Okyay
ÖZEL ÜYE
TEBÜK SEFERİ
Sallü ala Resulüna MUHAMMED
ALLAHümma salli ala MUHAMMED
Veda Haccı öncesi,Hicri dokuz yılında,
Sefer vacip olmuştu, gene ALLAH yolunda.
Alemlere Rahmet, O Büyük Kumandana,
Dur yoktu-dinlenme yok, İslamı korumada.
Bizans İmparatoru, Herakliyus tarafı,
İslamı firenleyip, yok etmekti kararı.
Bu işe hazırlanmış, kırk bin kişilik ordu,
Medine üzerine , hesaplar yapıyordu.ss
Çevre Kabilelerden, destek de alan Bizans,
Zafer hayalleriyle, sanki doğmuştu bir şans.
Bazı müşrik Araplar,Herakliyus’a yazarlar,
Zişan’ımız hakanda , şöyle fesat sokarlar.
“Peygamberlik iddia, eden şu adam var ya,
Kıtlığa maruz kaldı, mallarıysa vaveyla.
Tam saldırı zamanı”, deyip iştah salarlar,
Fitne ve düşmanlığın, ardına saklanırlar
Bu işe hazırlanan, Herakliyus erkanı,
Kullanmaya yöneldi, her tür cazip imkanı.
Öyle ki ordusunda, asker kırk bin kişiye,
Bir senelik ücreti vermişti, bi teviye.
Peşin ödemişti ki,güc ve kuvvet bulsunlar,
Daha sonrasında da, tek ümitkar olsunlar.
Oysa ALLAH rızası- Peygamber aşkı yoksa,
Ne işe yarardı ki , vermişsin birkaç lokma.
……………………
Zeytinyağı taciri, ‘Nebatiler’ gelmişti,
Şam’da bu olup biten,Medine’ye ulaştı.
Müslümanlara karşı, ordu hazırlanmıştı,
Hatta bu Rum ordusu, “Belka”ya ulaşmıştı.
Kainat Efendisi, artık haber almıştı,
Ve derhal karşı güçle, atağa koyulmuştu.
Muradı; Bisanslılar, pembe hayal kurarken,
Ha geldim-ha gelicem, bak geliyorum derken,
En büyük bir orduyla, düşmanı kıstırmaktı,
Medine’ye gelmeden, yerinde bastırmaktı.
Çünkü konu önemli, İslam’ın bekasıydı,
ALLAH’ın Hak dinini, yaşatma davasıydı.
Önceki Gazvelerde, sefer hep gizlenmişti,
Sinsi harp taktikleri, özenle izlenmişti.
Bu defa öyle değil, her şey açık duyruldu,
Eli silah tutana, savaş emri buyruldu.
Velakin ortam öyle, sıkıntılı bir andı,
Nihayet bu Gazve’ye “Gazvet’il-Usra” dendi.
Harbe karşı isteksiz,kılan üç unsur vardı,
O yıl kurak gitmişti, kıtlıktan yiycek dardı.
İkincisi;meyveler, tam da olgunlaşmıştı,
Mevsim hasat zamanı, yemesi ayrı aşk’tı.
Sıcak desen yakıcı, gölgeler uzamıştı,
Meşakkate katlanmak, gerçekten çok zor işti
Dahası yol uzundu, çileli geçecekti,
Yemekler sıkıntılı, su az içilecekti.
Bu ahval şartta dahi, katılım çok yüksekti,
Sefere katılmayan, sayılacak kadar yoktu.
Çünkü Resul’ü Ekrem, konunun önemini,
Herkese duyurarak, öne koymuş kendini.
…………………….
Kabile mensupları, Kabilelere gitmiş,
Resulün davetini, ciddiyetle iletmiş.
Resulullah ilk önce, Sahabeyi topladı,
Görüş ve düşünceyi, meşvereyle yokladı.
Efendimize birlik- tam ittifak kılındı,
Güçlü bir ordu için, kesin karar alındı.
Lakin o sıralarda, bu genç İslam Devleti,
Henüz güçlü değildi, yetersizdi kuvveti.
