Ölüm ilanı

ceylannur

Yeni Üyemiz
20— Ölüm İlânı:



Ölen insanın öldüğünü ilân etmemek Hz. Peygamber'in (s.a.) tutum­larından biridir. Hatta bundan meneder ve: "Bu iş, câhiiiyye\ devri âdetlerindendir" derdi. Huzeyfe, (bir yakını) öldüğünde ailesinin insanlara durumu bildirmesini hoş görmemiş ve: "Ölüm ilâm olmasından korkarım" demiştir.[1319]

[1319] Ahmed, 5/406; Tirmizî, 986; Ibn Mâce, 1476; Beyhakî, 4/74. Bu kaynaklardaki riva­yete göre Huzeyfe b. Yemân, bir ölüsü olduğu zaman "Kimseye haber etmeyin. Ölüm ilam olmasından korkarım. Çünkü ALLAH RasûSü'nün (s.a.), ölümü ilan etmeyi yasak­ladığını işittim" derdi. Bu rivayetin senedi Hafız İbn Hacer'in Fethu'l-Barî (3/93)'de söylediği üzere hasendir. Yasaklanan ölüm ilam, câhiliye devri insanlarının yaptıkları gibi ev ve sokak kapılarına, ölünün öldüğü haberini ilan etmek için adam gönderme şeklinde olanıdır. Ama insanlara, yakınlarının ölüm haberini bildirmek mubahtır. Ni­tekim Buharî ve Müslim'de Ebu Hureyre'den rivayet edilen hadise göre Hz. Peygam­ber (s.a.), Necâşî'nin öldüğü gün ölüm haberini vermişti. Buharî'nin Enes'ten rivayet ettiği hadiste ise Mûte savaşı olurken Hz. Peygamber (s.a.) Medine'de olayı anlatıyor ve diyordu ki: "Şimdi sancağı Zeyd aldı. Zeyd isabet aldı. Sonra sancağı Ca'fer kaptı, o da isabet aldı. Sonra Abdullah b. Ravâha aldı, o da isabet aldı..." Buharî, bu iki hadis için "Kişinin, ölünün ailesine ölüm haberini bizzat bildirmesi babı" diye bir başlık koymuştur.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 1/502.
 
Üst Alt