Tarihi İstanbul Hanları

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Geçmişin izlerini günümüzde de yakalayabileceğiniz yerlerden biridir tarihi hanlar. Her biri tıpkı ilk kullanılmaya başlandığı günkü gibi hep dolup taşmaya devam eder satıcıları ve alıcılarıyla. Alışveriş burada daha bir heyecanlı daha bir egzotiktir. Pazarlıkların havalarda uçuştuğu bu tarihi çarşılar hep cıvıl cıvıl hep rengarenk olmuştur. Bizans'tan Osmanlı'ya Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ve günümüze kadar süre gelen, zamanın değişimine direnen bu yapılar ve bu alışveriş kültürünün yaşandığı İstanbul'un tarihi hanları ve çarşılarını keşfetmek için konuyu okuyabilirsiniz.

1 - Kuru Kahveci Han

tb

İstanbul'un Avrupa Yakası'ndaki simgelerinden biri olan Eminönü'nde Mısır Çarşısı'na ya gezmek için ya da alışveriş için herkesin yolu mutlaka bir şekilde düşer. Kuru Kahveci Han'a ulaşmak için tarihi Mısır Çarşı'sına geliyorsunuz ve biraz ilerliyorsunuz. İster istemez bir anda etrafınızı mis gibi kahve kokusu sarmaya başlar. Artık kendinizi tutamazsınız ve kahvenin kokusuna kapılırsınız. İşte bu kokunun kaynağı size Kuru Kahveci Han'a ayak bastığınızın işaretidir. Kısaca tarif etmek gerekirse bu han, Eminönü'nde Tahmis Caddesi ile Çiçek Pazarı Sokağı arasında konumlanıyor. Kırık hatlı olarak yapılmış cephenin tam ortasında bulunan han kapısının üstündeki mermer üzerinde ‘Kourou Kahvedji Han' yazısı ve 1912 tarihi göze çarpar. Aynı mermerin sağ tarafında ise hanın ismi Arap harfleriyle yazılmış.

2 – Giritli Mustafa Paşa Han

tb

Teknolojiye yenilen bir el sanatının mekanı Giritli Mustafa Paşa Han ve sakinleri perde terzileri. Gün geçtikçe gelişen ev tekstili karşısında ayakta kalmaya çalışan, Eminönü'nde Osmanlı ve Avrupa etkisini taşıyan Giritli Mustafa Paşa Han, mekanın bilinmeyen tarihi ve kaybolmaya yüz tutan perde terzilerinin anılarına karışmış durumda. Eminönü'nün, Mercan Mahallesi'nde, Fincancılar Sokak ile Çakmakçılar Yokuşu'nun kesiştiği noktada yer alan han, unutulmaya yüz tutmuş perde terzilerinin yalnızlıklarını paylaşmaya devam ediyor.

3 - Büyük Yeni Han

tb

Yedi tepeli mega kent İstanbul'un değişmeyen yüzü Büyük Yeni Han geçmişten günümüze halen kullanılmaya devam ediyor. Konum olarak han, Avrupa Yakası'nda İstanbul Suriçi'nde Mahmutpaşa Çakmakçılar Yokuşu, Sandalyeciler ve Çarkçılar sokakları arasında kalıyor. Yapının kitabesi günümüze kadar gelmemiştir. Ancak eski kaynaklar tarandığı zaman kayıp kitabede yapının inşa tarihi 1764, yaptıranını padişah III. Mustafa ve mimarının da Mehmet Tahir Ağa olduğu belirtilmiştir. Hanın mimari planına bakılınca düzgün olmayan bir dikdörtgen olduğu görülür. Fotoğraf: Ayşe Baranok Köse

4 – Kapalı Çarşı


tb

Dünyanın en büyük tarihi çarşısı olarak literatüre geçmiş olan Kapalı Çarşı yaklaşık 31 bin metrekarelik bir alana yayılmış durumda. Konum olarak Nuruosmaniye ve Beyazid Camileri ile Mahmutpaşa Çarşısı arasında kalıyor. Çarşının üstü dam ve kubbelerle kaplı. İçinde çeşit çeşit ürünlerin satıldığı çarşıda yüzlerce dükkan var. Üzeri kurşun kaplı ve pencereli yüzlerce kubbesi olan Kapalı Çarşı'nın ilk yapısı günümüzdeki Eski Bedesten adı verilen yerdir. Bu ilk yapı Bizans çağından kalma bir yapıdır. Kapalı Çarşı'da günümüzde değerli eşya ve mücevherlerin satıldığı bölümler Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmıştır. Asıl büyük çarşı ise, Kanuni Sultan Süleyman döneminde ahşap olarak yapılmıştır. Kapalı Çarşı, yapıldığı yıldan günümüze 7 büyük yangın ve her depremde aldığı hasarlarla onarılarak yeniden işler hale getirildi ve günümüzdeki son haline ancak 250 yılda ulaşabildi. Kapalı Çarşı'nın bölümlerinden söz edecek olursak da İç Bedesten, Sandal Bedesten ve diğer bölümler diyebiliriz.

5 – Mısır Çarşısı

tb

Tarihi Baharat Yolu'nun İstanbul Durağıdır Eminönü'ndeki Mısır Çarşısı. Burası dönemin padişahı 4. Mehmet'in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından Yeni Cami'ye gelir kapısı olsun diye vakıf olarak yaptırılmış. Son şeklini 1943 yılındaki restorasyonuyla alan çarşının yapımına Mimar Kasım Ağa başlamış, 1660 yılında Mimar Mustafa Ağa tamamlayarak bitirmiştir. Kapalı çarşıdan daha küçük olan Mısır Çarşısı yerli ve yabancı turistlerin en çok ziyaret ettiği yer olup çarşının 6 tane kapısı ve 86 tane dükkanı vardır.

6 – Balkapanı Hanı

tb

Osmanlı dönemi çarşılarından olan Balkapanı, inşa edildiği dönemde deniz gümrüğünün bulunduğu bölgeye yakın olmasına dikkat edilmiştir. Han, adından da anlaşılacağı üzere inşa edilip kullanılmaya başlandığı andan itibaren gümrükten gelen balın istiflendiği ve halka dağıtıldığı bir ticaret merkezi görevini görmüştür. Not: Osmanlıdaki ‘Kapan' kelimesinin ‘kantar' anlamına geldiğini de hemen belirtelim. Balkapanı dışında İstanbul'da iki tane daha tarihi kapan bulunmaktadır. Bunlardan biri günümüzde de herkesin semt olarak bildiğimiz Unkapanı, diğer ise Yağkapanı. (Günümüzdeki Galata-Karaköy bölgesi.)

7 - Valide Han

tb

Aslında Kösem Sultan Hanı olan 16. yüzyıla ait bu hanın adı söylene söylene Valide Han olmuş. Bu han Büyük Valide Hanı ya da Küçük Valide Hanı olarak ikiye ayrılmaktadır. Konum olarak burası; Çakmakçılar Yokuşu ile Fırıncılar Yokuşu arasında bulunuyor. Diğer hanlara oranla basık bir girişe sahip ve çatısındaki tarihi bacalar halen görünüyor. Yıllardır anlatılagelen bir efsaneye göre, Kösem Sultan'ın herkesten gizlediği bir hazinesi varmış. Bu gizli hazinenin de bu hanın bir köşesine saklandığı rivayet ediliyor. Tarihi kaynaklara göre 366 adet odası bulunan handa bugün kaç odanın kullanıldığı bilinmemektedir.

8 - Vezir Han

tb

Dönemin ünlü vezir-i azamı Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Bu büyük ve görkemli hanın günümüze kadar gelmesinde 1894-1895 yıllarında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa'nın verdiği talimatla hanın ciddi bir tadilattan geçirilmiş olmasıdır. Ortasında avlusu olan bu iki katlı yapı taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Avlu ortasında bir de fevkani bir mescit yer alıyor.

9 – Tahtakale

tb

Eminönü'nün simgesi Mısır Çarşısı'nın güneybatısında yer alan Tahtakale, tıpkı geçmişte olduğu gibi şimdide de tüm hareketliliği ve canlılığıyla yaşamaya devam ediyor. Yapıldığı dönem önemli bir ticaret merkezi olan Tahtakale halen bu önemini de korumaya devam ediyor.

10 - Sahaflar Çarşısı

tb

Osmanlı'dan günümüze gelen bir diğer önemli çarşı da Sahaflar Çarşısı'dır. Çarşı aynı zamanda Osmanlı döneminden günümüze kadar gelebilmeyi başarmış İstanbul'un en eski kitap çarşısı. Eski ve antika niteliğindeki kitapları da bulabileceğiniz Sahaflar Çarşısı konum olarak Kapalı Çarşı'nın Fesçiler Kapısı ile Beyazıt Cami arasında kalıyor. Çarşının ortasında bir büst sizi karşılar. Bu büst bu topraklara matbaayı ilk getiren kişi olan İbrahim Müteferrika'ya aittir.

11- Beyazıd Kalpakçılar Münhedin Han


tb

Baltacı Münhedim Hanı; İstanbul Suriçi Beyazıt Kalpakçılar Caddesi ile İskender Boğazı Sokakları arasındaki dar bir yapı adası üzerinde inşa edilmiştir. Yaptıranını ve mimarını bilmediğimiz bu han inşaat tekniğinden anlaşılacağı gibi 18. inci yüzyıla aittir. Yaptıranı ve mimarı bilinmemektedir. Plan şeması cephede İskender Boğazı sokağının konumuna uydurulmuş olup diğer cepheler sağındaki Kebapçı ile solundaki Sorguçlu han ile bitişik nizamdadır. Taş ve tuğla karışımı ile inşa edilmiş olan cephe bulunduğu arsaya uymak zorunda olduğundan yukarıya doğru kırılarak devam eder. Giriş kapısı bindirmeliksiz yuvarlak taş kemerli ve gösterişsiz bir mimariye sahiptir. Sağ ve sol tarafında pencereler açılmış olan giriş dar bir geçitle 6 x 12 metrekarelik ortadaki küçük avluya bağlanır. İki katlı olan bu handa avlunun etrafını çevirmesi gereken revaklar tamamen ortadan kalkmıştır. Avludaki merdiven ise orijinal değildir. Cephe ve avluya bakan pencereleri dikdörtgen söveli ve yuvarlak kemerlidir. Yapının üst örtü sistemi de tamamen değiştiğinden orijinaline ait hiçbir iz de kalmamıştır.

