Nisan_Yağmuru
Yeni Üyemiz
Namazı Cemaatle Kılmak Mehmed Lütfi EYMEN
http://www.irfanmektebi.com/YazarinYazilari.php?YazarId=81
Cemaatle namaz kılan bir Müslüman o anda beraber saf tuttuğu diğer Müslümanların aynen kendisi gibi Allah’a ibâdet ettiklerini, kendisiyle aynı hakîkatlere inandıklarını düşünüp bu kadar insanın inandığı, gönülden bağlandığı İslâmiyet’in ve onun bildirdiği hakikatlerin yanlış olamayacağını idrak eder.
İSLÂMİYETTE CEMAATE TEŞVİK
İslâmiyet, Müslümanların bir araya gelmelerine, birbirleriyle görüşüp kaynaşmalarına çok ehemmiyet vermiş, farz namazların cemaatle kılınmasını emrederek cemaati mazeretsiz olarak terk edenleri şiddetle tehdit etmiştir. Hatta beş vakit namazda özellikle sabah ve yatsı namazlarında cemaati terk etmeği münâfıklık alâmeti saymıştır.
Fıkıh âlimleri de konuyla ilgili âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflere bakarak cemaatle namaz kılmayı kuvvetli bir sünnet olarak yorumlamışlardır. İslâmiyet’in bu konuya verdiği önemi göstermesi açısından ilgili hadîs-i şeriflerin bir kısmını şöyle sıralamak mümkün:
“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha fazîletlidir.”
“Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu hâlde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.”
“İnsanlar yatsı namazı ile sabah namazındaki fazilet ve sevabı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi.”
“Münâfıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi.”
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım.”
CEMAATE DEVAM ÎMANI KUVVETLENDİRİR
Malûmdur ki insan inandığı, savunduğu bir konuda muhâlif sesler çoğalırsa fikirlerini gözden geçirme ihtiyacı duyar. Özellikle konu hakkında yeterli bilgisi yoksa çabucak şüpheye düşebilir. Kendi fikrini destekleyenlerin bulunması ise insanın inancında sebatına yardımcı olur. Önceleri tam tatmin olamadığı bir konuda kendisi gibi düşünenlerin artmasıyla inancı kuvvet bulur. Bâtıl, yanlış bir fikrin dahi, sırf o fikri savunanların çokluğundan dolayı taraftarları artar ve kuvvet bulur.
İmâna karşı gelen kâfirlerin çokluğu, mü’minlerin îmanlarına zarar vermemesi gerektiği halde yukarıda bahsettiğimiz sebepten dolayı bir kısım insanların –özellikle avam ve İslâmî konularda bilgisiz olanların– etraflarındaki dinsizlerin çokluğundan etkilenip inançlarında şüpheye düştüklerini, böylece hem dünya hem de âhiret saadetlerini kaybettiklerini görüyor ve onlar adına üzülüyoruz. İşte cemaate devamın önemli bir hikmeti tam bu noktada kendini gösteriyor. Cemaatle namaz kılan bir Müslüman o anda beraber saf tuttuğu diğer Müslümanların aynen kendisi gibi Allah’a ibâdet ettiklerini, kendisiyle aynı hakîkatlere inandıklarını düşünüp bu kadar insanın inandığı, gönülden bağlandığı İslâmiyet’in ve onun bildirdiği hakikatlerin yanlış olamayacağını idrak eder. Kâfirlerin çokluklarından veya şeytandan gelen vesveselerden kurtulur. Çünkü her bir Müslüman namazda
اِيَّاكَ نَعْبُد وَاِيَّاكَ نَسْتَعينُ der. Yani yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
Dikkat edilirse burada namaz kılan kimse ibadet ederim, yardım dilerim demeyip, ibadet ederiz, yardım dileriz diyor. Yani beraber namaz kıldığı cemaatin her bir ferdi aynı şekilde dua edip davasına ve duasına imza basıyorlar. Yalnız aynı camide beraber omuz omuza namaz kıldığı insanlar değil belki o anda yeryüzünde namaz kılan bütün insanlar aynı şekilde dua ediyor ve aynı şeyleri söylüyorlar. Hatta asr-ı saadetten günümüze kadar gelen bütün Müslümanlar; başta Resûl-i Ekrem (asm), bütün sahâbeler, evliyâlar, âlimler hep aynı hakîkati dile getiriyorlar. Her biri umum nâmına hem duâ ediyorlar hem tasdik ediyorlar. Bu kadar büyük bir cemaatin davası yanlış olmaz ve duâları geri çevrilmez. Bir
Müslüman günde beş defa camide saf tutarak namazını kıldığı zaman her defasında bu mânâyı düşünerek namaz kılmaya alışırsa îmanının ne kadar inkişaf edeceği ve îmanı hakkındaki vesveselerden kolayca kurtulacağı şüphesiz anlaşılır.
http://www.irfanmektebi.com/YazarinYazilari.php?YazarId=81
Cemaatle namaz kılan bir Müslüman o anda beraber saf tuttuğu diğer Müslümanların aynen kendisi gibi Allah’a ibâdet ettiklerini, kendisiyle aynı hakîkatlere inandıklarını düşünüp bu kadar insanın inandığı, gönülden bağlandığı İslâmiyet’in ve onun bildirdiği hakikatlerin yanlış olamayacağını idrak eder.
