Tefekkür dilsizlere dil, arsızlara ar, âmâlara göz ve ölmüşlere hayat ve sessizlere sestir tefekkür Zaten geçmişten günümüze başımıza gelenler, her türlü dert sıkıntı neden gelir? Tabiî ki düşüncesizlikten
Beynin tefekküre yöneltilmemesi ona yapılan en büyük zulümdür Keşke kendi kendimize zulmetmeyi artık bıraksak da şu beynimizi biraz da olsa düşünmeye davet etsek Eğer davetimize icabet ederse muhterem beynimiz, o zaman yaşanmaya değer hayatımız olur ve davasıyla sevdalanan insanların kervanına katılabiliriz O insanlar ki, zamanın zor, zeminin dar olduğu şu beldelerde düşünen ve düşüncelerini pratiğe dökenlerdir, “ah davam!” diyenlerdir
Nakkaşın yeryüzüne işlediği güzelim nakışlardır o insanlar, zifiri karanlıkta parlayan birer yıldız, yolda kalmışlara birer ay ışığı, ayakta durmaya çalışan insanlığın şah damarıdır orta direkleri, bastonlarıdır o insanlar
Düşünelim düşünmeyi bile bize çok gördükleri bu aydınlık zannedilen karanlık Kehkeşan dünyada Ve düşünelim ki aslımızı bulalım, özümüze dönebilelim Özümüze döndüğümüz anda kimse gem vuramaz başımızdakine ve kelepçeleyemezler düşünce dünyamızı Özgür olmak adına ihtiyaç duyduğumuz sadece kendimize komut verebilmek ve komutu yerine getirebilecek güç azim ve cesaret bulalım Bulduğumuzda aydınlanır ufkumuz, dünyamız ve biz bunu ancak ve ancak TEFEKKÜR’LE yapabiliriz Şafak, zifiri karanlığı yardığı zaman hakkın yerini bulduğu, anlamını yitiren kelimeler anlam kazandığında müsvedde düşüncelere gerek kalmayacak!
Gönüllerin sedasız geçen her anı garip bir vaveyladır aslında, ay ışığından sürgün yiyip onun gittiği yerlere giderler Mavi bulutlar ilerlerken yerinden bir şeyler götürür yaralı yüreklerden…
Mutluluklar orada işte, bulutların olmadığı yerdeler Hüzün ve kederse aydınlığın yok olduğu, tefekkürün olmadığı yerdedir Her nefeste soluyorsun can dostum Ey ruhu gün kadar aydınlık olan ve şartlar gereği yeryüzü derbederi! Bu uzun ve de hüzzam gece bir gün biter, sana ağlama diyemem: AĞLA!
Çünkü ağlamalısın gözlerinden akan damlalar, bir yürek fethetmeli dalından düşen bir yapakla sen de ağlamalısın o yaprak sen de olabilirsin can dostum Seni de bir gün vururlar ey keder! Bu uzun ve de hüzzam gece bir gün bittiğinde
“Bir saat tefekkür bir yıllık ibadetten üstündür” buyrulmuştur Bu hadisten yola çıkarsak bir anlık gaflet insanın hayatına mal olabiliyor, hatta çevresindekilere de zararı dokunmuyor değil
Bir an düşünmeden yaptığı hatadan dolayı hem dünyasını hem de ahiretini mahvedebiliyor insan Ve bir anlık tefekkürle iki cihanını da kurtarabiliyor Velhasıl Mutluluk da, Mutsuzluk da tamamen insanın kendisinde bitiyor “İnsan bulunduğu ortamı cennet de yapabilir, cehennem de…” diyor bir düşünür
“Fa ayna tezhebun?(bu gidiş nereye?)”diyen ayet sanki gidişatımızı yargılar, sorgular gibi nereye gittiğimizi ve nereye gitmemiz gerektiğini sorgulamamız, tefekkür etmemiz açısında soruyor Düşüncesizce nereye varmak istiyorsun? Bir dakika dur ve düşün!