Kuraklık da olunca, hazırlık zorlaşmıştı,
Yiyecek-giyecekler,. Teçhizat zor bir işti.
Zişan’ımız herkesi, kudreti ölçüsünde,
Yardıma davet etti, sadakayla –bağışla.
Her mü’min kudretince, katkıda bulunuyor,
Nakdi-ayni yardımla, adeta yarışıyor.
Daha çok ticaretle, uğraşan zenginlerden,
Beklenti vardı ,çokça- o sehavetlerinden.
Evet öyle de oldu, o en büyük sahabi,
Peygamberin can dostu, o sadakat rehberi ,
Ebu Bekir Sıdık ki, siper etmiş kendini,
Bağış yaptı ne varsa, malının hepisini.
Resulullah soruyor, bakıp Ebu Bekir’e,
“Aile efradına ne bıraktın geride”
O da ona yakışan, tavırı sergiliyor,
“ALLAH ve Resulünü, bıraktım geldim”diyor.
Gel ki haya timsali, hazreti Osman’ı gör,
Tamı-tam on bin asker, teçhizle donatıyor.
Ve bu on bin askere , on bin binek veriyor,
Ki bu rakkam ordu’nun, üçte biri ediyor.
Koca Ömer malının, yarısını verirken,
Diğer Sahabiler de ,yarışmaya giriyor.
Mümkün olan her tedbir , artık tamamlanmıştı,
Ordu Şehrin dışında, kampta toparlanmıştı.
Resulullah komutu, ele alıncaya dek,
Kampın Komutanlığnı, üslendi Ebu Bekr.
Tam on bini Süvari, otuz bin kişi oldu,
En büyük Komutandan ,hareket bekler oldu.
Bu arada münafık, dini zayıf kişiler,
Resulün huzuruna, gelip birer-ikişer,
Özür beyan ederek, izin talep ettiler,
Peygamber de eh dedi, öyle dönüp gittiler
Şevket OKYAY
.................................................. ...
Not: Devamı sayfa - 2 de
............................................................
TEBÜK SEFERİSayfa -2
Peygamber Efendimiz, Seniyyet’ül-Veda’dan,
Tebük’e yürüyünce, izniyle Yaradan’dan,
Ordu’nun Bayrak’ları- Sancak’ları açıldı,
Ve en büyük Sancağı, Ebu Bekire verdi.s
En büyük Bayrağıysa , Zübeyr bin Avam aldı.
Bu görkemli yürüyüş, hatıralarda kaldı.
………………………
Zişan uygun görmüştü, Hazreti Ali için,
Geride kalmasını, ta ki-evlere baksın.
Velakin münafıklar, bunu hemen duydular,
Fitne –fesat sözlerle, ortalığa yaydılar.
Guya Peygamber onu, fazlalık görmüşmüş de,
O yüzden gözden uzak ,tutmak istemişmiş de.
Bunu duyunca Ali, hemen zırhı kuşandı,
Savaş kıyafetiyle, derhal yola döşendi.
Gayesi Peygambere, yetişip yalvarmaktı,
Zan’lardan kurtularak, sefere katılmaktı.
Daha ilk konaktayken, Peygambere ulaştı,
Olan biten her şeyi, bir-bir kendine açtı.
Resulullah dedi ki, onlar yalan söylüyor,
Sana emrediyorum, geri dön-sen evde dur.
Hem benim ailemi- hem kendi aileni,
Temsil et-mukaat ol, mutlaka dinle beni.
.”Ya Ali ! benden sonra- Peygamber gelme hariç,
Sen bana Musa’nın-Harun’a yakınlığı
Gibi yakın olmaktan, memnun değimlisin ki”
Buyurarak dostuna, sevindirmeyi bildi.
………………………….
O şanlı Sahabeler, pek sıcak bir havada,
Hayli yol kat ettiler, Zişan Komutasında.
Sekizinci konakta, suları tükenmişti,
Susuzluktan askerler, ölcek hale gelmişti.
Bu hali fırsat bilen, bir takım münafıklar,
Konuşmaya başladı, ileri –geri laflar.
