Erdoğan’ın soyu
Potamya; Rize’nin Güneysu İlçesi’nin Osmanlı dönemindeki adı.
Başbakan Erdoğan‘ın baba tarafı Pilihozlu.
Erdoğan’ın babası Güneysu doğumlu; Ahmet Erdoğan. Dedesi Bakatalı Tayyip.
Bakata anlamı ‘isyancı’ değil söylenenin aksine ‘haksızlığa başkaldıran’demektir.
1934 yılında kabul edilen soy ismi kanunu gereği Rize’nin Güneysu ilçesiPirihoz köyünde yaşayan “Bağatlıoğlu” sülale ismini taşıyan aile “ERDOĞAN” soyismini kabul etti. Pirihoz köyü daha sonra “Dumankaya” adını aldı. Recep TayyipErdoğan’ın babası Bağatlı Ahmet, 1920’li yılların içinde İstanbul’a göç ederekKasımpaşa’ya yerleşti ve 1954 yılında oğlu recep Tayyip dünyaya geldi. RecepTayyip Erdoğan’ın dedesinin adı da Bağatlı Teyyup idi. Rusların 1916 yılındaTrabzon vilayetini işgal ederek daha batıdaki Eynesil’e kadar geldiği birsırada Bağatlı Recep, Rus askerlerine karşı mücadele veren milis direnişçilerarasında idi. Ve bu sırada girdiği çatışmada şehit düştü. Recep adının buradangeldiği tahmin edilmektedir. Bağatlı Teyyup’un küçük yaştaki oğlu Ahmet, yıllarsonra İstanbul’da dünyaya gelen oğluna kendi babasının ismini verdi.
Osmanlı Arşivinde Başbakan Tayyip Erdoğanın kökenlerini aydınlatacak 1835tarihli Rize nüfus defteri ve 1850 tarihli vergi defteri bilgilerine göreErdoğan’ın ataları “Bakatoğlu” sülale ismiyle biliniyor. ‘Bağat’ ‘kötülüğebaşkaldırı’ anlamı içermektedir. Erdoğan’ın büyük dedesi Bakatoğlu Memişyörenin derebeyi idi.
Osmanlı Arşivinde 1500-1900 yıları arası dönemde sayın başbakan Recep TayipErdoğan’ın etnik kimliğini ortaya koyan belgeler üzerinde araştıralar yapıldı.Türkiye’de bütün yurttaşların nüfus kimlikleri 1905 (Rumi-1321) tarihlidefterler esas alınarak tespit edilmektedir. Osmanlı Arşivi ilk kez Trabzoneyaletinin 1830’lu yılarda tutulan nüfus defterlerini de araştırmacılara açtı.Ve ek olarak da 1850 tarihli vergi defterini araştırmacıların bilgisine sundu.Osmanlı Arşivinde MAD.d 7958 kod numarası ile kayıtlı olan Rize yöresi köyleröşür defterinde Başbakan Erdoğan’ın büyük dedesi Bakatlıoğlu Memiş’in Pulihozköyünün kurucu ailesi olduğu ve 86 kuruş vergi ödediği görülmektedir. O dönemdede bereketli ve çalışkan aile köyün variyetlisi ve halk ile en çokyardımlaşanıydı. Pulihoz köyü, Kıble dağının yamacında kurulmuş ve karşısındada Ayani tepesi var. Bakatoğlu Memiş her beldede olduğu gibi aynı zamandayörenin “Ayan” ünvanlı “derebeyi” durumundadır. Osmanlı Arşivinde Rizeyöresinde yaşanan 19.yüzyıl başlarında islama ve dine karşı açılan savaştaAnadolu’nun her yöresinde olduğu gibi itilaf devletleri ve yandaş hükümetinekarşı bir sağlam duruş sergilemiştir. Bu inançlı halkların bir örneğini deErdoğan ailesinde görmekteyiz.
“Potamya” sözcüğü, Pontus-Rum döneminden kalan ve “Dereler bölgesi” anlamındakullanılan bir kelimedir. Rize’nin derelerle dolu dağlık bölgesinde kullanılanantik dönem ismidir. Potamya defterinde yazılanlara göre Potamya bölgesinde 20.yüzyıl başlarında 12 köy vardı. Ve birisi de Pulihoz köyü idi. Osmanlı yönetimiPotamya ismini 1913 yılında değiştirdi.