İSLÂMİYETTE CEMAATE TEŞVİK
İslâmiyet, Müslümanların bir araya gelmelerine, birbirleriyle görüşüp kaynaşmalarına çok ehemmiyet vermiş, farz namazların cemaatle kılınmasını emrederek cemaati mazeretsiz olarak terk edenleri şiddetle tehdit etmiştir. Hatta beş vakit namazda özellikle sabah ve yatsı namazlarında cemaati terk etmeği münâfıklık alâmeti saymıştır.
Fıkıh âlimleri de konuyla ilgili âyet-i kerime ve hadîs-i şeriflere bakarak cemaatle namaz kılmayı kuvvetli bir sünnet olarak yorumlamışlardır. İslâmiyet’in bu konuya verdiği önemi göstermesi açısından ilgili hadîs-i şeriflerin bir kısmını şöyle sıralamak mümkün:
“Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha fazîletlidir.”
“Bir köy veya kırda üç kişi birlikte bulunur da namazı aralarında cemaatle kılmazlarsa, şeytan onları kuşatıp yener. Şu hâlde cemaate devam ediniz. Muhakkak ki sürüden ayrılan koyunu kurt yer.”
“İnsanlar yatsı namazı ile sabah namazındaki fazilet ve sevabı bilselerdi, emekleyerek bile olsa mutlaka camiye, cemaate gelirlerdi.”
“Münâfıklara sabah ve yatsı namazından daha ağır gelen hiçbir namaz yoktur. İnsanlar bu iki namazda ne kadar çok ecir ve sevap olduğunu bilselerdi, emekleyerek de olsa cemaate gelirlerdi.”
“Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederek söylüyorum, içimden öyle geçiyor ki, odun toplamayı emredeyim, odun yığılsın. Sonra namazı emredeyim, ezan okunsun. Daha sonra bir adama cemaate imam olmasını emredeyim. En sonunda cemaate gelmeyen adamlara gidip onlar içindeyken evlerini yakayım.”
CEMAATE DEVAM ÎMANI KUVVETLENDİRİR
Malûmdur ki insan inandığı, savunduğu bir konuda muhâlif sesler çoğalırsa fikirlerini gözden geçirme ihtiyacı duyar. Özellikle konu hakkında yeterli bilgisi yoksa çabucak şüpheye düşebilir. Kendi fikrini destekleyenlerin bulunması ise insanın inancında sebatına yardımcı olur. Önceleri tam tatmin olamadığı bir konuda kendisi gibi düşünenlerin artmasıyla inancı kuvvet bulur. Bâtıl, yanlış bir fikrin dahi, sırf o fikri savunanların çokluğundan dolayı taraftarları artar ve kuvvet bulur.
İmâna karşı gelen kâfirlerin çokluğu, mü’minlerin îmanlarına zarar vermemesi gerektiği halde yukarıda bahsettiğimiz sebepten dolayı bir kısım insanların –özellikle avam ve İslâmî konularda bilgisiz olanların– etraflarındaki dinsizlerin çokluğundan etkilenip inançlarında şüpheye düştüklerini, böylece hem dünya hem de âhiret saadetlerini kaybettiklerini görüyor ve onlar adına üzülüyoruz. İşte cemaate devamın önemli bir hikmeti tam bu noktada kendini gösteriyor. Cemaatle namaz kılan bir Müslüman o anda beraber saf tuttuğu diğer Müslümanların aynen kendisi gibi Allah’a ibâdet ettiklerini, kendisiyle aynı hakîkatlere inandıklarını düşünüp bu kadar insanın inandığı, gönülden bağlandığı İslâmiyet’in ve onun bildirdiği hakikatlerin yanlış olamayacağını idrak eder. Kâfirlerin çokluklarından veya şeytandan gelen vesveselerden kurtulur. Çünkü her bir Müslüman namazda
اِيَّاكَ نَعْبُد وَاِيَّاكَ نَسْتَعينُ der. Yani yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz.
Dikkat edilirse burada namaz kılan kimse ibadet ederim, yardım dilerim demeyip, ibadet ederiz, yardım dileriz diyor. Yani beraber namaz kıldığı cemaatin her bir ferdi aynı şekilde dua edip davasına ve duasına imza basıyorlar. Yalnız aynı camide beraber omuz omuza namaz kıldığı insanlar değil belki o anda yeryüzünde namaz kılan bütün insanlar aynı şekilde dua ediyor ve aynı şeyleri söylüyorlar. Hatta asr-ı saadetten günümüze kadar gelen bütün Müslümanlar; başta Resûl-i Ekrem (asm), bütün sahâbeler, evliyâlar, âlimler hep aynı hakîkati dile getiriyorlar. Her biri umum nâmına hem duâ ediyorlar hem tasdik ediyorlar. Bu kadar büyük bir cemaatin davası yanlış olmaz ve duâları geri çevrilmez. Bir
Müslüman günde beş defa camide saf tutarak namazını kıldığı zaman her defasında bu mânâyı düşünerek namaz kılmaya alışırsa îmanının ne kadar inkişaf edeceği ve îmanı hakkındaki vesveselerden kolayca kurtulacağı şüphesiz anlaşılır.