“ MUHAMMED gerçekten de, Peygamber ise eğer,
Dua etsin görelim, yağmurla dolsun her yer”.
Durum Resulullah’a, arz edilince hemen,
Mübarek ellerini kaldırdı, taa içerden.
Rabbin’den yalvararak, yağmur niyaz eyledi,
Kimbilir daha nice, engin sözler söyledi.
Hava gayet sıcaktı, güneş de pek yakıcı,
O ne; Ya RABB !gök yüzü, birden bulut dokudu.
Çok geçmeden yağmura, dönüştü o bulutlar,
Bardaktan dökülürce- boşanıyordu sular.
ALLAH’ın Rahmetiyle, her yer suya gark olmuş,
Hayvanlar içsin diye, gölekçikler oluşmuş.
Rabbi askerlerinin, yüzünü güldürmüştü,
Herkes suyunu içmiş, kabını doldurmuştu.
Yağmur dinip gök yüzü, güneşle açılınca,
Görüldü ki yağışın, sadece ve sadece,
Ordu’nun bulunduğu, yere isabet etmiş,
Mevlamız’ın bu lütfu, açık seçik ve net’miş.
Ardından tekbirlerle, ALLAH’a şükr’edildi,
Rabbin beraberliği, iyice fark edildi.
……………………………
Kuzeye yol alırken, sabah namazı vakti,
Zişan abdest almakta, herhal biraz gecikti.
Adamlarsa saflara, bi tamam dizilmişti
Güneşin doğmasından, korkana dek beklendi.
Abdurrahman bin Avf’ı, İmam karar kıldılar,
Peygamber geldiğinde , bir rekatı oldular.
Abdurrahman tam geri, çekilmeye yeltendi,
Resul onu yerinde, kalması için itti.
Bir rekatın sonunda , selamsız hemen kalktı,
Kalan ikinci rekat, kendisi tamamladı.
Namazı bitirince, “iyi yaptınız ,çünkü,
Hiçbir Peygamber yoktur,-ümmetinden takvalı,
Birinin arkasında namaz kılmadan ölsün”
Dedi ki,ümmeti de –bilgi sahibi olsun.
……………………….
Medine-Şam arası, mesafenin ortası,
Tebük denilen yer, işte tam da orası.
Sıcak-açlık-susuzluk, sıkıntı arasında,
ALLAH’ın arslanları, düşmanın arkasında.
Vakarla yürüyordu , korku salan bir görkem,
Heybet oluşturmuştu, cesur kararlı ortam.
‘Dostu’ kendi yolunda, çekiyorken eza-güç,
ALLAH Melekleriyle , destek vermez’miydi hiç.
Düşmanla karşılaşma hattına girilmişti,,
O yüzden sağlam durup, teyakkuz görülmüştü.
Lakin o da ne; düşman, geri çekiliyordu,
Kaçıp uzaklaşmayı, kurtuluş biliyordu.
Hani korkulu rüya, Bizans nerelerdeydi,
Dehşet saçan Lejyonlar, acaba ne haldeydi ?.
Efendimiz düşündü, bir yöntem uyguladı,
Sahabe’i-Kiramla, önce meşvere yaptı.
Alınan kararlarla, yeni taktik seçildi,
Düşmanın arkasını, takipten vazgeçildi.
Tebük’e çekilerek, orda mekan kuruldu,
Burayı üs yaparak, beklemeye duruldu.
Ne Bizans süperinden, ne de Kabilelerden,
Savaşa cesareti, kalmamıştı birinden.
Tam yirmi gün beklendi, çıt desen bir ses yoktu,
İslam’ın heybetinden , herhal ödleri koptu.
Bu korku semeresi, çıkıyordu tek be tek,
Bir-birini izliyor, eman dileyen istek.
Bizans’a destek olmuş, bütün Kabilelerden,
Heyetler geliyordu , bağışlanma dileyen.
Şevket OKYAY
..................................................
Not :devamı Sayfa- 3 de
Moderatör tarafında düzenlendi: