Osmanlı’nın Boğaz Köprüsü ve Marmaray Projeleri: Cisr-i Hamidi ve Tünel-i Bahri
Osmanlı döneminde hızla büyüyen İstanbul’da özellikle şehrin her iki yakasını birleştirme düşüncesi, 19. yüzyılın başından itibaren sarayın birinci vazifesi haline geldi. İlk olarak 1860 yılında dönemin Sultanı Abdülmecid, Fransız mühendis S.Preault’a bir proje yaptırdı. Bu projeye göre tıpkı bugünkü gibi bir tüp geçit Boğaz’ın altına döşenecek, tüp Boğaz’ın altında ayaklar üstüne oturtulacaktı. Tren Sirkeci’den girecek, Boğaz’ın altından Üsküdar’dan karaya çıkacaktı.
Kağıt üzerinde matamatiksel verileriyle birlikte çizimi de yapılan “Tünel-i Bahri” ismi verilen proje, günün şartlarında hayata geçirilemedi. Proje, bilindiği kadarıyla ekonomik nedenlerin yanı sıra güvenlik nedeniyle askıya alındı. Sultan Abdülhamit zamanında ise köprü projesi gündeme gelecekti.
Boğaz’a bir köprü yapılması projelerinin hazırlanması 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’na kadar gidiyor. Ancak projenin dört başı mamur bir şekilde çizilerek Sultan Abdülhamid’in önüne çıkartılması, ancak 1900 yılının Kasım’ında gerçekleşir. Boğaziçi Şimendifer Kumpanyası’nın o tarihten kısa bir müddet önce açılmış olan İstanbul-Bağdat Demiryolu’nu tamamlayıcı bir geçit olarak düşünüp teklif ettiği ve ‘‘Hamid Köprüsü’’ demek olan ‘‘Cisr-i Hamidi’’ adını verdiği bu proje, Osmanlı mühendislik tarihinin ilk Boğaz köprüsü çalışması olarak kabul edilir.
Bugün Fatih Sultan Mehmed Köprüsü’nün bulunduğu yerde, yani Boğaz’ın Rumeli ve Anadolu Hisarları arasındaki en dar bölümünde yapılması planlanan inşaat, 600 metrelik bir asma köprü olarak düşünülür. Sultan Abdülhamid’e Pers Kralı Darius’un Milâttan önce 500 yılında tam 800 bin askerini geçirdiği ilk seyyar boğaz köprüsü hatırlatılır ve ‘‘Hamid Köprüsü’’nün yapılmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun iki kıt’ayı devamlı şekilde birleştiren ilk devlet olacağı söylenir. Projeyi, Bağdad demiryolunun işletmesini yürüten Almanlar yaparlar.
Köprü, o dönem Osmanlı ve Avrupa mimarisinde etkili olan Magrip üslubuna göre inşa edilecek ve her ayağın uzun minareli mermer kubbeleri arasına çelik halatlar gerilecektir. Projede güvenlik için birçok gözetleme kuleleri ve ne işe yarayacağı bir türlü anlaşılamayan çan kuleleri vardır. Köprü, Magrib üslubu mimarinin yanısıra Selçuklu tarzı kubbe süslemeleri ve 16-17. yüzyıl Osmanlı çinileriyle süslenecektir ve Alman mimarlar hükümdara ‘‘Ortaya çıkacak eser, Osmanlı Padişahı ve İslam Halifesi olan Abdülhamid’in gücünü cümle âleme ilân edecektir’’ demektedirler.
Köprünün mimarisi şöyle anlatılıyordu:
”İki yakanın arasi 600 metre. Projede üç asma köprü olacak ve bu gayet heybetli bir manzara kazanacak. Büyük binanın ortaları minareler ve özel kubbelerle süslenecek. Son direklere çelik kablolar çekilecek, kubbelerden her birinin kaidesi granit olacak. Köprünün ayaklarının altı, taarruzdan korunmuş şekilde oluşturulacak. Yüksek kuleler, 15 fenerle ışıklandırılacak. Ayrıca kubbeler, çini ve yaldız tuğralarla süslenecek. Köprünün yüksekliği altından büyük bir geminin geçebileceği şekilde inşa edilecek. Kulelerin arasından da tren geçecek.”
Çok sayıda lambayla aydınlatılacak olan, üzerine demiryolunun yanısıra birkaç şeritli bir başka yolun daha yapılmasının planlanmış olduğu proje daha bir sonuca ulaşmadan, 1902 yılında Abdülhamid’e bu defa da bir tünel projesi sunulur. Amerikalı üç mühendisin, Frederic Strom, Frank Lindman ve John Hilliker’ın imzalarını taşıyan projeye göre Sarayburnu’yla Salacak arasına 16 ayak üzerine oturtulacak olan büyük bir boru şeklinde bir denizaltı demiryolu tüneli inşa edilecektir. Bir lokomotifin çekeceği iki yolcu ve bir de yük vagonu tünelde devamlı sefer halinde bulunacak ve Avrupa’yla Ortadoğu arasındaki ulaşım böylece kesintisiz hale gelmiş olacaktır.
Bu projelerde başta ekonomik nedenler ve iç karışıklıklardan dolayı yapılamamıştır.