fahrettin tırınk
Site İmamı
İslâm müslümanların kendileri ve diğer müslümanlar aleyhinde beddua etmelerini yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.): "Kendi aleyhinize evlâtlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakın beddua etmeyiniz ki; duaların kabul olacağı bir saate rastlarsınız da bedduanız kabul olmuş olur." (Riyazü's-Sâlihin Tercümesi III 82) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz s.a.s. beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lânet eden değil aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. Mekke döneminde İslâmî tebliğ etmek üzere Tâif'e gittiğinde orada kötü bir davranışla karşı karşıya kalmış; dönüşte taş yağmuruna tutulmuş mübarek ayakları kanlar içerisinde kalmıştı. O sırada Allah tarafından kendisine "onlar aleyhinde yapacağı bedduanın kabul edileceği dilerse onları helâk edeceği" bildirilmiş fakat Peygamber s.a.v. Efendimiz "Hayır belki bunların sulbünden sana ibadet edecek çocuklar doğar yâ Rabb " demişti. Uhud'da dişini kıran yüzünü yaralayan düşmanları için: "Allah'ım! Kavmimi hidayete erdir çünkü onlar yaptıklarını bilmiyorlar" (Tecrîd-i Sarih Tercümesi IV 314) diye dua etmiştir. Bütün çalışmalara rağmen İslâmiyeti kabul etmeyen Devs kabilesine beddua etmesi istenince: "Yâ Rabbi! Devs kabilesine hidayet eyle de onları bizim saflarımıza kat" diye dua etmişti. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi VIII 344)
Bununla beraber Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in zaman zaman Allah düşmanlarına beddua ettiği de olmuştur. Bi'r-i Mâûne'*de yetmiş İslâm davetçisini şehît eden Kilab kabîlesine Resulullah s.a.s. bir ay süre ile beddua ve lânet etmişti. Kâbe'de namaz kılarken kendisiyle alay eden müşriklere de beddua etmiş Bedir muharebesinde yere serildiklerini gözleriyle görmüştü. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi); 43-45) Hendek muharebesinde Medine önlerinde toplanan düşmanın perişan olup dağılmaları için dua etmiş bunun üzerine geceleyin ansızın doğudan kopan fırtına düşmanın altını üstüne çevirmişti. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi VIII 342-343)
Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki müslüman günahkâr da olsalar müslümanlara beddua etmekten sakınmalı fakat gerektiğinde açıkça din düşmanlığı yapanlara beddua ve lânet etmeyi dini bir görev bilmelidir.
eğer beddua ettiğinizde duanız kabul olunduğu için başına bir şey geldi isede kader de vardır ama sizin eliniz ile kaderde var olan başına gelmiştir.
bu gibi durumlarda beddua ettiğiniz şahısla helalleşirseniz daha iyi olur.
saygılarımla. fahrettin tırınk...
Bununla beraber Peygamber Efendimiz (s.a.s.)'in zaman zaman Allah düşmanlarına beddua ettiği de olmuştur. Bi'r-i Mâûne'*de yetmiş İslâm davetçisini şehît eden Kilab kabîlesine Resulullah s.a.s. bir ay süre ile beddua ve lânet etmişti. Kâbe'de namaz kılarken kendisiyle alay eden müşriklere de beddua etmiş Bedir muharebesinde yere serildiklerini gözleriyle görmüştü. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi); 43-45) Hendek muharebesinde Medine önlerinde toplanan düşmanın perişan olup dağılmaları için dua etmiş bunun üzerine geceleyin ansızın doğudan kopan fırtına düşmanın altını üstüne çevirmişti. (Tecrîd-i Sarih Tercümesi VIII 342-343)
Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki müslüman günahkâr da olsalar müslümanlara beddua etmekten sakınmalı fakat gerektiğinde açıkça din düşmanlığı yapanlara beddua ve lânet etmeyi dini bir görev bilmelidir.
eğer beddua ettiğinizde duanız kabul olunduğu için başına bir şey geldi isede kader de vardır ama sizin eliniz ile kaderde var olan başına gelmiştir.
bu gibi durumlarda beddua ettiğiniz şahısla helalleşirseniz daha iyi olur.
saygılarımla. fahrettin tırınk...