Sultanların Şiiri / Şiirlerin Sultanı
Ali FUATŞÂİR OSMANLI SULTANLARI
Osmanlı hânedanı, diğer pek çok hânedandan farklı olarak tarih sahnesinde sanatkâr mizaçlı sultanlarıyla yer almıştır. İyi bir eğitimden geçen Osmanlı şehzadeleri ve sultanları, daha ziyade mûsikîye ve şiire ilgi göstermişlerdir. Osmanlı sarayının diğer Türk devletlerinde de olduğu gibi, sanatçıları ve ilim adamlarını desteklemesi, kültür ve sanat hayatını canlı tutmuştur. Osmanlı padişah, şehzâde, sultan ve diğer hânedan mensupları birçok sanat faaliyetini destekleyerek ve sanatkârları himâye ederek bu hususta adeta birbirleriyle yarışmışlardır. Daha Anadolu Beylikleri döneminde, beyler arasında bir yarışa dönüşen himâye, teşvik ve takdir anlayışı, aynı nitelikte Osmanlı sarayında da devam etmiştir. Osmanlı sultanları devrin ünlü şairleriyle dostluklar kurmuş ve şiir sohbetlerinde bulunmuşlardır. Daha ilk öğrenimleri sırasında kuvvetli bir dil ve edebiyat eğitimi alan sultanlardan pek çoğu şiir yazmış, bir kısmı da divân tertip edecek kadar şâirlik vasıflarını ön plâna çıkarmışlardır.
Osmanlı sultanlarının şiirlerinde dinî ve tasavvufî muhtevâ önemli bir yer tutmaktadır. Esasen Osmanlı sultanlarından pek çoğu tekke âdâbı içerisinde yetişmiştir. Bu bakımdan hemen hemen bütün Osmanlı Sultanlarının mutlaka bir tekke veya tasavvuf çevresiyle irtibatlı olduğu söylenebilir. Daha başlangıçta Şeyh Edebalı ile Osman Bey, Geyikli Baba ile Orhan Bey arasındaki manevî yakınlık, II. Murâd'ın Bayramîlere ilgisiyle daha geniş bir sosyal muhtevâ kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmed'in Akşemseddin'le ve III. Mehmed'in Halvetî Şeyhi Şemsettin Sivâsî'yle yakınlığı da bu münasebetlerin önemli örneklerindendir.
Osmanlı padişahları arasında ilk şiir söyleyen II. Murâd'tır. Murâdî mahlasıyla şiirler yazan II. Murâd hakkında Tezkireci Latîfî şunları söylemektedir: "Her ne kadar kendileri nadiren şiir söylerse de saltanatı süresince şiir ileri seviyede rağbet buldu. Rivayet edilir ki haftada iki gün şair ve bilginleri toplayıp dikkat ve iltifatla, baştan sona dinler, tartışmayı başlatmak için de her hafta her konu için tartışmacılar tayin edermiş." (İsen, 1990:68)
Güzel sanatların çeşitli dallarıyla ilgilenen Fatih Sultan Mehmed (1432-1481) de özellikle resme, şiire ve müziğe büyük önem vermiştir. Fatih, Avnî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Fatih'in şiirlerinde Şeyhî ve Ahmed Paşa'nın etkisi görülür. Fatih'in şiirlerinde ön plâna çıkan en önemli husus, derin bir lirizm ve samimiyettir. Nitekim sultan şâir, hükümdarlığının mânâsını, iç âlemindeki muhasebesini de yansıtarak şöyle ortaya koymaktadır:
İmtisâl-i câhidû fi'llâh olupdur niyyetim
Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdir niyyetim
Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benim
Lütf-ı Hak'dandır hemân ümmîd-i feth ü nusretim
Nefs ü mâl ile n'ola kılsam cihânda ictihâd
Hamdüli'llâh var gazâya sad hezârân rağbetim
Ey Mehemmed mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile
Umaram gâlib ola a'dâ-yı dîne devletim
(Aymutlu, 1959:140)
Fatih'in hâlefi II. Bayezid (1448-1512) de âlim ve sanatkâr bir sultandır. Adnî mahlasıyla şiirler yazan ve bir "Divân" tertip eden II. Bayezid, Türkçe'nin Çağatay lehçesini ve Uygur harflerini de bilirdi. Adnî Divânı, aynı zamanda Osmanlı padişahları tarafından tertip edilen ilk mürettep divandır. Ünlü İranlı şâir Molla Câmî'ye her yıl bin filori gönderdiği bilinen II. Bayezid, Zenbilli Ali Efendi, Molla Latifî, Sâdî Çelebi, Müeyyedzâde Abdurrahman, Necâtî, Ahmed Paşa, Ca'fer Çelebi, Sâfî, Behiştî ve Zâtî gibi devrin ünlü âlim ve sanatkârlarını desteklemiştir.
