Takvanın Gölgesinde
ahlak - islamda güzel irfan - islam ahlakı - islamda ahlak - Takva
Asıl giydirilmek istendiğimiz elbise, büründürülmek istendiğimiz tip ve manevi bir gururla taşımamız istenilen görünüm Takva aksesuarıdır. O öylesine bir unvandır ki, hiç kimse onu senden ne oylamayla, ne darbeyle ne de silah gücüyle alamaz. İsterse zindanlara mahkum etsinler, isterse sürgünlere göndersinler ya da arsız medya komedyenlerinin o günlük mizahi sütunlarına konu etsinler fark etmez !
Takva ve takvalının taşıdığı misyonun ulviliğinden zerre kadar eksiltemezler. Zira o öyle kolayca koparılıp sahibinden ayrıştırılacak bir parça değildir.
Bir insanın zorbalıkla elinden her şeyini almak mümkün, vücudunun her hangi bir organını kesip, parçalayıp, ayırmak mümkün fakat imanı ve takvayı ondan ayıramazsınız kendisi vazgeçmediği sürece.
İşte onun içindir ki yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de “en iyi elbisenin takva elbisesi” olduğu beyan edilmiştir.[Araf, 26] Acaba onun belli başlı herhangi bir rengi, motifi ve deseni var mıdır diye haklı olarak soranlar olabilir.
Tabiidir ki insan anlayamadığı bir şeyi merak edip sorar. Onun o masumane soruşu kadar güzel bir şey olamaz. Zira bir hadisi şerifte ya öğreten olun ya da öğrenen, üçüncüsünden olmayın diye buyurulmuştur. İşte böylesi samimi merak edip de soranlara doyurucu ve ikna edici cevaplar verilmesi gerekir.
Evet benim ey değerli kardeşim! Seni, beni, hepimizi yaratan kadiri mutlak olan o yüce Allah bütün kullarını kendilerine bahşettiği ömrürleri boyunca hayatlarının her anını bir imtihan ve sınama aşaması halinde dizayn etmiştir.Soluduğumuz her bir nefesin bile hesabını mutlaka vereceğimize göre sorumluluktan kaçış diye bir şey söz konusu olamaz.
İşte bunun idrakinde olan herkes ve her iman sahibi aslında imanını nazardan korur gibi koruması ve kollaması gerekir. Amandır imanıma zerre kadar halel gelmesin diye adeta kılı kırk yarar,su yerine kan içer , çekmekte olduğu sıkıntı ve dertlerinin şikayetini Rabbinden başka kapılara asla ve asla havale etmez, neler çektiğini yüce mevladan gayri kimseler bilmez. İçi ile dışı aynı olur. Gazabı, adaleti gözetme ve uygulama aşamasında hiçbir zaman imanının önüne geçmez. Aslında iman için sayılabilecek sayısız menkıbe ve aksesuar vardır .Biz sadece aklımıza gelenlerle yetindik diyebiliriz.
İşte insanı bu kadar hassas kılabilecek , ibresini zerre kadar şaşırtmayacak ve sorumluluğundan zerre kadar taviz verdirtmeyecek iç dinamizmimizin adıdır takva. Allah için sevmek ve yine Allah için buğzetmek onun önceliklerindendir. Hak ile batılın kesiştikleri o yol ayrımında teşhis yeteneğine onun hiç bir diyeceğimiz olamaz, o kimden yana tavır sergileyeceğini çok iyi bilir, neyin meftunu olması gerektiğini ve kimi tebrik edeceğini velhasılı beşeri ve ilahi artıların hangi hazinelerde saklı olduğunu fevkalade idrak edebilir. Onun neye yandığını ve ilahi aşk potasında mestane davranışında iman ve ihlas ibresinin kaçı gösterdiğini ancak ve ancak ehli olanlar anlar.
Size ne gam , o kendi yaktığı ateşe yanar pervaneler gibi aşkının uğruna canana canını feda eder de gözünü bile kırpmaz. Bırakın üç-beş kuruş dünya metaı için imanını feda etmeyi aksine o imanını koruyup kollamak için her şeyini feda eder.Mal da evlat da can da neymiş onun gözünde.
Yoluna can verdik sen bir lütuf nazarınla bakasın diye.