Osmanlı Arşivinde bulunan 1835 tarihli Rize nüfus defterinde Rize’nin Pulihozköyü kurucu aile ve bir numaralı hanesine kaydı yapılan Hüseyin oğlu MehmetEfendi “İslam inanç kimliği” adı altında 45 yaşında ve “Kırca sakallı” olarakyazılmış. Ve çocuklarının ismi de 18 yaşındaki Mustafa ile 11 yaşındaki Yunusolarak yazılmış. Hüseyin oğlu Mehmet Efendi’nin nüfus künyesine bakılarak adıgeçen Hüseyin 1700’lü yıların ortalarına kadar kimliği belirlenmiş olur. Adıgeçen Yunus, babası Mehmet (veya Memiş) ve onun da babası Hüseyin EfendiBaşbakan Recep Tayip Erdoğan’ın atalarıdır.
Erdoğan’ın annesi Tenzile tarafından büyük dedesi., Rize Güneysulu Kemal MutluSarıkamış’ta şehit düşmüştü.
Recep Tayyip Erdoğan’ın devletin resmi aile nüfus kütüğünde "babatarafından çeşitli kimselerin anneleri" "Havuli... Farfuli...Fatuli..." olarak isimler geçiyor: Örneğin, Ahmet ve Yunus Erdoğan’ın anaadı Havuli. Fatuli Erdoğan’ın ana adı Farfuli, Vesile Erdoğan’ın ana adıFatuli. Bu kelimelerin hangi dilden gelmiş olabileceği araştırılmış, DoğuKaradeniz'de Fatma'ya Fatuli, Havva'ya Havuli denildiğini belirterek, "-lieki Gürcüce'den geçmiş olabilir. Zaten biliyorsunuz, Türkçe ve Gürcüce'ninkarışımından, araya Ermenice kelimelerin de girmesiyle ortaya çıkan dilebölgede Lazca ismi verilir" dedi. Bölgede, özellikle kadın isimlerine butür eklerin takıldığını, zamanla hece düşmesiyle Havuli, Fatuli, Farfulişekline dönüştüğü anlaşılılmaktadır. Ermenice ve Rumca'da ise böyle kelimelerbulunmuyor.
Trabzon vilayeti ile ilgili 1890’lı yıllarda çizilen Osmanlıca yönetim haritasıüzerinde yapılan araştırmalar sonucu Trabzon vilayetinin Rize Sancağı’nın güneybatı kısmında yer alan Zigana geçidine yakın yerdeki bölgesinde “Bagatlı dere”ve “Kalkandere” adında iki akarsuyun ismi harita üzerinde gösterilmiş. Buradabahsi geçen Bagatlı dere ismi aynı adı (Bagatlı) taşıyan ailelerin kadimzamandan beri yerleşim yeri olan bölgedir. Bu durumda Fatih Sultan Mehmet’inTrabzon’u fethettiği 1462 yılı ve sonrasında bölgeyi Türkleştirmek içingerçekleştirilen fetih ve iskan politikası çerçevesinde İslam ve Türk asıllıolan Bagatlı topluluğunun bölgeye yerleştirildiği ortaya çıkar. Bu tarihigelişmenin doğal sonucu olarak Trabzon Bizans Pontus Rumlarının “POTAMYA” adınıverdiği bölgenin adı Türkleştirme hareketi sonrası “BAGATLI” olarak isimdeğiştirmiştir. “Bagatlı” sözcüğü aynı zamanda tarihi bir şifredir. VeOsmanlıca yönetim terminolojisinde “Bagcılık yapanlar” veya “ haksızlığa karşıduranlar/batıla isyan edenler/zulme diklenenler” anlamlarına da gelir. Bu bilgilerışığında Recep Tayyip Erdoğan’ın haksızlığa karşı koyma/batıla diklenmetavrının kökenlerinden devralınan bir özellik olduğunu da söyleyebiliriz.
Potamya bölgesi Fatih sultan Mehmet’in 1461 yılında Rize yöresini fethettiğitarihten itibaren 1600 yılı başlarına kadar geçen 150 yıl gibi zaman diliminde%-90 oranında Pontus-Rum etnik karakterde idi. Yani bu bölgede Rumlaryoğunluktaydı. Potamya yöresini 3 tımarlı sipahi aile ve Osmanlı yönetimininözellikle Çukurova ve Maraş yöresi aşiretlerinin yöreye sürgün ve iskanpolitikası sonucu 1600-1800 yılları arasında hızla etnik kimlik değişiminegeçti. 1800’lü yıların başlarında yörede yaşayan İslamların oranı %-90’a çıktı.Fatih Sultan Mehmet istanbul’un İslamlaştırılmasında Erdoğan’ın atalarını dakullanmıştı.