12- Beyazıt Tığcılar Zincirli Han

tb

Zincirli Han; İstanbul Suriçi Kapalıçarşı kuzeyinde bulunan Tığcılar Sokağındadır. İnşaat tekniği ve civarındaki hanlara bakarak 18.yüzyıl sonlarına doğru yapıldığını anlamaktayız. Tek avlulu ve iki katlı bir ticaret hanıdır. Tığcılar Sokağındaki çok sade yuvarlak taş kemerli girişi avluya beşik tonozlu bir geçitle bağlanır. İki kata çıkan merdivenler bu geçittedir. Avluyu çevreleyen revaklar tuğladan yuvarlak kemerlidir. Kemerleri taşıyan kare payeler ise taştandır. Her iki katta da revaklara açılan odaların yuvarlak taş kemerli birer kapı ve penceresi bulunmaktadır. Odalardaki izlerden burada ocaklar olduğu anlaşılmakta ise de bu ocakların hiçbiri günümüze gelmemiştir. Her iki katın da üstü çapraz tonoz ile örtülüdür. Zemin katı çok değişikliğe uğramış ve orijinal yapısını tamamen kaybederek günümüze gelmiştir.

HAN MİMARİSİ:

Osmanlı Ticaret Hanlarının geleneksel bir plan tipi bulunmaktadır. Bu gelenek bu Han yapısında da uygulanmıştır. Arazinin şartlarına göre kare, dörtgen ve yamuk bir avlu etrafında revaklar bulunur. Bu revaklarla dükkanlar arasında koridorlar oluşmaktadır. Başka bir şekilde izah etmek istenirsen koridorun bir yanı dükkan diğer yanı ise avluya bakan balkonlardır. Dükkan denilen hücreler ise 25- 36 metrekarelik mahallerdir. Hanın çevresinde sokaklar bulunursa bu hücrelerden dışarı pencere açılmaktadır. Hanlar genelde arazi ve çevre şartlarına uyularak iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu revaklar genelde sivri kemer veya yuvarlak kemerlerdir. Son katta ise revakların üstü küçük kubbeler veya tonozlarla örtülmüştür. Çatı örtüsü ise kurşundur. Bugün hanlar büyük çapta harap durumda olduğu için bu özelliklerin büyük bir kısmı görülmez.

13 - Beyazıt Yağlıkçılar Cebeci Han

tb

Cebeci Hanı; İstanbul Suriçi Kapalıçarşının kuzeyinde Yağlıkçılar Caddesi üzerinde olup Astarcı ve Sarraf hanları ile çevrelenmiştir. Kitabesi olmayan bu hanın yaptıranı ve mimarı bilinmemektedir. Yapı inşa tekniği bakımından 18.yüzyıla ait olarak tarihlendirilir. İstanbul’a gelen tüccarların konaklaması için yapıldığı ileri sürülen bu hanın avlusunda hayvanları sulamak için bir havuz ve küçük bir de namazgah varmış. Muntazam bir dikdörtgen plâna sahip olan hanın girişi Yağlıkçılar Caddesi üzerindedir. Ardarda iki avlulu ve iki katlı bir binadır. Günümüzde özgün mimarisinden çok kaybetmiş olan bu hanın girişi yuvarlak bir kemer halinde olduğu kalan inşaat parçalarından anlaşılmaktadır. Bu giriş beşik tonozlu bir geçitle 17 x 37 m.lik birinci avluya bağlanır. Buradaki ikinci bir geçitle de hanın esas avlusu olan 37 x 37 m. lik ikinci avluya girilir. Her iki avlunu çevresi klasik han şemasında olduğu gibi tuğla kemerli revaklarla çevrilidir. 72 x47 m. ölçüsünde bir alana inşa edilmiş bu han 1894 depreminde neredeyse tamamen yıkılmış ve uzun müddet harabe halinde kaldıktan sonra onarılarak tekrar kullanıma açılmıştır. Bu onarımlarda ilk plân şemasına olduğunca sadık kalınmaya çalışılmıştır.

HAN MİMARİSİ:

Osmanlı Ticaret Hanlarının geleneksel bir plan tipi bulunmaktadır. Bu gelenek bu Han yapısında da uygulanmıştır. Arazinin şartlarına göre kare, dörtgen ve yamuk bir avlu etrafında revaklar bulunur. Bu revaklarla dükkanlar arasında koridorlar oluşmaktadır. Başka bir şekilde izah etmek istenirsen koridorun bir yanı dükkan diğer yanı ise avluya bakan balkonlardır. Dükkan denilen hücreler ise 25- 36 metrekarelik mahallerdir. Hanın çevresinde sokaklar bulunursa bu hücrelerden dışarı pencere açılmaktadır. Hanlar genelde arazi ve çevre şartlarına uyularak iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu revaklar genelde sivri kemer veya yuvarlak kemerlerdir. Son katta ise revakların üstü küçük kubbeler veya tonozlarla örtülmüştür. Çatı örtüsü ise kurşundur. Bugün hanlar büyük çapta harap durumda olduğu için bu özelliklerin büyük bir kısmı görülmez.