Bayezid, dinî muhtevalı şiirlerinde oldukça coşkulu ve samimidir:
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşır
Nitekim gedâlık bana yaraşır
Çü sensin penâhı cihân halkının
Kamudan sana ilticâ yaraşır
Şeh oldur ki kulluğun etti senin
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşır
Şu dil kim marîz-i gamındır senin
Ana zikrin ile şifâ yaraşır
Şu kim dürr-i gufrânın almak diler
der-i gamın bahrine âşnâ yaraşır
Eğerçi ki isyânımız çok durur
Sözümüz yine Rabbenâ yaraşır
Ne ümmîd ü ne bîmdür işimiz
Hemân bize havf ü recâ yaraşır
Eğer adl ile sorarsan Adlî'yi
Ukûbettir ana sezâ yaraşır
Ben ettim anı ki bana yaraşır
Sen eyle anı kim sana yaraşır
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşır
(Divân-ı Adlî, Millet Ktb., nr: 274, vr.1b)
Ali FUATŞÂİR OSMANLI SULTANLARI
Osmanlı hânedanı, diğer pek çok hânedandan farklı olarak tarih sahnesinde sanatkâr mizaçlı sultanlarıyla yer almıştır. İyi bir eğitimden geçen Osmanlı şehzadeleri ve sultanları, daha ziyade mûsikîye ve şiire ilgi göstermişlerdir. Osmanlı sarayının diğer Türk devletlerinde de olduğu gibi, sanatçıları ve ilim adamlarını desteklemesi, kültür ve sanat hayatını canlı tutmuştur. Osmanlı padişah, şehzâde, sultan ve diğer hânedan mensupları birçok sanat faaliyetini destekleyerek ve sanatkârları himâye ederek bu hususta adeta birbirleriyle yarışmışlardır. Daha Anadolu Beylikleri döneminde, beyler arasında bir yarışa dönüşen himâye, teşvik ve takdir anlayışı, aynı nitelikte Osmanlı sarayında da devam etmiştir. Osmanlı sultanları devrin ünlü şairleriyle dostluklar kurmuş ve şiir sohbetlerinde bulunmuşlardır. Daha ilk öğrenimleri sırasında kuvvetli bir dil ve edebiyat eğitimi alan sultanlardan pek çoğu şiir yazmış, bir kısmı da divân tertip edecek kadar şâirlik vasıflarını ön plâna çıkarmışlardır.
Osmanlı sultanlarının şiirlerinde dinî ve tasavvufî muhtevâ önemli bir yer tutmaktadır. Esasen Osmanlı sultanlarından pek çoğu tekke âdâbı içerisinde yetişmiştir. Bu bakımdan hemen hemen bütün Osmanlı Sultanlarının mutlaka bir tekke veya tasavvuf çevresiyle irtibatlı olduğu söylenebilir. Daha başlangıçta Şeyh Edebalı ile Osman Bey, Geyikli Baba ile Orhan Bey arasındaki manevî yakınlık, II. Murâd'ın Bayramîlere ilgisiyle daha geniş bir sosyal muhtevâ kazanmıştır. Fatih Sultan Mehmed'in Akşemseddin'le ve III. Mehmed'in Halvetî Şeyhi Şemsettin Sivâsî'yle yakınlığı da bu münasebetlerin önemli örneklerindendir.
