TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
]]]Pelasgların, yani Etrüsklerin bugünkü hangi ırka tekabül ettiklerini tesbit etmek için, yukarıda sayılan özelliklerin hangi ırkta bulunduğunu arastırmak gerekir.
Bahis konusu ırk veya kavim hangisidir?İste babamın teorisi burada yerini bulmaktadır. Sadri Maksud’iye göre, Etrüskler o millettendir ki, Hz. İsa’dan 1400 yıl Önce Çin tarihlerinde adı geçmektedir.
Bu milletin askerî kuvveti bir çok Roma İmparatoru’nun uykusunu kaçırmıs, yüksek medeniyet seviyesi Bizans Elçisi Zemarkos’un 35 ve Saint – Louis’in adamı Rubruk’un gözlerini kamaştırmıstır. İtalyanın seyyahı makro Polo Çin’e geldiği zaman, Çini idare eden o milleti, o milleti ki tarihinin muayyen bir devrinde Akdeniz’e “bizim deniz” diyebilmistir. Ondördüncü Lui gibi bir hükümdar o milletin Padisahına “Büyük Efendimiz” diye hitap etmistir, o millet ki, Mısır’ı fethedip uzun zaman idare etmis ve orada Napolyon gibi bir kumandanı yenilgiye uğratmıstır.
Ayni millet asırlarca Hindistan’ı idare etmis 36 ve orada Tac – Mahal gibi nefis mimarî eserleri bırakmıs, Isfahan’da, Şam’da, Lahor’da, bugün turistlerin hayranlıkla setrettikleri medeniyet hazinelerini meydana getirmistir. Bu millet tarihte bir kere değil, dört kere, beş kere Romalılarınki kadar büyük İmparatorluklar kurmus, bir kere değil, birkaç kere bugün kalıntılarıyla Orta Asya’da kazı yapan arkeologların ağzını açık bırakan medeniyetler yaratmıstır. Baska tabirle, babam Sadri Maksud’îe göre, Pelasglar, yani Etrüskler Türk ırkına mensup bir kavimdi.
Bu kanaat, zannedilebileceği gibi, şovenlikten doğan ve hissî neviden olan bir kanaat değildir, Pelasglar = Etrüsk denkleminde kaynağını bulan ve mantıklı bir muhakemeye dayanan ilmî bir görüştür.
Pelasgların özellik ve niteliklerine tekrar göz atacak olursak, onların hangi etnik gruba dahil olduklarını tesbit sırasında ele alabileceğimiz ırk ve kavimler mahduttur. Çünkü seçeceğimiz kavmin dili hem agglutinatif, hem de ses uyumu kanununa tabi olmalıdır: Macarlar, Finler, Moğollar ve Türkler. Fakat Pelasgların yukarıda isaret edilen altı özelliğini hatırlayacak olursak, ancak Türk ırkının gereken sartlara uygun olduğu meydana çıkar 37.
Esasen, Pelasgların Türkçe konustuklarına dair, biricik olmakla beraber, mükemmel bir delile sahip bulunmaktayız. Gerçekten Latin bilginlerinden Varron’a göre “TEPAE” kelimesi pelasgca bir kelime idi ve küçük dağ manasına gelirdi.
Burada sunu açıklamalıyız ki, Pelasg kavminin hususiyetleriyle Türk milletinin hususiyetleri aynidir, dediğimiz zaman Türk milleti tabiri zaman ve mekan içinde en geniş manasında, yani tarihinin bütün safhalarını ve bugün mevcut bütün Türk zümrelerini kapsayacak sekilde anlamak lazımdır.
Açıklamakta olduğum nazariyenin bugün kabul edilmis fikirleri alt üst eder nitelikte olduğunun farkındayım. Onun için, bu nazariyenin analojik metodla bir kontrolünü yapmanın, yani Etrüsk kavminin karakteristik vasıfları ile Türk milletinin özellikleri arasında bir paralel çizmenin faydalı olabileceğini düşünmekteyim.
Etrüsklere dair herhangi bir kitapta bu kavmin savaştaki, cesur ve binicilikte usta bir kavim olduğuna 38, 12 siteden kurulu siyasî birlikler teskil ettiklerine, senelik siyasî ve dinî kurultayları bulunduğuna, çalgı ve oyuna düşkün olduklarına, hayvan motiflerinden ilham alan sanatları bulunduğuna isaret edildiği görülür.
Türklere gelince askerî kabiliyetlerinin, savastaki cesaretlerinin isabet edilmeğe muhtaç olmadığını zannediyorum. Ayni sekilde, binicilikte ustalıkları dünyaca bilinmektedir. Esasen hemen bütün Alman ve Macar etnologları ata binme adetini dünyaya Türklerin yaydığı konusunda söz birliği etmektedirler 39. Türklerin insatıçı bir millet olduğunu hatırlamak için İstanbul ufuklarının zarafetini seyretmek ve Ayasofya’ya ilave ettikleri güzellikleri göz önüne getirmek kafidir.
Demirciliğe gelince, ileride bahis konusu edeceğimiz kazılar, Orta Asya Türklerinin bronz çağında bile çok usta maden isleyicisi olmus olduğunu isbat etmistir 40. Meshur bir Türk efsanesine göre, Türkler, tarihlerinin belirli bir devresinde, Ergenekon adlı bir vadide mahsur kalmıslar ve oradan, dağı eritmeği basaran demircileri sayesinde kurtulmuslardır.
Adile AYDA
Menander Protector (Dietrich’in “Byzantinische Quellen zur Lander-und-Völkerkunde” adlı eserinde. Cild V, Fasıl II, s. 192-195)Hindistan’da gelismis Türk medeniyetine Moğol medeniyeti enmis olmasının sebepleri politiktir. Hatıralarını türkçe olarak yazmıs olan İmparator Babür Hindistan’ın kuzeyinde Türk dilini ve Türk medeniyetini getirmistir. Bugün Pakistan’da konusulan ve çğunlukla türkççe kelimelerden yapılmıs olan “ordu” lisanı Hindistan’ı fetheden ordunun lisanı idi. Daha doğrusu, bu türkçe konusan ordunun tesiriyle meydana gelmis lisandır. “Ordu” kelimesi türkçedir. Babür’e, Akber’e ve onların haleflerine Büyük Moğol denmesi tarihi bakımdan yanlıstır, çünkü onlar birer Büyük Türk’tü.
Pelasglar gibi Türkler de, Yunanistan ve Anadolu aıçısndan, kuzeyden gelme bir kavimdir. Türkler de durmadan oradan oraya göç etmislerdir. Çesitli Türk zümreleri, baslarındaki kumandanın isminden adlarını alarak, Timurî, Selçukî, Osmanlı diye anılmıslardır. Türkler insaatçı bir millettir. Bir de Türk edebiyatında, müstebit babaların menfaat izdivacı merakına karsı tepki olmak üzere, en güzel ask hikayelerinin mevzuunu, sevilen kızın kaıçılması teskil etmistir. Atinalı kadınların Pelasglar tarafından, Helena’nın Trua’lı Prens Paris tarafından ve Sabin kadınlarının da ilk Romalılar tarafından kaıtılısı arasında münasebet kurulmalıdır.
Ogüst devri tarihçilerinden Sicilyalı Diodore “Tarih Kütüphanesi” adlı meshur eserinde Etrüskler için bu sıfatları sıralıyor.
Ezcümle Koppers, Brandenstein, Manghin, Rashony ve saira.
Rus bilgini Yadrintseff, Fin bilgini Tallgren ve baskaları eski Türklerin madenleri isleme hususundaki ustalığını ortaya koymuşlardır.