Dört halife döneminde İslam ahlakını tebliğ etmek için Asya ve Afrika’nın pekçok bölgesine giden Müslümanlar olmuştur. Bu tebliğ yolculukları bilhassa Hz.Ömer (ra) ve Hz. Osman (ra) zamanında iyice yoğunlaşmıştır. Kuran ahlakını tüminsanlara anlatmak için yola çıkanların arasında pek çok seyyid de olmuştur. Buseyyidler çoğunlukla gittikleri bölgelere yerleşmişler ve o bölgenin yerlihalkıyla kaynaşmışlardır.
Ancak göç eden seyyidlerin büyük çoğunluğu, göç eden diğer Müslümanlar gibi,Dört Halife Dönemi’nden sonra başa gelen Emevilerin katı tutumu nedeniyleArabistan’dan ayrılmışlardır.Hz. Hasan (ra)’nın ve Hz. Hüseyin (ra)’in şehitedilmelerinden sonra, seyyidlerin göç hareketleri iyice hız kazanmıştır.
Hz. Hasan (ra)’nın ve Hz. Hüseyin (ra)’in şehit edilmelerinden sonraseyyidlerin göç hareketleri iyice hız kazanmıştır. Göçler, o zamanki İslamDevleti’nin sınır bölgeleri olan Mağrib (Fas), Kafkasya, Maveraünnehir,Horasan, Taberistan, Anadolu’nun doğusu ve güneyi gibi yerlere olmuştur. Buseyyid göçleri neticesinde pek çok hanedanlık kurulmuştur. Anadolu’da kurulanderebeyliklerin çoğu seyyid soyudur.
Türkiye, en uzun ömürlü ve en geniş topraklara sahip Türk-İslam Devleti olanOsmanlı İmparatorluğu’nun tek varisi olması itibariyle seyyidlerin yoğun olarakyerleştiği ülkelerden biridir. Günümüzde yurdumuzun pek çok yerine dağılmışolmakla beraber daha ziyade Konya, Karaman, Bayburt,Trabzon, Rize, Denizli,Kütahya, çorum, Siirt, Şanlıurfa,Gaziantep, Erzurum, Elazığ, Erzincan, Kayseri,Bursa, Iğdır gibi şehirlerde daha yoğun olarak yaşamaktadırlar. Bu seyyidlerinçoğu, ilk seyyid göçleriyle beraber Anadolu’ya gelip yerleşmişlerdir. Ancakdaha sonra da çeşitli vesilelerle Türkiye topraklarına olan göç hareketi devametmiştir.
Özellikle Osmanlı-Rus Savaşları ve Rus-Kafkas Savaşları sırasında Anadolu’yagöç eden çok sayıda Kafkasyalı’nın arasında bir çok seyyid de bulunmaktadır. Odönemde Türkiye’ye yerleşen seyyid aileleri arasında, Recep Tayip Erdoğan’ındedeleri de bulunmaktadır.
Recep Tayip Erdoğan’nın soyunun iki kökenden birinden geldiği tahmin ediliyor..Çünkü Rize dolaylarına iki göç olmuştur. İlk Müslüman göçü ana göç 1460 sonrasıgüneydoğu Anadolu’dan gelenler gurubudur. Diğeri Osmanlı rus savaşlarısırasında yer değiştiren müslüman türkmenler olmaktadır. Ancak şu kesindir kiGürcü bölgesinden yani Batum tarafından gelenler ile Maraş tarafından gelenlerne tesadüftür ki benzer soylardır. Soylar incelendiğinde peygamberintorunlarına dayanmaktadır. Her iki durumda da Erdoğan Muhammedin soyundangeldiğini söylemek zor değildir. Özellikle tarihçilere daha net bilgilervermeleri konusunda çağrı yapıyorum. Bu soy çok açıkça tespit edilebilir. İranve Gürcü tarihi kayıtları da incelenmelidir. Geçmiş kaynakların çoğu yokedilmiş. Çok usta tarihçilerin bazı ip uçlarıyla çok şeyi tespit edebildiğinibiliyoruz.
Anadolu’ya ilk giriş sadece Türklerleolmadı. Arap ve seyyid soyları da eşlik etti. Türkler Anadoluya ilk defa 1040ila 1071 arasında girdi , girdiklerinde Anadolu’nun nüfusu 6 Milyon civarıydı.İbrahim Yİnal, 1047 yılında Nişapur’a gelen Türkmen kitlelerini Anadolu’yagöndermiş ve kendisinin de arkalarından geleceğini vaad etmişti. Bu sırada(1047/1048) Selçuklu hanedanından Hasan Bey komutasındaki kuvvetler de Van gölühavzasını el geçirmek için harekete geçmişlerdi. Vaspurakan Bizans Valisi AaronSelçukluları Büyük Zap Suyu civarında pusuya düşürerek mağlup etti. SavaştaHasan Bey de şehit olmuştu. Bu olayın ardından büyük bir ordu ile Anadolu’yagelen İbrahim Yinal ve Kutalmış, Bizans kuvvetlerini Pasin ovasındakiHasankale’de 18 Eylül 1048′de büyük bir mağlubiyete uğrattılar. Bu zaferüzerine Türkmenler Anadolu’da yayılma imkânı bulmuşlar ve Trabzon’a kadarilerlemişlerdir.
Malazgirt’ten sonra Anadolu ile Türkistan arasında bir ‘göç kanalı’ oluştu.Türkmenler, kümeler halinde gelmeye başladılar. Ancak ne kadar Türk’üngeldiğini tam olarak bilemiyoruz. Claude Cahen, ilk başta gelenlerin çok büyükmiktarda olamayacağını belirtir. Anadolu’ya Türkmenlerin gelişi bir andaolmamış, birkaç yüzyıl sürmüştür. En önemli göç dalgalarından birisi XIII.yüzyılda Türkistan’ın Moğol istilasına uğramasından sonra gerçekleşmiştir.Türkmenler, Anadolu’ya her zaman doğrudan gelmemişlerdir. Bir kısmı Azerbaycan,Irak ve Suriye’ye gitmiş, bir müddet oralarda kaldıktan sonra Anadolu’yageçmişlerdir. Türkmenlerin göçü XVI. yüzyılda Safevi devletinin kurulmasınakadar devam etmiştir. Safeviler zamanında Türkistan ile Anadolu arasındaki göçkanalı kapanmıştır. Türklerin gelmesinden sonra Anadolu’nun yerli ahalisindenbir kısmı zamanla din değiştirerek Türkleşmiştir. Ancak bu rakam çok büyükmiktarlarda değildir. Selçuklu tarihçileri hiçbir zaman toplu ihtidalararastlanmadığını belirtirler. C. Cahen, Türkler ile Rumların iyi ilişkileriçerisinde olduklarını, ancak bir kaynaşmanın olmadığını söylemektedir. XVI.yüzyılın sonlarındaki Osmanlı kayıtları incelendiğinde, bu dönemde Anadolu’dayerleşik hayata tam olarak geçmemiş yaklaşık olarak 1 milyon Yörük/Türkmeninbulunduğu görülür. Sadece Ulu Yörük ve Dulkadir Türkmenlerinin nüfusu 300 bincivarındadır. Ayrıca, bu yüzyıla gelindiğinde, önemli miktarda Türkmeninyerleşik hayata geçtiği de görülmektedir. Bunların da nüfusu 1 milyonugeçmektedir. Bu durum Anadolu’nun yerli halkı ile çok büyük oranda karışmanınolmadığını göstermektedir. Anadolu’ya gelen Türklerin büyük bir bölümüTürkmenlerdir.(Türkmenlerin) 24 boyunun tamamı Anadolu’ya gelmiştir. Bunlarındışında Türklerin diğer kabilelerinden Kıpçaklar (Kumanlar), Peçenekler(Oğuzların 24 boyundan birisi olan Peçeneklerden başka bir kabiledir), Akhunlar(Eftalitler), Bulgarlar da gelmişlerdir
XI. yüzyılın başlarında meydana gelen Büyük Türk muhaceretinden sonra XII.yüzyıl başlarında •yeni bir Türk muhacereti• daha meydana geldi. Bumuhaceretler sonunda Doğu Karadeniz sahilleri iki yoldan istilaya veTürkleşmeye maruz kaldı. Bunlardan biri Kara deniz dağlarında yayla yapan veyaHarşit gibi vadilerden ilerleyen, diğeri de 1277•de Sinop baskınını karşılayanve Samsun•dan sahili takiben doğuya doğru ilerleyen Oğuzlar•ın Uçok kolunabağlı Çepni lerdi. Çepniler, Oğuzlar•ın 24 boyundan biri olan Uçok boyuna bağlıidi ve •düşmanla her zaman savaşır• manasına gelirdi. Çepniler•in Anadolu•nunfetih ve iskânında mühim roller oynadıkları bilinmektedir. Karadeniz•e sahildenve Giresun-Trabzon hattının güneyinde bulunan dağlar ile vadilerden ilerleyenÇepni boyları, II. John (1280•1297) zamanında Ünye, Ordu ve yöresini fethetmişve Trabzon•a büyük bir akın düzenlemişti. Çepniler, böylelikle Trabzon•unfethinden iki yüzyıl önce Türkiye Selçukluları ile Türkmen Beylikleri dönemindebölgenin fethinde ve iskânında önemli roller oynamışlardı.Bölgeye Çepnilerdenbaşka Çiğil, Eymür, Üreğir, Şadı, Halaç Türkleri de gelmişler; kurdukları köye,oturdukları yere oymaklarının adını vermişlerdir(2). Çepniler, daha sonrakiyüzyıllarda Trabzon•un doğusunda bulunan yerlere göç ederek oralardaki Türkyerleşmesinde önemli bir rol oynadılar. Günümüzde Sürmene, Of ve Rize•ninözellikle merkez nahiyesi ile Karadere ve İkizdere•deki Türkler•in önemli birkısmını onların torunları meydana getirir.