Osmanlı padişahları arasında ilk şiir söyleyen II. Murâd'tır. Murâdî mahlasıyla şiirler yazan II. Murâd hakkında Tezkireci Latîfî şunları söylemektedir: "Her ne kadar kendileri nadiren şiir söylerse de saltanatı süresince şiir ileri seviyede rağbet buldu. Rivayet edilir ki haftada iki gün şair ve bilginleri toplayıp dikkat ve iltifatla, baştan sona dinler, tartışmayı başlatmak için de her hafta her konu için tartışmacılar tayin edermiş." (İsen, 1990:68)
Güzel sanatların çeşitli dallarıyla ilgilenen Fatih Sultan Mehmed (1432-1481) de özellikle resme, şiire ve müziğe büyük önem vermiştir. Fatih, Avnî mahlasıyla şiirler yazmıştır. Fatih'in şiirlerinde Şeyhî ve Ahmed Paşa'nın etkisi görülür. Fatih'in şiirlerinde ön plâna çıkan en önemli husus, derin bir lirizm ve samimiyettir. Nitekim sultan şâir, hükümdarlığının mânâsını, iç âlemindeki muhasebesini de yansıtarak şöyle ortaya koymaktadır:
İmtisâl-i câhidû fi'llâh olupdur niyyetim
Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdir niyyetim
Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benim
Lütf-ı Hak'dandır hemân ümmîd-i feth ü nusretim
Nefs ü mâl ile n'ola kılsam cihânda ictihâd
Hamdüli'llâh var gazâya sad hezârân rağbetim
Ey Mehemmed mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile
Umaram gâlib ola a'dâ-yı dîne devletim
(Aymutlu, 1959:140)
Fatih'in hâlefi II. Bayezid (1448-1512) de âlim ve sanatkâr bir sultandır. Adnî mahlasıyla şiirler yazan ve bir "Divân" tertip eden II. Bayezid, Türkçe'nin Çağatay lehçesini ve Uygur harflerini de bilirdi. Adnî Divânı, aynı zamanda Osmanlı padişahları tarafından tertip edilen ilk mürettep divandır. Ünlü İranlı şâir Molla Câmî'ye her yıl bin filori gönderdiği bilinen II. Bayezid, Zenbilli Ali Efendi, Molla Latifî, Sâdî Çelebi, Müeyyedzâde Abdurrahman, Necâtî, Ahmed Paşa, Ca'fer Çelebi, Sâfî, Behiştî ve Zâtî gibi devrin ünlü âlim ve sanatkârlarını desteklemiştir.
Bayezid, dinî muhtevalı şiirlerinde oldukça coşkulu ve samimidir:
Hudâyâ Hudâlık sana yaraşır
Nitekim gedâlık bana yaraşır
Çü sensin penâhı cihân halkının
Kamudan sana ilticâ yaraşır
Şeh oldur ki kulluğun etti senin
Kulun olmayan şeh gedâ yaraşır
Şu dil kim marîz-i gamındır senin
Ana zikrin ile şifâ yaraşır
Şu kim dürr-i gufrânın almak diler
der-i gamın bahrine âşnâ yaraşır
Eğerçi ki isyânımız çok durur
Sözümüz yine Rabbenâ yaraşır
Ne ümmîd ü ne bîmdür işimiz
Hemân bize havf ü recâ yaraşır
Eğer adl ile sorarsan Adlî'yi
Ukûbettir ana sezâ yaraşır
Ben ettim anı ki bana yaraşır
Sen eyle anı kim sana yaraşır
Şu günde ki hiç çâresi kalmaya
Ana çâre-res Mustafâ yaraşır
(Divân-ı Adlî, Millet Ktb., nr: 274, vr.1b)