Hep iç geçirir durur.Yeter ki senin emrin ve iznin olsun bana. “Ey sevgili yar”der, nefesler sinelerde adeta hapsedilir ve her cuma dört gözle beklenir ve herkesin kulağı seste olur, onun ki gibi… Sırlarında biribirlerine mahrem olanlar hep sorarlar gönül lisanı ile ,yok mudur bir haber? Takvanın gölgesinde gölgelenenlerin hayat hikayeleri böylesi birer manzumedir.Ona bir gün Mina’da rastlarsın, diğer bir gün Tur’da denk gelirsin, bir başka gün Nur’da karşına çıkar, Hayber’de onun yiğitliğine tanıklık ederken, bir başka günde Kerbela’larda boy gösterir.
İster misin bir gün de senin gülüstanında böylesi güzellikler sana da kucak açsın ve meleklerle huriler sana ilk müjdeyi vermek için birbirleriyle yarışsın?…
Evet takvayı anlatmaya çalışıyoruz, onun sınırlarından, coğrafyasından, dahası yaşanabilirliğinden ve de kalitesinden az buçuk anlatmaya çalışıyoruz. Evet kalitesini merak ediyorsak şayet kısaca şu kadarını söyleyebilirim ki onunla ilgili şöyle ilahi patentli bir evrensel mesaj vardır:
“Allah katında en üstününüz şüphesiz takva sahipleridir.” [Hucurat, 13]
Şüphesiz yüce Allah doğru buyurmuştur. Takvanın getirisi bu kadar boldur sayın mumin ve muttakiler!. Bunlar sadece ve sadece sırtını takvaya yaslananlar içindir, elbet ki herkes ve herkesim sırtını takvaya dayamamış ve üstelik dayamadığı halde dayadığını sananlar da vardır. Aslında çok dikkatli olmalıyız bunun şakası makası olmaz.
Gün gelir: “Hadi ver elini Rabbine doğru gidiyoruz” denildiğinde belli olacaktır, hepimizin imanı… Allah korusun o gün melekler bizi tebrik edeceklerine bize ver yansın ederlerse halimiz nice olur? O yüzden hiç kimse kekliği çantada görmemeli ve görür gibi olup da övünmemeli diyoruz.
Vesselamu aleyküm ve rehmetüllahi ve berekatuhu.
ahlak - islamda güzel irfan - islam ahlakı - islamda ahlak - Takva
Asıl giydirilmek istendiğimiz elbise, büründürülmek istendiğimiz tip ve manevi bir gururla taşımamız istenilen görünüm Takva aksesuarıdır. O öylesine bir unvandır ki, hiç kimse onu senden ne oylamayla, ne darbeyle ne de silah gücüyle alamaz. İsterse zindanlara mahkum etsinler, isterse sürgünlere göndersinler ya da arsız medya komedyenlerinin o günlük mizahi sütunlarına konu etsinler fark etmez !
Takva ve takvalının taşıdığı misyonun ulviliğinden zerre kadar eksiltemezler. Zira o öyle kolayca koparılıp sahibinden ayrıştırılacak bir parça değildir.
Bir insanın zorbalıkla elinden her şeyini almak mümkün, vücudunun her hangi bir organını kesip, parçalayıp, ayırmak mümkün fakat imanı ve takvayı ondan ayıramazsınız kendisi vazgeçmediği sürece.
İşte onun içindir ki yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’de “en iyi elbisenin takva elbisesi” olduğu beyan edilmiştir.[Araf, 26] Acaba onun belli başlı herhangi bir rengi, motifi ve deseni var mıdır diye haklı olarak soranlar olabilir.
Tabiidir ki insan anlayamadığı bir şeyi merak edip sorar. Onun o masumane soruşu kadar güzel bir şey olamaz. Zira bir hadisi şerifte ya öğreten olun ya da öğrenen, üçüncüsünden olmayın diye buyurulmuştur. İşte böylesi samimi merak edip de soranlara doyurucu ve ikna edici cevaplar verilmesi gerekir.
Evet benim ey değerli kardeşim! Seni, beni, hepimizi yaratan kadiri mutlak olan o yüce Allah bütün kullarını kendilerine bahşettiği ömrürleri boyunca hayatlarının her anını bir imtihan ve sınama aşaması halinde dizayn etmiştir.Soluduğumuz her bir nefesin bile hesabını mutlaka vereceğimize göre sorumluluktan kaçış diye bir şey söz konusu olamaz.