15. yüzyılda tamamına yakını Hristiyan olan Potamya halkı, 19. yüzyıldaOsmanlılar'ın siyasi uygulamaları sonucu tamamen müslüman olmuştur. Rize veçevresinin işgalinden sonra zaman zaman gerçekleşen iskan ve göçler sebebiyleegemen din İslam olmuştur. Müslüman ailelerin yöreye iskan edilişlerine kadaregemen din Hristiyanlık'tı. 1486 tarihinde Osmanlılar tarafından tutulanTrabzon Tapu Tahrir Defteri'ne göre Potamya'da bulunan 6 yerleşim birimindeyaşayan 250 hane halkından yalnız 3'ü müslümandı. Trabzon Tapu TahrirDefteri'nden anlaşılacağı üzere, müslüman aileler yöreye 15. yüzyılınsonlarıyla, 16. yüzyılın başları arasında yerleşmeye başlamıştır. Bu yerleşimsonraki dönemlerde de hızla devam etmiştir. Bu durum yörede azınlık durumunda bulunanmüslümanların çoğalmasını sağlamıştır. Osmanlıların siyasal uygulamaları sonucuyöreye yerleşen müslümanların çoğalması ve müslümanlığı kabul etmeyenhristiyanların göçmesi hristiyanları azınlık durumuna düşürmüştür. Eskidenolduğu gibi günümüzde de Potamya(Güneysu) halkı dinine çok bağlıdır. Bumuhafazakarlık ve dine bağlılık yalnız yörede yaşayan insanlarda değil, başkaşehirlere göçmüş dışarıda yaşayan insanlarda da görülür. İslam dinine daha ilkyıllarda sahip çıkılmış, köylerin gelişmesiyle ihtiyaç gösteren camiler hemenyaptırılmıştır. Verilen dini eğitimin etkisiyle de İslam dinine bağlılıkgitgide büyümüş, birçok ünlü hocanın ve din adamının yetişmesi sağlanmıştır.Hocaların öncülüğü sayesinde daha da ileriye gidilerek, medreseler oluşturulmuşve bu medreselerde çok sayıda hoca ve din adamı yetiştirilmiştir.
İnsanlarımızın soy konusunda bir soyun babadan oğula devam ettiğini düşünmesiçok yanlıştır. Böyle düşünülmesinin gerçek nedeni soyun devamının mutlaka birtespit yöntemi olması gerekli anlayışından doğmuştur. Tarihten beri böyle kabuledilmiş ve uygulanmıştır. Gerçek soy tespitini kim yapabilir ki genetikselolarak en çok benzer geni taşıyan ve babasına en çok benzeyen soy tespitimümkün olmadığından kabaca bu babadan oğula yöntemi kullanılmıştır. Nüfuskütüklerinde ve bir soy seceresinde bir soyun tespit edilebilmesi gerekliydi.
Peygamberimizin soyu neden kızı fatımayla devam etmiştir. Bunu hiç düşünmedinizmi? Mesela peygamberin soyunun kızı fatıma, Peygambere benzer torunu Hasan veHasan’a benzer kızı xxxx ile yürüdüğünü söylemek daha doğru olacaktır.Fatımadan sonra sürekli erkek secere isimleri kullanarak bazı liderlerinMuhammedin soyundan geldiğini iddia eden uyduruk yalancılardan daha aptal kimolabilir. Saidi Nursi’nin, Fethullah Gülen’in, Atatürk’ün, Kılıçtaroğlunun,Adnan oktar, bazı cemaat liderleri gibi daha niceleri, peygamber soyundangeldiğini söylediler. Kimleri seyyidlerden yapmadılar ki. 1935 tapu tahrirkayıtlarından birkaç dedeye kadar uzanıp Peygamberin torunlarından birkaçnesile ulaşan hemen bir soy ağacı uydurması çizip birilerini peygamber soyuilan ediveriyor. Nette nice peygamber soyundan geldiğini iddia edenler var.Bazı cemaat liderlerini böyle göstermeye çalışan cahil densizler internettedolu.