Zamanın zor, zeminin dar olduğu bu beldelerde bir nebze de olsa tefekkür edip ve tüm inatlara, çilelere rağmen haykırabiliyorsak “Ah DAVAM!” diyorsak ve diyebiliyorsak ne mutlu bizlere… Ve yaratanın bize en büyük nimeti olan aklı, O’nun kutsal davasını düşünüp, tefekkür edebildiğimiz için ne mutlu ve yılmaz savunucuları olabildikse ne güzel dava kurbanlarıyız
İLAHİ! Seni unutarak işlediği (yanlış) amelleri öyle bir hatırlat ki unutana, seni nerede unuttuğunu hatırlasın…
Kevser Güçkılıç
Beynin tefekküre yöneltilmemesi ona yapılan en büyük zulümdür Keşke kendi kendimize zulmetmeyi artık bıraksak da şu beynimizi biraz da olsa düşünmeye davet etsek Eğer davetimize icabet ederse muhterem beynimiz, o zaman yaşanmaya değer hayatımız olur ve davasıyla sevdalanan insanların kervanına katılabiliriz O insanlar ki, zamanın zor, zeminin dar olduğu şu beldelerde düşünen ve düşüncelerini pratiğe dökenlerdir, “ah davam!” diyenlerdir
Nakkaşın yeryüzüne işlediği güzelim nakışlardır o insanlar, zifiri karanlıkta parlayan birer yıldız, yolda kalmışlara birer ay ışığı, ayakta durmaya çalışan insanlığın şah damarıdır orta direkleri, bastonlarıdır o insanlar
Düşünelim düşünmeyi bile bize çok gördükleri bu aydınlık zannedilen karanlık Kehkeşan dünyada Ve düşünelim ki aslımızı bulalım, özümüze dönebilelim Özümüze döndüğümüz anda kimse gem vuramaz başımızdakine ve kelepçeleyemezler düşünce dünyamızı Özgür olmak adına ihtiyaç duyduğumuz sadece kendimize komut verebilmek ve komutu yerine getirebilecek güç azim ve cesaret bulalım Bulduğumuzda aydınlanır ufkumuz, dünyamız ve biz bunu ancak ve ancak TEFEKKÜR’LE yapabiliriz Şafak, zifiri karanlığı yardığı zaman hakkın yerini bulduğu, anlamını yitiren kelimeler anlam kazandığında müsvedde düşüncelere gerek kalmayacak!
Gönüllerin sedasız geçen her anı garip bir vaveyladır aslında, ay ışığından sürgün yiyip onun gittiği yerlere giderler Mavi bulutlar ilerlerken yerinden bir şeyler götürür yaralı yüreklerden…
Mutluluklar orada işte, bulutların olmadığı yerdeler Hüzün ve kederse aydınlığın yok olduğu, tefekkürün olmadığı yerdedir Her nefeste soluyorsun can dostum Ey ruhu gün kadar aydınlık olan ve şartlar gereği yeryüzü derbederi! Bu uzun ve de hüzzam gece bir gün biter, sana ağlama diyemem: AĞLA!
Çünkü ağlamalısın gözlerinden akan damlalar, bir yürek fethetmeli dalından düşen bir yapakla sen de ağlamalısın o yaprak sen de olabilirsin can dostum Seni de bir gün vururlar ey keder! Bu uzun ve de hüzzam gece bir gün bittiğinde
“Bir saat tefekkür bir yıllık ibadetten üstündür” buyrulmuştur Bu hadisten yola çıkarsak bir anlık gaflet insanın hayatına mal olabiliyor, hatta çevresindekilere de zararı dokunmuyor değil
Bir an düşünmeden yaptığı hatadan dolayı hem dünyasını hem de ahiretini mahvedebiliyor insan Ve bir anlık tefekkürle iki cihanını da kurtarabiliyor Velhasıl Mutluluk da, Mutsuzluk da tamamen insanın kendisinde bitiyor “İnsan bulunduğu ortamı cennet de yapabilir, cehennem de…” diyor bir düşünür
“Fa ayna tezhebun?(bu gidiş nereye?)”diyen ayet sanki gidişatımızı yargılar, sorgular gibi nereye gittiğimizi ve nereye gitmemiz gerektiğini sorgulamamız, tefekkür etmemiz açısında soruyor Düşüncesizce nereye varmak istiyorsun? Bir dakika dur ve düşün!
Zamanın zor, zeminin dar olduğu bu beldelerde bir nebze de olsa tefekkür edip ve tüm inatlara, çilelere rağmen haykırabiliyorsak “Ah DAVAM!” diyorsak ve diyebiliyorsak ne mutlu bizlere… Ve yaratanın bize en büyük nimeti olan aklı, O’nun kutsal davasını düşünüp, tefekkür edebildiğimiz için ne mutlu ve yılmaz savunucuları olabildikse ne güzel dava kurbanlarıyız
İLAHİ! Seni unutarak işlediği (yanlış) amelleri öyle bir hatırlat ki unutana, seni nerede unuttuğunu hatırlasın…
Kevser Güçkılıç