MURATS44
Özel Üye
"Soykırım, Soykırım, Soykırım"
Balayan, kitabında ayrıca bir tür Ermeni hastalığından bahsetmektedir: "soykırıma" uğramış Ermenilerin hastalığından.., ezilmiş ve mağdur Ermenilerin psikolojik durumundan... Bu hastalık bulaşıcıdır ve sadece Ermeniler için geçerlidir. Sovyetler Birliği döneminde hastalık gizli evresini tamamlamış, bağımsızlıktan sonra hızlı bir şeklide Ermeniler arasında yayılmıştır. Ermeniler, bu hastalığın tedavisinin sadece 1915 olaylarının intikamı alındıktan, Kars, Iğdır, Erzurum, Sivas, ve Trabzon'un Ermenistan sınırları içinde olduktan ve Ağrı Dağı'nda Ermeni bayrağı dalgalandıktan sonra mümkün olacağını bildirmekte ve tedavinin uygulanması için her şeyi yapmaktadır.
Bu amaçla Bağımsızlık Bildirgesi'nin 11. maddesinde hastalığın tedavisi için kendilerine göre reçete yazmış, "uluslararası alanda soykırımın tanınması için bütün girişimleri destekleyeceklerini" ifade etmişlerdir. Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan döneminde (1991-1998) bu reçete fazla uygulanmasa da Robert Koçaryan iktidara geldikten sonra bu işle bizzat ilgilenmeye başlamış, hem iç hem de dış politikada "Ermeni hastalığının" tedavisi için uğraşmıştır.
Ermenistan'da hükümetin desteğiyle Milli Bilimler Akademisi ve Dünya Ermenileri Organizasyonu "soykırımın" uluslararası alanda tanıtılması için "Kanıtlar Paketi" hazırlama çalışmalarına başlamıştır. Bu amaçla Dünya Ermenileri Organizasyonu, Ermenistan Milli Bilimler Akademisi salonunda 6-7 Mayıs 2004 tarihlerinde "Ermenistan-Türkiye İlişkilerinin Normalleşmesinde Soykırım Faktörü" adlı bir konferans düzenlemiştir. (Bkz: Ermenistan Sözde Soykırım Konusunda 'Kanıtlar Paketi' Hazırlamak Çabasındadır Günlük Yorum, 07.05. 2004)
Bugün, Ermenistan'da faaliyet gösteren hiçbir siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve akademisyen "soykırımı" inkar edebilecek cesarete sahip değildir. Aksi taktirde Ermenistan sınırları içerisinde faaliyet göstermesi kesinlikle olanaksızdır. Ermenistan Milli Demokratik Birliği lideri Vazgen Manukyan, 19 Mayıs 2004 tarihinde İA REGNUM Haber Ajansına verdiği demeçte Ermenistan-Türkiye ilişkilerini değerlendirmiştir. Manukyan, Türkiye'yi "soykırımla" suçlamış, sınır kapılarının açılmasını talep etmiş, aynı zamanda sözde Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanıtılması için Ermenistan'ın propaganda çalışmalarına devam etmenin önemini vurgulamıştır. Ünlü Ermeni tarihçisi Andranik Migranyan da Manukyan ile aynı görüşleri paylaşmaktadır. Migranyan, 8 Mayıs 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan'ın, "Bizim için soykırımın kabul edilmesi önemlidir. Toprak ve tazminat talebi ise Ermenistan devletinin değil, diasporanın talebidir" şeklinde yaptığı açıklamayı doğru bulmadığını bildirmiş, "iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapısı açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile Ermenistan hükümetinin soykırım propagandası ve Türkiye'den soykırımı tanıma talebinden bir saniye bile olsun vazgeçmemesi gerektiğini" özellikle vurgulamıştır.
Ermeniler sözde soykırım propagandasını her geçen gün biraz daha genişletmeye çalışırken, maalesef Türkiye'deki bazı siyasi ve ekonomik çevreler, sınır kapılarının açılması gerektiğini savunmakta ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için bir vesile olacağını vurgulamaktadır. Bu çevreler konuyla ilgili görüşlerini açıklarken, Ermenistan'ın Türkiye karşıtı politikasını göz ardı etmekte, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımadığını, "soykırımın" Türkiye tarafından kabul edilmesi isteğini, toprak ve tazminat taleplerini unutmaktadırlar.
Hatem CABBARLI
Aşırı milliyetçi görüşleri ile tanınan, Büyük Ermenistan ideolojisinin en büyük savunucusu olan Zori Balayan "Ocak" adlı kitabında Türkleri inanılmaz olaylarla suçlamış, Türklerin Ermenilere karşı "soykırım" yaptığını, ancak Ermeni halkın bunu hiçbir zaman unutmayacağını ifade etmiş, tüm Ermenileri intikam almaya çağırmıştır.