Artık bir insan soyunun sadece erkek evlat üzerinden gitmediğini çok iyibilmekteyiz. Bu günkü modern tıp ve genetik bilimi bunu doğrulamıştır. Genetiğeen çok uyumlu olan evlat o soyu en güçlü devam ettiren kişidir. Bu erkek deolabilir bu kadın da olabilir. Bunun en kolay anlatımı ‘fiziksel benzerliği ençok olan evlat’ olarak da düşünebiliriz. Babadaki genetik kodların evlattabenzer sayısal çokluğu fiziksel benzerlikle doğru orantılı olduğunubilmekteyiz.
Tüm bunlar düşünüldüğünde şu kişi peygamber soyundan gelmiştir demek çokzordur. Bir kişiyi Peygamber soyundan olduğunu iddia etmek yeryüzündeki taşparçacıklarından sadece bir tanesini göstermek kadar zor ve imkansız olduğunubilmelisiniz. Hz Muhammed’den günümüze kadar tüm doğan çocukları ve gelennesilleri en mükemmel ve eksiksiz şekilde kaydetseler de peygamberin soyunu şukişi en yakın yürütüyor demek de çok zordur. Bu soyu devam ettiren kişiyi eniyi tespit edecek özellik huy, karakter, amaç ve kişinin nasıl yaşadığıdır.Eger bu kişi peygamberin tavırlarını, doğruluğu, dürüstlüğü, insanlara sevgisi,barışa çabası, evrensel değerlere sahip çıkması, insanlara hizmeti vefaydacılığı da koyarsanız tespit daha da netleşecektir. Yani soyun tespiti huykarakter ve yaşantıdadır. Ve bu Hz muhammed’in genetiğine benzerlikte en yakıngenleri taşıyan kişi olacaktır. Hz. Muhammed İbrahim’in soyundanım dedi. Hiçbirsoy ağacı çıkarmadı ve iddia etmedi. Sadece inandı ve söyledi.
Bir kişinin peygamber soyundan geldiğini tespit etmek için tarihi didik didiketmek samanlıkta iğne aramaya benzemektedir. Tüm araştırmalara rağmen tarihinçeşitli dönemlerinde savaşlarla kaynakların yok edilmesi ve peygamberin soyununçok hızlı dallanıp budaklanması işleri çok zorlaştırmıştır. Ayrıca soyunkimlerden yürüdüğünü tespit etmek ilim ve basiret işi olduğundan bunu kimsebilemez.
Her baba ile evlat arasında 30 yıl olduğunu varsayarsanız ve ortalama üç çocuküzerinden nesil devam ettiğini varsayarsak Ve her çocuğun da üç çocuğu olduğunuve tüm bunların 1400 yıl devam ettiğini düşünürsek içinden çıkılmaz bir halalır. Hele bir de arada 12 çocuğu olan varsa gerisini siz düşünün. Tümhesapları alt üst eder. Ben kısaca şu anda Anadolu’da yaşayan insanlarınyarısından azı yani 25 milyon insanın Muhammed’in soyundan geldiğini söylesemhiç şaşmayınız. Peygamberin soyunun yüzde yetmişi göç hareketleriyle Anadolu’yaolmuştur. Ve gerçekten Anadolu halkı Medine halkı gibi bambaşka güzelliktedir.Pek çok tarihi bilgileri inceledim ege kıyıları hariç Anadolu’nun tamamında özsoylar( bozulmamış kökenler) var.
İşte bu anlatılanlar gibi bir kişinin peygamber soyundan geldiğini tespit etmekçok zor ama söyleyebilmek çok kolaydır. Nasıl mı kişi peygamberi bir yolçiziyor ve Allah adına çalışıyor ise o kişi genlerinden gelen bir gerçeklik ilepeygamber soyunu devam ettiriyor demektir. Ve bu genetiksel olarak dadoğrulanmaktadır.
Bagatlı Recep’in adını taşıyan Recep Tayyip Erdoğan’ın isimleri tarihtendevralınan miras ve şifre sözcüklerdir. Tayyip isim sözcüğü Fatih SultanMehmet’in İstanbul’a verdiği “Fethedilecek kutlu ve güzel belde= belde-iTayyibe” sözcüğüdür. Recep ismi ise Rize ve Trabzon yöresinin efsane KuvayıMilliye kahramanı İpsiz Recep’in adını anımsatır.