İşte bunun idrakinde olan herkes ve her iman sahibi aslında imanını nazardan korur gibi koruması ve kollaması gerekir. Amandır imanıma zerre kadar halel gelmesin diye adeta kılı kırk yarar,su yerine kan içer , çekmekte olduğu sıkıntı ve dertlerinin şikayetini Rabbinden başka kapılara asla ve asla havale etmez, neler çektiğini yüce mevladan gayri kimseler bilmez. İçi ile dışı aynı olur. Gazabı, adaleti gözetme ve uygulama aşamasında hiçbir zaman imanının önüne geçmez. Aslında iman için sayılabilecek sayısız menkıbe ve aksesuar vardır .Biz sadece aklımıza gelenlerle yetindik diyebiliriz.
İşte insanı bu kadar hassas kılabilecek , ibresini zerre kadar şaşırtmayacak ve sorumluluğundan zerre kadar taviz verdirtmeyecek iç dinamizmimizin adıdır takva. Allah için sevmek ve yine Allah için buğzetmek onun önceliklerindendir. Hak ile batılın kesiştikleri o yol ayrımında teşhis yeteneğine onun hiç bir diyeceğimiz olamaz, o kimden yana tavır sergileyeceğini çok iyi bilir, neyin meftunu olması gerektiğini ve kimi tebrik edeceğini velhasılı beşeri ve ilahi artıların hangi hazinelerde saklı olduğunu fevkalade idrak edebilir. Onun neye yandığını ve ilahi aşk potasında mestane davranışında iman ve ihlas ibresinin kaçı gösterdiğini ancak ve ancak ehli olanlar anlar.
Size ne gam , o kendi yaktığı ateşe yanar pervaneler gibi aşkının uğruna canana canını feda eder de gözünü bile kırpmaz. Bırakın üç-beş kuruş dünya metaı için imanını feda etmeyi aksine o imanını koruyup kollamak için her şeyini feda eder.Mal da evlat da can da neymiş onun gözünde.
Yoluna can verdik sen bir lütuf nazarınla bakasın diye.
Hep iç geçirir durur.Yeter ki senin emrin ve iznin olsun bana. “Ey sevgili yar”der, nefesler sinelerde adeta hapsedilir ve her cuma dört gözle beklenir ve herkesin kulağı seste olur, onun ki gibi… Sırlarında biribirlerine mahrem olanlar hep sorarlar gönül lisanı ile ,yok mudur bir haber? Takvanın gölgesinde gölgelenenlerin hayat hikayeleri böylesi birer manzumedir.Ona bir gün Mina’da rastlarsın, diğer bir gün Tur’da denk gelirsin, bir başka gün Nur’da karşına çıkar, Hayber’de onun yiğitliğine tanıklık ederken, bir başka günde Kerbela’larda boy gösterir.
İster misin bir gün de senin gülüstanında böylesi güzellikler sana da kucak açsın ve meleklerle huriler sana ilk müjdeyi vermek için birbirleriyle yarışsın?…
Evet takvayı anlatmaya çalışıyoruz, onun sınırlarından, coğrafyasından, dahası yaşanabilirliğinden ve de kalitesinden az buçuk anlatmaya çalışıyoruz. Evet kalitesini merak ediyorsak şayet kısaca şu kadarını söyleyebilirim ki onunla ilgili şöyle ilahi patentli bir evrensel mesaj vardır:
“Allah katında en üstününüz şüphesiz takva sahipleridir.” [Hucurat, 13]
Şüphesiz yüce Allah doğru buyurmuştur. Takvanın getirisi bu kadar boldur sayın mumin ve muttakiler!. Bunlar sadece ve sadece sırtını takvaya yaslananlar içindir, elbet ki herkes ve herkesim sırtını takvaya dayamamış ve üstelik dayamadığı halde dayadığını sananlar da vardır. Aslında çok dikkatli olmalıyız bunun şakası makası olmaz.
Gün gelir: “Hadi ver elini Rabbine doğru gidiyoruz” denildiğinde belli olacaktır, hepimizin imanı… Allah korusun o gün melekler bizi tebrik edeceklerine bize ver yansın ederlerse halimiz nice olur? O yüzden hiç kimse kekliği çantada görmemeli ve görür gibi olup da övünmemeli diyoruz.
Vesselamu aleyküm ve rehmetüllahi ve berekatuhu.