Balayan, kitabında ayrıca bir tür Ermeni hastalığından bahsetmektedir: "soykırıma" uğramış Ermenilerin hastalığından.., ezilmiş ve mağdur Ermenilerin psikolojik durumundan... Bu hastalık bulaşıcıdır ve sadece Ermeniler için geçerlidir. Sovyetler Birliği döneminde hastalık gizli evresini tamamlamış, bağımsızlıktan sonra hızlı bir şeklide Ermeniler arasında yayılmıştır. Ermeniler, bu hastalığın tedavisinin sadece 1915 olaylarının intikamı alındıktan, Kars, Iğdır, Erzurum, Sivas, ve Trabzon'un Ermenistan sınırları içinde olduktan ve Ağrı Dağı'nda Ermeni bayrağı dalgalandıktan sonra mümkün olacağını bildirmekte ve tedavinin uygulanması için her şeyi yapmaktadır.
Bu amaçla Bağımsızlık Bildirgesi'nin 11. maddesinde hastalığın tedavisi için kendilerine göre reçete yazmış, "uluslararası alanda soykırımın tanınması için bütün girişimleri destekleyeceklerini" ifade etmişlerdir. Ermenistan'ın ilk Devlet Başkanı Levon Ter-Petrosyan döneminde (1991-1998) bu reçete fazla uygulanmasa da Robert Koçaryan iktidara geldikten sonra bu işle bizzat ilgilenmeye başlamış, hem iç hem de dış politikada "Ermeni hastalığının" tedavisi için uğraşmıştır.
Ermenistan'da hükümetin desteğiyle Milli Bilimler Akademisi ve Dünya Ermenileri Organizasyonu "soykırımın" uluslararası alanda tanıtılması için "Kanıtlar Paketi" hazırlama çalışmalarına başlamıştır. Bu amaçla Dünya Ermenileri Organizasyonu, Ermenistan Milli Bilimler Akademisi salonunda 6-7 Mayıs 2004 tarihlerinde "Ermenistan-Türkiye İlişkilerinin Normalleşmesinde Soykırım Faktörü" adlı bir konferans düzenlemiştir. (Bkz: Ermenistan Sözde Soykırım Konusunda 'Kanıtlar Paketi' Hazırlamak Çabasındadır Günlük Yorum, 07.05. 2004)
Bugün, Ermenistan'da faaliyet gösteren hiçbir siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve akademisyen "soykırımı" inkar edebilecek cesarete sahip değildir. Aksi taktirde Ermenistan sınırları içerisinde faaliyet göstermesi kesinlikle olanaksızdır. Ermenistan Milli Demokratik Birliği lideri Vazgen Manukyan, 19 Mayıs 2004 tarihinde İA REGNUM Haber Ajansına verdiği demeçte Ermenistan-Türkiye ilişkilerini değerlendirmiştir. Manukyan, Türkiye'yi "soykırımla" suçlamış, sınır kapılarının açılmasını talep etmiş, aynı zamanda sözde Ermeni soykırımının uluslararası alanda tanıtılması için Ermenistan'ın propaganda çalışmalarına devam etmenin önemini vurgulamıştır. Ünlü Ermeni tarihçisi Andranik Migranyan da Manukyan ile aynı görüşleri paylaşmaktadır. Migranyan, 8 Mayıs 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısında Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan'ın, "Bizim için soykırımın kabul edilmesi önemlidir. Toprak ve tazminat talebi ise Ermenistan devletinin değil, diasporanın talebidir" şeklinde yaptığı açıklamayı doğru bulmadığını bildirmiş, "iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapısı açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile Ermenistan hükümetinin soykırım propagandası ve Türkiye'den soykırımı tanıma talebinden bir saniye bile olsun vazgeçmemesi gerektiğini" özellikle vurgulamıştır.
Ermeniler sözde soykırım propagandasını her geçen gün biraz daha genişletmeye çalışırken, maalesef Türkiye'deki bazı siyasi ve ekonomik çevreler, sınır kapılarının açılması gerektiğini savunmakta ve bu durumun iki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi için bir vesile olacağını vurgulamaktadır. Bu çevreler konuyla ilgili görüşlerini açıklarken, Ermenistan'ın Türkiye karşıtı politikasını göz ardı etmekte, Ermenistan'ın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanımadığını, "soykırımın" Türkiye tarafından kabul edilmesi isteğini, toprak ve tazminat taleplerini unutmaktadırlar.