Tayip Erdoğan’ın dedesi Bagatlı Teyyüp Kılık kıyafet kanunu, şapka saçmalığı vedinsiz hükümleri yerine getiren devrimleri reddeder ve Güneysu’da dinimizialmayın yürüyüşleri düzenlenir. Dinden ve Allah’dan ayrılmayan Erdoğan’ınataları lisanın değişitirilmesine de karşı çıkar. O dönemde Anadolu’nun heryerinde olduğu gibi dinsizleştirilmeye karşı yürüyüşler düzenlenir. Cumhuriyettarihi bu yürüyüşlere isyanlar celali isyanları yakıştırması yapar. Zaten yalanüzerine yazılmış uydurma bir Cumhuriyet tarihimiz var. Karadeniz’in en sofuyeri olarak bilinen Erdoğan’ın ailesinin yaşadığı Rize/Potomya -Güneysu’da Erdoğanındedeleri din düşmanlığına karşı asil bir duruş sergiler.
1920’lerde Osmanlı yenilmiş ve batılı güçlerin etkisinde kalmıştı. Tam budönemde inançlı gençler gönüllü olarak istanbul’a gitmişti. Yurdun çoğuyerinden bu göçler yaşanmıştı. O dönemde Karadenizden de birçok aileçocuklarını İstanbul’a gönderdi. Erdoğan’ın babası da İstanbul’a göç etti?Ahmet Erdoğan’ın aynı dönemde İstanbul’a gidişi çok önemlidir. Doğruluğa,adalete ve dine sahiplenen bir neslin evladıdır Recep tayip Erdoğan.
Erdoğan’ın ataları genelde dinsel nedenlerle göç etmişler. Genlerinde dinsahipçiliği olan bir soy. En son bu ruh Recep Tayip Erdoğan’a geçmiş.Anadolu’nun İslamlaşması, Karadeniz’in İslamlaşması, istanbul’un kurtarılmasıgibi nedenlerle göçler yaşamışlar. Üçüncü ve dördüncü haçlı seferlerine karşıataları savaşmış. Anadolu Selçukluları döneminde Erdoğan’ın ata dedelerininkardeşleri yani Erdoğan’ın amcadedeleri Konya dolaylarında haçlılarla mücadeleetmiş.
Erdoğan, Annesi tenzile hanımabenzediğinden soyunun annesinden yürümüş olduğunu kabul etmeliyiz. Tayyip’inanne tarafı Rize ili Güneysuyu ilçesine Gürcistan’ın başkenti Batum’dangelmiştir.. Bagatalılar Gürcü Bagratuniler’den farklıdır. Bağratuniler hasGürcü soyudur. Ama Erdoğan’nın ataları gürcü soyu değildir. Gürcü topraklarındayaşamış müslüman topluluktur. Recep Tayyip Erdoğan’ın dedesinin ismi olanTeyyup isminin tarihte ve günümüzde Ağrı, Iğdır ve Tuzluca yöresinde dekullanıldığı görülmüştür.Ağrı-Iğdır-Tuzluca, Şii-İran kökenli nüfusun yoğunyaşadığı bir bölgedir. İran’dan Batumun güneyine ve Potamya’ya göçler olduğubilinmektedir. Teyyub isminin hem Iğdır-Tuzluca hem de Potamya’da kullanılmasıbu iki bölgeye İran’dan göçler olmasının bir sonucudur. İran’a da musul-kerkükbölgelerinden yoğun göçler yaşanmıştır. Musul-kerkük bölgesi 850 yıllarındapeygamberin torunlarının yoğunlukta olduğu bölgelerdendir. Erdoğan’ın soyu buhattan gelmiş olabilir.