14- Çakmakçılar Büyük Valide Han

tb
Büyük Valide Han; İstanbul Suriçi Mahmutpaşa Çakmakçılar yokuşu ile Fincancılar yokuşu arasında olan han Kösem Sultan tarafından inşa edilmiştir. Hanın kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Büyük Yeni Han ile karşılıklı olan İstanbul’un en büyük hanlarından olan bu yapıyı Sultan I. Ahmet (1603-1617) in eşi, Sultan IV. Murat (1623- 1640) ve Sultan İbrahim (1640-1648) in annesi Kösem Mahpeyker Sultan, yine kendisinin yaptırttığı Üsküdar’daki Çinili Külliyesine akar olması için inşa ettirmiştir.

Evliya Çelebi Seyyahatnamesin de bu görkemli yapıdan şöyle bahseder: “Bu hanın yerinde evvelce Cerrah Mehmet Paşanın sarayı vardı, zamanla yıkılmış olduğundan Kösem Valide altlı üstlü üçyüz hücreli şeddadi bir han bina ettirmiştir ki İstanbul’da Mahmut Paşa Hanı ile bundan büyük han yoktur. Bir tarafında dört köşe bir cihannüma kulesi vardır ki eflâke ser çekmiştir. Develiği ve bin aded at ve katır alır ahırı vardır. Ortasında camii şerifi vardır.” Hanın 1926 da çöken Han-ı sağır denen küçük han bölümünün avlusunun kuzey-doğusunda 12 x 12 m. ölçüsünde bir kule bulunmaktadır. Cihannüma kulesi denilen içi dilimli bir kubbesi olan bu kulenin Cerrah Paşa Sarayına aittir. Bizans yapı karakteri taşıyan bu kulenin Evliya Çelebi’nin bildirdiği Cerrah Paşa Sarayının da üzerinde yapıldığı bir Bizans eserinden kalmış olduğu düşünülebilir.

İstanbul Camileri hakkında önemli bir kaynak olan Hüseyin Ayvansarayi’nin “Hadikatü’l-Cevami isimli eserinde ise avludaki küçük camiden şöyle söz edilmektedir:

“ İstanbul’da vaki Valide Hanı denmek şehir han-ı kebir bu camiin vakfından olup han derununda olan mescit dahi sultanı müşarünileyhanın eser-i hayrıdır.” İstanbul’da Valide Hanı olarak tanınmış olan bu hanın içinde yine Sultanın yaptırttığı bir cami vardır. Kösem Sultan’ın servetini bu hanın bir odasında sakladığı ve gelini Sultan IV. Mehmet’in annesi Turhan Hatice Sultan tarafından Başlala Uzun Süleyman Ağa ile birkaç has odalı tarafından 2-3 Eylül 1651 de gecesi odasında bir perde ipi ile boğulup öldürtülmesinden sonra bu servetin yağmalandığı da bir söylencedir. Naima tarihinde Valde Sultanın servetinden şöyle bahsetmektedir: “...ol handa yirmi sandık Florin altını bulundu, anı dahi miriye aldılar."

Üç avlusu olan bu han 98 x 168 m.lik bir alana sahiptir. Büyük ve Küçük Han olarak iki kısımdan yapılmış olan bu hanın planı bulunduğu araziye uydurulmuş olduğundan geometrik bir düzen göstermez. “Han-ı kebir” denilen büyük hanın esas girişi oldukça meyilli bir yol olan Çakmakçılar Yokuşu tarafındadır. Muntazam kesme taştan yapılmış bu girişin üzerinde konsollara oturmuş yedi tane üç kademeli çıkmalar vardır. Bu cepheyi üstten bir taş saçak silmesi dolaşır. Girişten basık kemerli, beşik tonozlu bir geçitle üçgen şeklindeki küçük bir avluya ve kare planlı bir mekâna oradan da revakların çevrelediği 63 x 66 m. boyutundaki büyük avluya geçilir. Avlunun etrafını çevreleyen yuvarlak kemerli revakların gerisindeki odalar yuvarlak taş kemerli kapılar ile avluya açılmaktadır. İkinci kattakilerin kapılarının yanında bir de dikdörtgen ve taş söveli pencereleri vardır. Dış cephede de pencere dizisi görülmekle beraber bunlar günümüze gelene kadar çok bozulmuş ve adeta karakterini kaybetmiştir. Avlunun her iki tarafından evvelce taş merdivenlerle yukarı katlara çıkılıyorsa da günümüzde bu merdivenler tamamen değişmiştir. Revakların arkasında yola bakan cephede ise bir sıra sivri kemerli dükkanlar bulunmaktadır. Fincancılar yokuşu tarafına bakan ve Han-ı sağir olarak adlandırılan küçük han, muntazam bir dikdörtgen plana sahiptir. 21 Mart 1926'da yıkılan bu bölüm 15 x 56 m. ebadında dikdörtgen bir avluyu çevreleyen revaklar ve onların gerisinde ise sivri kemerli kapılarla revaklara açılan odalar vardır. Evliya Çelebinin bahsettiği ahırların buradaki avlunun bodrumunda olması muhtemeldir. Hayvanların barındığı bölüm ile oturma mekanlarının bu handa görüldüğü gibi çok kesin bir şekilde birbirinden ayrılması Türk Han mimarisinde ilk defa denenmiş bir plandır.

Çakmakçılar caddesine bakan ve üçgen avlusu bulunan üçüncü bölüm ise oldukça küçüktür. Bu avludan Büyük han’a ve avlusuna açılar bir geçit bulunmaktadır. Yola bakan taraftaki girişin solundaki revakın altındaki bir merdivenle üst kata çıkılmaktadır. Bu üçgen şeklindeki avlunun zemin ve üst kat mekanları yolun eğim ve kenarına uymak zorunluluğundan kare veya dikdörtgen şeklinde yapılmışlardır. Zemin kattaki mekanların yola bakan tarafında ise bir sıra dükkan sıralanmıştır.

Büyük Valide Hanının birinci ve ikinci avluda toplam 153, üçüncü avluda da 57 olmak üzere toplam 210 odası bulunmakta idi. Kösem Sultan’ın ölümünden sonra hanın büyük kısmı hazineye kalmış ve Cumhuriyetten sonra da bir kısım odalar Vakıflara geçmiştir. Vakıflar Başmüdürlüğü 1940'lı yıllarda bu odaların bir kısmını satmıştır. Hanın bakımsızlığı maliklerinin çokluğu ve veraset yoluyla uzun yıllar boyu veraset yoluyla elden ele geçmesi nedeniyle 126 kadar hissedarı olmuştur. Yüzyılın başında buradaki bekar odalarında çoğunlukla İranlılar oturuyorlardı. İstanbul’da Kuranı Kerimin ilk basıldığı yerde bu handaki İranlıların matbaasıdır. Hatta bu Kuranın basılışı için Şeyhülislâmdan fetva alınamayınca 1870’li yıllarda gizlice burada basılmıştır. 19 Ağustos 1906'da bir kısmı çökmüş 1931'de hanın ikametgah olarak kullanılamayacağına karar veren Valilikçe odalar boşaltılmıştır.

15- Çakmakçılar Büyük Yeni Han

tb

Büyük Yeni Han; İstanbul Suriçi Mahmutpaşa Çakmakçılar Yokuşu, Sandalyeciler ve Çarkçılar sokakları arasındadır. 1764'de Sultan III. Mustafa tarafından Mimar Mehmet Tahir Ağa’ya inşa ettirilmiştir. Avlu duvarında bugün sadece bulunduğu çerçeve kalmış olan kitabesinin ne olduğu bilinmemektedir. Eski kaynaklar bu kitabede inşa tarihi olan 1764 ile III. Mustafa ve mimarının adının yazılı olduğunu kaydederler. Hanın planı düzgün olmayan bir dikdörtgen şeklindedir. Üç katlı olan bu yapının biri 42 m. diğeri ise 25 m. uzunluğunda iki avlusu olup bu avlulara üç ayrı yerden girilmektedir. Avlular birbirlerine kemerli ve beşik tonozlu geçitlerle bağlanırlar ve her katta üç taraftan yuvarlak kemerli revaklarla çevrilidir. Zemin ve birinci katlarda 58’er, ikinci katta ise 57 odası bulunmaktadır.

Dış tarafta ise 40 dükkan vardır. Çakmakçılar Yokuşundaki cephedeki giriş ana giriştir. Çok hareketli olan bu cephede yokuşun eğiminden dolayı zemin kat üzerinden başlayan ve cephe boyunca devam eden beş çıkma yapılmıştır. İkinci katta bu çıkmalar konsollarla biraz daha genişletilerek cephede daha bir hareketlilik sağlanmıştır. Cephedeki pencereler dikdörtgen taş sövelerin üzerinde sağır sivri kemerlerle dekore edilmiştir. Sandalyeciler sokağına bakan uzun cephenin üst tarafında bir kuş evi ve maşallah yazısı bulunur. Çakmakçılar tarafındaki köşesinde bir çıkma bulunur buradan itibaren bütün sokak boyunca cephe düzdür. Buradaki odalar dükkanların gerisinde kaldığı için pencereleri avluya açılmaktadır. Daha sonraları bu dükkanlar arkadaki odalarla aradaki duvar yıkılarak birleştirilmiştir. Çarkçılar sokağındaki cephe yolda eğim olmamasından dolayı düzdür.

Yalnız bu cephe Çakmakçılar ile birleşirken kot farkı meydana geldiğinden dolayı iki kata iner. Hanın bütün cephe mimarisinde kefeki taşı arasında iki sıra tuğla hatıllar kullanılmıştır. Hanın her iki avlusundaki revakların üzerleri beşik ve çapraz tonoz ile örtülüdür. Odaların üst örtüleri ise çapraz tonozdur. Büyük Yeni Han yapıldığında içeride sarraf dükkanlarının bulunduğu bilinmektedir. Hatta ticaret sicil kayıtlarına göre Emekli Sandığına bağlı olan günümüzde bulunmayan memurlara borç veren bir kuruluş olan “Emniyet Sandığı” da burada açılmıştır. Bankalar Caddesindeki hanların yapılmasından sonra sarraflar buradan ayrılmışlardır. I. Dünya Savaşından sonraki işgal yıllarında bir müddet işgal kuvvetlerinin karargahı olarak da kullanılmıştır.

16- Divan yolu Vezir Han

tb

Vezir Han; İstanbul Suriçi Çemberlitaş Divanyolu Caddesi ile Vezirhan Caddesi’nin kesiştiği yapı adasında 1660 tarihinde Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa tarafından Köprülü Mehmet Paşa Külliyesi’nin bir yapısı olarak inşa edilmiştir. Bugünkü tramvay yolu külliye’nin ortasından geçmektedir. Yapının kitabesine göre inşa tarihi 1660 yılıdır. Sokak ve arsa durumuna uymak mecburiyetinden dolayı muntazam bir planı yoktur. Han 3200 metrekarelik bir yapı alanına sahiptir. Taş ve tuğla karışımı olarak inşa edilmiş olan bu han iki avlulu ve iki katlıdır. Hanın taç kapılı girişi cadde üzerinde olup arazinin meyilinden dolayı bu kısım üç katlıdır. Cephede yuvarlak taş kemerli 8 adet dükkan kapının iki tarafında sıralanmıştır. Giriş kapısının üzerinde talik hatla yazılmış 1894-95 tarihli beş satırlık bir tamir kitabesi vardır. Buradan beşik tonozlu bir geçitle revaklı, üçgen biçiminde birinci avluya geçilir. İkinci avlusu 70 x 45 m. ebadında yamuk biçiminde olup sivri kemerli revaklıdır. Üst kata revak altında karşılıklı iki yöndeki merdivenlerle çıkılır. Kapı ve pencereleri dikdörtgen ve taş hatıllıdır. İkinci avluda bugün fonksiyonunu kaybetmiş küçük bir mescit bulunmaktadır.

17- Eminönü Rüstem Paşa Büyük Çukur Han

tb

Büyük Çukur Han; İstanbul Suriçi Eminönü Rüstempaşa Mahallesi Mahkeme sokak ile Kızılhan sokağın kesiştiği yapı adasında Sadrazam Rüstempaşa tarafından 1558 tarihlerinde inşa ettirilmiştir. Hanın Mimar Sinan tarafından Rüstem Paşa külliyesi içinde bir yapı olarak tek avlulu iki katlı olarak inşa edilmiştir. İstanbul’un en eski hanlarından biridir. Han yapısının yeri ve ticaret dünyası olarak bakıldığında yapı o dönemde de ticaretin merkezi olduğu bilinmektedir. Han dışarıdan iki katlı olup iç avludan üç katlıdır. Zira binanın dışarıdan görülmeyen bir de bodrum katı vardır. Han 33 X 29 metrelik bir alana inşa edilen hanın avlusu 11 X 8 metre ebadındadır. Hanın iki farklı cephesinden iki ayrı girişi bulunmaktadır. Rüstem Paşa Hanı, yer yer özgün dokusunu kaybetmiş olsa da özgün yapısına dair fikir verebilecek kadar korunmuştur. Rüstem Paşa Camii’nin de içinde bulunduğu Rüstem Paşa Külliyesi’nin bir parçası olarak inşa edilen han, tek avlulu ve iki katlı hanlar grubuna girmektedir.

HANLAR MİMARİSİ:


Osmanlı Ticaret Hanlarının geleneksel bir plan tipi bulunmaktadır. Bu gelenek bu Han yapısında da uygulanmıştır. Arazinin şartlarına göre kare, dörtgen ve yamuk bir avlu etrafında revaklar bulunur. Bu revaklarla dükkanlar arasında koridorlar oluşmaktadır. Başka bir şekilde izah etmek istenirsen koridorun bir yanı dükkan diğer yanı ise avluya bakan balkonlardır. Dükkan denilen hücreler ise 25- 36 metrekarelik mahallerdir. Hanın çevresinde sokaklar bulunursa bu hücrelerden dışarı pencere açılmaktadır. Hanlar genelde arazi ve çevre şartlarına uyularak iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu revaklar genelde sivri kemer veya yuvarlak kemerlerdir. Son katta ise revakların üstü küçük kubbeler veya tonozlarla örtülmüştür. Çatı örtüsü ise kurşundur. Bugün hanlar büyük çapta harap durumda olduğu için bu özelliklerin büyük bir kısmı görülmez.

18- Laleli Çukur çeşme Han

tb

Taş Han veya Sipahiler Hanı veya Çukurçeşme Hanı; İstanbul Suri Laleli Fethi Bey Caddesine cepheli olarak Sultan III. Mustafa tarafından inşa edilmiştir. Kitabesi olmamakla birlikte Sultan III. Mustafa’nın yaptırtmış olduğu Laleli Camiinin Vakıf kayıtlarında bu hanın camiin vakfından olduğu ve ulufelerini almak için İstanbul’a gelen Sipahilerin kalmaları için yaptırıldığı yazılıdır. Bu yüzden ilk yapıldığında “Sipahi Hanı” adı ile tanınmaktadır. Üç avlulu olan bu hanın giriş cephesi çağdaşlarından farklı olarak tuğla hatıllı olmayıp kesme taştan inşa edildiğinden dolayı Taş Han adı ile anılmıştır. Diğer cephelerde ve iç avluya bakan duvar örgüsünde ise taş sıraların arasında tuğla hatıllar ile klasik dokuya dönülmüştür. Giriş 27 x 14 m. lik birinci avluya alışılmışın dışında bir plan şemasıyla uzun bir bina koluyla bağlanır. Avluya geçişi de içine alan bu kısım tek başına bir bölüm meydana getirmekte olup üzerinde iki katlı dar odalar bulunmaktadır.

Bu geçit ayrıca uzun bir koridor ile ana avluya da bağlanmakta olup iki yanında üst kata çıkışı sağlayan merdivenler vardır. Girişin üzerinde biri büyük diğer ikisi küçük olmak üzere üç taş kemer hafif bir çıkıntı yapan taş payelere oturur. Bu kemerlerin üzerinde zemin kat ile üst katı ayıran taş bir silme devam edere. Esas avlu bodrumlu olup diğerlerinden oldukça büyüktür. Bir rampa inilen avludaki bu bodrum atların barınması için yapılmıştır. Yuvarlak revak kemerleri tuğladandır. Bu revakların arkasında kalan odaların bazıları yuvarlak taş kemerli kapı ve dikdörtgen taş hatıllı pencerelerle bazıları da sadece sadece kapı ile revaklara açılmaktadır. Günümüzde bakımsız ve bazı yerleri harap olmakla beraber eski karakterini muhafaza edebilmiş olan bu yapı İstanbul’daki askeri hüviyetli tek handır.

19- Mahmut Paşa Kürkçü Han

tb

Mahmutpaşa Kürkçühan; İstanbul Suriçi Mahmutpaşa yokuşunda, Çakmakçılar ve Çarkçılar Sokaklarının arasındaki yapı adasında Sadrazam Mahmut Paşa tarafından 1480 tarihlerinde inşa edilmiştir. Kesin inşa tarihi bilinmemektedir. Fetihten sonra yapılan ilk hanlardan olup günümüze gelen en eski İstanbul hanıdır. Fatih Sultan Mehmet döneminin sadrazamı Mahmut Paşa tarafından kendisinin yaptırdığı camiye akar olmak üzere yaptırılmıştır. Mimarı Atik Sinan’dır. 128 x 68 m. lik bir alanı kaplayan bu han iki avlulu ve bunların etrafını çevreleyen iki katlı bir yapıdır. Toplam 8.700 metrekarelik bir alana inşa edilmiştir.

Kare biçimindeki büyük avluda duvarlara çapraz olarak inşa edilmiş “Hacı Küçük” adıyla anılan birinin vakfettiği küçük bir mescit yer alır. Daha küçük olan ikinci avlu ise kapladığı sahanın çarpık olmasından dolayı yamuk şeklindedir. Mahmutpaşa yokuşuna açılan giriş kapısı üzeri tonoz örtülü ve eyvan şeklindedir. Buradaki koridor kemerli bir revakın çevrelediği avluya açılır. Bu revaklı avlunun iki tarafındaki taş merdivenlerle üzeri beşik tonoz ile örtülü üst kata çıkılmaktadır. Bu kattaki odalar revak’a birer kapı ve pencere ile açılmaktadır. Cephede üst örtünün altında tuğladan yapılmış bir kirpi saçak bütün binayı dolaşır. Binanın yapımında aralarda tuğla derz doku kullanılarak taş kullanılmıştır. 16-19 yy. arasında bu bölgede sıkça çıkan yangınlardan bu han çok zarar görmüş olmasına rağmen her seferinde onarılmıştır.

HANLAR MİMARİSİ:

Osmanlı Ticaret Hanlarının geleneksel bir plan tipi bulunmaktadır. Bu gelenek bu Han yapısında da uygulanmıştır. Arazinin şartlarına göre kare, dörtgen ve yamuk bir avlu etrafında revaklar bulunur. Bu revaklarla dükkanlar arasında koridorlar oluşmaktadır. Başka bir şekilde izah etmek istenirsen koridorun bir yanı dükkan diğer yanı ise avluya bakan balkonlardır. Dükkan denilen hücreler ise 25- 36 metrekarelik mahallerdir. Hanın çevresinde sokaklar bulunursa bu hücrelerden dışarı pencere açılmaktadır. Hanlar genelde arazi ve çevre şartlarına uyularak iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu revaklar genelde sivri kemer veya yuvarlak kemerlerdir. Son katta ise revakların üstü küçük kubbeler veya tonozlarla örtülmüştür. Çatı örtüsü ise kurşundur. Bugün hanlar büyük çapta harap durumda olduğu için bu özelliklerin büyük bir kısmı görülmez.

20- Mahmut Paşa Sabuncu Han

tb

Sabuncu Hanı; İstanbul Suriçi Mahmutpaşa Sabuncuhanı Sokağındadır. Kitabesi olmadığından yaptıran ve mimarı bilinmemektedir. İnşaat tarzından 1890 tarihlerinin sonu olarak tarihlendirebiliriz. Bulunduğu arsanın durumundan dolayı muntazam bir planı yoktur. Birbiri ardında iki yapı bloğu şeklinde inşa edilmiş olan bu han iki katlı ve iki küçük avluludur. Sabuncu hanı sokağına bakan blok 29 x 26 m. arkadaki ise 28 x 30 m. bir alanı kaplamaktadır. Sokağa bakan cephesindeki kapı taş kemerli bir açıklık halindedir. Buradan tonozlu bir geçitle avluya geçilir. Giriş koridorunun solundaki merdiven birinci bloğun birinci katına sağdaki merdiven ise ikinci bloğun ikinci katına çıkar. Avlunun etrafındaki revaklar ve avlu günümüzde yapılan ilavelerle bütün orijinalliğini kaybetmiştir. Arkadaki ikinci avlu biraz daha az tahrip olarak günümüze geldiğinden mimarisini anlayabiliyoruz. Binanın ön cephesinde zemin katta penceresiz üst katta ise her mekana bir adet olmak üzere taş söveli dikdörtgen pencereler açılmıştır. Diğer üç cephe etrafındaki binalarla bitişik nizam olduğundan penceresizdir.

HAN MİMARİSİ:

Osmanlı Ticaret Hanlarının geleneksel bir plan tipi bulunmaktadır. Bu gelenek bu Han yapısında da uygulanmıştır. Arazinin şartlarına göre kare, dörtgen ve yamuk bir avlu etrafında revaklar bulunur. Bu revaklarla dükkanlar arasında koridorlar oluşmaktadır. Başka bir şekilde izah etmek istenirsen koridorun bir yanı dükkan diğer yanı ise avluya bakan balkonlardır. Dükkan denilen hücreler ise 25- 36 metrekarelik mahallerdir. Hanın çevresinde sokaklar bulunursa bu hücrelerden dışarı pencere açılmaktadır. Hanlar genelde arazi ve çevre şartlarına uyularak iki veya üç katlı olarak inşa edilmiştir. Bu revaklar genelde sivri kemer veya yuvarlak kemerlerdir. Son katta ise revakların üstü küçük kubbeler veya tonozlarla örtülmüştür. Çatı örtüsü ise kurşundur. Bugün hanlar büyük çapta harap durumda olduğu için bu özelliklerin büyük bir kısmı görülmez.

21- Nuru Osmaniye Çuhacı Han

tb

Çuhacı Han; İstanbul Suriçi Nurusosmaniye Kılıççılar Sokak ile Çuhacı Han Sokak’ları arasındaki yapı adasında 1725 tarihlerinde inşa edilmiştir. Hanın kesin inşa tarihi ve mimarı belli değildir. Mahmutpaşa Yokuşunun başında Kılıççılarsokağı ile Çuhacı Han Sokağı arasındadır. Çuhacı Hanın kitabesi yoktur. Vakıf kayıtlarına göre Lale devrinde Nevşehirli Damat İbrahim Paşa (1718-1730) tarafından bir tür yünlü kumaş olan Çuhacıların ticaretleri için yaptırılmıştır. Hatta Çuhacılar loncası Kethüdasının da bu hanın içinde oturduğu ve bu esnaftan dolayı da adının Çuhacılar Hanı olduğu bilinir. Hanı daha sonra Çuhacı esnafı terk etmiş ve onların yerini kuyumcu ve gümüşçüler almıştır. Han yapılmadan önce yerinde İğneci El-hac Hasan Ağa’nın mescidi olduğunu Hüseyin Ayvansarayi Hadikatü’l-Cevâmi isimli eserinde yazmaktadır. Muhtemelen Nevşehirli, hanı yaptırırken bu mescidi de hanın kapısı üzerindeki mekanda yeniden yaptırmış olmalıdır. Çuhacı Han 29 Eylül 1755’deki büyük Hocapaşa yangınında yanmış, günümüzdeki bina ise bu yangından sonra kısmen yenilenerek yapılmıştır.

Tuğla ve taş karışımı olarak inşa edilmiş olan bu yapı iki katlı ve dikdörtgen avluludur. Çuhacı Hanı sokağındaki girişi sade, yuvarlak taş kemerli bir açıklık şeklindedir. Bu girişin üzerinde yedi adet ve üç sıralı taş konsollar üzerine oturan taş ve tuğla karışımı bir bindirmeliği vardır. Han inşa edildiği sırada yeniden yapılmış olan mescit bu mekanda idi ve 1914 yılına kadar kullanılmış olup bu tarihten sonra atölye haline getirilmiştir. Bu bindirmeliğin sivri kemerli, sağır alınlıklı iki büyük dikdörtgen pencerenin alt ve üstünde daha küçük pencere bulunur. Giriş 21 x 28 m. ölçüsündeki dikdörtgen avluya uzun ve çapraz tonozlu bir geçit ile bağlanır. Avlunun etrafında payelere oturan sivri kemerli üzerleri manastır tonozu ile örtülü iki katlı revak bulunur. Revakların iki yanındaki taş merdivenlerle üst kata çıkılmaktadır. Köşelerdeki iki merdiven ise depo olarak kullanılan bodruma inmektedir. Günümüzde yapılan ilavelerle orijinal özelliklerini tamamen kaybetmiş olan bu hanın 1964 de 1/4 hissesi Vakıflar’a geri kalanı ise şahıslara aittir.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Harika bir konu emeğine sağlık...İstanbul'un hanları çok güzel,tarihi birebir yaşıyor insan.en çok bakırcılar hani tarih kokuyor,dükkanların kapıları hala eski kapı,öyle bir değişik oluyor ki insan,sanki isyanda 200 yıl geriye gidiyorsun,sihirli bir dunya adeta.sonra çıkıyorsun dev gök delenler ve lüks AVM ler...yani çok değişik bir duygu kaplıyor beni...çok güzel konu...tarihimizi unutmayalım ki onlar yaşasın...
 
Üst Alt