği yemeğe koyuldular. Kuşların sesleri, köpeklerin havlamaları, rüzgardan dolayı çıkan yaprak sesleri hep yanlarındaydılar. Bulutlar narin narin tepelerinden geçiyor, güneş yazın vermiş olduğu sıcaklıkla tenlerini yakıyordu. İlerideki çeşmede yüzlerine biraz su çarptırdılar azıcıkta olsa serinlemişlerdi. Sonra yine ağaçların yanına varıp meyvelerini toplamaya devam ettiler.
Akşam karanlığına yakın evlerinin yollarını tuttular. Eve uğramadan önce meyve sepetlerini başka yerdeki birilerine verdiler. Çünkü onlar satış işlemlerini tam bilemedikleri için o kişiden yardım alıyorlardı. Satıp paralarını veriyordu o kişi. Düzen böyle sürüp gidiyordu.
Eve geldiklerinde çok yorulmuş olduklarını hissettiler. Hemen yataklarını hazırlayıp tek göz odada uyudular. Derin uykuya daldılar.
Gece hava birden aydınlandı. Gökyüzü sanki binbir çeşit renge büründü. Bu sanki bir felaketin haberi gibiydi. Ardından sallantılar duyuldu. Çaresizce beşik gibi tüm evler sallandı. Çok sallandı. Uğultular bir türlü susmadı. Ses üzerine ses duyuldu. Çığlıklar yardım dilemeler daha neler neler duyuldu.
Anne kız o vahşet dakikalarından sonra yapayalnız evin altında kaldılar. İlk önce birbirlerine seslendiler, ikisi de sevinmişti birbirlerinin seslerini duyduklarına. Fakat beş dakika sonra ne olduysa ikisi de sustu. Sonsuza kadar yemin etmişler gibi nefes alamadılar bir daha. Çoktan ebediyete göç etmişlerdi bile.
Bütün ömürleri boyunca tek istekleri beraber devam ettirdikleri bu hayatı beraber bitirmekti. İkisi de birbirinin acısını görmek istemiyordu. Dilekleri gerçek oldu. Tek odaya sığdırdıkları bu ömrü yine tek odada bitirmişlerdi. Artık onlar son isteklerini de gerçekleştirmişlerdi.
Sabah erkenden uyandılar. Anne kız bu küçük köyün havasında sakin bir yaşam sürüyorlardı. Baba çok erken vefat etmiş, yalnız başlarına kalmışlardı. Kız kahvaltıyı evin önündeki küçük masaya hazırlamıştı. Kendi yaptıları peynir, yoğurt, ekmek vardı masada. Ardından annesini yanaklarından öpüp uyandırdı. Anne kalkıp ellerini yıkadıktan sonra masanın yanına gelip küçük iskemleye oturdu. Kızı da diğerine oturdu. Minicik elleriyle yavaş yavaş kahvaltılarını yaptılar. Bitirdiklerinde hemen kalkıp ortalığı toplayıp bahçelerine gittiler. Vişne, kiraz ağaçlarından meyveleri toplayıp çalışmaya koyuldular. Tek tek sepetlere yerleştirdiler. Zira geçimlerini meyveleri toplayıp satmakla geçindiriyorlardı. Ne kadar geçinmek denirse işte o derece yaşamaya devam ediyorlardı.
Az ötede öğlen vakitlerinde oturup, yapmış oldukları bir tencere yemeği yemeğe koyuldular. Kuşların sesleri, köpeklerin havlamaları, rüzgardan dolayı çıkan yaprak sesleri hep yanlarındaydılar. Bulutlar narin narin tepelerinden geçiyor, güneş yazın vermiş olduğu sıcaklıkla tenlerini yakıyordu. İlerideki çeşmede yüzlerine biraz su çarptırdılar azıcıkta olsa serinlemişlerdi. Sonra yine ağaçların yanına varıp meyvelerini toplamaya devam ettiler.
Akşam karanlığına yakın evlerinin yollarını tuttular. Eve uğramadan önce meyve sepetlerini başka yerdeki birilerine verdiler. Çünkü onlar satış işlemlerini tam bilemedikleri için o kişiden yardım alıyorlardı. Satıp paralarını veriyordu o kişi. Düzen böyle sürüp gidiyordu.
Eve geldiklerinde çok yorulmuş olduklarını hissettiler. Hemen yataklarını hazırlayıp tek göz odada uyudular. Derin uykuya daldılar.
Gece hava birden aydınlandı. Gökyüzü sanki binbir çeşit renge büründü. Bu sanki bir felaketin haberi gibiydi. Ardından sallantılar duyuldu. Çaresizce beşik gibi tüm evler sallandı. Çok sallandı. Uğultular bir türlü susmadı. Ses üzerine ses duyuldu. Çığlıklar yardım dilemeler daha neler neler duyuldu.
Anne kız o vahşet dakikalarından sonra yapayalnız evin altında kaldılar. İlk önce birbirlerine seslendiler, ikisi de sevinmişti birbirlerinin seslerini duyduklarına. Fakat beş dakika sonra ne olduysa ikisi de sustu. Sonsuza kadar yemin etmişler gibi nefes alamadılar bir daha. Çoktan ebediyete göç etmişlerdi bile.
Bütün ömürleri boyunca tek istekleri beraber devam ettirdikleri bu hayatı beraber bitirmekti. İkisi de birbirinin acısını görmek istemiyordu. Dilekleri gerçek oldu. Tek odaya sığdırdıkları bu ömrü yine tek odada bitirmişlerdi. Artık onlar son isteklerini de gerçekleştirmişlerdi.