Erdoğan’ın soyunu iki hat oluşturuyor. Maraş dolayları göçü ya da batum göçü.Erdoğan’ın atalarının 1100’ lü yıllarda musul’un kuzey doğusunda olduğubilinmektedir. Erdoğan’ın kökeni kuzey Irak’a ve oradan da hz.Ali ve hz.Muhammet soyuna uzanmaktadır. Yapılan araştırmalar da 1071 malazgirt sonrası1130 yıllarında Maraş dolaylarına geldiler. 1460 yıllarında bir kısmı konstantineye,bir kısmı kuzeye yani doğu Karadenize bir kısmı da Bayburt Gümüşhanedolaylarına göç ederek Anadolu’nun İslamlaşmasında önemli rol almış olabileceğidüşünülmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın Muhammed’in soyundan olduğu bulguları gün geçtikçe dahada açığa çıkıyor. Soy araştırmaları şunu teyid etmektedir. Muhammedin soyusürekli baskılara maruz kalmış ve sürekli göç etmek zorunda kalmıştır. Mekke vemedine tarafından kuzeye Irak topraklarına göç etmişlerdi. Muhammedin torunuHasan Kerbela olayı ile öldürülmüştü. Hasan’nın soyu çok hızlı serpiliyordu.Peygamberin torunlarının öldürülmesinin ardından peygamber ailesi, Ebu bekirailesi sahabeler ve birtakım inananlar kuzeye doğru göç ettiler. Bölgedebaskılar artmıştı. Saltanat yönetim ve dünya derdinde olan münafıklar,müslümanlara ve mazlum insanlara zarar veriyorlardı. Emevi devletininkurulmasıyla baskı daha da güçlendi ve kuzeye göç etmek zorunda kaldılar. Dahasonra bu milletin büyük bir kısmı 1100’lü yıllarda Anadoluya giriş yaptılar.Bir kısmı da kuzeye yöneldi. İran’ın batısına (Van’ın doğusuna) sonra Gürcistantopraklarına gidenler de oldu. Ebu bekir’in soyu bu günkü Siirt-Bitlistaraflarına gitti. Bu arada bir detayda vereyim Emine Erdoğan’da Ebu bekir’inöz kızıdır. Aynı Muhammet ve Aişe gibi. Bu mükemmel tesadüfe çok şaşırdık. Tabibu nesiller sürekli çoğalıyor aynı zamanda başka yerlere parçalanarak göçediyorlardı. Ebu bekirin soyunun bir kısmı ilk olarak Konya Karaman Aksaraytaraflarına gittiler. Oradan da Yozgat ve Kayseri’ye geçişler olmuştu. Bazısahabelerin soyları ve seyit soyları Urfa, Hatay, Denizli, Bursa, Erzurumtaraflarına geçiş yaptılar. Derebeylik dönemini bilenler bu detaylara birazanlam verebilirler.
Tayyip Erdoğan’ın dedesi Bagatlı Teyyüp yerel halk tarafından sevilirdi.Bagatlı Teyyup akil insandı ve bölgesinde sözü geçerdi. Köyün ileri geleniydive çok yardımseverdi. Erdoğan’ın babası Ahmet Erdoğan istanbul’da genç yaştaAllah tarafından vefat ettirildi. Çünkü Allah Erdoğan için çeşitli şartlaroluşturacaktı. Erdoğan Allah tarafından İstanbul’da çeşitli aşamalardangeçirildi. Benliği zayıflatıldı. Futbol ile önce ekip anlayışı ve birlikfelsefesi aşılandı. Sonra siyasete yönlendirildi. Refah partisiyle tanındı.Sonra Belediye başkanlığı ile ilk siyaset ve çalışma sahnesine girdi. Daimayapıcı ve faydacı oldu. Problem çözücü olarak çalıştı. Osmanlıda olduğu gibisanki bir şehzade dönemi yaşadı. Çıraklık dönemi gördü. Tanrı onu eğitti. SonraÜlkeye başbakan oldu. Kalfalık yaşadı. Üç dönem 13 yıl devam etti vecumhurbaşkanı seçildi. Şimdi ustalık yapacak olan Erdoğan dünya siyasetindedaha aktif olacak. Artık dünyaya yönelecek. Erdoğan’ın yaptığı değişiklikler vebüyük devrimler, insani siyaseti ‘Mehdi’ kavramını yeniden gündeme getirdi.
Tayyip Erdoğan’ın siyaseti soyu ile de bağdaşmaktadır. Dünyada büyük birdeğişim yaşanıyor ve iklim değişikliği gerçekleşiyor. Recep Tayip Erdoğan sankipeygamberi bir rol çiziyor.
Erdoğan’ın ayaklarının hafif içe doğru yürüyüş şekli Hz Hasan’ın yürüyüşşeklini andırmaktadır. Erdoğan’ın baş şekli ve yüz siması Hz hasan’a tarihtekikayıtlı bilgilerle tamamen örtüşmektedir.
Recep Tayyip Erdoğan'ın seyyid soyundan geldiği doğru mu?
Erdoğan’ın soyu Hz Muhammed’in torunu Hasan’a dayanıyor mu
Recep Tayyip Erdoğan Peygamber soyundan mı geliyor.
Kaynak: Hamdi Gültekin
Türk-islam neşriyatı
‘Soy saçılması’ ibn Üdde
1935 Tapu tahrir kayıtları